Sultanbeyli Anayasa Toplantısı Tutanağı -2
TARİH: 29 Aralık 2011
YER: Sultanbeyli Belediyesi Kültür Merkezi
EV SAHİBİ KURUM: Sultanbeyli Belediyesi
KONUŞMACILAR: Gülden Sönmez – Sacit Kayasu
MODERATÖR: Melis Tantan
KATILIMCI SAYISI: 90
GİRİŞ VE HOŞGELDİNİZ KONUŞMASI: Melis Tantan
GüldenSönmez: Türkiye’de yaşayan insanlar olarak bu yıl önemli bir fırsatla karşı karşıyayız. Bugüne kadar ki oluşturulan anayasalar hep darbe dönemlerinin arkasından oluşturulan bize zorla dikte edilen metinlerdi. İdam cezası bir ceza olarak olmalımıdır, biz nasıl yaşamak istiyoruz, nasıl yönetilmek istiyoruz, haklar ve özgürlükler konusunda neler sınır olmalıdır vs konularını mecliste gerçekleşen yeni anayasa yapma sürecine dâhil ederek bir şekilde bu fikirlerimizin burada yer bulmasını sağlamamız lazım. Anayasanın çokta fazla aslında bizimle direkt orantılı olduğunu düşünmedik. Belki acı yaşayan aileler bunu daha çok fark ettiler ama biliyorsunuz ki anayasa dediğimiz metin aslında bu topraklar üzerinde yaşayan insanların hemen hemen günlük yaşantısında ki birçok şeyi etkileyen sistemi kuran ana metin. Çok özet bir metindir. Bilmiyorum bu salonda anayasayı açıp inceleyen var mı? Küçük bir anket yapalım mı? Genelde Türkiye ortalaması gibiyiz, yüzde on bile değiliz. Türkiye hangi sistemle yönetilmeli, bizim düşüncelerimizi, inancımızı, temel hak ve özgürlüklerimizi dizayn eden nasıl uygulanacağını gösteren bu kanunları oluşturan meclisteki temsilcilerimizi nasıl seçeceğimizi siyasi partilerin nasıl oluşacağını ve bunların nasıl bir mantıkla sistem içinde çalışacağını ceza genel sistematiğini vb bir çok temel unsurları bu metin düzenliyor bu metin bunu düzenlerken bugüne kadar hep devleti ve devletin kurumlarını koruma güdüsüyle hareket ederek düzenlendi. O yüzden bugüne kadar hangi kanunla, hangi uygulamayla karşılaşırsak karşılaşalım karşımızda devleti koruyan iradeyi bulduk. Devletin ruhsuz soğuk sert ve güce dayanan yapısını hissettik. Bugün elimizde bir fırsat var. Siz ne düşünüyorsunuz? Çocuğunuzu akrabanızı öldüren biri idam edilmeli mi? Ötenazi belki ülkemizde pek tartışılan bir şey değil ama kendisinin çektiği acılar yüzünden hayatına son verilmesini isteyen yani ötenazi isteyen bir insana Türkiye anayasası bu hakkı tanımalı mı? Devlet ben sizin güvenliğiniz için eşinizle, arkadaşlarınızla yaptığınız özel telefon görüşmelerini dinlemek zorundayım, özel yazışmalarınızı okumak zorundayım veya herhangi bir ihbarda evinize girip bütün mahremiyetinizi incelemek zorundayım ve ben bunu sizin için yapıyorum dediği takdirde devletin sınırı ne olmalı. Zaten devlet hep sizin için yaptığını söyler. Diyarbakır da cezaevinde yaşanan işkenceler bizim içindir. Asılan insanlar bizim geleceğimiz için asılmıştır. Bütün bu uygulamaların hepsi sizin benim geleceğimiz içindir. Bunları konuşmak durumundayız ve ruhumuzu düşüncemizi inancımızı tecrübelerimizi bu yeni anayasaya katmak zorundayız.
Sacit Kayasu: Anayasa konusu vatandaşların çok ilgisiz olduğu bir konu. Vatandaşlar, anayasa hukukçuların işi ben ne anlarım anayasadan diyor. Türkiye, Osmanlı dâhil bugüne kadar beş tane anayasa yaptı. Hiç birinde de vatandaşın fikri sorulmadı. Osmanlıdan beri ilk defa vatandaşın ne düşündüğü nasıl bir anayasa istediği soruluyor. Anayasalar bireyin devlete karşı hak kazandığı metinlerdir. Bugüne kadar devlet yaptı. Vatandaşın katkısı olmadığı için devletin üstün olduğu, bireyi yok saydığı hatta ezdiği anayasalar söz konusu oldu. 82 Anayasası bunun en bariz örneğidir. Anayasa işin özü. Bütün kanunlar anayasaya uygun olmak zorunda. Bugün; yaşam hakkı, dokunulmazlık, özel hayatın gizliliği konularında sizlerden katkılarınızı bekliyoruz.
Şaban Şeker: Devleti yönetenler, anayasayı yapanlar birer birey olduğu halde anayasayı yaparken neden bireyi değil de devleti ön planda tutular.
Sacit Kayasu: Devleti ön plana almak düne kadar yapılan bir şeydi. Dünya gördü ki, devletin ön planda olduğu anayasalar ister istemez despot anayasalar oluyor. Despot anayasalar ister istemez despot kanunları çağrıştırıyor. Anayasa çalışmaları, bireyin devlete karşı hak ve hürriyetlerini elde etme savaşları neticesinde buraya gelmiştir. Bu konuda ki ilk çalışma 1215 yılında İngiltere’de Magna Carta ile başladı. Bugün İngiltere’nin hala bir anayasası yok. Devlete karşı bazı hakları ile sürebilmek Magna Carta ile başladı ve onun gerisi Virginia İnsan Hakları Bildirgesi ile geldi. Eğer devlet buyurganlığını kabul edersek şu anda bulunduğumuz 21.yy gerisine düşmüş oluruz. Kaldı ki Türkiye Cumhuriyetinin anayasaları 21,24,60,61,82 hepsi buyurgandır önce devlet der. Eğer birey yoksa devletin olma sebebi ortadan kalkar. Türk milleti Osmanlıdan gelme alışkanlıkla kendini teba olarak gördü. Devletin yaptığı her şeyi hak gördü, devlet babadır itaat etmek gerekir dedi. Devletin kutsallığı, her şeyden yüceliği- üstünlüğü demode kavramlar olarak kaldı.
Mehmet Mazak: Temel hak ve özgürlüklerin olmasında fayda var ama birçok Avrupa ülkelerine baktığımız zaman temel hak ve özgürlükler çerçevesinde insanların kutsal değerlerini manevi değerlerini rencide edecek şeylerin olduğunu görüyoruz. Bunu nasıl önleyeceğiz?
Gülden Sönmez: Sizlerden soru beklemiyoruz. Biz sizlerin fikirlerinizi merak ediyoruz. Nasıl yapalım ki bu anayasayı bu ülkede bir daha hiçbir şekilde işkence, onur kırıcı muamele olmasın. Nasıl anayasa olmalı ki hangi devlet dairesine gidersek gidelim insan onuruna yakışır bir muameleyle karşı karşıya kalalım. Bunun aksine yapanın cezalandırma söz konusu olsun. Nasıl yapalım ki artık internetinde bu kadar her yerde olduğu bir ortamda insanların özel yaşamı gayri hukuki uygulamalarla dinlenip, çekilip ortaya çarşaf çarşaf serilmesin. Onların kendileriyle beraber aileleri incinmesin. Bunlarla ilgili çözüm önerilerinizi bekliyoruz.
Bekir Özer: Hâlihazırda yeni bir anayasa hazırlanacak. Bizim medeni kanunumuz, ceza kanunumuz batılı kavramlarla batılı paradigmalarla oluşturulmuş yazılmış metinler. Bunları çalışırken illa ki j.j Rousseau, Voltaire mi bakmamız gerekiyor? İmamı Azam’ın çözdüğü meseleler 50.000’in de üzerindedir. Avrupa İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nden daha az da evrensel değildir çözdüğü meseleler. İnsan Hakları adına bir şeyleri konuşurken batılı paradigmaların dışında başka bir şey konuşamıyormuşuz ya da başka bir kaynağımız yokmuş gibi geliyor. Örneğin; idam cezası, biz inanan insanlarız. Ölüm, idam meselesi ile ilgili kısasta hayır vardır ayeti var. Şimdi burada Müslüman nasıl düşünebilir. Burada insan hakkının kutsallığı fetişizmi yapmak çok güzel, saygı duyuyoruz ama 4 yaşında ki bir çocuğu öldüren bir insanın yaşama hakkı olduğunu insanlara nasıl anlatabiliriz
Sacit Kayasu: Biz buraya kendi fikirlerimizi empoze etmeye gelmedik, sizin fikirlerinizi öğrenmeye geldik. Sen böyle bir şeyi arzu ediyorsan bunu ‘olabilir mi?’ Diye sormayacaksın, olsun diyeceksin. Eğer vatandaşın ortak dileği bu ise şeriat hükümlerine göre bir anayasa hazırlanabilir. Şeriat hükümleri olmaz da dine uygun olarak batılı kavramlar olabilir. Voltaire misal alırken bir Farabi’yi, İbni Haldun’u niye almayalım. Ama onu alalım derken elbette çağa, İslamiyet’e uygun olarak yorumlanması lazım. Öyle yorumlar var ki çağa da uygun değil İslamiyet’e de. İslam’ı biz tam manasıyla bilmiyoruz. Dünyada ne kadar Müslüman varsa o kadar İslamiyet var. Hâlbuki İslamiyet tek.
Rasim Merden: Anayasaya nasıl girer bilemiyorum ama adam kayırma ve torpil konusunu ortadan kaldırabilirsek burada konuştuğumuz sorunlar da ortadan kalkar.
Salih Nur: Sudan’lı iki arkadaş Türkiye ile ilgili bana soru sordu. Türkiye’nin %99’u Müslüman olmasına rağmen Türkiye’de ki İslam âlemi niye işkence zulüm gördü? Bu sual karşısında sıkıntıda kaldım. Bizler kendi isteğimizle dünyaya gelmedik, kendi isteğimizle de ölüme gidemeyiz. Ötenazi hakkı diye bir şey olamaz.
Mustafa Öksüz: Yaşam hakkına sonuna kadar saygı göstermek gerekiyor. Bütün bireyler kanuni olarak korunma altında olması lazım. Tıbbi gerekçeler yoksa kürtaj yapılmamalı. Aileler, çocuklarına bakamıyorsa devlet koruma altına almalı. İnsanların, bedenen ve ruhen kendilerini en rahat şekilde hissedebilecekleri kıyafetleri giyme konusunda serbest olmalılar. Bunun da hiçbir şekilde ve hiçbir başlık altında kısıtlanmaması gerekiyor.
Kasım Coşkun: Başka ülkelerde idam cezası var. Bizde de olmalı.
Ramazan Uçar: İdam cezası tekrar uygulanmaya başlasın. Bu memlekette idam olmadığı sürece bazı zulümler devam edecektir.
Hızır Erdal: Bugüne kadar siviller anayasa yapmadı. Çok geç kalınmış bir durum bu ama zararın neresinden dönülürse kardır. Toplumun dinamiklerinin ihtiyaçlarını giderecek şekilde bir anayasa yapılmak isteniyor. Ülkemizde azınlıklar var. Alevi, Sünni, Kürt, Ermeni, Abaza, Çerkes, Arnavut. Biz onların haklarını da anayasada görmek istiyoruz.
Hüseyin Keskin (Belediye Başkanı): Yaşam hakkı başlığından yola çıkarsak Emevi Kültürü’nden de etkilenerek devlet baba mantığı ile bugüne kadar geldik. Devletin bekası için her şey mubahtır mantığından bugünkü tartışmalardan şunu anlıyoruz insanı yaşat ki devlet yaşasın mantığına gelmeye çalışıyoruz diyebilirim. Anayasanın merkezinde insan olmalı ve ona göre şekillenmeli. Tabi bunu söylerken de devlet zayıflasın, güçsüzleşsin düşüncesinde değiliz. Çünkü devletimizin güçlülüğü hepimizin için çok önemli. Özel yaşamın gizliliği son zamanlarda özellikle siyasilerin yaşamış olduğu hadiselerin medyaya yansıması, gizli çekimlerle kamuoyuyla paylaşılmasını asla kabul etmiyoruz ve doğru bulmuyoruz. Haliyle devlet her yeri dinlemeli mantığını da doğru bulmuyoruz. Hepimiz dikkatli konuşuyoruz. İnsanların özgürce yaşayabilecekleri alanları oluşturacak bir anayasa olmalı. Tabi Avrupa’dan da örnekler veriliyor. İngilizlerin anayasası yok ama her tarafı kamera dolu. Geçen hafta Almanya’daydık, Almanya’da da ciddi mesafeler alınmış ama adını dönerci cinayetleri koydukları konuda gözlerini kapatıyorlar.
Mustafa Yeşil: Hukuki çerçevede yasal dinleme olabilir.
Bahattin Karabacak: Kişilerin özel konuşmaları dinlenmemeli ve kayıt altına alınmamalı. İhlal edenlere en ağır yaptırımlar uygulanmalı.
Murat Elidemir: İdam cezası tekrar getirilmeli. Gayrimeşru bir çocuksa kürtaj olmalı.
Sinem Altınbaş: Caydırıcılığı olacaksa idam yeni anayasada olsun.
Zeynep Kumbar: Kürtajın dini bir boyutu var, kişinin kendi tercihine bırakılmalı. Korunma yöntemleri ile ilgili toplum bilgilendirilmeli.
Ahmet Subaşı: Ölmek isteyen ötenazi isteyen bir insanın psikolojini düzeltmek onu o durumdan çekip kurtarmak gerekir.
Hızır Erdal: İdama ben karşıyım. Bir taraftan özgürlük diyeceksin, özgürlüğü savunacaksın, özgür Türkiye diyeceksin öbür tarafta da idam olsun diyeceksin. Bunlar birbirine zıt şeyler. İdam insanlık suçudur.
Yahya Sertürk: Anayasa kısa olmalı. Türkiye’de yaşayan herkesi kapsamalı. Özgürlük, bir başkasının özgürlüğünün başladığı yere kadardır. Tek başına anayasa olabilecek bir cümle. İnsanı merkeze alarak özgürlük tanımını da bu şekilde yaparak bir anayasa oluşturulabilir.
Salih Nur: İdamın olmasını istiyorum. Dini emirler ve kurallar anayasada yer almalı.
Mustafa Öksüz: İdam cezasının tekrar anayasamızda olmasını istiyoruz. Savcılık izni olmadan arama ve dinleme yapılmamalı. Mülkiyet hakkına saygı duyulmalı anlaşmazlık halinde kişiye tercih hakkı bırakmalı. Bireyin hak aramasının önündeki engeller kaldırılmalı.
Fikri Yıldız: Okullarda hukukla ilgili dersler verilmeli. Kişi suç işlemeden önce ne ile cezalandırılacağını bilirse eğer, suçu işlemekten vazgeçebilir.
Sacit Kayasu: Sorularınız, teklifleriniz çok değerli. Fikirlerinizden bir sentez ortaya çıkacak. Amaç değişik fikirlerin bir araya getirilip harmanlanıp ortaya herkesin memnun kalacağı bir şey çıkartmak. İnşallah bundan sonraki toplantılar daha çok katılım ve daha çok katkıyla gerçekleşir.
Gülden Sönmez: Bu konuyla ilgili belki bir daha burada toplantı olmayacak ama bugün ki konuyla ilgili sizin veya akrabalarınızın düşüncelerini ilgili anayasa komisyonuna veya bölge milletvekillerine ulaştırırsanız inşallah orda da kayda değer bir düşünce olarak kabul görecektir.