YER: Mazlum-der Diyarbakır Şubesi toplantı salonu
TARIH: 10.12.2016 saat: 13- 00- 14:45
KATILIMCILAR:
DERNEK VAKIF VE GIRISIMCILER:
1- Zeytin Dalı Diyalog Grubu Üyesi Süleyman DOĞAN
2- Mazlum-der Diyarbakır Yön.Kur üye İsmail ÖZER
3- Azadi insiyatifi Diyarbakır kurucusu Sedat DOĞAN
4- Düşünürler filozoflar derneği Mehmet Hasan ALICI
SENDİKALAR
1- Amed EKOLOJİ MECLİSİ Bşk. İsmail AKTAŞ
2- Eğitimsen 3.Nolu Şub.Kur. Üyesi İlknur GÜMÜŞ
ODALAR:
1- Elektrik Mühendisleri Odası yön.kur Ümit DEMİR
KATILAN MILLETVEKILI VE SIYASI PARTI TEMSILCILERI:
YOK
GOZLEMCI: 2
MODERATÖR: Mehmedi AKTOPRAK
GENEL GÜNDEM: TÜRKİYE AB İLİŞKİLERİ VE GELİŞMELER
KONUŞULANLAR:
Diyarbakır kMM Aralık ayı toplantısı 10.12.2016 saat: 13.00 da Mazlum-der Diyarbakır Şubesi toplantı salonunda başladı. Telefonla aranmalarına ve mail davetlerine rağmen milletvekili katılımı olmamıştır. Toplantıda önceden hazırlanan görsel materyal sunumu teknik yetersizlikler nedeni ile yapılamamıştır, toplantıya geçilmiştir. STK temsilcileri görüşlerini ifade etmişlerdir.
Süleyman DOĞAN(Zeytin Dalı Barış Grubu) : OHAL ilanı ile birlikte Türkiye’nin AB ilişkilerinin hızla bozulduğunu görmekteyiz. Gerçi hiçbir zaman bu konuda tarafların istediği gelişmeler olmadı, deneyimlerimiz gösteriyor ki , bu konuda durum hep aynı noktada sürecektir. Çünkü bu konuda tarafların samimi olmadıklarını düşünüyorum ben, AB olaya hep kendini koruma olarak bakıyor ve kendi toplumunun geldiği noktayı aşırı şekilde koruyor, bunu paylaşmaya hazır değil. Hatta bu konuda Bakan Mehmet ŞİMŞEK’in paylaştığı bir twitter mesajı vardı, 550 milyonluk refah toplumu diye, işte bu noktada olan deneyim ve zenginlik paylaşılmak istenmiyor pek, belki de haklı oldukları noktalar var. Türkiye’de bu konuda hiçbir zaman gerçek anlamda görevini yapmadı, hep kendi toplumunu baskı altında tutan bir yönetimde ısrar ediyor, oysa bu konuda bir yeni çaba olmalıydı.
Ümit DEMİR ( Elektrik Mühendisleri Odası Yön.Kur.Üyesi) : Aslında sorunların başlangıcı 2010 yılında başladı. Çünkü o güne değin küçük adımlarla olsa da, AB ile ilgili bazı reformlar yapılıyordu, müzakereler devam ediyordu. Kısmen bu yapılan yasal değişiklikler toplumu memnun etmişti. Ama 2010 yılından sonra tüm dengeler değiştirildi, adeta bir yörünge değişti diyebilirim. Bu yörüngenin değişmesi, bizimde birçok noktada kimyamızı bozdu. AB karşıtlığı özellikle bir algı ile toplumun önüne sunuldu. Tüm toplum, bu noktada bir algı çemberi içine alındı ve olgular bu şekilde oluşturuldu. Açılan müzakere fasılları mutlaka halkın bilgisine sunulmalıydı, oysa biz bu noktada konuyu hiç gerçek anlamda öğrenmedik. Hep ilişkiler bozulduktan sonra bilgi sahibi olduk, işler bozulunca hükümetler konuyu negatif algı ile topluma sunarak, kendi hatalarını örtmektedirler. Onun için bu süreç devam edecekse, topluma her noktada yoğun bilgi paylaşımı yapılmalıdır.
İlknur GÜMÜŞ ( Eğitim-sen 3.Nolu Şube Yön.Kur.Üyesi) : AB ile serbest dolaşımdan ve vizesiz dolaşım noktasında gelişen olayların, mültecilerle ilişkilendirilmesi aslında bizler için utanç vericidir. Çünkü serbest dolaşım olgusu en az 20 yıllık bir olaydır, Tansu ÇİLLER zamanında yapılan bir anlaşmaya dayanıyordu. Oysa mülteci olayı, Suriye savaşı sonrası ortaya çıktı. Onun için kişisel olarak benim düşüncem, bu sürecin tüm olumsuzluğunun Türkiye’ye ait olduğudur.
Sedat DOĞAN( AZADİ İNSİYATİFİ KURUCUSU) : Demokrasinin ve birçok değerin yaşadığı bir coğrafyanın, AB toplumunun bizler tarafından algısının oldukça yanlış olduğunu belirtmek isterim. Çünkü çoğu zaman AB ile yapılan anlaşmalar hep bize zafer olarak gösterildi, oysa hükümetler bu konuda görevlerini yapmadılar. Hükümetler sıkıştıkça, içeride ki seçmene AB toplumunu hain ve düşman gösterdiler. Onun için AB ile müzakereler sadece ekonomik değildir, demokrasi gelişmesini istiyorsak, mutlaka yeni reformlar yapmalıyız. Mülteci anlaşmasına da sadık kalmalı taraflar, çünkü mülteci sorunu daha fazla bizleri etkilemeye başladı.
Emin KAYA( DİYARBAKIR SOSYAL ÇALIŞMACILAR DERNEĞİ): OHAL, süreci ile başlayan toplumu kuşatma, son noktalarda bayağı antidemokratik bir yapıya büründü. Seçilmiş vekillerin tutuklanması aslında Türkiye’nin nasıl bir yola girdiğini bize açıklamaktadır. Son olarak 370 STK faaliyetlerinin durdurulması aslında bizi geleceğe dair ne kadar büyük bir kaygıya itmektedir. Basın bu olayı ve ülkenin gidişini anlamak istemiyor ve korku ile olgulara yaklaşıyor. Bu büyük sorundur bizim için….
İsmail ÖZER ( MAZLUMDER DİYARBAKIR YÖN.KUR.ÜYESİ ) : Son günlerde daha fazla sert tartışmalarla gündeme gelen Türkiye-AB ilişkileri en kötü dönemini yaşıyor, AB süreci değerlendirmek için Hükümetimizden yeni reformlar istedikçe, bu nokta daha fazla kötü olacaktır. Olaya bakışta galiba tarafların bir noktada uzlaşması çok zordur. Mülteciler olayında AB, herkesi şok eden bir tutum takındı. İnsan hakları haftasında, gayri insani AB tutumunu anımsatmam gerekiyor, bu noktada maddi olgular hiç önemsenmemeliydi, hala bu konuda gerçek bir tutum ortaya çıkmamıştır. AB genişleme sürecinde, Türkiye’den kriterleri eksiksiz ve tam olarak yerine getirmesini istemeleri son derece normal bir durum iken, sürekli AB karşıtlığını beslemek doğru değildir.
Mehmet Hasan ALICI( FİLOZOFLAR VE DÜŞÜNÜRLER DERNEĞİ) Şu an hükümet kendi yaptığı tüm olumsuzlukları örtmek için darbe söylemini sık sık kullanıyor, ama AB noktasının zaten daha önceden pürüzlü olduğunu biliyoruz. Bu açıdan bakınca bayağı bu sorunlar devam edecek. AB 50 yıllık bir macerası var, hep yasaları AB ile uyumlu hale getirmede sorun yaşanmıştır. Çünkü Türkiye’de her zaman hükümetler, kendi rahatlığı için kanunları AB ile uyumlu hale getirmiyorlar. AB ülkeye tabii müdahale ediyor diye büyük eleştiri var, ama sen bu noktada AB toplumuna girmek istiyorsan, bundan rahatsız olmamalısın.
İsmail AKTAŞ (Amed EKOLOJİ MECLİSİ başkanı) : İnsan hakları ve ifade özgürlüğü aslında önemli değerlerdir ve İslam’ın önem verdiği şeylerdir. Bu noktada bana göre AB ile temel çıkmaz nokta, kültürlerimiz arasında ki büyük farklılıklardır. Değişen ve kendi toplumsal yapısını uyumlulaştıran bir topluluktur Avrupa, ama biz hala kendi içimizde büyük sorunlar yaşıyoruz ve bunu aşmak kolay değil……Bir takvim ortaya konduğu halde bunun istediğimiz noktada gelişmediğini görmekteyiz. Bu konuda sorun iki taraflı işliyor. İçişlerimize çok karışan bir AB var, ama hala sorunlarımızı çözmek noktasında çabamız sınırlı. Herkes takvime uymalı ve sürece katkı sunmalıdır.