Yer: Türkiye Yazarlar Birliği
Tarih: 10.12.2013
Katılımcılar:
a. Dernek, Vakıf ve Girişimler
1. Kafkasya Forum (Ubeydullah Güngör)
2. Mazlum-Der (Hasan Postacı)
3. İnsan Hakları Derneği (Şenel Karataş)
4. ASDER (Osman Kaçmaz)
5. Alevi Vakıfları Federasyonu (Kemal Akgün)
6. Barış Meclisi (Sema Solaklı)
7. Liberal Demokrasi Hareketi Derneği (Feyza Geçmen)
8. Marmara Grubu Vakfı (Gülberk Güldamla)
9. Emekli İlahiyat ve Din Görevlileri Derneği (Vasfi Kösebey)
10. Düşünce Suçuna Karşı Girişim (Şanar Yurdatapan)
b. Meslek Odaları: Yok
c. Sendikalar: Yok
d.Katılan Milletvekilleri: Yok
Katılan Siyasiler:
1. Demokratik Özgürlük Hareketi (Mahmut Sürmeli)
2. Hak-Par (M. Ali Erdoğan)
Moderatör: Gürcan Onat
Diğer Katılımcılar: Çeşitli sivil kuruluşlardan ve halktan toplam 3 izleyici/gözlemci katıldı.
Medya:
1. Cihan Haber Ajansı
2. Hür-Ses
Genel Konu:
KONUŞULANLAR:
1.Şanar Yurdatapan: Çocukların yarış atı gibi yarıştırılması toplum olarak ağrımıza gitmesi gereken bir şey. Almanya’dayken oradaki sistemi eleştiriyorduk. Çünkü Almanya bir sanayi toplumu ve oradaki eğitimin bütün mantığı sanayi ne istiyorsa o kadarını yetiştirmek. Fazlası olmasın lüzumsuz. 300 doktora ihtiyaç varsa 310 tane olsun 10’da yedek olsun gibi bir mantığa göre düzenlenmiş. Yıllar sonra ikinci baskısını Türkiye’de gördüğüm şey yaşanıyordu orada. Dört yıllık ilkokul bittikten sonra okullar ayrılıyor. Sizi üniversiteye ve iyi bir eğitime götüren şey gymnasium denen yol. Ötekilerine girdiğiniz vakit oradan oraya geçmek imkansız değil ama çok zor. Düşünün dördüncü sınıfını bitirmiş bir çocuk ne istediğini kendisi nasıl bilebilir o yaşta? Annelerin babaların ısrarı ile yapamayacağını bildiği halde zorla gymnasiuma sokulup başarısız bir öğrenci oluyor yada tam tersi oluyor yetenekliyken başka okullara gidebiliyor. Aynı şey Türkiye’de oluyor ve olacaktır. Maalesef bunun bile çok uzağındayız. Almanya’daki bu tercihe rağmen oradaki bütün okullardaki eğitim hakikaten iyi bir eğitim. Sadece öğrenim değil iyi bir eğitim. Konuşabilen insanlar yaratıyorlar.
2.Hasan Postacı: Bu sürecin dershane boyutuyla beraber siyasi boyutu olduğunu çok net görüyoruz. Esasında dershane sorunu bu anlamda araçsallaştırıldı diye düşünüyorum. Dershanelerin öncelikle birer eğitim kurumu olmadığının altını çizmek gerekir. Eğitim sisteminin arızalı sonuçlarındadır. Birçok boyutu bu arızayı gösteriyor. Eğitimin piyasalaştırılması ticarileştirilmesi gibi. Bunun alternatifi devlet tekelinde olması mıdır? Sorusunu sorduğumuzda bununda ciddi sıkıntılılar taşıdığını düşünüyorum.
Kök neden aslında temelin tevhid-i tedrisat kanununa dayandığını görüyoruz. Bu tek tipleştirici devletin resmi ideolojisini ve değerlerini sistemin içine iyice nüfuz ettiren bilimsellikten eleştirel akıldan uzak bir eğitim sistemi örgütlendiği için bunun sorunlarını örten bir şeydir. Tartışmayı kök nedenlere çekmek gerekir.
Cemaat veya hizmet denilen çevrenin dershaneleri üzerinden bir iktidar savaşı verdiğini düşünüyorum. Bir dış aklında devrede olduğunu düşünüyorum. Çünkü olay sadece dershane tartışmaları üzerinden şekillenmiyor. 2004 MGK kararları üzerinden basına sızdırılan bir takım dokümanlar var. Bu bir -siyasal mühendislik- çalışmasıdır. Buradaki en önemli talihsizliklerden biri de 97 İslami STK’nın ortak bir bildirisi hükümet tarafından hükümete destek olarak yayınlanması oldu. Bir yandan sivil olmanın beraberinde getirdiği örgütlü devlet gücüne karşı hak talep edilen kuruluş kimliğinin zedelendiğini iktidarla eklemlendiğini görmek büyük bir talihsizlik oldu.
3.Feyza Geçmen: Dershane olayının arz-talep meselesi olduğunu düşünüyorum. Sistemdeki eksikliği boşluğu dolduran bir mekanizma.
Devlet, temel eğitim dışında eğitimden elini tamamen çekmelidir. Çünkü her gelen hükümet kendi ideolojisi ve yaklaşımı doğrultusunda şekillendirmeye çalışıyor ve kendi istediği şekilde eğitip yetiştirmeye çalışıyor. Öyle bir eğitim sistemimiz var ki öğretmenler veliler öğrenciler herkes şikayetçi.
Vakıf ve özel kuruluşlar teşvik edilmeli eğitim veren kuruluşlar arasında rekabet ortamı yaratılmalı.
Her düzeyde diplomanın önemi o diplomayı veren eğitim kurumunun becerisi ve ulusal uluslararası ünüyle eşdeğer hale getirilmeli. Müfredat her düzeyde serbest bırakılmalı her eğitim kurumu kendi müfredatını kendisi yapabilmeli. Eğitimde fırsat eşitliğine hizmet etmek amaçlı devlet fakir ve aciz öğrencileri yeteneklerini göz önünde bulundurarak burs vermeli. Tevhid-i tedrisatın bu anlamda tekrar gözden geçirilmesi mutlaka gerekli. Fikri hür vicdanı hür nesiller yetiştirmenin yolu maalesef her an yapılan müdahaleler ve sistem değişiklikleri ile olmuyor. Özgür eğitimin yolu ancak bu şekilde sağlanır.
4.Vasfi Kösebey: Laik bir düzende olması gereken bana göre tevhid-i tedrisatın tamamen kaldırılması. Sene sonunda son sınıflar okulu terk ediyorlar sınava hazırlanabilmek için. Okulun milli eğitimin ciddiyeti kayboluyor. Burada dershaneler kapatılmıyor dönüşüm var. Yani dershane yok özel okul var. Bundan sonraki eğitim sistemi de tamamen öğrencileri üniversiteye hazırlayacak. Ailelere dershane masrafı olmayacak. Başarılı okullar genellikle özel okullardır, özel okullara da parası olan gidebiliyor.
Öğretmenler dershanelerde 40 saat ders veriyorlar asgari ücret alıyorlar.
5.Ubedullah Güngör: Bu dershaneler ne anlatıldığı kadar kötü ve saçma kurumlar nede bahsedildiği gibi müthiş başarılar sağlayan kurumlar. Herkesin bildiği gibi bu bir sonuç.
Bu sisteme devletin müdahalesini doğru bulmuyorum.
6.Osman Kaçmaz: Dershanelere ihtiyaç bırakmayacak şekilde düzenlemeler yapılırsa zaten bu tartışmalar olmazdı. Bu konuyla ilgili bir akademisyenin çözüm önerileri var.
Çocukları SBS’den nasıl kurtarabiliriz? İki çeşit lise haline getirerek genel liseler yani düz liseler ve meslek liseleri diye ayırarak kurtarabiliriz diyor.
YGS’den nasıl kurtarabiliriz? YGS başarı notunu şu üç kriter eşit oranda hesaba katılarak hesaplanabilir. Akademik puan şu anda farklı derslerde yapılan sınav puanları %34 ağırlıklı etkili olmalı, davranış puanı eğitim bilimcilerinin kullandığı ve çok sayıda ölçeklerden faydalanılarak öğrencinin tüm lise hayatı boyunca her yıl öğretmenler tarafından hesaplanır %33 etkilemelidir. Sosyal faaliyet ve projeler spor sanat müzik gibi başarıların notu %33 gibi etkilemeli. Dershane çalışanlarının mağduriyetini gidermek konusunda ise Amerika’daki sitemi örnek göstermiş. Orada Charter School devlet okullarının bağımsız eğitim kurumlarınca işletilmesi sistemini örnek gösteriyor. 24 sınıflık bir ilkokul ortaokul veya lisenin ekonomik olarak yıllık devlete maliyeti tespit edilir. Bu ücret üzerinden özel eğitim kurumlarına ihale edilir. Milli Eğitim Bakanlığı ise sadece yıllık kalite ve başarı seviyesini teftiş eder. Belirlenen başarı ve kalite altına düşüldüğünde özel eğitim kurumu ile sözleşme iptal edilir. Bu sistem dünyada bir çok sayıda devlet eğitim kurumlarında uygulanmakta.
7.Kemal Akgün: Üniversiteye gelen öğrencilerin konuşma bir konuda görüşlerini açıklama yada bildikleri bir konuyu başkalarına aktarabilme konusunda gerek konuşarak gerek yazarak aktarma konusunda son derece kötü durumda olduklarını çok net olarak söyleyebilirim. Bizim eğitim sistemimizin bir amacı yok. Biz bir kere insanları toplumda beraberce yaşamayı öğretmek için eğitmemiz lazım. İkincisi meslek sahibi olabilmeleri ve geleceklerini garanti altına alabilecekleri şeyler öğretmemiz lazım. Üçüncüsü tabi ülkenin ihtiyaçlarını da karşılayacak şekilde eğitim yapmamız lazım. Bu biraz planlama anlamına da geliyor. Devletin bu konulara fazla müdahale etmesi istenmeyen bir genel eğilim olduğuna göre devlet belki burada düzenleme görevi ve
Denetleme görevini üstlenerek bu faaliyetlerini başkalarına devredebilir.
8.Mehmet Ali Erdoğan: Türkiye’deki eğitim sisteminin faşist bir ideoloji ile bütünleştiği kanaatindeyim. Bir defa ilkokullarda başlar. Malazgirt Mohaç Otlukbeli savaşlarından hamaset öğretilir. Hep yalan öğretilir. Ben sadece lisede Ermeni ve Kürt sözcüklerine rastladım o da hain Taşnak Cemiyeti ile hain işbirlikçi Kürt Teali Cemiyeti. Bu toprakların yurttaşları olan insanlardan bu şekilde bahsediyor tarih kitapları.
Dershanelerle ilgili olarak Eğitim-Sen’in düşüncelerine katılıyorum. Bu sistemin bir sonucu. Mevcut sistemin yarattığı bir şey.
9.Mahmut Sürmeli: Aslında bu ülkede hiç bir meseleyi kendi ekseninde tartışabilmek mümkün olamadığı gibi bu sorunu da böyle tartışamadığımız çok açık. Eğitim sisteminin cumhuriyetin başından itibaren Türkiye’de ırkçı şoven bir ulus devlet yaratmaya hizmet eden bir amaçla oluşturulduğu ve o günden bugüne de değişik biçimlerde böyle süregeldi. Dershaneler üzerinden yaratılan tartışma aslında bir siyasal mücadelenin dershaneler üzerinden dışa vurumu. İki tarafta bunun üzerinden eğitim sistemine ilişkin bir olumsuzluğu ortaya koyup bu eğitim sisteminin değiştirilmesine yönelik bir fikir ortaya koymuyor.
10.Gülberk Güldamala: Dershaneler başarılı öğrencilerin üzerine daha fazla düşüyorlar.
Bir dershane öğrenci kabul ederken not ortalamasını göz önünde bulundurarak kabul ediyor. Eğitim devlet tekelinden çıkmalı. Eğitimin kalitesi o zaman artabilir.
11.Sema Solaklı: Bu ülkenin 80 yıllık cumhuriyet tarihinin çözemediği en önemli meselelerden bir tanesi eğitim. Eğitimde barış dilinin yerleşmesi anadilde eşit özerk bir eğitimin yapılabilmesi için nasıl çalışmaların sürdürüleceğine dair daha alt başlıklarda tartışma sürdürmek belki iyi olabilir. Çok derdi olan bir mesele hepimiz o eğitim kurumlarından geçtik. Eğitim piyasanın insafına terk edilemeyecek kadar önemli bir meseledir. Piyasalaştırılamaz tıpkı sağlık gibi.
12.Vasfi Kösebey: Üniversite mezunları işsiz. Bütün bunların sebebi ise Tevhid-i Tedrisat’dır. Eğitim serbest olsa herkes ona göre okul açacaktır. Ziraat olan yerde ziraat sanayi olan yerde sanayi.
13.Kemal Akgün: Cumhuriyetin ilk dönemlerindeki eğitim sistemi etnik bir eğitim sistemi deniliyor bugün ki eğitim sistemi de tamamen dinci ve tek taraflı bir eğitim sistemidir. İkisinin arasında bir şey bulmamız gerekiyor. Dünyadaki insanlığın gelişmesine paralel bir eğitim sistemine geçmeyi tartışabilmemiz gerekiyor.
14.Feyza Geçmen: Din eğitiminin devlet tarafından verilmesine karşıyız.
15.Ubedullah Güngör: Asıl problem sınavın senede bir olması ve çok önemli olması. Başarısız olursanız tekrar bir yıl hazırlanmak zorundasınız. Bunun önüne geçmek gerekiyor. Bu problem dershaneyi doğuruyor. Çeşitli şekillerde sürekli sınavlar olmalı.
16.Şanar Yurdatapan: Eğitimin iki tane temel yönelimi olmalı. Birincisi hakikaten hangi branş ise onu iyi öğrenmiş insanları yetiştirmek lazım. Kendi yaptığı çok iyi bilen ama ondan başka aklı hiçbir şeye ermeyen yada kişiliği iyice ezilmiş insanlar olduğu vakit gene çok daha vahim sonuç da doğabilir. Normal okullardan yetişen insanların büyük çoğunluğu ne konuşabiliyor ne yazabiliyor ne kendini ifade edebiliyor. Bunların hepsi eğitimin ve bilgilendirmenin eksik oluşundan dolayı. Sistem kişiliği ezmeye yönelik alışkanlıklarla dolu. Bunlar bizim geleneklerimizden de geliyor. Tevhid-i tedrisatın günahını çok alıyoruz. O günün koşullarına baktığımız vakit bir tarafta dini baskı altında ezik kuşaklar öteki taraftan da tamamen kendi yandaşı olacak insanları yetiştiren yabancı okullar vardı. O dönemde yaptığı şeyin sonucunu görüyoruz. Kötü taraflarınla da mücadele etmeliyiz.
17.Mahmut Sürmeli: Eğitim bir plan üzerinden yapılmalı. Bu planın yerel demokratik bir biçimde olmasına dikkat edilmeli.
Devletin her şeyden elini çekmesini isterken çekmemesi gereken şeyde eğitimde herkesin yararlanabileceği bir ortam yaratmak. Eğitim eşitliği olmalı. Anadilde eğitim olmalı
18.M.Ali Erdoğan: Bunun çözümü federasyondur. Ancak federatif bir sistemde akılcı bir eğitim olur. Diyarbakır merkezli bir Kürdistan eyaletinde herhalde eğitim bu şekilde olmayacaktı. Oradaki çocuklar okula gittiklerinde başka bir dil öğrenmek zorunda kalmayacaklardı.
19.Şenel Karataş: Temel sorunlardan bir tanesi eğitimin giderek zayıfladığı ve eğitimin genel itibarıyla eğitim ve öğretimden uzaklaştığı öğretim ayağının biraz daha arttığı ama bu öğretim ayağının artmasıyla beraberde artık tümüyle niteliksiz olarak değerlendirebileceğimiz öğrenci kısmının ortaya çıkması yani sadece ezbere dayalı sadece yarış atı olarak koşullandırdığımız ve sınava sokmaya çalıştığımız ve başarıyı böyle tanımladığımız bir güruh yetiştiriyoruz. Bir çok şeyden habersiz bir güruh. Bunun temelinde yatan eğitimin siyasallaşmaması gerekirken eğitim bu ülkede çok fazla siyasal bir yönünün olması siyasallaşmış olması ve siyasetin hükümet olan anlayışı doğrultusunda milletin şekillenmesi ve milli eğitim özerk ve sadece yarına dayalı işte insan haklarına saygılı demokrasi bilinci almış insan yetiştirmekten çok nefer yetiştirmeye yönelik bir politikanın olması en büyük sorunlardan bir tanesiydi. Daha önce aziz cumhuriyetin aziz vatandaşlarını yetiştiriyorduk cumhuriyet bilinciyle onları donatmaya çalışıyorduk bütün öğrenciler bize göre milliyetçi olmalıydı aynı zamanda laik olmalıydı cumhuriyet ilkelerine bağlı olmalıydı aynı zamanda mutlak bir Atatürk sevgisi olmalıydı biz böyle yetiştirmeye çalışıyorduk öğrencileri. Ve hala bu eğitim sistemi devam ediyor.
Eğitimdeki siyasallık kaldırılmalı. Anadilde eğitim mutlaka olmalı.
20.İlhami Mısırlıoğlu: Eğitim siyasaldır siyasallaşır eğitim tarihi içinde egemen sistemin isteğine uygun yönlendirilmiştir. Sistem nasıl bir kuşak istiyorsa eğitim ona göre biçimlenmiştir. Örneğin 90 yıldır Atatürkçü milliyetçi Türkçü bir kuşak isteniyordu öyle yapıldı. O kalıplarla yetiştik. Şimdilerde dindar kuşak istemi gündemde eğitimde ona göre biçimlendirilmeye çalışılıyor. Zorunlu din dersindeki ısrarda bunun en somut belirtisi. Ezberci sistemin sonucu dershaneler. Yerine akılcı adil bir seçenek sunulmadan zorla kaldırılamaz. Düz liseli ve işlevsiz üniversitesi bol sistem sınavları kaçınılmaz kılar. Sınav kaçınılmaz olunca dershanede kaçınılmaz olur. Geçişli bol meslek liseli gerçek üniversiteli sistem gereklidir. Bu da tevhidi tedrisatın akıllıca düzenlenmesini gerektirir.
Çeşitli dillerde eğitim yapılabilmeli dileyen İslam liseleri de açabilmeli ama devlet bunu açmamalı. Önemli olan laik özgür ve demokratik bir yapının bunları kurallar dahilinde sağlıklı bir biçimde denetleyebilmesidir. Düz liseler azaltılmalı meslek liseleri arttırılmalıdır. Üniversiteye geçişlerin çoğu meslek lisesi üzerinden olmalıdır. Tek merkezi sınav olmadan ilkokuldan itibaren yönlendirilmelerle geçişli bir sistem kurulmalıdır. Böylece üniversiteye giremeyeninde elinde zaten mesleği olacak. Kaliteli eğitim parasız olmaz. Herkes kazancı oranında eğitime katkı payı ödemelidir. Çok zengin birinin parasız olarak benle aynı okulda okuması çok anlamlı gelmiyor bana. Gelir dengesizliklerinin olduğu bir toplumda burs sistemiyle bu yapıyı dengelenmelidir.
Devlet okullarını ve öğretmenlerini belediyeye ve özele bırakmalı. Devlette üç şey yapmalı. Müfredat yaratmalı, araç gereç üretmeli, müfettişlik denetleme sistemi yapmalı.
Bu süreçte dershaneler kendiliğinde kalkacaktır dönüşecektir zaten. Dershaneler meslek liselerine gece halk okullarına eğitim programları ve araçları üreten kurumlara ve kuruluşlara dönüşebilir ama zorlama çözüm yolu değildir.
21.Osman Kaçmaz: Müfredat yeniden düzenlenmeli. Bununda ancak tüm paydaş etnik grupların katılımıyla eşit ve demokratik bir sistemde gözden geçirilmesi önemli.
22.Şanar Yurdatapan: Eğitimde öğretiminde fikri hür vicdanı hür nesiller yetiştirebilmesi için ifade özgürlüğünün var olabilmesi ve insanların gencecik yaşta bu bilgilerle donatılarak bu özgürlüklerle yetiştirilmesi lazım.
23.Şenel Karataş: Dershaneler bu ülkede gereklilik gibi oldu. Eğitimin kalitesi zayıfladıkça ve eğitim düzeyi düştükçe bunlar hani engelli baston kullanan insanlar gibi düşünün. Önceden bir bastona ihtiyaç duyduruyorsunuz sen bastonsuz yürüyemezsin diyorsun sonra pat diye hazırlıksız bir zamanda aslında senin engelin yok sen bastonsuzda yürüyebilirsin diyorsun. Herhangi bir branştan mezun olan insan öğretmenlik yapmaya başladı. Böyle bir zihniyetten gelen bir öğretmenlik mesleği var. Bunların eğitim verdiği kurumlar var. Bunların yetiştirdiği bir grup var. Daha sonra dershaneler ortaya çıkıyor bu boşluğu dershaneler tamamlıyor. Bir yandan eşitlikçi baktığınız zaman evet kalkmalı öte yandan milli eğitim hazırlıksız. Bunun şu aşamada formülü bulunup yavaş yavaş kaldırılması gerekiyor. Müfredatta bir devrim yapılması gerekiyor. Eğitim fakültelerinin kalitesini artması girişin ve mezuniyetin zorlaştırılması gerekiyor. Kaliteli öğretmen yetişmez ise kaliteli öğrencide yetişmiyor. Milli Eğitim ve YÖK’ün siyaset üstü anlayışa sahip olması gerekiyor. Eğer siyasallaşma devam ederse bu dediklerimizin hepsi berhava olacaktır. Bütün hükümetlerin politikalarından ayrı eşitlikçi çoğulculuğu esas alan bilimsel temeli olan bir milli eğitim sisteminin de ivedilikle kurulması gerekiyor.
24.Zeki Kentel: Son bir hafta öncesine kadar dershanelere karşıydım. Herkes bu işi evde çalışarak başarabilir düşüncesindeyim. Dershanelerin kapatılacağını duyunca tedirgin oldum.
25.Yakup Kadri Karabacak: Hükümet bir taşla birden fazla kuş vuruyor. Önce yiğidi öldürüp sonra hakkını verelim. Gerçekten Türkiye hükümetleri arasında eğitime en fazla payın ayrıldığı son 5 seneden geçtik.
Eğitim hem siyasal boyutu olan hem de teknik kapasite problemini de beraberinde getiren çok boyutlu ıslah edilmesi gereken bir alan. Hükümet akıllıca bir şey yapıp bununla niye ben uğraşayım diyor ve işi özel sektöre atmış oluyor. Dershane tartışmalarında hükümetin altını ısrarla çizdiği mesele dershanelerin kapatılmaması dönüştürülmesi. Türkiye kendi bütçesinden eğitime ayırdığı %4’lük payı da çok açık ve net bir şekilde fazla ve fuzuli olarak görmeye devam ediyor. Bu kadar problemli ıslah edilemez bir alanı özel sektörün sorumluluğu içinde bırakıp en azından kamunun devletin dün itibari ile anayasal zorunluluğu da olan bir mecburiyetinden feragat edecekmiş gibi görünüyor.
10.12.2013 İstanbul kMM Toplantı Tutanağı
previous post