YER: Tunus Cad. 91/8 Kavaklıdere Çankaya
TARİH: 30 Mayıs Cumartesi
KATILIMCILAR
DERNEK, VAKIF VE GİRİŞİMLER
1 / Alternatif Düşünce Kuruluşu (Leyla Tatar)
2 / Hacettepe Üniversitesi Kuir Araştırmaları Topluluğu (Doğukan Taylı – Başkan)
3 / Doğal Yaşam Derneği (Yıldırım Kaya- Başkan)
4 / İHD (Serap Köprübaşı – MYK Üyesi)
5 / Öğrenci Velileri Derneği – ÖVDER (Enver Önder – Gen. Bşk.)
6 / Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği (Meral Güler)
7 / Demokraside Birlik Vakfı (Ahmet Çavuşoğlu – Bşk. Yrd.)
8 / İlk-Der (Nazik Erdal Akyüz – Üye)
9 / ÖZEV (Bülent Avcılar – Üye)
10 / Sosyal Demokrat Avukatlar Derneği (Kemal Akkurt – Başkan)
11 / Ankara Barosu Gelincik Merkezi (Beyhan Güler Yılmaz – Avukat)
SENDİKALAR – FEDERASYONLAR
1 / Hak-İş (Yakup Göker – Şube Yöneticisi)
DİĞER KATILIMCILAR
Çeşitli sivil kuruluşlardan ve halktan toplam 2 izleyici katıldı.
MODERATÖR
Nagihan Konukcu
GENEL KONU: Sivil Toplumun Milletvekili Adaylarından 10 İsteği
KONUŞULANLAR
1 / Meral Güler: bu seçimlerde CHP’nin çok demokratik bir önseçim yaptığını görüyoruz. HDP var onun ardında, AKP düşüşe geçmiş görünüyor. CHP’nin oylarını % 10’u aşarken, yüzde 30’un üzerinde gibi düşünürken, çok güzel söylemleri olmasına rağmen, % 26-27’lerin üzerine çıkamadığını görüyoruz anketlerde. Bunun nedenlerini sormak istiyorum değerlendirmenin içinde. İki üç parti arasında gidip geliyorum ben hala. HDP’nin mutlaka barajı aşması gerektiğini düşünüyoruz, ama yüzde 10’u aşarken nerelerden oy gidecek? Bu seçim AKP ile HDP arasında gidiyor, diğer partiler figüranlık yapıyorlar gibi gözüküyor. Bu bağlamda CHP’nin son anlarda yapacağı bir şey var mıdır? Her zaman olduğu gibi CHP’nin bazı oyları HDP’ye gidecek, daha önce de MHP’ye gitmişti. CHP’nin içinde başka partilere emanet oy veren kararsız bir grup var gibi; bu duruma karşı ne önlemler alıyorsunuz? Ne olmalı ki ben iki parti arasında hangisine oy vereceğime karar vereyim; arkadaşlarla da fikir alışverişi yapmak için bugün buradayım.
2 / Beyhan Güler Yılmaz: Merkezimiz şiddet gören, kadınlar, çocuklar ve LGBT bireylere yardımda bulunan bir örgüt. 7/24 gönüllü olarak hizmet veriyoruz. Adayımızdan şiddet gören kadınlar ve üyelerle ilgili projelerini öğrenmek istiyorum. Gözlemim; tüm partilerin projelerini dinlediğimde, birçoğu daha çok ekonomik sorunlardan bahsediyor ancak bu konulara pek değinmiyorlar. Daha çok değinen HDP gibi. Bununla ilgili ne düşünüyorsunuz, ne gibi projeleriniz var? Gündemde olan anayasa mahkemesinin dini nikahla ilgili kararı hakkındaki düşünceleriniz nedir? Resmi nikah olmadan dini nikahın meşrulaştırılması gibi geldi bana bu karar. Bununla beraber sanki önüne geçmeye çalıştığımız çocuk gelinlerin sayısı daha artacak mı, cinsel istismarcılara bu şekilde daha mı çok fırsat veriyoruz acaba?
3 / Doğukan Taylı: LGBTİ hak savunucusu bir topluluk, aynı zamanda kadın topluluklarıyla da kolektif olarak çalışıyoruz. İnsan hakkı temelli bir oluşumuz. Bağımsız bir internet gazetesinde HDP’den 6. Sırada aday gösterilen Barış Sulu vardı. Niler Albayrak CHP’den aday adayıydı, aday olamadı. Onun neden aday olamadığını sormak istiyorum. Topluluk olarak genel auraya baktığımızda benim çevremden oylar çoğunlukla HDP’ye gidecek çünkü LGBTİ hak savunucularıyız ve bariz şekilde LGBTİ siyaseti yapan tek parti HDP. Bunu yorulmadan, açık bir şekilde yapabiliyorlar.
4 / Serap Köprübaşı: Seçim döneminde beyannameleri okuduğumuzda, CHP daha çok ekonomik programıyla, HDP ise temel insan hakları, kadın, çocuk, LGBTİ’ler hakkında iyi bir beyanname hazırladı. CHP’nin geçtiğimiz seçim dönemlerinde, yerellerde ve cumhurbaşkanlığı seçiminde ilkesiz aday seçimi bir durumu oluştu. Adaylarının MHP tabanlı olması ya da muhafazakar kesimlerden birilerinin aday gösterilmesi gibi. Bununla ilgili görüşünüzü almak istiyorum. Bir de çocuk cezaevlerinin kapatılması konusunda CHP’nin düşüncesi nedir?
Nagihan Konukcu: Biliyorsunuz gündem konumuz 22 ilde yaptığımız 10 istek çalışması, milletvekili adaylarından isteklerimiz neler. Bu minvalde yürütürsek tartışmayı sevinirim.
5 / Enver Önder: Biz ÖVDER olarak bu seçimlerden çok fazla umut vaat eden bir sonuç beklemiyoruz. Bununla beraber seçimlere olumsuz bakmak gibi bir kararsızlık içinde de değiliz. Birtakım değişim, dönüşüm ver gelişimler var umut verici. CHP’nin ekonomi programı, CHP’ye şimdiye dek yöneltilen farklı bir şey söylemediği yönündeki haklı eleştiri karşılayacak bir iyi taraf taşıyor. Özellikle HDP’nin bir Türkiye partisi olmak görüntüsüyle ve demokratik söylemleriyle ortaya çıkarak seçimlere bir nitelik kazandırdığını ve seçimlerin uygarlık ölçülerinde gerçekleşmesi için çaba içinde olduğunu gözlüyoruz. Dileğimiz HDP’nin barajı aşması, CHP’nin kıpırdayıp silkinmesi ve en önemlisi birçok alanı olduğu gibi eğitim alanını sarsmış ve Cumhuriyet^’in temel ilkelerinden tamamen uzaklaştırmış olan AKP’nin geriletilmesi. İktidarın ellerinden alınabilmesi tabii ki umudumuz ama gerilemeleri gerekiyor. Onların karşılarında bir alternatif güç olarak CHP ve HDP’nin güçlenmesi gerekiyor. Önemli olan seçmek, seçilmek, seçtiklerimizi denetlemek ve değiştirmektir. Türkiye’nin şu andaki sorunu partilerden önce, seçtiklerimizi değiştiremeyip padişahlaştırmamız hilafet özlemiyle kendilerinden başka değer tanımaz boyutta serbest bırakmamızdır. Önce bizim yurttaşız, seçmeniz, varız; ama şu ama bu partide dememiz lazım. 13 yıldır bu ülkede çağdışılığı özendiren yönetimin karşısında yurttaşız, varız mesajının verilmesi önemlidir. Vekilimize sorum şu: Ekonomi programı çok güzeldi, CHP’nin eline, diline sağlık, 30 yıllık kış uykusundan bir parça silkinmiş oldu, umut vaat etti ama arkasından bir de 35 yıllık bir mega proje açıklandı. Bu mega projelerde kimin damgası ve yönlendirişi var? CHP’nin 8 ay iktidar olma güvencesi yokken, 35 yıllık programlarla hem de AKP’nin başka boyutlardaki ütopyaya benzeyebilecek ve uluslar arası sermayenin merkezi olunmaya heveslenir gibi görünen bu yaklaşımın ardındaki neden nedir?
6 / Yıldırım Kaya: Seçim beyannameleri gerçekten çok güzel ama ben bunu bir açık arttırmaya benzetiyorum. Asgari ücret CHP’nin açıkladığı fiyat üzerinden, biri aşağı, diğeri yukarı çıkan bir ihale gibi. Merak ettiğim bir şey var: asgari ücret ile emeklinin durumu, toplumun ihtiyacından kaynaklanan bir şey mi; CHP neden bu kadar yıl bekledi bunları dile getirmek için? Türkiye’de emeklilerin ve asgari ücretle çalışanların sayısı belli ama beyannamede belirtilen ifadelerin hiçbirinin geçerliliği ya da doğruluğu konusunda toplum üzerinde mutabakat sağlandığını hiç görmedim. Dernek olarak çevre konusuna değineyim. Gezi olayında gerçek gücünü ortaya koyamayan CHP’nin, iktidara gelirlerse çevre konusunda ne kadar duyarlı olacakları konusunda şüphelerimiz var. 10 isteğimiz var sivil toplum olarak. Adaylara imzalatıyoruz ama bir kuşkum var. Buraya gelen adayların seçilmesi garanti değilken ve partilerinde lider sultalığı varken, bu metnin imzalanmış olması, seçildikten sonra on maddeye ne kadar geçerlilik kazandıracak, tartışılır. Millet meclislerinde liderler ne istiyorsa, arkada kalanlar parmak kaldırarak riayet ediyorlar. Seçilmesi durumunda gerçekten burada imzaladığı 10 maddenin meclis çatısı altında uygulanabilir olmadığını gördüğünde vekil olarak nasıl davranacağını, ne tür çalışmalar yapacağını merak ediyorum.
7 / Kemal Akkurt: içinden geçtiğimiz süreç çok zorlu. Türkiye’de hukuk devleti yok edildi, bir düşman hukuku yaratıldı. Bunu önce Gezi’de sonra Roboski’de, geçtiğimiz 1 Mayıs’ta da gördük. Ak Parti’li olmayan herkes düşman mantığıyla hareket ediliyor. Kuvvetler ayrılığı yok edildi, Türkiye^de geldiğimiz nokta tek kişi iktidarı; yasama, yürütme ve yargı tek elde toplandı. Telekomünikasyon konusunda İç Güvenlik Yasası gereğinde Ankara’da Ağır Ceza Mahkemelerinin tamamı dönüşümlü nöbetçi oluyorlardı. Geçtiğimiz hafta MİT HSYK’ya, tek mahkemenin yetkili olması için başvuruda bulunmuş, HSYK da tek mahkemeyi yetkili kılmış. Başbakanlığa bağlı bir birim HSYK’ya talimat verebiliyor yani. Önümüzdeki seçimlerde tek başına iktidara gelme planı yapıyor AKP. Hakim bağımsızlığı ve güvencesi yok edildi, tek elden gelen talimatlarla. AKP seçim bildirgesinde üç Y’den bahsetmişti; yasaklar, yolsuzluklar ve yoksulluk. 12 yılın sonunda Türkiye yasaklar ülkesi haline geldi, yolsuzluklar had safhada, bulaşmayan kalmadı. Bu konuda neler düşündüklerini adayımızdan duymak isterim. Seçimler eşit koşullarda yapılmıyor. Anayasa ve yasalar ayaklar altında. Tarafsız olması gereken cumhurbaşkanı, bir partinin eşbaşkanı gibi meydanlarda oy isteyebiliyor. Devletin tüm olanakları bir partinin kampanyasında kullanılabiliyor. Son sorum şu: Seçimlere yönelik ciddi kaygılar var kamuoyunda; oy çalmalar gibi. Bu konuda önlemler neler; seçimlerin meşruiyetine yönelik bir tartışma söz konusu olacak mı?
8 / Yakup Göker: Seçimin Türkiye’ye hayırlı olsun. Kazanan Türk devleti, milleti, halkı, demokrasisi ve hukuku olsun. Birçok siyasi parti seçim beyannamesinde demokrasiye ve ekonomik paketlere değindi. Türkiye’de bu sorunlar zaten yüzyıllardır var. Taşeronlaşma, işçi asgari ücreti, iş sağlığı ve iş güvenliği gibi konularda. Seçim beyannamesinde var mı bunlar yoksa gerçekten faaliyete geçecek mi?
9 / Ahmet Çavuşoğlu: Ben yine karamsarım. Maalesef sıkıntı biz aydınlarda, olaylara hala demokratik açıdan bakmak yerine, ideolojik bakmayı tercih ediyoruz ve sorunlar burada düğümleniyor. Sistemi demokratik kurmak yerine tüm partiler ideoloji kurma noktasında ele alıyor. Seçim meydanlarında verilen vaatler, açık artırmaya çıkmış durumda. Birisi iki paket veriyor, bir diğeri veriyor asgari ücreti şuna çıkardım. Bunlar sorunları çözecek mi? Sorunun özüne inmiyoruz ve siyasi partilerin de hepsi yapılanlar karşısında sadece söyleniyor, hiçbir şey söylemiyor. Kuvvetler ayrılığı, ilk kez ayaklar altına alınmıyor. Bundan 20 yıl önce zaten var mıydı, yürütme yasamayı kontrol etmiyor muydu 80 yıldır? Bunların hiçbirine ses çıkarmadık, o zaman bizdendi şimdi bizden değil. Yaklaşım bu olduğu sürece bu ülkeyi düze çıkaramayız. Kim yaparsa yapsın, kimin yaptığına, yapıldığına değil. Şu anda kanunlar, anayasa o derece alt üst edildi iki ana muhalefetin dahi sesi çıkmıyor. Meclisten torba kanunlar çıkıyor ve burada her şey yürütmenin eline veriliyor. Mecliste sabaha kadar uykusuz kalmakla muhalefet edilmiyor. Diğer muhalefet partileriyle asgari bir uzlaşı sağlanıp ortak bir muhalefet yapılamaz mı, bir miting düzenlenemez mi; hangisi denendi? Demokratik kurumlar bir araya getirilip tavır konabildi mi? Sadece kendi aramızda ağlaşıyoruz, sonra birazdan dağılıp gideceğiz; değişen hiçbir şey olmayacak. Benim önerim şudur: katılımcı demokrasi ve hukuk devleti noktasında hangi talebimiz ve partilerin bu konuda hangi taahhütleri var; bu konuda aydınların yeterince durumun vehametinin farkında olduğunu sanmıyorum. Gelişmiş ülkelerde başkanlık sistemi var deniyor, sadece Amerika ve Fransa’da var. Gelişmiş ülkelerin çoğu parlamenter sistemle yönetiliyor. Bu devletleri kalkındıran hukuk devleti olmaları önemli. Bugün burada hukuk diye bir şey yoktur.
10 / Leyla Tatar: Hak temelli bir örgütüz; toplumsal cinsiyet ve kadınların siyasi hayattaki yeri konuları üzerine eğiliyorum. Vekil adayımıza bol şans diliyorum. CHP’yi ön seçimden ötürü kutlamak istiyorum; istendiği sonuç alındı mı bilmiyorum ama bir adımdır. Seçim propagandalarının ve konuşmaların programları da bence ön aldı. Ekonomik programları açıklayıp ardından büyük Türkiye projesini koyarak tansiyonu düşürdü. Başkanlık konuşmalarını geride bıraktı. Geçen gün otobüs üzerinde bir manzara gördüm. CHP’deki yüzde 33 cinsiyet kotasına sadece uyuluyormuş gibi yapılıyor. Geçen gün CHP otobüsünün üzerinde 6 erkek, 1 kadın milletvekili adayı vardı. Kadınlar seçilecek yerlerden sıralama verilmeye çalışıldı ama yine de cinsiyet kotasına tam olarak uyulamadı. Mecliste kadın temsiliyet oranı şu anda yüzde 14. Mahalli seçimlerde durum çok vahim.önümüzdeki dönemlerde sizin bu konuda, kadınların eşit temsil edilmesi konusunda, yönetimde kadınların önlerde yer aldığı bir yönetim sistemini hayata geçirebilecek misiniz? Toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda CHP farklı bir çizgide olacak mı?
11 / Misafir: seçim söylemlerine baktığımda partilerin çoğu eğitime hiç değinmiyor. Gündem ezber bozmak adına her parti kendi programında ön plana bazı maddeleri çıkardı ama aslında ahlak bireyseldir ve bu da temel eğitimle olur. 13 yıl içinde hem okul öncesi hem de okul sonrası temel eğitimin içi tamamen boşaltıldı. Bununla ilgili programınızı öğrenmek isterim.
Nagihan Konukcu: Bütün katılımcılarımız konuştuysa ve tekrar söz almak isteyen yoksa sözü Faruk Bey’e verelim. Bazı soruları da vardı örgüt temsilcilerimizin. Siz öncelikle kendinizden bahsedin 5 dakikalık bir sürede. Ardından gelen sorular üzerinden gidelim dilerseniz.
12 / Faruk Özdemir: CHP’den ön seçimde 15. sıraya girerek aday oldum; seçilme ihtimali olmayan adaylardan biriyim. Ben DİSK’e bağlı Genel-İş’in Eğitim Müdürüyüm. Siyasal mezunuyum. Çalışma yaşamım sendikal süreçle geçti. CHP önemli bir parti. Şöyle bir refleksimiz var, Cumhuriyeti kuran partiyiz, tüm eylem ve işlemlerimizde bunu gözetiriz; yani muhalefette de olsak sorumlulukla hareket ederiz, bildirgemiz de bu sorumlulukla hazırlandı. Toplumun büyük kesiminin haklı olarak 203 sayfayı bulan seçim bildirgemizin bütün önermelerine hakim olması beklenemez. 8-10 konuda toplum epey bilgilenmiş durumda. Arkadaşlarımızın kimi zaman eleştirdiği noktalar olsa da, biz de her parti gibi bir stratejiyle bu işe girdik. Sürekli kamuoyu yoklaması yapıyoruz. Toplumun ihtiyaçlarını, arzularını, beklentilerini araştırıyoruz. 12 yıllık AKP iktidarının temel dayanağı ve Türkiye’yi olumsuz anlamda dönüştüren yönü, ekonomik bir ferahlık sağlamasından ileri geliyor. Bu, AKP’nin Cumhuriyet döneminin iktisadi devlet kamu teşebbüslerini satması ve dış borç temin etmesiyle söz konusu oldu. İnsanlara iç borçlanma olanağı sağlandı dolayısıyla ekonomik bazlı AKP politikaları ilgi çekti. Her ne kadar tarzını eleştirmiş olsak da yardımlar aracılığıyla toplumun dar gelirli kesime ulaşmayı başardılar. Bunun esas temeli nispeten ekonomik refah idi. Kaynağı riskli ve tehlikeli olsa da. Biz de doğal olarak toplumun önceliklerine bakarak politikalarımızı belirledik. Asgari ücretin vergi dışı tutulması, 1500 TL’ye çıkarılması, taşeron işçilere kadro verilmesi, emeklilere ikramiye ödenmesi vb. maddeler vardı. Bizim bildirgemiz, demokratik hukuka saygılı devlet ve güçlü toplum ayağına oturuyor. Burada hem ekonomisi güçlü, eşitlikçi, özgürlüklere, farklılıklara ve hukuka saygılı bir devlet ve toplum düşünüyoruz. Bu devleti ve toplumu oluşturabilmek için öncelikle ekonomik bakımdan gelişmesini sağlamak zorundayız. Asgari ücretin açık arttırmaya çıkarıldığı görüşüne katılmıyorum. Uzun zamandır üzerinde çalıştığımız bir proje bu. Asgari ücretin vergi dışı bırakılması ve 1500 TL’ye çıkarılmasına, araştırmak ile ulaştık. Türkiye’de açlık sınırı 1384 TL dolayısıyla asgari ücreti bu sınırın altında tutamayız. Taşeron işçilerin kadroya geçirilmesi konusunda samimiyetimizin ölçüsünü iktidara geldiğimizde görecek toplumumuz. Bu konudaki en büyük samimiyetimiz, partili belediyelerimizdeki bütün taşeron işçilerimizi sendikalı yapmamız. Bu vaatlerimizi yerine getirecek kaynak meselesi bir spekülasyondur. Bir devlette kaynak sorunu bu şekilde tartışılmaz. Bu vaatlerimizi iktidara gelirsek hayata geçireceğiz.
Arkadaşlarımızın birkaç sorusu oldu: Ekonomik temelli bir strateji belirlememizde AKP’nin başarısının burada yattığını tespit etmemiz etkili oldu, toplumun da buna ihtiyacı vardı.
Merkez Türkiye Projesi, üç aydır üzerinde bürokratlar, akademisyenler, partililerden oluşan 13 kişi çalışıyor. Bu bir Kemal Derviş Projesi değildir. Kendisi CHP’nin üyesidir ve her partili gibi kimi konularda görüşlerini ifade eder. Dünya çapında bir iktisatçıdır, görüşünün istenmesi normal. Bu proje esasında orijinali bize ait değil, birkaç yerde uygulanmış bir proje. Günümüzde kalkınmada iki yol var: Bir Almanya, Japonya gibi nitelikli işgücüne dayalı teknik ve teknoloji yoğunluklu ve beşeri sermayesi güçlü bir ekonomik verileri kullanarak büyürsünüz ya da bizim gibi az gelişmiş ülkelerde var olan kaynak ve ucuz işgücüne dayalı bir kalkınma stratejisi izlersiniz. 2006 yılında AKP ucuz işgücüne dayalı stratejiyi tercih ettiği için bugün ekonomik büyümenin oransal olarak düştüğü bir noktaya geldik. Türkiye bu sınırın sonunda. AKP’nin bu tercihinin bizi bir yere getiremeyeceğini söylemiştik bu nedenle nitelikli işgücüne dayalı bir ekonomiye ihtiyacımız var. Merkez Türkiye Projesi dışarıdan gelişmiş ülkelerin desteğiyle, ülkemizde yatırım yapmalarını sağlayarak teknoloji yoğun üretim yapılmasını sağlamak hedefimiz. Türkiye’nin kalkınma özelliğini değiştirebilir. Türkiye ucuz işgücü cenneti değil, katma değer üreten bir ülke olmalı.
Nagihan Konukcu: Ben konuşmacılarımızın sorularını not almıştım. Onları yanıtlayalım isterseniz öncelikle. CHP’nin oyunu nereye vereceğini bilmeyen bir grup kararsız seçmen kitlesi var. Bununla ilgili ne yapmayı düşündünüz?
Faruk Özdemir: Seçim döneminde diğer partilerle polemiğe dayalı bir yol izlemek istemedik. Biz neler yapacağımızı anlatmak istedik. Özellikle Türkiye’de aydın kesiminin, CHP’nin nispeten daha solunda olan kesimde kararsızlık olduğu doğru. Türkiye’de bazı kesimler politikalarımıza bakıp kendi taleplerine göre seçim yapacaklardır. Cinsel tercihler, farklılıklara yaklaşım, eğitim konusunda en iyi bildirgeye sahibiz. HDP’nin bu konularda öne çıkması doğal. Barajı geçmek istediği ve varoluş gerekçesi Kürt meselesi üzerine temellendiği için bu konuları tartışması doğal. Bizim bildirgemizde bu konularla ilgili daha çok şey var. Yüzde 33 kota meselesinde çok önemli mesafe kat ettik. Milletvekili adaylarında kota yok ama bizim büyük illerin çoğunda kadın adaylarımız başarı sağladı ön seçimde. Biz özellikle genç ve daha eğitimli kesimdeki kararsızlara dönük önümüzdeki hafta genel başkanımızın bir açıklaması olacak ama biz kararlılıkla tek başımıza iktidarı hedefliyoruz. Kamuoyu yoklamalarında puanımız giderek artıyor. Bu seçim sonuçları diğerlerinden farklı çıkacak. Biz anketlerdekinden daha yüksek oy alacağız, AKP düşük oy alacak. Bizim bir sol parti olarak sağdan oy almamız pek mümkün değil. Biz siyasi içerikli, polemiğe dayalı bir program yerine ekonomik bir programla insanlara gidiyoruz. Türkiye toplumuna ulaşırken ekonomik yönüyle gitmek durumundayız. Bu spekülatif tartışmalar HDP’ye yarar getirmeyecek. 15 gün önce Diyanet tartışması, %9.5’un altına düşürdü araştırmalarda. Akılla siyaset yapmalıyız. Biz tüm Türkiye toplumunu kucaklamak istiyoruz. Sağ partilerden aday devşirme meselesi… Bizim partimize sağdan gelmiş çok isim var. Biz zaten yüzde 30-35 bandına sıkışmışız. Biz sağa açılırken, CHP’nin ilkelerini kabul eden herkese kapımızı açıyoruz. Biz bu ülkenin kurucu partisiyiz. Cumhurbaşkanlığındaki durumda ilkesizce değildi. Anayasa oylaması on seçime bedeldi. Türkiye’nin sosyalistleri, liberalleri izansızlık ettiler. Yetmez ama evetçiler. Tayyip Erdoğan için iktidar ölüm kalım meselesidir. Biz cumhurbaşkanlığı seçiminde bunun kırılması gerektiğini düşündük. Bu düşünceyle hareket ettik. Seçimlere katılım oranı %74’e düştü. Seçime katılmayanların %60’ı CHP’liydi. AKP’nin parti devlete dönüşmesinin ve anayasa ihlalinin kırılması gerektiğini düşündüğümüz için Ekmeleddin Bey’i aday gösterdik. Cumhurbaşkanı devletin %30’u cumhurbaşkanıdır. YSK bugün cumhurbaşkanının uydusu haline gelmiş durumda.
Nagihan Konukcu: Faruk Bey, yanıtlanacak başka sorular da var, toparlasak sevinirim.
Faruk Özdemir: Gezi olaylarında CHP tam içindeydi. O dönemde çok fazla kitap yazıldı, derinlemesine olmasa da. Gezi eylemlerine katılanların kendileri ya da ailelerinin %77’siydi.
Nagihan Konukcu: Beyhan Hanım’ın bir sorusu vardı. Şiddet gören kadın, çocuk, LGBTİ’lerle ilgili projeleriniz nelerdir? Anayasa mahkemesinin dini nikahla ilgili çalışması hakkındaki düşünceleriniz neler?
Faruk Özdemir: Güçlü toplum, güçlü kadın, bizim partimizin seçim bildirgesinde de bu var. Toplumun her alanında biz ataerkil, eşitliği önleyici yasaları değiştireceğiz. Kadın Eşitliği Genel Müdürlüğü’nü kuracağız. Devlet kurumlarında kadınların üst yönetici olmaları için program uygulayacağız. Özel girişimci kadınları vergi ve başka teşviklerle destekleyeceğiz. Şiddete sıfır tolerans göstereceğiz. Belediyelere kaynak arttıracağız, şiddete ve ayrımcılığa tabii tutulan insanların korunmasında onları güçlü kılacağız. Aynı şey LGBTİ’ler için de geçerli. Türkiye toplumunda insanların mezhebi, dini, dili, cinsel tercihi değil eşit yurttaşlık temelini dikkate almak gerekir. Biz farklılıklardan beslenen bir partiyiz. Doğal işleyişi içinde farklılıklar kendilerine yer bulurlar. Şiddet konusunda kanunlar çıkaracağız. Devleti ve yerel yönetimleri bu konularda güçlendireceğiz. Biz ittihatçı kökleri olan da bir partiyiz. Mesela eğitim konusunda çok demokratik davranmayacağız. Bugün 13 yıllık eğitimle yoğrulan çocuklar, 20 sene sonra Türkiye’yi yönetecek. Eğitim laik, bilimsel olmak zorunda. Bu konuda da herkes çocuğuna istediği dili, dini aldırabilir, devlet olarak buna olanak da tanıyacağız iktidar olduğumuzda. Zorunlu olmayacak ama imkanlar tanıyacağız.
Nagihan Konukcu: Doğukan’ın bir sorusu vardı. CHP’den aday adayı olan Niler Albayrak neden aday olamadı?
Faruk Özdemir: Önseçime mi girdi yoksa kontenjandan mı müracaat etti?
Doğukan Taylı: Aslında sadece Niler Albayrak için değil, daha çok LGBTİ aday anlamında sormuştum.
Faruk Özdemir: Çok açık söylüyorum; bir ayrımcılığa tutulmuş değildir. Bizde ön seçim yapıldı. Başka faktörler daha etkili oluyor. Çok çalışan, kendini gösteren, TV’ye çıkan, üyelere kendini daha iyi tanıtan kişiler öne çıkıyor. Öyle bir tanınmışlığı olmadığı için bu arkadaşımız sıralamaya girememiştir. Kontenjanda ise kimlerin olacağı aşağı yukarı belliydi. Partide çeşitli noktalarda görevlendirilmiş, genel başkan yardımcıları var. Tekin Bingöl ve Levent Gök bu şekilde gelmişler. Ben bu insanlara gelin, benimle yarışın diyemem. 30-33 kişiden 2-3 kişi sürpriz oldu, diğerleri biliniyordu, görevleri vardı, partinin ihtiyacı vardı onlara.
Beyhan Güler Yılmaz: Bu anlamda Niler Albayrak da bir sürpriz olamaz mıydı, madem politika yapıyoruz?
Faruk Özdemir: Bizdeki farklılıkları hoş görelim, onlara iyi davranalım anlayışı değil, yapısal bir özellik. Bizim parti içinde böyle bir ilkemiz, HDP gibi bunun propagandasını yapma ihtiyacı duymuyoruz. Çok farklı özelliklere sahip insanlar bir aradayız. Gençlik kollarında, ana kademede farklı çok insan var. Toplum içinde var olan herkes emeği ölçüsünde CHP içinde kendisini ifade edebilir. Ancak bu arkadaşın seçilmemesinde bizdeki kadar sizde de suç var. Özcan Purçu Roman ve nasıl aday oldu biliyor musunuz; Romanlar acayip bir baskı kurdular Kemal Bey üzerinde, Roman dernekleri görüşmeye geldiler, kendileri davet ettiler. Siz de gidip baskı kuracaktınız, görüşlerinizi aktaracaktınız. Biz ayrımcılık asla düşünmeyiz.
Enver Önder: Kafamda bir soru işareti var. LGBT arkadaşımızın listeye girememiş olması insanlarda ayrım yapıldı kuşkusu yaratıyor, doğaldır. Acaba LGBT diye bu arkadaşı özel olarak seçip kontenjandan aday gösterseydik, bu anlamda ayrım yapılmamış mı olacaktı? Türkiye gibi kendisinden farklı insanları içine sindirmekte zorlanan bir kültürün insanlarına özel olarak teşhir etmiş olmayacak mıydık? Bana göre en namuslusu, gerçek ayrım yapmamak, böyle durumları öne çıkarmamaktır. Beyefendi listenin seçilemeyecek sırasına girdi; ne LGBT, ne Roman ne de Kürt. Ama bu demokrasi yarışıdır ve bu yarış içinde kendisi gibi arkadaşları girdi, o giremedi diye burada bir kusur yok. Bu iş fazla abartılıyor gibi geliyor bana.
Nagihan Konukcu: Serap Hanım’ın bir sorusu vardı. Çocuk cezaevlerinin kapatılması konusunda CHP’nin planı nedir?
Faruk Özdemir: Ciddi bir konu. Bizde cezaevine gönderilme sebebinin, çocuğu topluma kazandırmak, onu ıslah etmekten çıkmış olduğu bir gerçek. Çocuklar için cezaevleri yerine, daha normal yaşayabileceği, eğitimine de devam edebileceği, sosyal yaşamını da sürdürebileceği alanlarda ve mekanlarda ıslah edilmesi politikasını uygulayacağız. Suç, toplumundur; cezasını birey çeker ama. İnsanları suça iten şeyler daha çok toplumun eksikliklerinin ve aksaklıklarının sonucudur.
Nagihan Konukcu: Yıldırım Bey’in sorusu vardı. Gezi sürecinde bir tavır ortaya koymayan CHP, iktidara gelirse çevre konusunda nasıl başarılı olabilecek?
Faruk Özdemir: CHP Gezi’nin tam ortasındaydı.
Yıldırım Kaya: Gezi’nin sonradan olumlu bir şeye dönüşmesinde CHP’nin önderlik yapmadığı kanısındayım ben.
Faruk Özdemir: Doğru, yapmadık. Çok haklısınız. Eleştirimi de söyleyeyim. Olaylara gidiyoruz, Kızılay’da, Eryaman’da, Batıkent’te. Araçlardaki malzemeler ekipmanlar daha çok bizim. Saklayın, gizleyin deniyor. Bizi gizlettiler. Sonra bizimkiler de şöyle değerlendirdiler: O halde biz aracımızı, amblemimizi gizleyip destekleyelim. Yani bizim liderlik etmemize müsaade etmediler.
Meral Güler: Ama bir liderin de olmaması gerekiyordu zaten.
Kemal Akkurt: Gezi’nin özelliği de buydu zaten.
Faruk Özdemir: Ben ilçe başkanı olsam müsaade etmezdim. Ama biz parti olarak anlayış gösterdik. Ölen çocukların ailelerinin de büyük bölümü CHP’li. Liderlik meselesini doğru yapamadık, liderliğe uygun bir mesele de değildi. Olaylar spontaneydi. Milyonlar sokağa çıktığında, hükümeti istifaya zorlayabilirdi, belki öyle bir sonucu olabilirdi.
Yıldırım Kaya: Türkiye’de metal işçilerinin yaptığı, ders niteliğinde kitlesel bir eylem var. Bu iki kitlesel hareketi biz neden toplumsal bir harekete dönüştürmekte, Türkiye’ye yaymakta başarısızız? Partilerde böyle bir liderlik yok. Biz de kabuğumuza çekildik. İşler yine partisel bir kavgaya dönüştü. Partiler birleşip o hareketi yaygınlaştırabilselerdi, o güç belki çok şeyi değiştirecekti ve temsiliyet sağlayacaktı.
Faruk Özdemir: Bu konuyla ilgili Gezi’den yazılanlara, analizlere baktım. Bunu anlayabilecek, çözümleyebilecek bir yazıyla, kitapla karşılaşmadım. Gezi’yi sanırım 5-10 sene sonra anlayacağız. Çok kavrayamadık Gezi’yi. Gençler politikadan uzak, apolitik, bu işlere ilgisiz böyle bir patlama beklemiyordu kimse. Kavrayamamaktan kaynaklı bir liderlik eksiği olabilir ama o konuda biraz da yalnız kaldık. Selahattin Demirtaş “Bu bir darbe girişimidir” deyip mesafeli durdu ilk zamanlarda. Gezi olayları hepimizi şaşırtan, hafızamızı zorlayan bir özellik taşıyor.
Nagihan Konukcu: Konudan uzaklaşıyoruz, lütfen konumuza geri dönelim. Kemal Bey’in sorusu vardı. Seçimlere yönelik kaygılar var; oy çalma gibi. Bu anlamda seçimlerin meşruiyeti tartışılır bir hale gelebilir mi? Bu konudaki önlemleriniz neler?
Faruk Özdemir: Üç dönem fiilen seçimlerin içindeydim. Şaşıracaksınız belki ama bir tane oy çaldırmadık. Sandığın başındaki görevli eğer saat 19:00’a kadar bekleyip ıslak imzalı tutanağı aldığı vakit, onu kimse bir şey yapamaz. Mesela 2014 belediye seçimlerinde saat 00:30’ta ancak oyları derleyip toparladık çünkü fazla sandık vardı. O saatten sonra verileri girmeye başlayacaktık ancak YSK tarafından oylar girilmiş görünüyordu. Bir baskı yapınca 02:00’de hepsi sıfırlandı ve verileri girebildik. Eğer siz o verileri girmezseniz öyle gidecek ve oy oranları açıklanacak ve kaybettik diye eve dönüyoruz. Oysa öyle değil. Biz saat ne olursa olsun takip edeceğiz oyları. YSK ile verilerimizi karşılaştırıyoruz, uyumsuzluk varsa uyarı veriyor. Önemli olan sandık başında durmak. Veriler fazla gösterilip muhalefet sandık başından uzaklaştırılmaya çalışılıyor. Oy kullanınca başını da beklemek gerekiyor. Toplum bu konuda sorumluluk hissetmeli. Böylece oylar çalınmayacaktır.
Kemal Akkurt: Benim kastettiğim daha çok birleştirme tutanaklarında ve YSK’da dönen işler.
Faruk Özdemir: O zaman iş illere düşüyor. İl başkanlıkları da ilçelerden gelen tutanakları toplayacak, il seçim kurulunun birleştirme tutanağıyla karşılaştıracak, farklılıklara bakacak. Genel merkezde de toplam takip sistemi var, biz de takip edeceğiz.
Nagihan Konukcu: Leyla Hanım’ın kadın kotasıyla ilgili bir sorusu vardı ama onu konuşmanızda yanıtlamıştınız kısmen; ona eklemek istediğiniz bir şey yoksa devam edebiliriz.
Leyla Tatar: Ben aldım cevabımı.
Nagihan Konukcu: Eğitim konusuyla ilgili Fatma Hanım’ın bir sorusu vardı; kendisi aramızdan ayrıldı gerçi. Eğitimle ilgili programınızdan, eğitimin demokratik ve laik bir sistemde olması gerektiği noktasında bahsettiniz, çok net değinmemiştiniz, özel bir başlıkta konuşmak isterseniz buyrun.
Faruk Özdemir: Türkiye’de 8 yıllık zorunlu eğitimin birkaç önemli sonucu oldu. Gezi olaylarında, bu 8 yıllık eğitimin etkisi büyüktür. Zorunlu eğitim 8 yıla çıkarıldığı zaman iş dünyası isyan etti. TOBB Başkanı dedi ki; “8 yıllık zorunlu eğitimden sonra çırak temininde zorluk çekiyoruz.” 13-14 yaşından önce çocuğu işe almak yasak. Bizim ülkemizde çocuk işçiler ve kadınlar, dezavantajlı gruplar, daha kolay sömürülüyor kayıt dışı biçimde. 4+4’ten sonra çocuklar çıraklık eğitim merkezlerine, meslek okullarına gitme olanağı buldu ya da okuldan ayrılıp, köyünde veya dışarıda çalışacak, okulu dışarıdan bitirecek. Ben 4+4+4’ün önemli etkilerinden birinin de ucuz işgücü temininde bir kolaylık yaratmak, çocuk işgücünün kullanımını sağlamak olduğunu düşünüyorum. Biz zorunlu eğitimi 13 yıla çıkaracağız, 1okul öncesi + 8 + 4. 8’den sonra meslek tercihleri yapılabilecek. Her eğitim aşamasında destek sağlayacağız her yaş grubuna. Böylece aileleri teşvik edebileceğiz. Ders programını gözden geçireceğiz. Herkes çocuğuna din eğitimi aldırabilecek ama eğitim kesinlikle bilimsel ve laik olacaktır.
Serap Köprübaşı: Anadilde eğitimle ilgili CHP’nin görüşü nedir?
Faruk Özdemir: Anadil haktır. Kişisel görüşüm de bu yönde. Bir insan kendini en iyi anadilde geliştirir. Türkiye’de bir resmi dil vardır ama insanların anadilini öğrenmesi ve anadilinde eğitim alması hakkı vardır ve bu konuda devlet elinden geleni yapacaktır. Bu siyasal görüşlerden de bağımsız bir şeydir.
Nagihan Konukcu: Nazik Hanım aramıza geç katılabildi. Kendisinin de bir sorusu olacak, buyurun lütfen.
Nazik Erdal Akyüz: Seçme seçilme hakkı 1930’lu yıllarda ülkemize geldi. Ama bazı kesimden kadınlarımız (başörtülü kadınları kastederek) bunu 2013 yılında elde etti. CHP iktidar olursa, bu kadınların seçilme hakkını destekleyecek mi, nasıl bir yaklaşımı olacak?
Faruk Özdemir: O konuda kadınlara haksızlık edildi. Yaklaşım şuydu; başörtülü kadınların eğitim hakkı, parlamentoya girmeleri engelleniyordu. Aynı görüşteki erkek meclise girebiliyordu ama kadın başörtüsü yüzünden ayrıma tabi tutuluyordu. Kemal Bey o sorunu çözdü aslında. Kendisine teşekkür ediyorum. Bizim mitinglerimizde de çok türbanlı kardeşimiz var. Bu sorun bitmiştir.
SİVİL TOPLUM İLE İLETİŞİM
332 sivil toplum kuruluşuna e-mail ve telefon yoluyla duyuru yapıldı.
DEĞERLENDİREN KİŞİ
Ankara kMM Hamalı Nagihan Konukcu