YER: Büyükşehir Belediyesi Fırat Toplantı Salonu
TARİH: 10 Mart 2018
KATILIMCILAR
DERNEK, VAKIF VE GİRİŞİMLER
1 / Sakatlar Derneği (Ali Haydar Koyun)
2 / Arguvan Bozan Köyü (Hasan Öztürk)
3 / Önder İmam Hatipliler Derneği (Mustafa Baştürk)
4 / Alevi Eşit Yurttaşlık Derneği (Erdoğan Ünverdi)
5 / Birlik Vakfı (Sevil Ergül)
6 / Kamer Vakfı (Tuba Karabay)
SENDİKALAR
1/ Eğitim Sen (Kamile Kaya)
2/ Ulaştırma Memur Sen (Doğan Tunç)
KANAAT ÖNDERİ VE BİREYLER
1 / Semra Karakaya
2 / Ferman Salmış (Eğitimci)
KATILAN MİLLETVEKİLLERİ
Katılan Olmadı.
BELEDİYE BAŞKANLARI
Katılan olmadı.
MESAJ YOLLAYANLAR
Yok
MEDYA
Katılan olmadı.
MODERATÖR
Tuba Karabay
KONULAR
GENEL KONU: Erkek Şiddeti; Türkiye’de Kadın ve Çocuğun Yeri
KONUŞULANLAR
1 / Tuba Karabay Kadın hayatın merkezi ama aynı zamanda şiddetin odağı. Kadına yönelik şiddeti yıllardır konuşuyoruz ama çok küçük bir yol alabildik sadece. Kadın daha doğmadan önce başlıyor ayrımcılık. Kız çocuk mu erkek çocuk mu diye başlıyor tartışmalar, pembeler, maviler diye ayrıştırılıyor, daha sonra eğer evde erkek çocuk varsa, erkek çocuktan ayrı bir hayatı oluyor. Sürekli onun hayatı yasaklar ve günahlarla çevriliyor. Bazen eğitim hakkını kullanamıyor, bazen çocukken evlendiriliyor. Bazen hiç tanımadığı, sevmediği bir insanla evlendiriliyor, bazen boşanmak istediği için öldürülüyor, bazen şiddete boyun eğerek evliliğini devam ettirdiği için öldürülüyor. Dolayısıyla biz kadın şiddetinin temelini belli bir başlık altına sığdıramıyoruz. Her kadın şiddeti farklı bir temele dayandırılıyor. Belki de bunun için şiddete çözüm bulamıyoruz. Toplum olarak kadın hakları konusunda bilinçlendiğimizi düşünüyorum; sadece fiziksel şiddeti şiddet olarak değerlendirmiyoruz, duygusal şiddeti, ekonomik şiddeti, çalışma hayatındaki şiddeti de tanımaya başladık. Kadının Türkiye’deki durumu, Malatya’daki durumu ve dünyadaki durumu birbirinden çok farklı değil. Kadınlarla ilgili en büyük sorunlarımızdan biri eğitim hakkını kullanmak, yüksek eğitim görebilmek. Aynı eğitimi görse ve aynı işi yapsa dahi erkeklerden yüzde yirmi daha az para kazanıyor. Haberlere şiddet dışında sadece yüzde yirmi bir oranında konuk olabiliyor. İş güvenceleri yok, genelde aile işinde çalıştığını görüyoruz. Dünyada hala 54 ülkede kadınlara yönelik ayrımcı yasalar var. Hala namus savunmasının olduğu ceza yasaları var. Karar verme mekanizmalarında kadınlar neredeyse yok denecek kadar az, parlamentoda kadınlar temsil edilemiyor. Bizde parlamentoda %14-15 lere çıktı bu olumlu, belediyelerde temsil binde %56 oranında. Şiddet olayına gelirsek; kadınların hayatlarında en az bir kez dövülmüş, cinsel ilişkiye zorlanmış ya da hayatı boyunca kötü davranış ve kötü muameleye maruz kalmış. Çocuğa yönelik istismar konusunda da aynı şey söz konusu. Genelde aile içinden ya da tanıdıklardan biri bize şiddet uyguluyor. Bölge, kültür, köken, eğitim durumu, ekonomik durum ne olursa olsun ne yazık ki bu durum değişmiyor. Özellikle ensest vakalarına eğitimli kesimde de çok rastlanıyor. Kadına yönelik şiddette de öyle, eğitimli kesim daha çok gizleme ihtiyacı hissettiği için görülmüyor. Şiddeti önleyebilme konusunu hep ihmal ettik; yetişkinleri ve çocukları eğitmeği ihmal ettik. Şiddetsiz bir hayatı nasıl yaşarız konusunda hiç kimseyi eğitmedik. Dolayısıyla da şiddet olayları yaşandı ve biz arkasından çözüm üretmeye başladık. Cezalandırarak da bir çözüm üretemedik. Şiddet olayı ortaya çıktığında biz öncesinde ve sonrasında ne yaptık, suçlu olarak kimi bulduk, karşılaştığımız problemleri kim bize yarattı? Çocuğun fiziksel şiddete karşı da korunması lazım. Fiziksel şiddeti uygulayan anne veya baba ve biz anne ve babaya sınırsız bir velayet hakkı tanıyoruz. Hala ataerkil ve erkek bakış açısıyla yasalar hazırlıyoruz, hala erkek bakış açısıyla uyguluyoruz. Bizim zihniyetimizin toplumun en temelinden başlayarak değişmesi gerektiğini düşünüyorum. Biz bu sorunu ancak çocukları eğiterek çözebiliriz. Ensestin ceza yasalarından çıkması 2007’ye dayanıyor. 2007 öncesinde Tck’da bir suçtu ancak ensetle ilgili yargılama çok azdı. Dolayısıyla bizim ülkemizde ensest yok dediler, biz ensesti çıkaralım da çocuk istismarı ile ilgili zaten bir hükmümüz var ve burdan yargılama yapılsın dediler. Biz ensesti yasadan çıkarınca ensestle ilgili algı da yok olmaya başladı, insanların buna dikkati de dağıldı.
2 / Sevil Ergül Çözüm için neler düşünebiliriz diye baktığımda; cezaların caydırıcı olmadığı, istatistiksel olarak idamın dahi caydırıcı olmadığı görülmektedir. Örneğin birisi karısını öldürdüğünde “aferin namusunu kurtardın” diye methiyeler diziliyor yani toplumsal bir kabul de var. Bu durumların ancak insanların ifşa edilmesi yoluyla önlenebileceğini düşünüyorum. Mahkemelerde de görüyoruz adamların yüzleri kapatılıyor, isimleri yok, baş harfleri yayınlanıyor sadece. Asıl o insanı herkes tanımalı ki önlem alsın. Yine şiddet uygulayan kişileri kınama, iletişime geçmeme, o kişilerle alışveriş yapmama, görülmeme gibi şeyler yapılabilir. Kadınların susma nedenlerinden biri de toplumsal baskılar, karşılıklı kan davalarının yaşanmaması ve sevdiklerine zarar vermeme gibi nedenlerle oluyor. Tüm suç erkekte diye de düşünmemek lazım, kadın da kadını kısıtlayabiliyor. Evlenmenin ve çocuk sahibi olmanın de bir ehliyet ve izinle olması gerektiğini düşünüyorum. Bir eğitim verilecekse bunun evlilik öncesi olması gerektiğini düşünüyorum.
3 / Kamile Kaya Ensestin gizlenmesinin temel nedeni, devletin bütün yasal politikasında kadını, çocuğu ya da ailenin herhangi bir üyesini değil de aileyi kutsayıp ve aileyi korumaya yönelik olmasındandır. Sosyal politikaların içinde olduğu bir bakanlığın isminde “kadın” yok. 2007’de ensest ilişkinin ceza hukukundan çıkmasının sebebi de bu. Ensest ceza hukukunda yer almıyorken bizim kadına yönelik şiddeti, çocuğa suistimali ve tecavüzleri konuşmamız abesle iştigal. Ceza caydırıcı değilse, eğitimin asli bir etkisi olmuyorsa her halde doğa üstü güçlere inanmak lazım. Ama ben yine de eğitimin uzun vadede etkili olabileceğini düşünüyorum. Toplumdaki şiddet algısı, kamufle etmeye çalışmak, dillendirmekten kaçınmak yönünde. Kadına şiddetin ve çocuğa karşı istismarın bu kadar göz önüne gelmesinin en büyük nedeni medyadır. Kadın cinayetlerinin sayısal verinin üstünde olduğunu düşünüyorum. Geçen hafta içerisinde ilimizde işlenen kadın cinayeti yerel medya dışında pek yer etmedi. Toplumun eğitilmesi bilgilendirilmesi gerekir, az da olsa cezai müeyideden ümidimizi kesmememiz lazım.
4 / Erdoğan Ünverdi Kadına ve çocuğa yönelik şiddetin nedenlerinin araştırılması gerekir. Erkek egemen toplumda kadının statüsü “eksik” gibi bir algı yerleşmişti. Bu algı nasıl yerleşmiş iyi irdelemek lazım; üretimdeki yeri konusunda mı acaba? Evliliklerde aşk evliliğinden öte daha çok çıkara dayalı evlilikler yapıldığını görüyoruz. Kadın evden çıktığında şu anlayış var; evden çıktın ancak ölüm seni bu eve getirir ya da gelinlikle çıktın kefenle döneceksin. Bu durumda kadın ne yapacak? Aile içerisinde kadının eşit ilişkisi yoktur ve kadın erkeğin malı olarak görülüyor. Daha feodal değerlerle yaşıyoruz. Feodal yapıdan çıkıp çağdaş ve demokratik sisteme geçmediğimiz sürece kadın-erkek eşitliğini sağlayamayız, kadına ekonomik özgürlüğünü vermediğimiz ve devlet olarak korumadığımız sürece sorunu çözemeyiz. Kadının arkasında kamu gücü yok. Cinsel suçları ifşa etmek önemli. Toplum olarak çok duyarsısız, toplumsal tepki de önemli. Mağdurun yanında olduğumuzu göstermemiz, olaya insan hakları bağlamında bakmamız ve çözümü orada aramamız gerekiyor.
5 / Doğan Tunç Şiddetin sebeplerine bakmak gerekir ki çözüme öyle ulaşalım. Şiddetin nedenlerine baktığımızda; ülkemizde kişi başına düşen gelir seviyesinin yükselmesi lazım. Aile eğitimlerinin tüm ülkede verilmesi gerekir. Toplum olarak suçluyuz; kız çocuklarımızı iyi eğitemiyoruz. Bunun acısını o kız çocuğu anne olduğunda erkek evladını eğitme konusundan yetersiz kaldığında yaşıyoruz. Burada da kadınların yetersiz eğitildiğini düşünüyorum. Geleceğin anneleri olarak toplumda kız ve erkeklerin yetişmesinde yüzde doksan gibi bir oranda babadan daha etkili olan annedir. Eğitimlerde “ahlak” konusu iyi anlatılmalı, haklar konusu ve helal-haram konusu, adalet ve vicdan duygusunun yeni nesillere çok iyi verilmesi gelecekteki bu tür olayların daha fazla azalacağını düşünüyorum. Ayrıca kanunların caydırıcı olması gerekir.
6 / Semra Karakaya Eğitimli kadın derken eğitimsiz kadınları sanki “gel bana tecavüz et, gel bana şiddet uygula” mı diyor Böyle bir şey olamaz. Bana göre erkeklerde çok ciddi problem var ve erkeklerin çok iyi yetiştirilmesi gerekir. Suçun bireyselliği diye bir şey var ama bu suç toplumdan bağımsız değil. Suçluyu ifşa edelim derken mağdur hiç düşünülmüyor, onun psikolojisi ne olacak? Yasalar var ancak uygulayıcılarda çok ciddi sorunlar var. Her kesimde kadın şiddet maruz kalıyor ama susuyor. Bunun sebebi ne?
7 / Ali Haydar Koyun Toplum olarak hepimiz suçluyuz aslında. Tüm konuların başında eğitimsizliğimiz geliyor. Eğitimi verecek kişilerde de sorunlar var. Gücü gücüne yetene şiddet uyguluyor fiziksel şiddeti, istismarı biri diğerine uyguluyor. Medyadaki olaylar acaba şiddeti artırıyor mu? Şiddet, taciz, ensest olaylarında adalet ve hukuk sistemimizin çöktüğünü görüyorum. Kadın programlarını izlediğiniz zaman insanlar adaletten, hukuktan çözüme ulaşamayınca o programlara başvurup suçluyu yakalamaya ve deşifre etmeye çalışıyor. Erkekleri eğiten annelerimiz olduğuna göre kadınlara daha fazla iş düşüyor ama erkeklerin de eğitilmesi lazım. Medyada bazı din adamlarının ya da etkili kişilerin yaptıkları konuşmalar örneğin altı yaşındaki çocuk evlenebilir, asansörde bulunursa talihsiz şeyler olabilir gibi şeyler konuşuluyor ve bu konuşmalar topluma bir şekilde yansıyor. Son yıllarda sadece kadına ve çocuğa yönelik değil, engelli insanlara yönelik şiddette artış olduğunu görüyoruz. 2008’den 2015 yılına kadar kadın cinayetlerine baktığımızda; 2008’de 66 kadın, 2009’da 120 kadın, 2010’da 199 kadın,2011’de 125 kadın, 2012’de 141, 2013’de 226 kadın, 2014’te 286 kadın ve 2015’te 104 kadın olmak üzere 1307 kadın canice şiddete uğramış, dayak yemiş, işkence görmüş,taciz edilmiş, tecavüze uğramış ve birçoğu da öldürülmüş. Bunların büyük kısmının ismi dahi hatırlanmıyor. Cansu Kaya, Münevver Karabulut gibi medyaya yansıyınca hatırlıyoruz ve ne yazık ki olayı yapanlar da bizim aramızda oturarak üzülüyordur. Bu çözüm değil. Öldürenler hep içimizdeki insanlardan biri. Hangi amaçla olursa olsun kendimizden bir parça öldürmüş olduk. Bizler sustukça daha çok kadın bu vahşete maruz kalacak. Onlarla birlikte insanlık ve insanlığımız ölüyor. Ceza kanunlarımızın yeniden elden geçirilip düzenlenmesi gerekiyor.
8 / Mustafa Baştürk Kadını bireysel anlamda güçlü kılmalıyız. Kadına şiddet, taciz vakalarında kadını güçlendirmenin alt yapısının hazır olmadığını görüyoruz. Biz yeni gelişen ve büyüyen bir ülkeyiz. Hazır olmadığımız için bu aksamalar yaşanıyor. Bu durumun eğitimle çok da alakalı bir durum olmadığını düşünüyorum. Aile içerisinde çok ciddi yetiştirilmiş insanların şiddet uygulamayacağını düşünüyorum. Kötülük yapan insanlar aklıyla hareket eden insanlar değildir. Kadına yönelik şiddet ve çocuk istismarı konusunda her siyasi görüş kendine göre fikir beyan ediyor. Halbuki burada sivil toplum örgütlerinin ortaya çıkması lazım. Kadın örgütleri veya çocuk istismarının önlenmesi için bir tasarılarının olması lazım. Ceza almadıkları sürece bu vakalarda artış olacaktır. Kadın ve çocuk zarar gördüğü müddetçe hepimiz ölüyoruz aslında. İslam adına konuşan bazı hocalarımız çok ciddi hatalar yapıyorlar. Kadın konusunda yaptıklarının yanlış olduğunu ve bu konuşmaların kimseye fayda getirmediğini, toplumsal olarak bizi şiddete ve kadına karşı küçümsenecek bir duruma düşürdüğünü erkeklerin fark etmeleri lazım.
9 / Ferman Salmış Şiddet daha görünür hale gelmeye başladı. Bu görünürlüğün iki boyutu var; bu vakaların yaygınlaşması konusunda bu görünürlük olumsuz bir etki yapıyor tıpkı uyuşturucu ile mücadele gibi her yere pankart vs. asıldığında insanlar daha fazla merak etmeye başlıyor. İşin bu görsellikle yürümemesi lazım farklı bir ifşa bence. İkinci olarak da.okuldaki eğitimin kişiye etkisi %25’lerde fakat televizyon, sosyal medya vs. %70 oranında bir etki yaratıyor. Dizilerde özellikle şiddet konusu olağanlaştırılıyor. Bu tip konularda etik kurulu gibi benzer bir yapılanmanın oluşması gerektiği kanısındayım. Zihniyeti nasıl yönlendirirseniz öyle gelişiyor. Bilinç altları, kültür, inanç kodları, çarpık kentleşme, ekonomi, siyaset her şey bunun içinde. Savaşlarda en çok kadın ve çocuklar tecavüze uğrayıp öldürülüyor ama savaş çığırtkanlığı yapanlar “kadına şiddete hayır” diyor. Kadın Cinayetlerini Durduracağız platformunun verileri var 2017’de 409 kadın cinayeti var, 387 çocuk cinsel istismara uğramış, 332 kadına cinsel şiddet uygulanmış. Şiddeti bir kültür haline getirirseniz bu sadece kadına yönelmeyecektir. Bir de zihinsel bir problemimiz var; biz kadına bakarken cinsel bir meta olarak bakıyoruz, insani bir kimlikle bakmıyoruz. Cinsiyet ayrımcılığı büyüdükçe bizlerin çok doğru temas etmesi ve konuşma şansı kalmayacak. Bütün bunların bir gözden geçirilmesi ve güncellenmesi gerekiyor.
DEĞERLENDİREN KİŞİ
Semine Dengeşik
Malatya kMM