YER: Malatya Belediyesi Fırat Toplantı Salonu
TARİH: 08 Ekim 2011
KATILIMCILAR
DERNEK, VAKIF VE GİRİŞİMLER
1 / Mazlum Der (Sami Cengil-Yönetim Kurulu Üyesi)
2 / Malatya Toplum Gönüllüleri Birliği (Sinan Oral- Yönetim Kurulu Üyesi)
3 / Malatya Barış Meclisi (Servet Akbudak- Aktivist)
4 / İnsan Hakları Derneği (Hasan Buran- Yönetim kurulu Üyesi)
5 / Bilsam (Arzu Keleş)
6 / Meşale Derneği (Tahir İnce- Yönetim Kurulu Üyesi)
7 / Kamer Vakfı (İlknur İşler-Avukat)
8 / Har Kültür Sanat ve Edebiyat Dergisi (Mazlum Çetinkaya)
9 / Zeynel Abidin Kültür Vakfı (Erdoğan Ünverdi-Başkan)
10 / Çağdaş Gazeteciler Derneği (Mazlum Köse-Başkan)
MESLEK ODALARI
1 / İnşaat Mühendisleri Odası (Vehbi Aluçlu-Yönetim Kurulu Üyesi)
2 / Mimarlar Odası (Vefik Şahin-Yönetim Kurulu Üyesi)
KANAAT ÖNDERİ VE BİREYLER
1 / Asım Demirkök (Gazeteci)
2 / Kadir Akgüneş (Avukat)
3 / Hasan Doğan (Avukat)
4 / İbrahim Ulutaş (ÖDP)
5 / Abdulkadir Baharçiçek (Akademisyen)
6 / M.Duran Özkan (Güneş Tv)
7 / Nihal İlimen (Yazar)
8 / Gülşen Şahin
9 / Ramazan Kuzu (İHD)
GOZLEMCİLER
1 / İbrahim Çakır (CHP)
2 / Yelda Polat (Bilsam)
KATILAN MİLLETVEKİLLERİ Katılan milletvekili olmadı.
BELEDİYE BAŞKANLARI Katılan olmadı.
MESAJ YOLLAYANLAR
Mesaj yollayan yok.
DİĞER KATILIMCILAR
MEDYA
1 / Güneş Tv
2 / Vuslat Tv
3 / Er Tv
4 / Gerçek Gazetesi
MODERATÖR İhsan Koca-Hukukçu,23. Dönem Malatya Milletvekili
KONULAR
GENEL KONU: 24. Dönemde TBMM’yi Ne Bekliyor, TBMM’den Ne Bekleniyor? 2.Dönemde TkMM’yi Ne Bekliyor ve TkMM’den Ne Bekleniyor?
KONUŞULANLAR
1 / Servet Akbudak: Anti demokratik bir zeminde demokratik bir anayasa inşa etmek pek mümkün değil. Dolayısıyla anayasa hazırlık süreci hem siyasal iktidar tarafında hem parlamentodaki muhalefet hem de toplumsal dinamikler açısından bir turnusol kağıdı işlevi görmektedir. Onun için önce halkın tamamen katılımını sağlayacak, özgürce ve tüm taleplerini rahat bir şekilde ifade edebilecek bir zemini oluşturmak lazım. TBMM, düşüncenin önündeki en önemli engel olan terörle mücadele yasasını kaldırmadığı sürece toplum dinamiklerinin kendilerini özgürce ifade etmesi mümkün değildir. Devlete karşı işlenen suçların takibinin sonlandırılması ve davaların düşürülerek genel affın toplumsal barış açısından gündeme getirilmesi önemlidir. Çatışmalı ortamın sonlandırılması, operasyonların durdurulması sağlıklı ve demokratik bir anayasanın inşası için de gereklidir. Tutuklu milletvekillerinin parlamentoya dönüşü sağlanmalıdır. Yeni anayasa bir kanun değişikliğinden öte yeni bir anayasal düzenin kuruluşu demektir. Anayasanın tek başına mevcut meclis tarafından yapılması 82 anayasasının kurduğu sisteme dayalı yapısını koruması anlamına da gelebilir. Yeni anayasanın kurucu meclis tarafında yapılması mümkündür. Yüzde on barajı, seçim yasası, siyasi partiler kanunu ve anti demokratik koşulların sonucu oluşmuş bir meclisin yeni bir anayasa yapması mümkün görünmemektedir. Kurucu meclis, mevcut meclisi dışlamamakla beraber en başta demokratik bir yöntemle oluşturularak seçilmelidir ki demokratik bir anayasa yapılabilsin. Yarısının kadınlarca oluşturulduğu toplumun her kesimini temsil eden sendikaların, eğitim kurumlarının farklı etnik grupların, farklı inanç gruplarının, meslek örgütlerinin ve siyasi parti temsilcilerinin içinde bulunduğu baraj sisteminden uzak bir şekilde seçimle oluşturulmalıdır. Demokratik yöntemlerle oluşan bu yeni siyasi iradenin yapacağı anayasa taslağı tüm toplumsal kesimlerce özgür bir ortamda yeterli sürede tartışıldıktan ve öneriler alındıktan sonra son şekli verilerek halk oyuna sunulmalıdır.
2 / Hasan Buran: Anayasa tartışmalarında devlet, toplumun önünde bir- sıfır galip başlıyor. Anayasayı tartışmaya geçmeden anayasanın önündeki engellerin kaldırılması gerekiyor. Örneğin basınla ilgili yasaların, CMK, TCK ile ilgili yasaların kaldırılması, siyasi affa kadar gidebilecek, toplumu rahatlatacak düzenlemelerin yapılması gerekir. 12 Eylül anayasasının hukukunun şekillendirdiği bir toplum var. Küçük millet meclisinin yerelde yapması gereken, toplumun en geniş kesimlerini katarak bu konuda tartıştırmaktır. Dünyada anayasa tartışmaları ortalama on altı ay sürmüş. Türkiye çeşitlilik anlamında bunu uzun süreye yayabilecek potansiyele sahip. Devletle yan yana gelme ortamı gerçekleşmedikçe bizler bir şey yapamayız. Parlamentoya havale ederek kırk senede bir gelecek bir anayasayı parlamentoda şekillenmiş algılarla demokratik olmayan partiler yasasıyla gelen liderin gözünün içine bakan, onun parmak kaldırdığı ortamda parmak kaldıran parlamenterlerden bunu beklememiz biraz saflık olur. Türkiye’de öncelikli olarak bu yasal değişikliklerle toplumu en geniş seviyede temsil edebilmesi için önündeki yasal engellerin kaldırılması gerekiyor. Bir sürü siyasi tutuklu insan var, cezaevinde gazeteciler var. Bunlar için bir af gelmesi gerekiyor, topluma bir güven verilmesi gerekiyor ki toplum bunları rahatlıkla tartışabilsin. Aksi takdirde bir 30-40 sene daha bunları tartışacağız.
3 / Asım Demirkök: Yasaları ne kadar geniş tartışırsak, kavramlar üzerinden toplumun hafızasında bir şeyler izah edebiliriz. Anayasa bir devlet örgütlenmesidir, bir devletin şekillenmesidir. Eğer bir devlet anayasayla şekillendirmiş ise o anayasayı değiştirmek için yol bulmak lazım ama bulamıyorsun. Çünkü önüne anayasa mahkemesini kurmuş. Bu anayasa artık bu çağda gitmiyor. Bizim yapacağımız anayasaya öyle bir şey koyacağız ki 5-10 sene sonra değişmek zorunda kalalım. Dünyanın kendisi değişiyor değiştiği için ne Birleşmiş Milletler yerinde kalacak nede ekonomik örgütlenmeleri. Bu nedenle bizim bu anayasayı kökten değiştirmemiz lazım devletin yapılanması lazım. Bu toplumda çok farklı inanç toplulukları, kimlikler yani insan çeşitliliği var. Devletin anlayışının değişmesi lazım. Öncelikle bu anayasayı bir tarafa koyacağız boş bir levha olarak işe gireceğiz ondan sonra toplumla belli bir süreç içerisinde bunu tartıştıracağız. Laik demokratik sosyal hukuk devleti 80 yıldır koymuşlar. Ben devletin ne laik olduğunu gördüm, ne sosyal olduğunu gördüm, ne demokratik ne de hukukun olduğunu gördüm. Bunu somut olarak toplumun her bireyine anlatmamız lazım ki o bize tekrardan dayatma olarak geri gelmesin. Nedir yani? “Türk, öğün, çalış, güven”. Bu toplumda farklı kimlikte insanlar varsa böyle bir şey olamaz. Bir örnek de diyanette; kafasına göre müftüye bir şey gönderiyor ondan sonra camide Cuma günleri hoca bunu okuyacak. Böyle dini tarif etmeye insanlara dayatmaya nasıl hakkı var? Bu devlet yıllardır yani kurucu iktidar 1923 ten beri hükmetmiş; ulusun devleti yaratması gerekirken devlet ulusu yaratmıştır. Zorla kendisi dini tarif etmiş kendisi Müslümanlığı tarif etmiş Aleviliği tarif etmiş.1938 doğumluyum, okula başladığım 1945 ‘ten beri Türküm, doğruyum diyerek okula alındım. Fakat bunların hiçbirinin hayatta gerçek olmadığını gördüm. Devletin toplumun beynine sindirdiği zihniyeti kafasından atıp başka bir devlet yapısı oluşturacak zihniyeti belirlememiz lazım ki yeni bir anayasası sindirebilsin. Biz 1915 ten beri temizlik yapmışız. Ermenileri temizlemişiz. Ortada temizlenecek bir şey kalmamış. Temizlenen topluluklar olarak birleşerek hiçbir kayıt şart aramadan birbirimizin üstünlüğünü birbirimize dayatmadan ortaklaşa bu topraklarda insan olarak yaşamanın zihniyetini yaratmamız gerekir.
4 / Tahir İnce: Şöyle bir ön kanaat var; “TBMM kurucu olma vasfını elde bulundurmuyor, milletvekilleri toplumun tamamını temsil etmiyor, dolayısıyla bunlar aslında demokratik anayasayı oluşturamazlar” Bunlar bizim temsilcilerimiz. Bizler güvensizliği peşinen yapıştırırsak işin içinden çıkamayız. Bu yaklaşımın doğru olduğu kanısında değilim. Ben sivil toplum örgütleri dışarıda bırakılsın gibi bir söylem sahibi olmak istemiyorum ama TBMM bu sürecin dışına itilirse buradan bir kaos çıkar. Milletvekilleri toplumu temsil edemezler demek yanlış bir düşüncedir. Bununla birlikte biz neler yapabiliriz? Sivil toplum örgütü olarak anayasayı üretme sürecinde halkın isteklerini, beklentilerini belirtme doğrultusunda bu tür organizasyonların yapılması gerektiği kanaatindeyim Yoksa kapalı salon toplantılarında konuşmalar bu süreci etkilemez bu bir gerçektir. Beklentilerimizi halka açık toplantılarla yapabiliriz. Buna gücümüz var.
5 / Mazlum Köse: Yeni yapılacak anayasa ile ilgili olarak farklı bir tarafa dikkat çekmek istiyorum. 1982 anayasası benim hayatımda önemli bir olaydır. Çünkü vatandaş olarak ilk oyumu o zaman kullanmıştım, “hayır” oyu vermiştim ve sonuç % 92 ile evet olmuştu. Şimdi o dönemde benim gibi hayır diyenler daha evvelinde 1980 cunta rejimiyle içeriye girenler anayasaya karşı çıkmıştı Şimdi bu anayasayı oluşturulurken o dönem hayır diyen ve bunun karşılığında işkence gören insanların sorumluluğunu göz önüne alarak yeni bir anayasa oluşturulmalıdır. 30 yıllık süre içerisinde ödenilen bedellerin tekrar iade edilmesi dikkate alınarak yeni bir anayasa yapılmalıdır. Askeri anayasaya karşı çıkanlar bedel ödediler bugün hükümetiyle muhalefetiyle hepimiz bu anayasaya karşı çıkıyoruz ama bedel ödemiyoruz. Bunun için bedel ödeyenlerin haklarının iade edilmesi gerektiğini düşünüyorum.
6 / Mazlum Çetinkaya: Bu coğrafyada son birkaç aydır ciddi bir çatışma ortamı var. Kürtlerle devletin savaşı var. İktidarda biraz umutsuzluk hakim. Başbakanın Diyarbakır’da söylediklerinden sonra bende de ciddi manada umut doğdu ama o umut yerini umutsuzluğa bırakmıştır. Anayasa hazırlanırken savaşsız ortamın yaratılması gerekir. Savaşın olduğu bir ortamda anayasa hazırlanamaz. Dünyanın en güzel anayasasını da yaratsanız hiçbir işe yaramaz. 12 Eylül de doğan herkes o anayasanın şöyle ya da böyle tokadını yedi. Bu anlamda herkesin görüşünün alınması gerekiyor. Bir savaş varsa bunu muhatabıyla görüşeceksin. Kadın sorununu kadınlarla, Kürt sorununu Kürtlerle görüşeceksin. Bu sorunları ancak böyle çözebiliriz. Bu toplumda yetmiş milyonun iradesini yansıtma imkanı var mı? Bana göre yok; bunların içinde elli milyonu “liderim benden daha iyi bilir” anlayışı var. Bundan dolayı yetmiş milyonun iradesi değil de onları temsil eden kurumların iradesini almak, en fazla da mağdur olanların görüşünü alabilmek önemli. Bunlardan önce savaş ortamının yok edilmesi gerekir. Affı da gündeme getirip çözüm bulunması gerekir. Tarafların görüşleri de bir tarafsızlık filtresinden geçirilmelidir. Geçtikten sonra, yapılması gereken sadece bunları kağıda dökmek oluyor. Bunu da hazırlarken anayasayı boş bir levha gibi düşünmeli ve öyle doldurulmalıdır. Şimdi bunlar yapılırken elbette arındırılacak şeyler var. “Türküm, doğruyum” kavramının kaldırılması için illa anayasanın değiştirilmesi gerekmiyor. Bu anlamda boş levha dediğimiz olguyu dolduracak kişileri iyi belirlemek gerekir. Taraf kimse çağırıp açık konuşmak gerekiyor.
7 / İbrahim Çakır: 12 Eylül anayasasının değiştirilip sivil bir anayasa yapılması benim açımdan da büyük bir olaydır. Ama anayasanın siviller tarafından yapılması onu sivil yapmaz kanaatindeyim. Önemli olan; mevcut siyasal iktidarın eski anayasadan tamamen koparak yeni bir anayasanın bütünüyle ele alınması konusunda uzlaşma sağlamasıdır Bu anayasanın hiçbir hak ve özgürlüğü sınırlayıcı özellikleri taşımaması lazımdır. Bireyin özgürlüğünü esas almalıdır. Her kesimi içine alan bir anayasa olmalıdır. Chp anayasanın sil baştan yapılması tarafındadır yalnız şuna dikkat çekmek istiyorum ilk 3 maddenin şahsen tartışılmaya gerek olmadığını düşünüyorum. Türkiye’nin laik demokratik sosyal ve hukuk devleti olduğunu herkes kabul ediyor. Laiklik anti-laiklik durumu gereksiz yere çok tartıştırıldı ve hiçbir fayda sağlamadığını herkes biliyor. Dolayısıyla laiklik tanımı konusu üzerinde bir kısım tartışmalar yapılabilir ama halkın sıkıntılarının ilk 3 madde ile alakası yoktur. Önemli olan burada ki mentalite değişikliğinin farkına varabilmek. Bu toplum neyi tartışmalı neyi tartışmamalı anayasayı tartışırken andımız meselesi anayasa meselesi değil ki. Bu doğru mu peki ayrı bir konudur. Ama konu anayasa olduğu zaman toplumun bütün temsilcilerinin uzlaştığı bir metin olduğu konusunda anlaşmak lazım bu tür ortamlarda temanın bu şekilde olması gerekir; ağırlığını siyasal iktidarın taşıdığı parlamentoda hangi temelde bir anayasa istediğimizi siyasal iktidarı ikna edici talepler ortaya konulmalıdır. Hiç kimsenin birbirini dışlamadığı bir anayasa olmasını temenni ederim.
8 / Hasan Doğan: Önemli bir gündem maddesi var sürece katkı sağlayacak maddeler var. Büyük millet meclisi birde küçük millet meclisi var. Ben bunlara büyük millet, küçük millet diyorum. Çünkü değişir değişmez maddeler konusunu tartışıldığında sanırım bunlar da tartışılacaktır. Şimdi büyük meclisten beklenen iki tane önemli konu var birincisi büyük bir barış ikincisi ise yeni bir anayasa. Meclis acaba bu ikisine ne kadar yakın? Sürecin meşruiyeti doğrulanılarak oluşmuş bir meclisi tam demokratik olarak oluşmuş bir meclis olarak sayamayız ama şu veya bu yöntemlerle çeşitli grupların düşünceleri, kendilerini temsil edebilecek bir durumu var. Bu eksiklik yeni bir anayasa yapmaya kafi gelmediği kanaatiyle toplumdan katılım isteniyor. Bana göre bu doğrudur. İlk meclis oluştuğunda Atatürk diyor ki mecliste 50 tane kadın olacak. Ama o zaman 8 tane bulunabilinmiştir.Bugün epeyce bir sayı var. Şimdi meclisten bizim istediğimiz nedir? Öncelikle bir barışın sağlanabilmesi ve yeni bir anayasanın yapılabilmesi için zeminin temizlenmesi gerekiyor. Terörle mücadele yasası yürürlükte kaldığı sürece bu biraz zor. Öncelikle meclisin bu yasalarda bir değişiklik yapması gerekiyor. Anayasa çalışmalarının sağlıklı olabilmesi, toplumun çeşitli katmanların katılabilmesi için herkese bir fırsat tanınması lazım. Bu anayasa dünyadan ayrı bir anayasa olmayacak, dünyada çoğulcu anayasa örnekleri var. Uluslararası hukuk var. Henüz etkin olmasa bile Türkiye’nin bölge için örnek bir ülke olduğu kabul ediliyor ise bunda uluslararası hukukun da taşınması gerekir. Bunların anayasada belirtilmesi gerekir. küçük meclisin en büyük görevi empati yapmaktır. Arkadaşlarımızın konuşmalarına bakarsak zaman zaman taraf tutuyorlar gibi oldu. Dışarıda her birimiz siyasi bir partinin üyesi olabiliriz. Mecliste taraf durumunda kalırsak burayı yürütemeyiz.
9 / Vehbi Aluçlu: Konuşmacıların konuşmalarının konusu anayasadan oluşuyordu. Öncelikle kendi mesleğimden örnek vererek başlayacağım. Şu anda mevcut Ak Parti hükümeti dışarıda sıfır sorun politikasını izlerken içeride de bunu izleyecek kanısındayım. İnşaatçılar yaptıkları binayı çeşitli yükler geldiğinde daha dayanabilmesi için önce döşemeyi sonra kirişi sonra kolonu, temeli ve zemini ayarlarlar. Tersten gidersek önce zemini düzeltmemiz gerekiyor. Zemin bozuksa zemini çeşitli yöntemlerle düzgün duruma getirmeye çalışıyoruz. Örneğimde anlattığım gibi de Türkiye’nin zeminini de güçlendirmemiz gerekiyor. Onun üzerine koyacağımız binanın yüksekliğine ve gelecek yüke karşı temel seçimimizi yapmamız gerekir. Binadan gelecek yükü zemine üniform olarak dağıtacak ve zeminde sorun çıkartmayacak şekilde temel seçimi yapıyoruz. Sonra kolonu ona göre boyutlandırıyoruz. Kirişi ve döşemeyi de aynı şekilde boyutlandırıyoruz. Çeşitli yükler gelecek rüzgar, kar en önemlisi de deprem yükü gelecek. İşte bunlara göre binaları dikiyoruz. Şimdi özetlersek bu meslekten verdiğim örneği getirip anayasaya monte edersek, anayasamız herkesi kaplarsa yani gelecek bütün yüklere dayanılacak şekilde yapılırsa hiçbir sorun olmaz. Bu anayasa bir fırsat, yeter ki zemini temeli güçlü tutalım. Herkesin anayasası olsun. Bizi ayakta tutacak platformu oluşturursak hiçbir sorun kalmaz. Malatya basınının küçük meclise yeterli önemi göstermediğini düşünüyorum. Basının yeteri kadar önem göstermesi için arkadaşlarımızın bu konuda biraz daha çaba göstermesi gerektiğini düşünüyorum.
10 / Nihal İlimen: Meclisin temsiliyeti konusundaki tartışmaların çok gerçekçi olmadığını düşünüyorum. Son günlerde akademisyenlerin de yazdığına göre biz her şeyi bilmiyoruz.Yüzde %10 barajı kaldırılsa bile akademisyenler mecliste temsil oranının pek değişmeyeceği görüşündeler. Ak Parti’nin önünde çok büyük bir fırsat var. Bunun iyi değerlendirilmesi lazım. Çok ayrıntılara takılıp meselenin özünden uzaklaşırsak fırsatı iyi değerlendiremeyiz. Sivil toplumun görüşleri dikkate alınmalıdır. Aynı zamanda ben burada bazı şeyleri korkusuzca konuşup anlatabiliyorsam bu da bir kazanımdır diye düşünüyorum. Anayasayı yapmak için yola çıktıysak her şeyi konuşabilmeliyiz, baskı altına alınmamalıyız. Daha da önemlisi toplumun bu gerilim atmosferinden kurtulması gerekiyor. Hep 82 anayasasından bahsediliyor ama bu gerilim atmosferi 80 yıldır toplumumuzda vardır. Belki bu daha önceki dönemde hissedilmemiş olabilir ama 82 anayasasından sonra bazı şeyler daha gün yüzüne çıkmış olabilir. Toplum olarak 80 yıldır bu cenderenin içerisinde yaşıyoruz. Bu gerilim atmosferinden kurtulmamız lazım. Ben bunu söylersem suç ya da bir şeyi ifade edersen suç olur düşüncesinden kurtulmamız lazım. Ben bir şablona ya da bir kalıba konulmak istemiyorum. Seçeceğim şeyleri özgür bir birey olarak benim seçmem lazım. Toplumun rahat bırakılması gerekiyor. İnsanlara etiket yapıştırmamız lazım. Yeni anayasada bireyin haklarının devlete karşı korunması ilkesi benimsenmelidir.
11 / Sami Cengil: Bütün toplum temsilcileri daha yaşanılacak bir Türkiye istiyor. Anayasa bir toplumsal uzlaşıdır. Mazlum-Der olarak biz okulların açıldığı gün andımız kaldırılsın eylemi yaptık. Bu metin diğer etnik kimlikleri yok sayan bir metindir. Geçen hafta Bingöl’deydim, hayatını kaybeden arkadaşımızın yıldönümüydü. Orada yapılan duble yol bir yere kadar gelmiş ondan sonra yok. Sebebini sordum yapan makineleri yakıp dağa kaldırmışlar. Kendi kendimize zarar veriyoruz. Toplumsal uzlaşma çok önemli ve bu da öncelikle ailede başlar.
12 / Erdoğan Ünverdi: Burada herkes 82 anayasasına karşı, o zamanki referandumda oy verenlere sorsan buradaki herkes “hayır” dedim der. O zaman o %92 “evet”leri kim verdi? Türkiye’de en mağdur kesim, Alevilerdir. Onları savunan hiçbir grup yok ve paramparça olmuşlar. Her kesim temsilcilerini meclise gönderebiliyor ama Alevilerin böyle bir durumu söz konusu değil. Yüzde on barajından dolayı bir alevi partisi yok, gerçi olmasını da istemiyoruz. Biz Aleviler olarak burada son toplantıda haklarımız güvence altına alınsın diye bir beyanda bulunduk. Milletvekillerimiz de imzalamıştı fakat bugüne kadar alevi hakları konusunda hiçbir adım atılmadı. Kimliğimizi, dinimizi özgürce yaşamak istiyoruz. Ama ne yazık ki ne devlet ne de büyük kitle bizi tanımıyor. Cem evlerinin anayasaya girmesini talep ediyoruz. Alevilerin bu yeni anayasa yapımında haklarını alamamaları konusunda endişe duyuyorum. Sadece buradaki arkadaşlar laf arasında söylüyorlar ama öyle derine inmiyorlar. Cumhuriyet kurulduğundan beri devletin din hizmetleri için ayırdığı paradan biz hiç pay almadık. Türkiye’de bütün renklerin yer aldığı bir anayasayı biz de destekliyoruz.
13 / Ramazan Kuzu: Demokratik, insan haklarına dayalı, özgür, bir anayasa istiyoruz ama bu anayasayı talep edenlerin her şeyden önce beyinlerinin özgür olması lazım . İnsanlara etiketler yapıştırmamız gerekir. Böyle olursa da hiçbir iş yolunda gitmez anarşi çıkar. Tüm toplumun ana sorunları duruyorken bir de üstüne yeni sorunlar eklenmemesi lazım. Terörle mücadele yasası bunlardan birisidir. Şu an darbe anayasası kimseyi tatmin etmiyor ve mutlaka değişmesi gerekiyor. Bu anayasayı kimse sevmiyor çünkü insan haklarına dayalı bir anayasa değil. Şu an tasarladığımız anayasa; evrensel insan haklarına dayalı olmalı. Ürettiğimiz ötekileştirme kimliklerini yok etmedikçe özgür bir anayasa yapmak mümkün değildir. Anayasanın hiçbir etnik kimliğe vurgu yapmaması gerekiyor. Anayasada sadece Türkiye’de Türkler ve Kürtler vardır denilmemeli herhangi bir etnik kimliğe vurgu yapılmamalıdır ama etnik kimlik ve kültürleri korumalıdır. Dinlere karşı önyargılar kaldırılmalıdır. İnsanlar özgürce inançlarını ibadetlerini yerine getirmelidir. Kimsenin başkasına hakaret etme veya üstün görme hakkı olmamalıdır. Üzerinde yaşadığımız coğrafyanın çevresini doğasını korumalıyız. Artık ötekileştirme kültürünü bırakmak saygılı olmak zorundayız. Bunlar olduktan sonra zaten Kürt sorunu kendiliğinden çözülür. Zaten Ortadoğu’da nüfusu 40 milyon olan bir halkın hiçbir kimliği statüsü yoksa asimilasyona uğruyorsa buna bir çözüm bulmalıyız. Bu demokratik, özgür bir anayasa ile mümkün olacaktır. Dünya böyle renkli ve yaşanılır olur. Ama beyinlerimizi özgürleştirmezsek insanları ötekileştirirsek sorunlar çözülmez ve anayasa kağıt üstünde kalır.
14 / Gülşen Şahin: Aleviliği Türkiye’de tam oturtulmamış inanış şekli olarak görüyorum çünkü çok farklı Alevilik yorumları yapılıyor. Türkiye’de her yörenin Alevilik anlayışları ve yaşantı biçimleri farklı. Tokat ile Malatya’daki Alevilerin düşünceleri farklı. Alevilik nedir? Tarihine bakmak lazım şiilik ile karıştırılıyor. Kızılbaş diyenler var. Şimdi arkadaşımız İslam’ın bir yorumudur dedi. Eğer biz Aleviliği İslam çatısı altında düşünürsek, doğru İslam’ın çatısı altında bir sürü din anlayışı var mesela tarikatlar, cemaatler var. Bunlarda İslam’ın birer yorumudur. Eğer Aleviliğe mezheptir dersek bu kavrama da oturmuyor. Mezhep olabilmesi için ibadet, inanç konusunda farklı bir anlayış oturması gerekiyor. Öncelikler şunun oturtulması taraftarıyım bir inancın önce bu nedir diye sorulması gerekir, köklerine bakılır. Mesela Hristiyanlık diyelim Hz. İsa’dan gelen bir süreç vardır. İşte bir kitap yayılmıştır ve din diye kabul edilmiştir. Bunları kişiler kendi kafalarına göre tanımlayamazlar. Yeni anayasa bütün insanları hiçbir ayrım yapmadan birleştirmeli, din,dil, ırk ayrımı yapmadan barış ve kardeşlik düşüncelerinin anayasada temel alınması gerektiğinden yanayım. Bunların çakışması çatışmadan başka bir şeye yol açmaz. Kazanım değil kayıplar oluşur.
15 / A.Kadir Baharçiçek: Yeni bir anayasa yapacaksak, ideolojisi olmamalı. Evrensel normlara dayalı olduğunda ve temel hak ve özgürlükleri esas aldığında, bireyi devlete karşı koruma esası üzerine inşa edildiğinde yararlı olur. Devletin korunmaya ihtiyacı yoktur; bireyi merkeze alan, toplumun tüm kesimlerinin taleplerini asgari düzeyde karşılayan bir anayasa olmalı. Bırakalım birey ne olduğuna kendisi karar versin. Devlet dayatmasın. İnsanın insan olmasından ötürü sahip olduğu uluslararası normlar vardır. Bu tartışmaların da bahsettiğim şeylere katkıda bulunacağına inanıyorum. Herkesin hemen hemen benzer şeyler söylemesi de umut veriyor. Anayasa yapıcılar da mutlaka bu sesleri duyacaklardır.
16 / İbrahim Ulutaş: Türkiye’de 12 Eylül’ü milat olarak kabul edersek; buradaki konuşmaları büyük bir gelişme olarak görmek gerek. Bugün ki çatışmalardan sonra ben barışın geleceğine inanıyorum. En büyük barışlar hep en büyük kavgalardan sonra gelir. Her ne kadar tansiyonun yükselmesi kimsenin hoşuna gitmese de bu sorun da kardeşlik ve barış çerçevesinde çözülecektir. Türkiye’de kapitalizm de dahil hiçbir şey kendi iç dinamikleriyle gelişmemiştir. Toplum yeni yeni kendi haklarını tartışıyor ve haklarını istiyor. Parlamentoda da bir başörtülü arkadaşımız çıkıp kendi özgür düşüncelerini söyleyebilmelidir. Kılık kıyafet dışarıdan değerlendirilmemelidir. İnsanların yapacakları şeylerin sınırlarını biz çizmemeliyiz. Ama 80 yıldır statükoların olduğu yerde bu düşmanlık psikolojisini ancak konuşarak ve tartışarak atabiliriz. Bu işin önemli noktalarından birisi Kürt sorunu ve Alevilerin sorunudur. Kürtler kendi sorunlarını anlatırken durumu abartan aslında devletin kendisidir. Çoğu sorunu abartmış şimdide çözmekte zorlanıyor. Bu toplumun kendi içindeki kardeşlik duygusu parlamentodakilerden de fazladır, statükocu devletten de fazladır. Toplum yıllardır birlikte yaşıyor. Devlet bu ortamı kendi yaratmasa, ortamı germese bu sorunların hepsi çözülür. Bu ülkeye de barışın kardeşliğin egemen olacağına inanıyorum.
17 / Sinan Oral: Ezilen toplumlar ellerine fırsat geçince genellikle kendilerine zulüm eden insanları örnek alırlar. Biz bu hataya düşmeyelim. İkinci olarak; çoğunluğun kabul ettiği değerler her zaman doğru olmayabilir. Çoğunlukla hareket edecek olursak doğruyu bulamayabiliriz. Bunun için akil adamlara, tarafsız olan insanların görüşlerine ihtiyacımız vardır. Anayasadan beklediğimiz çok fazla bir şey de yok aslında, toplumun güvenliğini, gelişmesini sınırlandırmayan maddelerden oluşması, belli bir ideolojiyi esas almayan, toplumun her kesiminin kendini ifade edebildiği, değişimlere ve yeni düzenlemelere uygun, değişmez maddeleri olmayan bir anayasa olmalı. Anayasa, herhangi bir inancı da desteklememeli.
DEĞERLENDİRME
İLETİŞİM
SİVİL TOPLUM İLE
Email, telefon, davetiye ve ziyaret yaparak çağrı yaptık.
MİLLETVEKİLLERİ İLE
Mail, SMS ve telefonla davet edildiler.
MEDYA İLE
30 civarında tv, gazete ve internet sitesine çağrıda bulunduk. Hafta içi iki yerel Tv kanalını ziyaret ettik. Güneş tv ‘de programa çıkarak medyanın desteğini de isteyen bir çağrıda bulunduk.
KATILIMCILARLA
Email, telefon, davetiye ve ziyaret yaparak sivil toplum örgütlerini davet ettik. Mazeret bildirerek katılamayan iki stö oldu.
SONUÇLAR
DEĞERLENDİREN KİŞİ
Semine Dengeşik
Malatya kMM Girişimcisi
08.10.2011 Malatya kMM Toplantı Tutanağı
previous post