YER: Muş BAROSU
TARİH: 12.08.2016
KATILIMCILAR
DERNEK, VAKIF VE GİRİŞİMLER
1/ Genç Çaba Derneği ( Serkan Demir-Başkan)
2 /Muş Kadın Çatısı Derneği (Nurcan Çetinbaş)
3/ İhsan Aytemiş TEMA Vakfı
4/Muş Barosu Kadın Hakları Komisyonu Başkanı Aysel Akyol
MESLEK ODALARI
SENDİKALAR
1-EĞİTİM-SEN Kadın Sekreteri Zerrin Kıvan
2-SES Muş Şubesi Başkanı İdris Gürkan
KANAAT ÖNDERİ VE BİREYLER
GOZLEMCİLER
KATILAN MİLLETVEKİLLERİ
BELEDİYE BAŞKANLARI
MESAJ YOLLAYANLAR
MEDYA
MODERATÖR
Nurcan Çetinbaş ( Sosyal Çalışmacı )
KONULAR
GENEL KONU: "Kadın Cinayetleri; şiddet, ceza indirimleri ve çözüm önerileri"
YEREL KONU:
KONUŞULANLAR
1/ Serkan Demir: Türkiye’de yaşayan kadınların bir çoğu ciddi sorunlar yaşıyorlar. Toplumsal baskı ve kadına bakış açıcı kadınların ilerlemesinin önünde ciddi bir engel. Muş’ta ve benzeri muhafazakar yerlerde kadınlara değer verilmekle beraber baskı da uygulanıyor.
2/İdris Gürkan:
3/İhsan Aytemiş: Bilindiği gibi kadın toplumun temel yapı taşıdır. Bir toplumda en önemli unsur kadın olduğu gerçeği göz ardı edilemez. Kadına saygı gösterilmediği, kadının varlığı, kadının emeği, kadının yeri önemsenmediği toplumlar büyük felaketler eşiğine gitmiştir. Çünkü kadın barıştır, yaşamın kaynağıdır ve hatta yaşamın ta kendisidir. Toplumda kadının yeri korunmazsa o toplumda barış, sevgi, mutluluk, başarı, gelişme, büyüme, huzur ve insanlık adına olan her şey yok olmaya mahkûmdur. Ancak bu gün, içinde yaşadığımız toplumumuzda bu gerçeği göremiyoruz. Özellikle bu toplum, kadını unuttuğu ve önemsemediği için büyük felaketler yaşamaktadır. Kadına yönelik baskı, şiddet ve bakış açısı değişmediği müddetçe kadını toplumun temel yapısından uzaklaştırır. Toplumda kaos, şiddet her geçen gün artar ve felakete doğru sürükler. Ne yazık ki bir taraftan kadına anne diyen, baş tacı eden bir anlayış var, bir taraftan da kadını ötekileştiren, dışlayan, malzeme ve reklam aracı olarak gören bir anlayış da var ki bu anlayış daha çoktur. İşte ikinci ve toplumda daha çok olan yanlış anlayış, toplumdaki kötü düşünenlerin anlayışıdır. Acı ama gerçek günümüz insanı hep madde, çıkar ve menfaat eksenli düşünüyor. Toplumun geleceğini kurtarma adına iyi düşünenlerin sayısı kötü düşünenlere nazaran daha çok azdır. Yani kötü düşünenler ya da kötüler topluma hakim olmuşlar. Bu da gösteriyor ki böyle bir toplumda bırakın kadına verilmesi gereken değeri tartışmayı, kadın tamamen dışlanmıştır.
Sonuç olarak toplumdaki kadın gerçeği karşılığı bulmadıkça, özellikle bireyim tüm hak ve özgürlükleri yanı sıra yasa ve hatta anayasal güvence altına alınmadıkça kadın kadın olarak, ana olarak ve toplumun temel yapı taşı olarak kabul edilmzse imani, insani, vicdani ve sürdürülebilir bir yaşam ilkesiyle doğru bir yaşamdan söz edilemez. Bu toplumlar kin, nefret, şiddet, gelişmemişlik, kısır döngü, akli selimle düşünmeyen ve hep çıkarlarını dayatanların hakim olduğu toplumlardır. Dolayısıyla böylesi bataklıktan kurtulmak için barışa, umuda, geleceğe, insanlığa rol model kadın olduğunu kabul ederek gerçeklerimizle yaşamayı öğrenmeliyiz. Yanlışlarımızı değil, doğrularımızı kabul etmeliyiz.
4/ Zerrin Kıvan: Türkiye’de bir kadın olarak dünyaya gelmek, hayata birkaç gol yiyerek başlamak demektir. Batıda doğmuş, büyümüş, 2.5 yıldır Muş’ta görev yapan bir öğretmen olarak şunu belirtmeliyim ki, doğuda kadın olmak çok daha zor. Ülkemizde yaşayan kadınların genelini ilgilendiren sorunlara ek olarak, bölge halklarına yaşatılan zulümden en çok kadınlar ve çocuklar zarar görmekte. Duygularıyla yaşama konusunda erkeklerden daha başarılı olan hemcinslerim adına şunu söyleyebilirim ki; yaşamak hiç bu kadar ağır gelmemiştir eminim Kürdistan kadınlarına… Etrafa sinmiş ölüm kokusu nefes almamızı imkansız hale getiriyor. Aylardır yaşadığımız topraklar kan revan içinde. Nereye baksanız gözlerdeki bakışlar buz tutmuş. Hala yaşıyor olanlar zalimin zulmünü engelleyememenin ve yaşıyor olmanın utancı ile huzursuz bir yaşama mahkum edildi. Sokak ortasında cenazeler paramparça. Çocuklarının ölü bedenlerine sarılabilmek için günlerce bekledi analar. Çaresizlikle bedenlerini açlığa yatırıp yavrularına kavuşma ümidiyle her gün biraz daha ölüme yaklaştılar. Bu kadarla kalmıyor ne yazık ki acının boyutları…
Sokak ortasında panzer arkasında sevinç naralarıyla sürüklenen cenazeler…
Çırılçıplak soyulup teşhir edilen kadın bedenleri
Terörist diye öldürülen küçük çocuklar
Anne karnında katledilen bebekler
Kokmasın diye buzdolabında bekletilen ölü çocuk bedenleri
1 hafta sokakta bekletilen Taybet ananın cenazesi…
Ancak kadınlar hakikatleri ve yaşamı yok eden kirli savaş politikalarına karşı barışın gerçekliğinde ısrar edecek. En güzel barış ezgisi, kadın sesiyle yankılanacak her yerde…
Bir iç savaş gibi nutkumuz tutularak yakından izlediğimiz bu durum tek sorunu değil ülkem kadınlarının. En temel sorunlardan biri de kadına yönelik şiddettir. İçinde bulunduğumuz savaş sürecini fırsata çeviren hükümetin yapmayı planladığı yasal değişikliklerden biri de kadına yönelik şiddete cezasızlık getirerek şiddeti meşrulaştırmak ve yaygınlaştırmaktır. Adalet bakanlığının “ceza muhakemesinde iş yükünün azaltılması amacıyla kanunda değişiklik yapılmasına dair kanun tasarısı taslağı” yargıda uygulanan arabuluculuk sisteminin kapsamını düzenliyor. Buna göre 5 yıla kadar hapis cezası gerektiren hakaret, tehdit, şantaj, yaralama, sarkıntılık, reşit olmayanla cinsel ilişki, cinsel taciz gibi kadınların sürekli maruz kaldığı suçların failleri, cezalarının 1 yıla kadar indirilmesini, ertelenmesini, para cezasına çevrilmesini yada kamu hizmeti gibi uygulamalar kapsamına almak istenmektedir.
Daha özele inip çalışan kadınların sorunlarından bahsetmemiz gerekirse cinsiyetçi yaklaşımların çalışma hayatlarımızı ne kadar etkilendiği üzerinde durmak gerekir. Bizi yönetenlerin oluşturmayı hedeflediği yeni emek rejimi cinsiyetçi öğelerle dizayn ediliyor. muhafazakar anlayışla bezenen kadının annelikle kutsanıp aileyle güçlendiren söylemler ve uygulamalar kadın emeğinin değersizleştirilmesi için kullanılıyor. Esnek ve güvensiz çalışmayı kadınların annelik kimliğine dayandırıp toplumda rıza oluşturmak ve sonrasında ise tüm çalışanları güvencesiz bırakmak isteniyor. Kadın istihdamını artırma olarak maniple edilen yarı zamanlı çalışma ile kadınları eve hapsederek sermaye için ucuz iş gücü yaratmanın aracı haline getirilmek isteniyor.
AKP hükümeti çalışma yaşamını yeniden düzenlerken kamu personel rejimi reformuna zemin hazırlamak için yakın zamanda yeni bir düzenleme yaptı. “Gelir vergisi kanunu ile bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanun tasarısı” adlı torba yasasının içerisine sokuşturulan yeni yasal düzenlemeler ile kadınlara yarı zamanlı çalışma hakkı tanındı. Kadın istihdamını artırmak amacıyla yapıldığı söylenen yasal değişiklikler ile doğum/annelik izinleri gerekçesiyle kadınlardan başlanarak esnek ve güvencesiz çalışma yaygınlaştırılma hedeflendi.
Bu toplumda kadına biçilen rol evinde oturan eşine börek açan ve vatanı için çocuk doğuran anne rolüdür. Biz kadınlar bu rolleri kabul etmiyoruz. Dünya üzerinde yaşanan tüm acıları bir annenin evladının kanayan dizini okşaması gibi sahipleniyor ve yaraların onarılması için üzerimize düşen her türlü görevi gururla kabul ediyoruz. Hayatın yarısı bizsek eğer, geleceği kurarken de sorumluluğun yarısını almayı kabul ediyoruz.
5/ Aysel Akyol: Kadınlar Türkiye’de ve Dünyanın bir çok ülkesinde çalışma yaşamı, eğitim, sağlık, sosyal güvenlik, siyaset ve sivil toplum örgütleri gibi genel olarak toplumsal yaşama katılım sağlayan diğer alanlarda toplumsal cinsiyet veya ayrımcılık temelli çeşitli engellerle karşılaşmaktadırlar. Bu ayrımcılık ve cinsiyetçilik kadının toplumla bütünleşmesini önleyip kadının toplumsal varlığını ihmal etmesine neden olmaktadır. Geleneksel anlayışa göre kadının temel görevi annelik ve çocuk bakımıdır. Zerrin hanımın da dediği gibi toplum kadına yüklediği bu görevi titizlikle yerine getirmesini beklemektedir. Toplum tarafından kadına yüklenen bu görev nedeniyle kadınların çalışma hayatında yer alması hep dışlanılmış ve kadınların erkeklere bağımlı hale gelmesi sonucunu doğurmuştur. Kadınların maddi imkansızlıklardan dolayı erkeklere bağımlı hale gelmesi yoksulluğunda giderek kadınlaşması sonucu doğurmaktadır.
Muş’ta kadını bağımlı hale getiren, onu baskılayan, özgüvenlerini yitirmesine neden olan bir diğer unsurda sürekli şiddete maruz kalmasından kaynaklanmaktadır. Sosyal ve çalışma hayatının her alanında ötekileştirilip eve mahkum edilen kadınlara maalesef evde de huzur verilmiyor. Kadınlar en güvenli olmaları gereken yerde yani evlerinde, en çok güvenmeleri gereken kişilerden, yani babası, erkek kardeşi ve özellikle hayatlarını paylaştıkları eşlerinden çeşitli şekillerde ve derecelerde şiddet görmektedirler. Şiddetin en önemli etkeni ise kadın ve erkek arasındaki sosyo-ekonomik farklılıktan gelmektedir. Bunun yanı sıra toplumun bazı kesimlerinde yaygın olan ” kadın ve erkeğin eşitliği fıtrata terstir”, “ her kadının fıtratında erkeğe köle olmak duygusu yatar” yada “kadının sahiplenilmesi gereken bir varlık olarak görmenin yanında kadın namustur” söylemleri de kadına yönelik şiddet uygulayan erkelere adeta cesaret vermenin yanında adalet sistemi de adeta erkeği koruyan bir mekanizmaya dönüşmüş bir vaziyettedir. Kadın cinayetlerinde ve tecavüzlerinde yasalar olduğu gibi duruyor ve erkeği kayıran sistem tecavüz vakalarında akla hayale sığmayan indirim sebepleri uygulanıyor. Yüzlerce emsali olan tecavüz indirimlerinden bir kaçını örneklersek; yarım kaldı indirimi,saygın tutum indirmi,eski sevgili indirimi,ruh sağlığı bozulmadı indirmi,bakire değil indirimi,cilve yaptı indirimi, babasını kamoyunda mahçup etti indirimi,takım elbise giyene iyi hal indirimi, erken boşalma indirimi, rızası var ,gibisinden çeşitli şekillerde kılıfına uydurarak indirim yapılabiliniyor. Maalesef hakimler sanıkların başkalarına ne yaptığıyla ilgilenmiyor önemli olan sanığın onlara karşı saygılı olması.yine takım elbiseyle duruşma salonuna girerseniz ne yaptığınızın pek bir önemi bulunmuyor. Yine aynı şekilde tecavüz yarım kalmışsa yarım kalmış indirimi uygulanıyor ve mağdurların tüm hayatı boyunca hissettiği yarım kalmış adaletin hiç önemi bulunmuyor. Erkek sanıklara bu indirimler uygulanırken tecavüzcüsünü öldüren Nevin Yıldırm’a hiçbir indirim uygulanmadı. Bir kadınsanız başınıza ne gelirse gelsin,ne kadar haklı tarafınız olursa olsun hiçbir indirim uygulanmıyor. Cinayet işlemişsinizdir ve cezanız müebbettir. Sistem tarafından iyi hal indirimi, meşru müdafa, tahrik gibi şeyler sizden uzaktır.
ÖNERİLER
Belediye başkan yard. Muş'un millet vekili sayısı 4'en 3'e düştü bunu konuşmak gerek.
Millet vekili aday adayları ile bir araya gelelim vizyonları nedir Muş için neler yapacaklar.
1 / Millet veklleri ile görüşelim katılımları sağlansın.
ORTAK SONUÇ:
DEĞERLENDİRME
İLETİŞİM
SİVİL TOPLUM İLE
120 sivil toplum kuruluşuna duyuru yapıldı. (E-mail atıldı, sosyal medyada paylaşıldı, telefonla mesaj atıldı.
MİLLETVEKİLLERİ İLE
Telefon ve mail ile Muş’un vekillere ulaştık, ama hiçbir vekil gelmedi.
MEDYA İLE
3 ulusal basın temsilcileri ve 7 yerel basın mensupları davet edildi. Basın katılım sağlamadı.
KATILIMCILARLA
E-mail ile tüm katılımcılardan konu istedik, 4 kişi dönüş yaptı öneriler yerel konu olarak ele alındı.
SONUÇLAR
TkMM ilkelerimiz videosu ile genel konuya ilişkin videolar gösterildi. Genel konu, yerel konu ve genel konunun anayasa olan ilişkisi ele alındı.
DEĞERLENDİREN KİŞİ
Nurcan Çetinbaş