TARİH: 22 Mart 2012
YER: Ümraniye Belediyesi Kültür Merkezi
EV SAHİBİ KURUM: Ümraniye Belediyesi
KONUŞMACILAR: İnci Hekim oğlu, Enver Sezgin
KONU: Demokrasi, yerel yönetimler, şeffaflık
MODERATÖR: Melis Tantan
KATILIMCI SAYISI: 40
GİRİŞ VE HOŞGELDİNİZ KONUŞMASI: Melis Tantan
Enver Sezgin: 82 anayasasını çöpe atmadan biz bu cendereden çıkamayız. Temsili demokraside bir takım insanları seçiyorsunuz ve Ankara’ya gönderiyorsunuz. Bu insanlar sizi orada temsil ediyorlar. Ankara’ya girer girmez sağınızda genelkurmay var, solunuzda jandarma genel komutanlığı var, biraz gidiyorsunuz deniz kuvvetleri-hava kuvvetleri var, biraz daha gidiyorsunuz Danıştay, anayasa mahkemesi, Sayıştay… Parlamento şu kadar kalıyor. Siz o kuşatılmışlıktan parlamentodan bir şeyler bekliyorsunuz. O parlamento bir süre sonra işin kötüsü onlara benzemeye başlıyor. Siz o egemenlerin egemenliğine son veremezseniz bir süre sonra farkına varmadan onların dümen suyuna girersiniz.
Türkiye’de bana göre gerçek anlamda bir temsili demokrasi yok, bırakınız doğrudan demokrasiyi. Çünkü o egemenler demokrasinin toplum tarafından işletilmesine izin vermiyorlar. İnsanlar artık Ankara tarafında yönetilmek istemiyorlar. Türkiye’nin temel problemi bütün Türkiye’nin Ankara tarafından yönetilmesidir. Siz bütün Türkiye’yi Ankara’dan yönetirseniz sorunları çözemezsiniz. Erzurum’da bir maden üreticisi eğer ben maden ruhsatı almak için Ankara’ya gitmek zorunda kalıyorum diyorsa, ya da Gökçeada’da bir köylü burada maden arandığı zaman bana sorulmuyor diyorsa, sularımız kirletiliyor diyorsa Diyarbakır’da ki vatandaş da başka bir konuda şikâyetçi oluyorsa orada toplumun yönetime katılma şansı yok demektir. Yani Ankara olarak siz, toplumu dışarıda bırakmışsınız bütün kararları orada veriyorsunuz ve toplumun buna uymasını istiyorsunuz. Biz dört yılda bir oy kullanıyoruz, temsilcilerimizi Ankara’ya gönderiyoruz -temsilcilerimizin de nasıl seçildiğini gayet iyi biliyoruz, milletvekillerinin isimleri genel başkanlarının iki dudağı arasında-sonra da onlardan bize hizmet vermesini bekliyoruz. Peki, o parlamenterlerin toplumun nabzını tutmak ve onların günlük taleplerini almak gibi bir mekanizma var mı Türkiye’de? Hangi parti böyle çalışıyor? Dolayısıyla yapılması gereken şey sivil toplumun ve tek tek bireylerin yönetime katılma alanlarının açılmasıdır.
Batı ülkelerinin pek çoğunda hem temsili demokrasi hem doğrudan demokrasi uygulanıyor. Yani referandum, doğrudan demokrasidir. 2010 yılında toplum olarak biz bir takım yasalar yaptık. Parlamentoda yeterli oy sağlanamadığı için yasaya göre topluma başvuruldu. Eğer toplum kabul etmeseydi o yasalar çıkmayacaktı. Esasen referandumlar toplumun yasa yapma hakkını veren organizasyonlardır.
Bu batıda çok sık yapılmaktadır. Batıda sivil toplum örgütleri şu veya bu biçimde yönetime katılma şansı bulmaktadırlar. Buda bana göre doğrudan demokrasinin işaretlerindendir.
İnci Hekimoğlu: Yeni bir anayasaya ihtiyacımız var. Çünkü gerçekten hepimiz bu ülkede yaşayan bütün farklı etnik kökenler farklı inançtan farklı siyasi görüşten insanların hepsini mağdur eden bir rejim ile yönetiliyoruz. Maalesef hala bu değişmiş değil. Bütün bu süre içersinde gelip geçmiş bütün siyasi iktidarlar bu anayasadan şikâyet ettiler ama hiç birisi değiştirmeye yanaşmadı. Evren’in yargılanması sembolik olarak önem taşıyor ama iddianame gerçekten bir hayal kırıklığı oldu. Bütün darbe sürecinde yapılmış bütün provokasyonlar bütün katliamlar bütün suikastlar maalesef hiçbir şekilde dava konusu soruşturma konusu olamıyor. Aynı hayal kırıklığını Ergenekon da yaşadım, Hrant Dink’te yaşadım. Devlet galiba dönüştüren uzlaştıran ve ehlileştiren bir çark.
Göktan Yılmaz: Merkezi yönetim yerel yönetim ile farklı partiden olunca iş değişiyor. Ne Sayıştaycısı gidiyor ne mülkiye müfettişi gidiyor. Karargâhı kuruyorlar resmen iş yapılmasına mani oluyorlar. Bu şartlar altında bu insanlara nasıl yetki verilecek nasıl iş yapılacak?
Enver Sezgin: Ankara’yı doğrudan devre dışı bırakalım demiyorum. Ankara bazı yetkilerini yerel yönetimlere devretmeli. Yerel yönetim derken salt belediyeleri kastetmiyorum. Valiler hükümetler tarafından atanır. Deniyor ki, valiler halk tarafından seçilirse bir siyasi partinin temsilcisi olacak. Zaten atananda bir siyasi parti tarafından atanıyor. Ne fark eder ki? Kaymakamların ne iş yaptığını hala anlamış değilim. Yapılması gereken şey, Ankara’nın her şeye karar vermemesi, bunun yetkilerinin bir bölümünü halka yani yerel yönetimlere yani şehirlere devretmesidir.
Bekir Furkan: Belediye başkanlığı seçimi yapıldığı zaman malumunuz en önce partilerin broşürleri asılıyor ve partilerin genel başkanlarının fotoğrafları koyuluyor. Böylece partilerin başkanlarına oy veriliyor ama başkanın kim olduğu belli olmuyor. Şeffaf yönetim diyorlar; Üsküdar Belediyesine gidiyorum, domuz eti teftişini merak ediyorum gösterir misiniz bana? Diyorum. Yok, randevu al öyle gel diyorlar. Mustafa Sarıgül’ün üç yardımcısından biri Rum, öteki Yahudi, öteki de Müslüman. Her kesimden insanlara sesleniyor. Ama maalesef bizim belediyelerimizde bunu göremezsiniz.
Elif Koçyiğit: Ankara’dan tabiri caizse oturdukları yerden ülke yönetilmesin. Seçim yapıldıktan sonra milletvekillerini seçildikleri ilde zor görürsünüz. Seçildikleri bölgeye biraz duyarsız kalıyorlar. Şeffaflık olması gerekiyor ama her bilgiyi her yerde her insana veremeyiz. Çünkü her insanın bilinç durumu algılama durumu bilgiyi kullanma durumu farklı. Yerel yönetimlerin önceki dönemlere göre biraz daha geliştiğini düşünüyorum. Sosyal belediyecilik artık çok gündemde ve belediyelerin halk adına iyi şeyler yaptığını düşünüyorum. Dolayısıyla bu yapılanlarda insanların biraz daha yönetime saygısını ve ilgisini arttırıyor. Çünkü var olduklarını ve önemsendiklerini hissediyorlar.
Mesut Öktem: Temsili demokrasi değil doğrudan demokrasi, merkezi yönetim değil yerinden yönetim istiyorum. Her şeyi Ankara’ya bağladığınız zaman aradaki bürokrasi insanları çileden çıkarıyor. Eyalet sistemi mantıklı bir sistem benim aklıma yatıyor. O bölgenin toplanan vergisine, o bölgenin siyasi yapısına veya coğrafi yapısına göre kanunların yapılması gerekir.
Yeşim Ulusoy: Çocuk okutuyorum ve benim adıma bana sorulmadan 4+4+4 diye bir şey çıkartıyorlar. 5+3’ü çıkartırken de bana sormadılar, SBS sınavlarına karar verirken de benim fikrimi sormadılar. Bu kavga ettikleri birbirlerini dinlemekten aciz oldukları bu konuyu tartışırken benim fikrimi sormuyorlar.
Serkan Karaman: Yerinden yönetim gerçekten akla ne mantığa uygun. Çünkü Ümraniye de yaşayan bir vatandaşın ne gibi bir sorunu olduğunu nasıl bir yaşayış biçimiyle hayatını idame ettireceğini o ilçenin belediyesinde daha iyi bilecek hiçbir yönetim yoktur. Mesela Almanya’da polis teşkilatı belediyeye bağlı ve iyi bir şey olduğunu düşünüyorum. Ama Türkiye bu duruma uygun mu onu bilmiyorum.
Serdar Kurt: Yerel yönetimlerde sağlanmak istenen yetki genişliği nedir? İşte federatif yönetim, demokratik özerklik, eyalet sistemi, yarı bağımsızlıktan bahsediliyor. Bir kere bunların bizlere anlatılması gerekiyor.
Serkan Karaman: Bütün İstanbul’da ki kamular Büyük Şehir Belediyesine bağlansın.