YER: TARIK ZAFER TUNAYA KÜLTÜR MERKEZİ
TARİH: 08.05.2011
KATILIMCILAR
DERNEK, VAKIF VE GİRİŞİMLER
1-Adaleti Savunanlar Derneği / ASDER (Gürcan Onat)
2-Türkiye Barış Meclisi (Faik Akçay)
3-Düşünce Suçuna Karşı Girişim (Şanar Yurdatapan)
4-Bağımsız İletişim Ağı (Erol Önderoğlu)
5-Liberal Demokrasi Hareketi Derneği (Feyza Geçmen)
6-Pozitif Yaşam Derneği (Nihat Ünlü)
7-Af Örgütü Türkiye (Murat Köylü)
8-Doğu ve Güneydoğu Dernekleri Platformu (Şaban Dayanan)
9-Liberal Demokrasi Grubu (Emine Çetin)
10-Demokrasi ve Özgürlükler Hareketi (Mahmut Sürmeli)
11-Liberal Demokrat Parti (Pervin Sütaş Bozkurt)
MESLEK ODALARI Yok.
SENDİKALAR Yok.
KANAAT ÖNDERİ VE BİREYLER Yok.
GÖZLEMCİLER Yok.
KATILAN MİLLETVEKİLLERİ ADAYLARI
Liberal Demokrat Parti: Pervin Sütaş Bozkurt- Emine Çetin- Feyza Geçmen
BELEDİYE BAŞKANLARI Yok.
MESAJ YOLLAYANLAR
Ak Parti İstanbul İl Başkanı Aziz Babuşçu ve Ak Parti İstanbul milletvekili Egemen Bağış gelemeyeceğine dair mesaj yolladılar.
DİĞER KATILIMCILAR
Çeşitli sivil kuruluşlardan ve halktan toplam 4 izleyici/gözlemci katıldı.
MEDYA Bağımsız İletişim Ağı
MODERATÖR Lokman Ayva
GENEL KONU: "Adaylar Yüzyüze"
Konuşulanlar:
Pervin Sütaş Bozkurt: Liberal Parti'den bu seçimlere katılmak istememin sebebi, seçimlerden sonra mecliste farklı renklerin, farklı fikirlerin bir arada olmasını istemem. Sağlık çalışanları ile ilgili sorunlara ait birikimlerimi aktarmak için seçimlere girdim. Mesleğim gereği daha çok kadın ve çocuk hastalar ile ilgileniyordum. Bu tecrübelerimi de meclise taşımak istiyorum. Ve mecliste kadın temsili oluşturmak için aday oldum. Hedeflerim; çağdaş yaşam şartlarının sağlanması, koruyucu hekim bilincini aşılamak, insanların hasta olmadan gerekli yerler başvurmasını sağlamak ve hasta olduklarında da eşit olarak tedavi imkanlarından yararlanmalarını sağlamak, çalışma şartlarının iyileştirilmesi, geleceğin anneleri genç kızların ruhsal ve bedensel olarak sağlıklı nesiller yetiştirebilmeleri için yeterli eğitime sahip olmalarını sağlamak, kadının erkeğin bir alt kimliği olması dışında psikolojik şiddete de maruz kalmasının önlemek, kadını töre baskısından kurtulması için bilinçlendirme çalışmalarının yapılması sağlamak, üniversitelerde eğitim olanaklarını iyileştirmek, alınan eğitimlerin meslek sahibi olunduğunda da devam etmesini sağlamak, kültür zenginliğimizi korumak için dinler ve toplumlar arası ilişikilerin hoşgörü ve kardeşlik temelinde sürdürülmesini sağlamak, canlıları ve tabiatı korumak için yenilenebilir enerji kaynakları üretmek için çalışmak istiyorum.
Emine Çetin: Öncelikle şunu ifade etmek istiyorum. Adayım ama sadece adayım. Bilindiği gibi mecliste Liberaller temsil edilmiyor. Türkiye'nin çok önemli bir sorunu var, temsil sorunu. Biz bugün temsil edilmediğimizi bile bile, meclise giremeyeceğimizi bile bile aday olduk. Neden? Çünkü ideallerimiz var. Niçin? Çünkü bizim bünyemiz Liberal Demokrat Parti, özgür bir parti. Bende özgürüm, bünyem bu şekilde ve bunu özgürce ifade edebileceğim tek platform Liberal Demokrasi Parti. Çünkü Liberal Demokrat Parti bireyi savunur, mülkiyeti savunur, hiçbir şekilde insanı sınırlandırmaz, özgür bırakır. Terörizm kavram değiştirdi, fikri terörizme kadar geldi. Biz artık kendimizi ifade edemez hale geldik. Suç işlememek adına sürekli yasaklarla, dayatmalarla karşı karşıyayız. Bugün Türkiye'nin tek eksikliği özgürlük ve en önemlisi hukuk. Hukukun teşvik edilmediği hiç bir ülkede özgürlükten söz edilemez. Ben hukuku savunuyorum, özgürlüğü savunuyorum. Bu iki kavram oturtulursa, iktidara hangi parti gelirse gelsin, sistemin çarkları otomatik çalışacaktır. Ama %10'luk baraj olduğu sürece, temsil sorunu olacaktır. Ve temsil sorunu varsa özgürlüklerden söz edilemez.
Gürcan Onat: Milletvekili adaylarına şunu sormak isterim. Niçin adaysınız? Çünkü biliyorum ki; ülkemizde vekil olmak aslında dert yüklenmektir. Hemşerilerinin sıkıntıları, problemleri her türlü istek ve talepleri ile ilgilenmek zorunda kalınacaktır. Bu neden istenir? Normal olan kimsenin talep etmemesi alanında temayüz etmiş kişilerin ısrarla ve istirhamla aday yapılmasıdır. Yoksa bilmediğimiz menfaatler ve çıkarlar mı vardır?
Türkiye’de particiliğin insanlar arasında bölücülük yaptığını düşünüyorum. Maalesef “benim partimin rezili diğer partinin faziletli insanından daha saygın” olarak kabul ediliyor. Hâlbuki insanlar hangi partide olursa olsun değerleriyle kıymet kazanırlar. Vekillerimiz seçildikten sonra particiliği bir kenara bırakıp, proje bazında düşünebilmeli, memleketin yararına olan projeyi rakip partiden de gelse destekleyebilmeli, faydasız projeye kendi partilisinden de gelse karşı durabilmelidir. Vekiller milleti temsilen orada bulunuyorsa milletin değerlerine sahip çıkmalıdır. Hiçbir vesayeti kabul etmemelidir. Hatta vesayetçilere karşı mücadele edebilmelidir. Türkiye’nin en önemli sorununun vesayet olduğunu düşünüyorum. Bu sorun çözüldüğü taktirde diğer sorunların da çözüleceğine inanıyorum.
Emine Çetin: Partiler Yasası, seçme – seçilme hakkı ve temsil sorunu nedeniyle bu ülkenin geleceğinden çok endişeliyim. Çünkü ben temsil edilemiyorum ve edilemeyeceğim gibi de geliyor. Biz kendi imkanları ile çalışan bir partiyiz. Partiler yasasından yararlanamıyoruz yada hazineden yardım alamıyoruz. Bunun için hukuki olarak bir başvuru yaptık ancak en üst makamdan geri döndü. Biz bu hazine yardımının legal olmadığını düşünüyoruz. Şu anda iktidarda olan partinin cemaatçi yapısını biliyoruz, nasıl beslendiğini biliyoruz, bizim paralarımızdan çok büyük miktarlar da transfer ediliyor.
Temsil edilemeyeceğiz gibi görünüyor, çünkü bu ülkenin %10 u okuma-yazma bilmiyor. 8,5 milyon engelli vatandaş var. 16-17 milyon yoksulluk sınırında insan yaşıyor bu ülkede. Bu profildeki insanlar "hangi parti bana ne verebilir"i düşünerek oy veriyorlar. Çocuklarım nasıl bir yerde yetişecek, nasıl eğitim görecek gibi konuları düşünmüyorlar. "Benim aç karnım nasıl doyar?"ı düşünüyorlar. Bu profilin mevcut siyaseti değiştirme şansı var mı? Bence yok. Özellikle %10'luk seçim barajı olduğu sürece değişme şansı zaten yok.
Şanar Yurdatapan: "Bilgi Edinme Yasası" Türkiye geleneklerine aykırı bir yasa. Bu yasaya dayanarak ne istersen sor, biz de sana cevap vereceğiz, deniliyor. Başlangıçta sürecin nasıl işlediği hakkında eğitimler verildi ve insanlar, bilgi edinme hakkını kullanmaya başladılar. Başlangıçta öğrenmek istedikleri konu hakkında yanıt alabiliyorlar, alınan yanıt yeterli bilgi içermiyorsa BEDK, yani Bilgi Edinme Değerlendirme Kurulu'na başvurunca sonuç alınabiliyordu. Ama bu iş bürokrasinin fena halde canını sıkınca gerekli önlemler alındı, verilen yanıtlar da yanıt olmaktan çıktı. Mesela Mayınsız Bir Türkiye Girişimii, Bilgi Edinme Yasası'na dayanarak bir soru sormuş hükümete; "İmzalanan anlaşmalara göre Türkiye mevcut mayınları toplayacak, yokedecek ve yenilerini üretmeyecek. Şu anda elimizde, stoklarda ne kadar mayın var?" Uzun ısrarlardan sonra Genelkurmay'dan gelen cevap: "Elimizde yeteri kadar mayın vardır."
Pervin Sütaş Bozkurt: Çocuk hastaların sağlıkları, psikolojik ve sosyolojik yönleri ile ilgili bir çalışma yapıyorum. Bununla ilgili bir anket hazırladık. Hastalar geldiklerinde onlara verip, yaptırırız diye düşünmüştük. Gördük ki, ailelerin neredeyse %90'ı okuma-yazma bilmiyor. Biz okuduk,onlar yanıtladı. Bu 2000'li yıllarda korkunç bir manzara. Yapılan anketlerde ortaya çıkan Türkiye'nin %10'u okuma bilmiyor, oranı yanlış. İstanbul çok göç alan bir şehir. Bu çok büyük bir sorun. Ve artık medya da eğitim konusunda bir çaba sarfetmiyor.
Bizi yetiştiren ailelerimiz kadar öğretmenlerimiz de. Ama öğretmenler maalesef ne kadar maaş alacaklarını, eve ne götüreceklerini vs. düşünüyorlar. Eğitimi verebilmeleri için bunları düşünmemeleri gerekiyor.
Mahmut Sürmeli: Toplantını başında seçim vaatleri ile ilgili bir sunum izledik. Bunları ilk defa duyuyor olsak, belki seçim yapmayı düşünüceğiz. Ama artık bol keseden atılan vaatlere o kadar doymuşuz ki…
Vaatler arasında çok fark yok. Aslında vaatten çok seçim rüşveti diyebileceğimiz bir durum söz konusu. Çünkü biri çıkıp, ben diğerinden daha fazla vereceğim, diyor. Ama yine gördük, hiç birini vaatinde sorunların çözümü konusunda somut öneriler yok. Mesela şu anda Türkiye'de çok önemli bir sorun var; Kürt sorunu. Ama hiç bir partinin vaatleri arasında buna dair bir şey geçmiyor. Bizler yine, şu anki sorunların çözümleri için önerileri yada vaatleri duymadan, partilerin arasında seçim yapmaya kalkarsak, sonucun değişmeyeceği bugünden belli. Bugün burada parlamentodaki partilerin adaylarından kimse yok. Olmasını beklemek hayal kurmak demek. Çünkü onlar soru soracak, söylediklerine cevap verebilecek kişilerle birlikte olmak istemezler.
Feyza Geçmen: Parti olarak kürt meselesi denilen konuyu sadece belli bir bölgenin konusu olarak değil gerçekten bu ülkenin bir çözülmesi gereken konusu olarak ele alıyoruz. Ama Liberal Demokrat Parti özgürlükler üzerine kuruludur. Ülke özgürlüğü de bu haklardan, özgürlükler de bir tanesidir. Bahsettiğimiz liberal düşünceler özgürlükler içerisinde; yaşama, seçme – seçilme, düşünceyi ifade edebilme gibi kavramların sorun edilmediği özgürlükler akla gelir. Ama bu ülkenin gerçekleri içerisinde böyle bir tablo var; kimine göre cumhuriyetin kurulduğu günden bugüne süren bir sorun, kimine göre de ısrarla ve azimli bir şekilde sorun haline getirilmiş. Özellikle son 20 yıldır ciddi bir mesele. Ama çözülmesi gereken bu sorunu yine bu ülkenin insanları birlikte çözmek zorunda, birbirlerini dinleyerek çözmek zorunda. Biz seçim bildirgemizi hazırlarken de aynı şeyi yaptık. Dediğiniz gibi kaynağı belli olmayan yada tutarsız amaçlar peşinde koşmaktansa; biz bazı şeyleri çözeceğimiz, yazacağımız veya belirleyeceğimiz zaman sivil toplum örgütlerinden de bu konular ile ilgili önerilerini, isteklerini, sorunlarını dinledik. Ona göre seçim bildirgemizi hazırladık. Bu sorunda yine aynı şekilde oturup vaatlerde bulunarak bu işin içinden çıkmak mümkün değil. Ana dili konuşma özgürlüğü ya da o bölgenin insanının aslında ne istediği, bu yine sizlerle yada bu sorunu yaşayan insanlarla konuşarak çözebileceğimiz bir konu. Biz istiyoruz ki bu ülkedeki yaşayan herkes dini, ırkı her ne olursa olsun herkes istesin ki; evet ben ülkede yaşamak istiyorum çünkü ben burada mutluyum, çünkü ben burada özgürüm, diyebilsin.
DEĞERLENDİRME
İLETİŞİM
SİVİL TOPLUM İLE
İlgili sivil toplum örgütlerine, hak ve hukuk temelli örgütlere mail, faks ve telefon yoluyla ulaşıldı.
MİLLETVEKİLLERİ İLE
Milletvekillerine mail ve sms ile davet gönderildi. Parti il başkanlıklarına, koordinasyon merkezlerine yazıldı.
MEDYA İLE
Medyaya mail yoluyla haber verildi.
KATILIMCILARLA
Tüm katılımcılara mail ve telefon yoluyla toplantı haber verildi.
SONUÇLAR
TkMM genel konuya ilişkin sunum videosu gösterildi. Genel konu ele alındı.
DEĞERLENDİREN KİŞİ Selin Karakartal