Yer: Point Hotel (Beyoğlu Belediyesi ev sahipliğinde)
Tarih: 10 Ocak 2010
Katılımcılar:
a. Hukuk Kurumları:
1. Çağdaş Hukukçular Derneği (Güray Dağ)
2. Hukukçular Derneği (Yasin Şamlı)
3.Uluslararası Hukukçular Birliği / Türkiye Gönüllü Teşekküller Vakfı (Necati Ceylan)
b. Basın Kurumları:
1. Bağımsız İletişim Ağı (Tolga Korkut)
2. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (Zafer Atay)
3. Türkiye Gazeteciler Sendikası (Yıldırım Boran)
c. Akademi Çevreleri:
1. İbrahim Kaboğlu – Prof. Dr. Marmara Üniversitesi
2. Toktamış Ateş – Prof. Dr. Bilgi Üniversitesi
3. Murat Yanık – Doç. Dr. İstanbul Üniversitesi
4. Olgun Akbulut – Yard. Doç. Dr. Kadir Has Üniversitesi
d. Dernekler, Vakıflar (Politika ve Hak Temelli):
1. Helsinki Yurttaşlar Derneği (Özlem Dalkıran)
2. İnsan Hakları Derneği (Gülseren Yoleri)
3. Sosyal Demokrasi Vakfı (Erol Kızılelma)
4. Toplum ve Hukuk Araştırmaları Vakfı (Selim Okçuoğlu)
5. Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı (Ebru İlhan)
e.Girişimler:
1. Düşünce Suçu(!?)na Karşı Girişim (Şanar Yurdatapan)
2.10 Aralık Hareketi (Şerdil Odabaşı)
3. Demokrasi ve Özgürlük Hareketi (Yaman Yıldız)
4. Genç Siviller (Ragıp Soylu)
5. Özgürlükçü Sol Hareket (Cahit Torun)
f. Kapatılan Partilerden Tanıklar
1. CHP (Murtaza Çelikel)
2. MNP, MSP (Hasan Aksay)
Katılan Milletvekilleri:
Burhan Kuzu (Adalet ve Kalkınma Partisi)
Çetin Soysal (Cumhuriyet Halk Partisi)
Ufuk Uras (Barış ve Demokrasi Partisi)
Belediye Başkanları: Ahmet Misbah Demircan (Beyoğlu Belediyesi)
Moderatör: Gürkan Zengin
Gözlemciler:
Uluslar arası Af Örgütü (Avi Haligua)
Barış ve Demokrasi Partisi (Hüseyin Barış)
Barış ve Demokrasi Partisi (Dursun Yıldız)
Hak ve Özgürlükler Partisi (Mahmut Döğer)
Liberal Demokrat Parti (Hasan Kulaksız)
Diğer Katılımcılar: Çeşitli sivil kuruluşlardan ve halktan toplam 70 izleyici/gözlemci katıldı.
Medya:
Anadolu Ajansı
Cumhuriyet
Samanyolu TV
Zaman
Konular: DTP, Parti Kapatma ve Anayasa Mahkemesi
Konuşulanlar:
Hasan Aksay (Kapatılan MNP ve MSP): Parti kapatmalar konusunda sadece hukuka ve mahkemelerin eksikliklerine vurgu yapmak yeterli değildir. Batı demokrasisi değerleri millet iradesine karşı geliştirilmiştir. Hâlbuki dünya bugün geldiği noktada çok daha ileri bir demokrasiyi hak etmektedir.Bugün Anayasa Mahkemesine adeta kanun yapma yetkisi tanınmıştır. Milli Nizam Partisinin kapatılması döneminde yasal hükümler yasal hükümler ilgili partinin kapatılmasına müsaade etmediği için Anayasa Mahkemesi öncelikle bu maddeleri iptal etmiş sonra da partiyi kapatmıştır. Bu nedenle parti kapatmaların önüne geçilebilmesi için Anayasa değil Anayasa Mahkemesi’nin işleyişi, yapısı ve üyelerinin değiştirilmesidir.
Murtaza Çelikel (Kapatılan CHP): Partileri liderler kurmakta ve tüm işleyiş liderlerin inisiyatifinde yürümektedir. Liderlerin istemediği adaylar seçilemediği gibi onların iradesinin hilafına bir icraat yapılması mümkün değildir. O yüzden bugün için parti kapatmalar bizim değil liderlerin sorunudur. Bu nedenle öncelikle Siyasi Partiler Yasası ve yüzde 10’luk seçim barajı değiştirilmelidir. Baraj %5’e indirilmelidir. Siyasi partiler özelleştirilmeli, halk artık partilerin kiracısı değil ev sahibi olmalıdır.
Mukadder Başeğmez (Saadet Partisi): Biz 1946’dan itibaren bir oyun oynuyoruz ve zaman içerisinde bu oyunun kurallarını öğrenmeye çalışıyoruz. Prensip olarak herkesin özgürce ve rahatlıkla siyaset yapmasını isterim. Ama DTP’yi, Öcalan bir cümleyle kapatabilirdi, bu durumda demokratik hassasiyetlerimiz nerde kalırdı? Ben 3 defa partisi kapatılmış bir gelenekten geliyorum. Partiler kapatılırken kendimizi kandırıyoruz. Hiçbir şeyin kapatıldığı yok tabelalar değişiyor. İçinde “hayır” deme / muhalefet etme imkânı olmayan parti, dernek, vakıf, tarikat, cemaat ne varsa kapatılmalıdır.
Azad Sağnıç (Hak ve Özgürlükler Partisi): Hak-Par, Kürt halkının özgürlüğü ve Kürt sorununun demokratik temelde çözülmesi için yola çıkmış bir Kürt partisidir. Ama bu meseleleri Türkiye halklarıyla birlikte çözeceğimiz için HAK-Par aynı zamanda bir Türkiye partisidir. Bugün Türkleri sadece AKP, Kürtleri sadece DTP’nin temsil ettiği bir tabloya sıkıştırılmak isteniyoruz. Türkiye tarihinde darbe ürünü olmayan hiçbir anayasa yoktur. Aynı şekilde Anayasa Mahkemesi de 1961 anayasasının ürünüdür. AKP kendisi kapatılmaktan kıl payı kurtulmuş bir parti olmasına rağmen DTP hakkında verilen kararın yanlışlığını kerhen söylemiştir. Yeni bir demokratik anayasa yapılmaksızın toplumun hiçbir kesimi mutlu olmayacaktır.
Feyza Geçmen (Liberal Demokrat Parti): Partisi kapatılmanın eşiğinden dönmüş bir iktidar partisi ile yönetilmekteyiz. Anayasa Mahkemesi başkanı AKP hakkındaki kararı açıkladıktan sonra konu ile ilgili olarak gerekli yasal düzenlemelerin yapılması için çağrı yapmıştır. Ancak hiçbir değişiklik yapılmadı. Halkın gerçek şekilde temsil edilmediği bir parlamenter sistemin sonuçlarını yaşıyoruz. Anayasa Mahkemesinin gerekliliği tartışılamaz. Bugün yasama ve yürütmenin iç içe olduğu bir ortamdayız. Bu nedenle bizim bugün güvenebileceğimiz tek kurum yargıdır. Anayasa Mahkemesinin üyeleri sürekli olmalı ve seçilen iktidarlara göre değişmemelidir.
Hüseyin Güngör (Yeşiller Partisi): Bir toplumsal sözleşme olan anayasada tüm toplum kesimlerinin yansıtılması gerekir. Tüm anayasalarımız tabandan gelen bir toplumsal sözleşme olmaktan ziyade ilgili iktidarların çıkarına göre yapılmıştır. Bugün 12 Eylül anayasası ile yönetiliyor olmamız ve Türkiye tarihinden bu yana aşağı yukarı 25 siyasi partinin kapatılmış olması hukukun ihlali ötesinde ayıptır ve bu ayıbın sorumluluğu parlamentoda temsil edilen siyasi partilere aittir. Bütün farklı görüşlerin farklı olma hakkına saygı duyulan bir anayasa yapılmalı ve devleti vatandaşın hizmetinde gören bir anlayışı yansıtmalıdır.
Necati Ceylan (Uluslararası Hukukçular Birliği ve Türkiye Gönüllü Teşekküller Vakfı): Bugün Türkiye’deki gerçek problem sistem sorunudur. Askeri vesayet ve yargı vesayeti söz konusu iken ülkenin siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel sorunlarına çözüm bulmamız mümkün değildir. Tüm sorunlarımızı çözebilmemiz için gerekli olan demokratik ve sivil yeni bir anayasadır. Bu anayasa olmaksızın Anayasa Mahkemesinin üye sayısını arttırmanın hiçbir anlamı yoktur.
Şerdil Odabaşı (10 Aralık Hareketi): Türkiye’de bir demokrasi sorunu vardır ve çözümü anayasa değişikliğidir. Anayasayı kim, nasıl, hangi koşullarda değiştirecektir? Bu sorulara doğru yanıtlar verilmelidir. Sadece anayasa yapmakla görevlendirilecek (100/150 kişilik) bir meclis halk tarafından seçilmelidir. Bu mecliste kadın / erkek eşitliği gözetilmelidir. Bu parlamento üyeleri ilerde hiçbir partiye üye olmamalıdır. Yeni anayasada; anayasal yurttaşlık kavramı geliştirilmeli, birey temel alınmalı, erkler ayrılığı açıkça yazılmalıdır. HSYK’nın yapısı değişmeli, Adalet Bakanı ve müsteşar HSYK’dan çekilmelidir. MGK kaldırılmalı, çok elzem olduğu düşünülüyorsa “Ulusal Güvenlik Kurumu” gibi bir kurum oluşturulmalıdır. Seçim Kanunu, Siyasi Partiler Yasası ve TBMM iç tüzüğü değiştirilmelidir.
Yasin Şamlı (Hukukçular Derneği): Parti kapatmalara ilişkin olarak Türkiye’de nev’i şahsına münhasır özellikler görürüz. Ancak kapatma kararlarının tümü siyasidir. Türkiye’de partiler fiilleri nedeniyle değil, fikirleri nedeniyle kapatılmıştır. Türkiye’de iktidarda olan siyasi partilerin kapatıldığı vakalar yaşanmıştır ve bu halkın iradesinin Anayasa Mahkemesi tarafından hiçe sayılmasıdır. Parti kapatmalar ceza hukuku anlamında düşünürsek idam kararı niteliğindedir. Ve tüzel kişilerin suç işleyebilmeleri hukuken mümkün değildir. Dünyada anayasalar ve anayasa mahkemeleri kişi hak ve özgürlüklerini devlete karşı korumak için vardır ama bizde durum tam tersidir.
Gürcan Onat (Adaleti Savunanlar Derneği): Partileri aslında kim kapatıyor? Perdenin arkasında kim var? Asker var. Brifing yemiş yargı mensupları ne derece adaletli olabilir? Bence DTP’nin kapatılmaması gerekir idi. Ancak ben Anayasa Mahkemesi’nde görevli olsaydım kapatırdım. Seçilmişler daima millete hesap verirler ama atanmışlar önlerindeki yasaları uygulamak zorundadır. Demokratik açılımı destekliyoruz. Bununla birlikte; TSK’nın, TBMM ve hükümetin kontrolü altına alınmasını, iç tehdit kavramının yeniden değerlendirilmesini, Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’nin hükümet tarafından değiştirilmesini, dış güvenliğin askere iç güvenliğin polise hasredilmesini ve Yüksek Askeri Şura (YAŞ) kararlarının yargı denetimine açılmasını öneriyoruz.
Çetin Soysal (Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul Milletvekili): Toplum örgütlü değil ise edilgen, pasif mürit olmuş bir toplumsal yapı ile karşılaşırız. Hâlihazırda mevcut anayasa dahi yeterince uygulanamamaktadır. Demokrasi kendisini korumalıdır. Darbelere ve muhtıralara karşıyız. Mevcut anayasayı işletmeye yönelik sorunlar yaşanmaktadır. Mesela anayasanın 51. maddesi sendikalaşmayı öngören bir madde. Ancak bu maddenin gereği yapılmamaktadır. Seçim yasasını da işletemiyoruz.
Az önce bir katılımcı federasyondan bahsetti. Bu düşünülür, tartışılır ama bu düşünce terörize edilemez, şiddete dökülemez. Sorunları silahla değil, terörize ederek değil farklı şekilde ifade edeceğiz. Türkiye’de yaşanan ve açıklığa kavuşturulmamış hiçbir olay kalmamalıdır. 12 Eylül’ün getirdiği Kürtçe yasağı kabul edilemez. Herkesin etnik kimliği iftihar kaynağıdır ama bu silahla ifade edilmemelidir. Devlet TV kurmamalı kurmak isteyenler maddi ve manevi destek olmalıdır. Ama neticede üniter yapı korunmalıdır.
Faili meçhuller, ne varsa ortaya çıkmalıdır. Karanlıklar aydınlığa çıkmalıdır.
Tolga Korkut (Bağımsız İletişim Ağı): Faili meçhullerle ilgili eski DTP’li Milletvekillerinin vermiş olduğu onlarca araştırma soru önergesi var. Kişisel olarak katkıda bulunmayı taahhüt eder misiniz? Gündeme gelmesi için bir şey yapacak mısınız?
Çetin Soysal (Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul Milletvekili): Bunlarla ilgili bizim de grup olarak önergelerimiz var. İnsan Hakları komisyonu üyesiyim. Bu konuda talebim olacaktır.
Burhan Kuzu (Adalet ve Kalkınma Partisi İstanbul Milletvekili): Parti kapatmalar bir demokrasi sorunudur ve II. Dünya savaşı sonrası ortaya çıkan bir uygulamadır. Anayasa Mahkemesi’nin Refah Partisi, AKP ve DTP davalarında Venedik Kriterleri’ne yöneldiğini görüyoruz. AKP davasında dosya içerisindeki 400 konuşma incelenmiş ve hiçbirinde şiddete çağrı tespit edilememiştir. DTP davasında ise Anayasa Mahkemesi AİHM kararlarını göz önüne almıştır. Ancak Yargıtay Başsavcısı parti kapatmaya çok heveslidir. Daha kapatılmadan önce DTP’ye tedbir alınsın diyor. Bu anayasaya aykırı. Anayasa Mahkemesi de zaten bunu reddetti.
Parti kapatma sebepleri hukukumuzda tek tek sayılmasına rağmen Anayasa Mahkemesi zaman zaman yorumda taşkınlık yapmaktadır. Ancak şiddet, şiddete çağrı ve organik bağ var ise parti kapatılmalıdır. Bizim parti olarak DTP’nin kapatılmasında bir çıkarımız yoktur.
%10’luk barajın yüksek olduğu ortadadır. Ancak baraj %5 olduğunda koalisyonların önüne nasıl geçilecek ve istikrar nasıl sağlanacaktır?
Ufuk Uras (Barış ve Demokrasi Partisi İstanbul Milletvekili): Bu toplantı doğrudan demokrasinin bir örneğini teşkil etmesi ve sorunların çözümü konusunda meclisi adres göstermesi bakımından önemlidir. DTP’nin kapatma kararına ilişkin olarak AİHM Türkiye’yi mahkûm edecektir. Anayasanın değiştirilmesi referandum yoluyla mümkündür. Darbelere karşı olup 12 Eylül anayasasını savunmak ayıptır. Demokrasi olursa istemediğimiz güçler iktidara gelir zihniyeti militarizmin zihniyetidir.
Şiddetin ve 12 Eylül rejiminin tasfiye edilmesi gerekir. Siyasi partiler ve seçim yasası değiştirilmelidir. Tıpkı Nazım Hikmet’in vatandaşlık haklarının iadesi gibi Kürt yurttaşların vatandaşlık hakları da iade edilmelidir. Biz çok kültürlü, çok kimlikli bir demokrasiden yana tutum almaktan yanayız.
Olgun Akbulut (Yard. Doç. Dr. – Kadir Has Üniversitesi): Hep yeni bir anayasa değişikliği dile getiriliyor. Buna ihtiyaç olduğu kesin ancak iktidar partisi anayasa değişikliği için Meclis’te yeterli çoğunluğu olmadığını söylüyor ve muhalefetin uzlaşma yanlısı olmadığından şikâyet ediyor. Muhalefet de iktidarın uzlaşmaz tavrından şikâyetçi. Oysa mevcut iktidar değiştirmek için yeterli çoğunluğa sahip olmasına rağmen Siyasi Partiler Yasası’nı değiştirmekten kaçınıyor. Bu yasada demokrasi ile hiçbir şekilde bağdaşmayan hükümler var. Kimi yasakların anayasada karşılığı bile yok. 81. madde mesela, başlığı “Azınlık yaratılmasının önlenmesi”. Ben böyle bir yasak dünyanın hiçbir yerinde görmedim. Azınlık yaratılabilen bir şey midir? Bu maddede Türk kültüründen ve Türk dilinden başka dilleri geliştirme yasağı var. Peki, Türkiye’de Türk kültüründen başka dil var mı? Var. Türk dilinden başka bir dil? O da var. Peki, siyasal partiler “var” olduğunu neden söyleyemiyor? Meclis bu yasağa neden dokunmuyor?
Yürütmeye de burada bir görev düşüyor, özellikle Adalet Bakanlığı’na. Anayasa Mahkemesinin DTP hakkında vermiş olduğu kararı okuduğumuzda, DTP’nin hukukçularının uluslararası insan hakları hukukuna Anayasa Mahkemesi’nin üyelerinden daha hâkim olduklarını görüyoruz. AİHM’in önceki içtihatlarını ve diğer insan hakları belgelerini daha iyi yorumlayabiliyor ve mevcut olaya daha iyi uygulayabiliyorlar. Örneğin, Anayasa Mahkemesi’nin 176 sayfalık DTP kararında Batasuna kararından bahsettiği satır sayısı sadece 10. Ayrıca bu kararda siyasal propaganda ile terör propagandası ya da şiddete destek arasında bir ayırım yapılamadığını görüyoruz. Tüm bunlar Anayasa Mahkemesi üyelerimizin bu konularda eğitilmesi ihtiyacını gösteriyor.
İspanyol hükümeti AİHM önünde şiddete destek olunmadıkça her türlü ifadenin, bölücülük dâhil, ispanya’da siyasal partiler tarafından savunulabildiğini ispat etti. Peki, Türk Hükümeti, AİHM’nin önünde şiddete başvurulmadığı sürece Türkiye’de siyasal partilerin ifade ve örgütlenme özgürlüğünün koruma altında olduğunu ispat edebilecek mi? Bu mevzuatla nasıl edecek?
Selim Okçuoğlu (Toplum ve Hukuk Araştırmaları Vakfı): Bizim mevzuatımız içerisinde ne Anayasa’da ne de Siyasi partiler yasasında şiddet kapatma nedeni olarak gösterilmemiştir. Anayasa Mahkemesi bugün Kürt sorunu eksenli klasik “devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğü” argümanını kapatma için gerekçe olarak sunamayacağından şiddetten bahsederek algılarımızı değiştirmeye çalışmıştır.
Düşünce düzlemindeki ifadeler yasaklama kararına gerekçe oluşturmuştur. Batasuna kararı ile paralellik kurulmaya çalışılmıştır ama İspanya’daki siyasal rejim ile Türkiye’deki arasındaki farklılık göz ardı edilmiştir. Ahmet Türk ve Aysel Tuğluk’un yasaklanması diğer milletvekillerinin de yasaklanmasını zorunlu hale getirmektedir. Kürtlerin şiddet dışında siyaset yapmalarını sağlayacak bir çözüm arayışı henüz ortaya konmadı.
Zafer Atay (Türkiye Gazeteciler Cemiyeti): Anayasa değişikliği 1950’den beri tartışılır ama bir türlü değiştirilmez. Çünkü Anayasa ve seçim sisteminin değişikliği partilerin işine gelmez. Tüm partiler, DTP de dâhil psikolojik olarak doğru hareket etmiyorlar. Halkın psikolojisini bilmiyorlar ya da bilerek böyle davranıyorlar. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti olarak partilerin kapatılmasına karşıyız. Hükümettesiniz, neden değiştiremiyorsunuz anayasayı, elinizde güç var?
Burhan Kuzu (Adalet ve Kalkınma Parti İstanbul Milletvekili): Reel politik durum tarif ettiğiniz gibi işlemiyor. Yeni bir anayasa yapımı için çalıştık. Bunun güçlüğü ortaya çıkınca onu kenara koyduk. Şimdi, mini paketlerle uğraşıyoruz.
İbrahim Kaboğlu (Prof. Dr. – Marmara Üniversitesi): %10’luk seçim barajının kaldırılması için TBMM’de sadece 139 elin kaldırılması yeterli. Anayasanın yenilenmesi gerekli. Ancak, 1982 Anayasası yerine hazırlanacak anayasada “yeni”ler neler olacaktır? Bu konuların tartışılması önemli…
Türkiye'de kimlikler, merkez – çevre ilişkisi ve laiklik, başlıca üç kırılma halkasını oluşturmakta; çünkü bu konularda ciddi bir oydaşma sorunu vardır. Bu nedenle, yeni anayasa için bu konularda konsensüse ulaşılması, önsorundur. Aksi halde, anayasal uzlaşma sağlamak olanaksızdır.
Türkiye'de düşünce ve ifade özgürlüğü sahiplenilerek şiddet söylemi aşılmalıdır. Demokratik yapılanma bakımından, 19. yüzyılda geçerli olan millet egemenliği anlayışından vazgeçilerek halk egemenliği anlayışı yerleştirilmelidir. Ancak bu şekilde hukuk sisteminden, siyasal partilerin kapatılmasında olduğu gibi, bir tür "hukuki ikiyüzlülük" yaratan kurallar ayıklanabilir. Oysa partiler kapatılmaksızın demokratik istikrar sağlanabilir.
Ufuk Uras (Barış ve Demokrasi Partisi İstanbul Milletvekili): Partiyi kapatıyorsunuz ama seçmeni kapatamıyorsunuz. Dolayısıyla halkın iradesini esas almak gerekli. Dosyaya baktığınızda DTP’nin terörle bağlantılı olduğunu göremiyorsunuz.
Murat Yanık (Doç. Dr. – İstanbul Üniversitesi): Anayasa Mahkemesi’nin parti kapatmalarla ilgili verdiği kararların (son karar dâhil) gerekçelerine katılmak mümkün değil. Anayasa değiştirilmeli. Parti kapatmaysa çok istisnai hallerde başvurulan en son çözüm olarak düşünülmelidir.
Bütün bunların yapılması için öncelikle Anayasa Mahkemesi’nin Anayasa’nın 10. ve 42. maddeleri ile ilgili verdiği kararıyla siyasal iradeye koyduğu ipotek ortadan kaldırılmalıdır. Zira bu kararla Anayasa Mahkemesi TBMM’nin kurucu iktidar yetkisini gasp etmiştir. Bu yaklaşım ve zihniyet değişmelidir.
Öneriler:
Anayasa Mahkemesi’nin işleyişi, yapısı ve üyelerinin değişmesi.
Siyasi Partiler yasasının değişmesi. Seçim barajının kalkması ya da indirilmesi.
Demokratik bir anayasa yapılması.
Anayasanın değiştirilmesi.
Seçim kanununun değiştirilmesi.
TBMM İç tüzüğünün değiştirilmelisi.
Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’nin değiştirilmesi.
Yüksek Askeri Şura (YAŞ) kararlarının yargı denetimine açılması
Faili meçhullerin aydınlanması.
Şiddetle bağı olan partilerin kapatılması.
Siyasi partilerin kapatılmaması.
Hukuki ikiyüzlülüklerin açığa çıkarılması.
Anayasa Mahkemesi’nin Anayasa’nın 10. ve 42. maddeleri ile ilgili verdiği kararıyla siyasal iradeye koyduğu ipoteğin kaldırılması.
Ortak sonuç: –
Değerlendirme:
İletişim:
a. Sivil toplum ile
Konuyla ilgili olduğunu düşündüğümüz tüm kurumlara çağrı yaptık. Toplantı lobisinde TkMM broşürlerini de verdik.
b. Milletvekilleri ile
Parlamentoda İstanbul Milletvekili bulunan tüm siyasi partilerle görüştük. MHP ve DSP hariç diğer partilerden birer milletvekili toplantıya katıldı.
c. Katılımcılarla
Sivil toplum kurumlarının hepsine söz hakkı düşmedi. Toplantıyla ilgili gördüğümüz eksiklikler üzerinden tüm katılımcılara birer mail attık. Onların da toplantıya ilişkin düşünceleri sorduk.
d. Medya ile
Toplantıyı az sayıda basın mensubu izledi.
Sonuçlar: İstanbul’daki ilk toplantı katılım açısından oldukça olumluydu. Tartışmaların seyri ve farklı kesimlerden sivil toplum kurumları ile farklı görüşlerden siyasi partilerin bir araya gelişi bir sonraki toplantı için de ön açıcı oldu.
Değerlendirenler: Meryem Kavak – Melis Tantan