YER: Umut Yılmaz Sigorta Toplantı Salonu
Saat: 13.00
TARİH: 9 Kasım 2014
KATILIMCILAR
DERNEK, VAKIF VE GİRİŞİMLER
1/ Çetin Deniz (Iğdır Gazeteciler Cemiyeti Derneği)
2/ Pınar Taşdemir (Iğdır Öğrenci Derneği)
3/ Umut Yılmaz (Sigortacı-İş Adamları Derneği)
4/ İsa Bilir (Türkiye Emekliler Derneği Şube Başkanı)
5/ Hayrettin Gündoğan (Kağızmanlılar Derneği Başkanı)
6/ Fırat Akkuş (Toplumsal İlerleme Derneği)
MESLEK ODALARI
1/ Orhan Ağırkaya (Mimarlar Odası)
2/ Yusuf Aslan (Iğdır Barosu)
SENDİKALAR
1/ İbrahim Akkuş (EMO İl Temsilcisi)
2/ Ömer Koşik (PTT-Sendikacı-Kesk)
KANAAT ÖNDERİ VE BİREYLER
1/ Ferzende Şavluk (Kanaat Önderi)
2 / M. Bilal Haliloğlu (Ak parti Gençlik Kolları)
3 / Akay Aktaş (gazeteci-Emekli Öğretmen-Kanaat Önderi)
4/ Suat Akkuş (Öğrenci)
5/ Müslüm Karacan (Kanaat Önderi)
6/ Ali Osman Şek (İş Adamı-Kanaat Önderi)
GOZLEMCİLER
1// Murat Akkuş TkMM Iğdır İl Girişimcisi…
KATILAN MİLLETVEKİLLERİ
Yok
BELEDİYE BAŞKANLARI
Yok
MESAJ YOLLAYANLAR
Yok
DİĞER KATILIMCILAR
Yok
MEDYA
Haberimiz İldeki Tüm Gazetelerde Ve Bölge Gazeteleri Ve Ulusal Sitelerde Yayınlandı
MODERATÖR
Yok
KONULAR
Iğdır küçük Millet Meclisi (IkMM) Forumu bu ay genel konu olarak “İç Güvenlik Paketi”ni ele alırken yerel konu olarak ta “Iğdır’da Hava Kirliliği”ni konuştu.
İlk Olarak Genel Konuda “İç Güvenlik Paketi” Hususunda Şu Görüşler Öne Çıktı:
Akay Aktaş (gazeteci-Emekli Öğretmen-Kanaat Önderi): Bu düzenlemeye Türkiye hazır değil. Ülkemize uymaz. Paket polisin olaylara müdahale yetkisinin artırılması geliyor. Zaten geniş olan bu yetki daha ne kadar artırılacak kestirmek zor. Türkiye İnsan Hakları Vakfı’nın (TİHV) bu konuda yaptığı açıklamada da belirttiği üzere zaten 2007 yılında Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu’nda (PVSK) yapılan değişiklikle polisin silah kullanma yetkisine getirilen sınırlamalar belirsizleştirilmiş durumda. TİHV, bu belirsizlik sonucu, o tarihten bu yana polisin silah kullandığı olaylarda tam 175 kişinin hayatını kaybettiğini belirtiyor. İç güvenlik reformunun önemli yapıtaşlarından bir tanesi de polise 24 saat gözaltı yetkisi verilmesi olacak. Mevcut CMK hükümleri uyarınca kolluk kuvvetleri yakalamayı yaptıktan sonra cumhuriyet savcısını derhal bilgilendirmek zorunda. Gözaltına karar veren makam da savcılık. Eğer bu düzenleme kabul edilirse polise yakaladıklarını savcıya haber vermeden 24 saat alıkoyabilme yetkisi verilecek. TİHV’nin de açıklamasında belirttiği üzere bu adım pratikte gözaltında geçen ilk 24 saatin yargısal denetimin dışına çıkması anlamına gelecektir ve işkence vakalarının artması kesinlikle sürpriz olmayacaktır.
Av.Yusuf Aslan (Iğdır Barosu): Bu ülkede Poşu taktığı için insanlara hapis cezaları verildi. Molotof kokteylinin ateşli silah olarak kabulü için yoruma açık olmayan açık bir düzenleme yapılacağı anlaşılıyor. Hiç kimse molotof kokteylinin barışçıl bir ifade biçimi olduğunu iddia etmeyecektir. Ama yapılan teşhiste bir hata vardır. Türkiye’de molotof kokteyli kullananlara cezasızlık gibi bir sorun olduğundan bahsetmek zordur. Tam tersine, özellikle siyasi gösterilerde bu tarz araçlarla yakalananlar bir şekilde örgütlü suçla ilişkilendirmekte ve onlarca yıl hapis cezası talebi ile yargılanmaktadırlar. Toplantı ve gösterilere maske ile katılmak suç haline getirilecek. Bu konuda da Almanya örneğine gönderme yapılmaktadır. Almanya’da böyle bir hüküm vardır ama dar yorumlanmaktadır. Daha da önemlisi Alman yargısı toplantı ve gösteri hakkını titizlikle koruyan bir çerçeve oluşturmaktadır. Türkiye’de ise durum tam tersinedir. Birçok durumda asıl kolluk kuvvetlerinin davranışı bir insan hakkı ihlali teşkil ederken, getirilmesi düşünülen uygulama ile sadece kendisini korumak için yüzüne mendil tutanlar, ağızlarına maske takanlar dahi cezalandırılabilecektir. Bu tedbir Kobani olaylarına bir yanıttır diye düşünüyorum.
Ali Osman Şek (İş Adamı-Kanaat Önderi): Ben şahsen bu yasal düzenlemeyi destekliyorum. Olması gereken düzenlemeleri içeriyor. Ortada suç varsa cezası da olmalıdır. Pakette Türk Ceza Kanunu (TCK) ve Ceza Muhakemesi Kanunu'nda (CMK) önemli değişiklikler yapılıyor. Hürriyete karşı suçlar bölümündeki "tehdit" maddesi yeniden düzenleniyor. Bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, hürriyetine, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden ya da malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından veya sair bir kötülük edeceğinden bahisle tehdit eden kişi mağdurun şikayeti üzerine, altı aydan iki yıla kadar hapis veya adli para cezası ile cezalandırılacak. Tehdidin; kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle ve kamu görevlisinin sahip bulunduğu nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle yapılması halinde iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası verilecek. Ceza Muhakemesi Kanunu'nun "şüpheli veya sanıkla ilgili arama" maddesinde yapılan değişiklikle, "yakalanabileceği veya suç delillerinin elde edilebileceği hususunda somut delillere dayalı kuvvetli şüphe varsa; şüphelinin veya sanığın üstü, eşyası, konutu, işyeri veya ona ait diğer yerler aranabilir" ifadesindeki "somut delillere dayalı kuvvetli" ibaresi, "makul" olarak değiştiriliyor. Bunların nesi yanlış. Olması gerken yasalardır.
Ömer Koşik (PTT-Sendikacı-Kesk): İç Güvenlik P aketi adı verilen düzenleme özgürlüklere ciddi sınırlamalar getirilmektedir. Kobane olaylarına cevap olarak öne sürülmektedir. Bu paketle eli özgürleşen güvenlik güçleridir. Hakları, özgürlükleri kısıtlananlar ise ülkenin yurttaşlarıdır. Arama yetkisinin genişletilmesi ve avukatların soruşturma dosyasına ulaşımı örneklerinde görüldüğü üzere Şubat 2014’te gerçekleştirilen bazı reformlar geri alınmaktadır. AKP, 17 Aralık ve 25 Aralık soruşturmalarının sürdüğü günlerde insan haklarını hatırlayıp bazı alanlarda düzenlemeler yapmıştır. Bu soruşturmalar akamete uğratılıp, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) seçimleri de kazanıldıktan sonra ise aynı düzenlemeler geri getirilmektedir. Hükümet olayların büyümesinin nedeni olarak güvenlik kuvvetlerinin yeterince yetki ile donatılmamış olmasını görmektedir. Oysa ki Kobani olaylarının temelinde Kürt yurttaşlarımızın uzunca süredir biriken öfkesi yatmaktadır. Bu teşhis konulmuş olsa ve buna yönelik adımlar ivedilikle atılmış olsaydı gerilim bu kadar artar mıydı? Yetkililer ‘bugün düştü, düşüyor, zaten hepsi terörist’ diye açıklamalar yapacaklarına, yurttaşlarının hassasiyetlerine dikkat eden bir dil kullansalar bu kadar insan ölür müydü? Yasaklar ile, polis şiddeti ile sosyolojik gerçeklerle mücadele edilemeyeceği artık görülmelidir.
Umut Yılmaz (Sigortacı-İş Adamları Derneği): Ben İç Güvenlik Paktini destekliyorum. Pakette çok faydalı düzenlemeler var. sadece göz altı süresi ile ilgili bakmamak lazım. Örneğin paket ile birlikte; Doğum, evlenme, ölüm gibi durumlarda nüfus müdürlüğüne gidilmeyecek. Bildirimle tescil imkanı getirilecek. İsim ve soy isimler ilgili artık mahkemelere gerek olmayacak. İsim değişikliği zorunlu olmayacak. Bu zati bir haktır. Tek bir dilekçeyle işini görebilecek. Hiçbir mahkeme süreci olmayacak. Nüfus ve ikametgah gibi belgeler e-devlet şifresiyle alınacak. Pasaport ve ehliyet için Nüfus Müdürlüğü'ne gidilecek. Bunları da görmek lazım. Kolluk kuvvetlerinin üst ve araç arama yetkisi tamamiyle hukuki denetime açık şekilde ve tabi gerekli izin prosedürleri de işlenerek yeni bir düzenlemeye kavuşturulacak. Hiçbir vatandaşımızın üstü aracı yada evi rastgele ve keyfi şekilde aranamaz. Çok güçlü bir delili oluşturacak hale dönüşmüşse, bunun içinde yargı süreçleri paralelinde işlemek suretiyle izin alındıktan sonra arama yapılabilecek.
Orhan Ağırkaya (Mimarlar Odası): Son zamanlarda öyle uygulamalar yapılıyor ki hukuka ve insanlara uygun olup olmadığına bakmaksızın farklı düzenlemeler yapılıyor. Bunun neticesinde ciddi haksızlıkların ve mağduriyetlerin doğacağı malumdur. Hukuk açısından geriye gidiş söz konusu. Bu yargı paketinin iyi olmayacağını düşünüyorum.” diyen Yılmaz konuşmasına şöyle devam etti: “Türkiye’de demokrasinin gelişmesi ve hukukun tam anlamıyla yaşanabilir olması açısından güzel şeyler düşünemiyoruz, dolayısıyla konuşamıyoruz da. Zaten hukuka aykırı düzenlemelerin bir kısmı Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildi. Öyle şeyler yapılıyor ki son zamanlarda. Yapılanların yanlış olduğu gün gibi ortada. Kendileri de ancak insanların gözüne sokula sokula yapılmaya çalışması ilginç. Yapılmaya çalışanlarla amaçlanan belli. Özellikle paralel medya söylemleri gereği hukuka ve insanlarına uygun olup olmadığına bakmaksızın farklı düzenlemeler yapılıyor. Bunun neticesinde ciddi haksızlıkların ve mağduriyetlerin doğacağı malum. Tutuklamalarda ‘Makul şüphe’ ile ilgili düzenleme çok daha ilginç. Hükümet sözcülerinin konuşmalarına bakılırsa Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına dayandırılıyor ki bu daha da üzüyor. Ne olursa olsun düzenleme yanlış.
Yerel konu olarak görüşülen “Iğdır’ın Hava Kirliliği Sorunu” konusunda katılımcılar şu görüş ve önerilerde bulundular:
İbrahim Akkuş (EMO İl Temsilcisi): İlimizin çevre sorunlarının başında hava kirliliği gelmektedir. Coğrafi konum itibariyle, çanak şeklinde bir görünüm arz eden Sürmeli Çukuru üzerinde yerleşik bulunan etrafı dağlarla çevrili olan İlimizde özellikle kış aylarında ısınma amaçlı kullanılan katı yakıtlar ve yetersiz hava akımı nedeniyle zaman zaman sınır değerler üzerinde hava kirliliği gerçekleşmektedir. Arz edilen hava kirliliğinin önüne geçmek üzere İlimiz mutlaka doğalgaza kavuşturulmalıdır. İlimizde kükürt dioksit oranı standartların altında fakat partikül oranı ise tam aksine standartların çok üzerindedir. Bu durumda gösteriyor ki kaliteli kömür yakmakta ve yakım tarzında yanlışlıklar söz konusudur. İlimiz 2006 yılında alınan hava kirlilik ölçüm cihazı ile kirlilik oranı ölçülmektedir. Bu ölçümler ile maalesef Iğdır’ın kirlilik oranı 1. Sınıf kirli iller arasında yer almaktadır. Gerekli denetim ve incelemeler yapılmaktadır. Ancak toplum top yekün konu hakkında bilinçlenerek durumun vahametini anlayarak alınan tedbirlere uyulmalıdır. Vatandaşlarımız Açık alanda kömür satanları, lastik yakanları vb. kurallara uymayanları güvenlik güçlerine bildirmeliler.
Hayrettin Gündoğan (Kağızmanlılar Derneği Başkanı): Apartman sakinleri sertifikası olmayan kalorifer yakıcısı tutmamalıdırlar. İlimizde maalesef kalorifer yakımı konusunda hiçbir bilgisi olmayan bir Nahcıvanlı 5-6 apartmana birden bakıyor. Bu duruma müsaade edilmemeli ya da gerekirse bu şahıslara halk eğitim bünyesinde eğitim verilmelidir. Yeni kömürü iyice yanmamış eski kömürün üstüne atan bilinçsiz yakıcılar sağlığımızla oynamaktadırlar. Türkiye’nin Hava Kirliliğinde ilk sırada yer alan ilimizde Sağlığımız için apartman bacalarına filtre takılması da düşünülebilir bir konu olmalıdır.
İsa Bilir (Türkiye Emekliler Derneği Şube Başkanı): Açık kömür satanlar veya çuvalların üstünde bilinen adres vs. imalat yazısı bulunmayanlar, lastik ve çöp yakanlar derhal ihbar edilmelidir. -Kömür yakımında kaliteli ve ithal kömür tercih edilmeli. Çok gerekemedikçe vatandaşlarımız sobalarını yakmamalılar. Günün her saati sobaların yakılması gerekmez. Kapıyı pencereyi açtıracak düzeyde sobalar yakılmamalı. – İl Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü tarafından denetimlerin yanı sıra kalorifer yakıcıları ve apartman yöneticileri başta olmak üzere kültür merkezinde hava kirliliği konusunda yapılması gerekenler ile ilgili geniş katılımlı bilgilendirme toplantıları düzenlenmeli. Ayrıca okullarımızda da bu tür toplantılar yapılarak öğrenciler bilinçlendirilmelidir.
Pınar Taşdemir (Iğdır Öğrenci Derneği): Hava kirliliğinin, başta insan sağlığı olmak üzere görüş mesafesi, materyaller, bitkiler ve hayvan sağlığı üzerinde olumsuz etkileri vardır. Katı yakıtlar ve akaryakıt gibi karbonlu maddelerin tam yanmamasından meydana gelen katı ve sıvı parçacıkların bir gaz karışımı olan duman, hava kirliliğinin bir çeşitlidir ve görüş uzaklığını azaltıcı bir etkiye sahiptir. Hava kirliliğinin, sanatsal ve mimari yapılar üzerinde tahrip edici ve bozucu etkisi vardır. Bitkiler üzerinde ise öldürücü ve büyümelerini engelleyici olabilmektedir. Bu nedenle hava kirliliği hem canlıların sağlığı açısından, hem de ekonomik yönden zarar vericidir. Hava kirliliğinin insan sağlığı üzerindeki etkileri, atmosferde yüksek miktardaki zararlı maddelerin solunması sonucu ortaya çıkar. İnsanların sağlıklı ve rahat yaşayabilmesi için teneffüs edilen havanın mutlaka temiz olması gerekir. Havanın doğal yapısını bozan ve kirleten maddelerin başka bir deyişle kirli havanın solunması, özellikle akciğer dokularını tahrip edici ve öldürücü olabilmektedir. Solunum yolu ile alınan hava içerisindeki parçacıklar ve duman, teneffüs esnasında yutulur ve akciğerlere kadar ulaşır.
Çetin Deniz (Iğdır Gazeteciler Cemiyeti Derneği): 1950 lerden beri hava kirliliğinin insan sağlığına etkilerini gösteren kanıtlar vardır. 1980 sonları 1990 larda ise yeni epidemiyolojik çalışmalarla hava kirliliğinin sağlığa etkileri gösterilmiştir. Bu çalışmalar önce ABD ve Avrupa ülkelerinde yapılmış, daha sonra pek çok ülkede de benzer çalışmalar ile sağlığın olumsuz etkilendiği gözlenmiştir. Bu çalışmalarda ölümler, hastaneye başvurular gibi sağlık göstergeleri ile havadaki kirleticilerin konsantrasyonunun ilişkisi aranmış ve her ikisinin birlikte artış veya azalış gösterdiği belirlenmiştir. Hava kirleticilerindeki günlük artışlar çeşitli akut sağlık sorunlarına neden olmaktadır. Örneğin kirletici konsantrasyonunda artma astma ataklarında artışa yol açmaktadır. Kirleticilere uzun süreli maruz kalım ile sağlıkta kronik etkiler ortaya çıkmaktadır. ABD ve Hollanda'da yapılan çalışmalarda hava kirliliği olan bölgelerde yaşayanların ömrünün, kirliliğin olmadığı bölgelerde yaşayanlara göre 1-2 yıl daha kısa olduğu belirlenmiştir. Yalnızca gelişmekte olan ülkelerde havada bulunan partiküler madde ve kükürt dioksit nedeniyle yılda 500,000 kişinin öldüğü tahmin edilmektedir.
Hava kirliliğinin sağlık etkisi öksürük ve bronşitten, kalp hastalığı ve akciğer kanserine kadar değişmektedir. Kirliliğin olumsuz etkileri sağlıklı kişilerde bile gözlenmekle birlikte, bazı duyarlı gruplar daha kolay etkilenmekte ve daha ciddi sorunlar ortaya çıkmaktadır (Tablo.2). Bu gruplardan biri yaşlılardır. Fizyolojik kapasitesi ve fizyolojik savunma mekanizması fonksiyonlarındaki azalma, kronik hastalıklardaki artma nedeniyle yaşlılar normal popülasyondan daha duyarlıdır, bu nedenle daha kolay etkilenmektedir. Küçük çocuklar savunma mekanizması gelişiminin tamamlanmaması, vücut kitle birimi başına daha yüksek ventilasyon hızları ve dış ortamla daha sık temas nedeniyle daha fazla riske sahip diğer bir gruptur. Yaş yapısı yanısıra hava yolunda daralmaya yol açan hastalıklar da kirleticilere duyarlılığı artırmaktadır. Yapılan çalışmalar kirlilik arttıkça astma ve kronik obstrüktif akciğer hastalıkları (KOAH) gibi hastalıkların alevlenmelerinde artış olduğunu göstermiştir. Kalabalık yaşam, yetersiz sanitasyon, beslenme yetersizliği gibi düşük yaşam standartları da duyarlılığı etkileyen faktörlerdendir. Bu koşullarda yaşayanlar enfeksiyon hastalıkları sorunları ile karşı karşıyadır ve yetersiz sağlık hizmeti almaktadırlar. Bu nedenle hava kirliliğinin sonuçlarından daha fazla etkilenilmektedir.
ÖNERİLER
……………………….
ORTAK SONUÇ
……………………
DEĞERLENDİRME
İLETİŞİM
SİVİL TOPLUM İLE
Sivil toplum örgütü temsilcileriyle telefonla ve ziyaret edilerek irtibata geçildi. Salonda mutfaktan en son gönderilen broşürler ile bir önce ki toplantının haberlerinin yer aldığı gazeteler katılımcılara dağıtıldı. Katılımcılara çay, kahve ve pasta ikram edildi.
MİLLETVEKİLLERİ İLE
Katılım sağlanmadı.
MEDYA İLE
İldeki ulusal ve yerel medyaya haber verildi. Tümü foruma katılmasa da Toplantı haberi hepsinde yer aldı.
KATILIMCILARLA
Her zaman olduğu gibi birlikte yerel konuyu belirliyoruz.
SONUÇLAR
Iğdır kMM’de problem yok, çalışmalarımıza devam edeceğiz…
DEĞERLENDİREN:
Murat Akkuş TkMM Iğdır İl Girişimcisi