Yer : Adıyaman Belediyesi Meclis Salonu
Tarih : 09.01.2010
Katılımcılar:
a. Dernek, Vakıf ve Girişimler:
1. Zihinsel Engelliler Aileleri Derneği (Zeynel Alagöz – Dernek Bşk.)
2. Güneydoğu Engelliler Derneği (Abidin Harputluoğlu – Dernek Bşk.)
3. Kardelen Gençlik Derneği (Mustafa Aslan – Üye)
4. İnsan Hakları Derneği (Osman Süzen – Üye)
5. Sevgi Ağacı Yardımlaşma Derneği (Gülay Karakuş – Dernek Bşk).
6. Aktif Kadınlar Yardımlaşma Kooperatifi (Hatice Göncü – Dernek Bşk.)
7. Kamer Vakfı (Zeliha Toprak – Şube Bşk.)
8. İşsizler Derneği (İsmet Güneş – Dernek Bşk.)
9. Gökkuşağı Derneği (Ali Kemal Kaya – Üye)
10. Yüksek Öğrenimliler Derneği (Murat Koca – Dernek Bşk.)
11. Hacı Bektaş-ı Veli Vakfı (Aslan Palalı – Bşk. Yrd.)
12. Kadın ve Çocuk Hakları Derneği (Emine Kardeş – Dernek Bşk.)
13. İnsani Yardımlaşma Derneği (Abdurrahman Gürbüzcan – Dernek Bşk.)
14. Anadolu İş Kadınları Derneği (Fadime Kayakıran – Dernek Bşk.)
15. Kalkınma Projeleri Akademisi Derneği (M.Emin Yücekaya – Dernek Bşk.)
16. İmam Hüseyin Kültür Derneği (Yılmaz Korkmaz – Dernek Bşk. Yrd.)
17. Tekstil Kümeleme Derneği (İsmet Açıkgöz – Dernek Bşk.)
b. Meslek Odaları
1. İnşaat Mühendisleri Odası (Zeynel Bakır – Oda Bşk.)
2. Serbest Mali Müşavirler Odası (Nihat Karaaslan – Oda Bşk.)
3. Adıyaman Barosu (M.Nazım Pektaş)
c. Sendikalar
1. Eğitim Sen Sendikası (İmam Tümen – Şube Bşk.)
2. Eğitim Bir-Sen Sendikası (Sinan Temel – Üye)
3. Petrol İş Sendikası (Zeynel Eroğlu – Şube Bşk.)
4. Eğitim İş Sendikası (Müslüm Aslan – Şube Bşk.)
Katılan Milletvekilleri:
1.Şevket Köse (CHP )
Belediye Başkanları:
1.Remzi Gerger(Belediye Başkan Vekili)
Mesaj Yollayanlar:
1. F.Hüsrev Kutlu(Ak Parti)
2. Ahmet Aydın(Ak Parti)
3. Mehmet Erdoğan(Ak Parti)
4. Şevket Gürsoy(Ak Parti)
Moderatör:
Alper Görmüş(Taraf Gazetesi Yazarı)
Gözlemciler:
1. Mustafa Aklayış(Saadet Partisi İl Bşk.)
2. Hüseyin Özgün(MHP İl Bşk.)
3. Bahri Atalay(DP İl Bşk.)
4. Mesut Karayılan(BBP İlçe Bşk.)
5. Belediye Kent Konseyi Başkanı(Mustafa Işıldak)
6. Belediye Kent Konseyi Kadın Meclisi Üyesi(Sevgi Karabulut)
7. 24.ASU TV(Serkan Bayam)
8. 25.Mercan TV(Necati Atar)
9. Günlük Gazetesi Yazarı(Doğan Durgun)
Medya
1- Asu TV (Yunus Emre Doğan, Deniz Çolak)
2- Mercan TV (Özer Karakuş, İsmail Alkan)
3- Bugün Gazetesi (Zeynel Boz)
4- Haber Güney.Com (Celil Kocataş)
5- Adıyaman Haber.Com (Yılmaz Çoban)
6- Günebakış Gazetesi (Mustafa Polat)
7- İhlas Haber Ajansı (Kaan Bozdoğan)
8- Işık Gazetesi (M.Ali Aslancirit)
Konular:
Genel konu: DTP,Parti Kapatmaları ve Anayasa Mahkemesi
Yerel konu: İlimizde İşsizlik ve Teşvik
Konuşulanlar:
Genel konu: DTP,Parti Kapatmaları ve Anayasa Mahkemesi
Doğan Durgun (Günlük Gazetesi Yazarı): Beklenildiği gibi DTP kapatıldı. Ben Haşim Kılıç’ın oturuşundan ve yüz ifadesinden, karar açıklanmadan önce, DTP’nin kapatıldığını eşime söyledim. Oysa Haşim Kılıç AKP kapatma davasında çok demokrat bir hukukçu izlenimi vermişti. DTP’nin kapatılması bir konseptin gereğidir. Herri Batasuna örneği verildi. Evet, Batasuna kapatıldı ama, Basklıların geniş özerkliği var. Yerel parlamentoları, polis teşkilatı var. Kendi seçimlerini kendileri yapıyor, valilerini kendileri seçiyor, maliye sistemi var, Baskça eğitim yapılıyor. Bunları görmeden, Batasuna’nın DTP için emsal gösterilmesi etik değil. Kürtler, Basklılarla aynı hakka sahip olsun, O zaman dağda birileri gezmeye devam ederse, ilk taşı biz atalım.
Müslüm Aslan (Eğitim İş Sendikası Bşk.): İktidar partisi ve onu koşulsuz destekleyen kesimler, AKP’nin kapatılması sürecinde Anayasa Mahkemesi’ne büyük tepki gösterdiler . Hatta yasal düzenleme yaparak,Anayasa Mahkemesi’ni kaldırmak istediklerini bile söylediler. Oysa DTP’nin kapatılma sürecinde seslerini çıkarmadılar, hatta AKP nin bazı sözcüleri,bu parti için; kapatılmayı hak ettiler, bile dediler. Kendine demokrat, çifte standartlı davranan bir anlayışla hareket eden bu siyasal anlayışa ne kadar güvenebiliriz.
Murat Koca (Yüksek Öğrenimliler Derneği Bşk.): İzlediğimiz gibi Türkiye’de parti kapatma artık çağ dışı bir zihniyetin gerçeğidir. Bence tüzel kişiler değil, suç işleyen kişiler cezalandırılmalı. Suç ve ceza şahıslara yönelik olmalı. Hukukçularımız da siyaseti siyasetçilere bıraksın. Hukukçular meseleleri kendi içlerinde konuşup çözüm bulsunlar.
Aslan Palalı (Hacı Bektaş-ı Veli Vakfı Bşk. Yrd.): Mevcut hükümet göreve geldiğinden bu yana 7 yıl geçmiş. Türkiye’de dış borç 200 milyon dolardı şu anda 600 milyon dolara yakın bir borç var. Bunun yanında satılmadık yer bırakılmadı. Açlık sınırda. Ülkede bu kadar suç işleyen, ülkeyi soyan, en güzel kaynakları yok edip kendi ceplerine atan bir hükümet var ve bunları izleyen bir Anayasa Mahkemesi var. Parti kapatma doğru değil ama bu kadar da körlük olmaz. Ülkede DTP kapatılırken diğer partinin suç işlemesine seyirci kalmak ne kadar doğrudur. Parti kapatmakla suç unsurları bitmiyor. Yasalara ve Anayasa Mahkemelerine çekidüzen verilmeli. Seçim sistemi değiştirilmeli.
Murat Koca (Yüksek Öğrenimliler Derneği Bşk.): Tüzel kurumları cezalandırmak 28 partinin kapatılıp tekrar açılmasını sağlamıştır. Kurumu cezalandırmak yerine suç işleyen kişiyi parti kendi içinde cezalandırabilir. Bu olay parti işlerinin yönetimine bırakılmalı. DTP’nin bile kendi içerisinde demokrat olduğunu zannetmiyorum. Herkes genel başkanlarının emri altında. Çözüm olmak gerekiyor, hep konuşmak olmuyor.
Ali Kemal Kaya (Gökkuşağı Derneği Üyesi): Türkiye’de çok temel bir sorun parti kapatmaları. Herkes kendi özgürlüğünü savunuyor. Teröre yönelik olmadığı halde sağ partiler de kapatılıyor. İfade özgürlüğü düzeni koruma adına çok kısıtlanıyor. Anayasa Mahkemesi çok siyasi karar alabiliyor. Düşünce özgürlüğü, ifade özgürlüğü çerçevesinde bir hukukçu ya da Anayasa Mahkemesi neden parti kapatma kararı alsın ki. Anayasa Mahkemesi 1960 sonrası kurulan ve Türkiye’de kurumsallaşmış yapıların siyasi kontrolünü yaşatabilmek için kurulmuş bir yapıdır. İnsanın, eğitimin gelişmesi engelleniyor. Teröre bulaşmamışsa parti kapatılmasın. Sadece düşünceyle birilerini örgütlüyorsa neden siyasi partiler kapatılsın. Bazı konuların konuşulmadığını görüyorum. Neden? Çünkü ifade özgürlüğünü kullanamıyoruz.
Alper Görmüş (Moderatör): (Saadet partisinden Mustafa Aklayışa soruyor.) Parti bir organizmadır. Küçüktür, büyür, olgunlaşır. Demokrasinin gerçekten vazgeçilmez unsurudur. En olgunlaşmış halinde bir siyasi parti kapatıldığında o siyasi partinin üyeleri nasıl bir hale girer, o partinin tabanı ne yaşar?
Mustafa Aklayış (Saadet Partisi İl Bşk.): Ananızdan emdiğiniz süt burnunuzdan gelir. Şimdi DTP kapatıldı BDP oldu. Basında DTP’li milletvekilleri BDP’ye geçti deniliyor.Sanki çok basit bir şeymiş gibi. Ama bu söylenildiği kadar basit değil. Her şeye yeniden başlıyorsunuz. Teşkilatınız çöküyor. Örneğin Adıyaman’ın 9 ilçesinden en az 5 ilçesinde örgütlenmek zorundasınız. Yoksa Siyasi Partiler Yasasına göre kurulmuş sayılmıyorsunuz. Kapatılan bir siyasi parti başka bir siyasi partinin amblemini de kullanamaz. Bu nedenle yeniden teşkilat, yeniden amblem, yeniden kadro bulmak mecburiyetindesiniz. Bir yandan yeni siyasi partinizi kurmaya çalışırken diğer yanda eski partiniz kapatıldığı için Milli Emlak görevlileri ve polis partinizin masalarını, sandalyelerini götürüyor. Bu da sizin için kötü bir durum oluyor. Partiye gönül vermiş vatandaşların sisteme olan güveni kayboluyor. Sistemin şefkatli olması gerekiyor. Türkiye’de yaşayıp ben bu sistemden razıyım diyen yok. Kapatma sizin çalışmalarınızı sıfıra indiriyor. Güvensizlik doğuyor. Bize göre bu sistemin düzelmesi için hukuki ve siyasi bir reform sürecinin başlaması gerekmektedir. Bu reforma 1980 darbesi ürünü olan Anayasa’dan başlanması bir zorunluluktur.
Mustafa Işıldak (Belediye Kent Konseyi Bşk.): Tüm partilerin kapatılmasında hep yeniden parti doğmuştur. Parti kapatmaları, hatta ve hatta şiddete bulaşmış olsa da kapatılmamalı. Kişinin suç işlediği parti değil, kişi ceza almalı. Ve kapatmalarda 3–5 ay geçiş süresi tanınmalıdır.
Doğan Durgun (Günlük Gazetesi Yazarı): Tüzel kişilerin kapatılması yerine şahısların ceza alması söylendi. Hukuk sistemi değişmeden bu, bugünki yapıyla olmaz. Mesela, DTP veya herhangi bir partinin kadrolarına siyasi yasak getirirsiniz, kanunen kapatmamış olursunuz o partiyi ama fiilen kapatılmış gibi olur. Bu öneri, AB kapısında, Türk işi demokrasi taklası atmaya benzer.
Nazım Pektaş (Adıyaman Barosu Üyesi): Türkiye’de biz hukukçuların da gündeme getirdiği, parti kapatma olmasın, onların mensupları partiyi suça itmişlerdir onlar cezalandırılsın gibi bir anlayış, anti demokratik tavrın devam etmesi anlamına gelir. Konuşma özgürlüğü, düşünce özgürlüğü, inanç özgürlüğü elinizden alındığında zaten parti yönetimde olmayacak. Televizyonda emekli bir paşanın bir profesöre sen çok yanlış düşünüyorsun, sus deyip parmağını salladığını gördüm. Profesör diyor ki “Eğer bu ülkede askeriyenin içinde de zararlı olan varsa bunlar da temizlenmeli. Söylediği şey gayet mantıklı yani zararlı ve demaokratik olmayan unsurlar nerede var ise temizlenmeli diyor. Biz demokrasi gereği bir yerlere dokunamıyorsak partilere niye dokunuyoruz. Demokratikleşme ancak siyasetle olacaktır. Bizden olmayana uygulanan anti demokratik anlayış uygulanıyor. (İktidar Anayasa Mahkemesi’ni etkiliyor ve yönlendiriyor sözü üzerine) yapmayın arkadaşlar; Anayasa Mahkemesi kararlarından en çok muzdarip olan iktidar partisidir. Bir kesim kalkıp 367’nin doğru olduğunu söylüyor. Bunu söyleyenler de bu ülkenin güya saygın hukukçuları, Bunu söyleyenler çifte standardı getirdi. Bu ülkede yapılması gereken tek şey düşünce ve ifade özgürlüğü. Herkesin konuşması gerekiyor.
Alper Görmüş (Moderatör): Peki biz hala siyaset denilen şeye inanmıyor muyuz? Siyasi partiler demokrasinin vazgeçilmesi demek lafta mı acaba?
Osman Süzen (İnsan Hakları Derneği Üyesi): 2.Dünya Savaşı’na kadar hiçbir ülkede Anayasa Mahkemesi yoktu. Anayasa Mahkemeleri 2. dünya savaşında yenik düşen ülkelerde ABD egemenliğinin sürdürülmesine katkı sağlamak için oluşturuldu. dünyada köklü demokrasilere sahip bir çok ülkede Anayasa Mahkemeleri yoktur. ABD’de Yüksek Mahkeme, 1803 tarihli bir kararı ile kanunların anayasaya uygunluğunu denetlemeye başlamıştır. Ancak ABD kendine özgü bir rejimi olan bir ülkedir. Yargıçları halk oylamasıyla seçildikleri için, yine yargılama sisteminde halk jürisi gibi unsurlar bulunduğundan doğrudan yargıçlar halkın denetimine tabi olmaktadır. Bu nedenle ABD’de Yüksek Mahkeme halkın eğilimlerine saygı göstermekte yönetim ile çatışmadan işlevini yerine getirmektedir.Türkiye’de ise Anayasa Mahkemesi hak ve özgürlüklerin güvencesi özgürlükleri geliştirici yorumları ile demokratik sürece katkı sağlayacağına anayasada hak ve özgürlüklerin gelişmesine engelleyen kararlar ihdas etmek suretiyle bu sürece hiçbir katkı yapmamaktadır. Kararları hukuki olmaktan ziyade mevcut devletçi ve statükocu ideolojinin korunmasına hizmet etmektedir. Bunun örneklerini kararların hepsine yakınında görmek mümkündür, örneğin başörtüsü, 367 kararı,DTP’ nin ve bu gelenekten gelen diğer partilerin kapatma kararlarının gerekçelerinde bulmak mümkündür. Bazı kararlarında kendisini TBMM in üzerinde görerek TBMM’nin yetkisine müdahale etmiştir. Bu açıkça halk tarafından TBMM verilen yetkinin atanmışlar tarafından gaspı anlamına gelmektedir. Bunun adı halk egemenliği değil bir nevi yargıçlar egemenliğidir. Bu durum ülkenin yargıçların vesayeti altına girmesi anlamındadır. Böyle bir anayasa mahkemesi yapılacak bir anayasa değişikliği ile kaldırılmalıdır. Bu konuda mevcut siyasi iktidar üzerine düşeni yapmamaktadır. Bir yandan demokratik açılımdan bahsederken, anayasa mahkemesinin bu durumunu görmemezlikten gelmektedir. Anayasa ve siyasi partiler yasasının parti kapatmayla ilgili hükümlerinde en küçük bir değişikliği dahi düşünmemekte. Bu ve benzeri konularda ancak kendi siyasal ideolojisi ile çelişmeyecek düzenlemeler yapılmakta iken diğer konularda sadece laf üretmektedir. Bu durum siyasi iktidar açısından büyük bir çelişkidir.Anayasa Mahkemesi son verdiği DTP’ yi kapatma kararı ile aslında Kürt sorunu etrafında daralan, Kürt sorununun demokratik zeminde çözümüne çaba gösteren siyaset alanını daha da daraltmıştır. Sorunun çözümünü başka güçlere bırakmıştır. Bu karar da aslında siyasi bir karardır.AİHS’nin örgütleme ve düşünce özgürlüğüne ilişkin ilkelerine aykırıdır.
Şevket Köse (CHP Milletvekili): Anayasa Mahkemesi ortadan kaldırılsın dendi. Bu ülkede denetim mekanizması olmasın mı? Ülkemizde çok ciddi Kürt ve Alevi sorunu vardır. Kişilerin, partilerin suçu yok mudur? Suçu hep siyasetçilere, Anayasa Mahkemesi’ne atmak olmaz. Özgürlük demek bu devlette her şeyi yapmak demek değil. Özgürlüğün de bir sınırı olmalı. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi gibi Anayasa Mahkemesi de denetim mahkemesidir. AKP, DTP kapatılmaları hukuki değil siyasidir. Anayasa Mahkemesi’nin kalkmasından yana değilim.
İmam Tümen (Eğitim Sen Şube Bşk.): Türkiye’de Kürt sorunu var olduğu sürece BDP’de kapatılacaktır. AKP iddianame hazırlayabildiği sürece CHP’de MHP’de kapatılacaktır. Silahlı kuvvetlerin harcamaları da denetlenmelidir. Mecliste ciddi bir muhalefet yok. Bölünmez bütünlük ilkesi dayatmadan öte bir şey değil. 12 Eylül’de faşist kesimin yaptığı Anayasa’nın arkasına kimse sığınmasın. Artık evrensel hukuktan bahsedilsin. Sorun insanların zihniyeti ile ilgili. Bu sorun çok ilginçtir AKP direktifiyle DTP kapatılmıştır. Onunla yetinilmemiş Belediye Başkanları, milletvekilleri hep tutuklanmıştır. İktidar hukuk ilişkisi tehlikeli noktaya gelmiştir. AKP şu andaki görüntüsüyle kendisi için demokratik olan, klasik parti anlayışını göstermekte. Bizim çıkarımız, yandaşımız önemlidir pozisyonuna girmiştir. Kürt sorunu, inanç sorunu çözülmeli. Kendini başkasına dayatma anlayışı çözülmelidir.
Yılmaz Korkmaz (İmam Hüseyin Kültür Derneği Üyesi): 76 doğumluyum. Hala bu ülkede ne yaparsan suç, ne yapmazsan suç değil anlayamadım. Eğer parti kapatılıyorsa bu halkın iradesini kapatmak değil mi? Devlet halk için var mı yok mu bunu sormak istiyorum?
Zeynal Bakır (İnşaat Mühendisleri Odası Bşk.): Türkiye’yi idare edenlerin Cumhuriyetin kuruluş yıllarındaki endişelerinden artık vazgeçmelidirler. Türkiye’nin gelişmesinin önündeki bu tür engellerin kaldırılması lazım. Bu ülkede hiç kimse bölücülükten yana değil. İstanbul’dan Ankara’dan, Antalya’dan vazgeçmek gibi bir düşüncesi yok. Sorun insanları tek tipleşmeye yönelik bu çabadır. Bu sürecin en fazla mağdurları olan Kürtler ve Alevi kökenli vatandaşlarımızdır. DTP’nin kapatılması ile ilgili olarak şunu söylemek isterim. Siyah ile beyazın arasındaki grinin bütün tonlarının ortadan kaldırılmasından başka hiç bir şeye yaramamaktadır. Daha demokratik bir ortamda yaşam talebi olan insanların alanını daraltmak ülkemize zarar vermektedir. İnsanların kökenlerini, etnik yapılarını, kültürlerini yok sayanlar mı ülkeyi bölünme sürecine götürüyor? Yoksa sorunların varlığını kabul edip demokratik bir ortamda çözüm üretmek isteyenler mi? Çoğunluk/güçlü olmak başka haklı olmak başka.
İsmet Açıkgöz (Tekstil Kümeleme Derneği Bşk.): DTP’nin kapatılması 2 yıl evvel Anayasa Mahkemesi’ne girdi. Peki, TBMM bir madde, bir yasa düzenleyemez miydi? Siyasi partilerin değil de suçu işleyenlerin ceza almasını destekliyorum.
Remzi Gerger (Belediye Başkan Vekili): Farklılıklar zenginliğimiz, diyoruz. Bunlara saygı gösterdiğimizde sorunları çözeceğiz. Konuşmaktan utanıyoruz; ama kavga etmekten utanmıyoruz. Anayasa mahkemesinin olması lazım. Ama çalışma şekli farklı olabilir. Parti kapatma çağ dışı bir uygulamadır. Bu şekilde sadece tabelalar değişti, insanların içindekileri değiştiremezsiniz.
2.Yerel Konu :İlimizde İşsizlik ve Teşvik
Nihat Karaaslan (Serbest Mali Müşavirler Odası Bşk.): Temel ekonomik büyüklükler, üretim, tüketim, ihracat, ithalat, istihdam ve yatırım gibi unsurlardır. Günümüzde tüm ülkeler, dinamik ve güçlü yapıda olmak ve rekabeti başarıyla sağlayabilmek için özel sektör yatırımlarını artırma yolunda büyük gayret içindedirler. Bu maksatla devlet bütçesinden kaynaklar aktarılmaktadır. Ekonomi literatüründe, ne ad altında ve tür de olursa olsun aktarılan bu kaynakların ortak adı teşviklerdir. Genel olarak teşvik tedbirleri mali, parasal ve ayni olarak uygulanmaktadır. 1990 yıllarının başından itibaren teşviklerin algılanmasında ciddi farklılıklar oluşmuştur. İMF, Dünya Bankası ve AB gibi uluslar arası kuruşların da devreye girmesiyle, teşvikleri hem alan hem de miktar olarak daraltılmıştır. Bu kapsamda, ucuz krediler ve nakit pirimler kaldırılmış, yatırım indirim oranları ve kapsamı daraltılmış, vergi ve fon muafiyeti uygulamaları iyice törpülenmiştir. 29.01.2004 tarihli 5084 sayılı teşvik kanunu; vergi ve sigorta pirimi teşvikleri açısından 2001 yılı için belirlenen fert başına GSYİH tutarı 1500ABD doları veya daha az olan illeri, bedelsiz arsa ve arazi temini açısından yukarıdaki kapsama giren iller ile kalkınmada öncelikli yöreler(köy)kapsamındaki diğer illeri kapsamaktadır. Gelir, stopaj ve enerji desteği uygulamaları açısından başlangıç tarihi 01.10.2003; Kanunun son uygulanma tarihi ise 31.12.2008 iken uzatılmasıyla 31.12.2009 dur. Kanunun getirdiği avantajlar; gelir vergisi stopajı desteği, sigorta pirimi işveren paylarında destek, bedelsiz yatırım yeri tahsisi, enerji desteğidir.5084 sayılı teşvik yasasının getirdiklerini gördükten sonra ilimize katkılarını sıralamak gerekirse 31/08/2009 tarihi itibariyle ilimizde çalışanların toplamda 33.544 kişi olduğu 5084 sayılı yasadan yararlananların %10, 5615 sayılı yasadan yararlananların %33 yani çalışanlarda %43 oranında Teşvik yasasından istifade ederek çalıştırıldıkları görülmektedir.
Murat Koca (Yüksek Öğrenimliler Derneği Bşk.): Keşke milletvekillerimizde burada olsaydı. En büyük çabayı gösterecek olan onlardı. Teşvik yasasıyla ilgili olarak Başbakan’ın şu bölgelere teşvik var ama şuralara yok demesi bence adaletsizliktir. 1, 2, 5 gibi kısa vadeli değil en az 10 yıl bu teşviklerin verilmesi gerekiyor. Çünkü yatırımcıların önünü görmesi gerekiyor. Bölgenin gerçek verilerini alarak süre getirmeliyiz. Adıyaman Kayseri, Gaziantep gibi şehirlerle aynı kefeye konulursa hiçbir yatırımcı gözümüzün yaşına bakıp da buraya yatırım yapmaz. Sadece yatırımcı değil, yatırımcının işçileri, işçilerin aileleri var. Bunlar birer zincir olarak düşünülmeli.
Mustafa Işıldak (Belediye Kent Konseyi Bşk.): Bundan önceki teşvik de bölgelere ayırmakla bir adaletsizlik doğmuştu. Malatya ile Hakkâri’nin aynı bölgede olması gibi. Amaç bölgeler arsı dayanışmayı desteklemekti. Ancak teşvik yasası uygulandığında maalesef Hakkâri’de bir tane fabrika faaliyete girdi ve o da yarım bıraktı. İllere göre bir sınıflama yapılmalı. İşsizlik diyoruz. İstanbul’da Adıyamanlı birçok iş adamımız var. Bunların, fabrikalarını Adıyaman’a getirme imkânı olabilir. Türkiye sosyal hukuk devletidir. Hiçbir geliri olmayan insan işsiz onun için geliri yok. Sorun işsizlikte yatıyor. Bedensel hiçbir engeli olmadığı halde işi olmadığı için devlet buna kömür, gıda, sağlık yardımı yapıyor. Peki, bu vatandaş devletine ne veriyor. Üstelik bu yardımlar çalışanlardan alınan vergilerle yapılıyor. İnsanları tüketicilikten üretici hale getirmeliyiz.
İmam Tümen (Eğitim Sen Şube Bşk.): Temel yanılgılardan biri şu, Kocaeli, Kayseri gibi sanayi kenti haline dönüştürülmeye çalışıyoruz. Oysa Adıyaman kör bir nokta. Ulaşımın zor olduğu yere fabrika niye kursun adam. Organik tarım yeni yüzyılın gözdesi olacaktır. Temel sıkıntılardan bir tanesi şu; Adıyaman kendi sorunlarına sahip çıkacak. Bir de sınıf perspektifinden baktığımız için bu bölgenin insanları açlıkla terbiye ediliyor. Bu bir siyasi yöntem. Atatürk barajı Adıyaman’da kurulmaya başlandığında ne yaptılar. Adıyaman topraklarının su altında kalacağı belliydi. Endüstriyel ve sulu tarım Adıyaman için elverişlidir. İşçinin maliyeti üretimi aştığı zaman adamlar yatırım yapmıyor. Bu memleket sanayileşecek bir kent midir? Yoksa tarım yapacak, hayvancılığı yapacak bir kent midir? 5–10 yıl olayı tamamen yanlış. Pozitif ayrımcılık yapılacaksa süre konulmamalı.
İsmet Açıkgöz (Tekstil Kümeleme Derneği Bşk.): Bu bölgede bir sanayi kültürünün olmadığını hepimiz biliyoruz. EGS grubunun yerel ortaklıklarıyla konfeksiyon ve tekstil teşvik edildi. 2003 – 2008 arasında sanayi istihdamımız 10.400’lere ulaştı. Biz bunu Adıyaman’da 5 yılda yakaladık. Organize sanayide sanayici arkadaşlarımız ayakta kalma adına çabalıyor. Teşviklerde AB’de de bile Doğu’da %90 da teşvikler olmuş. Turizmimizin, hayvancılığımızın, tarımımızın teşviklerle süslenmesi gerekir.
Osman Süzen (İnsan Hakları Derneği Üyesi): Antep, Kayseri ile aynı bölgedeyiz. Adıyaman’da dört iklim bir arada yaşanıyor. Bu gerçekliği iş adamlarımız dikkate almalı. Adıyaman’da ciddi bir maden rezervleri var. Bir de turizmimiz var. Oysa biz ısrarla sanayi istiyoruz. İş adamlarına bir önerimiz var. İlla sanayici olmak zorunda değilsiniz. Bizim tarımımız var. Akarsularımız var ve bunlardan küçük enerji üretimi yapılabilir. İş adamlarımız madenciliği görmüyor. Oysa Adıyaman’da mermer, krom, bakır yatakları var Başka illerden Adıyaman’a gelerek mermer çıkarıyorlar. Adıyaman’a bir turizm kenti görünümü verildiğini görmedik. Kafamızı teşvike taktık. Koç ailesi bile Urfa’da tarım yapıyor. Onlar bunu düşünürken biz niye düşünüp yapamıyoruz. Adıyaman’da 40 000 TL tutarında pamuk kaldıran bir çiftçi 50 000 TL elektrik harcıyor.Tarımsal alanda enerji daha ucuz olmalı. Adıyaman organik tarım için çok uygun bir yer. Bu konuda hiçbir çalışmayı göremiyoruz.
Zeynal Alagöz (Engelli Aileleri Derneği Bşk.): Teşvik yasası kabul edilsin ama işveren bunu kötüye kullanmasın. Devletin sulu tarıma teşvik vermesi lazım. Emeklilik yasasının değişmesi lazım. Emekli olana maaşı düzgün verilsin ve emekli olan başka bir yede çalıştırılmasın. Teşvik yasası olmasına rağmen işçilerin yarısı sigortasız.
Sinan Temel (Eğitim Bir Sen Sendikası Üyesi): Bence en büyük sorunumuz zihniyet, kültür ve insan sorunu. Girişimcilikten ziyade taklitçi bir zihniyetimiz var. Yeni bir şey bulma veya var olanı geliştirmek gibi bir çabamız yok gibi. Mesela, geçtiğimiz yıl Bilgi anadolu Lisesi öğrencileri genç girşimcilik ve inovasyon projesinde birinci oldular. Bunun karşlığı olarak da ABD gezisi yaptılar. Bu çocuklar bir şeyler icat etmişlerdi, bir şey ler geliştirmişlerdi. Görsel ve yerel basında uzun süre yer almasına rağmen bir Allah kulu veya bir sanayici merak edip "ya siz ne yaptınız? Nasıl bir şey geliştirdiniz? Bakalım uygunsa üretelim" demedi. Yaratıcı ve girişimci özellikleri daha gelişmiş olan gençlerimiz bir kenarda körelirken yakınmaya hiç hakkımız yok. Gözümüzü açmış dışarıdan gelecek yatırımcıları bekliyoruz. Oysa ithal kahramanlarla pek bir yere varılmaz. Kendi kahramanlarımızın ortaya çıkması gerekiyor. Adıyaman'daki bankalarda faizli hesapta bulunan paralar yatırıma ve üretime dönüştürülse bir Adıyaman'ı kalkındırabiliriz. Tefecilerin elindeki menkul ve gayrı menkuller bir Adıyaman daha ortaya çıkaracak meblağda. Önemli bir konu daha var bence. Bundan önce basınımızda bir haber çıkmıştı. GAP'ın sınırları birilerince kasıtlı olarak Fırat nehrinin ötesine çekilmiş ki GAP'ın bütün yatırımlarından ve nimetlerinden Şanlıurfa faydalansın diye. Kimse bu konunun üzerine gitmedi. Bir Adıyamanlı bunun doğru olup olmadığını araştırmadı bile. Dolayısıyla, bana göre en büyük sorunumuz zihniyet ve kültür sorunu.
Zeynal Eroğlu (Petrol İş Sendikası Şube Bşk.): İşsizliğe çözüm ararken mevcut işini kaybetmiş arkadaşlarımızın durumunu da konuşalım. 25–26 gündür Ankara’nın ayazında, polisin tepkisine maruz kalan telek işçilerini söylüyorum. Bugün binlerce işsizimiz varken bunların üstüne binlerce daha eklenecek tekel işçilerinin durumu var. Adıyaman’ın coğrafyası, öz değerleri bir şekilde birer birer heba edildi. GAP tarım alanlarımızın %80ini aldı; ama Adıyaman’a hiçbir faydası olmamıştır. Tarım ve sanayiyi birlikte götürebilirdik. Ne seçilen siyasetçiler ne hükümet ne de bürokrasiler işini iyi yapıyor. Keşke bunları siyasetçilerimiz burada olsaydı da onlara söyleseydik. Sorun siyasilerin halktan kaçmasıdır. Her şeyimiz 5084 diyoruz ama bir şey yapamıyoruz. Tekel bizim namusumuzdur. Bugün burada vekil olanlar tekelden alınan parayla büyüdüler.
İsmet Güneş (İşsizler Derneği Bşk.): Nüfusu 582.762 olan Adıyaman’da 245.012kişi yeşil kartlı. 2008 7.ayında 18.932kişi Bağ kurlu iken 2009un 8.ayında 14.315kişiye düşmüştür.4516kişi kepenk kapamıştır. İş-kur’dan aldığımız verilere göre ilimizde 2007 işsiz sayısı 4419kişi, 2008 de 7592kişi, 2009 da 10772kişiye çıkmıştır. İşsiz nüfusun %80i genç nüfustur. Adli makamlar da işsizlikten dolayı boşanan çiftlerin sayısı 2007 de 300, 2008 de 365, 2009 da 412 aileye çıkmıştır. Adıyaman işsizlikte 9.sıradadır. 5084nolu yasanın ilimize katkıları olmuştur.2003’te 4311kişi çalışırken 2009’a kadar 10.640kişiye yükselmiştir.6tane işletmemiz var iken 63tane işletmemiz çalışıyor durumda; ama maalesef uzatılmadığı taktirde bir çok fabrikamız kapasite küçültmeye gidecek ya da tamamen kapatılacaktır. Teşvikin bölgeler arası olması ve uzun sürede olması gerekir diye düşünüyorum. Adıyaman’da 600milyon mevduat sahipleri yatırım yapmalı diye düşünüyorum. Adıyaman verilerinin doğru verilmediğine inanıyorum. Adıyaman zengin gösterildiğinden 3.bölgede olması sağlanmıştır. Bu da Adıyaman’a yapılan haksızlıktır diye düşünüyorum. Koçali, Gömüken barajlarına önem verilmeli.
Alper Görmüş(Moderatör): Anladığım kadarıyla sanayi takıntısı diye bir şey var. Kopyacılarmış gibi bir izlenim doğdu. % 0’lık teşvikler doğru mu?
Nihat Karaaslan (Serbest Mali Müşavirler Odası Bşk.): Kamu kurumları teşvik ile ilgili mevzuatları kamoyu ve sivil toplum kuruluşlarına anlatılmalı ilimizde yeni yatırımlara yeni istihdamlara ışık tutmalıdır. Kamudan teşviklerle ilgili yeterince tanıtım yapılmadığını görmekteyiz. İlimizde özellikle Tarıma yönelik verilen desteklemelerde yeterince istifade edilmediğini görüyoruz kaldı ki Gap eylem planı içerisinde yer alan ilimiz bu konuda yeni yatımlara yer verilmedir. Yerel yatırımcıları desteklemek gerekiyor.Teşvikler süreye dayalı olarak hayata geçer kalıcı teşvik uygulaması hiçbir ülkede olmadığı gibi Türkiye’de de olmadı. Süresiz teşvik uygulaması yapan ülke yoktur.
Önerileriler:
Öneren kişi: İsmet Açıkgöz
Önerilen Şey: İsmimiz Küçük Millet Meclisi Değil de Millet Meclisi olsun.Adıyaman Millet Meclisi gibi.
Değerlendirme
1. İletişim
a. Sivil toplum ile
40 STK ‘ya Maille ve telefonla ulaşılmıştır.Özellikle odalar bazında katılım olmamıştır.Çünkü aynı tarihte bir çok odanın seçimi yapılmıştır.
b. Milletvekilleri ile
Vekillerin hepsine telefonla,maille ve faksla ulaşılmıştır. 3 Vekil mazeretlerini belirterek gelmiyeceklerini iletmiştir. Ak Parti Vekili Mehmet Erdoğan toplantıya katılmak üzere ilimize gelmiş ancak Osmaniye’de ki bir sorun yüzünden oraya geçmek zorunda kalmıştır. CHP vekili Şevket Köse toplantıya katılmıştır.
2. Medya
Toplantıya çağırılan yerel basın mensuplarının hepsi toplantıya geldi. Yerel yayın yapan Mercan TV ve Ulusal yayın yapan ASU TV toplantıda çekim yapıp, ana haber bülteninde verdiler. Moderatörümüz Alper Görmüş, ASU TV’de İskender Korkut’un Sunduğu Hedef Programına konuk oldu.
Değerlendirenler:
Rapor İl Girişimcisi Ayla Pektaş ve çalışmaya gönüllü olarak destek veren Rüveyda Tüysüz tarafından hazırlanmıştır.