Beyoğlu Anayasa Toplantısı Tutanağı-3
TARİH: 26-03-2012
YER: Beyoğlu Belediyesi Gençlik ve Kültür Merkezi
EV SAHİBİ KURUM: Beyoğlu Belediyesi
KONUŞMACILAR: Erdoğan Aydın-Cezmi Ersöz
KONU: Demokrasi, yerel yönetim, şeffaflık
MODERATÖR: Melis Tantan
KATILIMCI SAYISI: 15
GİRİŞ VE HOŞGELDİNİZ KONUŞMASI: Melis Tantan
Erdoğan Aydın: Demokrasiyi bir erdem olarak ulaşılması gereken kurumsallaştırılması gereken bir veri olarak kabul ettiğimizde anayasa tartışması da kaçınılmaz bir şekilde bizleri bir darbe anayasasından kurtarıp mümkün olduğunca kısa bir zamanda ve mümkün olabildiğince kapsamlı bir şekilde gerçek bir demokrasiye ulaştırabilecek bir süreç olarak algılanmalı.
Parlamentolarımızda egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olduğu söylenmekle birlikte yukarının sürekli koymuş olduğu rezervler bizlerin ne giyeceğinden nasıl davranacağımıza nasıl düşüneceğimize ve nasıl ilişki kuracağımıza varana kadar her şeyi bizden daha fazla bildikleri için ne yazık ki aşağıdakilerin gerçek muktedir olması yeterince gerçekleşememektedir. Yerel yönetimlerin seçildikleri alanda geçek anlamda iktidar sahibi olması bir ülkenin demokratikleşme oranını da gösteren önemli bir gösterge. Hiç kuşkusuz gerek dünyadaki seçilmişlerin ama en çok da Türkiye’de ki seçilmişlerin ortaya koyduğu sayısız kötü örnek bizlerin aynı zamanda seçilmişlerin denetimi kontrolü konusunda da çok ciddi önlemler almamızı gerektiriyor. Ama seçilmişlerin kontrolü konusunda seçilmişlerin bizleri nasıl yöneteceklerine dair gerçek bir şeffaf ortam yaratma konusunda elde etmemiz gereken mesafe bir yana öncelikle seçilmişlere iktidar alanını genişleten bir sürece şiddetle ihtiyacımız bulunmaktadır. Biz sokaktakiler, muktedirlere karşı özgüvenimizi örgütlenmemizi söz hakkımızı hak ve özgürlüklerimizi daha belirgin kılacağız iktidarın iktidar etme gücünü sınırlayacağız bunun temel gereği olarak seçimlere ve seçimlerle bizi yönetme süresini ele almış insanların yetkilerini arttıracağız ama aynı zamanda onların denetlenmesini de sağlayacağız.
Demokratik standartlarımızı yükseltmek için önümüzdeki anayasa şekillendirme sürecinde demokratik standartları hukuki bir bağlayıcılık düzeyinde yükseltebilmek açısından mutlaka ve mutlaka biz bireylerin biz toplumun ve bizi temsilen mümkün olabilen en alt birimdeki kurumların merkezi iktidarlara karşı güçlendirilmesi şart. Son 4-5 yıldır Türkiye’de özerklik ve benzeri kavramlar üzerinden bir belediyecilik formu tartışılıyor. Belediyelerin kendini seçen insanların hak ve özgürlüklerini gerçekleştirmek noktasında iktidar alanlarını genişletmeyen bir yapı, istediği kadar sözde demokratik bir anayasaya sahip olsun o anayasa gerçek anlamda demokratik bir yönetimi güvence altına alamaz. Hele ki söz konusu anayasa hepside çok güzel başlayan birinci cümlelerin hemen akabinde ama ve fakatlarla bir dizi sınırlama getiriyorsa orada zaten bir dizi engelle karşı karşıyayız demektir.
Yeni anayasa yapım sürecinde bizlerin mutlaka bireyin hak ve özgürlüklerini merkeze karşı azınlık ve azınlıkta olan fikriyat inanç anlayış çoğunluğa karşı, seçilmişleri atanmışlara karşı ve tabi tüm bunların denetimini sağlayan mekanizmalarla güçlendirmemiz lazım. Örneğin son süreçte özellikle çokça adı geçen ve önümüzdeki dönemde de artan oranda karşılaşacağımız, belediyelerin iktidar alanlarını güçlendirmek ve dolayısıyla yerel özerklikleri yaygınlaştırıp merkezin alanını daraltmak önümüzdeki dönemde anayasanın demokratikleşme düzeyi önümüzdeki dönemde Türkiye’nin demokratikleşme oranını belirleyecek temel bir öğe olarak karşımızda duruyor. Hem merkezi yönetimlerin hantallıklarını aşmak hem de aşağıdan yukarı gerçek bir demokratik bir mekanizma kurabilmek için yeni anayasada mutlaka Türkiye’nin farklı bölgesel alanlara bölünmesi ve bu farklı bölgesel alanların Türkiye’nin genel yönetimine daha etkin ve kendi renklerini de sürece katarak muktedir olmalarını sağlayan bir anayasal düzenleme yapmak şarttır.
Cezmi Ersöz: Bu ülkede insan haklarına saygılı, düşünce özgürlüğüne saygılı, can ve mal güvenliğimizin olduğu ve buna inandığımız, halkın hukuka güvendiği hiçbir dönemi hatırlamıyorum. Halkımız, Kürdüyle Türküyle Arabıyla ile onlarca yıldır bu otoriter yönetimler tarafından aşağılanıyor, hırpalanıyor. Önümüzde ki anayasa süreci bizim için ekmek su kadar önemli. Yeni bir anayasa yapmak için öncelikle önümüzün temizlenmesi lazım. Terörle mücadele gibi kanunların kaldırılması lazım.
Bu halkın emeğini çalan, alın terini çalan, özgürlüğünü çalan askeri vesayet sadece biraz olsun geriletildi. Askeri vesayet kalkmış olsaydı Uludere katliamı çoktan çözülmüş olurdu. Bütün bu korkulardan kurtulmak istiyorsak anayasanın tamamen askeri vesayetten arınması lazım. Kürt meselesi bütün acımasızlığı ve dehşeti ile önümüzde duruyor. Sadece askeri vesayet değil bizim sırtımızda ki kambur, yıllarca bu hayatı bizlere zindan eden hükümetin, bürokrasinin tüm kurumlarının radikal bir şekilde elden geçirilmesi lazım.
Tunay Gürsel: Yerel yönetim dediğimiz zaman sadece belediyeler anlaşılıyor. Oysaki yerel yönetimlerde köy idaresi, muhtarlık, il özel idaresi bunun gibi idarelerde gündemde. Benim gidip gördüğüm İspanya’da 17 otonom yani özerk yerler var. Mahalli idareler topladıkları vergi ile önce kendi hizmetlerini yerine getiriyorlar daha sonra merkezi hükümete para gönderiyorlar. Mahalli idareler gerçekten güçlenmiş durumda. Bir belediyenin içerisine mahalli idareler olarak muhtarlık müessesesi gibi müesseseler koymuşlar. Vatandaş olarak gidip orada oturan ikamet eden yabancı olarak gidip ben burada oturuyorum polise karşı bir ikametim olsun dediğiniz zaman, eviniz-arabanız varsa bunlardan herhangi birinin gaz elektrik su gibi parası ödenmediği takdirde düğmeye basıyor ve senin bu kadar gaz, bu kadar elektrik, şu kadar ev vergisi ödenmemiştir diyor. Muhtarlık müessesesini belediyecilik müessesesine yerleştirip işleri tam anlamıyla götürmek çok yarar sağlayacak. Bunu bir öneri olarak sunmak istiyorum. Amerika’da bir süre kaldım. Gerçekten insanlar kendi valisini kendi hâkimini seçiyor. Jürisini seçiyor ve halkı halka mahkûm ettiriyor. Hâkim teknik açıdan ceza-i müeyyidesini uyguluyor. Tabi Türkiye’de bu zor. Hürriyeti, demokrasisi, ekonomisi gelişmemiş ülkelerde bunlardan kaos doğar.
Melike İnci: Yerel yönetime gelecek başkan adaylarını bir ön seçim yapılıp halk seçmeli, parti başkanları atamamalı.
Özcan Tokel: Yerel yönetimlerde seçimle gelen insanların daha güçlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Avrupa’nın pek çok ülkesinde aslında bu var. Belediyeye ait polislerde var. Bunlar belediyeyle alakalı veya o yerelle alakalı işlere bakıyorlar. Birde federal polisler var. Onlarda ülkenin genelini ilgilendiren büyük suçlara bakıyorlar. Türkiye’de de bu tür bir sistemin olması gerektiğini düşünüyorum. Kaymakamların ve valilerin seçimle gelmemesine rağmen seçilenlerden daha fazla yetkilere sahip olmasının doğru olduğunu düşünmüyorum. Halkın seçtiği insanların daha güçlü ve muktedir olduğu bir sisteme geçilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Göksel Akman: Okullarımız Ankara merkezli yönetilmeye çalışılıyor ama bu pratikte hiç böyle olmuyor. Belediyeler gönüllü olarak okullara çok ciddi katkıda bulunuyorlar ve istekliler. Açıkçası milli eğitim bakanlığının okulların sadece çalışanların maaşlarını ödemekten başka fazla bir katkısı olduğunu düşünmüyorum. Okulların bütçelerini belediyelere aktarmak ve belediyelerin bu bütçeleri yönetmeleri lazım. Belediyelerinde polisleri olabilir. Bunlar kısmen silah taşıma konusunda biraz daha kısıtlanabilirler. Dünyada bazı kurumlar var ki rekabet ettiği başka kurumlar yok. Polis ordu vs. Kaliteye ulaşmak için rekabeti arttırmamız lazım. Yerel yönetimlerinde güvenlik görevlileri öncü olabilir. Bunlar da hatta diğer belediyelerle belli bir nezaket ve hizmet konusunda rekabete de girebilirler. Polisin her noktaya yetişemeyeceğini görüyoruz. Bazı konularda ciddi aksaklıklar oluyor. Belediyeler bu anlamda inisiyatif alarak bu konuda bir düzenleme ile daha sağlıklı işler çıkarabileceğini düşünüyorum.
Özcan Tokel: Yerel ve merkezi yönetimlerde şeffaflık önemli bir husus. İnsanlar kendi oylarıyla seçtikleri insanları kendisinden toplanan vergilerle toplanan kaynakların nereye ve nasıl harcandığını denetleme şansına mutlaka sahip olmalı. Şeffaflaşma konusunda bir takım adımlar atıldı ama bu adımların tam anlamıyla yeterli olduğunu düşünmüyorum. Beyoğlu aslında ana endüstrisi turizm kültür ve sanat olan bir ilçe. Ama Beyoğlu’nda bir turizm meslek lisesi yok. Olması için gayret gösteriyoruz ama henüz bir netice alamadık. Yerel yönetimlerin eğitimde söz sahibi olduğu bir sistem olsaydı biz mutlaka buraya bir turizm meslek lisesi açardık diye düşünüyorum.
İzi Hekimoğlu: Yeni anayasada nefret söyleminin ve nefret suçlarının çok önemli bir şekilde yer alması gerektiğine inanıyorum. Merkezi yönetimden atanan birçok görevin yerel yönetimler tarafından görevlendirilmesi gerektiğine inanıyorum. Yerel yönetimlerde mesela niçin trafik polisleri belediyeye ait olmasın. Rahatlıkla trafik polisi belediyeye bağlı olarak çalışabilir.
Tunay Gürsel: Türkiye’de başkanlık sistemi fiiliyatta var yürüyor. Hele hele bakan yardımcıları konusu gündeme geldiği zaman ABD’de ki sisteme doğru yavaş yavaş gidiyoruz dedim. Zaten bir gidiş var. Vatandaşlarımızın korkmaması lazım.
Ahmet Misbah Demircan: Ülkede en anlamlı birim mahalle. Beyoğlu belediyesi çok tarihi bir mekân. Osmanlı şehircilik anlamında gerçekten çok uzman. Mahalleyi iyi tarif eder mahalledeki insanların mahallenin dertleriyle uğraştırıyor olursak çevresiyle ilgilenmeye başlayan insan mikro ile makro arasındaki ilgiyi de kuracaktır. Küresel dünyadan bahsediyoruz. Herkesin dünyanın her tarafından haberi var. Ama iki adım ötedeki arkadaşı umurunda değil. Sokak diye bir şey yok. Beyoğlu’nda masa sandalyeyi topladık. Milletin çevre diye bir şey umurunda değil. Arkadaş buradan kimse geçemiyor diyoruz. Hep, bana ne. Amerika’nın bir sistemi var, okul çevresi diyor. Kardeşim, ben mahalle kavramını bilmem, okul çevresi kavramını bilirim diyor. Eğer siz çocuğunuzu bir okulda okutuyorsanız ve o bölgede değilseniz o bölgeye taşınıyorsunuz, o okulda okutabilmek için. Hayatınızın orta noktasına çocuğunuzla birlikte okul geliyor. Oraya bağlısınız, bütün yerel hizmetleri oradan döndürüyorsunuz. Milli Eğitim Bakanımız okullar yaşam alanı dedi ve öyle bir okul olsun ki bahçesi mahallenin bahçesi olsun dedi.
Demokrasimiz açısından en önemli hizmetlerden biride okul aile birlikleridir. Bu gelecekte demokrasinin gelişmesi kadın hakları ve kadının siyasete girmesi açısından en önemli kurum olarak görüyorum. Görebildiğim en önemli sivil toplum örgütü. Okulun hijyeniyle ilgili bekçisi ile ilgili her şeyi ile ilgilidir. Bunun bir adım sonrası çevresi ile ilgili olmak demektir, bir adım sonrası mahalle. Yerel yönetimler bütün dünyada demokrasi açısından kıymetli.
Erdoğan Aydın: Başkanlık sistemi Türkiye’nin zaten merkeze fazla güç biçen merkeze hak etmediği kadar saygı veren devleti kutsayan mevcut toplumsal kültürümüz çerçevesinde ciddi bir tehlikedir. Başkanlık sistemi demokrasinin sınıflar mücadelesinin yüzyıllara dayalı birikimleri çerçevesinde örneğin bir ABD’de bu kadar çok sorun oluşturmayabilir ama bizim gibi merkeziyetçiliğe daha yatkın tebaalığa daha yakın topluluklarda mutlaka güçler ayrımını daha net hale getirmek ve kesinlikle başkanlık sistemi gibi ciddi bir diktatöryel bir riskten kendimizi uzak tutmamız gerekiyor. Başkanlık sistemi eğer gerçek anlamda birbirinden bağımsız yasama ve yargı kurumunun olduğu bir sistemde farklı sınıfların farklı fikirlerin özgür ve kardeş ve özgüven ve örgütlü olduğu bir toplumda belki de bugün yaşamakta olduğumuz sorunlarına çözüm getirebilir.