YER: ECZACILAR ODASI
TARİH: 11. 05. 2013
KATILIMCILAR
DERNEK, VAKIF VE GİRİŞİMLER
1 / Arıcak Kültür ve Dayanışma Derneği (Abdulkadir Ünal – Başkan)
2 / Mamuret-ül Aziz Vakfı ( Burhan Güneş – Başkan )
3/ Müsiad ( Mustafa Tuğ – Yön. Kur. Üyesi )
4 / Türkiya Sakatlar Derneği ( Naci Demirpolat – Başkan )
5 / Belediye Mec. Üyeleri Der. ( Rahim Ataş )
6 / Elzerem (Mehmet Güleç– Başkan )
7 / Yader ( Salih Çetin – Başkan )
8 / Emlakçılar Derneği ( Mehmet Kıran – Başkan )
9 / İnsiyatifa Azadiya İslami ( Atik Okuyucu – Başkan )
10/ Kan Arıyorum Derneği ( Murat Özekinci – Başkan )
11 / Balakgazi Eğitim Vakfı ( Hakan Esen – Başkan Yard. )
12 / İHD ( Mehmet Kirkin – Şube Sekreteri )
MESLEK ODALARI
Katılım Olmadı
SENDİKALAR
Eğitim Bir Sen 2 Nolu Şb. ( Zülfü Demirtaş – Başkan )
KANAAT ÖNDERİ VE BİREYLER
Nedim Durgungül
Hayrettin Düşkün
Ahmet Batmaca
Yunus Güneş
Feyzi Kahraman
GÖZLEMCİLER
1 / Siracettin Sarı ( Hak Par İl Başkanı )
2 / Cemal Yeşil ( BDP Y. K. Ü )
KATILAN MİLLETVEKİLLERİ
Milletvekili çağrılmadı.
BELEDİYE BAŞKANLARI
Belediye başkanı çağrılmadı.
MESAJ YOLLAYANLAR
DİĞER KATILIMCILAR
MEDYA
1 / Kanal E
2 / Kanal 23
3 / Kanal 9
MODERATÖR
Şanar Yurdatapan ( TkMM Koordinatörü )
KONULAR
GENEL KONU:
Çözüm Sürecinin Neresindeyiz ?
YEREL KONU:
KONUŞULANLAR
1 / Şanar Yurdatapan: Bildiğiniz üzere akil insanların başkan, başkan yardımcıları ve sekreterleri başbakanla 7 saat süren bir görüşme yaptılar. Bölgeleri hakkındaki çekinceleri ve öne çıkan fikirleri orada dile getirmişler. Hangi bölge ne tür reaksiyonlar gösteriyor, hepsini bir bir başbakana anlatmışlar. Şu anda normal olarak akil insanların burada olması gerekiyordu. Biz de bu yüzden bu toplantıyı bu gündem maddesi ile yaptık. Tarihleri ve programları yüzde yüz bize uymak zorunda değildi tabi, buna rağmen kendilerini davet ettik ancak bir takım güçlüklerle karşılaştık. Bunun da sebebi toplumsal yapımızın ta kendisidir. Normalde akil insanlar istediği yer ve zamanda, istedikleri kişilerle görüşebileceklerdi ancak görüyoruz ki adeta valiliklerin düzenlediği toplantılar haline geldi. Sakarya ve Kocaeli toplantıları yaşanan iki olumsuz örnek olarak karşımızda duruyorlar. Yolumuz uzun, tozlu ve biraz da engebeli, ancak sizler kendi oluşturduğunuz kMM lere sahip çıkarsanız bu iş yürür, aksi takdirde yürümez. Çünkü Türkiye şartlarında pek de alışık olunan bir iş değil yaptığımız.
2 / Hakan Esen: Siz bardağın dolu tarafından baktınız ve yanlış anlamadıysam hiç yoktan iyidir gibi bir imaj bıraktınız. Resmi hüviyetinden bir türlü kurtulamadığını söylediniz ki, tamamen size katılıyorum. Çünkü insanların protesto hakkı da vardır ve olmalıdır da. Ancak protestonun mahiyeti önemli olduğu gibi, asayiş ve güvenlik tedbirleriyle kontrol altına alınmaya çalışılması da gayet normaldir. Onun haricinde; protestocuları zinhar yaklaştırmayın, şu döviz olmasın, şunlar girmesin gibi yaklaşımlar bu olayı sivillikten çıkarmaktadır. Her şeye rağmen bu ülke küçük ya da büyük bu akil insanlara borçlandı diye düşünüyorum. Çünkü bunlar gaz alma mekanizmasına dönüştüler ve hala da almaya devam etmektedirler.
3 / Atik Okuyucu: Türkiye çok ilginç bir ülke, örneğin fes gelirken kanlı bir şekilde gelmiştir ve kaldırılırken de aynı şekilde. Şapkanın, kahvenin ve matbaanın gelişleri de benzer şekilde olmuştur. Barışın da gelmesi ve yerleşmesi kolay olmayacaktır, çünkü bu durumdan beslenenler var. 30 yıllık bir süreçte binlerce insan öldürüldü ve binlerce köy boşaltıldı. Ancak buna son veren ve bu süreci destekleyen herkese teşekkür ediyorum. Herkesin katkı sunması gereken bir süreci yaşıyoruz. Türklerin ve Kürtlerin bir arada yaşaması için toplumsal barışın sağlanması gerekmektedir. İyi bir dil kullanılmalı, ne kimseye galip ne de kimseye mağlup muamelesi yapılmamalıdır. Başbakan bu süreçte adeta Takrir-i Sükun ilan etmiştir. Kürtlerden gelen her söylemi süreci baltalamak olarak değerlendirmektedir. Oysa Bülent Arınç’ın cehennemin dibine gitsinler söylemi Kürtlerin tepkisini çekmiştir.
4 / Siracettin Sarı: Türkiye’ de birçok tartışma vardır ve çok farklı tavırlar alınmaktadır. Bazı kesimler karşıt ya da yandaş gibi durmaktadırlar. Ancak orunun özüne inen pek yok gibime geliyor. Türkler’ de bölünüp parçalanıyor muyuz diye bir telaş varken, Kürtlerde biz neyin karşılığında bunu yapıyoruz kuşkusu var. Bazılarında da sürece zarar vermemek adına hiçbir şey konuşmayalım algısı gelişmiştir. Bunlar yanlış yaklaşımlardır çünkü; hiçbir şey ya hep ya hiç mantığıyla çözülebilecek durumda değildir. Mutlaka olumlu olanı desteklemek olumsuz olanı da eleştirmek gerekir. Akil insanlar projesini çok olumlu buluyorum. Bu insanların çalıştığı Kürt bölgesindeki destek yüzde doksanlara çıkmaktadır. Bu sadece başbakanın çabasının bir sonucu değildir. Arkasındaki toplumsal desteği unutmamak gerekir. Silahların bırakılması sorunun çözümü anlamına gelmez. Bununla birlikte demokratikleşme adımlarının atılması gerekir. Yeni bir vatandaşlık tanımı yapılmalı, Kürt dili anayasa da tanınmalı ve bu dilde eğitim yapılabilmelidir. Adem-i merkeziyetçi bir yapının oluşturulması gerekir.
5 / Zülfü Demirtaş: Barıştan yana bir dil kullanılmasını hep savunmuşuzdur. Son otuz yıllık kirli savaşta boşalan köyler değil, boşalan bir coğrafya söz konusudur. Yine onbinlerce insanın canına mal olmuş bir savaş söz konusudur. Heba olan bir milli servet söz konusudur. Hal böyle iken Türkiye’ de vesayet sistemi bundan kendine pay çıkarıyor ve savaşın sona ermesini büyük bir ihtimalle istemiyordu. Savaş devam ederken askıya alınan temel hak ve özgürlükler oldu. Şiddetin ve savaşın niye başladığı konusunda ciddi şüphelerim var. Ancak her iki taraftan da şiddete son verilmesini istemeyen faşizan duyguları yüksek insanlar vardır. Şayet savaşa son verilirse otoritelerinin zayıflayacağını düşünen insanların da olduğunu düşünüyorum. Bu olaylardan en fazla zarar gören bizim doğu ve güneydoğu bölgelerimizdir ancak sürece en fazla destek veren da yine bu bölgelerdir. Bir Ege’ nin veya bir Marmara’nın çözüm sürecine karşı olmasını bir sosyal bilimci olarak anlayamıyorum. Bu konuda medyanın ve diğer toplumsal iletişim araçlarının da suçu olduğuna inanıyorum. Silahların susmasının kime ne zararı olacak bunun üzerinde durmak lazım. Yeni anayasa sürecine CHP ve MHP’ nin asla katkı sunmayacağını, sadece Ak parti ve BDP ile yapılacak bir anayasanın ise toplumsal uzlaşmaya bir katkı sunmayacağını düşünüyorum.
6 / Burhan Güneş: Otuz yıldır Türkiye’ nin en büyük problemi olan bir sorunu geride bırakmış olmanın heyecanını yaşıyorum. Ancak bu toplumda problemler bitmeyecektir. 21. Yüzyılda problemlerin çözüm odağının STK lar olması gerektiği kanaatindeyim. Özellikle Türkiye bu gücü kullanamadı. Bunu da sebebi STK ların kurumsal bilinçten yoksun olmalarıdır. Türkiye’ de sorunların çözümünde hep siyaset kurumu ön plana çıkmıştır, bu elbette doğaldır. Burada siyasetten ve bürokrasiden bağımsız ve özgür bir sivil toplumunda etkisini göstermesi gerekir diye düşünüyorum. Çünkü sivil toplum siyaset ve bürokrasi gibi herhangi bir rant ve çıkar gözetmeden toplumun çıkarları doğrultusunda hareket etmelidir. Tabi şiddet sarmalında STK ların sözü ne kadar dinlendi hepimiz gördük. Ancak silahların susmasıyla çok önemli bir dönüşümün yaşandığını söyleyebiliriz. Bu sayede çok önemli bir diyalog ortamının yaratıldığını görmekteyiz. Sivil toplum ruhunun gelişmesi ve güçlenmesi gerekir. Bu anlamda TkMM çalışmasını da çok anlamlı bulmaktayım.
7 / Mehmet Güleç: Ben burada kavramlarda biraz sıkıntı olduğu kanısındayım. En başta da savaş ve barış kavramlarından. Çünkü bu ülkede savaş yok ki barış olsun. 30 yıldır kendi halkını katleden bir terör örgütünün bizler bu tür platformlarda ele alarak ınu bir yerlere getirmekteyiz. Diğer yandan bu ülkenin bölünüp parçalanmasına sebep olacak hareketlerden kaçınmamız lazım. Her türlü sıkıntıyı ve işkenceyi bizler de yaşadık ancak biz daha çıkmadık. Bu soruna Kürt sorunu derseniz Zaza sorunu da ortaya çıkacaktır, Laz sorunu da. Bizim buradaki meselemiz temel hak ve özgürlükler meselesidir. Bu da siyasal değil anayasal bir sorundur. Bu ülkede hiçbir şehir bir diğer şehre savaş açmamıştır. Bu yüzden bu ülkede savaş yoktur. Savaş olsaydı barış olması gerekirdi. Dolayısıyla esir kavramı ortaya çıkardı bu da korkunç bir kaosa yol açardı.
8 / Salih Çetin: 1908 yılında Jöntürkler ülkeyi ele aldılar. 1923 den sonar yabancıların ülkemizi işgal etmesiyle ırkçılık kavramı yerleştirildi ve bu güne kadar da devam etti.1923 den sonra din korkusundan dolayı laiklik kavramı yerleştirildi, 1980 darbesinden sonra da milliyetçilik kavramı yerleştirildi. Soğuk savaştan sonra da devlet elden gidiyor denilerek ulusçuluk kavramı yerleştirildi. Şimdi ise vuranlar kıranlar durdu ve nasıl barışabiliriz diye bir süreç sözkonusu oldu. Bugün Türkiye’ de 4000 kişi çözüm sürecinin yanlış olduğunu taraflarına kabul ettirmiştir. Ben gidişatın iyi olduğunu ve endişelerin yersiz olduğunu düşünüyorum. Her kavganın sonrasında mutlaka bir barış vardır. Bu süreçte dış politikada uygulanan kazan kazan formülünün iç siyasette de uygulanması gerektiği kanaatindeyim. Zaman zaman taraflardan yanlış açıklamalar gelmektedir. Bunlar hoş görülmeye bilir ancak, düşünce özgürlüğü yönüyle değerlendirmek gerekir.
9 / Murat Özekinci: Sivil toplum temsilcilerinin kendilerini ifade etme ortamı bulduğu TkMM leri önemsiyorum. Barış sürecinin iki başlık altında ele alınması gerektiğini düşünüyorum. Birincisi hesaplaşma mı, helalleşme mi? İkincisi ise feragat yapılması gerekiyor mu. Bir siyasi fikrin ortaya çıkıp helalleşme olmadan hesaplaşma olmaz fikri süreci içinden çıkılmaz bir hale getirir. Bir tarafın yaptığını diğer tarafında yapması gibi kaotik bir ortam düşünülemez. Bence burada feragat mantığıyla hareket etmek gerekir. Burada iki tarafında empati yapması gerekir. Bir şehit ailesinin ne düşündüğünü içselleştirmek gerekir. Aynı şekilde ölen bir teröristin ailesinin de ne düşündüğünü empati yapmak gerekir. Toplum olarak bunları içselleştirebilirsek barış sürecini daha iyi anlarız. Gerek yetkililerin gerekse akil insanların barışın kimler arasında yapıldığını net bir şekilde ortaya koyması gerekir. Soruna Kürt sorunu dersek Türklerle Kürtler arasında barış yapılıyor diyebiliriz yok eğer terör sorunu dersek terör örgütünün muhatap alındığı ve onunla barış yapıldığı söylenebilir.
10/ Abdülkadir Ünal: Arıcaklılar olarak bu süreçte en fazla konuşması gereken ilçelerden biriyiz. Çünkü Türkiye’ de 33 erin şehit edilmesi konuşuluyor ancak Arıcak’ da 33 sivil şehit oldu ama kimse bunu konuşmadı. Bunların içinde çok yakın akrabalarım da vardı. Her şeye rağmen barış sürecinin yanındayız. Ben daha önce kamyonlarca elma satıp birkaç evi birden geçindirirken, şimdi pazarda ucuz elmanın peşine düşer olmuşuz. Bu süreçte kellesini değil gövdesini taşın altına koyan sayın başbakana sonsuz teşekkür ediyorum. İnşallah siyasi irade kararlılıkla bu sürecin arkasında durur, akil insanlar da gerçekten toplumun gazını alma yönünde oldukça etkili olmuşlardır. Bölgemizdeki herkes barış sürecinin yanındadır ancak mevcut korucuların endişelerinin giderilmesi gerekir diye düşünüyorum. Ya emekliye ayırıp aylıkları yükseltilmeli ya da başka devlet kadrolarına atamaları yapılması gerekir. Yıllardır bu sorundan en fazla zarar gören Zaza’ lar olmasına rağmen ’’ Zaza’ lar barış istemiyor’’ söylemini kabul etmiyorum.
11 / Mustafa Tuğ: Ben akil insanları önemsiyorum, hatta bunların kurumsallaştırılıp anayasal güvence altına alınması gerektiğini düşünüyorum. Ülkede sorunlar baş gösterdiğinde bu akil insanlar hemen devreye girebilmeli. Şuna dikkat çekmek istiyorum; insanlarda bir doğuştan gelen hastalıklar vardır, bir de sonradan kazanılan hastalıklar. Doğuştan geleni tedavi etmek çok zordur ancak sonradan gelen hastalığı tedavi etmek daha kolaydır. Türkiye Cumhuriyeti devletinin de bir kuruluş felsefesi var ve gerçekten sakat olarak doğmuştur. Bu kuruluş felsefesini düzeltecek olursak sorunlarımızı da çözmüş oluruz.
12 / Hayrettin Düşkün: Türkiye’de ki bu meselelerin temel sebebi sistem sorunudur. Bu topraklar 1923’ den beri her türlü olumsuzlukla yönetilmiş bir ülkedir. Bu olumsuzlukları tarif etmekte bile zorlanıyoruz. Bin yıldır dinin ön planda olduğu bu topraklarda yeni gelen sistem dine savaş açtı. Bütün kurumlarını kaldırdı, hatta camilerini bile ahıra çevirdi. Bu durumu kamufle etme gereği bile duymadılar. Müslüman olan Kürtlere ve Türklere zulüm yapıldığı gibi, Müslüman olmayan Rumlara ve Ermenilere bile zulüm yapıldı. Ancak Kürtlere hem din hem de dil konusunda zulüm yapıldı. Türk arkadaşlar Kürtlerle empati yapmadıkları için bu durumu anlamaktan uzaktırlar. Kalkıp Kürtler neden dağa çıktı demektedirler. Dindarlarda aynı şekilde; bize de zulüm yapıldı ama biz dağa çıkmadık demektedirler. Ancak bu yanlış bir kıyaslamadır. Bir halkın dilini ve dinini yok etmek ve ona dışkı yedirmek, tecavüz etmek ayrı şeydir, dindarlara yapılanlar ise ayrı şeydir. Dünyanın neresinde bu tür uygulamalara maruz kalıp da dağa çıkmayan var merak ediyorum doğrusu. Türk arkadaşların bu anlamda empati yapmaları gerekir diye düşünüyorum.
13 / Ahmet Batmaca: Yıllarca her konuda bedel ödeyen biri olarak bu süreci destekliyorum. Ancak bu bir başlangıç sürecidir, bu süreçle birlikte demokratik adımların da atılması gerekir. Son olarak da süreç sivil, bir anayasa ile taçlandırılmalıdır. Demirel’ in dediği gibi; bu 29 uncu Kürt isyanıdır, 28 ini bastırdık bunu da bastırabiliriz. Ancak ben inkar ve imha yoluyla sorunların çözüleceğine inanmıyorum. Yüz yıllık vesayet kırıldı ancak hala kendisiyle yüzleşmeyen bir devlet ve farklı gruplar söz konusudur. Kürtlere bu sürecin sonunda mutlaka bir statü verilmeli, otonomi ve federasyon da dahil adem-i merkeziyetçi bir yapı da düşünülebilmelidir.
14 / Nedim Durgungül: Meselelerin barışçı ve demokratik bir ortamda konuşulup tartışılmasını sağlayan kMM leri önemsiyorum. Farklı düşünen insanların bugün burada bir araya gelip konuşması kMM ler sayesindedir. Şu anda barış sürecinin konuşuluyor alması Türkiye için çok önemli bir adımdır. Bu sorunun temelinde hakimiyetin bürokrasinin tekelinde olması yatmaktadır. Bu ülkede hakimiyet hiçbir zaman milletin olmadı, bu sadece duvar yazısı olarak kaldı. Bugün bu sorunlarla boğuşmamız da bu sebepten dolayıdır. Ben bu ülkede milliyetçilikten dolayı cezaevinde yatmış ve bunun sonunda sakat kalmış insanda tanıyorum ve yine inancından dolayı horlanmış, üniversite okumamış tanıdığımda var ve yine ben Kürdüm ve haklarımı savunuyorum deyip dağda ölen insan da tanıyorum. Türk’ün Kürt’e , Kürt’ ün Türk’ e üstünlüğünün olmadığı inancını hepimiz taşıyoruz. Çok şükür ki bu konuda sayın başbakanımızın popülist yaklaşımlardan ve oy kaygısından uzak bir yaklaşımı söz konusudur. Bu sürecin sivil bir anayasa oluşturulması için gerekli olan zemini hazırlama anlamında önemli olduğunu düşünüyorum. Biz de bu konuda üzerimize düşeni yapmalıyız.
15 / Mehmet Kirkin: Bizler 84’ den beri sürecin içerisindeyiz ve bu çekilme süreciyle birlikte bir misyon yüklendik. Sürecin sabote edilmemesi için yoğun çaba sarf etmekteyiz çünkü bölgede özel savaş gruplarının hala görevde olduğu yerler mevcuttur. Süreci çok anlamlı ve önemli bulup desteklemekteyiz. 15 Temmuz 2011 de Oslo’ da müzakere masası devrildi. İyi niyetli bir süreçti ancak toplum henüz buna hazır değildi. Bunun sonucu olarak 873 tane can kaybı yaşandı bu ülkede. Barış bisiklet sürmeye benzer devamlı pedal çevirmek gerekir. Aksi takdirde sekmeye uğrar ve bisiklet devrilebilir. Bugün bu sorun çözülürken ne Türklerin hassasiyeti, ne de Kürtlerin haysiyeti göz ardı edilmemelidir. Sorun sistem sorunudur, Kemalizm denen anlayış kendinden olmayan herkesi ezdi geçti ve tek tip insan yaratmaya çalıştı. Bugün gelinen nokta da bu anlayışın bir sonucudur. Örneğin bir Diyarbakır cezaevini hangi medeni ülkeye kurarsanız kurun o cezaevinden on tane PKK yaratılabilir. Sorunu doğru tanımlamak ve halka öyle anlatmak gerekir. Kürtler ayrılıkçı değildir, hem ben İstanbulsuz, İzmirsiz ve Antalyasız bir ülkede yaşamak istemiyorum.
16 / Rahim Ataş: Sorun ilk olarak ağalardan ve beylerden bize miras kalmıştır, çünkü bunlar zamanla arazi ve köy sahibi olmuşlar ve yanındakileri de köle niyetine çalıştırmışlardır. Ancak teknoloji ilerledikçe halk ağalara baş kaldırdı ve bunun sonucu olarak devlet de ağaları korumak zorunda kaldı. Çatışmalar da buradan başladı. Devletin valisi olsun, milletvekili olsun bölgeye gittiğinde ağanın evinde kalırlardı, ihtiyaç duyulan yerde ağalar kendilerini devletin yerine koyarlardı. Barış devletler arsında olur, ben barış demiyorum ancak çözüm iyi bir şeydir ve olumlu buluyorum. Bu çekilenler hatalarını anlayacak ve devletten özür dileyeceklerdir.
1 / Hakan Esen: Hiçbir halde ve hiçbir şartta eline silah almayı meşru gören bir anlayış bizim kabul edebileceğimiz bir durum değildir. Ben çok iyi biliyorum ki doğu ve güneydoğudaki insanların yüzde sekseni de bu şekilde düşünüyor.. Birine az zulüm yapıldığı diğerine çok zulüm yapıldığı anlayışı kabul edilemez.
2 / Hayrettin Düşkün: Dindarlara zulüm yapıldığı elbette doğrudur ancak bununla kesinlikle karşılaştırılamaz. Ben ısrarla bu empatiyi yapsınlar diyorum. Bir halkın varlığını yok saymak ve bunu la da yetinmeyip üstüne balyozla vurmak durumu söz konusudur. Kürt çocuklarına her gün ‘‘ Türküm, doğruyum, çalışkanım ’’ söyletiliyor, bunu bir Türkün anlaması mümkün değildir.
3 / Siracettin Sarı: Bir yerde baskı, inkar ve ret varsa orada bir direnç de ortaya çıkar. Osmanlının külleri üzerine kurulmuş cumhuriyet o renkleri yok etmeseydi ve çoğulcu bir yapıyı kabul etseydi biz bugün bunları tartışmıyor olacaktık. Tabir yerinde ise önce bir devlet yapısı oluşturuldu ve sonra da bu yapıya uygun bir ulus oluşturuldu.
4 / Mustafa Tuğ: Müslüman olan, insan olan bir kimse kan dökülmesini istemez. Ancak arkadaşımız devletin tutumu insanları dağa çıkarır demek istedi. Meşru olan bu reflekstir, yoksa savaşı meşru gördüğünden değil. Bu yüzden Bulgaristan’dakilerle empati yapın dedi. Türkiye Cumhuriyeti’ nin kuruluş aşamasındaki temel dinamikleri değiştirirsek herkes insanca yaşamayı hak eder, kime kimseye dokunmaz, herkes kendi dilini, dinini ve mezhebini yaşar diye düşünüyorum.
5 / Murat Özekinci: Ben şuna dikkat çekmek istiyorum. İnsanlar şunu anlamakta zorlanıyorlar; PKK farklı, Kürt sorunu farklı bir şeydir. Terör sorunu da farklı, Kürt sorunu da farklı bir şeydir. Kürtlerin haklarını elde etme mücadelesi dağdaki terör olaylarını meşru kılmaz. Ben eminim ki Kürtler 30 yıl boyunca legal bir parti hatta bir dernek çatısı altında mücadele vermiş olsalardı, insanların kabullenme noktasında hiçbir sorun olmayacaktı.
6 / Salih Çetin: Günümüzde silahtan öte kalem ve dil var, şayet dili düzgün kullanmaksak silahtan daha tehlikeli olabilir. Kalkıp her Kürdün Türkler bize şunu yaptı demek sadece toplantılarımıza değil, birlikte kardeşçe yaşadığımız vatanımıza zarar verir. Bu çözüm sürecinde keskin bir dil kullanmak yerine taşın altına elimizi nasıl koyarız onun hesabını yapmamız lazım.
7 / Yunus Güneş: Terör kavramı sol ve sosyalist bir kavramdır. Fransız İhtilalinden sonra Lobes Pierre tarafından ortaya atılmış bir kavramdır. Hep silahlar bırakılsın deriz ve bunu PKK’ den bekleriz, peki TSK neden silah bırakmasın. PKK bugüne kadar defalarca ateşkes ilan etti ancak hiçbir zaman böyle bir ortam yaşanmadı. Örneğin 99 da geri çekilme yaşandı ancak bunu sonucunda binlerce kayıp verildi. Bugün gösterilen irade o gün gösterilseydi bu kayıpların önüne geçilebilirdi.
8 / Abdulkadir Ünal: 2010 TÜİK raporlarında Türkiye’ nin gelişmişlik düzeyi 10.5 tir, Elazığ’ ın ise 15.6 dır. Benim ilçem Arıcak’ ın ise – 1.21213 tür. Eğer Arıcak ve komşu ilçe dağlarının yediği bombalar buralara yatırım olarak yapılmış olsaydı 872 ilçe arasında 831 inci olan Arıcak Türkiye’ de ilk 50 ilçe arasına girebilirdi. Askeri harcamalar yatırıma dönüştürülseydi bölge halkı daha mutlu ve huzurlu olurdu.
9 / Mehmet Güleç: Türkiye’ de terör4 sorunu var, hak ve özgürlükler sorunu var, dış güçlerin destekleriyle dağa çıkan insanlar var. Bizler de 12 Eylül’ de birilerinin maşası olduk ve bunu sonradan fark ettik. Ancak bölgeden dağa çıkan insanlar kullanıldıklarının farkında değiller. Seksenli yıllarda ülkücü gençlerde cezaevlerine atıldı ancak sonrasında silah alıp dağa çıkmadılar.
10 / Hakan Esen: Bugün ki süreci çok iyi destekleyen birisiyim, iki yıldır çok yoğun mücadele vermiş hem ülkücü kesimden hem de PKK’ den tehdit almış birisiyim. Ben jargonları düzeltmek adına durumdan vazife çıkardım. Atatürk Şark Islahat Planını uyguladıktan sonra Türkiye’ de Kürt sorunu başlamıştır. İslamiyette şöyle bir kaide vardır ‘‘ Dahile niza olmaz ’’ diye. Yani içeride kavga olmaz. Bu söz aynı zamanda Bediüzzaman Said-i Nursi tarafından Şeyh Sait isyanına katılması için gelen Kör Hüseyin Paşa’ ya verilen cevaptır.
11 / Siracettin Sarı: Ayrılmayı hak görmek, ayrılmayı istemek anlamına gelmez. Biz ayrılmayı istemiyoruz ancak eşit bir şekilde yaşamak istiyoruz. Sizin sahip olduğunuz haklara bizler de sahip olmak istiyoruz. Birlikte eşit şekilde ve kardeşçe yaşamak istiyoruz.
SORU CEVAP
Hakan Esen: 1923 den günümüze Türkler, Kürtler, Aleviler bir baskıya maruz kalmışlarsa bunu yapanlar kimlerdir, gayeleri ve ideolojileri nedir?
Şanar Yurdatapan: Devleti kuran ekip İttihat ve Terakki mantığından geliyor. Onların mantığında ise ‘‘ imparatorluk parçalanıp gidiyor, biz nasıl kurtaracağız bu imparatorluğu ’’ mantığı var. Sonra bakıyorlar bölüp parçalamak isteyenler ülkedeki azınlıklardan faydalanıyorlar. Bunlarda yepyeni bir insan yaratıyorlar ve geçmişle olan bütün bağları da koparıyorlar. Sonuçta tek bir millet, tek bir dil ve tek bir tarih oluşturuyorlar.
Hayrettin Düşkün: Süreç hakkındaki öngörünüz nedir?
Şanar Yurdatapan: Öyle bir yere gelindi ki artık geri dönülemez. Şayet geri dönülürse hem toplumsal bir felaket olur, hem de bu adımı atmış olan Ak Parti mahvolur gider. Ben umutluyum, hassasiyetler çok önemlidir ancak bu konudaki dili kimse kullanmıyor.
Mehmet Güleç: Bu süreçte yeni anayasa yapılacak mı, yoksa askıya mı alınacak?
Şanat Yurdatapan: Anayasa şu veya bu şekilde bir yenilik geçirecek. Kurulan uzlaşma komisyonuna eşit şekilde eleman verilmesi çok güzel bir jestti. Ancak oturur oturmaz bunlarda kırmızı çizgilerini öne sürdüler.
Ahmet Batmaca: Terör kavramı sizi rahatsız ediyor mu, etmiyor mu?
Şanar Yurdatapan: Bu kavram beni oldum olası rahatsız etmiştir. Ancak şimdiye kadar tek bir terör kavramı görmedim. Herkes kendi isteğine göre bir tanımlama yapıyor. PKK’ ye terörü bitir dememi isterseniz, o vakit Türkiye Cumhuriyeti devletine de terörü bitir demek zorunda kalırım.
Salih Çetin: Sürecin sonunda bölgedeki sosyal yaralar nasıl sarılacak?
Şanar Yurdatapan: Bu yaralar ardından yapılacak yasal değişikliklerle ve bu yaraların uygulanmasıyla sarılabilir.
Burhan Güneş: STK ların çözüm sürecine katkısı nasıl olmalıdır, şu anda mevcut potansiyelimizle olması gereken durum nedir.
Şanar Yurdatapan: Türkiye’ de STK hayatı henüz emekleme safhasında, ne sayıca yeterliyiz ne yeterli geleneğimiz var, ne de maddi imkanlarımız. Devleti yönetenler muhalefetteyken dernekler yasasına itiraz ediyor ama iktidara gelince oradaki sistem çok hoşlarına gittiği için hiç dokunmuyorlar.
ÖNERİLER
ORTAK SONUÇ
DEĞERLENDİRME
İLETİŞİM
SİVİL TOPLUM İLE
80 den fazla sivil toplum örgütüne E-Mail, SMS, Sözlü ve Çağrı Pusulalarıyla haber verildi.
MİLLETVEKİLLERİ İLE
Milletvekilleri bu toplantıya çağırılmadı.
MEDYA İLE
İldeki neredeyse tüm yazılı ve görsel basın davet edildi, 3 TV kanalı toplantıyı izledi.
KATILIMCILARLA
SONUÇLAR
DEĞERLENDİREN KİŞİ
Elazığ kMM Girişimcisi Ercan Sözüer ve Salih Çetin
11.05.2013 Elazığ kMM Toplantı Tutanağı
previous post