YER: Cezayir Restoran (Taksim)
TARİH: 9 Ekim Pazar 14:00-17:00 arasında
KATILIMCILAR
DERNEK, VAKIF VE GİRİŞİMLER
1 / Tennur Koyuncuoğlu (İstanbul Barosu)
2 / Şahin Tekgündüz (İstanbul Hepimizin)
3 / Mustafa Şentürk (Siyaset ve Strateji Derneği)
4 / Faik Güleçyüz (Kontrgerillaya karşı İnisiyatif)
5 / Ersan Ergür (ASSAM)
6 / Vasfi Kösebey (Emekli İlahiyatçılar ve Din Görevlileri Derneği)
7 / Hüsnü Adalı (Liberal Avrupa Derneği)
8 / Murat Altun (Şahlanış Hareketi)
9 / Canan Berdibek (Atatürkçü Düşünce Derneği)
10 / Özgecan Berdibek (İstanbul Üniversitesi Atatürkçü Düşünce Topluluğu)
11 / Ali Faik Aydın (İstanbul Platformu)
12 / Şanar Yurdatapan (Düşünce Suçuna Karşı Girişim )
13 / Mustafa Haksever (Uluslararası Kudüs Derneği)
14 / Şener Mengene (Strateji Enstitüsü)
15 / Kemal Akgün ( Alevi Düşünce Ocağı)
SENDİKALAR
Yok
ODALAR
1 /
KATILAN MİLLETVEKİLLERİ
SİYASİ PARTİ TEMSİLCİLERİ
1 / Kemal Yücel (BBP)
GÖZLEMCİ
1 / Ayşe Tekdal Eldiş (Haliç Üniversitesi)
DİĞER KATILIMCILAR
1 izleyici katıldı.
MODERATÖR
Yakup Kadri Karabacak
GENEL GÜNDEM: Kanun hükmünde kararnameler ve sonuçları
KONUŞULANLAR
Sunum videosu gösterildikten sonra, toplantıya dair usülle ilgili hatırlatmalarda bulunan moderatör Yakup K. Karabacak, toplantıya katılımla ilgili bilgilendirme yaptı. TkMM 8 yıllık Çalışma Raporu’na ait paylaşımda bulunan Karabacak, kMM toplantılarındaki siyasi temsilcilere ayrılan koltukların artık moderator masası değil, sivil toplumla karışık bir şekilde yapılacağını ve bu durumun hem samimiyeti arttıracağını hem de son dönemdeki düşük katılımdan sonra alınan bir karar olduğunu toplantı katılımcılarıyla paylaştı. Genel gündeme ait sunumda eksik kalan bilgileri de ekleyen Karabacak, sözü sivil topluma bıraktı.
Hüsnü Adalı: Türkiye’de adam öldürdün mü, yırtıyorsun, düşünceni açıkladın mı sürünüyorsun. Düşünce eleştirilebilir ama yargılanamaz, Ahmet Altan’ın dediği gibi. Gazetecilik suç değildir, dolayısıyla şu gazetede-bu gazetede yazmak diye bir suç olamaz. OHAL, darbeciler için ilan edildi ve KHKlar onlar için çıkarılıyorsa, solcu-kürt ve diğer devrimci muhalifler için neden uygulanıyor? Bu listeler hazır mıydı ki, bu kadar hızlı uygulamaya konabildi? Eğer hazırsa bu neyin hazırlığıydı? Bu kadar hızlı operasyonlar yeni mağdurlara yol açmaz mı? Kurunun yanında yaş da yanar, deniyor, adalet-hukuk kurunun yanında yaş yanmasın diye değil mi? Niye aklımızı kiraya verip, devlet gibi düşünelim ki? Mecbur muyuz? Milyonun üzerinde mağdur olduğu söyleniyor. Tarihten bugüne, alevi-kürt-yahudi-ermeni-solcu-dindar gibi, bu kadar çok mağdur yaratan bir devlet-sistem melek… öbürleri şeytan? Size inandırıcı geliyor mu? Yapılan haksızlıkları ispat için kriz masaları oluşturulmakta. Suçun değil, suçsuzluğun ispatı yapılır halbuki tersi yapılır. Evrensel olan suçun şahsiliğidir. Yani karısı-çocuğunu tutuklayamazsınız, pasaportuna el koyamazsınız, yurt dışına çıkışını engelleyemezsiniz. OHAL kılıfı altında da uygulayamazsınız. Bunlar AİHM’den dönecektir. İnşallah da döner. İyi ki bu evrensel kurumlar var. Dış mihraklar(!)… KHK ile 93 üniversitede 2346 akademisyen görevden alınmış. İçlerinde FETÖ ile mücadele eden birçok kişi var. Şu anki yargıçların 3te 2sinin tecrübesi 5 yıldan az. Bu bir felakettir. Kendimiz ister miyiz, doktorun ilk ameliyatı üzerimizde yapmasını? Erdoğan darbe girişimi için, “Bu Allah’ın bir lütfudur” dedi. Sonrasında yaşadıklarımız ne demek istediğini anlatıyor. 250 kişinin öldüğü bir olay nasıl Allah’ın bir lütfu oluyor? Allah korusun, darbe girişimi başarılı olsaydı, şu an yaşadıklarımızdan neler kötü olacaktı? Cumhurbaşkanlığına, Başbakanlığa kayyum mu atanacaktı? Ahmet Altan’ın tutuklanma sebebi “FETÖ’nun amaçları doğrultusunda yayın yapan Taraf gazetesinde yayın yönetmeni olma” O zaman “FETÖ’nün amaçları doğrultusunda ne istedilerse veren Cumhurbaşkanı, Başbakan, tüm kabine ve tüm AKP vekilleri” şeklinde de tutuklanma sebebi olur. Erdoğan’ı eletirmek darbecilik değildir. Ona en büyük iyiliği eleştirenler, kötülüğü ise biat edenler yapıyor. OHAL kimseye yasal haydutluk yapma izni vermez. Demokratlık sadece 15 Temmuz’a değil, sonrasındaki sivil darbeye de karşı çıkmayı gerektiriyor. Di Pietro, İtalyan savcı “İtalya temizlensin diye bu işe giriştik, her iki evden birinden hırsız çıktı”
Moderatör Karabacak “bu kadar KHKlar ile 15 Temmuz’la layıkiyle hesaplaşabiliyor muyuz?” sorusu ifade edip sözü tekrar sivil topluma bıraktı.
Mustafa Şentürk: Üzerinde durduğumuz tabi ki, bir cemaat yapılanması. Cemaat yapılanması Edirne’den müezzinlik görevinden başladı. Fethullah Gülen bir maşa. Amerika’nın elinde kontrolünde bir çalışma, Türkiye’nin çöküşünü hazırlama. Allah’a, peygambere şirk koşması gibi bir çok eylemi var. Rahmetli Necmettin Erbakan, bunu yanından kovdu. Tamamen devletle istek, mefaat, çıkar amaçlı tek adam olmak istiyordu ama Erbakan bunu kabul etmedi.
Şanar Yurdatapan: Özeti çıkardığımızda habire meslekten atılan insanlar, dışlananlar, yargılananlar, hüküm giyenler… çok sayıdalar. Öne çıkan bu. 1970’I hatırlatıyor. Yine bir yetkili “ihbar et” kampanyası başlatmıştı, birbirini ihbar etmeyen kalmamıştı. Şimdi bu yeni moda. Gerçekte buna hizmet edenle, birinin ayağını kaydırmak için olanı.. ayırt etmek çok güç. Muhtarlara böyle bir sipariş vermek, var olan kutuplaşmayı daha da arttıracaktır, tehlikeli. Biz diyalog kuralım diye uğraşırken, siyaset de dahil, işmiz iyice zorlaşıyor, kullanılan üsluba değinmiyorum bile. KHKlar olağanüstü durumlar için kullanılabilir ama gelir gelmez AİHS askıya alındı. Demek ki, insan haklarını ihlal etmek niyetindesin, niye askıya alasın ki? Sana bu yetkiyi vermezler. Çünkü AİHS gibi uluslararası sözleşmeler temel, üst normlardır. 1 aya kadar göz altı mesela, arkadaşlarım çekiniyor bir şeye katılmaktan. Gerçekten böyle geniş bir darbe teşebbüsünü araştırmak için uzun bir göz altı gerekebilir ama tek kişiyi bir ay tutmak, olmaz. Anayasa Mahkemesi’nin 90lardaki kararına atıf önemli. KHKlar, neyse amacı o amaç içinde kalmalı. Yani darbe teşebbüsünün soruşturulması ve tedbir alınması, kim yaptıysa cezalandırılması için yapılan bir şeyden siz devletin yapısını değiştirecek bir şey yaparsanız, olmaz. Meclis çoğunluğu zaten onlarda, Meclis’e gelse ne olur derseniz… bu sefer de KHKlar ebedi hale gelecek. Bir örnek vereyim. Eskiden de halkın oyuyla seçilen belediye başkanları tayin edilmiş memurlarla görevden alınabiliyorlardı. Ama onun yerine yine halk tarafından seçilmiş biri geliyordu. Ak Parti hazır Yenikapı ruhu varken, bunu değiştiren bir yasayı torbaya koydu. Sonra muhalefetten tepki gelince, bu ruha uygun olarak bu kanunu geri çekti. 2 gün sonra geri getirdiler yasayı. Bu resmen TBMM’nin kapatılmadan by pass edilmesidir. Demin arkadaşımız yeni hakimler dedi. Çok isterim yeni hakimleri, taze mezunlar, hiç olmazsa hukuku unutmamışlardır. Kaşarlanmış olanlar hukuku boş verip, devlet emirlerini yerine getirmeye alıştılar.
Şahin Tekgündüz: Bir şeyi eleştirirken sonuçlardan yola çıkmayıp, nedenlerine inmemiz lazım. Yani nedenlerini irdelemezsek, sadece sonuçlarla yetinirsek, her şey havada kalır. KHKlar niye çıktı? Darbe girişimi! Darbe girişimi niye oldu? İnsna haklarının egemen, yargının bağımsız olduğu ülkelerde darbe olmuyor da, neden Türkiye’de oluyor? Bunu irdeleyelim. sonra da 15 Temmuz Darbe Girişimini irdeleyelim. Darbe girişimi Fethullah Gülen örgütü bahane edilerek-kullanılarak iktidarı elinde tutan gücün, koltukları daha da tahkim etmek için sahneye koydukları bir tertip bence. Bu nedenle “Allah’ın lütfu” olmuştur. Birçok nedeni var bunun. 17-25ten başlayarak, asıl kırılma noktası oydu, orda korku dağları beklemeye başladı. Ve böyle yollara tevessül edilme ihtiyacı doğdu. İktidarın kalıcı olması için, neler olması gerekiyordu, onları sıralarsak, darbe girişiminin temelinde yatanı daha iyi anlayacağız. Muhalafeti yok etmek. Laik, democrat, özgürlükçü ve yargının gücüne inanan kadroları tasfiye etmek. İktidara aynı yolda devam eden gücü, yarışını bertaraf etmek, yani Fethullah Gülen. Devlet paralel hale gelmiştir. Bunları yapmak için 15 Temmuz tertip edilmiştir. Nitekim Meclis by pass edilmiştir ve ülke KHKlar ile yönetilmektedir. İlerici kadroların görevine son verilmektedir, çoğunluğu yeni nesli yetiştirecek olan MEB bünyesindedir, bu en önemli hedeflerden birisidir. Yargıyı tümüyle iğdiş etmek için tertipte bulunulmuştur. Darbe girişimi gecesi Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın söylediği söz “Yargı gerekenleri yapmıştır” ifadesini kullanmıştır. Daha hiç bir şey yokken ortada bunu diyebilmiştir Cumhurbaşkanı. Bu bilinçaltının açığa çıkmasıdır.
Murat Altun: KHKlar maalesef kendi amacının dışına çıkmıştır. Ve iktidar tarafından kendi iktidarını perçinlemek ve bir tasfiye hareketi olarak kullanılmaktadır. Yenikapı ruhu, nane ruhu, tuz ruhu… hepsi birbirine karıştı. Yenikapı’da ben protokole davetliydim, davete icap ettik. Ne olursa olsun, darbe girişimi bu ülkeye yapılmış alçakça bir girişimdir. Türkiye’de iktidarın değişim yolu bellidir, sandıktır. Gittik Yenikapı’ya, sayın Kılıçdaroğlu’na protokolden homurdanmalar, küfürler… önce bir yuh çektiler, sonra anons geldi. Sayın Kılıçdaroğlu maddeleri sıraladı, kimse dinlemiyor, öyle bir ruh olmadı, oluşmadı. Sayın Kılıçdaroğlu’nun işi zor, iki ucu pis değnek, gitse olmuyor, gitmese bir türlü.Bugün gelinen noktada, darbecilerle mücadele edilmesi için yapılan KHKların muhalif basını susturma aracına dönüştüğü görülüyor. Bir insanın temel ihtiyacı, barınma, beslenme, eğitim, sağlık, geçimi sağlama… diyorsunuz ki sizin bütün lisanslarınız iptal, ömür boyu özel sektörde çalışmayacaksınız. Bu adama yurtdışına çıkma imkanı da vermiyorsun. Aileler cezalandırılıyor. Ben muhalif bir insanım, askeri lojmanlara, temmuzun 18inde “sizin karılarınız, kızlarınız bize helaldir” diyen güruhlar var ya! Bunlar ispatlı, delilli, bu aşamaya geldi. Ben rahatsızım bundan. Sinyaller verildi. Mavi marmara, MİT… sayın muhterem “bi taraf olan, bertaraf olur!” dedi. “İnlerine gireceğim” Gülen organizasyonu masum değil, niyetini açıkça ortaya koyuyor. Fethullah Gülen, konferans için odada dinleniyor, odada Osmanlı arması, haritası var, “kaldırın bu haritayı ufkumu daraltıyor” diyor. “Bizim ufkumuz bütün dünya”… bunu herkes biliyor. İktidara yakın kanallarda “herkes yaptı bunu” diyor. Demirel, Özal güven mektubu yazmış, birisi plaket vermiş. Onunla bir mi senin yaptıkların. 50binin üzerinde insan eliyle koymuş gibi buluyor. Ben iktidar hem de Gülen muhalifiyim, beni yargılasalar, desem ki “sayın Cumhurbaşkanımzın ifade ettiği gibi aziz milletimiz ve Allah beni affetsin, ben de yanılmışım, beraatimi talep ediyorum” ya da “Reis-i cumhurun davaya dahilini istiyorum” desem emsal teşkil eder. Sonra ne oldu?, Aşdod limanına gitti, Gülen İsrail’den izin alın demişti. Amaç yardımsa insanları öldürtmeyin İsrail böyle bir devlet, Amerikalıya acımıyor. 5,5 sene sonra Aşdod limanına gittik, yardımı teslim ettik. Yolsuzluk yok(!) “Yüzüğümden başka servetim varsa namerdim!” Bugün servet açıklaması var, ben böyle bir servet açıklaması görmedim. Tablo karanlık. İnlerine giriliyor ama milletin anası ağlıyor. Bu iktidar-hükümet yapısıyla bu iş olmaz. Ulusal uzlaşı hükümeti kurulması gerekiyor. Sayın cumhurbaşkanımız da, Allah’a havale etmesin, kendisi de çıksın kanun önünde hesap versin.
Karabacak “Darbeyle mi hesaplaşıyoruz yoksa devlet yeniden mi tesis ediliyor?” sorusuyla sözü katılımcılara bıraktı.
Tennur Koyuncuoğlu: Gerçekten çok zor bir dönemden geçiyor Türkiye, İç ve dış baskılar açık, dünya önünde de kendi içinde de bölünmeye çalışılıyor. Başbakanın ifadesi ile Allah diyen, kitap diyen, cennet diyenlerin yarattığı felaketi gördük. O zaman çok ilginctir Fettullahçı olmayan yalnız laik Ataturkçu toplum kaldı. Yapılacak şey artık aklımızı hukuk devletini devreye sokmaktır. Meclis ve yargıda yaşanan sorunlar duruma katkı değil zarar verektedir. Meclis ohal nedeniyle işletilmiyor. Hakim, savcı, avukatlar mesleklerini bağımsız olarak yürütemiyor. Gözaltı ,tutuklanmalar KHK ile yapılıyor, ohal aracı KHK ile sürdürülüyor. Anayasanın 21.maddesi 38.maddesi anayasal temel haklardan yargı kararı olmadan kimse yoksun bırakılamaz. Bu aslında ohalin hukuk devleti içinde düşünülmesini gerektirir.21.madde ohali de hukuk kuralları ile çerçeveler. Halkın ifade haber alma özgürlüğü kısıtlanıyor, gazeteler kapatılıyor. Hukuktan yoksun idari tedbirlerle toptan işten çıkarmalar, mal varlıklarına el koymalar dönüşü imkansız zararlara yol açıyor. Devlet eliyle halk yoksunlaştırılıyor. Bu insanlar ne yapacak ve ailelileri ile nasıl ayakta duracak. Bir devlet bunu yapamaz. Devlet kendi eliyle halkı yoksullaştırırken, devlet Fetonun 15 milyar taşınmazını ele geçirip zenginleştiriyor. Bunu da KHK nın 2. maddesine dayandırıyor. Bu maddeye göre milli güvenliğe tehdit oluşturan feto orgutu içinde yer alan, sonradan bu örgüte giren ya da bu örgütle irtibatı olanlar ayıklanıyor. İrtibatı olanlar ne demek. Hemen hemen herkes buna girer. Dini benimseyen ,temiz kalpli bütün insanların girebileceği ,nitekim okullarına vermişler, Ankara belediye başkanı ifadesi ile bizzat çocuklarımı samanyolunda okuttum diyor. Feto içinde yer alan kesin kanıtlar olmadan kimler bilinemez. Kurulan komisyonlara ve anayasa mahkemesine onaltıbin bireysel başvuru var. Demek ki iş tam bir kargaşaya dönüştü. Meclis araştırma komisyonunun Akp li başkanı güven vermiyor. Siyasal iktidarın bu işin içinde ne kadar olduğu tartışması gündemde. Başlangıç tarihi itibari ile feto ile iş birliği vardır. Yanıldık dedikleri tarihte bile kimin fetodan kimin el çektiği konusunda iktidar da bu ara kendş araştırmalarını yapmakta. Geleceğe bakarak yeni bir yapılanma içine hükûmet. Bu önemli sorun ifadelerin alınmasında avukatların müvekkillerine ulaşması 7 8 saat sürüyor. Müvekkille özel konuşmalar yukardan mikrofon uzatılarak dinleniyor. Çünkü şu anda iktidar kokuyor. Kendi ip uçlarını vermeden değişik bir senaryoyla yeniden seçim yapılarak işi sağlamlaştırmak ve iktidara tekrar emin ellerde yürümek istiyor.
Vasfi Kösebey: Fetullah Gülen bir konuşmasında ben 20 yaşında iken bunları devirecektim bitirecektim diye bir konuşası var. Fettullah Gülen 1940 ya da 41 doğumludur. Dediği söz 60lı yıllara denk geliyor. Yani 27 mayıstan sonraki bir dönemdir. Sonrasında tüm örgütlenmesini çok gizli bir şekilde yapmıştır. Ve son zamanlarda bylock diye bir şey çıktı ortaya ancak birbirleri arasında anlaşılır bir başkasını dinlemesi mümkün değildir. Zannedersem bundan devletin, emniyetin haberi yok bundan. Ne zaman ki sorguya çıktı bunlar affedilme yasasından dolayı söylediler. Sonrasında baktılar ki, muazzam bir kadrolaşma var. Bu kadro temizlenir. Arkadaşlar şu söyleyelim iktidarın şakası da ciddidir ciddisi de ciddidir. Asla taviz vermez. Bir ay çok kısa zamandır. Bir ayda bir şey yapılmaz. Bir de şu var her örgütün bir militanı vardır bir de onun sempatizanı vardır. Ben sempatizandım ne zaman ki 7 Şubat olayları oldu bylock çıktı o zaman tamam dedik… bylock temizlenir ve temizlenmesi de gerekir. Tamaman iftira üzerine kurulmuş bir şey. ortada bir Adil Öksüz dolaşıyor. 109 defa gidip gelmiş. En son geliyor ve sonra Ankara akıncılara gidiyor. Oradan sonra idare ediyor. Bunun affedilecek bir tarafı yok. Bunun itidali 245 kişi, acımasız bir şekilde kimin silahını kullanıyorsunuz…ayıklanma askıdan alınmalar maaşının üçte biri kesilenler var. Konuyla ilgisi olmayan kişiler birbirlerini şey yapıyorlar. Araştırmalar devam ediyor. olayları kanıtlayalım insanları mağdur etmeyelim. Arkadaşımız diyor ki bir tek Atatürkçüler bu durumda kalmıştır. öyle bir şey yok belki fetocu diye şey yapılmıştır o var. Araştırmalar devam ediyor. Türkiye’yi böylesi bir duruma sokmak asla doğru değil. Türkiye’yi işgal etmek istiyor bu adam. Örgütün tamamen ihtilale hazırlık için kurmuştur. Orduya yetiştirdiği adamlar, kendilerini gizlemek için öğrettiği metotlar bütün bunlar ihtilal içinde olan bir örgüt ve devletten atılmalıdır. Bunu başka şeysi bile yok. 1402ler de vardır hoca bilir onlarla ilgili araştırma yapıldı sonra gersin geri iade edildi. Belli bir süre sonra sempatizan kısma af çıkar. Ama bylocktan asla olmamalı. Çünkü Türkiye’yi felakete sürükleyen bir şeydir.
Ali Faik Aydın: olağan ustu koşullar olduğunda ,olağan ustu önlemler alınabilir fakat, bu istenmeyen durum hedefe yönelik ve kısa sureli olmalıdır. Hemen sonuçlar itibari ile meclisin denetiminden geçmelidir. Ayrıca ohal de dahi temel haklar ve özgürlükler toptan yok edilemez. İktidar sanki bir hayalet yaratıyor. Bu hayalete halkımız ve sıradan insanlar gerçeklerden çok daha çabuk inanır. Bu yaratılan hayalet bulutu içinde temel haklar ve özgürlükler yok edilmekte daha fazlasının da yapılacagı tehdidiyle birlikte mala da hücum edilmekte. İşletmeler, okullar kapatılıyor. Mallara zorla el konuyor. İnsan hakkına el koymakla mala el koymak arasında bir fark yok. Elbette insan hakkına el koymak daha kötü ama birini yapan diğerini de çok kolay yapmaktadır. Normalde mala el koyma yansız mahkemeler ve tabii hakimlerce titiz incelemeler sonucu maddi delillere dayanılarak ve geni bir süreç içinde verilebilir ancak.bir dakika da bir mala el konulabiliyor. Özgürlükler hiçe sayıldığı gibi.
Kemal Akgün: Üniversitelerde KHK ile dekanlar rektör yardımcıları görevden alındı. Okullar açıldı ve okulların bir bölümünde hala rektör yard. ve dekan yönetici yok yani ara kademe yöneticiler yok ve yenileri atanamıyor çünkü merkezden atanacaklar şeklinde bir bilgi var. Üniversitelerden başlanarak devletin çeşitli kurumlarında herkes üsten karar beklediği için karar verilemiyor en basit konulara bile karar verilemediği için artık yönetilemez bir ülkeye doğru gidiyoruz. Benim böyle bir tespitim var buna başbakan da dahil diye abartabilirim. daha genel olarak su an olan bitenler bi darbe oldu ve onu temizliyoruz gibi gibi adımlar küçük adımlardan ibaret.
İki adet varsayımdan oluştuğunu düşünüyorum emin olmamakla birlikte bunlardan biri kendi kafalarına göre bir din devleti kurmak ikinci olarak da iktidarı hiçbir şekilde kaptırmamak. Bazen eleştiriler yapılıyor neden muhalefet şunu yapmıyor diye dünya da diktatörlükle yönetilen hiçbir ülkeden birisinde muhalefetin secim kazanma ihtimali yok muhalefet ağzıyla kuş tutsa kimsenin haberi olmaz .basın medya kuruluşları onların halka ulaşması gibi kaynakların kullanılması konusunda çok şey söylenebilir. İki ana hedefleri olduğunu hiçbir sekilde gözden kaçırmıyorlar. Fetoyu Ergenekon’u temizleyeceğiz diye kendi muhaliflerini temizleme yoluna gidiyorlar çünkü ana hedeflerini gözden kaçırmıyorlar. Bizim de bu ana hedeflerini gözden kaçırmadıklarını fark etmemiz gerekiyor.biz de kaçırmayalım. Balyoz Ergenekon feto vb..gibi davaların bizi oyalamak için yapıldığını ama asıl hedefe giderken hata yaptıklarını düşünüyorum ama onlar için bir önemi yok tabi. dünyayı algılamada yanlış yaptıklarını düşünüyorum ama bir önemi yok. Hukukla ilgili çok basit bir örnek vereceğim. Tarlabaşı’nı Çalık holdinge vermek için meclisten karar çıktığında tüm evlere el koydular sonra bir mahkeme oldu ve benim evimi alamadılar mahkeme kararı ile aynı konuda ikinci bir dava açtılar fakat tapu hala benim üzerime ilk davayı kaybettiler. İkinci dava açılırken de tapusu bana ait olan evi yıktılar. Savcılığa dilekçe verdim “Evimi yıktılar” diye. Savcılık soruşturmaya gerek yoktur kararı verdi. Çünkü Çalık holdingin başı damadı şu anki enerji bakanı. Ben de bir üst mahkemeye dilekçe verirken şunu yazdım Çalık holdinge ait bir binayı içinde eşyalar varken yıksam ve önüne satılık daireler diye yazsam aynı kararı verir miydiniz? Avukat beni uyardı içeri atarlar seni diye fakat içeri atmadılar dilekçeme savcının verdiği karar doğrudur diyerek gönderdiler. Ahlak kuralından bahsetmek istiyorum. İlki başkalarının size nasıl davranmasını istiyorsanız öyle davranın. İkincisi zaman değişse de aynı şeyleri savunun. Eğer ahlaklıysanız yani Esad üç sene önce neyse bu gün de aynı olmak zorunda sizin için. Kobani’ye önce yardım etmek isteyip sonra onlar bizim düşmanımız derken Batıya bunu anlatamıyorsunuz. Fetoye yardım edin diye dolaşıp sonra ya onlar bizim düşmanımız dediğinde Batı bunu anlamıyor sonra niye anlamıyorlar deyip anlatmak için insanlar gönderiyoruz.
Kemal Yüce: Büyük Birlik Partisi olarak olağanüstü hal rejimini ve alınan kararları destekliyoruz. FETÖ ve PKK olmak üzere digger terror örgütleri için alınmış bir karar bu. Terörle mücadele kapsamında ohal kararını destekliyoruz. Amacı dışında kullanılmaması gerektiğini düşünüyoruz. Özellikle tüm muhalefeti yok etmek amaçlı kullanılmamalı. Buna dair endişeler var. Meclis onayına sunulmalı. Çünkü geçerlilik şartı bu. Olağanüstü hal kararları askıda kararlardır. Meclis onaylamazsa geçersiz olur. Ve bir de mağduriyet varsa ciddi bir sorun.
KHK bir yasama faaliyeti sistemimiz yasam yürütme ve yargı üzerine kurulu KHK yasama faaliyeti kapsamında bir faaliyet. Ama KHK ile yapılan işlemler el koymalar işten atmalar vs bir yürütme faaliyet. Buradan yargısal bir soruna geleceğim. Bunlar birbirine karıştırılmamalı. KHK çerçeve hüküm getirmeli idari işlemle görevden alma yapılmalı. Kanun hükmünde kararname ile insanların tipolojisi çıkarılmalı hangi usulde işten atılacağı görevden alınacağı KHK ile çerçevesi düzenlenmeli idari işlemle uygulaması yapılmalı.
Faik Akçay: Bir defa biz ülke olarak serbest seçim konusunda kesin mutabakat sağlamalıyız. Toplum olarak amasız fakatsız.
Siyasette şiddete teröre silahlı mücadeleye karşı çıkmalıyız. Demokratik yollardan dertlerimizi anlatacağız. Farklı kesimlerin başta yaşam hakkı olmak üzere özgürce yaşamalarının kesinlikle teminat altına alınması lazım. O da yeni bir anayasadan geçiyor. Türkiye de insanlar kendilerini özgür hissetmeliler. Devletten korkmamalılar. Anayasamızın ideolojisi olmamalı.
Hüsnü Adalı: Evet darbe olsaydı Türkiye 40-50 yıl geriye gidecekti. Darbe olmadı 20-25 yıl geriye gittik. Darbe neden değil sonuç. Demokrasinin olmaması şeffaflığın olmaması hukukun olmamasının bir sonucu.
Darbe ve fetö ile hesaplaşma diye bir şey olmaz. Hukuk hesap sormaz, adaleti tesis eder. Hesaplaşma orman kanunlarında olur. Naziler ilk once koministler için geldiler ben sustum kominist değildim sonra Yahudiler için geldiler sustum Yahudi değildim, sonra sendikacılar için geldiler sustum sendikacı değildim, sonra benim için geldiler konuşacak adam kalmadı diyor bunları unutmamak lazım. Yazarlarına gazetecilerine aydınlarına akademisyenlerine cezaevinde yer açmak için hırsızları tecavüzcüleri dışarı çıkaran bir ülke ayakta kalamaz. Güvenlik için özgürlüğümden vazgeçenler aslında her ikisinede layık değildir.
Ali Faik Aydın: Deminki konuşmamda unuttuğum bir şey var. Sonuçlara baktığımızda sanki bu darbe teşebbüsü tezgahlanmış gibi ileride yapılacakların bir gerekçesi gibi bir imaj doğabilir. Bu mevcut hukuksuzluk özgürlüklere vurulan darbeler 12 Mart ve 12 Eylül’lü katladı. Ayrıca biz de dahil olay vuku bulurken yeterince tepki göstermiyoruz.
Şahlanış Hareketi: Tarafgirliği bir tarafa koyup vicdanla baktığımız zaman Türkiyede bir demokrasi talebinin gerekleri için bu icraatların yapıldığını söylemek vicdana akla ahlaka uymaz. Bir konuşma içerisinde kelimeler kesilip montaj yapılmış. Meral Akşener bir rüzgar yakalamıştı –ben kendisine güvenmem- rüzgar yakaladığını açıkça görmüştüm bir konuşma yapıyor. Bu konuşma üzerinden yıpratıldı. Türkiyede iktidar muhalefeti susturmak için elindeki bütün imkanlarını kullanıyor. Balyoz davasında berate den Çetin Doğan’la Engin Alan’ın berat kararına itiraz geldi. Amaç burada demokrasinin oluşması değil. Ayağımız bir kere yere bassın. Türkiyenin insan odaklı yeni bir yapıya ihtiyacı var.
Şanar Yurdatapan: Bir cinayet olur, bunu kim işledi diye düşünürken bu ölümden kim yararlandı diye düşünülür oradan harekete geçilir bu illa ki yararlananın öldürdüğü anlamına gelmez, kanıt gerekir.
KHK lara baktığımız vakit hayalinde bile göremeyeceği bir avantaj elde etmiş görünüyor Erdoğan. O vakit bunu kendi yaptırmış olabilir gibi düşünülebilir ama kanıt lazım. Bu kadar tehlikeli bir oyun oynanmış olabilir mi? Bunların bu kadar planlanmış olabileceğini ben şahsen düşünmüyorum. Kim yaptı nasıl yaptı diye düşünürken bir de bizim bir alışkanlığımız var ben TİP üyesiydim ve sol görüşlü bir insanım ve bizim düşünce tarzımızda her haltın altında emperyalizmi aramaktı. Tamam doğrudur ama Amerika emperyalizmi her haltı istediği gibi yapabilseydi Vietnam’da yenilmezdi. Sovyetler Birliği her şeyi önceden ayarlıyorsa Afganistan’da yenilmezdi. Hiç kuşkusuz bütün devletlerin kendi çıkarlarına göre planları vardır ona göre bir şeyler yapmaya hazırlamaya da uğraşırlar. Başaramazlarsa planlarını değiştirirler yeni duruma göre yeni planlar yaparlar. Biz bunlara bakarak her şey çok eskiden planlanmış mahvolduk falan gibi düşünürsek işin iç dinamiklerini göremeyiz. Mesela bakın gezi olaylarına. Dışarıdan yönetildiği söylendi. Orada yanyana gelenler Türk toplumunun birbirinden farklı kesimleri bizzat Erdoğan tarafından o kadar hakaretlere uğradı ki. Onlar bir araya gelince patladılar. Bu infial orada olur da ordunun içinde olmaz mı hiç? Ve ordunun içinde olanlarda silah var.
Şahin Tekgündüz: Gerçeklerin saklanamamak ortaya çıkmak gibi kötü huyları vardır. Elbette kanıt gerekir. O kadar çok kanıt kayda geçiyorki bu son günlerde dillendirilemiyor. Şimdi bunların hepsi kayıtlara geçiyor belgeleniyor bir yerlerde saklanıyor zamanı gelince kullanılmak üzere. Ben şu inançtayım ki çok fazla uzun sürmeyecek iletişim araçlarının hızlı gelişmesi bu diktatoryanın giderek çok daha ağır şartlar oluşturması çünkü kenara sıkıştırırsan kedi bile tırmalar. O nedenle çok fazla gecikmeden gerçekler kanıtlarıyla ortaya çıkacak.