YER: SAİT TANIŞ KÜLTÜR MERKEZİ
TARİH: 08.06.2018
KATILIMCILAR
DERNEK, VAKIF VE GİRİŞİMLER
1 /
KANAAT ÖNDERİ VE BİREYLER
1 / Şaban Günel
2 / Veysel SAKA
GOZLEMCİLER
1 /
KATILAN MİLLETVEKİLLERİ ADAYLARI
1 / HAYDAR EROL
2 / ALİ GÜRLER
BELEDİYE BAŞKANLARI
1 / YOK
2 / YOK
MESAJ YOLLAYANLAR
1/ YOK
2 / YOK
DİĞER KATILIMCILAR
Ömer Yaşar
Vildane İlkaya
Velat Kaynak
Mendere Taşkıran
Mücahit…
MEDYA
1 / YOK
2 / YOK
MODERATÖR
Şebnem CERRAH
KONULAR
GENEL KONU: Milletvekili Adayları Sivil Toplumla Buluşuyor
YEREL KONU: YOK
ANAYASA (Genel konu ile ilişkili olarak)
KONUŞULANLAR
HAYDAR EROL: 24 Haziran’da adaletsiz, eşitsiz bir seçime gidiyoruz. Bu seçim muhalif olan hemen hemen bütün partiler için eşitsiz ve adaletsiz. Ama özellikle HDP için çok eşitsiz. Bugün Türkiye’de bu seçime gidilirken yüzde on barajının tek uygulanacağı, yani haksızlık yapmayayım birde Vatan Partisi ve HÜDAPAR var, ama esas olarak yüzde 10 barajının uygulandığı tek parti HDP. Çünkü diğer partiler ittifak yaparak baraj engelini açtılar. İttifak yapılırken de HDP’ye çok büyük haksızlık yapıldı. HDP dışlandı. Tam da iktidar bloğunu istediği gibi Millet İttifakı’nın içine alınmamaya çalışıldı. Videoda bile sanki yalnızca bir milletvekili seçimi varmış gibi bir vaatler listesi çıktı ama aynı zamanda bir cumhurbaşkanlığı seçimi de var ki şuanki anayasal yönetim sistemine göre çok daha önemli. Bizim birde cumhurbaşkanı adayımız var, içeride. Üstelikte içerde olmasının tutarlı bir nedeni de yok. Hapiste olan bir adam Selahattin Demirtaş. Hapiste olmasının bir yana bugün tam bir medya ağıyla memleketi sarmış AKP’nin genel başkanı her gün alanlara çıkıyor, televizyonlara çıkıyor. Selahattin Demirtaş ile ilgili kendisini savunamayacağı şekilde suçlamalarda bulunuyor. En son örnek: 53 kişinin kanı var elinde diye beyanda bulundu. 53 kişinin kanıyla ellerinin kanlı olduğunu bu nedenle de dışarı çıkamayacağını söyledi. Ki bunu HSYK’yı seçen bir yönetimin başındaki insan söylüyor. O söyledikten sonra da herhangi bir hakimin Selahattin Demirtaş’ı serbest bırakması mümkün değil. Şimdi doğru mu söylüyor? Hayır, söylemiyor. Selahattin Demirtaş’ın, 53 kişinin öldüğü Kobane olaylarında hiçbir zaman insanları sokağa çağırma gibi bir demeci yok. Demirtaş’ın dosyalarında da bu yok. Şuanda yargılanıyor Selahattin Demirtaş, sözümona Cumhurbaşkanı tarafından bu nedenle yargılandığı söyleniyor, onun için herhangi bir iddia yok. Herhangi bir beyanı da yok. En son Ankara’da yapılan yargılamada Selahattin Demirtaş şöyle bir şey söyledi: “Benim böyle bir beyanım olduğu söyleniyor, bu beyanım benim yüzüme karşı okunsun. Yargılamada böyledir varsa bir beyan bu yüzüne karşı okunur. Olayın aslı şuydu: 2014 yılıydı –7-8 Ekim olaylarından hemen önce cumhurbaşkanı Gaziantep’te bir konuşma yaptı. Kobane düştü düşecek dedi. Üstelik yüz mimikleriyle sanki bundan haz alıyormuş gibi bütün toplumda bir algı oluştu. Algı oluştuktan sonra zaten insanlar sokağa çıkmıştı. O dönem HDP, IŞİD’in Kobane’yi ablukaya alması sonucu çok az bir yerde direniş vardı ve bütün bölge IŞİD’in eline geçecekti, IŞİD’in Şengal ve diğer bölgelerde yaptıkları da ortadaydı, bütün bunları gören o insanların buradaki akrabaları ister istemez sokağa çıktı.Buna çözüm olarak Türkiye’den tek bir şey isteniyordu: Türkiye’nin buraya bir koridor açması, oraya yardım gitmesi ve ordaki insanların direnmesini talep ediyordu. Başbakan Ahmet Davutoğlu ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan uzun süre buna direndiler. Buyüzden bu olaylar bu kadar büyüdü. Başka bir anekdot var: Olayların olduğu dönemde HDP grubu sürekli Efkan Ala ile görüştü. Efkan Ala bizim kontrolümüz dışında güçler var, hatta onlardan bazıları dış istihbarat servisleri şeklinde beyanları var. Selahattin Demirtaş yargılamada Efkan Ala’nın dinlenmesi gerektiğini söylüyor. Ama ne hakimler kabul etmiyor. Ama gerçekten böyle bir şey olmasa Cumhurbaşkanının tek bir talimatıyla çıkıp böyle bir görüşme olmadı diyebilirdi. Selahattin Demirtaş’ın şuanda cezaevinde olmasının yegâne sebebi “Seni Başkan Yaptırmayacağız” söylemi ve bu konuda etkili olması. Türkiye’nin halihazırda en etkili siyasetçisi Selahattin Demirtaş’tır. Bunu rakiplerinden biri olan Muharrem İnce “Selahattin Demirtaş dışarıda olsaydı anayasadan evet sonucu çıkmazdı.” Dedi. Şimdi bu Türkiye siyasi tarihi açısından çok etkili bir siyasetçini içeride olması Türk demokrasisine ne kadar zararı olduğunu sizin takdirinize bırakıyorum.
Bizim parti ile ilgili bir başka iftira var. Belediye başkanlarımızın devlet tarafından ödenen ödenekleri dağa gönderdiklerini öne sürüyorlar. 1999’dan b yana HDP’li veya demokratik bölgeler partili belediye başkanları var. Bu belediye başkanlarının o tarihten buyana bu ülkenin müfettişi eksik olmamış. Sürekli denetim altında. Sürekli her kuruşları denetleniyor. Ama bugüne kadar bununla ilgili herhangi bir soruşturma açılmasına gerek duyulmamış. Herhangi bir yolsuzluk soruşturması açılmış değil. HDP bir suçlu parti bir terör partisi olarak görüyorlar. Buda yetmiyor. Partimizin sahada çalışması gereken elemanları içerdeler. Şimdi bizi barajın altında bıraktırmak için seçim kanununda değişiklik yapıldı. Herhangi bir mülkü amir bölgede güvenlik sebebiyle oy verilmeyeceğine karar verirse sandıkların taşınması veya birleştirilmesi şeklinde YSK tarafından karar verilemiyor. Bu kararların hemen hepsi HDP’nin çok yüksek oy aldığı yerler. Bu sandıkların hemen hemen hepsi HDP’nin en az oy aldığı yerlere korucu köylerine gönderiliyor. Seçmenimizin ayrıca gidip sandıklara ulaşıp oy vermesi de engelleniyor. Şimdi tüm bunları değerlendirdiğimizde HDP baraj altında kalır mı? Sorusu gündeme geliyor. HDP’nin seçmeninin iradesi sandığa tam olarak yansıdığında baraj altında kalması bu ortamda yok. Ama HDP iradesinin sandığa yansıyıp yansımayacağı konusunda şüphelerim var. Partimizin de şüphesi var. Bunun için de olanca çabasıyla çalışıyor. Biz brüt değil net oylara bakmaya çalışıyoruz. Yüzde 10 barajı neyi getirecek? Sadece HDP açısından değil demokrasi açısından çok şey getirecek. Diyelim ki millet ittifakı yüzde 45 civarında oy aldı. Cumhur ittifkı da yüzde 45 civarında oy aldı. HDP’de yüzde 9.9’da kaldı. HDP’nin yaklaşık 66 tane milletvekili AKP’nin hanesine yazılıyor. Buda ittifaklar arasında acayip bir matematik oluşturuyor.
Selahattin Demirtaş’ın fazladan bir oy bile alması demokrasiye büyük bir hizmettir. İnsanlar şunu düşünmelidir: Bundan sonraki muktedirler siyasi rakiplerini ekarte etmek için türlü yöntemler düşündüklerinde akıllarına hiçbir zaman rakiplerini cezaevine atarak onları ekarte etmek gelmemeli. Bunun yegâne yolu Selahattin Demirtaş’ın çok fazla oy almasıdır. Şimdi insanlar matematiksel sonuçlara gidiyorlar. Bu sonuçlardan daha önemlidir Selahattin Demirtaş’ın daha fazla oy alması.
Bugün AKP iktidarı seçimi kaybedeceğini anladığı için savaş konseptini tekrardan piyasaya sürdü. İşte Kandil’e, Şengal’e operasyon yapacağız gibi. 7 Haziran sonrası gibi yine aynı tuzağı yapıyor. Yine cenazelerin tabutların üzerine elini koyarak söylemde bulunacak. Bir anda hem HDP’yi hem kürtleri hemde diğer partileri zor durumda bırakacak. Savaş ortamında herkes sağır olur, bağırırsınız ama kimse duymaz. Dolayısıyla HDP ve Kürtlerin sesi kesilecek. Öte yandan diğer partiler de zor durumda kalacak. Hem İyi Parti’yi, hem Saadet Partisi’ni hem de Cumhuriyet Halk Partisi’ni sıkıştırıp ondan oy kopmasını sağlayacak. Buna karşı hepimizin ve bütün partilerin dikkatli olması lazım. Nasılsa karşıda Kürtler var onlar ezilsin tavrı olursa ya da CHP’nin yaptığı gibi “Biz Afrin’de TSK’nın tamamen arkasındayız” gibi söylemlerde bulunulursa çok daha fazla oy kaybedilecek.
ALİ GÜRLER: Biz Eylül Ekim aylarında bir baskın seçim bekliyorduk. Milliyetçi Hareket Partisi başkanının tabiri caizse çağrısıyla Ağustos gibi düşünülen seçimler 24 Haziran’a alındı. Esasında bunun birkaç tane sebebi olduğu kanaatindeyim ben. Özellikle İyi Parti ve Saadet Partisi ile birlikte diğer siyasi partilerin çalışma yapmalarını etkileyecek şekilde bi erken seçim yapılması bir etken. Bunun ötesinde biz arazideyiz, çalışıyoruz. İnsanların iktidar partisine olan tepkisini, insanların bir arayışta olduğunu görüyoruz. İnsanların düşüncelerini etkilemeye yönelik belli çalışmalar yapılıyor. Ama en önemlisi şuanda yaşadığımız sıkıntıların başında sandık güvenliği geliyor. Bu erken seçimin en büyük sıkıntısı sandık güvenliği. Çünkü bizler siyasi partiler olarak sandık görevlilerimizi düzenli aralıklarla takip ediyoruz. Seçim sürecinde olmasak bile ayarlamaya çalışıyoruz. Seçim sürecine girildiğinde bu biraz daha katlanarak artıyor hızı. Ama şuanda yaşadığımız erken seçim süreci ile bu süre kısaldığı için sandıklarda insan tamamlanmadı.
Bizim Saadet Partisi olarak söylemimiz ülkede mevcut bir kutuplaştırıcı durum hakim. Bizim siyasetimiz kutuplayıcı değil, kucaklayıcı olmak. Ak Partilisi, MHP’lisi, İyi Partilisi, HDP’lisi, Vatan Partilisi. Bizi hep birlikte oturularak siyaset yapılması gerektiğini düşünüyoruz. Ak Parti ile Milliyetçi Hareket Partisi’si bir ittifak gerçekleştirdi. İttifakın sebebi İyi Parti’nin kurulması ile beraber MHP’nin baraj altı kalacağı kesinlik kazandı. İktidar partisinin destekçisi baraj üstüne çıkarılması için bir yasa yapıldı. Burada CHP’nin HDP ile bir ittifak yapacağı düşünülüyordu. Bu hususta Saadet Partisi gündem oldu Ak Parti ile yaptığı ittifak görüşmelerinde. Sonuç alınamadı. Bizim çünkü söylediğimiz bir şey vardı: Biz ilkeler ittifakı diyoruz sürekli. Şu anki iktidar partisi milli görüş geleneği içinden geliyor olabilir, bizim partimizden tabiri caizse koparak gelmiş olabilir ama kesinlikle bizi temsil etmediği için ilkelerimiz tutmadı. Diğer siyaset partiler ile görüştük. Biz HDP’nin de bu ittifak içerisinde olması gerektiğini düşündük çünkü bir baraj sorunu var. Ama genel mantık itibari ile İyi Parti ile bir uzlaşı gerçekleşemedi. Bir şey olmuyorsa bu provakasyondur. Bu anlamda HDP’yi İyi Parti ile bir araya getirmek provokasyon durumu olabilirdi. Peki neden HDP değil değil de İyi Parti seçildi. Buda genel merkezlerin kendi siyasetleri kendi düşünceleri. İttifakın da durumu budur.
Baraj ile ilgili son olarak söylemek gerekirse HDP en kötü döneminde dahi bu ülkede baraj sıkıntısı yaşamıyorken genel başkanının içerde olduğu, sahada çalışacak insanlarının içerde olduğu bir dönemde seçmeninin onu yalnız bırakmayacağını sahada çalışken görüyoruz. Şahsi kanaatim bu süreçte HDP’nin bir baraj sıkıntısı yoktur.
Seçimlere ilişkin olarak ülke seçmeni de kapalı kutu bu anlamda. İnsanlar nereye oy vereceğini söylemekten çekiniyor. Anketlere göre şuanda yüzde 18-20 cevap verme oranı. Korkmamaları mümkün değil. 2 gün önce gençlik kollarımız duvarlara “Değiştir” yazacaklar. Beni aradılar. Çocukları karakola almışlar. Polislerle görüştük idari para cezası uygulayacaklarını söylediler. Tutanak hazırladılar siyasi içerik olmadığından dolayı bu tutanak altına alınmıştır diye imzalamamızı istediler. Daha sonrasında tutanağı değiştiriyoruz dediler. Terör propagandası yahut üyeliğine delil teşkil edecek bir şey bulunamamıştır yazıldı. Şuanda ülkenin durumu bu şekilde. İnsanlar çok çabuk terörist ilan edilebiliyorlar.
E miting yapıyoruz burada. Bayraklarımız iki gün kalıyor. Üçüncü güne kaldığında telefonlar susmuyor. Memleket boydan boya Efendi hazretleri geldi diye bayraklarla donatıldı. Ancak Muharrem İnce gelecek diye indirdiler. Böyle bir seçim süreci geçiriyoruz. Zor bir seçim süreci. Allah hepimizin yardımcısı olsun. Sahada şunu net bir şekilde görebiliyoruz: İnsanlar tepkili. İnsanlar her şeyin farkında. Yüzde 24’lük kemik bir kitle var. Teşbihte hata olmaz, iman etmiş durumdalar kendi davalarına. Onun haricinde bir kayma var. Ama bunun nereye olacağı şuanda hiç belli değil. İnsanlar renk vermiyorlar.
Şaban Günel: Arkadaşlar aşağıdan yukarıya inşa etmediğimiz hiçbir şey bize hizmet etmeyecek. Yukarıdan aşağıya mı bekleyeceğiz, aşağıdan yukarıya mı bekleyeceğiz? Kalıcı bir şey söylemiyorlar seçimlerde seçime katılanlar. Propaganda v ajitasyona uğruyorum kendimi aşağılanmış hissediyorum. Yolda elime broşür verdiği zaman seçime katılan partiler kendimi balık gibi hissediyorum. Oltanın ucunda mısır tanesi uzatıyorlar bana. Kalıcı şeyler söyleyin, felsefi ideolojik altyapı oluşturun bende. Her seçimde bana gelmek için zaman kaybetmeyin. Siyaset nedir? Ben bugüne kadar seçime katılan partilerden dil bilimi açısından, etimolojik açıdan siyaset nediri bana öğretmediler. 50 senedir dinliyorum. Seçim arefesini beklemeyin felsefi, ideolojik bir şeyler yapın. Söylemek istediğim şey şu arkadaşlar: Bir partinin programı, iki seçim beyannamesi. Bu ikisini seçmene hedef kitleye ulaştırmalı partiler. Bilimin teknolojinin bu kadar geliştiği çağda diğer araçların kullanılması, ben ilkel yaşamı savunuyorum ama, hakikaten insana saygısızlık. Düğün konvoylarından bıkmışım, sünnet konvoylarından bıkmışım, asker uğurlama konvoylarından bıkmışım. Koca koca arabalar üstünde hoparlörler bangır bangır. Bu ne ya! Ayıptır! Bu propaganda faaliyetlerinde seçmeni aptal olarak iman etmişler. Onun için bu araçlar kullanılıyor. Parti programın, seçim beyannamen apaçık meydanda. Bunu ulaştırmanın bugün çok gelişmiş araçları var. Teşekkür ederim.
Menderes Taşkıran: Bütün adayların yolculukları hayırlı olsun. İnsanın kendisini bilmesi diye bir şey vardır. Ben kendimi tartan, bilen, anlamaya çalışan bir gayretin sahibi olarak bilirim. Vicdanım da adaletim de bu konuda hassastır. Herkes propagandalardan etkileniyor deniliyor. Ben propagandalardan etkilenmemek üzere daha kuytu bir yerde yaşıyorum. Bütün medyaya iletişim imkânlarına kapalıyım. 90’lı yılların İslamcısıyım. 90’lı yıllarda bizi temsil eden liderlerimiz vardı. Şimdi mesela onlar ifade ederlerdi. Ertesi gün hem devlet nezdinde hem de merkez medya nezdinde bunlar linçe tabi tutulurdu. Biz hiçbir zaman bu insanlar bu sözü söylemedi bu adamlar iftira atıyor demezdik. Derdik ki bu tip düşünceler bizim düşüncemizi yansıtıyor ama erken söylemiş keşke erken söylemeseydi. Şimdi HDP ve onun siyasi liderleri ile ilgili birtakım suçlamalar var kamuoyu nezdinde dışlanmaya neden olacak tabirler var. Benim mi haberim yok yoksa böyle bir çalışma var mı merak ediyorum. Bir topluluk kendisini deklare edemez mi? Yani nelerle itham ediliyor? Yani seçim beyannameleri oluyor ya arkadaş bize bunlar bunlar atıldı, biz bunları kabul etmiyoruz çünkü bizim zihniyetimiz, düşüncemiz şudur şeklinde bir deklarasyon olması lazım k, ben tatmin olayım. Öbür türlü diğer sözler havada uçuşuyor ve bu beni etkiliyor. Böyle bir deklarasyon var mı? Varsa bana ulaştırabilirseniz mutlu olurum. Yoksa da böyle bir deklarasyona ihtiyaç var diye düşünüyorum.
90’lı yıllarda HDP’nin kadim temsilcileri olan o dönemin partilerinin temsilcileri çıkarlardı birtakım bir şeyler söylerlerdi. Hem hukuki tahribata uğrarlardı hem linç edilirlerdi. Bizim vicdanımız sızlardı, Ya arkadaş bir zulüm var derdik. Adam diyordu ki ben kürdüm yemin edeceksem ben kürtçe edeceğim derdi. Bizde o zaman evet anadili arkadaş bu derdik. Bunun alanın açılması lazım diye düşünürdük. Burada neden kendilerine yapılan iftiraları kamuoyu nezdinde tatmin edici bir şekilde dönüştürmüyorsun diye kocaman bir soru soruyorum. Cehaletimi bağışlayın eğer böyle bir şey varsa da bu söz anlamsız olur.
Bir şey daha söyleyeceğim. Şimdi bu bina yokken her şey normal seyrinde gider. Birisi gelir bu binaya tasarım getirir sonra insanlar içerisine girerler. Ben bu binaya şunu yapacağım bunu yapacağım derler. O bina yokken senin hiç ruhun yoktu. Şimdi bu anlamda Türkiye’de hem dış olaylar hem iç olaylar bununla birlikte Türkiye’nin bir özgüven yakalaması ve bağımsızlık mücadelesine girme aşamasında ciddi bir özgüven var. Bu özgüven görünmeden bir dışlanmışlık üzerinden gidilmesi hoş bir şey değil. Demokrasi ile ilgili bir tanımlama yapıldı. Siyasi görüşü ne olursa olsun Türkiye parlamenter sistemden başkanlık sistemine doğru gitmiştir. Bu adım Kürtler açısından çok daha ileri demokratik kazanımlar getirecekti. Fakat Kürt temsilcileri bunu sağlıklı bir şekilde yönetemedi. Şimdide tekrardan parlamenter sisteme geri dönem ileriye giden bir hamleyi döndürme tarzında bir anlayışı demokrasi havariliği tarzında ifade ediliyor. Bunlar benim zihnimde hiçbir yere oturmuyor. Kesinlikle tatmin edici gelmiyor bana. Sabrınız için teşekkür ederim.
ÖNERİLER
1 / YOK
ORTAK SONUÇ
YOK
1 / YOK
2 / YOK
DEĞERLENDİRME
İLETİŞİM
SİVİL TOPLUM İLE
MİLLETVEKİLLERİ İLE
KATILIMCILARLA
SONUÇLAR
DEĞERLENDİREN KİŞİ
Sakarya kMM Hamalı Şebnem CERRAH