YER: Malatya Belediyesi Fırat Toplantı Salonu
TARİH: 14 Ocak 2017
KATILIMCILAR
DERNEK, VAKIF VE GİRİŞİMLER
1 / Sakatlar Derneği (Ali Haydar Koyun)
2 / Uluslararası Af Örgütü (Ferman Salmış)
3 / İmam Hatipliler Derneği (Mustafa Baştürk)
4 / Zeynel Abidin Vakfı (Erdoğan Ünverdi)
KANAAT ÖNDERİ VE BİREYLER
1 / Asım Demirkök (Gazeteci)
2 / Hamza Doğuç (Emekli Eğitimci)
3 / Alaattin Günaydın
KATILAN MİLLETVEKİLLERİ
Katılan Olmadı.
BELEDİYE BAŞKANLARI
Katılan olmadı.
MESAJ YOLLAYANLAR
Yok
MEDYA
Katılan olmadı.
MODERATÖR
Semine Dengeşik
KONULAR
GENEL KONU: Terör ve Güvenlik
KONUŞULANLAR
1 / Ferman Salmış Türkiye’de sıklıkla gerçekleştirilen daha çok canlı bomba terörü üzerinden ülkenin çeşitli yerlerinde ve farklı kesimlere yönelik olarak yapılan saldırılar var. Bu farklı kesimler ister asker olsun,ister polis olsun, ister sunni veya alevi olsun, ister yılbaşını kutlayanlar olsun, ister muhafazakarlar olsun kimlere yapılıyorsa yapılsın ülkeye yapılıyor, bize yapılıyor demektir. Çünkü nihayetinde bu ülkede terörün amacı; insanların bütünlüğünü bozmak, birlikte hareket etme kapasitelerini düşürmek,demokrasi yerine şiddeti, özgürlük yerine güvenlik politikalarının öne çıkarılmasına vesile olmak istiyorlar. Bu açıdan bakıldığı zaman Türkiye’deki patlamalar günlük yaşantımızı sınırlıyor. Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne baktığımızda konuşmak yerine yumruklar konuşuyor dolayısıyla parlamento olumsuz bir vitrine dönüşüyor. Gerilimle siyaset yapan bir ülkeyiz, parlamentoya baktığımızda bazen buradan bir şey çıkmaz duygusuna kapılıyoruz. Biz toplumsal olarak konuşmayı,tartışmayı çok iyi bilen bir kültürden gelmiyoruz. Bunun nedeni de hepimizin kendimizi mahallelerimize hapsetmemizdendir. En doğrunun bizim mahallede olduğu düşünülüyor. Bu şekilde sivil toplum örgütlerinde, ideolojik kamplarda kaldılar. Son birkaç yıl özellikle demokratikleşmenin geliştiği, çözüm sürecinin olduğu, alevi çalıştaylarının yapıldığı, dış ülke siyasetinin daha pozitif olduğu ortamda insanlar kısmen bu kapılarını açtılar, birbirleriyle konuşmayı denediler. Sonra anladık ki her birimiz birbirimizle alakalı önyargılara sahibiz. Sosyal medyayı izliyoruz, şiddeti ve terörü öven, hatta bunlar mustahaktır diyen acayip bir yoğun sosyal medya kirliliği var. Güvenlik politikası elbette şiddet ortamında başvurulan bir yöntemdir. Olağanüstü hallerde başvurabilirsiniz. Nitekim olağanüstü hal ya da sıkıyönetim dediğimiz durum şiddetin geliştiği ortamlarda ortaya sunulan anayasal kavramlardır. Güvenlik ve terör içeçe geçen kavramlar. Bunun için yapmamız gereken;birlikteliğimizi, konuşabilirliğimizi, diyalogumuzu geliştirmeli, birbirimizi düşmanlaştırmamayı becerebilmeliyiz. Kriminal olmayan herkesle konuşulabilmeli, tartışılabilmeliyiz.
2 / Erdoğan Ünverdi Anayasalar geniş uzlaşıyla oluşan metinlerdir. İdeolojik hareketler kendilerini ifade edemedikleri sürece terör ve şiddete başvuruyorlar. Terör ve şiddet daha çok iktidar sahiplerine yarar. Terör ve şiddet bahane edilerek ülkede demokrasi askıya alınabiliniyor. Oysa ki teröre karşı ortak bir zemin yaratabilmeli, bir araya gelinebilmeli. Çünkü terörden herkes zarar görüyor. Bizi yönetenler teröre karşı ortak zeminde topyekun bir mücadele yürütülmeli. Fakat bizde toplumsal mutabakat ayrışmış, siyaset toplumu bölmüş. Terör hem demokrasiyi vuruyor, hem özgürlükleri vuruyor hem de insan hayatına kasteden ve kabul edilmesi mümkün olmayan, insani olmayan bir davranış. Teröre karşı hiçbirimiz güvende değiliz. Bizi yönetenler bütün toplumu seferber etmeli, ortak zeminde hareket etme kabiliyetini yaratmalı. Bölerek, ayrıştırarak hiçbir şey yapamayız. Çünkü terör sosyolojik bir kaynağa dayanıyor ve insan kaynağı da üretiyor. Terörü bahane edip özgürlükleri kısmak da doğru bir şey değil. Terör baskıcı sistemlerde daha rahat hareket edebilen, insanları harekete geçirebilen bir şeydir. 30 yıllık bir pratik içerisinde terörün işe yaramadığını gördük. Oysa çözüm sürecinde insanların ölmediğini, anaların ağlamadığı bir zaman yaşadık. O sürece tekrar dönülmesinden yanayız.
3 / Hamza Doğuç Çözüm sürecinde akil insanlar heyeti oluşturulmuştu. Bunlar tüm Türkiye’de toplantılar yaptı sonra ne oldu? Tekrar o sürece dönmeliyiz. Aksi takdirde birbirimizi öldürmekten başka bir şey yapamayacağız. Terörün ekonomik boyutu var, güvenlik boyutu var en önemlisi de eğitim boyutu var. İyi eğitim görmüş nesillerde bu tarz insanların terör olaylarına katılımı daha düşüktür.Toplum olarak çok ciddi bir toplumsal travma yaşıyoruz. 1.ve 2. Dünya savaşından sonraki olaylar bugün bir insanlık suçu olarak gündeme geliyor. Bugün olan olaylar daha sonraki nesillerin gündemine geldiğinde bizi nasıl bir anlayışla değerlendirecekler bunu şimdi düşünmemiz gerekir.
4 / Asım Demirkök Hafızamızı biraz zorlarsak; Türkiye’de 1938’de başlayan bir Dersim hadisesini yaşadık ve 1950’li yıllara kadar o bölge yasaklıydı. Bu arada 1942’de tehciri yaşadık; Ermenilerin Aşkale’ye sürülmeleri olayı. Daha sonra 5-6 Eylül’leri yaşadık. 1960 darbesini yaşadık, 70’de yine bir darbe oldu. 1970-80 arası insanlar sokakta birbirini öldürdü, bunların hepsini unutuyoruz. Maraş’ta katliam oldu, arkasından 1980 darbesi yaşandı. İnsanlar işkenceden geçti, idam edildi. 1990’lar Muammer Aksoy, Çetin Emeç, Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı, Kürtlerin öldürülmeleri..Bunların tümü sömürü ülkelerinin dışında mı sizce? Farklı kimlik ve inançta insanların birbirlerine kırdırılmalarını sömürgeleştirmenin dışında mı göreceğiz? Biz bağımsızlık istiyoruz dediğimizde bize bağımsızlık mı veriyorlar. Sosyal medya üzerinden bize genetiği bozulmuş bilgi yolluyorlar. Ülkelerin güvenlik ve terör sorunu dış ülkelerin buna yönelik çabalarının dışında düşünemezsiniz. Dünyada tüm olup bitenlerden herkesin haberi oluyor. Şunu göz ardı etmemek lazım; yeni yüzyılda dünya yeni bir oluşum içerisinde dünyaya yeniden şekil verenler o ülkelerin kendi içerisindeki farklı inanç ve kimlikleri kapıştırarak dağıtmaktalar. Bu yeni bir sömürge anlayışıdır. Yapacağımız şu; farklı kimliklerle nasıl bir arada olabiliriz bunun yollarını aramalıyız. Bizler aynı gemideyiz, gideceğimiz hiçbir yer yok o yüzden birbirimizle birlik ve beraberlik içinde mücadele etmeliyiz.
5 / Alaattin Günaydın Avrupa’ya baktığımızda neden bu kadar terör olayı yok ve olduğunda da neredeyse dünya duruyor ama bizim burada her gün terör olayları olduğu için kanıksanmış bir durum var. Her şeyin başında güvenlik zaafiyeti olduğunu düşünüyorum. İnsanların evlerinin içerisinde ayrışma başlıyor. Bizim sınırlarımızdan rahatça insanlar girip çıkıyorlar oysa başka ülkelerin öyle bir sorunu yok. Teröre farklı çözümler üretmek gerekiyor. Otuz yılda teröre harcanan parayı eğer terörü yapanların eğitimine verilseydi bu boyuta ulaşmazdı. Sosyal devlet güçlü olsaydı bu kadar insan terör örgütüne katılmazdı.
6 / Ali Haydar Koyun Türkiye yaklaşık otuz beş yıldır terör saldırılarının altında. Çözüm sürecinde aktif rol oynayan sivil toplum örgütlerinin bu süreçte de teröre karşı ortak tavır koyması gerekir. Haziran 2015 seçiminden sonra terör olayları tekrar tırmanmaya başladı ve tüm Türkiye’ye yayıldı. Ne oldu da terör bu kadar yayılmaya başlandı? Ülkede ciddi bir güvenlik boşluğu var. Her gün olan olaylarla nerdeyse durumu kanıksadık ve ölenleri birer sayı olarak görmeye başladık. Bu olaylar daha da sürecek gibi görünüyor. İnsanların bir araya gelerek kenetlenmesi lazım çünkü tekrar ayrışmaya başladık. Ölenlerin hepsi bizim insanımız hiç kimseyi ötekileştirmemeliyiz.
7 / Mustafa Baştürk Türkiye, bir değil, 4-5 terör örgütü ile uğraşmak zorunda. Terör olayları için elbette güvenlik önlemleri alınmalı ama insanların özgürlük alanlarını da alabildiğine kısıtlamak da yanlış. Suçlu ile suçsuz birbirine karıştırılırsa alınan kararların bir anlamı da kalmıyor. Terörün hem insan gücü anlamında hem de ekonomik anlamda ciddi sonuçları var. Son birkaç ayda yüzde yirmi beş oranında yoksullaştık. İyi yönetmediğiniz zaman başınıza ciddi sonuçları açılıyor. Ölen her insan bizim insanımız görüşü, kimliği ne olursa olsun insan olarak görmemiz, bakmamız lazım. Türkiye’nin yeni bir anayasaya ihtiyacı var ve sivil, demokratik bir anayasa yapılmak istendiğinde önüne her türlü engel çıkarılıyor. Türkiye’nin özellikle son darbe girişiminden sonra milliyetçi politikalara sarılması endişesi taşıyorum. Çünkü çözüm süreciyle birlikte milliyetçi politikalar daha geri planda kalmıştı ama bundan sonra güvenlik anlamında milliyetçi politikaların ön plana çıkmasının Türkiye’ye bir fayda getirmeyeceğini düşünüyorum. Milliyetçilik değil, insani değerler üzerinden birleştirecek ve bütünleştirecek politikalar bizi daha iyi noktaya getirecektir. Sivil toplum örgütlerinin bu dönemde etkin ve faal olması gerekiyor. Hükümetin güvenlik politikalarında toplumu daha fazla kapsayıcı, masum kesimlerin zarar görmeyecek şekilde ayırdedilmesi ve toplumun güvenliğini sağlaması gerekir. Farklılıklarımızın bizim güzelliğimiz olduğunu düşünüyorum. Herkesin kendi kimliği ve inancıyla yaşamasından yanayım.
Gündemin 2. Maddesi:Malatya’da Su Sorunu
1 / Asım Demirkök Malatya’nın su kayıp oranı % 58 dir. Türkiye’nin ortalama su kayıp kaçak oranı %43’tür. Malatya’da içme suyu şebekesi yaparken kaptajdan gelen su miktarı belli, sayaçlardan ödenen miktar belli o halde saatlere gitmeyen su kayıptır. Geçmişten gelen sorunlar bugün birikmiş bir şekilde çözülmeye çalışılıyor. Özellikle belde belediyeleri varken herkes kendine göre bir sistem kurmuş ve bu şimdi düzeltilmeye çalışılıyor. Özellikle içme suyu konusunda çok kapsamlı çalışmalar yapıldı. Suyun kaptajdan çıkışından itibaren çalışmalar yaparak içme suyu yönetimini sağlandı. İçme suyu şebeke hatlarının sayısallaştırılması, şebeke işletme çalışmaları, su kayıp yönetimi, fiziki kayıp kaçak çalışmaları, basınç haritası, malzemelerin standart hale getirilmesi, mevcut hatların bakım ve onarımı, su depolarının ölçülmesi, rehabilitasyon çalışmaları ve hidrolik modelleme oluşturulması çalışmalarını yapıldı. Başta kayıp kaçak suların önüne geçmek için fiziki kayıp kaçak dinleme ekibi oluşturuldu. Bu sayede 2015 yılında 39.20 lt/sn suyu sisteme kazandırıldı. Daha sonra 1.695 km içme suyu hattını sayısallaştırarak kayıt altına alındı. Tecde Mahallesi İsmet Paşa Caddesi güzergahında 2.100 metrelik hat döşendi.. Çok fazla su sıkıntısı yaşadığımız yerlerin sebeplerini en ince detayına kadar araştırıldı.. Arıza sayısını minimuma indirecek güzel çalışmalar yapılıyor. 11 ilçemize bağlı mahallelerde içme suyu sıkıntısı olan yerlerde sondaj ve drenaj çalışması yaparak içme suyu sorununu çözüldü. Su pazarı kamuoyunu yanlış yönlendiriyor ve suyumuzu şişeye hapsetmeye çalışıyor. Bu konuda çok bilinçli olmamız lazım.
DEĞERLENDİRME
İLETİŞİM
SİVİL TOPLUM İLE
Email ve sms çağrı yaptık.
MİLLETVEKİLLERİ İLE
Mail, sms davet edildiler.
MEDYA İLE
20 civarında tv, gazete ve internet sitesine çağrıda bulunduk.
KATILIMCILARLA
Email ve sms davet etti.
SONUÇLAR
DEĞERLENDİREN KİŞİ
Semine Dengeşik
Malatya kMM