YER: Müsiad Toplantı Salonu
TARİH: 10.05.2013 saat 18:00 de
KATILIMCILAR
DERNEK, VAKIF VE GİRİŞİMLER
1 / MAZLUMDER ( Medine Küçük – Şube Başkanı )
2 / HDK İzmit Meclisi ( Sinan Odabaş – Yön. Kur. Üyesi)
3 / Yerel Gündem21 ( Nilgün Doğanay – Üye )
4 / Derince Çınarlı Cemevi ( Hüseyin Gülseven – Başkan)
5 / İnsan Hakları Savunucuları Derneği (Behlül Metin )
6 / KİYAD ( Alaattin Enül – Üye )
7 / Özgür Kocaeli Köşe Yazarı ( Zeki Canşi )
8 / Çağdaş Kocaeli Köşe Yazarı ( Ömer Faruk Gergerlioğlu )
9 / Hereke Çevre Derneği ( Hayri Altınok – Başkan )
1o / UMUTDER ( İzzet Kazak – Üye )
11 / ADD Yahya Kaptan Şubesi ( Yakup Gökçe – Başkan )
12 / Öğretmen ( İlhami Şahbaz )
13 / Öğretmen ( Kamer Kanca )
MESLEK ODALARI Katılım olmadı.
SENDİKALAR
1 / KESK ( İlker Önal – Yön. Kur. Üyesi )
2 / Eğitim Bir-Sen ( Zeki Koyun – Başkan Yrd. )
3 / Kocaeli-Sen ( Mehmet Akkuş – Üye )
KANAAT ÖNDERİ VE BİREYLER
1 / R. Aydın Kaboğlu
2 / Emrah Durmuş
3 / Mustafa Baykara
4 / Orhangazi Ergin
5 / Hakkı Akın
6 / Metin Kaşut
7 / Fatih Şenol
8 / Saime Koyun
9 / Hüseyin Tuluç
10 / Hacer Yüce
11/ Ayten Gürpınar
12 / Mahir Tanta
13 / Kenan Baş
14 / Hayrettin Sapmaz
15 / Yılmaz Karanuk
16 / Rasim Kara
17 / Adalet Vural
18 / Gülden Aynaz
19 / Güldane Abay
20 / Fatma Altın
21 / Oktay Öner
22 / E.Duygu Başaran
23/ Numan Gülşah
GÖZLEMCİLER
1 / BDP İl Başkanı ( Mehmet Alçınkaya )
2 / EMEK Partisi İl Başkanı ( Güner Kizir )
3 / DSP İl Başkanı ( Selman Gürpınar )
4 / DSP İzmit İlçe Başkanı ( Hülya Yıldırım Kahraman )
5 / DSP Derince İlçe Başkanı ( Vural Baş )
6 / DSP Körfez İlçe Başkanı (G.Kamil Cehreli )
7 / Hür Dava Partisi İl Başkanı ( Davut Taştekin )
KATILAN MİLLETVEKİLLERİ Katılım olmadı.
BELEDİYE BAŞKANLARI Katılım olmadı.
MESAJ YOLLAYANLAR
DİĞER KATILIMCILAR
Çeşitli sivil kuruluşlardan ve halktan toplam 46 izleyici/gözlemci katıldı.
MEDYA
1 / Kocaeli Bizim Yaka
2 / Bizim Kocaeli
3 / DHA
4 / TV41
MODERATÖR Yakup Kadri Karabacak – TkMM Koordinatörü
KONULAR
GENEL KONU:
ANAYASA (Genel konu ile ilişkili olarak)
KONUŞULANLAR
1 / Bahri Odabaş: Bu akşam özel bir gündemle toplanıyoruz ve Akil İnsanlar da bizleri dinlemeye geleceklerdi. Akil İnsanlar Heyeti`nin başkanı Levent Korkut ile yaptığımız görüşmelerde geleceklerini bizlere bildirmişlerdi. Ancak birkaç gün önce Ak Parti İl Başkanı Mahmut Civelek bir açıklama yaparak Akil İnsanlar`ın gelmeyeceğini söylemiş ve bu açıklamanın ardından ben Levent Korkut`u aradığımda böyle bir şey olmadığını geleceklerini bana söylemişti. Bu konuşmamızın ardından valilikten Levent Korkut aranmış ve’ İzmit’e gelirseniz güvenliğinizi sağlayamayız’ denilmiş. Bunun üzerine Vali’yi aradım ancak bir gün boyunca ulaşamadım. Ardından Vali Yardımcısı Mustafa Güni ile görüştüm. ‘Akil İnsanlar`ın kendisinin aradığını ve gelirlerse sorun çıkacağını, güvenliklerini sağlayamayacaklarını ifade ettiğini söyledi.’ Levent Korkut`u tekrar aradım ve gerekirse güvenliği bizim sağlayacağımızı söyledim. Ve daha sonra kendilerine ulaşamadım. Bende telefonuna sesli mesaj ve mesaj bırakarak, kendileri toplantıya gelmeseler de toplantıyı gerçekleştireceğimizi bildirdim. Bu arada toplantıyı yapacağımız İzmit Belediyesi Meclis Salonundan da izin çıkmayarak, toplantıyı yapmamız engellenmek istendi. Salon arayışımız sürdü. Salon verilmeseydi sokakta toplanacaktık. Sağolsun MÜSİAD salonunu verdi. Sorun Başbakan Erdoğan kadar iletildi. Başbakan`ın elini taşın altına koyduğu bir yerde onun il başkanı ve vali ise güvenlik sorunu nedeniyle toplantının yapılmasını istemedi. Biz de Akil İnsanlar gelse de gelmese de bu toplantıyı yaparak, bürokrasinin ve siyasetin bizleri sindirmesine izin vermedik. Biz halkın temsilcileriyiz. Ben Başbakan Erdoğan`a da üzülüyorum. Çünkü bu kentin yöneticileri ‘güvenliği bile sağlayamıyoruz’ diyor. Takdiri sizlere bırakıyor, ve toplantıya katılımınız için teşekkür ediyorum. Sözü modaretörümüz Yakup Bey’e vermek istiyorum.
2 / Yakup Kadri Karabacak: Herkese iyi akşamlar. Benzer durumu ben 3 Mayıs tarihli Sakarya kMM de yaşamıştım. Bizler Akil İnsanlar heyeti ilk duyurulduğunda mutfak ekibi olarak toplanıp, heyete bir mektup yazmıştık. Kendi söyledikleri ‘bizler atanan insanlar değiliz, bir kurum değiliz demişler ve insanları dinleyeceklerini ve bunları bir rapor halinde ilgili kurum ve kişilere ileteceğiz.’ Diye söylemişlerdi. Bizlerde bir diyalog ortamı oluşturduğumuz için bir mektupla ‘sizlerin sivil toplum kuruluşları ile kurmak istediğiniz diyaloğu sağlayabiliriz. Dedik. Ve heyetle bir toplantı yaparak, onların belirlediği tarihlerde toplantılar yapabileceğimizi belirttik. Anlayacağınız bugünkü tarih 1,5 ay öncesinden belirlenmiştir. En büyük talihsizlik burada emeğe yapılan saygısızlıktır. Bizlerin kMM ler olarak sürece bir desteğimiz ya da karşındalığımız yoktur. Yalnız çalışmalar için bir zemin oluşturulmuştur. Kendini anlatmak isteyen herkese kMM lerin kapısı açıktır. Sözü sizlere vermek istiyorum.
3 / Sinan Odabaş: Öncelikle kMM leri kutluyorum. Başkanın açıklamalarını ben pek yadırgamadım. Neden diyecek olursanız. Bu yeni bir tutum değildir. Geçmişe baktığımızda Devletin ben merkezci, benim dediğim olur tavrı bu süreçte de yer almaktadır. Yinede bunlara takılmadan biliyoruz ki, barış tüm ülke halkının ortak isteğidir. Kocaeli’de bulunan halk ve stk lar kendini sürecin tarafı hissetmeli, katkı sağlamalı ve sürece müdahil olmalıdır. Gerçekçi olmalıyız. Ortada bir itiraz var. Sürece ilişkin, akil insanlara ilişkin bunu görmezden gelemeyiz. 80-90 yıldır süren bir ezber var. Vatan millet Sakarya diyen bir kesim var. Bunuda yadırgamamak lazım, çünkü yıllardır okullarımızda öğretilmektedir. ‘Tüm varlığım, Türk Milletine armağan olsun’ gibi söylemlerle kendi benliğimiz hiçe sayılmaktadır. Süreç şuanda tek taraflı olarak yürümektedir. Oysa ki sorunun kaynağını konuşmuyoruz. Kürt halkı yok sayılmış, asimile edilmektedir. Süreç doğru yürütülmemektedir. Kişilerin, kurumların fikirlerine bırakılmayacak kadar değerli ve önemlidir. Tüm tarafların bu süreci sahiplenmesi ve derinlemesine konuşmalarına fırsat verilmesi gerektiğini düşünüyorum. Dinlediğiniz için teşekkürler.
4/ İlker Önal: Süreci yürüten iktidar bizlerde şöyle bir şey yaratıyor. Biz çözüm sürecini başlattık, ama toplumun istediği bu değil bir resim çizmeye çalışıyorlar. Bugün bu toplantıda yaşadıklarımız en basit örneğidir. Oysa burada AKP İl Başkanı, Vali, Bakana ve hatta Başbakan’a kadar sorun haline getirilmesi enteresan bir durum ortaya çıkartıyor. Kocaeli’nde az önce arkadaşımızın dile getirdiği gibi birçok etkinlik yapılmaktadır. Geçen ay akil insanların ilimize gelmesi ve protesto edilmesi üzerine sanki Kocaeli halkı bu süreci desteklemiyor gibi bir durum yaratılması hoş değildir. İki mesaj vermek istiyorum. Barış isteyenlerin bu sürece daha örgütlü ve istikrarlı bir şekilde sahip çıkıp, destek vermeleri gerekmektedir. Birde hükümetin seçmiş olduğu akil insanların yanlış anlaşılmasına izin verdiği kanısındayım. Geçen ayki toplantıda da belirtmiştim. Anayasa tasarısı yada CHP nin başta bu süreci desteklemesi daha sonra ise geri çekilmesi konuları neden akilleri ilgilendirsin. İktidar başta efelenerek, şimdi ise güvenlik sebebi ile akillerin toplantılara katılmaması kamuoyu tarafından izlenmektedir. Hükümetin tavrı ortadadır. Halbuki sorun özgürlükler sorunudur, demokrasi sorunudur. Toplumsal barışı sağlamak yerine toplumu geren söylemler şeyler yapılmaktadır.
5 / Behlül Metin: Herkese iyi akşamlar, insan hakları savunucuları derneği olarak barıştan yana olmamamız söz konusu değildir. ‘Bir insanı öldürmek, tüm insanları öldürmektir.’ Diyor Ayet-i Kerimede o açıdan insanların öldürülmemesi bizim içim önemlidir. Ocaklar sönmesin, anaların gözyaşı akmasın istiyoruz. Burada herkesin görüşü aşağı yukarı bellidir. Bu yüzden uzun uzun anlatmak yerine ortak bir görüş, uzlaşma alanı nasıl buluruz, bunu konuşmalıyız. Bizler inanıyoruz ki, halkımızda barıştan yana. Fakat bazı kesimlerin sesleri çok çıkıyor, çoğunluğu temsil ediyorlarmış gibi gösterilmek isteniyor. Fakat bunlar ufak bir azınlık. Konuşması gereken halkta susuyor. 90 senelik geçmişimizde, İstiklal mahkemelerinde halkımızdan 10 bin kişi idam edilmiş, Dersimde 14 bin kişi soykırıma uğramış. Başörtüsü konusunda, alevi yurttaşlarımızın yaşamış olduğu mevzularda olduğu gibi sesleri duyulmayan kesimlerde vardır, çünkü halk öyle bir sindirilmiş ki sesini çıkartmaya korkar olmuş. Barış sürecinde de farklı görüşler olacaktır. Elbette bu sürece karşı çıkanlar olacaktır, bu bizim için zenginliktir. Ama kendi düşüncesini, şiddetle ve nefret içeren söylemle karşı tarafa dikte etmek yanlıştır. Söyledikleri gibi barış olmasın, çözüm olmasın. Peki onlar karşı çıkmak dışında ne gibi bir öneride bulunuyorlar?, bize anlatsınlar. Bu sorunu nasıl çözmeyi düşünüyorsunuz, Hitler gibi gaz odaları mı kuracaksınız, yoksa Sırpların Boşnaklara yaptığı gibi katliam mı yapacaksınız, bu konuda düşünceniz ne, sorunu nasıl çözeceksiniz? Karşı tarafın söylediğini beğenemiyorsanız, bu şu anlama gelir ben ondan daha doğrusunu ve iyisini düşünüyorum. Tamam o zaman bu konuda sizlerin çözüm önerisi ne?. Karşı görüş bildirenlere sizlerin çözüm önerisi ne diye sorulduğunda bir yanıt alamıyoruz. Sizin çözüm önerilerinizi burada görüşürsek, daha yaralı bir toplantı olur düşüncesindeyim. Bu sebepten tüm taraflar konuşmalı, tartışmalı ve sürece katkı sunmalıdır.
6 / Medine Küçük: Şuan konuşmakta olduğumuz süreç bence iki yönlüdür. Devam etmekte olan süreç ve hükümet tarafından önümüze getirilen süreç olmak üzere, bu iki süreç birbiri ile birebir örtüşmemektedir. Devam eden bir çatışma ve ölüm sürecinin bir süreliğine sona ermesi sevindiricidir. Akil insanların bu sürece ne kadar katkısı olur, neyi değiştirir. Bizler tarafından pek algılanamamaktadır. Bu sürece girdik, fakat bu sürecin çizgileri yok, sınırları yok, yani karanlığa doğru yürüyoruz. Önemli olan akillerin bizleri dinleyip not alması mı? Yoksa Türkiye’de akan kana dur diyebilmemiz midir? Bunu düşünmeliyiz. Çünkü akillerin sürece verecekleri desteği ve etkisini hiçbirimiz bilmiyoruz. Kocaeli halkı olarak bu sürece direk müdahil olamayacağımız ortada ama bu süreci iyi takip etmeliyiz. Barışı savunan biri olarak, barışa karşı çıkan birinin görüşlerini dinlemek ve konuşmak, tartışmak isterim. Ama bir partinin söylemleri ya da TV programlarından değil. İkinci, üçüncü şahıslar yerine birebir birbirimizle iletişim kurmayı öğrenmeliyiz. Kocaeli olarak sürecin neresindeyiz, savaşın bitmesini istiyor muyuz? Yoksa doğuda insanlar ölmeye devam etsin mi? diyoruz. Hiç kimsenin bu konuda bir fikri yok. Bu sebepten bugün bu toplantı önemliydi. Kocaeli’nde bu anlamda ilk yapılan toplantı olması sebebi ile önemsiyorum ve katılan herkese teşekkür ediyorum.
7/ Ömer Faruk Gergerlioğlu: Bu akşam akilleri bekliyorduk, Akil İnsanlar`ın Kocaeli^ye gelmesi zararlı değil aksine faydalıdır. Akil İnsanlar`ın İç Anadolu Bölgesi sorumlarının aktardığı bir şeyi paylaşmak isterim. ‘Sayın Öcalan diyenle, katil Öcalan diyen aynı salonda birbirlerine tahammül edip, konuşabiliyorlar. Bunu gördüm demişti. Hepimizin kafasında ideolojileri var. Kimseye ideolojilerinizi terk edin demiyoruz. İdeolojilerimiz ile beraberce konuşmayı öğrenelim. Bursa`ya 3 kere giderlerken Kocaeli`ye sadece 1 kez gelmişlerdir. Ben Kocaeli halkının büyük çoğunluğunun barış istediği kanın akmamasını istediği kanısındayım. Ve bunun farklı algılanmasını istemiyorum. Akil insanların gelmesi önemli ama bizler akil ve makul insanlar olalım. Tüm kesimlerle ortak çalışma yapalım. Akiller ilk adımı attı. Bizlerde birbirine tahammül gösterebilen insanlar geniş kapsamlı bir çalışma yapabiliriz. Kimse cehennemin dibine gitmesin. Bu ülkede bu topraklarda kalalım. Kardeş kavgası sona ersin.Kocaeli barış konusunda bir sempozyum yapmayı başaramasın. Sizlere bu teklifi sunmak istiyorum. Herkese teşekkürler ediyorum.
8/ Yakup Gökçe: Bahri beye böyle bir toplantı gerçekleştirdiği için teşekkür ediyorum. İnsanların barışı istememesi için aklından zoru olması gerekir. Mondros Ateşkes Antlaşması, Sevr Antlaşması da birer barış antlaşmaları idi. Ama ne fedakarlıklar yapıldığını biliyoruz. 3 hafta önce akillerin toplantısında demiştim ki, ‘Burada bulunan arkadaşlar birbirimizi tanıyoruz ve az çok fikirlerimizi biliyoruz. Sizler bizlere neler anlatacaksınız, neler söyleyeceksiniz.’ ‘Başbakan diyor ki, silahsız gidecekler.’ ‘ Karayılan diyor ki, silahlarla çekilme olacak’ bizler burada neler konuşacağız. ‘Akillere gönüllü olarak bu işi yapıyoruz. Beş kuruş almıyoruz.’ Demişlerdi. O kadar gönüllüler ki, buraya gelemediler. Şunu söyleyeceksiniz, ya da söylemeyeceksiniz diyecekler ve tüm tepkileri siz alın diyecekler. Kandildeki, terörist başı 4 temel isteklerini sıralıyor. ‘PKK Türkiye’den çekilecek ama silahlı olarak, böylece demokratikleşme süreci başlayacak, Apo özgür bırakılacak, bunlar olmazsa olmazlarımız, bu şartların hepsi yerine getirilirse PKK silah bırakır.’ Diyor. Peki terörist başı ne diyor. Bebek katilide diyor ki, bunlar olmazsa 50 bin kişi ile savaş yeniden başlayacak, ben karışmam’ demektedir. Bugün bizlere deseler ki, şu şu şartlar altında anlaştık ve silahları bırakacaklar. Tabi ki bazı tavizler verilecek, ama bizlerde bize uyuyor, ya da uymuyor demeliyiz. Ama maalesef bunu diyende yok. Bu toplantıda şehit aileleri de olmalıydı. Kuşkusuz herkes barıştan yana ama asker, polis, bebek katilleri ellerini kollarını sallayarak ülkeyi terk etmemelidir.
9 / Orhangazi Ergin: Gerek Tevrat’ta gerek İncil’de, gerekse Kur’an-ı Kerim’de insanlar arası değersizleştirme ile insanlar arasında kan döküleceği yer almaktadır. Aslında mesele kürt meselesi değildir. Hem dindar laiklik, hem de dindar olmayan laiklik kavramları çatıştırılmak isteniyor. Dindar laikliğe baktığımızda Ortadoğu, Afrika ve Uzakdoğu’da mezhep çatışmaları yaşanmaktadır. Irk savaşları yaşanmıyor. Peygamberimizin güya söylemleri ile mezhep ırkçılığı yapılıyor. Türkiye’de bunun yansımalarını görüyoruz. Türklük üzerinden hareket edilerek, ırka dayalı ayrıştırma yapılmak isteniyor. Kürdüyle, Türküyle, lazıyla, dindarı ile dinsizi ile değer merkezli hareket etmeliyiz. Bugün sadece Fransa’da laiklik esnek bir şekilde uygulanırken, Türkiye’de laiklik en sert şekilde uygulanmaktadır. Aklımızı ve vicdanımızı merkeze koyduğumuzda yani insanı merkeze koyarak hareket etmeliyiz. Çözümün anayasadan geçeceğine inanıyorum. Anayasadan laiklik ilkesi kaldırılmalıdır. Diyanet ise mezhepsel baskı sebebi ile baskı yapmaktadır. Kemalizm ise toplumsal alanda baskı yapmaktadır. Bu sebepten anayasanın biran önce yapılması gerekmektedir.
10 / Numan Gülşah: Öncelikle hem bir KYÖD hem de DSP üyesiyim. Dün akşam akil insanların KYÖD den bir saldırı olacakmış o sebepten gelmiyoruz, demelerine bir anlam veremiyorum. KYÖD lüler son derece medeni insanlardır. Ve bu durumda ellerini değil, dillerini kullanmayı seçerler. Hani akil adamlar bağımsızdı. Kimseden emir almıyorlardı. 550 milletvekilimiz iş yapamıyor, birde 63 akil adam seçiliyor. Böylemi sürece katkı sunacaklar, davet edilen bir toplantıya katılmayarak mı? Bizler burada toplandık, herkes barışı istemektedir. Gelmedikleri için benim gözümde değerleri kalmamıştır. Bu kent 1700 yıllarda inanç ve düşünce özgürlüğünü serbest bırakan bir kanun çıkarmış ve tarihte hoş görü şehri olarak yerini almıştır. Bu kapsamda 13 Haziran da 2013 te tüm dünya burada olacaktır. Barışa kimse karşı çıkmıyor. Ama önünü arkasını görmemiz gerekir. Bu sürece barış yönünden destek veriyoruz. Ama bazı şeylere gözü kapalı eyvallah diyecek durumda değiliz. Teşekkürler.
11 / Davut Taştekin: Bismillahirrahmanirrahim diyerek başlamak istiyorum ki, bizlerin bu işleri hayırlı ve bereketli olsun. Kanın artık akmaması için Rabbimize duamızdır. Hem parti hem de dernek olarak süreci canı gönülden destekliyoruz. Kanın durması için bazı şeyleri sineye çekmemiz ve herkesin taşın altına elini koyması gerektir.
12 / Hayri Altınok: AKP ye güvenmiyorum. Barış konusunda da güvenmiyorum. Komşu ülkedeki savaşı destekleyen bir anlayış Türkiye’de barışın temsilcisi olamaz. Ben alevi ve kürt kökenli biriyim. Bu politikalar uygulanmaya devam ederse, Türkiye 1 yıl sonra kan gölüne dönecektir. Hepimiz barıştan yanayız. Ama bunun karşılığı Türkiye’nin bölünmesi olmamalıdır. Evet kan durmalıdır? Barışı kimle istiyoruz? Savaş tarafı kim? Bunlara baktığımızda ben özgürlük mücadelesi olduğuna inanmıyorum. İlk defa PKK ile 1978 de tanıştık. DEVSOL üyesi bir abimiz PKK gönül verdi. Ama yapılan yanlışları görünce çıkmak istedi. Ve 125 kurşunla öldürüldü. İşte PKK budur. Kendi çocuklarını, bizim çocuklarımızı önüne kim gelirse öldürür. Neden bir tane general öldürmediniz. Hani 12 Eylül’le hesaplaşacaktınız. Ama bizim evlatlarımızla hesaplaşıyorsunuz. Benim neslim 500 yıldır işkence çekiyor. Hep dağlardaydı. Ne zaman dağdan indi. Cumhuriyet ilan edildikten sonra indi. Benim atalarım şunu söyledi. ‘ İncin sende incitme’ dediler. Hacı Bektaş’ın güzel bir sözüdür. Barış için anahtar olmalıdır. Bu ülkede emperyalizm kolay yıkılmadı. Türküyle, kürdüyle mücadele edilerek yıkıldı. Şimdi de bizler bir bomba patlasa bir asker ya da sivil ölse, sokaklara inip kan dökülmesin diye bağırmalıyız. Teşekkür ederim.
13 / Hüseyin Gülseven: Herkesi sevgi saygı ve aşk ile selamlıyorum. Bu akşam konuşulanlardan ciddi anlamda irite olduğumu söylemek istiyorum. Neden diyecek olursanız. Savaş ve barış karşı karşıya getirilmemelidir. Bir tarafta savaş keskin bir kılıç, diğer tarafta barış sevgi ve hoşgörüdür. Buraya çıkan her arkadaş birini terörist, diğerini özgürlük savaşçısı olarak ilan ederse bir noktaya varamayız. Ben hem kürt, hem alevi, hem de solcuyum. Bu benim suçum mu? Akil insanlara da böyle anlamlar yüklersek yanlış yapmış oluruz. Kendimize yaşam hakkını tırnak ucu kadar görüyorsak, karşımızdaki içinde aynı düşüncede olmalıyız. Aksine birlikte yaşamak, birlikte yürümek mümkün değildir. Bu ülkenin kuruluşuna bakacak olursak, Türküyle, kürdüyle, lazıyla, çerkezi ile sunisi ile alevisi ile ciddi bir mücadele verilmiştir ve bugünlere gelinmiştir. 1.Mecliste beğenmediğiniz Kürtlere Seyit Rıza’ya muhtıra ve bölgesel yönetim verildi. Ama sonra darağacında astılar. Az önce arkadaşımız şehitlerden bahsetti. Doğusuyla batısıyla her yerde şehitlerimiz var. Bu süreçte insanların yaşadıkları travmalar ortadan kalkacak, ülkemiz ekonomik, sosyal ve kültürel anlamda kazanacaktır. Barışın iki tarafı var. Her şey bizim bilgimiz dahilin de olmayabilir. Bazı şeyler müzakere edilmelidir. Ama birbirimizi irite edici söylemlerden kaçınmalıyız.
14 / Zeki Canşi: Herkese iyi akşamlar. Toplantıda farklı görüşlerin bir arada olması sevindirici. Ben kürt bir anne ve babadan Ağrı’da dünya ya geldim. Bu Allah’ın yarattığı fitri bir şeydir. Kişileri doğum yeri, yaşadıkları yerle aşağılamak bence en büyük alçaklıktır. Bu sorun cumhuriyet tarihine ve öncesine dayanmaktadır. Ama şuan ete kemiğe bürünmüş vaziyettedir. Hem hükümet, hem de kandil ekseninde kabul görmüştür. Bizlere düşen kendi şahsı fikir ve görüşlerimizi bir tarafa bırakıp, barış için kardeşlik için ne yapabiliriz onu konuşmalıyız. Bizim en büyük eksikliğimiz empati kurmamaktır. Olaylara çok yönlü bir biçimde ele almalıyız. Türk’ün kürt ile bölüşemeyeceği hiç bir şey yoktur. Herkese hayırlı akşamlar.
15 / Zeki Koyun: Biz Türk, Kürt, Sünni, Alevi hepimiz kardeşiz. 1995 te askerde iken gazi olayları olmuş ve Sünnilerle, Aleviler karşı karşıya gelmişti. O zaman iki arkadaş birbirimize sarılarak, bizler kardeşiz demiştik. 2 yıl önce anlaşıldı ki, bu olayları yapanlar Ergenekoncularda başkası değilmiş. Birgün Nasrettin Hoca ve oğlu evde iken. Oğlu seslenmiş ‘ Baba evde bir hırsız var.’ Demiş. Hocada ‘öyleyse getir.’ Demiş. Oğul ‘ gelmiyor.’ Demiş. Hoca ‘o zaman sen gel’ demiş. Oğul ‘ salmıyor.’ Demiş. Fıkrada da olduğu gibi gün icraat günüdür. Şuan benim oğlum 19 yaşında ve üniversite okuyor. Okumasa seneye askerdi. Hakkari Şemdinli’de askerlik yaparken ayak ayak üstüne atıp, içim rahat diyebilecek miydim? ne pahasına olsun, bunu diyebilmeliyiz. Aynı şekilde nevruz bayramında bir kızcağız çıktı. ‘ Benim nişanlım dağda, abim askerde. Bunlar birgün karşılaştığında birbirlerine kurşun atacaklar, biri terörist diğeri şehit diye anılacak, bunu kim engelleyecek. Devletin bunu engellemesini istiyorum.’ Demişti.
Yunus Emre’nin dediği gibi ‘ Gelin canlar tanış olalım. Sevelim sevilelim. Dünya kimseye kalmaz.’ Noktasındayız. Ben bir şehit yakınıyım. Hala oğlum şehit düştü. Durumu içselleştirmeliyiz. Zaman icraat zamanıdır. Tabi ki bazı fedakarlıklar olacaktır. Doğuda da, batıda da ölende öldürende bizim kardeşimizdir. Birine şehit demişiz, diğerine terörist demişiz. Bizler ülkemizi seviyoruz. Bugüne kadar 435 milyar dolar silah tüccarlarına peşkeş çekilmiştir. Bu paralar ülkemizin güzel insanları için harcanmalıdır.
16 / Selman Gürpınar: Değerli sivil toplum örgütleri temsilcileri Akil insan statüsü kazandırılan insanlarla beraber toplantı ve fikir alışverişi için toplanmamız gerekiyordu. Ne yazık ki, başkanımın saydığı sebeplerden dolayı gelmediler ve bizleri dinlemeleri engellendi. Bu akillerle görüşme şansımız olabilseydi. Başbakan’a verilmek üzere bir mektup yazmıştık. Bunu sizlerle paylaşmak istiyorum. Barış süreci safsatası;
Sizler bu süreci ‘barış’ adı altında ‘barış süreci’ olarak tanımlıyorsunuz. Demek ki, bu sürecin birde ‘savaş’ boyutu vardı. Pekala bu savaş kimler arasındaydı? Sizlere soruyorum. Benim Diyarbakırlı komşum ile, partimin savunuculuğunu yapan doğu ve güneydoğu’da yaşayan partili arkadaşlarım ile herhangi bir savaşım, sorunum yokken siz kimlerle savaşıyorsunuz?
‘Savaş’ dediğiniz süreç doğu ve güneydoğuda yaşayan halk ile Türkiye’nin diğer bölgelerinde yaşayan halkın savaşı değildir. Savaş dediğiniz süreç, eli silahlı, eli kanlı, dirlik ve düzen karşıtı PKK terör örgütünü yok etmek için mücadele veren silahlı kuvvetlerimizin yürüttüğü operasyonlar sürecidir. Öyle ki, bu operasyonlar sürecinde mücadele veren, şehit ve gazi olan binlerce askerimizin polisimizin içinde o bölgede doğmuş büyümüş doğu ve güneydoğulu vatandaşlarımızda vardı. O bölgede köy halkını PKK ya karşı koruyan, savunan köy korucularımız vardı. Şimdi söyleyin doğu ve batı arasında olmayan bu savaşın ‘barışı’ kimler arasında yapılıyor. Bu süreç çözüm süreci değil, ABD’nin planladığı ‘Büyük Ortadoğu Projesi’nin tamamlanma süreci’ Dir.
ABD’nin orta doğu topraklarında izlediği politikanın adı herkesin bildiği gibi ‘ Büyük ortadoğu projesi’ dir. Bu proje ile ortadoğuda Amerika’nın kontrolünde ve güdümünde hükümetler kuruluyor ve devletler yönetiliyor. Bu proje kapsamında 1. Ve 2. Körfez savaşları yapıldı, milyonlarca insan öldü. Amerika Irak’a doğrudan müdahale etti. Amerika Libya’ya Afganistan’a Pakistan’a ve diğer Ortadoğu ülkelerine NATO aracılığı ile müdahale edip oradaki ulus yapıları altüst etti. Mısır ve Suriye’de yaşayan insanlar birbirleri ile savaşacak duruma getirildi. Bu müdahale neticelerinde bu topraklarda milyonlarca Müslüman yaşamını yitirdi. Bugün İran hariç Ortadoğu topraklarında Amerika’nın üst edinmediği ülke kalmadı. Bugün sıra Türkiye’ye gelmiştir. Türkiye’de gerçekleşen ‘çözüm süreci’ Türk ulus devletinin yıkılarak, doğu ve batıda yaşayan halkın yaşam kurallarını, ekonomilerini ve topraklarını ayırma tehlikesi doğurmuştur. Bu süreçte yaşananların mimarı ABD’dir. Bu sürecin uygulayıcısı olduğunu düşündüğümüz Sayın Başbakan kendi ağzı ile ABD’nin bu projesinin eş başkanı olduğunu deklare etmiştir.
Terör örgütü PKK nın ‘gerilla’ adıyla terör örgütü lideri Apo’nun ‘imralı’ adıyla yukarıda anlattığımız BOP projesi Türkiye uygulamasının ‘çözüm süreci’ adıyla anılması tesadüf değil, psikolojik harekattır. Yüce Türk Milletinin ‘Yüce Türk değerlerini’ koruyucu tavrı, hükümetin bu politikasına engel olmaktadır. Bu aşamada hükümet üzerindeki yükü hafifletmek ve sorumluluğu üzerinden atmaya çalışmak niyetiyle ‘akil insanlar’ adını verdiği 63 kişiden ibaret topluluğu halkın karşısına sürmüştür. Ülkenin dört bir yanına giden akiller, halka ‘barış istiyor musun? İstemiyor musun? Gibi basit sıradan ve sanki kavga eden iki kardeşi barıştıracak bir eda ile adeta alay edercesine soru sormaktadırlar.Sonuç olarak yukarıda anlattığımız ‘Büyük Ortadoğu Projesi’ ni sahiplenip, yürüten bir tarafta ABD güdümünde hükümet ve hükümet yanlıları ile diğer tarafta eli silahlı ve eli kanlı terör örgütü mensupları ve yandaşları barışsever ve mazlum, Atatürk’ün bağımsızlık ilkesine gönülden bağlılık duyup bu sürece yani BOP projesine engel olmaya çalışanlar ise faşist ve savaş isteyen gruplar olarak adlandırılmaya başladı. Bizler Türkiye üzerinde oynanan emperyalist ülkelerin oyunları karşısında 63 akil adamın 63 adet aklı yerine Türkiye’de yaşayan 75 milyon vatandaşın ortak aklının ürettiği ortak politikalar ile mücadele etmeyi tercih ediyoruz. Bu konuşmayı bu toplantıya katılan 19 arkadaşım adına yaptım. Sabrınız için teşekkür ediyorum. Herkese iyi akşamlar.
17 / Mehmet Alçınkaya: Süreçle ilgili olarak görüşlerimizi daha önceki toplantılarda belirtmiştik. Bu toplantıda akil insanlarda olmalıydı. Tüm taraflar bir arada tartışabilirdik. Mesele şu karıncanın yangına su taşıması gibi bizlerde 30 yıldır bu yangını söndürmek için mücadele vermekteyiz. Hem Devlet, hem de PKK artık savaşla bir yere varılmayacağını anlamıştır. Sayın Öcalan bu fark etmiş ve demokratik siyaseti önermiştir. Kocaeli’nde ve Türkiye’nin 81 ilinde ölmeyen kalmamıştır. Ya statükoya teslim olacağız, Irak ve İran dan beter olacağız. Ya da statükoya direnecek, değişecek ve kardeşçe yaşayacağız. Şunu açıkça belirtmek istiyorum. Kürtler ayrılmak ayrı bir devlet kurmak istemiyorlar. Birlikte kazandığımız topraklarda birlikte yaşamak istiyoruz. Bizler İstanbul’u da, Kocaeli’ni de başkalarına bırakmayız. Bizler anadilde eğitim istiyoruz. Çağdaş ülkelerde farklı dilleri yaşatmak için yatırımlar yapılıyor. Neden ülkemizde de olmasın. Biz yasaklara karşıyız. Onurlu bir barış istiyoruz. Kimsenin kimseyi inkar etmediği, bir barış istiyoruz. Sayın Gergerlioğlu’na katılıyorum. Bizler üzerimize düşen görevi yerine getirmeliyiz. Herkese iyi akşamlar.
18 / Alaattin Enül: Şehit ailelerinden bahsedildi. Bu sebepten konuşmak istedim. Ben Bingöl’lüyüm. 1993 te asker köyümüzü boşalttı ve ilçeye taşıdı. Aynı sene yeğenimin elinde bomba patladı ve öldü. Ben buradan cenazeye gittiğimde. Kontrol noktasındaki asker bana ‘neden geldin gömerlerdi.’ Dedi. Ateş düştüğü yeri yakıyor. Olay yerine gitmek istedim, engellendim. Buradaki arkadaşlara soruyorum. Benim 12 yaşındaki yeğenimi kim öldürdü? Ben kimden hesabını soracağım. Elimi barış için herkese uzatıyorum. Başka çocuklar ölmesin.
19 / Medine Küçük: Savaştan dönen ya da dağdan inen gençlerimizin nasıl etkilendiklerini ve toplumun nasıl etkilendiğini görmezden geliyoruz. Sadece ölenler için değil hayatta kalanlar için sürecin devam etmesi gerekmektedir.
20 / Emrah Durmuş: Ben süreci şöyle buluyorum. Görüşmeler var. Hükümet tarafından destekleniyor gözüküyor. Gelişmelere bakıyoruz, insanlar umutsuz. Süleyman Demirel’in bir sözü vardı. ‘ 30 bin kişinin katili Apo demek yanlıştır.’ Demişti. Bunların 10 bini asker ve sivillerden oluşuyordu. Demek ki kalan 20 bini yani örgütün kandırdığı çocuklarımızı Devlet öldürmüş olmuyor mu? Kürtler ne istiyor. Eşitlik, özgürlük ve adalet istiyorlar. Kendileri için değil herkes için bunu istiyorlar. Geçenlerde burada çingenelerin barakaları yıkıldı. Hangimizin içi sızladı. Herkesi kendimiz gibigörmeliyiz. Türk çocuğu ile kürt çocuğu eşit şartlarda eğitim görmelidir. Mevlana’nın bir şiiri ile bitirmek istiyorum.
Müslümanlığın, yavurluğun dışında bir ova, Bu ovada sevdanız gizlice uzar gider, anlayan var mı? Usulca başını koy. Ne kafirliğe yer var. Ne Müslümanlığa…
21 / Aydın Kaboğlu: Akil heyeti beni ilgilendirmiyor. Neden nerseniz, gelmek isteselerdi, burada olurlardı. Bir AKP li olarak bu iddaaları soracağım. Bu süreçte alevi-sünni çatışması yaratılmak isteniyor. Yaşanan olaylarda provakatörler olduğunu düşünüyorum. Bir hareket var. Ve Kocaeli’ndeki stk lar ve halk ne yapmalı. Kocaeli bir Türkiye bir mozağidir. Kocaeli olarak bu sürecin daha iyi ilerlemesi için neler yapabiliriz, bunları konuşmalıyız. Türkçe konuşmaktan mutluyum. Ben lazım ama benim dilim Türkçe’dir. Amaç ülkeyi karıştırmaktır. Dünya’da mezhep savaşları yoktur, çıkar savaşları vardır. Herkese teşekkür ediyorum. Kimsenin zamanını almak istemem. İyi akşamlar.
ÖNERİLER
1 /
ORTAK SONUÇ
1 /
DEĞERLENDİRME
İLETİŞİM
SİVİL TOPLUM İLE
78 Sivil Toplum Kuruluşlarına yazılı, e-mail ve telefonla davetler yapıldı.
MİLLETVEKİLLERİ İLE
Milletvekillerine telefon ve e-mail yolu ile davetler yapıldı.
MEDYA İLE
12 basın yayın kuruluşuna e-mail yolu ile toplantı bildirildi. 4 basın mensubu katıldı.
DEĞERLENDİREN KİŞİ
Bahri Odabaş – KkMM Girişimcisi
10.05.2013 Kocaeli kMM Toplantı Tutanağı
previous post