YER: Malatya Belediyesi Fırat Toplantı Salonu
TARİH: 08 Haziran 2013
KATILIMCILAR
DERNEK, VAKIF VE GİRİŞİMLER
1 / Mazlum Der (Sami Cengil)
2 / Uluslararası Af Örgütü (Ferman Salmış
3 / Mimarlar Odası (Vefik Şahin)
4 / İnşaat Mühendisleri Odası (Vehbi Aluçlu)
5 / Beydağı Yamaçları Kültür ve Dayanışma Derneği (Sait Aytekin)
KANAAT ÖNDERİ VE BİREYLER
1 / Mustafa Baştürk
2 / Asım Demirkök
3 / Ali Tura
4 / Fatime Geçici
5 / Semra Karakaya
KATILAN MİLLETVEKİLLERİ Katılan Olmadı.
BELEDİYE BAŞKANLARI Katılan olmadı.
MESAJ YOLLAYANLAR Yok.
MEDYA Katılan olmadı.
MODERATÖR Yrd. Doç.Dr. Gökhan Tuncel- İnönü Üniversitesi Öğretim Üyesi
KONULAR
GENEL KONU: Gezi Parkı Olayları, Gösteri Hakkı, Toplumun Karar Süreçlerine Katılımı
KONUŞULANLAR
1 / Gökhan Tuncel Siyaset ve toplumla ilişkilerine bakmalıyız. Siyaset deyince yönetme sanatı akla gelir. İyi siyaseti, toplumu bir arada tutabilmek, birlikte kalkındırabilmek ve özgür kılabilmek sanatı olarak düşünülebilir. Toplum için önemli olan siyasetin karşılığı karar alma süreçlerine katılabilmektir. Demokrasi açısından bakıldığında insanların nesne konumundan özne konumuna geçmesidir yani belirlenen konumundan belirleyici konumuna geçmesidir. Devlet erki Osmanlı döneminden beri yasama, yürütme ve yargı birbirinden ayırmamıştır. Devlet ekonomi alanında, kültürel alanda. eğitim alanında temel belirleyici aktör olarak var. Bunun yanında toplumun belirleyici olmadığı bir süreç yaşanmış. Devlet bu kadar güçlü olunca insanlar siyasal iktidara talip olurken farklı bir düşünce yapısına sahip olmak durumunda kalıyorlar. Bu olaylarda toplumun devlet üzerindeki belirleyiciliğini ortaya koymak için ne yapmak lazım? Bunun için üç açılım lazım; birincisi siyasal iktidarın sınırlandırılması bu da yasama, yürütme ve yargı yoluyla olmuş. Türkiye’de olması gereken güçlü bir anayasa ile güçler ayrılığının sağlanmasıdır.İkinci olarak; bireyin temel hak ve özgürlüklerinin güvence altına alınması, ifade özgürlüğü ve örgütlenmenin olması lazım. Anayasanın bu özgürlükleri sağlanması gerekir. Üçüncü olarak devletin küçültülmesi için ekonomik alanda bir sınırlandırmanın olması lazım. Ekonominin sosyal, siyasal ve kültürel alanda yansımaları, devlet bu alanda olmaması gerekir. Merkezi idare gücünün büyük bir kısmını sivil toplumun da müdahil olacağı yerele devretmesi lazım. Katılımcı demokrasi için sivil toplum örgütlerinin çok güçlü olması gereki, bunun yanında medyanın önemli bir yeri var. Sosyal medya birçok sorunu içinde taşıyor. İnteraktif bir ilişki var sosyal medyada. Bu olaylarda gördüğümüz şey; kaynakların dağıtımında adaletsizlik var ve karar alma süreçlerine katılım düşük. Önemli bir kesim özellikle orta ve üst kesime dahil olan gençler. Siyasal iktidarın en büyük açmazlarından birisi mezhep olarak Alevilere karar süreçlerinde çok fazla yer vermemesidir. Siyasal olarak çok güçlü olan bir siyasal partinin karşısında alternatif olarak çok güçlü olmayan bir siyasal partinin olmaması da bir sorun. Dolayısıyla tek parti iktidarına doğru gidiyor. Yine çevre duyarlılığı yüksek olan bir kesim. Yine siyasal iktidarı devirmek veya zayıflatmak isteyen ve bunu normal yollarla yapamayan uluslar arası güçlerin de içinde olduğu bir yapı da var. Muhafazakar bir parti olan Ak partinin en büyük açmazlarından biri de politikaları arasındaki uyuşmazlık. Ekonomi politikaları ile sosyal politikalar arasında müthiş bir uçurum var. İktidarın bir başka açmazı da internetin bu kadar yaygın kullanımını talep ederken bir taraftan da sosyal medyanın bu kadar kullanımını da sınırlamak istiyor. Bu tür hadiselerin en önemli sorunlarından bir tanesi tam anlamıyla ne istediğini bilme ya da anlatabilme konusunda bir sorunun olması. Mevcut iktidarın iktidar olabilme konusunda şüpheleri var yani hala kendisini kaygan bir zeminde hissediyor. Çünkü bu olayların tarihsel yönüne, sosyolojik yönüne, meşruiyet yönüne, alternatif yönüne bakmazsak yanlış ve eksik kalır. Yakında yerel yönetim seçimleri var ve bu yerel yönetim seçimleri genel seçim havasında geçecek.
2 / Sait Aytekin Belediye seçimlerinde hükümetin %25 oranında oy aldığını diğer partilerin daha güçlü olduğu ve siyasi partiler üzerinden değil de belediye başkan adayları üzerinde oy aldığı düşünülebilir. Elbette insanların düşüncelerini ifade teme özgürlüklerinin olması lazım her şeyden öte ağaçları da bizim korumamız lazım. Ancak bu ağaçlar Cudi’de yakılırken ve doğuda orman katliamı yapılırken neden aynı hassasiyet gösterilmedi? Bir şeylere karşı çıkmak adına ortaya çıktığınızda iki şeyden biri olursunuz; ya Kemalist olursunuz ya da faşist olursunuz. İnsanlık tarihinde şöyle benzetmeler var; güçlü olan güçsüzün kafasına vurarak elindeki ekmeği almış ya da onların coğrafyalarını talan etmiş. Bunu da ya dinle kutsayarak ya da başka şeylerle meşrulaştırmaya çalışmış. Bugün ki kalkışmanın özellikle çok da iyi niyetli olmadığını düşünüyorum. Yıllardır sürdürülen Kürt savaşının bitiyor olması, barış sürecine girerek belki oraya verilen eforun, ekonominin ülkenin kendi değerlerine katılacağı bir döneme giderken aniden bu tür şeylerle bir yerlerden düğmeye basıldı. Bu hareketin ideolojik olduğunu düşünüyorum.
3 / Vehbi Aluçlu Bu tartışmalar olurken bir şeyi kaçırdık o da şu; mecliste çıkan yeni bir yasa var. Yasada dış şirketlere petrol ve maden arama yetkisi verildi, devletin payı da %10’ dan %1 e düşürüldü. Taksim olayları da bu yasanın çıkışıyla alakalı diye düşünüyorum. Biz taksimi izlerken bu yasa geçti. Kürt meselesinin çözülme noktasına gelmişken bu olaylar başladı. Başlangıçta çok masumane çevreci duyarlılıkla başlayan olaylar politik bir duruma dönüştü. Milleti kutuplaştırmaya götürmeye başladı. Buna Türk baharı denmeye başladı. Arap baharının yaşandığı yerlerde bir diktatör tarafından yönetilen ülkeler vardı. Türkiye’de ise buna benzer bir yapı yok ama iktidarın sert ve otoriter tavrı zararlar vermeye başladı. İki taraf da çok sert şu anda. Çevreci hareket nasıl oldu da bu kadar politik hale dönüştü ve polis de bu kadar sert bir tutum aldı?
4 / Ali Tura Malatya’da Alevi sivil toplum kuruluşları, dergahları, kurumları bir araya geldiler ve bir komite oluşturdular. Aleviler kesinlikle Diyanetin kaldırılmasını istemiyorlar, özerk bir diyanet istiyorlar. Cem evlerinin yasal statüye kavuşması, okullarda din eğitimi veren müfredatının alevi yol önderleri tarafından hazırlanması talepleri var. Talepleri hazırladılar ve başbakan ile anayasa komisyonuna ulaştırdılar. Bundan sonra Aleviler bir beklenti içerisine girdi acaba eşit yurttaşlık hakkı bize tanınır mı diye. Ama tam tersi iki kıtayı birbirine bağlayan bir köprünün adı konusunda cumhurbaşkanını öne çıkararak bu köprüye tarihsel süreç içerisinde Anadolu coğrafyasında inanç boyutunda şafiler ile Şiileri karşı karşıya getiren ve bir kırılma noktası olan 1514 yıllarındaki hadiseyi kaşımanın anlamı neydi? Aleviler tamamen bir ümitsizlik içine girdi. Birçok kesim tepkilerini ortaya koydu. Taksim meselesine gelince; son dönemde muazzam bir toplumsal birliktelik yakalamıştık. Güçlü bir toplumsal yapıya doğru giderken bunlar yaşanmaya başladı. Hükümet barış sürecinde Kürt sorununu çözeceğini söylemesine rağmen toplumun istemleri karşısında yükünü taşıyamadı. İktidar eşit yurttaşlık temelinde yapılacak bir anayasa yapma hususunda çekindi ve yapamadı. Taksim’de 1 Mayıs’ta işçileri bırakmayan iktidar gücü nasıl oluyor da emniyet güçlerini geri çekiyor ve insanları oraya dolduruyor. Bu çok düşündürücü bir durum. Bu olaydan meclisteki tüm partiler nemalanacak ama umarız ki daha fazla can kaybı olmadan bu süreci atlatalım. Yeni bir siyaset anlayışının gelişmesi önemlidir.
5 / Asım Demirkök Tarihi bir dönemin içinden geçiyoruz. Tarihin içinden geçerken tarihin içinde yaşayanlar, insanlığın geçmiş yaşanmış tarihlerini iyi okuyamıyorlarsa, ne olup bitiğini anlayıp görmeden, tarih, kendi bildik tarihini yazar geçer. Bu nedenle içinden geçtiğimiz süreçte, bu yaşanmış tarihimize müdahil olmak için, insanlığın bu ortak tarihine kısaca ve özet olarak bakmak istiyorum. Birinci olarak; 1789 Fransız devrimi yaklaşırken, Fransa halkı ve kralı içinden geçtikleri durumun ne olduğunu ne kadar biliyorlardı? İkincisi; Rusya’da 1905 isyanı patlak verdiğinde ve 1917 Devrimine giderken Rusya çarı ve Rus halkı nereye gittiklerini biliyorlar mıydı? Üçüncüsü ;1912 yılında İttihat Terakki yapılanması Osmanlı Devletini ele geçirdiğinde, Padişah, Askeri yapı ve Osmanlı halkları nereye gittiklerini, ne olacaklarını, ne kadar biliyorlardı? Ulus devlet kapitalizmi 14’üncü yüzyılın başında uç vermeye başladı.18’inci yüzyılın sonunda krallıkları ve imparatorlukları ele geçirmeye başladı. Bu ne anlama geliyor.15’nci yüzyılın sonunda itici güç (Motor Gücü.) Bununla birlikte Dünyaya kâşifler, misyonerler çıktı. Askeri işgaller başladı. Gerekçeleri ise Putperestlere Tanrının dinini götürme. Belirleyici özelliği; ham madde ithalatı, işlenmiş mal ihracı. Sonuç: Sömürgecilik. 19.Yüzyılın sonlarına doğru, Sanayi Devrimi başladı. Yarattığı ihtiyaçlar; a) Ucuz hammadde. b) yeni pazarlar bulmak. c) Sermaye ihraç etmek. Misyonerleri gönderme, sonra kâşifler, sonra ticaret şirketleri, en sonra askeri işgal. Beyaz adam uygarlaştırıcı rol üstleniyor. Belirli özelliği; sermaye ihracı. Sonuç: emperyalizm. 20’nci yüzyılın sonlarına doğru;1970’lerde çok uluslu şirketler ortaya çıkmaya başladı. 1980’lerde iletişim devrimi. Enformasyon.1990’larda Sovyetler Birliğinin yıkılışı ile birlikte ulus devlet sosyalizminin son bulması. Batının ulus devlet sosyalizmini sona erdirmesi sonucu, Dünyada rakipsiz kalması. Bunlarla birlikte Kültürel – İdeolojik Etkiler, ülkelerin her yanını enformasyonla birlikte hızlı bir şekilde etkiliyor. Aynı zamanda değiştirip dönüştürüyor; ekonomik, sosyal ve siyasal olarak. Sonuç olarak adına globalleşme mi, küreselleşme mi, yeni dünya düzeni mi, evrensel köy mü ne isim verirseniz verin. Dünya; mal ve hizmetlerin, sermayenin ve emeğin dolaşımına girdi. İtici motor gücü bilgi oldu. Dolaşımına engel olanları bir bir ortadan kaldırıyor. Her şeyi görünür kılıyor. Bilginin yaşamın her alanında, evrenin her yöresinde, hazır ve nazır olması sonucu; Devletin ortaya çıkması ile birlikte, evrenin en kutsal varlığı olarak yaratılan insanın bütün değerlerine, başta emeği ve emeğinin yarattığı tüm insanı değerlerine devlet denen aygıtın el koymasının farkına vardı. Bilginin dünyanın her yanında her an hazır ve nazır olması, her şeyi görünür kıldı ve bu insanların birbirlerini anlamasına yardımcı oldu. İnançlarını, dillerini, doğasını, yaşamını kirleten ve bunun farkına varılmaması için birbirlerine düşürülen ve kırdırılan insanlar; devlet tarafından üzerlerine örülen kozayı delip dışarı çıkmaya başladılar. Kozasından dışarı başını uzatan insanlar birbirlerini görmeye, birbirlerini anlamaya ve birbirlerine tutunmaya başladı. Bugüne kadar devletin yarattığı kararlıklar, imparatorluklar, yine devlet tarafından yaratılan; ulus devlet sosyalizmi son bulurken, ulus devlet kapitalizminin ölümü yaklaştı. Bu devletlerin yeniden yeni bir devletçik üretmelerine meydan vermemek ve var olan devletlerin egemenlik alanlarının insanların başlarına ördükleri kozanın yırtılmasını zorunlu hale getirdi. Ortaklaştırdığımız kimliklerimizi, inançlarımızı ve emeğimizin yarattığı tüm değerlerimizi, yeniden yeniden yaratacak ve devletin sönümlemesinin imkânlarının yaratacağı, katılımımızı ortaya çıkaracak olan devletin örgütlenmesini kayıt altına alan anayasayı birlikte yazmamızdan başka da bir formülü dün görmediğim gibi bugün de görmüyorum. İnsanlarımızın enerjilerinin farklı alanlarda yeniden yeniden tüketilmesine ve heba edilmesine gönlüm el vermiyor. Her bir maddesinin, devleti yeniden tarif eden bir anayasa metninin sinerji yoğunlaşması yaratılarak, ortaklaşa olarak halkımızın onayına sunulmasından başkaca da devlet aygıtını sınırlandıracak bir alan ne yazık ki gözükmüyor. İstanbul Gezi Parkı ve Taksim olaylarına bir de bu yönüyle bakamaz mıyız?
6 / Fadime Geçici Orada olan olayları bir gençlik bakışı olarak görüyorum. İlk çıkan şekliyle oradaki gençlerin taleplerin hem yazarlar hem de medya tarafından yeterince anlaşılmadı. Bu olayı tartışan kuşak orta kuşak başlatansa genç kuşak, onların gözüyle bakamıyoruz. Ben de kendi gençliğimin bakışıyla bakıyorum. Orada siyasi amaçları olan bir gençlik yok, anketlerde de ortaya çıktı % 70 nin bir siyasi görüşü olmadığı ortaya çıktı. Bu; bu dönem gençliğinin bir tepkisi ve aslında bu dönem gençliğinin olayları çözme yöntemi de bu. Gençlik iletişim kullanarak sosyal yaşamını kendisi ayarlıyor. Bize göre yanlış olabilir ama o gençliği de anlamak için kimsenin planı yok. Onları daha iyi anlamak adına onlara yönelmemiz lazım.
7 / Mustafa Baştürk Toplum olarak her ne açıdan bakarsak bireysel açıdan özgürlükleri daha geniş anlamda yaşamayı öğrendik. Bu da toplumsal bir tepki olarak ortaya çıkıyor. Çok iyi başlayan bir hareketin siyasi ve ideolojik kaygılardan dolayı müdahil olması belki de o çevreye duyarlı kesimin asıl hedefini başka yönlere çekti. Bu gösteriler amacı dışına çıktığında bir kin oluşturuyor. Siyasi iktidar belki bireysel özgürlükler konusunda çok ciddi hataları var. Bir kesimin hala, bir kesimin iktidara gelmesini hazmetmeme problemi de var. Orada eyleme katılanlardan bazıları ağaç kesim konusunda yeterince duyarlı değiller. İktidar bize özgür bireyi de çok iyi anlattı bu da ayrı bir kazanım. Türkiye’de adil dağılım ve paylaşım konusunda iktidarın hala çok sıkıntısı var. Burada dış güçlerin de etkisi var. Bunların hepsini birlikte düşündüğümüzde Türkiye için hiç iyi olmadı. İktidara gelen siyasiler halk desteğini çok güçlü hissetiklerinde Ankara merkeze doğru yol alıyorlar, halkı geride bırakıyorlar bu da çok ciddi hizmet üretmekten, toplumu özgürleştirmekten, temel insan haklarından alı koyuyor.
8 / Sami Cengil Olayların ilk başladığında polisin tavrını eleştiriyorum. Fakat sonrası normal bir çevre duyarlılığı gibi başlayıp işin çığrından çıkması safhasında insan hakları örgütlerinin savunulacak hiçbir tarafının olmadığını düşünüyorum. Etrafı yakıp yıkan hiçbir eylemin savunulacak tarafı yoktur. Belli ki bir toplumsal destek alınmış, bu toplumsal desteğin güç kullanmaya dönüştüğünde, marjinal örgütlerin katılmasıyla kendi haklı davalarını kaybetmiş ve haksız duruma düşmüş durumdalar. 28 şubatta işlenen argümanlar burada işlenmiştir. İnsan hakları savunucu olarak baktığımda savunulacak hiçbir şey yoktur.
9 / Vefik Şahin Cumhuriyet kurulurken kanunlarımız hep arabesk olmuş. Burada çevresel bir bakış açısı olabilir. Bir imar planı yapılırken halkın görüşü alınmıyor. Bir imar planı yapılırken jeolojik bir etütle oranın incelemesi yapılır. Eskiden örneğin bir ibadet yeri yapılırken diğer evler ondan daha görkemli olamazdı. Bir imar planı yapılırken tarım alanı kullanılmamalıdır. Bütün şehirler birbirine benzemeye başladı. Halk her şeye karar veremez, devletin de halka saygı duyarak bir karar vermesi lazım.
10 / Ferman Salmış protestolar yapılırken amaç bir problemi dile getirmek daha sonra bir diyalog grubu oluşturmak ve muhataplarla görüşmeyi sağlamaktır. Bu protestoyu başlatan Taksim platformudur. Kürt sorunun çözülmeye başlandığı dönemde Reyhanlı olayı oldu ve Reyhanlı olayında Chp ye de bir fatura çıkacaktı. Daha sonra içki yasası çıktı ve aslında içki yasağı birçok Avrupa ile karşılaştırıldığında sekülarist bir yasadır. Ama bu yasanın üzerine politika yapan başbakan ve çevresindekiler sanki bir devrim yaptılar gibi bunu topluma sundular ve Alevileri ve seküler kesimi kuşkulandırdılar. Ama işin yapılan kısmı ile sunulan kısmı arasında büyük bir fark var. Taksim platformu ağaçların taşınması üzerinden bir tepki koydu ama bu ağaçlara yönelik değil Taksim’in düzenlenmesine yönelikti. Taksim platformu Bülent Arınç ile görüştüğünde yedi tane talepte bulundu. Bu taleplerin üçü uluslar arası şirketlerle de bağlandı ve tamamen ekonomik. Bunlardan biri yeni köprüdür ve bu köprüye Yavuz isminin verilmesi hükümetin ciddi bir ayıbıdır. Diğerleri yeni havaalanı projesi ve kanal İstanbul projesidir. Polisin oradaki davranışı, Akp’nin toplumu kuşkulandıran yaklaşımları bir tepkiye neden olmuştur. Masumane başlayan bir talep sonrasında birileri Türkiye’ye bir operasyon yapıyor. Hükümet yeni bir anayasa ile karşı çıkmalı çünkü yeni bir anayasa katılımcılığı sağlar.
DEĞERLENDİRME
İLETİŞİM
SİVİL TOPLUM İLE
Email ve sms çağrı yaptık.
MİLLETVEKİLLERİ İLE
Mail, sms davet edildiler.
MEDYA İLE
30 civarında tv, gazete ve internet sitesine çağrıda bulunduk.
KATILIMCILARLA
Email ve sms davet etti.
SONUÇLAR
DEĞERLENDİREN KİŞİ
Semine Dengeşik
Malatya kMM Girişimcisi