YER: Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezi
TARİH: 09.10.2011
KATILIMCILAR
DERNEK, VAKIF VE GİRİŞİMLER
1.Türkiye Barış Meclisi (Faik Akçay)
2.Toplum ve Hukuk Araştırmaları Vakfı (Mehmet Ali Kahraman)
3.Sağlıklı Gıda Platformu (Bülent Deniz)
4.Doğu ve Güneydoğu Dernekleri Platformu (Hayat Orak)
5.Sosyal Değişim Derneği (Murat Köylü)
6.İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği (Cüneyt Sarıyaşar)
7.Düşünce Suçuna Karşı Girişim (Şanar Yurdatapan)
8.Hasta Hakları Platformu (Mustafa Sütlaş)
9.Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği (Zafer Kıraç)
10.Uluslararası Af Örgütü (Murat Köylü)
11.Liberal Demokrasi Hareketi Derneği (Serdar Aktan)
12.Kadın Partisi Girişimi (Benal Yazgan)
SİYASİ PARTİLER
1.Yeşiller Partisi (Fatoş Çırnaz)
2.Liberal Demokrasi Partisi (Alp Pamir)
3.Hak ve Özgürlükler Partisi (Azad Sağnıç)
4.Demokrasi ve Özgürlük Hareketi (Ilgın Koçak)
MESLEK ODALARI Yok.
SENDİKALAR Yok.
KATILAN MİLLETVEKİLLERİ
1.Mustafa Şentop (Ak Parti)
2.Faik Tunay (CHP)
BELEDİYE BAŞKANLARI Yok.
DİĞER KATILIMCILAR
Çeşitli sivil kuruluşlardan ve halktan toplam 14 izleyici/gözlemci katıldı.
MEDYA
1.Bianet
2.Rota Ajans
MODERATÖR Banu Güven
KONULAR
GENEL KONU:
24./ 2. Dönemde TBMM / TkMM'den ne bekleniyor, TBMM / TkMM'yi ne bekliyor?
KONUŞULANLAR
Zafer Kıraç: Ergenekon, KCK başlamadan cezaevleri insanların aklına gelmez. 64.000 tutuklunun zaten yıllardır süren davaları var. Cezaevleri ve tutuklular meliste gündeme alınması gereken bir konu. Sadece meşhurlar ve popular davalar üzerinden yürümemeli. Soruna insan hakları açısından bakılmalı. Nakil araçlarından tutun, cezaevlerindeki ortak alanlara kadar bunların kullanımına ilişkin problem var. Ayrıca cezaevleri mimarisini de insan haklarına önem veren insanlar yapmalı. Şanar Yurdatapan: Yasalar değişsin diye, “suç işleyenlerin” suçuna ortak olunuyor, eylemler yapılıyor. Ama görünen o ki, sadece bu yetmiyor. Olumlu yasalar da olumsuz kullanılıyor. Toplantı- gösteri ve yürüyüş izne tabi olmamasına rağmen uygulamada böyle. Basın da buna uygun yayın yapıyor.
Mustafa Sütlaş: Barış meselelerinde ısrarcı olmak önmelidir. TkMM’lerden doğru da böyle ses çıkması önemli. %10 barajı, antidemokratik seçim ve siyasi partiler yasası varken, meclise girenlerle ve o meclisle anayasa yapmak bile yeterli değil. Tüm toplum temsil edilmiyor. Anayasa yapma sürecinde katılımcı olmak gerekli. Sağlıkta dönüşüm programı çerçevesindeki aile hekimliği başvurularında katkı payı alınıyor. Ankara’daki konferansta tüm dünyada sağlığın piyasaya sunulması görüldü. Bu insan ve toplumun sağlıksızlığını yaratıyor. Geriye dönüş noktasını geçmeden, sağlık hakları talep edilmeli.
Murat Köylü: Mültecilerle ilgili imzalanan anlaşmaların gerekler yerine getirilmiyor. Zorla tahliyeler vs. Kentsel dönüşüm değil bunlar. İnsanın yaşamı bir bütündür çünkü. Kürtler, romanlar, LGBT’ler, kent yoksulları, bunlara daha çok maruz kalıyorlar. Onların rızası alınmalı. LGBT’ler hukuk kişiler sayılmıyor.Ayrımcılık yasasında LGBT’ler çıkarılıyor.Yabancı LGBT’ler de yok sayılıyor. Bu düşmanca bir tutum. Ak Parti’nin de, CHP’nin de daha bir çok hak ile ilgili tutumları hakkında düşünmeleri gerektiği için LGBT’lere sıra daha sonra gelir. Medyadaki nefret söylemi de devam ediyor.
Bülent Deniz: Şu anda 8 milletvekili tutuklu bulunuyor. Yeni dönemin ilk gündemi bu vekillerin yemin etmesini sağlamak olmalı. Bu konuda çok kötü bir sınav verildi. Böyle bir meclisin anayasa üzerine kafa yormasına gerek yok. TBMM bu seçim barajıyla anayasa yapma hakkına sahip mi, yoksa kurucu bir meclis mi gerekli? Digger yasalar dururken anayasa yapmak lüks gibi geliyor. Ulaşılabilir, sağlıklı gıda herkesin hakkıdır.
Serdar Aktan: Anayasa liberal demokrasinin geliştirdiği bi kavramdır. Toplumdaki bireyi tüm cemiyetlere karşı korumaya çalışır. Zayıf bir bireyi devlet ve diğer kurumlara karşı korumayı hedefler. Devlet zaten çok güçlüdür, kutsal olan bireyin haklarıdır. Demokrasilerde muhalefet önemlidir. Muhalefete yaşam ve konuşma alanı açılmalıdır. Alınma kültürünü bırakmalıyız. Hukuk sistemi geliştirilmelidir. Hak talep eden sorumluluğu da beraberinde getirmeli. Haklar cezalarla korunur. Yargılı infazı Kabul edemezsen, yargısız infazı da kabul etmemelisiniz. Devlete karşı işlenmiş suçlara ceza verilirken, bireysel suçlar affediliyor.
Hayat Orak: Yüzlerce genç öldü. Sadece askerler de değil, kentin köylerinde de ölen insanlar var. Ölümler kıyaslanamaz. Operasyonların durdurulması için tüm sivil toplum kuruluşu üyelerinin üzerlerine düşeni yapmaları gerekir. Bir arada hareket etmeli ve hükümeti zorlamalıyız. Barış görüşmeleri devam etmeli. Savaşın üzerinden rant kazananlar da tasfiye edilmeli. Türkiye’nin ekonomisinin büyük bir bölümü savaşa, silahlara gidiyor. Oluşacak yeni anayasa da kürt sorununun çözümünü kapsamalı. Zenginlikleri kucaklamalı, inanç özgürlüğünü sağlamalı ve insan onuruna yaraşır olmalı.
Gürcan Onat: Milletvekilleri halka hizmet için meclise gidiyorlar. Yeni anayasa çalışmalarında vekiller uyumlu olmalı. Kendi partilerinin kimliklerini bırakıp, tüm halkın vekili olarak hareket etmeli. Bu topraklarda yaşayan tüm bireylerin huzur ve mutluluğu önemli. Kürt sorununun çözümü çok önemli.
Faik Akçay: Bu meclis anayasa yapabilir durumda değil. Muhalefet ilk 4 madde kırmızı çizgilerimizdir, diyor. Bunlar anayasanın vesayetidir. Bunlar kaldıkça da değişmesinin de bir anlamı yok. Devletin güvenlik devleti olmaktan çıkması, bireyi koruyan bir hizmet veren şekle dönüşmeli. Güvenlik güçleri şeffaf olmalı. Dokunulmazlık kaldırılmalı. Suçu olmayan insanları ipe götürecek yasalar var, ama ipe götürülmeyecek olanları ipten alan yasalar yok. Yapılacak anayasa çağdaş, özgürlükçü bir anayasa olmalı ve vesayet sistemi bırakılmalı.
Cüneyt Sarıyaşar: Vekiller tam ve eksiksiz olarak mecliste olmalı. Anayasada halkın taleplerinin toplanabilmesi için iktidar başta olmak üzere muhalefet partisi de sivil toplumun önerilerini gözönüne almalı. Cezaevleri terörle mücadele ceza infaz yasasında zorunlu değişiklikler yapılmalı. %10 barajı var, olmamalı. Aynı şekilde başörtülülere karşı konulan barajlar devam ediyor. Kadınların tümüne de barajlar konulmaya devam ediyor. Bunları partiler de, sivil toplum kuruluşları da görmüyor. Hiçbir parti başörtülü milletvekili aday göstermedi. Çoğunluk başörtülü ama maalesef görünmezler. Seküler anlamda yaşam tarzını dayatan anayasa Kabul edilemez. Toplumsal uzlaşı olmalı. Toplumun tüm kesimlerinin talebi toplanmalı. Kürt sorunu konuşuldu, yapılması gerekenler belli.
Mehmet Ali Kahraman: İçimiz yanıyor desek de, artık Kürt sorununa alıştık. Bugüne kadar ki, yöntemler işe yaramadığı ortadayken, hala aynı aynı yöntemler devam ediyor. Eski anayasanın ruhu da değişmeli. Irkçı ruhundan arınmalı. 82’nin ruhu kalkmalı. Ilk 3 madde değiştirilemez olmaktan çıkarılmalı. Kapsayıcı olmalı, kişilerin kendini ırk, cins, din, meslek tanımlamalarının hepsini kapsamalı. Kimseyi üstün tutmamalı. Herkes Türk olmamalı. Güçlü yerel yönetimler olmalı, katılımcılık için yasalar geliştirilmeli.
Mustafa Şentop: Yaşanan süreçlerde Türkiye artık hukukla siyaset ve hukukla günlük yaşam ilişkisini kavradı. Hukuk yaşadığımız hayatın arka yüzüdür. O yüzden kişinin yaşadıkları sorunlar hakkındaki hukuki sistemi bilmesi gerekir. Bugünkü hukuk sistemi de bunu istiyor. Tersinden söylüyor; kanunu bilmemek mazeret sayılmaz diyor. Hukuk soyutlaştıkça önem kazanmaya başlıyor. Mesela bir siyasi parti, dernek kapatıldığında geriye hiçbir şey kalmamış oluyor. Bu bakımdan hukukun önemini anlamakta son zamanda yaşanılanların etkisi olduysa, bu bir kazançtır. Hukuk denilince hukuk kültüründen de bahsedilmesi gerekir. Türkiye anlaşmaşar imzalıyor, ama gerekenleri yerine getirmiyor, dendi. Gerçekten de Türkiye’nin böyle bir eğilimi var. O yüzden sözleşmeleri imzalamak çok da önemli değil. Bir de hukukun üstünlüğüne saygı duymak gerekiyor. Türkiye’de eksik olan bu. Eksik çünkü, hukuk uzun bir süre Türkiye’de araçsallaştırıldı. Bunda anayasanın da çok büyük etkisi var. Bana göre Türkiye 27 Nisan 1960’dan itibaren 2. bir cumhuriyet inşa etmeye başladı. 28 Nisan’dan itibaren gazetelere bakıldığında, 2. Cumhuriyet denildiği görülür. Bu çok kullanılan bir tabirdir. Resmi gazetelerde de geçer. 61 anayasası ile Türkiye’de cumhuriyetin resmi ideolojisi yeniden inşa edilmiştir. Bu ideoloji vesayetçi bir ideolojidir. Türkiye’de 50- 60 yıllarında halkın oyu ile gelen partiler ülkeyi yönetiyorlar. Buna engel olmak mümkün değil. O halde öyle bir sistem kurulmalı ki, halkın oylarıyla iktidara gelemeyecek bir siyasi parti fikrini iktidarda tutabilsin. İşte anayasa halkın oyuyla iktidara gelemeyecek bir siyasi düşüncenin nasıl iktidara getirileceğinin ve orada nasıl tutulacağının bir formülüdür. Türkiye’deki temel sorun budur. Anayasa sadece bir zemindir. Düşünceyi korumak üzere iki büyük kurum vardır. Biri Türk Silahlı Kuvvetleri, diğeri de Yüksek Yargı’dır. Bu kurumların yeniden inşa edilmesi gerekir. Yeni bir anayasa gerekli ama yeterli değil. Hukuk reformu da gerekli.
Faik Tunay: Anayasa değişmeli, evet ama ondan önce insanların mantığının, düşünce sisteminin değişmesi ve önyargılarından kurtulması gerekir. Siyasi partiler, siyasetçiler, muhalefetteyken şikayet ettikleri şeyleri iktidara gelince kendileri yaparlar, dendi. Buna sonuna kadar katılıyorum. Ve bu kurulmuş her parti için de geçerli. Aslında sadece siyasetçiler için değil, herkes için geçerli bir düşünce bu. “Bana dokunmayan bin yıl yaşasın” düşüncesi. Kendilerine bir zarar gelmediği mühdetçe, haksızlık için vs bir şey yapmıyorlar. Başta değişmesi gereken düşünce bu. Son günlerde anayasa değişikliği konuşuluyor hep. 24. dönemdeki tüm milletvekilleri özgürlükçü, herkesi kapsayan, adaletli bir anayasa yapmak zorunda. Çünkü tüm partiler seçim zamanı bunu sözünü verdi. Herkes darbe ürünü olan anayasadan şikayet ediyor. Ama uygulamaya gelince, bugüne kadar sayısız maddesi değiştirildi, ama ana mantığı devam ettirildi. Bu mantık devam ettiği sürece anayasanın değişmesinin çok da bir önemi yok. Ama anayasa tartışmalarından önce, siyasetçilerin, topluma yön veren insanların birbirlerine karşı önyargılarından kurtulmaları gerekiyor. Bu önyargılardan kurtulmadığımız mühdetçe toplum olarak bir yere varamayız. Bir milletvekili olarak yada bir vatandaş olarak 28 Şubat süresince yapılan haksızlıklara da karşı çıkmamız gerekiyor. Ama bugün Ergenekon sürecindeki gerçekleşen uzun süreli, haksız, hukuksuz tutuklamalara da karşı çıkmamız gerekiyor. 28 Şubat sürecine karşı çıkarsak, orada mağduriyete uğradığımızı kabul edersek, gücü ele geçirdiğimizde bize yapılan haksız, hukuksuz davranışlara karşı, aynı oranda olmasa da, biz de aynısını yaparsak bu kısır döngü devam eder. En önemli meselelerden birisi de kürt meselesi. Yeni dönemdeki tüm milletvekillerinin bu kanayan yaraya bir çare bulmaları gerekiyor. Ama burada da meselenin çok iyi analiz edilmesi, araştırılması ve ondan sonar konuşulması gerekiyor. Ülkemizde büyük bir sorun da, insanların bilgi sahibi olmadan ahkam kesmeleridir. Böyle olunca da, sonuca ulaşılamıyor. Devlet olarak, millet olarak, siyasetçi olarak, asker olarak, işadamı olarak…. geçmişimizle yüzleşmemiz gerekiyor. Yapılan hatalar ne ise, konuşulmalı. Ve bu hataları tekrarlamamak gerekiyor.
Azad Sağnıç: Bu ülkede herkes Türk’tür demek, bütün kuşlar kargadır demek gibi bir şey olur. Sormak gerekir, teskere neden çıkarıldı? İnsan haklarından bahsediliyor, ama aslında Şırnak’lı bir anneyi öldürmek için çıkarılmadı mı? İlk önce o teskere geri alınmalı. Hak ve Özgürlükler Partisi kürt sorununu kendi eksenine aldığı için ilk önce o sorunla ilgileniyor. Kürt sorunu diyoruz, ama kürtler neden sorun bu ülkede? Bu sorunu kaldırmak için ne yapıldı? Otururken öyle güzel şeyler söyleniyor, ama eyleme geçildiğinde, birbirimize karşı düşmanlığı, sevmeme kültürünü geliştiriyoruz. Bu ülke %98 müslümandır deniliyor. Ama %2’ye de bakmak gerekiyor. Eşcinselliğe bakmak gerekiyor. Farklı kimlerin olduğunu görmek lazım. Kürt sorunu konuşulup çözülmezse, konuşulacak daha çok konu olacak. Sağlık, cezaevleri, Ergenekon…. Çünkü kirliliğin temeli savaştır. 30 yıldır süren bir savaş var ülkede. Kürt ulusal mücadelesini ciddiye almamız gerekiyor. Bu ülkede kürtlerin kimlik sorunu yoktur, statü sorunu yoktur. Kürtlerin ülke yönetme sorunu vardır. Aynı şekilde lazların, ermenilerin, çerkezlerin de yönetme sorunu vardır. Her kesimin yönetimde söz hakkı olması gerekir.
Fatoş Çırnaz: Pek çok yakıcı sorun var. Bunun aksi söylenemez. Herkes kendi ilgisi ile ilgili sorunlardan bahseder. Şu ana kadar çok bahsedilmeyen önemli bir sorun daha var. Doğa yıkım kanunların neticelerini görüyoruz. Gerek Türkiye’de gerekse dünyada. Yeşiller Partisi daha ekolojik bir anayasa düşünüyor. Insanın birinci hakkı yaşama hakkıdır. Ve bu hakkına sahip olabilmesi için, yaşanabilir bir ortam gerekiyor. Bu hakka sahip olunmazsa diğer hakların da bir önemi kalmıyor. Aarhus sözleşmesinde taraf olmamız gerekiyor. Ayrıca doğanın bir hak öznesi olduğunu kabul etmemiz gerekiyor. Çünkü doğa kendi kendini savunamaz. O yüzden insanlar ve yaşam adına savunulması gerekiyor. Sürdürülebilirlik kavramı çok önemli. Ama bu kavramı ifade ederken sadece geleceği değil düşünmemek lazım. Geçmiş hatalardan da ders çıkaran bir anayasa düzenlenmesi gerekiyor. Örneğin su hakkı, temiz gıdaya ulaşım hakkı, GDO konusunda alınan kararlar… Tabiki sanayileşme olacak, büyüme olacak ama bunlar doğanın kapasitesini aşmadan olmalı. İhtiyaçlarla uyumlu olmalı.
Alp Pamir: Her kesimden insanın farklı sorunları var. Kürtlerin, LGBT bireylerin… Devletin de bu konulara duyarsız kaldığı, ilgilenmediği çok açık ve net. Liberal Demokrasi Parti olarak genel prensibimiz, devletin yetkilerini sınırlandırmaktır. Devleti sınırlandırdığınız zaman bireyin önü açılmaya başlar. Şimdiki anayasada bir maddede bir hak veriliyorsa, birkaç madde sonra bu haklar geri alınıyor. Siyasi sistemin temel unsuru vatandaştır. Birey hakları ve özgürlükler bir şekilde kısıtlanmaya başlanırsa, o ülkede gelişmişliğin önüne geçilmiş olur. Devletin gücünü sınırlandırmadığınız zaman oraya hizmet için çalışmaya giden seçilmişler, kendilerini bu hizmetten tasviye etmiş oluyorlar. Çünkü oraya gittikleri zaman, belli ki siyasi güçler, siyasi otoriteler kendi kapalı toplantılarında onlara söylüyorlar. Kendilerini seçenler için değil o otoriler için çalışıyor oluyorlar. Bu da bireyin temel hak ve özgürlüklerinin bir tarafa bırakılması sonucunu doğuruyor. Bunun önüne geçmenin yolu da devletin yetkilerini sınırlandırmaktır.
Ilgın Koçak: Bir çok sorun olduğu ortada ama en dikkat çekicilerinden biri de teskeredir. Çünkü bu devlet bir barış istemiyor. İstese bu konunun üzerine gider. Halbuki bu teskereyi onaylarak, sanırım daha fazla gencin çürütülmesini istiyor.
DEĞERLENDİRME
İLETİŞİM
SİVİL TOPLUM İLE
170 kadar sivil toplum örgütüne mail aracılığıyla toplantı bilgisi verildi. Bazılarına faks gönderildi, bazılarına randevularda bilgiler verildi. Ayrıca telefonlar edildi.
MİLLETVEKİLLERİ İLE
Tüm İstanbul milletvekillerine SMS yoluyla toplantı bilgisi verildi. AK Parti Grup başkanvekili aracılığıyla bir milletvekili görevlendirdi. CHP milletvekili Faik Tunay seçim zamanından haberdar oldu ve kendi iradesiyle ilk toplantıya katıldı ve diğerlerine katılma sözü verdi. BDP Grup başkanvekili Hasip Kaplan toplantı için görevlendirme yapacaktı ancak aynı hafta içinde İstanbul’da bir operasyon olduğu için BDP Gemlik’e yürüme kararı aldı, dolayısı ile milletvekili katılımı olamadı. MHP İstanbul il başkanı ile katılım hakkında görüşüldü. Bir dahaki aylarda katılım saplamaya çalışacaklarını söyledi.
MEDYA İLE
Basına, ajanslara mail yolu ile haber verildi.
09.10.2011 İstanbul kMM Toplantı Tutanağı
previous post