Yer : A.Ü. ATAUM
Tarih : 08.05.2010
Yerel Katılım:
Tüketiciler Birliği (Hakan Tokbaş – Genel Başkan Yardımcısı)
Başkent Kadın Platformu (Nesrin Semiz – Dönem Başkanı)
YASADER (Salih Sağlam – Yasama Uzmanı)
Liberal Düşünce Topluluğu (Adnan Küçük – Öğretim Üyesi)
10 Aralık Hareketi (Kamil Ateşoğulları – Hukuk Komisyonu Başkanı)
Muhafazakar Demokrat Düşünce Topluluğu (Murat Köse – Yönetim Kurulu Başkanı)
Siyasi Parti Temsilcileri:
Nijad Fikri Ulusoy (Türkiye Partisi – Hukuk Komisyonu Başkanı)
Barış Dirik (EDP – Üye)
İsmail Aydos (Saadet Partis- Genel İdare Kurulu Üyesi)
Moderatör ve Özel Konuk: Doç. Dr. Ece Göztepe, Bilkent Ü. Hukuk Fak. , Öğretim Üyesi
Konu: Anayasa Paketinde Yargı
Konuşulanlar:
Ece Göztepe (Özel Konuk ve Moderatör olarak): Milletçe her şeyi anayasadan beklemek, anayasa değiştirildiğinde her şeyin düzeleceğini düşünmek eğilimindeyiz; ancak anayasanın değiştirilmesi günlük hayatımızdaki normatif düzenlemelerin, uygulamaların değişeceği anlamına gelmiyor. Anayasa fetişizminin sonucu olarak hep kurumsal ilişkileri anayasa metninin konusu olarak tasarlıyoruz. Anayasayı sanki anayasa yasama, yürütme ve yargı organın yetkileri ve birbirleriyle ilişkilerinden ibaretmiş gibi düşünüyoruz; ama bizi bireysel olarak daha çok ilgilendiren konu temel hak ve özgürlüklerimiz. Bu yeni anayasa paketinde bunlarla ilgili maddelere haksız bir şekilde makyaj denerek, toplumda hiç tartışılmadı bunlar.
· Anayasa Mahkemesinin yapısı değiştirilirken bireysel başvuru hakkı tanındı ya da tanınacak. Bu çok önemli kurum Yüksek Mahkemeler arasında bir ön uzlaşma sağlanmaksızın, Anayasa değişikliğiyle yapılacak bir şey değil. Yapılan bu şekliyle temel hak ve özgürlükler konusunda bir düzelme olamayacağı konusunda neredeyse kesin bir kanaate sahibim. Ayrıca bireysel başvuru konusunda kurumsal uzlaşma sağlansa dahi en az 5 senelik bir geçiş süresi tanınmalı. Bütün yargı mensupları ciddi bir temel hak ve özgürlükler seminerinden geçirilmeli.
· 10.madde: Bu yönde yapılan değişiklik hayatımıza hiçbir değişiklik getirmedi. Hiçbir ek kazanım yok. 2004 yılından beri hükümetin yapmadıkları yapmayacaklarının garantisidir. Bu gerçekten de bir makyaj niteliğinde ve pozitif ayrımcılığın kapsamının hiç anlaşılmadığının bir teyidi gibi .
· 41.madde: Bu madde konmasaydı da bu konuda hükümetin elini kolunu bağlayan herhangi bir madde yoktu. Çocuklara yönelik şiddeti, istismarı engellemeye yönelik tedbirler almak isteyen bir hükümetin elinde bütün araçlar vardı; ancak bu konuda hiçbir şey yapılmadı.
· 20 madde: O kadar özensiz yazılmış bir madde ki, bu anayasa maddesine dayanılarak çıkartılacak kanunun çıkması, bizi mevcut anayasadaki durumdan daha da güvencesiz bir hale getirebilir.
· 53.madde: Verilenler ve alınanlara bakıldığında bir öncekine göre hiçbir ilerleme kaydedilmemiş. Grevsiz toplu sözleşme hakkı, elektriği olmayan eve çamaşır makinesi hediye etmekten farksız.
· Mevcut Anayasa’ da “ Sendikalar ve üst kuruluşlar Anayasa’ ya göre yargı mercilerine başvurabilirler” hükmü var. Anayasadaki bir hak bu değişiklikle yürürlükten kaldırıldı ya da kaldırılacak. Bu ekonomik haklarda çok büyük bir geriye düşüş.
· Ombudsmanlık kurumu çok önemli bir kurum ve en büyük özelliği tarafsız olmasıdır. Oysaki yapılan düzenlemelere göre tamamen çoğunluk partisinin belirlediği bir kamu başdenetçisinin seçileceği anlamına gelecek. Bu da tarafsızlıkla pek ilgilenilmediği anlamına geliyor.
· YAŞ ile ilgili yapılan değişikliklere bakıldığında bunlar askeri işlemlerde çok büyük keyfilik yaratabilir. Askeriye’ nin bütün işlemleri yargıya tabi olmalıydı.
· Anayasa Mahkemesi’ne TBMM’nin üye seçme yetkisinin tanınması yargının demokratik meşruiyeti açısından önemli olabilir; ama burada bize partiler üstü bir uzlaşmayı garanti edecek bir nitelikli çoğunluk çok önemli.
· HSYK ile ilgili olarak en büyük eleştiri Adalet Bakanıyla Adalet Bakanlığı Müsteşarı’nın bu kurumun üyeleri olmasıydı. AB’ye uyum için bu anayasayı hazırladık diyen iktidar partisinin bu büyük eleştiriyi görmezden gelerek bu iki kişiyi hâlâ burada tutması çok büyük bir aldatmacadır.
· Bu değişikliklerle yürütmeye bağlı güdümlü bir anayasa oluşturulmak istendiğini de Geçici 19. Madde’den anlayabiliriz.
Hakan Tokbaş: Anayasa yargısı içinde Anayasa Şikayeti Kurumu çok önemli bir kurumdur. Yeni Anayasa Paketi sonucunda bu yönde yapılması istenen değişiklikteki amaç demokrasiyi yaymak ve geliştirmek değil. Buradaki asıl amaç AİHM’ ye başvuruyu olabildiğince engellemek.
Anayasa Mahkemesi Hakimleri, sadece son iki veya üç toplantıda bu şikayet kurumuyla ilgili konuştu, bu kuruma yönelik hazırlık yapmaya çalıştılar. Bunlarla ilgili Türkiye’ de her hangi bir akademik toplantı yok. Nasıl yapılmalı, hangi ülkenin modeli esas alınmalı, nasıl işlemeli, hiçbir şey belli değil.
Ben TC vatandaşı olarak istiyorum ki, anayasa şikayeti doğrultusunda hem doğrudan hak ihlali tespiti yapılsın, hem yargılama sürecinde hak ihlaline sebep olan kanun maddesinin iptali mümkün olsun, hem de kişiler doğrudan doğruya Anayasa Mahkemesi’ ne başvurabilsin. Yani dünyada uygulanan farklı modeller, yeni ve çatı bir model içerisinde uygulanabilsin. Bunların hepsini yapabilsek bile o zaman bir de işin diğer tarafı var: Dosya yükünün çok fazla olacağı gerçeği… Dosya yığılmasından dolayı bir süre sonra Anayasa Mahkemeleri bunu azaltabilmek için kendince kanunda olmayan ön şartlar koymaya ve gelenlerin çoğunu geri göndermeye başlayacak. Peki bu insanlar haklarına nasıl ulaşacak?
Anayasa metninde doğrudan sınırlama var: Hak ihlali, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve anayasada olacak ki şikayet konusu olabilsin. Bu da sert bir yorumun önünü açabilir. Halbuki, hakların ne Anayasa ne de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile sınırlanması doğru değildir. İnsan haklarının, Uluslar arası sözleşmelerin bütününde aranması gerekir.
Nesrin Semiz: Hükümetin en büyük problemi, yaptığı değişikliklerin Anayasa Mahkemesi’ nden dönüyor olması. Bu varsayıma göre Anayasa Mahkemesi’ nin ve HSYK ‘nın yapısına yönelik değişiklikleri yapıyorlarsa, neden Anayasa Mahkemeleri’ nin üyelerini orada tutup da, hakim ve savcıları otuz gün içinde değiştiriyorlar? Ayrıca özellikle hukukcuların kendileri hakkında sürekli birilerinin güdümü altında kalacakları üzerinden yapılan bu tartışmalara "Hayır bizim vicdanımız kimsenin ipoteği altında değil " türü bir tepki vermemeleri benim garibime gidiyor. Bu da gerçekten bu yüksek mahkemeye onları kim atarsa atayan kişilerin istediklerini yapacakları konusunda kuşku uyandırıyor. Bu gün AK Parti yarın bir başkası…
Bu değişikliklerle ilgili olarak CHP Anayasa Mahkemesi’ ne gider ve gittiği zaman reddedilirse ne olacak? Bu şekilde devam edilirse, hükümet ne yaparsa yapsın değişiklikler Anayasa Mahkemesi’ ne götürülüp reddedilirse, bu yapı içerisinde bir değişim söz konusu olabilecek mi? Bu kısır döngü nasıl ve nerede kırılır?Tüm katılımcılara soruyorum.
Kadın örgütleri olarak her maddede kadın erkek eşitliğinin sağlanması ve maddelerin bu bağlamda tek tek incelenmesi gerektiğini söylüyoruz.
10. Madde’ ye yapılan eklemeler vs. olayın özünün halen anlaşılmadığını ve ne yaptıklarını bilmediklerini gösteriyor. Bir işe başlarken ne niyetle yola çıktığımız çok önemli ve sonuca götüren ya da yolda bırakan bir unsurdur . Bu açıdan bu anayasa değişikliğinden ürküyorum açıkçası.
Kamil Ateşoğulları: Eksiklikleri, yetersizlikleri ve niteliği ortada olan, katılımın sağlanmadığı, yurttaş görüşü alınmadan bir meclisçe hazırlanıp, tartışılmadan yapılan bir anayasa metnini bir toplumsal uzlaşma metni olarak kabul etmiyoruz.
Bizce yeni bir anayasa yapmada kullanılacak yöntemler şunlar olmalıdır: “Anayasa Meclisi” nin oluşumu için, Anayasa’ nın 175. Maddesi ‘ ne bir hüküm konulabilir; ya da geçici bir madde eklenebilir. Yalnızca anayasa yapmak için, halk tarafından, tüm kesimlerin adaletli ve orantılı biçimde temsil edildiği, 150 – 200 kişilik, cinsiyetler arası eşitlik temel ilkesi de gözetilerek, tarafız bir meclis oluşturulması sağlanmalı. Bu meclisin bir kısım üyeleri uzmanlar, meslek örgütleri, demokratik kitle örgütlerinden gelmeliler. Bu Anayasa Meclisi elden geldiğince geniş yelpazeli; ama partiler üstü bir özelliğe sahip olmalı. Anayasa Meclisi üyeleri, sonraki yaşamlarında siyaset yoluyla elde edilen makamlara aday olmamalı ve dokunulmazlık tanıyan, onursal konumlar yaratan ayrıcalıklara da sahip olmamalılar.
Anayasa Taslağı, Anayasa Meclisi’ nin hazırlık çalışmaları sırasında toplumun katkı sunabilecek örgütlü ve örgütsüz tüm kesimlerine açık olmalı, daha önce çeşitli kesimler tarafından hazırlanan taslak, metin çalışmaları ve raporlar Anayasa Meclisi’ nce dikkate alınmalıdır. Anayasa Meclisi de kendi içinde çalışma grupları ve alt çalışma gruplarına ayrılmalı, bu grupların hazırladığı taslak metni medya aracılığıyla kamuoyuna duyurulmalıdır. Hazırlanan, kabul edilen metin, TBMM tarafından da kabul edildikten sonra halk oyuna sunulmalıdır.
Murat Köse: (Anayasa ‘nın 175. Maddesi ve 148. Maddesi okundu.) Daha önceden, 411 oy alan bir anayasa değişikliğiyle ilgili iptal kararı oldu. Bu maddelere bakacak olursak, aslında Anayasa Mahkemesi’nin bu değişikliği sadece şekil yönünden incelemesi gerekiyordu. Bu, yasamaya bir çeşit müdahaledir. Yakın tarihimizde 1960’da, 1971’de, 1980’de, 1997’de ve 2007’de yaşanların hepsini de seçilmiş hükümete müdahale olarak görüyorum. Bu müdahaleler sadece siyasi hayatımıza değil, hem toplumsal, hem de ekonomik hayatımızda derin yaralar bıraktı.
Anayasa Mahkemesi bir başvuru olursa şu an TBMM de kabul edilen anayasa değişikliğini şekil yönünden incelesi gerekir. Bunu dışında davranılırsa bu yetki aşımı olacaktır. Hukukçulara göre AYM bu değişikliğin iptaline karar verilse dahi bu yok hükmünde bir karar olacaktır.
Aslında bizim sivil bir anayasa yapılamasına katkı görevimiz bundan sonra başlıyor. Yapılan son değişiklikler 12 Eylül Anayasası’nın değiştirilmesi açısından çok önemli; ancak biz bunları yeterli bulmuyoruz. Özgürlükçü ve çoğulcu bir perspektiften hazırlanan sivil bir anayasaya kavuşmamız gerektiğini düşünüyoruz. Özellikle yasama ve yürütmeyle ilgili olarak anayasanın içerisine konulmuş vesayetlerin kaldırılacağı bir anayasa istiyoruz.
Son olarak halkın iradesine başvurulduğu için referandum sürecinin çok önemli olduğunu ve çıkan sonuca hepimizin saygı duyması gerektiğini düşünüyorum.
Kamil Ateşoğulları: Eksiklikleri, yetersizlikleri ve niteliği ortada olan, katılımın sağlanmadığı, yurttaş görüşü alınmadan yapılan bir anayasa metnini bir toplumsal uzlaşma metni olarak kabul etmiyoruz. Mevcut yapı içinde yeni bir anayasa yapmada kullanılacak yöntemler bizce şunlar olmalıdır: “Anayasa Meclisi” nin oluşumu için Anayasa’ nın 175. Maddesi’ ne bir hüküm konulur, ya da geçici bir madde eklenir. Bu meclis tarafından uyum yasaları yapılmalıdır; aksi halde anayasada bir takım hükümlerin olmasının hiçbir anlamı yoktur.
Yalnızca anayasa yapmak için halk tarafından, tüm kesimlerin adaletli ve orantılı bir biçimde temsil edildiği, 150 – 200 kişilik, cinsiyetler arası eşitlik ilkesi de gözetilerek, tarafsız bir meclis seçilmelidir. Bu meclisin bir kısım üyeleri uzmanlar, meslek örgütleri ve demokratik kitle örgütleri üyelerinden oluşmalıdır. Anayasa Meclisi üyeleri, sonraki yaşamlarında siyaset yoluyla elde edilen makamlara aday olmamalı ve dokunulmazlık tanıyan, onursal konumlar yaratan ayrıcalıklara da sahip olmamalıdırlar. Anayasa Meclisi elden geldiğince geniş yelpazeli ama partiler üstü bir özelliğe sahip olmalıdır.
Anayasa taslağının hazırlık çalışmaları sırasında, taslak toplumun katkı sunabilecek örgütlü ve örgütsüz her kesimine açık olmalı, daha önce çeşitli kesimlerce hazırlanan taslak metin çalışmaları ve raporlar Anayasa Meclisi’ nce dikkate alınmalıdır. Anayasa Meclisi kendi içinde çalışma grupları ve alt çalışma gruplarına ayrılmalı, bu çalışma grupları hazırladıkları taslak metni medya aracılığıyla kamuoyuna duyurmalıdır. Bu metin daha sonra TBMM tarafından kabul edilince halkoyuna sunulmalıdır.
Adnan Küçük: Anayasa tamamen değiştirilmiyor da belli bir kısmı değiştiriliyorsa, yapılan değişiklikler de yeterliyse, “tamamen değiştirilsin” mazeretini uygun bulmuyorum. Yapılan her bir anayasa değişikliği yetersiz olacaktır, muhtemelen bundan sonra da değişiklik yapılması gerekecektir.
Gerek HSYK, gerekse Anayasa Mahkemesi ile ilgili yapılan değerlendirmeleri Parlamento’ ya ciddi bir güvensizlik olarak görüyorum. Türkiye’ de demokrasi isteniyorsa Batı’ daki modeller örnek alınmalıdır. Demokrasi bilinci yerleşmediği için parlamentodan korkuluyor. İnsan haklarını gerçekleştirecek bir hukuk devletinin sağlanması hususunda nasıl bir mekanizmanın yaratılması gerektiği tartışılmalıdır. Bu şartların sağlanması halinde HSYK ve Anayasa Mahkemesi’ nin yapısına yönelik değişikliklerin olumlu fakat yetersiz olduğunu düşünüyorum.
Nijad Ulusoy (Türkiye Partisi): Yürütmenin ve yasamanın denetlenmesine yönelik oluşturulmuş Anayasa Yargısı yürütmenin takdir ve tesiri doğrultusunda belirlenecek. Yani Yasama, Yürütme ve Yargı tek elde birleşmiş oluyor. Mecliste çoğunluğa ulaşmış olan siyasi parti hem yasama hem de yürütme üzerinde tek yetki sahibi olacak. Bunun en belirgin nedeni seçim kanunlarındaki bir adaletsizlik olan yüzde on barajı. Denetlenme olanağı olmayan Yasama ve Yürütme her hareketinde serbest kalacak ise bunun sonu diktatörlük olur.
Hukukçu olmayan üyelerin seçilmesi ise son derece sakıncalı. HSYK yapısında yapılan düzenlemelerin tümü ile HSYK karmaşık bir hale getirilmiştir. Yargıdan ve Yerel Mahkemeler’ den seçilecek üye sayıları arasındaki oransızlık, Yüksek Yargı ile Yerel Mahkemeler arasındaki bağın, birlik ve beraberliğin yargısal bütünlüğün engellenmesi niteliğindedir.
Anayasa Mahkemesi’ne başvuru hakkı cazip görünmesine rağmen, oluşacak ağır iş yükü altında Anayasa Mahkemesi asli görevlerini yerine getiremez haline geleceğinden çok sorunlu.
Parti olarak anayasa değişikliği maddelerinin bir bütün olarak değil, madde madde oylanması gerektiğini düşünüyoruz. Bu halkın iradesinin yüzeye çıkması açısından gereklidir.
Barış Dirik (EDP): Biz EDP olarak Anayasa’ da yapılmak üstenen değişikliklerin, 12 Eylül Darbe Anayasa’ sında, en azından küçük de olsa bir demokrasi hamlesi olması nedeniyle olumlu olduğunu; lakin aynı zamanda hatalı ve eksik olduğunu düşünüyoruz; çünkü HSYK, Anayasa Mahkemesi ve parti kapatılmasına ilişkin hükümlerde AKP hep bir yargı vesayetine vurgu yaparak gündem oluşturuyor. Bu durum ise vesayet rejimini yıkacağım derken parti diktatörlüğüne doğru bir gidişat olabilir. Aynı zamanda getirilecek pakete Türkiye’ nin alevi sorunu, Kürt sorunu vb. daha can yakıcı sorunları dahil edilmemiştir.
Anayasa Mahkemesi’ nin üye sayısının arttırılmasının yanında, Meclis’e de üyeleri belirleme yetkisi verilmesi hatalıdır. Meclis %10 barajı nedeniyle yeterli temsil olanağına sahip değildir. İktidar partisinin kendisini denetleyebilecek olan Anayasa Mahkemesi’ nin yapısını rahatça belirleyebilmesi riski vardır. Diğer üyeleri de yetkisiz ve sorumsuz bir Cumhurbaşkanı’ nın ataması, iktidara yakın bir Cumhurbaşkanı belirlenmesi durumunda sıkıntı yaratacaktır. Bu haliyle kuvvetler ayrılığı değil birliği riski taşımaktadır. Hukukçu olmayan üyelerin seçilmesine de şahsen karşıyım, seçilecek üyelerin hukukçu misyonuna sahip olmaması durumunda, verecekleri kararlarda hukukun özünü yakalayamamaları riskiyle karşılaşılabilir.
Bireysel başvuru hakkına gelince, iş yükü nedeniyle Anayasa Mahkemesi’ nde yargılamalar çok gecikecek, haliyle fiili olarak AİHM’ ne başvurma hakkının kısıtlanacaktır.
HSYK ‘ da Adalet Bakanı ve Müsteşar’ ın üye olarak bulunması, Adalet Bakanlığı nezaretinde ve vesayetinde hakimler üzerinde bir baskı oluşturulmasına neden olacaktır, bunların kuruldan çıkarılması gerekmektedir. Hakimler ve savcıların kendi özlük haklarına ilişkin, hukuki konumlarına ilişkin farklılıkları ın mevcut olması hasebiyle HSYK, Hakimler Yüksek Kurulu ve Savcılar Yüksek Kurulu olarak ayrılmalıdır.
İsmail Aydos (Saadet Partisi): Türkiye’ deki darbeleri yapanlar ve yaptıranlar, kendilerini korumak için anayasa yapıyorlar. 1982 Anayasası da böyle bir anayasadır; değiştirilmeye çalışılsa da maalesef ki hala aynı anayasadır. Türkiye’ deki tüm darbeler dış kaynaklıdır ve nedeni de güçlü ve bağımsız bir Türkiye istenmemesidir. Bu darbecilere karşı çıkacak anayasalar yapmak gerekmektedir.
Anayasayı değiştirenler ruhuna dokunmadan değişiklik yapıyorlar. Oysaki millet ne istiyorsa o yönde değişiklik yapılmalıdır. AKP ise bu anayasa değişikliğinde samimi değildir; tamamen seçime oynamaktadır. Avrupa’ ya uyum için yapılan bu değişiklikler keşke milletimizin ihtiyacı olduğu için yapılsaydı.
Saadet Partisi olarak biz anayasanın komple değiştirilmesi gerektiğini düşünüyor ve bir Anayasa Meclisi kurmayı öneriyoruz. Bu meclise seçilen temsilciler bir yıl boyunca bu konuda tartışıp anayasa taslağını hazırlasınlar, ilk dört maddenin korunması şartıyla halka sunulsun ve dörtte üç oranıyla kabul edilsin.
Anayasa Mahkemesi’ yle ilgili olarak da önerimiz; on dokuz üyenin seçilmesi ve burada dokuz kişiyi Meclis’ in seçmesidir.
Murat Köse: Biz hukuk devletinden yanayız, üstünün hukuku değil, hukukun üstülüğü şarttır. Bugün dünyanın bir çok yerinde üstünlerin hukuku var. Hukuk yazılı metinlerdir ve herkes kendini buna göre tanımlamalı, “Bana göre şöyle..” dememelidir. Devletin bağlı olduğu kurumların hepsi anayasaya bağlı olmalıdır ancak mevcut anayasanın da değiştirilmesi şarttır.
Anayasada anayasa değişikliğinin nasıl olacağı belli, anayasanın nasıl denetleneceği belli, nasıl eleştirileceği belli. Ama 411 Milletvekili anayasaya uygun bir şekilde anayasa değişikliği yapmak istediğinde , Anayasa Mahkemesi tarafından bu değişikliği iptal edebiliyor ve Meclis’ in iradesi yok sayılıyor.
Ece Göztepe (Cevaben): Hitler’ e mutlak gücünü veren seçilmiş milletvekilleriydi. Hukuk sadece yazılı metinlerden oluşmaz, yargı organlarının normları anlaması ve yorumlaması gerekir. İlk dört madde ve değiştirilemez maddeler anayasa mahkemelerinin varlık nedenleridir ve tüm ülkeler kendi temel değerlerini korumak için mekanizmalar kurar. Anayasa Mahkemesi’ nin şekli denetim yetkisinin teklifin, teklif edilemez maddelere ilişkin olup olmadığını denetleme yetkisini kapsamadığını iddia etmek, Anayasa Mahkemesi’nin işlevini karikatürize etmek demektir. O zaman beş yüz milletvekili, seçimlerin otuz yılda bir yapılmasını istese ya da kadınların seçme ve seçilme hakkını kaldırsa, bu değişiklik ikinci maddedeki demokratik devlet ve hukuk devleti ilkesine aykırı olsa dahi kabul edilecek mi?
Hukuk devleti olan Türkiye’de, yargısal denetime “vesayet” adını taktılar. “Vesayet rejimi kaldırılsın” demek, yargı denetiminden ve hukuk devletinden vazgeçelimle eşanlamlı hale geldi. Ordu Türkiye’ de anayasal değil, fiili bir vesayet makamıdır. Bu ise demokrasi kültürü ile halledilebilecek bir şeydir, anayasa değişikliği ile sağlanamaz.
“Milletin yegane temsilcisi olarak Meclis her şeyi yapmaya muktedir olmalıdır” düşüncesi 1924 Anayasası’nda vardır. Bu durum neyse ki 1961 Anayasası’yla birlikte sona ermiştir. Artık “Türk milleti egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organları eliyle kullanır” ilkesi geçerlidir (AY madde 6).
Ece Göztepe (Kapanış): Anayasal demokrasi, sınırlandırılmış demokrasi demektir. Bu da seçilmişlerin her istediğini yapamayacağı anlamına gelir. Anayasa Mahkemesi’ nin kendisine başvurulmadığı sürece bir yetkisi yoktur. Parlamentodaki çoğunluk partisi Anayasa Mahkemesi’ne gidilmesini engellemeyi başarırsa, davacının olmadığı yerde dava da olmayacaktır. Parlamento uzlaştığında Anayasa Mahkemesi’ ne gidilmesine gerek kalmayacaktır. Bu durum da uzlaşmanın ve demokrasinin içselleştirilmesine bağlıdır. Demokrasi zor bir zanaattır ve görünen o ki Türkiye’ nin önünde daha çok uzun bir yol var.
Öneriler: 1. Anayasa Meclisi kurulsun.
2. HSYK, Hakimler Yüksek Kurulu ile Savcılar Yüksek Kurulu olarak ikiye ayrılsın.
Ortak sonuç: Yeni Anayasa Paketi olumlu noktalar taşısa da yetersizdir.
Değerlendirme:
1. İletişim
a. Sivil toplum ile
50 civarında sivil toplum kuruluşuna haber verildi. TkMM broşürleri dağıtıldı.
İHD, Kaos-Gl, Genç Siviller, AKDER, Doğa Derneği, SETA, İHAD, PDD katılamayacaklarını bildirdiler. Mazlumder, UAÖ, Türkiye Sakatlar Konfederasyonu, Türk Protestan Kiliseler Birliği, Kültürel Hakları Araştırma Vakfı katılacaklarını bildirmelerine rağmen koltukları boş kaldı.
b. Milletvekilleri ile
Telefon, faks ve mail ile AKP, MHP ve BDP’ den vekillere ulaştık, AKP ve MHP katılamayacaklarını belirttiler, BDP ise katılacağını söylemesine rağmen koltukları boş kaldı.
c. Siyasi Partiler ile
Saadet Partisi, EDP ve Türkiye Partisi’ nden birer Siyasi Parti Temsilcisi katıldı.
Değerlendirmeler: AnkarakMM’ nin Mayıs Ayı Toplantısı Sivil Toplum Kuruluşları’ nın katılım sayısı açısından en kötü; ancak içerik açısından en zengin toplantısıydı.
Değerlendirenler:
Melodi Çakın, Oya Özden Saner