YER: Adana Tabip Odası Toplantı salonu
TARİH: 11.10.2014
KATILIMCILAR
DERNEK, VAKIF VE GİRİŞİMLER
1/ THE (Özlem SÜSLÜOĞLU – Adana Şb. Temsilcisi )
2/ KA-DER (Ferah NALCI –Adana Şb. Temsilcisi)
3/ ÇUKUROVA GAZETECİLER CEMİYETİ (M.Ömer ÜNEY –YK Üyesi)
4/ ATO (Dr H.Neslihan ÖNENLİ-MUNGAN. Oda başkanı)
5/ TİHV (Mustafa ÇİNKILIÇ – Adana Temsilcisi)
6/ AESOB (Nihat SÖZÜTEK-Başkan Yardımcısı-Görüşlerini yazılı yolladı)
7/ TMMOB-ZMO (Aygün MAVRUK –ZMO Adana Şb.Temsilcisi)
SENDİKALAR
1/ Eğitim Sen sendikası (Cemil ÖZEN Adana Şb. YK. Üyesi)
KANAAT ÖNDERİ VE BİREYLER
1/ Gülay USTAKAPI (Avukat)
GOZLEMCİLER
1/ Rukiye ÇİNKILIÇ (CHP Adana İl Kadın Kol. Bşk.)
2/ Nevin BİÇER (CHP Adana/Seyhan içesi Kadın Kol. Bşk.)
KATILAN MİLLETVEKİLLERİ
Katılan milletvekili olmadı
BELEDİYE BAŞKANLARI
Katılan Belediye Başkanı olmadı
MESAJ YOLLAYANLAR
DİĞER KATILIMCILAR
MEDYA
Yeni Adana Gazetesi
MODERATÖR THE (Özlem SÜSLÜOĞLU – Adana Şb. Temsilcisi )
KONULAR
GENEL KONU: “Ortadoğu’ da değişen dengeler ve Türkiye’ nin Dış Politikası”
YEREL KONU : “ Toplu taşım ücretlerine zam ”
KONUŞULANLAR
GENEL KONU: “Ortadoğu’ da değişen dengeler ve Türkiye’ nin Dış Politikası”
CEMİL ÖZEN:1789 Fransız ihtilalinin ardından Avrupa da yayılan ulus devlet anlayışı, Osmanlı İmparatorluğunu da etkileyerek ulus devletlere dönüştürmüştür. Bu dönüşüm şüphesiz gönüllü değil kanlı olmuştur. 1. Dünya savaşıyla sunumda da görüldüğü gibi Ortadoğu emperyal güçler tarafından suni sınırlar ile birbirinden ayrılarak düşman ülkelere dönüştürülmüştür. 1. Dünya savaşı sonrası oluşturulan devletler 2. Dünya savaşından sonra 1948 de dönenim ihtiyaçlarından biri olarak İsrail devletini kurulmasıyla restorasyondan geçirilmiştir. Kapitalist ulus devlet modeliyle oluşturulan Ortadoğu coğrafyasındaki iktidar tipleri sermayenin küreselleşmesiyle birlikte sorun olmaya sorun olarak algılanmaya başlanmıştır. Aslında istenen Ortadoğu coğrafyası demografik yapısı da dikkate alınarak yeniden şekillendirilmesidir. Bu amaçla BOP olarak bilinen Büyük Ortadoğu Projesi hayata geçirilmeye çalışılıyor. Bu şekillenmeden pay alacağını düşünen Türkiye de, BOP’ un eş başkanı olduğunu ifade eden bir başbakanla yönetiliyordu. Genişletilmiş BOP da büyük ulus devletler mikro devletlere dönüşecek, küçük devletlere dönüşen Ortadoğu’da da egemen tek güç ABD ve AB olacaktı. Değişim ilk kıvılcımı Irak –Kuveyt savaşıyla atıldı. Ortadoğu’da yaşanan savaşlar sadece Arap ülkeleriyle sınırlı kalmayacak, Türkiye dahil onlarca ülkeye içine alan bir çerçeveye yönelmiş durumda. Başta ABD olmak üzere diğer emperyal güçler IŞİD adlı bir terör örgütünü yarattılar. Türkiye yeni Osmanlıcılık adıyla liderliğe soyundu ama beceremedi. Bölgeye demokrasi getireceğini vadeden ülkeler ile BOP eşbaşkanlığını üstlene Türkiye IŞİT in katliamlarına sessiz kalmıştır. Çünkü IŞİT bu ülkelerden bağımsız bir örgüt değildir.
RUKİYE ÇİNKILIÇ: Bizim parti olarak hükümetin dış politikasına ilişkin görüşlerimizi genel başkanımız ifade etmektedir. Bu hükümetin dış politikası ülkeyi maceraya sürükleyen bir politikadır ve kişiliksiz bir politikadır. Bu politika sonucu binlerce Suriyeli sınırı aşarak önce kamplara, kaplara sığmayarak sınır şehir ve kasabalarımıza ve giderek Adana’dan başlayarak ülkeni her iline ta İstanbullara kadar yayılmıştır. Yaşananlar sağlıklı tutarlı ve öngörülü bir politika üretilmediğinin göstergesidir. Milletvekillerimiz kapları da gezdi raporlar hazırladı. Ne kamplar ve nede kamp dışında yaşam insan onuruna yaraşır şekilde değildir. Evlerimize giderken trafik lambalarında dilenen, mendil satan , su satan Suriyeli çocuklar görürsünüz. Kendinizle çatışırsınız versem mi vermese mi? Alsam mı almasam mı? Gelinen nokta bir çıkmazdır. Zira bir ülkenin başka bir ülkeye asker yollaması ulusal hukuktan başka uluslararası hukuku ilgilendiren bir durumdur. Siz her canınız istediğinde elinizi kolunuzu sallayarak başka bir ülkeni toprağına giremezsiniz. Şimdi bir tezkere çıktı. Süleyman Şah Türbesi kırmızı çizgimizdir deniliyor. Söylendiği kadarıyla sınırımıza 40 km uzaktaymış. Oraya nasıl girilip çıkılacak? Girdiniz yanlarınız ne olacak? Ne kadar süre kalacaksınız gibi sorular boşlukta kalmaktadır. İktidar bir şey yapıyor görünmek için tezkere çıkarmıştır. Bu gün Kobani de insanlar ölüyor. Eğer amaç IŞİT ise tezkereyi şimdi değilse ne zaman kullanacaksınız?
NESLİHAN ÖNENLİ: Dış politikadaki yanlışların sonucu olarak ülkemiz sığınmacı akınına uğramıştır. Bir hekim olarak bu sığınmacıların yaşam koşullarının hiç de iyi olmadığını ifade etmek isterim. Hekimler hekimlik yeminini gereği olarak hiçbir ayrım gözetmeden insanları tedavi etmeye çalışmaktadır. Ancak biliyorsunuz, yaralılara gezi olayları sırasında yardım etti diye bir kısım doktor arkadaşımız yargılanmaktadır.
ÖZLEM SÜSLÜOĞLU: Suriye’ye yönelik müdahale ile ilgili olarak çıkarılan tezkeredeki ifadeler muğlak ve genel ifadeler olup, ‘yabancı güçler’ kavramından kimin neyin kastedildiği açık değildir. ABD müdahalenin Işid’e yönelik olduğunu ifade ederken başbakanımız yaptığı açıklamada Esad’ı hedef göstermiştir. Suriye konusunda ABD ile işbirliği sağlayabileceğimiz ortak bir irade gerçekte oluşmamıştır. Sınırda kurulacak tampon bölge için geç kalınmış, Türkiye’ye kayıtlı olan 1 milyon 700 bin civarındaki Suriyeli’ye ek olarak yasadışı yollardan bir milyon kadar Suriyeli giriş yapmıştır. Bunlar arasında terör örgütü bağlantısı olanlar da bulunmaktadır. Bu mülteciler Türkiye’nin uzun vadede etnografik, demografik, sosyal ve ekonomik yapısını değiştireceği kesindir. Türkiye geçmiş yıllarda imzalamış olduğu uluslar arası sözleşmelerle doğudan mülteci kabul etmezken bir buçuk yıl kadar önce imzaladığı geri kabul anlaşmasıyla doğudan gelen mültecileri de etmeye ve Avrupa’da bulunan herhangi bir mültecinin Türkiye’den geçtiğinin anlaşılması halinde Türkiye’ye iadesine evet demiştir. Bir buçuk yıl sonra yürürlüğe girecek bu anlaşma ile Avrupa’da yakalanan mülteciler Avrupa’ya giderken Türkiye yolunu kullanmış olmaları halinde Türkiye’ye iade edilecek ve Türkiye Avrupa’nın mülteci çöplüğü haline gelecektir.
GÜLAY USLUKAPI: Kanaatimce, şuanda Suriye ve Irak'ta devam eden savaş'a Türkiye'nin sebep olmadığını söyleyemeyiz.Çünkü, özellikle Suriye hükümetine karşı ve adına "muhalif" dedikleri grupların oluşturulmasında Türkiye'nin çok büyük bir rolü olduğunu ve bu rolünü Türkiye hükümetinin saklamadığını biliyoruz. Gerek İstanbul ve Ankara'da yapılan muhalif grupların dizaynı ile ilgili toplantılar ve gerekse sınır illerinde hükümet tarafından kurulan kamplar ile ülkemiz tarafından muhalif guruplar bizzat oluşturulmaya çalışılmıştır. Yine silah ve mühimmat desteği ile bu guruplar güçlendirilmiştir. Şuan IŞİD olarak bilinen ve vahşette sınır tanımayan cani gurubun mimarlarından biridir Türkiye. Ülkemizi temsil eden hükümetin bu tasarrufları, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak bizim adımıza yapılan tasarruflardır ve bu sebeple şuanda yaşanan vahşet ve dramların sorumlusu da bizleriz. Bu sorumluluktan kaçamayacağımız açıktır. Bu sorumluluk, ortadoğuda yürütülen kirli savaşa dahil olmayı gerektirmez. Ancak vatandaş olarak hükümeti dizginlemek ve bu kirli savaşın kirli tarafına verilen desteğe karşı mücadele etmek, Suriye ve Irak'ta katil olarak bilinen muhalif guruplara Türkiye desteğinin sürmesine engel olmak tarihi bir sorumluluktur.
Mültecilerin ülkemize kabulü sorununa gelince, kanaatimce bu duruma ekonomik yaklaşmaktan çok insani yaklaşmak gerekir. Yanıbaşımızda insanlar; kadın, erkek, çoluk çocuk demeden kafaları kesilirken, açlıktan ölürken bizler kendi konforumuzun derdinde olamayız. Ancak bu insanların ülkeye kabul edilirken kayıtlarının tutulması ve mülteci statüsüne uygun prosedürler gözetilerek kabulleri sağlanmalıdır. Ne yazık ki uzun bir süredir, kayıt dahi tutulmadan ve mülteci prosedürü uygulanmadan sınır geçişleri sağlanmakta ve çok tehlikeli olan bu durum devam ettirilmektedir. Geçiş yapan mültecilerin kaydının tutulmaması ve mülteci statüsünde belli bir alanda yaşamlarının sürdürülmemesi ile gelişen bu durum Türkiye de yaşayan halk için tehdit oluşturmaktadır. Ekonomik ve sosyal hayatta kendini var edebilecek olan ancak kayıtları bulunmayan bu kişiler faiili mechul birçok olayın başaktörü haline gelebilirler.
MEHMET ÖZALEVLİ: Bölgede bir Kürdistan yaratılmak isteniyor. Bu bize rağmen değil bizimde onayımızla kurulmak isteniyor. İktidar eğer Esad’a gidecek kadar bu operasyon yürütülecekse yapalım diyor. IŞİT’e karşı bu iktidar bir şey yapamaz. Aslında yaşananların sorumlusu bizleriz. Evet bu politikaları iki kişi Ahmet Davutoğlu ve Tayyip Erdoğan yaptı sorumlusu onlar diye kurtulamayız. Olanları bizde seyrettik. Bir düşünür “dünya kötüler olduğu için değil, yapılan kötülükleri seyreden ve hiç birşey yapmayan iyi adamlar yüzünden çekilmezdir” diyor. Bunları bu ülkeyi yönetecek ehliyette değiller diye dava edemez miyiz?
MUSTAFA ÇİNKILIÇ: TİHV olarak tüm yaşananlara ve üretilen tüm politikalara insanı merkeze alarak bakıyoruz. Bizim için bütün politikaların amacı insana hizmet etmektir. Ortadoğuda her halk kendi kaderini tayin hakkına sahip olmalıdır. Dış politikaya da insana ve insanlığa hizmet olarak bakıyoruz. Bu coğrafya sunumda da izlediğiniz gibi birileri tarağından çizilen bir coğrafya haklar temelinde değil, çıkarlar temelinde çizilmiş bir coğrafya. Öncelikle Türkiye’nin savaş kışkırtıcılığı tavrını ve Suriye de iş başında bulunan iktidara karşı yürütülen silahlı mücadeleyi doğrudan teşvik eden, destekleyen dış politikasının insana ve insanlığa hizmet etmediğini düşünüyoruz. Şüphesiz savaş koşullarında, ateş altında kalan sivillerin sınırlarımıza dayanmasından sonra onlara da sırt çeviremeyiz. Sığınma en temel insan haklarından biridir. Kendi ülkesinde yaşayamaz duruma gelen insanların başka bir ülkeye sığınmasından daha doğal bir şey olamaz. Komşu ülkenizde savaşı kışkırtıcı bir politika izlerseniz oradan kaçan insanlara da sınırlarınızı açmak zorundasınız. Kucak açtığımız insanları da insan onuruna yaraşır koşullarda barındırmak durumdayız. “Misafirimiz” deniliyor. Siz hiç misafirini dilendiren ev sahibi gördünüz mü? Kötü, hesapsız ve barıştan uzaklaşan, “Yurtta barış, Dünyada barış” yaklaşımından uzak bir dış politika izlenmektedir.
AYGÜN MAVRUK: Arkadaşlar bir çok konuya değindiler. Aslında pozitif bilimle uğraşan bizleri en çok rahatsız eden konu ülkenin her geçen gün pozitif bilinmeden uzaklaşması ve hurafelere inanır hale getirilmesidir. Yaşananlara bir yandan vicdanımız sızlıyor ama öbür yandan da başkalarını yaptığı hatayı biz niye çekelim diye düşünüyoruz. Ülke yönetimi tarafından her türlü kanuna kurala karşı bir saygısızlık var. Dış politikada bu kanun ve kurala uymamanın bir sonucu olarak gidiyor.
NİHAT SÖZÜTEK ( yazılı yolladı) Yıllardır emperyalist ülkeler ve özellikle Amerika Ortadoğu'yu yeniden dizayn ermek için her türlü Bizans oyunlarını oynamış ve halen oynamaktadır. Şimdi ise Büyük Ortadoğu projesinden sonra emperyalist ülkeler Ortadoğu'ya bölünmüş ve paylaşım planını uygulamaya başlamışlardır. Bundan dolayı da tüm dünya halklarının barındığı Ortadoğu'da bu insanlar katledilmiş, yurtlarından sürülmüş, yoksullaştırılmıştır. Zaten bu tip zalimlikleri ve zulmü emperyalist ülkelerden başka hiç kimse yapmaz. Çok açık ve seçik oynanan bu oyunu herhalde kimsenin bozmaya gücünün yetmeyeceği gibi daha birçok insanımız ölmeye mahkûm edilecektir. Yani yoksulluk, yolsuzluk, süper rant ve halkların ölümleri devam edecektir. Bu dış politika maceracılıktır.
YEREL KONU : “ Toplu taşım ücretlerine zam ”
MUSTAFA ÇİNKILIÇ: Yaşantımın akışı gereği toplu taşım araçlarını sık kullanan biri değilim. Özellikle zamlardan sonra şehir içinde kısa mesafelerde inip binmek zorunda kaldığım. Gerçekten sabit maaşla, asgari ücretle çalışan yurttaşlar için taşıma ücretleri oldukça pahalı. Bütçede önemli bir yer tutan yol ücretlerin birden bire %30’un üzerinde zamlanması doğal olarak yurttaşın tepkisini çekti. Toplu taşıma esnafına sorarsanız onlarda iki yıldır zam yapılmadığını bu iki yıl boyunca yedek parçaya, mazota azar azar yapılan zamların artık dayanılmaz boyuta geldiğini söylemektedirler. Yaşana bu ekonomik koşullarda bir zammın yapılması kaçınılmaz görünüyor. Ancak kilometrelerce gittiğinde de, indi bindi yaptığında da aynı paranın ödenmesi adaletsizlik. Mesafelere göre ücretlendirme yapılabilir.
FERAH NALCI: Kadınlar açısından bu zamlar dayanılmaz bir hal aldı. Kadınlar zaten evinden zor çıkıyor buna birde dolmuş zamları eklenince psikolojik olarak evden çıkamamaya bu kez ekonomik olarak evden çıkamama eklendi. Enteresan bir şey var. Taşımada mesafe kavramı diye bir şey yok en uzak mesafe de en yakın mesafe de aynı ücrete. İstanbul’da da taşıma ücreti pahalı ama belirli mesafelere göre ücret tarifeleri kademelendirilmiş. İki kişilik bir ailede taşıma ücretleri aile bütçesine inanılmaz bir maliyet getiriyor.
ÖZLEM SÜSLÜOĞLU: Benim belediye içerisinden edindiğim bilgiye göre; İki yıldır benzin fiyatlarına gelen artışa rağmen ulaşım ücretlerinin sabit olması nedeniyle gelen talepler üzerine yapılmış bir uygulamadır. Türkiye’de ulaşımın daha pahalı olduğu iller de bulunmaktadır. 29 Ekim itibari ile öğrenciler 1 TLye taşınabilecektir. Böylece öğrenci okutan ailelerin mağduriyeti giderilmiş olacaktır. Metro inanılmaz zarar ediyor. Bakanlığa devredilecekti onun çalışmaları yapılıyor.
RUKİYE ÇİNKILIÇ: Adana çok şanssız bir şehir. Ulaşım Koordinasyon Planı Merkezi var ama ulaşım master planı olmadığı için sağlıklı bir planlama yapılamamaktadır. Evet mazot zamları nedeniyle ulaşım hizmeti pahalı olabilir ama sosyal belediyecilik bunu sübvanse eder. Belediye toplu taşıma hizmetlerinden kar etme mantığı güdemez. Hele hele zarar ediyorum diye zamda yapamaz. Her zaman belediyeni sübvanse ettiği bir miktar olmalıdır. Zira belediye bizim vergilerimizden gelen gelirlerle idare edilmektedir. Temel görevi de bize hizmettir. Adana inanılmaz bir borç yükü ile metro-hafif raylı sistem yaptı . O dönem meslek odaları çok karşı çıktı ama idareciler dilemediler. Bugün borç yükünün altında eziliyor olması o günlerdeki yanlışlardan gelmektedir. Basiretsiz yöneticilerin hataların sonucunu vatandaş çekmek zorunda değil. Ferah hanımın görüşüne katılıyorum. Bundan en çok kadınlar etkilenecek. Yoğun saatlerin dışında indirimli tarife uygulanabilir. Aslında okun yönünü iktidara çevirmek gerekir. Dünyada en pahalı akaryakıt tüketen ülkeyiz. Akaryakıttan alınan bu insafsız diyeceğim vergiler azaltılsa taşıma da ucuzlar. Eskiden vardı. Toplu taşıma ücretlerindeki artış konusunda hem il örgütümüz açıklama yaptı hem de Mv. Ali Demirçalı İdare mahkemesinde zamların iptali için dava açtı.
MEHMET ÖZALEVLİ: Ben zam olduğunda şunu söyledim. “Biz çocukluğumuzda otobüse, sinemaya, tiyatroya %50 ucuza giderdik. Niye öğrenciler için %50 olmuyor?” Hatta kişisel kanaatim taşımada ücretsiz olmalı. Metro yanlış bir proje ama cezasını vatandaş çekiyor. Bunu yapana rücu etmek, suç duyurusunda bulunmak gerekir. Eğer devlet bunu yapmıyorsa zararı üstlenmeli. Yani ya yapana çektirmeli yada üstlenmeli. Cezasını vatandaş çekmemeli. Bu metro ulaştırma bakanlığına devredilmeli.
CEMİL ÖZEN:9 Eylül 2014 tarihinden itibaren uygulanmaya başlayan ulaşım zammı %30-35 oranında oldu. Yapılan bu zam ile halkın ulaşım hakkı engellemiş oldu. Yerel yönetimlerin göreve ulaşım hakkını engellemek değil kolaylaştırmaktır. Yerel yönetimlerin birinci ve asli görevi halktan toplanan vergilerle oluşan bütçelerini insan onuruna yaraşır bir kent oluşturmakta kullanmalıdırlar. 846 Tl olan asgari ücret 01.07.2014 tarihinden itibaren 891 Tl olmuştur. Yüzdelik artış 5.3 iken toplu taşıma araçlarına %35 zam yapılmıştır. Bunu anlamak mümkün değildir. İşsizlik sıralamalarında 1. Sıralarda olan ilimizde hayata geçirilen ulaşım zammı ile asgari ücretli bir işçini maaşının ¼’ü ulaşım harcamasına gitmektedir. Bu durum hiçbir vicdana sığmaz. Tercihini halkan yana kullanması gereken B.Şehir belediyesi zamları bahane göstererek ter8cihini sermayeden yana kullanmıştır. Ayrıca genç nüfusa sahip olan Adana’mızda 70.000 civarında öğrenci bulunmaktadır. Bu %35 lik zam zaten hayat koşulları oldukça sıkıntılı olan bu kesimi daha sıkıntılı hale sokmuştur. Bu gün hükümet birde TEOG diye bir sistem çıkardı. Eskiden herkes mahallesindeki okula giderdi. Şimdi başka başka mahallelere gidiyor. Yükü aileler çekiyor.
AYGÜN MAVRUK: Bende belirlenen rakamların hem öğrenciye hemde sivile fazla olduğunu düşünüyorum. Ben şehrin merkezinde oturuyorum. Çok kısa bir mesafeye bindiğimde de 2.25 ödüyorum. Ta 100 yıl mahallesine gittiğimde de 2.25 ödüyorum. Bu dengesiz ve haksız bir uygulama. Madalyonun birde öbür yüzü var dolmuşçu esnafı da anca kurtardığını söylüyor. Mazot, yedek parça, belediyeye ödenen güzergah bedeli parası gibi paralar maliyeti arttırıyormuş. İki tarafta da sanki haklılık var gibi nasıl çözerler bilemiyorum. Gidip görüşmek gibi bir eylem planı çıkabilir mi?
GÜLAY USLUKAPI: Ben bu konuya kar ve zarar mantığıyla bakılmaması gerektiğini kesinlikle sosyal belediyeciliğin görevi olduğunu düşünüyorum. Tepkilerin faturasını belediyeler çekecek. İktidar insanların cebini rahatlatan propaganda yaptı. Bir sonraki seçimde var olan belediye aleyhine kullanılacaktır diye düşünüyorum. Bu sosyal bir hak ve geri alınmalıdır. Eğitime bir engel, öğrenci yaşamına bir engel ve aynı zamanda arkadaşların söylediği gibi kadınların sosyal yaşama katılmasına bir engel. Bence belediye uyarılmalı. Bu onlara bir fatura olarak ödetilecektir.
NİHAT SÖZÜTEK (yazılı yolladı) Kentimizde son dönemde yapılan toplu taşıma ücretlerine zam olayı fazla abartılmış adeta toplu taşıma esnafı linç edilmiş, birçok siyasi ise basın açıklamalarıyla ucuz kahramanlıklar yapmışlardır. Oysaki toplu taşıma esnafı iki yıla yakı bir zaman diliminde toplu taşımaya zam yapmamış; özelikle mazot zammını fedakârlık yaparak ceplerinden karşılamışlardır. Şuanda yapmış olduğumuz zamlar, diğer büyük kentlerdeki toplu taşıma ücretlerinin altındadır. Ne acıdır ki, daha birkaç gün önce herkesi, her kesimi hatta kundaktaki bebekleri bile çok yakından ilgilendiren elektrik ve doğalgaz'a % 9 oranında büyük bir zam yapılmış, fakat toplu taşıma zammını eleştiren bazı insanların bu konuyla ilgili nedense hiç sesi çıkmamış, bu zamlara tepki vermemişlerdir. Biz esnaflar olarak bu arkadaşlarımızın halkı sevmediklerini siyasetten böyle konuştuklarının farkındayız.
SONUÇLAR
Mutfağın hazırladığı sunum gösterildi. Kuruluşumuz, Temel ilkelerimiz ve Milletvekillerinin fotoğraflarını içeren karnesi slayt halinde hazırlanmıştı, sunuldu. Toplu Taşıma ücretleri konusunda geliştirilen düşüncelerin aktarılması için Adana Büyükşehir Belediyesi başkanından randevu alınması ve katılımın arttırılması için çaba sarf edilmesi gerektiği yönünde görüşler ileri sürüldü.
Adana kMM Hamalı Mustafa Çinkılıç