YER: Türkan Saylan Kültür Merkezi Benal Nevzat Salonu 7. Kat – Alsancak/İzmir
TARİH: 09.01.2015, Cuma
KATILIMCILAR
DERNEK, VAKIF VE GİRİŞİMLER
1/ Koç Ali Al – Anadolu Birliği Derneği Onursal Başkanı
2/ Özcan Küçükaslan – İZDİM
3/ Talat Ulusoy – Yüzleşme Atölyesi
4/ Hülya Uslu – KADER
5/ Serap Keleş – EYYİD
6/ Badegül Güler – İzmir Kadın Dayanışma Dernekleri Bşk
MESLEK ODALARI YOK!
SENDİKALAR YOK!
KANAAT ÖNDERİ VE BİREYLER
1/ Burak Oğuz – ESİAD
2/ Şevki Figen – TÜSİAD – Emekli Ceo
3/ Hüseyin Cemiloğlu – Anadolu Birliği Derneği
4/ Gülbahar Serbest – Anadolu Birliği Derneği
5/ Ekrem Yelmaz – İZDİM
6/ Mustafa Poyraz – İZDİM
7/ Esin Aktaşlı – Grafika Reklam Ajansı
8/ İlhami Mısırlıoğlu – İzmirizmir.Net Portalı
9/ A. Rıza Avcan
10/ Serap Önal
11/ Sevda Artem
12/ Şakir Kadan
13/ Gülin Er
14/ Gül Selvili
15/ Hürriyet Mısırlıoğlu
KATILAN MİLLETVEKİLİ YOK!
BELEDİYE BAŞKANLARI Yok!
BÜROKRAT Yok!
AKADEMİSYEN Yok!
MESAJ YOLLAYANLAR Yok!
DİĞER KATILIMCILAR
1/ A. Cavit Uğur – HDP
2/ Süleyman Eryılmaz – HDP
3/ E. Şennur Barutçu – CHP
4/ Arif Ali Cangı – YSGP
5/ Hüsün Ali Kemal – YSGP
6/ Hacer Özcan – Ak Parti İl Yönetim Kurulu Üyesi
7/ Müjde Çelik – Ak Parti İl Yönetim Kurulu Üyesi
8/ Ayşe Neşe Edebali – Ak Parti İl Yönetim Kurulu Üyesi
MEDYA
1/ DİHA (Dicle Haber Ajansı) – Cihan Başakçıoğlu
2/ Yeni Ekonomi – Okran İştar
3/ Yurt Gazetesi – Adem Sarıkaya
MODERATÖR
Pervin Mısırlıoğlu – Gazeteci
KONULAR
GENEL KONU: Devlet-Paralel Yapılar, Güvenlik ve Yargının Saygınlığı
YEREL KONU: Yerel Demokrasi
Başlama: 13:05
Bitiş: 15:15
Pervin Mısırlıoğlu E: Açılış konuşması ve toplantıları neden artık Türkan Saylan Kültür Merkezi’nde yaptığımız konusunda bilgilendirme yaptı.
TkMM Ocak video sunumu izlendi.
İlhami Mısırlıoğlu /İzmirizmir.Net Portalı: Toplum, hukuk, politika, halk şaşırdı, bilim dünyası şaşırdı, nereyi tutacağımızı anlamaya çalışıyoruz. Ezberlerin bozulduğu bir dönemden geçiyoruz. Tarih vakfında da 10 yıl çalışmanın birikimiyle hafif geriye gidip hatırlatmalarda bulunmak istiyorum. Paralel derken sadece hizmet hareketinden bahsetmiyoruz. Geçmişimizde, Ankara paralel yapı olarak ortaya çıktı ve o kazandı. 1921 yerine 1924 anayasasının yapılması, devrimler ve sonuçta paralel başlayıp ana yapıya dönüşen TC kuruldu. Aynı zamanda derin devlet de ortaya çıktı. 1. 2. Meclisler; Serbest Fırka denemeleri, Demokrat Parti, Adalet Partisi, Anavatan Partisi, Refah Partisi, Ak Parti bu sürecin temel aktörleriydi. Öteki Ak Parti hükümeti bir tür paralel yapı gibi başladı ve ana yapıya sıçradı. Önce hükümet, mevcut ana paralel yapıyla (derin devlet, Ergenekon, asker-yargı-bürokrasi statükosuyla) çatışarak iktidar ve sonrasında da devlet olundu. Süreçte diğer paralel yapılardan PKK ile çatışarak, barışarak ilerledi; Hizmet ile koalisyon bozuldu ve büyük çatışmaya geçildi. Tüm devrimlerin, büyük değişimlerin akıbeti bu sürece de yansıdı.
Bir ülkedeki iktidar yapısı ne ölçüde şeffaf, adaletli ve demokratik ise; Paralel Yapı’lara ihtiyaç duyurmayacak meşru alanlar oluşturabilmiş demektir. İktidarının en önemli kısmını yitirmeye başladığında Kemalist statükonun da bir tür paralel devlet refleksleri gösterdiğini biliyoruz. PKK bugün bir tür paralel devlettir; cemaat de öyle. Ancak buna yol açan bizatihi devletin ve demokrasinin oluşma ve işleme biçimidir. PKK’nın bugün paralel devlet konumunda olmasına ilk ne yol açtı sorusu önemlidir ve diğer soru da buradan nasıl çıkılır? Nasıl çıkılacağına dair ise iki yanıt olabilir: 1. Zorla, baskıyla 2. Hukuksal kardeşlik ve eşitlik ile… Hangisinin tercih edileceği sadece bir tarafın inisiyatifinde değildir ve ilk kez sivil toplumun süreçte rolü olabilir.
Hizmet hareketi epeyi yara aldı ama hala biraz paralel sayılır; ancak buna da ilk ne yol açtı sorusu önemlidir ve diğer soru da buradan nasıl çıkılır? Yanıt yine aynıdır: 1. Zorla, baskıyla 2. Hukuksal kardeşlik ve eşitlik ile… Burada da hangi yola girileceği (ya da girilmek zorunda kalınacağı) karmaşık süreçlere bağlıdır. Yani hangisinin "tercih" edileceği meselesinde ilk kez sivil toplumun rolü de olabilir.
Buralarda baskıyla ve "hukuk dışına çıkana karşı hukuk dışına çıkarak mücadele" etmeyi seçmek "kolaylık" sağlıyor gibi görünse de aldatıcı olabilir. Sorun daha karmaşık olarak önümüze çıkacaktır. Bu noktalarda adem-i merkeziyetçilik daha etkilidir. Yeni paralel yapılar oluşmaması için de; demokrasi, hoşgörü, çoğulculuk, adem-i merkezi yapılar, düşük seçim barajları, koalisyonlara açık yapı, toplumun her kesimine adalet ve hukuksal eşitlik, devletin her dine, mezhebe eşit yakınlıkta durduğu, hakem rolünü koruduğu demokratik laiklik kurallarına uyulmalıdır.
Ali Rıza Avcan: Video gösterisi ve İlhami beyin sunumu birlikte değerlendirilince; TEZ kısmının altının kalın çizildiği algısı içindeyim. Sunum ve tartışmadaki terminolojiye itiraz ediyorum. Sorunu, dayatılmış kavramlar içinden tartışmayı anlamlı görmüyorum. Darbe, paralel vs. dayatmalarındaki terminolojinin bazı kısımlarını reddediyorum. Söz konusu olan güç ya da iktidar ise; içinde diyalektik olarak o gücün içinde karşı güçlerin olduğunu da kabul ediyorum. Güç varsa diğer karşı güçler de vardır, oluşacaktır. Süreç içinde güçler mücadelesi yaşanacağını biliyorum. Mevcut gücün kendi alt güçlerini de barındırması normaldir. Zaman zaman iktidar alternatif güçlerle çalışabilir de çatışabilir de.
Onları yok sayarsak iktidarı TEK saymış oluruz. Ama işin doğasında bugün güçlü olmak var, yarın olmamak var. Bu iktidarın el değiştirmesidir. Çok doğal iktidar mücadelesi darbe olarak lanse ediliyor. Her iktidar, her güç kendi içinde aktif gücünü yaratır. Bu son derece normaldir, garipsemek, yok saymak doğru değildir.
Gül Selvili: PKK’nın paralel yapı olması beni şaşırttı. Bir ulusun özgürlüğünü istemesiyle alakalı bence. Normal hakların istenmesi nasıl bir paralel yapı sayılır? Katılmıyorum. Uluslararası naif bir isteğin paralel yapı olarak değerlendirmek bana kötü geldi.
Cavit Uğur /HDP İzmir İl Başkanı: Konuşmasına başlamadan önce Paris katliamıyla ilgili bir afiş açtı. Paralel yapı; mevcut kurulu sistemin sınırları dışındaki başka yapılanmalar demektir. Yıllardır Bülent Ecevit’ten beri başlayan. Özel harp dairesi var mı? JITEM var mıdır? Hala tartışılır. Mesele sadece iktidar bloğunun karşısındaki yapılar değil, mevcut yapı içinde de bazı yapıların olmasıdır. Bütün iktidarlar devlet içinde kendi denetimlerinde bir paralel yapıya ihtiyaç duyabilirler. Baskı ve otoriterlik arttıkça paralel yapılanmalar artmaktadır. Hükümet, siyaset yapacaksanız, açıkça parti olup yapın demiştir.
Güvenlik paketi bugün meclise gelmiştir. Her gün kendi iktidarı için düzenlemeler yapan iktidar karşısında yapılanmalar olacaktır. PKK de kendi ulusunun kurtuluşu için bir yapılanma oluşturuyor, aynı şey Gülen Cemaati için, başka yapılar için de söylenebilir. Ancak gizli ise açıkça yapılması istenir. Doğrusu açıklık ve şeffaflıktır. Önemli olan onların gizlilikten uzaklaşıp yasal arenada var olmasına ortam hazırlamak. Siyasi partilerin denetlenmesi önemlidir.
İnsanların demokratik hakları bu kadar kısıtlanmış iken paralel yapıların çıkması normaldir. Cemaati sevmeyebiliriz ama hükümet, onu şeytanlaştırarak kendi iktidarını sağlamlaştırmaya çalışıyor.
Arif Ali Cangı /YSGP (Kişisel görüşleri): 20 yıl önce Şanar Yurdatapan ile sivil itaatsizlikle “Bu suçsa, biz de bu suçu işliyoruz deyip başlamıştık bu işe, İzmir DGM önünde. Deliliğe hala devam ediyoruz. Yaşasın delilik.
Hukukun kuralları içinde kalıp sap ile samanı karıştırmayacaksınız. İktidar partisi lideri savcı, muhalefet partisi avukatı oldu. Bir eksiği vardı, bir taraf olamadık. Ergenekon davalarının mağdurları hiçbir taraf olamadı. Mahkemeler hukuken reddetti. Bir kısmı oraya gidersek hükümet yandaşı oluruz diye gidemediler. Ve şu anda elimizde hiçbir şey yok. Şimdi yıllardır birlikte hareket edenler birbirine düştüler. Şu an yapılanlardan sadece paralel yapılar etkilenmiyor, KCK operasyonları ve gazetecilerin gözaltına alınması başladı. Hizmet ile hükümetin çatışmasında "yesinler birbirini" diyemeyiz; çünkü onlar birbirini yedikçe ya da onlar tepişince bizler eziliyoruz.
Bu ülkede eşitlik, özgürlük ve hakların garanti altına alınması gerekiyor. Hepimiz farklıyız. İnanç, ırk, dil farklılıklarımızı kabul ederek, eşit olduğumuzu kabul etmeliyiz. Bana kalsa paralel yapılar olmasın.
Günün birinde çocuklarımız çözüm bulacak, küçük küçük yerleşim yerleri kuracak, kendi kendini yöneten… Ama bugün o noktaya varabilmek için demokrasiye ihtiyacımız var. Demokrasiye, çoğulculuğa inanan yapılar gerek. Bunları savunacak olanların da demokrat olması gerek.
İzmir’deki CHP il başkanının nasıl seçildiğine bakın iktidardan farkı yoktur.
Koç Ali Al /Anadolu Birlikleri Federasyonu Onursal Başkanı: Hayırlı cumalar… Bizim orada şeyhler vardır… Mustafa Kemal cumhuriyeti kurduktan sonra iki yol oluştu; biri camiye biri kışlaya değiyor. Demokrasi kışlaya da camiye de dayanmamalıdır. (Kışla-cami örneğini daha önceki toplantılardan birinde uzun uzun anlatmıştı)
Dünyada ileri giden ülkeler, geri kalan ülkeler var… Özgür yurttaş, özgür birey, AB’de ne var, biz neredeyiz? 20 yıl önce ilk biz Mastrick ve Kopenhag kriterleri dediğimizde kıyamet kopmuştu. PKK'nın lafları bunlar dendi, bugün bunun önemini görüyoruz.
Musevi cenazelerine de gitmeyi seviyorum… Kadifekale’de Kürtçe, sen gayri Müslim misin diye sordular. Hep Altındağ’da Yahudi mezarlığında görüyorlarmış. Ben onların duasını bilmem ama fatiha okurum, dedim. Cemaatler çoğaldı… Bana göre cennete gitmek için Hz. Muhammet’in onayını almak gerekir, onun dışında bir aracıya ihtiyacımız var mı?
12 Eylül’de Basmane’de tanklar yürüyordu. Ben tank üstüne çıktım, inene kadar 5000 sopa yedim. O gün sesini çıkarmayanlar bugün kıyameti koparıyorlar. Ben neden dayak yedim? İşte “O İKİ”ye karşı çıktığım için dayak yedim; KIŞLA ve CAMİ.
Biz, Deniz Gezmiş ve Mahir Çayan ile ZAP suyu üzerinde köprü yaptık. Başkalarını ötekileştirmeyelim. Binlerce insan öldü. 1 trilyon dolar boş dağlara bomba attık. Demek ki, bu işin ötekileştirmeden, kamplara bölünmeden yapılması gerekiyor. Kardeşliğin desteklenmesi lazım. Ben bunun çözümünün PARLEMENTO’da hakikatler komisyonu kurulması olduğunu düşünüyorum. Bunun tartışılması lazım. İnsanların eteğindeki bütün taşları dökmesi lazım. Bunun yeri de parlamentodur. İzmir’de aziz Kocaoğlu Bedri Serter’i kabul etmiyor diye kıyamet kopuyor, 10 kişi istiyor, 10 kişi istemiyor. Bırakın halk istesin.
Çağdaş insan özgür birey temelinde sorunların çözülmesi gerekir. Ağalara gerek yok, Güneydoğu’da yeterince çektik onlardan. Belediyelerde bu tür şeylerin olmamasını istiyorum.
Hülya Uslu /KADER: Çok zor bir konu. Salon dolmadı ve milletvekilleri de katılmadıysa büyük bir çıbana dokundunuz. Cemaat yapılarını şöyle algılıyorum, inanıyorsanız bir rehberiniz vardır ve inanır devam edersiniz.
Cemaatler oluşmaya başladıysa, neredeyse peygamber yerine geçip din kisvesi altında örgütleniyorsa devlette söz sahibi olacağı zaten bilinir. Türkiye’de ve dünyada böyledir. Mutlaka terör ve derin yapılar olacaktır. Ama cemaatin terörleşmesi çok kötüdür. Gerçekten cemaat içinde düzgün insanlar var. Ama bu genç yapının daha sonra devletin idaresine talip olacağını devletin başındakiler bilmiyor muydu? Onlar da bunun paylaşımlarının olacağını biliyorlardı. Ama pastadaki payın kavgası sonucu Türkiye’de kaoslar ve antidemokratik yapılar oluştu. Her iki tarafta da dirsek teması olduğumuz insanlar var. Bu yüzden konuşmamız çok zor. Farklı kimliklerim adına rahat konuşamıyorum. Burası ne kadar önyargısız olsa da konuşamıyorum. Devlet bir tarafta devletin üzerinde devlet olmak isteyen bir yapı var. Bir kere bu yapıların baskıdan çıkması için sivil anayasanın yapılması şart ve sivil inisiyatiflerin daha çok sesinin çıkması lazım ama devletin anayasa içindeki statükocu yapısının olmaması gerekiyor. Buradaki kimi antidemokratik maddelerden mutlaka kurtulmalıyız. Yoksa süreç içinde karşı olan da giderek paralele dönüşür.
Talat Ulusoy /Yüzleşme Atölyesi: Bir yere toslayana kadar sistem böyle gidiyor. Değerler sisteminde öncelikler hep akçeli konulardır, diğerleri bundan sonra gelir; hak yemek ya da yememenin ölçüsüdür bu. Önce akçenin hesabının net verilmesi gerekir. Siyaset bunun içine girmemelidir.
Oysa öncelikli olan ifade özgürlüğüdür. Yaşamanın ifadesidir. İfade özgürlüğünü biz 100 yıldır bu toplumda gerçek anlamda tanımadık. Cumhuriyet yıllarında, düşünce ve inanç özgürlüğü ayrımı diye bir şey icat edildi. Ama bugün kimse nerede ayrıldığını söyleyemiyor. Bunun üstüne tezgâhlar, tuzaklar kurulabileceğini bilemedik. Tekke ve Zaviyeler, komünizm dene fikri zararlı diye yasaklarsınız. Bu “ikisi” ile toplumla istediğiniz gibi oynarsınız. İfade hayatımıza böyle şeyleri çok kolay almamamız lazım.
Her yanımız yamuk ama paralel ile geometriyle uğraşıp duruyoruz. Çarpıldıysak, hep beraber çarpıldık. Hizmet Hareketi’nin ya da Yüzleşme Derneği’nin, mevcut yasalara göre suç teşkil eden bir hareketi varsa kovuşturma yapılabilir. Her kurumun siyaset yapma hakkı vardır. "Siyaset yapacaksan parti kur" yaklaşımı dikkat çekicidir. Sivil toplumun siyaset yapmasına izin vermemektir bu. Benim siyasi görüşlerimi söyleme hakkım olmayacak mı? Ancak, Hizmet hareketi de kendi özgürlüğünü savunurken Tekke ve Zaviyeler Kanunu’ndaki yasaklara ilişkin bir şey demiyor ne yazık ki. Demokratik kurumlar ancak akçeli konularda denetlenebilmelidir. Fikir özgürlükleri kısıtlanamaz.
İhale yasası en kirletici, günahların en büyüğüne kapı açan yasalardan biridir ve elbirliğiyle karşı çıkılamıyor ne yazık ki… AB muktezabatına uygun 10 yıl önce bu yasa geldi ama AB normlarından uzaklaşması için el birliğiyle 90 kere değiştirmişiz bu yasayı…
Yerel demokrasiden söz ediyoruz ama Talat Paşa bulvarının adını hiç sorgulamıyoruz. Talat paşa suça iştirak etmiş, biz bunu bilmiyoruz.
PM: Yerel demokrasiyi Mustafa Moroğlu’na sordum, valiyi istemiyorum dedi.
Özcan Kaman /İZDİM Temsilcisi: İnançlı ya da inançsız herkesin görüşlerinin önemi var. Evrensel barışta buna ihtiyacımız var.
Burak Oğuz /ESİAD: Çoğumuzun yargıya güveni kalmadı. Kişiye göre yargı olmamalıdır. Aklanma yeri mahkemelerdir. Parlamentodaki aklama kabul edilemez. Güçlerin tek kişide toplanması doğru değildir. Parlamenter yapı en uygun olanıdır.
Yerel konu: Yerel Demokrasi
Süleyman Eryılmaz / HDP İzmir Yönetim Kurulu Üyesi: Paris katliamı ile ilgili bir afiş açarak, “Je suis Charlie”, bunu kınıyoruz, dedi. Bu afişi özellikle bir kez daha evrensel değerleri hatırlamak üzere tutuyorum. 2 gün önce karikatüristlere yapılan bu katliam… Afrika’da 100 kişinin katledilmesi… Bunu Bocoharam örgütünün yaptığı katliamla birlikte değerlendirmek gerekir. Tüm bu kıyımları hatırlatmak gerektiğini hissediyorum. Bugün aynı zamanda 9 Ocak’ta Paris’te 3 siyasetçi Kürt kadının katledilmesinin de yıl dönümü. Bugün saat 15.00’te kadınlar siyah giyerek bu katliamı protesto edecekler.
Yerel demokrasi istemek o kadar kolay değil… Ben de “benim seçebileceğim” bir vali istiyorum. Demokratik özerkliği İzmir için de istiyorum. Bugünden itibaren bu tartışmanın İzmir’de de başlatılmasını istiyorum. Ama biz CHP’nin de yerel yönetimlerin güçlendirilmesinde parlamentoda destek vermesini istiyoruz. Yaşadıklarımızın bir biçimiyle halkın onayının alınarak yapılmasını istiyorum. Biz, yarın saat 13.00’te İBB’nin önünde bir protesto gerçekleştireceğiz. Ulaşım zammına yönelik bir protesto. Bu konularda bir zam yapılacaksa halkın görüşüne başvurulması gerektiğini düşünüyorum ki; bu tam da, yerelde demokrasinin nasıl olması ya da olmaması gerektiğini bize göstermekte.
Özcan Kaman /İZDİM: İlhami bey okuduğu manifesto niteliğindeki maddeleri acaba Fethullah Gülen’i okuyarak mı yazdı? Çünkü Hoca’nın söyledikleri ile bire bir örtüşüyor. Demek ki böyle şeyler evrensel değerler ve o halde İlhami bey de paralel… İnsanlar zan altında bırakılıyor. Partiler, belediyeler örgüttür ama biz bunu kanunlara karşı gelen bir yaftalama yapacağımız zaman ÖRGÜT yapıyoruz. Evrensel değerler içinde hep birlikte ayrımcılık yapmadan, hatta inançsız bil olabilirsiniz önce insan olarak birlikte yaşamayı ve bir şeyler yapmayı tavsiye ediyoruz.
Hepimiz önce insanız, insana saygının ön plana çıktığı evrensel ilkeleri savunuyoruz.
STK’lar siyasileşirse zaten STK olmaktan çıkar, siyasi toplum kuruluşları olur, buna da gerek yok. Siyaset yapmak için illaki siyasi partiye üye olmaya gerek yok. Verdiğim oy sorgulanmamalı. Asla taraf değiliz. Lütfen bizi tanıyın. Neden bizi tanıdığınız halde bu kadar yaftalayıp suçluyorsunuz. Okullara bakın dünya birincilikleri alıyor, ülkemizi temsil ediyor, Türkçe olimpiyatları bizi gururlandırıyor. Kendi güzelliklerini dünyaya öğretmek suç mu? Biz devleti baba olarak görürüz. İnsan babasına paralel olur mu? Kendi hatalarınızı örtmek için başkalarını yaftalamayın. Kendi iç dinamiklerimizi paralellik olarak görmeyelim, ülkemizi de germeyelim.
Burak Oğuz: Kanunlar herkes için eşit olmalıdır. Hukuk herkes için vardır. 4 bakanın parlamentoda aklanması kabul edilemez. Mahkemeye çıkmalılar. Kuvvetler Ayrılığı’nın doğru bir şekilde işletilmesi lazım. Oysa “Kuvvetler Birliği”ne doğru gidiliyor. Parlamenter Demokrasi…
Şevki Figen: İyi olan hiçbir şey yok.
Şakir Kadan: Yaşanması gerekenleri yaşıyoruz. Bizi idare edenlerin kültürel olarak ne kadar donanımlı olduğuna bakmamız lazım; sonuç normal.
Arif Ali Cangı /YSGP: 17-25 Aralık’la ilgili olan her şey için paralelin darbesi dendi, yasalar değişti, takipsizlik kararı verildi. 17 – 25 Aralık takipsizlikle sonuçlanması, hatta tapelerin imhasına değinilmesi gerekiyor. Birçok delil ortaya çıktı ama daha sonra bunlar yalanmış dendi. İnsanları tutuklayıp, daha sonra darbeydi bunlar denip, hakimleri, yasaları, polisleri değiştirip, takipsizlik veriyorsunuz. Bunları dile getirdiğim için cemaatçi algılanıyorum. Kendimce bunlara hukuksal olarak itiraz yaptım, hakim kabul etmedi. Ama ben AİHM’e gideceğim. Bir şey çıkmasa da ben mücadelemi yapacağım.
İl özel idarenin kapatılması ile mallar devredildi. Büyükşehir itiraz etti ama kabul olmadı. Merkezi yönetim güçlü olduğu için istediğini yaptı. Demokratik özerklik sadece Kürtler için değildir, İzmir’in de ihtiyacı vardır. Eğer İzmir’de böyle bir sistem olsaydı, valinin kararı ile mallar hükümete devredilmezdi.
Maalesef yerelde de merkezileşmeye doğru gidiyoruz. Bugün İBB Başkanı Aziz Kocaoğlu istemeden herhangi bir şey il meclisinden çıkar mı, çıkmaz. İsterse olur, istemezse olmaz. Biz bir taraftan merkezi yönetimi istemezken, her yerelde yeni bir başkan yaratırsak sorun büyür. O zaman başka mekanizmaları kurmamız gerekiyor. Eğer başkanları olacak dediyse, meclis üyeleri de parmak kaldırıyor, oluyor. Yerel demokrasinin gelişmesi bize bağlı, belediye meclislerinin gücü yeterince dikkate alınmıyor.
Ulaşıma yapılan zam sembolik % 12,5… Kime göre sembolik? Bir kişinin aylık toplu ulaşım bütçesi 135 lira… 2 kişilik bir aileden 270 lira nasıl verecekler? Asgari ücretli nasıl barınacak, nasıl geçinecek? Bu, yoksul insanların büyük şehirde yaşama hakkı yok demektir.
İşte bunun için yerel demokrasi gerekiyor. O nedenle İzmir’deki yerel yönetimlerle ilgili her şey bizim de sorunumuz olmalı. Demokrasiye aykırı uygulamalar benim sorunum olmalı… Ben bunlara dava açınca AKP’li oluyorum ya da AK Parti’nin değirmenine su taşıyorsunuz diyorlar. Bunları sorgulamalı ve ısrarla demokrasi her alanda geliştirilmeli.
Pervin Mısırlıoğlu: Donma nöbeti geçirerek toplantımızı bitiriyoruz. Katıldığınız ve katkılarınız için teşekkür ederiz.