Beykoz Anayasa Toplantısı Tutanağı-8
TARİH: 18 Temmuz 2012
YER: Beykoz Necmettin Erbakan Kültür Merkezi
EV SAHİBİ KURUM: Beykoz Belediyesi
KONUŞMACILAR: Arife Gökkaya – Nazım Alpman
KONU: Pozitif ayrımcılık, sağlık ve çevre
MODERATÖR: Melis Tantan
KATILIMCI SAYISI: 4
GİRİŞ VE HOŞGELDİNİZ KONUŞMASI: Melis Tantan
Arife Gökkaya: İnsanın dini düşüncesi sebebi ile siyasi düşüncesi sebebi ile ırkı ve etnik kökeni sebebi ile ayrıştırıldı ayrımcılığa tabi tutulduğu bir ortamdayız. Pozitif ayrımcılıksa bu ayrımcılığın iyi huylu olanı.
Bu anayasa taslağında da çok iyi bir metin olduğunu düşünmüyoruz. Çünkü orada özel olarak kadınlar çocuklar yaşlılar gibi özel suretle korunmayı gerektiren kimseler için alınan tedbirler eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz deniyor yeni metinde. Burada iyi tedbirler alınmalı devlette bununla yükümlüdür denilmiyor. Yani devlet bir yükümlülük vermiyor bu madde.
Nazım Alpman: Demokrasinin en iyi uygulandığı ülke olarak gösterilen İngiltere’de anayasa yok. Sadece teamüller var. Bizde sınırsız patavatsızlığı özgürlük olarak algılıyoruz. Yazılı kurallardan çok kabul edilmiş ahlaki normların hayata yansıması daha önemli gibi geliyor. Ama bazı şeylerin yazılı olması en azından bilmeyenler için önemli.
Vasfi Köse: Bizdeki ulusal devlet Türk ulusunun dışındaki başka bir şeyi kabul etmiyor. Türkiye’de 27-28 tane etnik unsur var. Bu etnik unsurların bir kısmı bürokraside görev aldığı zaman o bizim adamımızdır gel burada çalış, bunun işini kolaylaştır diyecek. Bir de dini unsurlar yani tarikatlar var. Hastanelerde de görüyoruz bunu. O bizdendir deniyor ve alelacele işi bitiriliyor. Bu tamamen devletin tek unsura bağlı olmasından ve özgürlüklerin bu kadar kısılmasından kaynaklanan bir şeydir.
Adnan Hizmet: Çarpık yapılaşmanın önüne geçilmeli. Sağlıklı çevre, insan sağlığını da doğrudan ilgilendirdiği ve sağlıklı bir toplum oluşturacağı için önemli.
Ahmet Ersin: Mahalle baskısı acaba anayasaya nasıl yazılır? Askeri vesayet simdi sivil vesayete dönüşüyor. Mahalle baskısıyla beraber büyük yol alıyor.
Arife Gökkaya: Şu anda çarpık yapılaşma sayılmayan kulelerde doğal hayatı iklimi görünümü kentsel dokuyu bozan yapılar içerisinde. Mazlum-Der’e bu kentsel dönüşümle ilgili fazlaca hak ihlallerinden dolayı şikâyetler geliyor ve diyorlar ki biz bir şekilde ayrıştırılıyoruz. Bizi beğenmeyen kişiler veya iktidarlar bize konut diye işte İstanbul un en ücra yerlerinde konutlar veriyorlar yani hayatımızı iyileştiriyorlar. Onlar bizlerin sahip olduğu yerlerde kendilerine göre binalar yapacaklar ve istediklerini oturtacaklar. Bu yasalar eliyle insanları ayrıştırıyor, ötekileştiriyor ve çevreyi bozuyor.
Mahalle baskısında da devletin sebep olduğu bir ayrışım ya da ayrımcılık var. Çünkü biz toplum olarak çok fazla tepki kültürüne sahip insanlar değiliz. Hep bir boyun eğme eğilimimiz var maalesef. Ortada çok mükemmel kurallarda olsa onu kendimize göre yontmayı çok iyi biliyoruz daha doğrusu bürokrasi onu o şekilde yorumluyor.
Nazım Alpman: Biz Beykoz’da Hıristiyanlarla Yahudilerle yaşadık. Arkadaşlarımız, komşularımız esnaflarımız vardı. Şimdi onlar burada yok. Tüketildikleri için gittiler. Bu topraklarda yok edici bir kültür var.