Yer: Sait Tanış Kültür Merkezi – Adapazarı
Tarih: 08 Ocak 2010
Katılımcılar:
a. Dernekler, vakıflar, girişimler
1- İHD (Neslin Gümüş)
2- SAGED (Rüstem Budak)
3- FETA (Menderes Daşkıran)
4- MÜSİAD (A.Şadi Tanış)
b. Sendikalar
1- Memur-Sen (Yusuf İlker Şahin)
c. Odalar
1- TMMOB (Hüsnü Gürpınar)
d. Bireysel
1- Necati Mert (Yazar)
2- Çetin Öztürk (Mimar)
3- Zeki Aydıntepe (Gazeteci)
4- Özcan Albayrak
5- Kemal Vardal
6- Şaban Günel
e. Gözlemciler
1- Sakarya Adalet Girişimi ( Özkan Güler)
f. Diğer Katılımcılar
1- Sapanca Belediyesi Basın ve Halkla ilişkiler Md. (Cemal Karaağaç)
Katılan Milletvekilleri: Katılmadı
Belediye Başkanları: Katılmadı
Moderatör: Erdoğan Aydın – Yazar
Konular:
Genel : Parti kapatılması, DTP ve Anayasa Mahkemesi
Yerel : İstasyonun taşınması ve meydanın İmara açılması
Genel gündem üzerine konuşulanlar:
1- Şadi Tanış (MÜSİAD) : “Partiler kapatılsa da yerine yenisi kuruluyor, bir şey değişmiyor” bakışı yanlıştır. Milli Nizam partisinden bu gün Saadet Partisine kadar kapatılma ve açılma sürecine tanık oldum. Şu sonuçlara ulaştım. Açılan yeni partide tekrar kapatılmayı gerektirmeyecek bir söylem ve tavır gelişiyor. Kapatma sırası ve sonrası yapılan arama, kovuşturma vs. yeni partinin örgütlenmesine katılımı azaltıyor. Mal varlıklarına el koymalar sonucu maddi zorluklar oluşuyor. Bir önceki yöneticiler de (yasaklıdırlar) yeni kurucuların acemilik yapacakları ön görüsü ile denetimi (ipleri elde tutmak) ellerinden bırakmıyorlar. Sürekliliği olan partili yaşamda parti içi mücadeleler sonucu, demokrasi kültürü yavaş yavaş oluşur. Sık sık kapatmalar bu süreci olumsuz etkiler. Sonuç olarak genel başkanların, milletvekilleri dahil partililerle ilişkileri patron işçi düzeyine geliyor. Bu arada rejimde kendini koruyacak kurumlarını oluşturarak (Anayasa mahkemesi gibi) süreci vermli bir biçimde kullanıyor.
2- Necati Mert (Hikayeci-Yazar) : Devlet kırmızı çizgiler koymuştur. Ancak bu çizgilerinin hepsini üst üste koymaz. İhtiyacı ölçüsünde birini üste çıkarır ve uygulamaya koyar ve o çizgiyi aşan partiyi kapatır, diğerlerinde göreceli esneklik sağlar. Sırası gelince de diğerini kapatır. Böylelikle temsil ettiği sınıfların da çıkarlarını sürdürmeleri için zaman kazanmış oluyor. İkincisi kapatılan partilerin sözcüleri hukuk ve siyaset kelimelerini galiba niyetlerini tam karşılayacak şekilde kullanmıyorlar. Devlet siyasi bir organizasyon olduğuna göre kurumlarının alacakları kararlar da hukuki değil tabiî ki siyasal olacaktır. Bu konudaki tartışmalar anlamsızdır. Devlet organizasyonunun kurumlarının aldığı, bizlerin hukuki bulduğumuz kararlarda aslında siyasidir. Mesela “evrensel hukuk” dediğimizde küreselleşmede karşılığını bulur, ancak bu Enternasyonalizmi ifade etmez. Buna uygun bir dil bulunmalıdır. Siyaset kirletilmemelidir.
3- Şaban Günel: Partisi kapatılmış biri olarak, kapatılmalarından duyduğum (tam hatırlamıyorum) Fazilet partisi olabilir “geçmiş olsun bu duyguları bizler de yaşadık sizleri anlıyorum” dediğimde “sizlerin etkinliği ne kadardı ki” gibi kendine müslüman bir yanıtla karşılaştım, Şaşırmıştım. Bunu kendine Müslümanlığa iyi bir örnektir diye anlattım. O günlerde partinin kapatılması Anayasa Mahkemesini önüne geldiğinde mevcut yasalar kapatmaya yetmiyordu alel acele mevcut yasa değiştirilerek kapatmaya uygun hale getirildi ve parti kapatıldı. DTP’nin kapatılması sonrası Anayasa Mahkemesi başkanı mevcut olan siyasi partiler yasasının gereği kapatma kararını aldıklarını kapatmanın iyi bir şey olmadığını bildiklerini ancak meclisin bunu önleyici yasaları çıkarabileceklerini söyleyerek topu meclise attı. Hayır, kapatman gerektiğinde madde yapıp kapatan anayasa mahkemesi açık tutmak içinde isterse bir madde ekleyebilir yada farklı yorumlayabilirdi kanaatindeyim. Kararların hukuki midir, siyasi midir tartışmaları lüzumsuzdur. Tartışarak biz bu kararları kendimize karşı hukukileştiriyoruz. Tartışmazsak hukukileşemez. Kararları siyasidir, başka türlü olması da mümkün değildir. Bizlerin de hukuki kararlar alacakları zannından da kurtulmamız gerekir.
4- Rüstem Budak (SAGED) : Osmanlı dönemi, kongreler ve savaş dönemi, kuruluş dönemi, 2.Dünya Savaşı dönemi, 1960 sonrası dönemleri olmak üzere 150 yıllık partileşme geleneğine bakmak gerekir. Her dönemde partileşmeye rejimin bakışı farlı olmuştur. Cumhuriyet ideolojisinin nasıl olduğu ve sınırlarının ne olduğu hala belli değil. Değişik dönemlerdeki söylemlerine bakarak solcu, Müslüman, milliyetçi ideoloji olarak sahiplenebiliyor. Kürtler de kongreler dönemi söylemlere bakabiliyorlar. Herkesin farklı bir cumhuriyet fikri oluşuyor. Ama, Cumhuriyetin kurucuları ya da Kemalistler kendini batılı ifade etseler de böyle bir ideoloji yok. Olmayan ideoloji bir taraftan da yönetime talip olanları tehlikeli görüp kapatma kararları alıyor. Derin devlet İttihat ve Terakki geleneğini hep devem ettirdi. Bu gelenek Solcuları, İslamcıları, Kürtleri, Alevileri v.b. ni her zaman ulus devlet için tehlike görmüş ve bunları yansıtan her türlü örgütlenme kapatılmıştır. Kapatma gerekçesi ne olursa olsun, kapatma kararına karşı her farklı siyaset karşı durmalı başkasına karşı yapılan bu uygulamalara erdemli bir duruş oluşturmalıdır. Böylesi duruş geleneği yaratılmadıkça süreç devam edecektir.
5- Zeki Aydıntepe (Yeni Sakarya Gazetesi) : Darbe Anayasası değişmeden bu hastalıklı durum sona ermez. Türkiye bu günkü enerjisini böyle farklı konular konuşarak kaybetmeden tüm enerjisini buraya odaklamalıdır.
6- Kemal Vardal (emekli sendikacı) : Partilerin geleceğini 11 kişinin oyuna ve gerekçelerine bırakan bu Anayasa mutlaka değişmelidir. Ben eski bir komünist parti yöneticisi olarak, dün İslamcıların uğradıkları haksızlıklarla hiç ilgilenmiyordum. Geriye dönüp baktığımda haksızlığa uğrayanların hiç biri diğerini ilgilendirmiyordu. Bu durum rezil sahnenin devamını kolaylaştırdı. Gün her zülme ve haksızlığa uğrayanların kenetlenerek dur deme günüdür. Tüm farklılıkları içine alan sivil bir Anayasa acilen yapılmalıdır.
7- Menderes Daşkıran (FETA) : Bir araya gelme zorunluluğu ve zihniyet değişikliği önerisine katılıyorum. Ancak bunun gerçekleştirilmesinin çerçevesi ve şekli ne olacak? Buna yoğunlaşılmalıdır. Bireye karşı devleti koruyan bakışa karşı çıkılmalı, birey devlete kurban edilmemelidir. Yapılacak Anayasa bu mantıkla hazırlanmalıdır.
8- Neslin Gümüş (İHD) : Kapatılan ve kapatılma tehlikesi geçiren yada cezalandırılıp haksızlığa uğrayan partiler seçmenlere yönetime geldiklerinde darbe Anayasasını değiştireceklerini söylerler. Şimdi olduğu gibi tek başlarına yönetime geldiklerinde çeşitli bahanelerle ayak sürür ve bu Anayasadan faydalanırlar. Böylece parti kapatmalar sürer gider. Sivil bir Anayasa sivil farklılıkların ortak iradesiyle mümkündür.
9- Yusuf İlker Şahin (Memur-Sen): AKP’ nin kapatılmasının eşiğinde dönüldüğü kararın gerekçesini açıklayan başkan Haşim Kılıç, kararlarını Anayasa hükmüne göre verdiklerini ancak bir daha parti kapatılmasının önüne geçilmek isteniyorsa parlamentonun yasayı değiştirebileceğini, hatta Anayasa Mahkemesini bile kaldırabileceğini açıklamıştı. AKP direkten döndükten sonra bu konuda tutarlı davrandı denemez. Sanki DTP’ nin kapatılmasını da bekledi. Kanaatime göre DTP’ nin oy birliğiyle kapatılmasıyla Anayasanın meclise getirilmesinin psikolojik desteği de yaratılmış oldu. 2010 yılı yeni anayasa yılı olacak diyorum.
Ortak görüş : Haksızlığa ve zulme uğrayan ve toplumun %80 ini oluşturanların, ortak bir duruş yaratarak %20 nin hegemonyasını kırarak sivil bir anayasa yapabilmeleri mümkündür. Ancak sivil anayasa söylemi yeterli değildir, demokratik bir anayasa olmalıdır, sosyal bir anayasa olmalıdır ve darbe anayasasında yazılı tanımıyla değil, evrensel tanımıyla özgürlükçü laikliği tanımlayan bir anayasa yapılmalıdır.
Yerel gündem üzerine konuşulanlar:
1- Hüsnü Gürpınar ( TMMOB) : Konuyla ilgili sunum yaptı. Odalarının konuyla ilgili çalışma ve girişimlerini anlatarak katılımcıları bilgilendirdi. Son olarak, mühendisler odasını konuya ilişkin bir itiraz dilekçesi hazırladıklarını 11.01.2010 pazartesi günü işleme koyduracaklarını açıkladı.
Katılımcılar arasında yapılan benzer kısa görüş açıklamaları sonunda görüş birliği oluştu.
Ortak görüş :
Gar Meydanının taşınması ve merkezde uzaklaştırılması yanlıştır. Doğrusu, garların yürüme mesafelerinde olmalarıdır.
Trafiği engelliyor gerekçesi doğru değildir. Günün teknolojisi ile rayların yeraltına alınması mümkündür. Bu yerlerin imara açılıp iş merkezleri yapılması söz konusudur. Bu da başta araç park yerleri olmak üzere, yük indirme ve yüklemeleri gibi hareketliliklere yol açacak trafik daha keşmekeşleşecektir.
Daha önce istimlak edilerek ve imar değişiklikleriyle meydana çevrilmiş bu yerlerin malikleri haksızlığa uğratılmış, yeni hak sahipleri kazançlı çıkarılacaktır.
Bu gerekçeler, girişimin hemen durdurulması için yeterlidir kanaatindeyiz.
Amaç trafiği daha da rahatlatmak ise; imkanların el verdiği ölçüde şehrin bir başından diğer başına hafif raylı sistemler kurulmalıdır. Değerlendirme:
1. İletişim
a. Sivil toplum ile
Her toplantı öncesi fırsat buldukça ziyaret edilip bilgilendiriliyor.
b. Milletvekilleri ile
Fax ve mail ile tümüne davet gönderildi.
c. Medya
11 yerel medya e- mail yoluyla davet edildi
Değerlendirenler: M. Faik Bostancı (Sakarya kMM Hamalı)