Beykoz Anayasa Toplantısı Tutanağı-6
TARİH: 15 Mayıs 2012 Salı
YER: Beykoz Necmettin Erbakan Kültür Merkezi
EV SAHİBİ KURUM: Beykoz Belediyesi
KONUŞMACILAR: Ahmet Mercan- Şanar Yurdatapan
KONU: Çalışma Yaşamı
MODERATÖR: Melis Tantan
KATILIMCI SAYISI: 15
GİRİŞ VE HOŞGELDİNİZ KONUŞMASI: Melis Tantan
Ahmet Mercan: Hayat çalışmayı üretmeyi emeği gerektiriyor. İş yaşamında makinenin sahibine işveren diyoruz. Bu insan, istediği miktarda işçi çalıştırmaya başlıyor. Bir üretim yapılıyor. Yapılan üretim ham maddeyi makine ile birlikte işçinin gözetiminde emeği sayesinde bir mal üretiliyor. Sonunda işçi emeğinin karşılığını aldı deniliyor. Patronda bu yaptığı yatırımdan masraftan dolayı yaptığı malın satışını yapmış oluyor. Satıştan işçi kendi emeğini karşılayan bir ücret alıyor, patronun aldığı ücret ise yaptığı yatırım ihtiyacının ötesinde bir kar getiriyor. Yapılan bu kardan, işçinin payı var mıdır yok mudur olmalı mıdır? Diye artı değer dediğimiz bir sorun ortaya çıkıyor. Fakat bu değerin paylaşılması oranın ne olması gerektiği konusunda tartışmalar sürüyor.
Şehir, aynı zamanda köy toplumlarının akraba ilişkilerinin ile desteklediği sosyal yalnızlıktan kurtardığı bir yapıya benzemiyor. Farklı bir yapılanma; daha kişisel daha herkesin kendi başına sorunlarını yaşadığı bir yapılanma. Bu yüzden işverenin gücü tek tek işçileri muhatap aldığında hepsinin üstesinden gelebilecek durumda. Bu anlamıyla istediği işçiyi tek başına işten çıkardığında işçinin hiçbir güvencesi olmadığı zaman büyük bir yalnızlık içerisine ve ekonomik imkânsızlık içerisine düşmüş oluyor. Bu ihtiyaç üzerinden sendikaların doğduğunu görüyoruz. Ben 70 li yılların işçisiyim. 7 sene sendikalı işçilik yaptım. Bize verdikleri ücret diğer işçilerden çok çok düşüktü. Biz bunu dillendirdik. Sendikanın söylediği söz, siz bu işi kabul ettiniz eğer etmiyorsanız dışarıda bu ücrete kuyruk olacak insanlar var. Bunu söyleyen sendika başkanıydı. Sendikalara olan inancım ciddi bir şekilde sarsıldı.
Şanar Yurdatapan: Çok uzun süreler özellikle memurların sendika kurması grev yapması toplu iş sözleşmeleri yapması neredeyse vatana ihanet sayılıyordu. İşçi haklarından bahsettiğiniz zaman komünist sayılıyordunuz ve saldırılara uğruyordunuz. Oralardan buralara gelinmesi çok kolay olmadı. İlk sendikaları devlet kurdu. Türk-İş kuruldu ve işçilerin haklarını yeterince gözetilmediğini düşünenler ayrılarak DİSK’i kurdular. Sonra bunlar bastırıldı. 12 Eylül darbesi aslında sendikal hareketi yok etmek mecburiyetinde kaldığı için geldi.
Sami Çak: Tarımda, üzerinde bir dönüm tarım arazisi varsa ağır işçi sınıfından Bağ-Kur yaptırılıyor ve beş yıl önce emekli olunuyor. Bahçıvanlar tarımla iç içeler. Yılın on iki ayı tarım ilaçlarıyla, yağmur çamur demeden çalışıyorlar. Bahçıvanlığında tarım işçisi gibi ağır işçi statüsüne girmesini talep ediyorum.
Ahmet Bey: Bizlerde din görevlileri olarak sendika kurma mecburiyeti hissettik.
Kazım Bozbay: İnsanların sendikaya olan inançları sarsılmış. Geçmişte yaşanan olumsuz tecrübeler sendikalara bakışları olumsuz kılmış. İnsanları sendikaya davet ettiğimiz zaman sendikanın etkili ve yararlı olamayacağını düşünüyorlar. Eğitimli ve kültürlü insanlar bile sendikalara üye olmak istemiyorlar.
Sendikalara üye olmanın gerekliliğini anlayamamış birçok arkadaşımız var.
Yakın bir süreye kadar memur sendikacılığında toplu görüşmeler söz konusuydu şimdi ise toplu sözleşmeler var. Bu sene ilk defa bu dönemde toplu sözleşme görüşmeleri başladı. Fakat hükümetten dün itibari ile kötü teklif açıklandı. Bizler %18 gibi bir teklif sunmuşken hükümetin bize altı aylık dönemler olarak %3+3 gibi bir teklifle karşımıza çıkması bizi alanlara döktü. Bugün valilik önünde Eğitimciler Birliği Sendikası ve Memur-Sen olarak bir eylem ortaya koyduk.
Toplu sözleşme hakkını kazanmak bizim için bir kazanç ama grevli toplu sözleşme hakkı kabul edilmedikçe bizlerin gerçek anlamda sendikacılığı ortaya koyabilmemiz mümkün olmayacak. Yeni anayasamızda grevli toplu sözleşme hakkı da tanınır ve bizlerde özgürce sendikacılık yapabiliriz.
Ahmet Mercan: Sendikalarımızın sorunları var. İnsanlar ezilirken bir anda statükodan yana olabiliyorlar. Fırsatçılık dediğimiz şey tamda buraya oturuyor. Siz daha sonra kendi gücünüzü millete anlatamazsınız. Hem sendikalarımızın sorunları var hem de sendikal anlayışımızın sorunları var.
Başkan: Bizim inanç dünyamızda sendikanın yeri yoktur. Siz çalıştığınız insanlara patronları olarak yediğinizi yedireceksiniz içtiğinizi içireceksiniz, giydiğinizi giydireceksiniz. Böyle patron olduktan sonra sendikaya gerek var mı?
Mehmet Sarımurat: Türkiye’de memur sendikacılığı çok geç başladı. Memurlar sendikalı olmaktan korkuyorlar. Türkiye’de sendikalılar iyi bir muamele görmemiş. 28 Şubat sürecinde sendikalılar iyi bir sınav vermediler. Hakkı hukuku olmayan bir sendika yasamız var.
Şanar Yurdatpan: Çalışan insanların, hangi işte olursa olsun ister patronu devlet olsun ister özel teşebbüs olsun temel bir takım haklarını oraya yazmak lazım. Bu hakların içerisinde grevli toplu iş sözleşme yapma hakkı herkesin olmalı.
Nedim Tarım: İnsanlar ne kadar iyi olurlarsa olsunlar kişilere dayalı sistemler ne kadar iyi olursa olsun bizim kesinlikle kurumsal garantilere ihtiyaçlarımız var. İnsanların bu kurumları-yapıları sağlıklı bir şekilde oluşturması gerekir. Bunlar asla terk edilmemesi gereken şeylerdir. Askerde olsa emniyetçide olsa haksızlığa uğrayabilirler.
Taşeronluk sistemi işverenler tarafından daha cazip olabiliyor. Yan yana çalıştırdığımız bir sendikalı işçi ile taşeron işçinin arasında ücret bakımından da, garantörlük bakımında da dağlar kadar farklar var.
Ahmet Mercan: Lokavt grevin tam karşıtıdır. Ham madde kullanıyor olabilme yetkisi önemli bir ayrıcalıktır. Parayla satın almış olsanız bile bir madeni kamuya ait olan, o ülkede yaşayan herkesin hakkı olduğu bir şeyi kullanıyor oluyorsunuz. Lokavt o kadar kolay olmamalı.
Başkan: Nasıl grev varsa lokavtta olmalı. ‘O işveren o iş yerini üç sene açamayacak’ gibi tedbirler alınabilir. Kimseyi kimseye ezdirmemek lazım. 28 Şubat sürecinde sendikalar özgürlükten yana olmadılar.
Karanlıktan yana oldular ve bugünde bedelini ödüyorlar.
Şanar Yurdatapan: Bir sürü işyerinde işçiler sendikalaşmasın diye üzerlerinde çok baskı olan yerler var. Sendikalı olanı kapının önüne koyuyor.
Ahmet Mercan: Sendikal anlayışın ve sendikacı tipinin değişmesi gerekiyor.