YER:Büyükşehir Belediyesi Fırat Salonu
TARİH:12.01.2019
KATILIMCILAR
DERNEK, VAKIF VE GİRİŞİMLER
1 / Toplum Gönüllüleri Birliği (Sinan Oral)
2 / Eymirliler Derneği (Bektaş Özalp)
3 / Alevi Eşit Yurttaşlık Derneği (Cemal Ağdağlı)
SENDİKALAR
1 / Kamu Sen (Doğan Tunç)
2 / Memur Sen (Atilla Sekendiz)
3 / Eğitim Bir Sen (Ali Dağaşan)
KANAAT ÖNDERİ VE BİREYLER
1 / Asım Demirkök
2 / Ferman Salmış
3 / Rıza Sağlam
KATILAN MİLLETVEKİLLERİ
Yok.
BELEDİYE BAŞKANLARI
Yok.
MESAJ YOLLAYANLAR
Yok.
MEDYA
Katılan medya kuruluşu olmadı.
MODERATÖR
Asım Demirkök
KONULAR
GENEL KONU: 2018’in Tortusu; 2019’da Türkiye’yi Neler Bekliyor?
KONUŞULANLAR
1/Asım Demirkök: Değişim,siyasette, anlayışlarda, zihniyetlerde yaşanıyor. Ortaçağ Hristiyanlık dünyası dünyanın değişmeyeceği, dönüşmeyeceğini düşünerek buna karşı gelenleri cezalandırmıştır. Yüzyıl süren din savaşları yaptılar binlerce insan öldükten sonra bir araya gelip Katolikler, Protestanlar ve Ortodokslar kendi kiliselerini kursun ve inançlarını gerçekleştirsinler dediler. Magna Carta’ya gelindiğinde tüccarlar gibi yönetici sınıflara “sizin yetkiniz çok gelin bu yetkiyi paylaşın” dediler. Bu dönüşüm öyle bir hal aldı ki Fransız İhtilalini getirdi ve Avrupa alt üst oldu. O günün aydınları toplumda neler olduğuna dair fikirlerini söylüyorlardı. Eşitlik,özgürlük,kardeşlik adına yola çıkanlar bir süre sonra dünyayı sömürmeye başladılar. Sömürdükleri ülkelerin mallarını kendi ülkelerine taşıdılar ve daha sonra bu paylaşamamadan dolayı 1. Dünya savaşı çıktı ve yirmi milyon insan öldü. Modernite dediğimiz şey Türkiye’de sekülerleşme adına kamplaşmayı getirdi. Ne yazık ki şimdi farklı bir şey yaşamaya başladık. “Çoğullaşma” diye bir şeyle karşı karşıyayız. Şunu hepimiz gördük; Türkiye’de farklı kimlikler ve farklı inanç sahipleri kendi kimlikleri içerisinde birbirlerine düşmeye başladılar. Kürtler, aleviler ya da dindar kesim kendi içerisinde çok farklı bakış açılarına sahipler ve kendi içlerinde çatışma yaşıyorlar. Bilginin her gün yeniden üretildiği bir ortamda ideolojiler sabit kalmış. Bir çağı ortaklaştıracaksak ve birlikte yaşayacaksak bunun yollarını aramamız lazım. Toplumlara ırk temelinde ,inanç temelinde kimlik temelinde bakmamalıyız, öyle bakarsak tüm Almanlar’ı ırkçı olarak değerlendiririz. Yönetenlerin hatalarını halka yükleyemeyiz.
2 / Bektaş Özalp: Sürekli bir değişim içindeyiz ve her şey değişiyor. Teknoloji ve bilim geliştikçe insanların hayatı da değişiyor. Ama her şeyin temelinde yine de eğitim var. İnsanların hayatları kolaylaştıkça menfaatlerini koruma duygusu daha fazla gelişiyor. Emperyalizmin tam da istediği şey budur.
3 / Rıza Sağlam: Ortak paydada buluşmayı teorik olarak yapıyoruz ancak pratiğe geldiği zaman bir türlü onu yapamıyoruz. Çünkü bir üstünlük anlayışı hakim o nedenle de kavramların, ortak paydaların yeniden tanımlanmasına ihtiyacımız var. Türkiye’de birlikte yaşayacaksak ortak değerler oluşturmalıyız. Herkesin taviz vermesi lazım kırmızı çizgilerle başladığımız zaman o hiçbir zaman sonuçlanmıyor. Kavramları yeniden tanımlayıp, ortak paydayı öyle oluşturmalıyız. Üniversiteler bilim üretmiyor. Benden olan yaptıysa doğrudur anlayışı hakim.
4 / Ali Dağaşan: İnsanın özüne müdahale amacıyla yapılan bütün girişimler, savaşlar bu zamana kadar hep boşa çıktı. Geçmişe baktığımız zaman birilerini zoraki değişime dönüşüme sevk etmek hiçbir zaman başarılı olamamıştır. Tutsaydı Hitlerinki tutardı, Afrika’da binlerce insanın ölümüne sebep olan olaylarda tutardı. Bunlardan artık Türkiye’nin arınması gerekiyor biz birbirimizi ötekileştirmeden bir şeyleri birbirimize anlatmalıyız. Birbirimizi gerçekten sevmeli ve saygı duymamız gerekiyor ki esas olması gereken insanı yüceltme mevzusuna odaklanabilelim.
5 / Sinan Oral: İnsanın önleyemeyeceği büyük felaketler vardır mesela deprem gibi. Deprem olduktan sonra da yerel yönetimin halkına yaptığı yardımlarda oluşan hatalar vardır. Oradaki zayiatı değerlendirirken büyük depremle ilgili yapacağınız bir şey yoktur. Sosyal ve ekonomik vakalarda da dünyada felaketleri hazırlayan büyük güçler var. Mesela ülkemizin yaşadığı önemli sıkıntılarda gerçekten ülkemizden kaynaklanan sıkıntılar mı yoksa küresel oyun kurucularının ülkemize yansıttığı sıkıntılarda yöneticilerimizin eksik yanlış veya bilinçsiz davranması mı? Öyle değerlendirdiğimiz zaman bir problemin suçlu veya cezalısını bulmak yerine problemin kendisini değerlendirmek zorundayız. Devletler seküler bir yapılanmaya gidiyor, inanç birliği de yok, ulus birliği de yok artık Türkiye’de bundan nasibini alıyor. Son zamanlarda seküler yapının yanında cinsiyet ayrımının olmadığı, tanınmadığı bir anlayışa doğru gidiliyor. Bunlar hep önüne geçemeyeceğimiz felaketler. 2018’de Türkiye’nin hep olumsuzluklarını gördük yeri gelince biz bunları tek sebep olarak hep iktidara yorumladık, yeri geldi dinimize yorumladık, bu dinin mensuplarına yorumladık veya etnik yapıların birbiriyle anlaşamamasına yorumladık. Ama bu oyun kurucular sürekli olarak oyunlarını kurmaya devam ettiler. 2018’de Türkiye’de yaşanan ekonomik sıkıntının Brunson’la ilişkilendirmeyenler var ama ben ilişkilendiriyorum. Hükümetin hatası yok muydu elbette vardı. Dünyayı istediği gibi yönlendirmeye devam ediyorlar mesela siyasi ve medyatik idoller var bunları kim belirliyor, kim halkın karşısına çıkarıyor ve bunları hangi amaçlarla yönetiyor. Bunları da sorgulamıyoruz. Bunların da sorgulanması gerekiyor. Biz problemlere teşhis koyduğumuz zaman sürekli bizi yanıltan noktalar oluyor. İnsanların gelişmişlik düzeyi yükseldiği için bu teknolojik aletleri kullanmıyor. Senin elindeki malı kendi ürettiği teknoloji ile değiştiriyor. Ülkenin ekonomik ve siyasi şartlarını belirlemek o ülkenin yöneticilerinin elinden çıkmış artık her insan milliyetçiliğinden veya inancından önce dünyayı kasıp kavuran devletlerin ülkeler üzerindeki etkilerini görmeleri gerekiyor. Her sorun karşısında da birbirimizi düşman olarak görmekten vazgeçmeliyiz. Düşünmeyen, sorgulamayan sadece tüketen toplum yaratıldı. Sorunu küresel ölçekte değerlendirmemizin daha doğru olduğunu düşünüyorum.
6 / Cemal Ağdağlı: Bizim kabemizin insan olması gerektiğini düşünüyorum. İnsan ekseninde düşündüğümüzde yapamayacağımız hiçbir şey yok. Başta insan kendini sevecek sonra da karşısındakini sevecek. Kendisini sevmeyen başkasını da sevemez ve saygı da gösteremez. Birlikte yaşamayı ve paylaşmayı bilmek zorundayız. İşimiz, çıkarımız gereği olanı değil doğru olanın yanında olmamız gerekir. Doğruyu söylemekten aciz bir toplum haline geldik. Akşamdan sabaha inanç değiştiren, siyasi partisini değiştiren insanlar haline geldik. Düşünce ve inancımıza ters de gelse doğruya doğru, yanlışa yanlış dememiz lazım. Toplum ait olduğu kimliklerin ne olduğunun farkında değil.
7 / Atilla Sekendiz: Akıllı ve zeki olmanın yanında ahlaklı ve erdemli olmak da önemli. 15 Temmuz’u yapanlar akıllı olabilirler ancak ahlaklı değillerdi. İnsanı piramidin temeline koyduğumuz zaman insani özellikler dediğimiz ahlak, erdem ve adalet kavramlarını çocuklarımıza aktarmalıyız. İnsani özellikler ne yazık ki toplumda yok edildi, bizi o anlamda asimile ettiler.Bugün değer yüklediğimiz kelimeleri tekrar gözden geçirmeliyiz. Bizim medeniyetimizde olan değerlerimizi yeniden kazandığımız zaman ne ötekileştirme olur ne de birbirimizden bu kadar uzaklaşmış oluruz.
8 / Ferman Salmış: Anadolu’nun çeşitliliği var zaten fakat bu farklılıkları bir zenginlik olarak görmek, farklılıkları da görerek çatıştırmadan kendi kendilerini de koruyacak bir mekanizmayı oturtmak gerekiyor. Alevi alevi olarak, sunni sunni olarak kalsın ama aynı zamanda o büyük şapka altında herkesin buluşabileceği değerler ve ortak kodları da buluşturabilsin. Etnik körlük, mezhepsel körlük, devletin kullanacağı “yurttaş” kavramı çok önemli, sizi yurttaş olarak görmeli. Türkiye’de konuşulan yirmi dokuz dil hem devletin dilidir, hem halkın dilidir. Kimlikler meselesi, kültür meselesi vs. ile 2018’i acılarla ve ekonomik sıkıntılarla kapattık. Herkes faturayı farklı bir yere kesiyor ama kimse yanlışı üstlenip o erdemi göstermiyor. Sağlıklı bir eğitim sistemi bu kültürü değiştirebilir. Eğitimi yeniden kurgulamak gerekiyor. Biz hangi sistemden, hangi tezgahtan nasıl insanlar olarak çıktık kimse bunun muhasebesini yapmıyor. Hakikat çoğunluğun söylediği değildir. Toplum olarak hepimiz suçluyuz, bizim toplumumuzda vicdanlı olma problemimiz var. Bir diğerinin hakkını savunduğumuz zaman insan oluruz. İnsanlar inançlarını istedikleri gibi yaşama özgürlüğüne sahip olmalıdır.
DEĞERLENDİREN KİŞİ
Semine Dengeşik