İL: Iğdır
YER: Umut Yılmaz Sigorta Toplantı Salonu
Saat: 13.00
TARİH: 7 Aralık 2014
KATILIMCILAR
DERNEK, VAKIF VE GİRİŞİMLER
1/ Göksel Gülbey (Asim-Der Başkanı)
2/ Kurban Oluz (Uluslararası Asılsız Ermeni İddialarıyla Mücadele Derneği Sekreteri)
3/ Dr. Mehmet Kum (Pozitif Düşünce Derneği)
4/ İsa Bilir (Türkiye Emekliler Derneği Şube Başkanı)
5/ Hayrettin Gündoğan (Kağızmanlılar Derneği Başkanı)
6/ Fırat Akkuş (Toplumsal İlerleme Derneği)
MESLEK ODALARI
1/ Orhan Ağırkaya (Mimarlar Odası)
SENDİKALAR
1/ Ömer Koşik (PTT-Sendikacı-Kesk)
KANAAT ÖNDERİ VE BİREYLER
1/ Ferzende Şavluk (Kanaat Önderi)
2 / M. Bilal Haliloğlu (Ak parti Gençlik Kolları)
3 / Akay Aktaş (gazeteci-Emekli Öğretmen-Kanaat Önderi)
4 / Suat Akkuş (Öğrenci)
5 / Halil Korhan (Pozitif Düşünce Platformu)
6 / Ali Osman Şek (İş Adamı-Kanaat Önderi)
7 / Hüseyin Kuşut (İş Adamı-Kanaat Önderi)
8 / Nadir Karakuş (Kanaat Önderi)
GOZLEMCİLER
1// Murat Akkuş TkMM Iğdır İl Girişimcisi…
KATILAN MİLLETVEKİLLERİ
Yok
BELEDİYE BAŞKANLARI
Yok
MESAJ YOLLAYANLAR
Yok
DİĞER KATILIMCILAR
Yok
MEDYA
Bülent Mavzer (TRT-İHA İl Temsilcisi)
Haberimiz İldeki Tüm Gazetelerde Ve Bölge Gazeteleri Ve Ulusal Sitelerde Yayınlandı
MODERATÖR
Yok
KONULAR
Iğdır küçük Millet Meclisi (kMM) Forumu bu ay genel konu olarak "Alevi Açılımı"nı ele alırken yerel konu olarak ta "Iğdır'da Belediyecilik Hizmetleri" konuştu.
İlk Olarak Genel Konuda "Alevi Açılımı"Konusunda Şu Görüşler Öne Çıktı:
Nadir Karakuş (Kanaat Önderi): Alevi haklarına yönelik somut adımlar atılmasının son derece memnuniyet verici, ancak açılımın zamanlamasının kafalarda tereddütler oluşturuyor. Aleviliğin kültürel boyutuyla birlikte inanç yapısının da dikkate alınması lazım. Devletin cemevlerine ve dedelere para değil, tüm inançlara eşit mesafede olmalı. Ayrıca din dersleri zorunlu ders olmaktan çıkartılmalıdır.
Ömer Koşik (PTT-Sendikacı-Kesk): Dürt açilimini benimsiyorum. dünyanin her yerinde olduğu gibi bizlerin yaşadiği coğrafyada da egemenler, halklari dürterler. bir bakiyorsunuz, alevi-sünni diye… bir bakiyorsunuz, türk-kürt diye… bir bakiyorsunuz, dinli-dinsiz diye… ya da bunlara benzer ayrilik yanlari dürtülmüş halklarin. gerçi bazen de futbol taraftarliği bile dürtmede kullanilmiyor değil. çünkü egemenlerin dürtme nedeni, bir çiftçinin öküzünü dürtmesinden farkli değil. dünyanin bütün egemenleri, halklari bu nedenle dürttükleri gibi, çiftçi de, etrafindaki güzelliklerle ilgilenmesin, yemyeşil otlara dalmasin diye dürter öküzünü. ha babam de babam çift sürsün öküz. budur çiftçinin derdi. peki ben bu dürt politikasini mi benimsiyorum yani? elbette hayir! benim benimsediğim dürtme politikasi, yüzyillar boyu, yan yana durmasi gerekenlerin, egemenler tarafindan dürtüle dürtüle nasirlaşmiş olan ana damarlarini harekete geçirmeyi sağlayacak olandir. ben de, kürt, türk, ermeni, alevi, sünni, çerkez, kadin, erkek, yaşli, genç,… ayrimi yapmadan tüm emekçileri dürtmek istiyorum. ey benim üreten insanlarim! iki sinif vardir! burjuvazi ve proleterya! bir yandan olmayan öte yandandir! sinifsalsa, doğrudur dürt politikasi. gerisi fesatliktir. fasaryadir. emek cephesini bölme amaçlidir.
Akay Aktaş (gazeteci-Emekli Öğretmen-Kanaat Önderi): İşin özü unutuluyor. Alevi kimliği ve tanımlama yapılmıyor. Sadece Alevilerin bütün talepleri Cem evlerinin giderlerinin karşılanması ve dedelere maaş bağlanması olarak görülüyor. Kaldı ki Alevilerin böyle bir sorunu yoktur. Zaten bu giderler karşılanmaktadır. Aleviliğin kültür olarak algılanarak Kültür ve Turizm Bakanlığı'na bağlamak yetersiz olur. Bunu doğru bulmuyoruz. Biz Aleviler laik bir ülkeden yanayız. Böyle bir ülkede devletin dini, dinin de devleti olmaz. Devlet tüm inançlara eşit mesafede durur. Eğer Alevi dedelerine maaş bağlanmasına alkış yaparsak kendi kültürümüzü inkar etmiş oluruz. Kaldı ki sadece Alevilik bir kültür değil. O zaman 'cem evleri cümbüş evleri' diyenlerin mantığı desteklenmiş olur. İnanç boyutu da göz önüne alınmalıdır. Cem evlerinde inanç ve kültür beraber yaşamaktadır. Yapılması gereken devletin inançlara eşit mesafede durması gerekir. Herkesin kendi inançlarını kendi imkanlarıyla yaşaması gerekir.
İsa Bilir (Türkiye Emekliler Derneği Şube Başkanı): AK Parti'den 'birdenbire' böyle bir çalışma teklifi gelince Aleviler panik oldu. Ancak paniğe gerek yok. Bu proje olumlu bir yaklaşımdır. Herkes hata yapabilir. Hatalarından dönmek istiyorlarsa o şansı da vermek lazım. Bu girişimi olumlu buluyorum. Hükümet çözüm getirmek istiyor ve olumlu karşılanması gerekiyor. Ancak bu proje Alevilerle istişare edilmelidir. İstişaresiz yapılırsa birçok hatalarla malul olur. Bizim projeye genel bir desteğimiz söz konusu değil; çünkü projenin içeriğini bilmiyoruz. Bizim bu açılıma ve açılımın biçimine desteğimiz var. Projeye desteğimiz olup olmayacağına karar vermemiz için önce projenin içeriğinin resmen açıklanması, sonra da oturup konuşmamız lazım.
Hayrettin Gündoğan (Kağızmanlılar Derneği Başkanı): Alevilerin toplumsal talepleri geç de olsa AK Parti iktidarı tarafından kabullenilmeye başlandı. Alevi toplumunun bu dönemde üç milletvekiliyle AK Parti çatısı altında temsil edilmesi önemli bir adım olarak görülebilir. Alevi olduğundan dolayı öğretmeni tarafından kötü muameleye maruz kalan ilkokul öğrencisinin babasının Başbakan tarafından aranması da kayda değer bir jestti. Öte yandan Başbakan Erdoğan’ın 11 Ocak’ta Muharrem Matem Orucu iftarına katılacak olması diyalog sürecinin başlatılması açısından tarihi bir hamle. Tüm bu hamleler elbette yüzyıllardır iletişim ve karşılıklı anlayış eksikliğinden dolayı biriken sorunların çözülmesini sağlamaya yetmeyecektir. Ancak Alevilerin merkezi hükümet ile doğrudan iletişime geçmeleri ve kimliklerinin tanınma sürecinin başlaması önemsenmesi gereken bir husus. Benzer bir diyalog sürecinin Diyanet ve dindar Sünni kesimle de başlatılması elzemdir. Alevi kimlik siyaseti ve hak arayışlarının tartışma zemininin Avrupa başkentleri ve AİHM’den TBMM’ye, TBMM’deki muhatabının CHP’den diğer bütün partilere, Alevi camiasındaki muhatabının da tepkisel örgütlenen Alevi STK’larından daha geniş Alevi kitlesine hitap eden Alevi STK’larına kayması, meselenin çözümlenebilmesi açısından yapısal bir dönüşümü ifade edecektir. Aleviliğin Türk toplumunda marjinalize ederek sorunun devamını sağlamak, Türkiye üzerindeki siyasi denetimini sürdürmek isteyen AP ve AİHM’nin, Alevileri doğal destekçisi olarak gören CHP ile diğer aşırı sol partilerin ve uzlaşma karşıtı siyasi aktivistler tarafından yönlendirilen STK’ların işine gelmektedir. Meseleyi bir hukuk mücadelesi olarak tanımlamak ve AİHM çerçevesinde yaklaşmak ise Alevi toplumunun bazı taleplerinın yerine getirilmesini sağlayabilir; fakat toplumsal uzlaşı ve diyaloğa herhangi bir katkısı olamaz. Bu nedenle kapsamlı bir diyalog ve uzlaşı sürecinin parçası olarak atılan adımlar çok daha anlamlı olacaktır. Gelinen noktada birbirinde oldukça farklılık gösteren Alevi kurum ve toplulukları da bir karar verme eşiğindeler. Yüzyıllardır çevrede durma pozisyonlarını önümüzdeki dönemde etnik, mezhepçi ve siyasi bir dille mi sürdürecekler, yoksa siyasi merkezle ve Sünni halkla kucaklaşma yoluna mı gidecekler?
Orhan Ağırkaya (Mimarlar Odası): İnanılır, güvenilir hiçbir tarafı kalmamış bu açılım hikâyesinde AKP hükümeti, sorunu çözüyor (muş) gibi yaparak kendince bazı hedeflere ulaşmaya çalışıyor. Bunların başında aynen 12 Eylülcü faşistlerin yaptığı gibi Aleviler üzerinde Sünni İslam anlayışını etkili kılmaya çalışmak geliyor. Okullardaki eğitim-öğretim, bu işin önemli bir basamağını oluşturuyor. Ancak bundan daha önemlisini kamuda, devlette, siyasette Sünni İslam etkinliğinin artması oluşturuyor. Ülkedeki bu Sünni İslam kimlikçiliğinin dikey ve yatay yayılması, kentleşme ortamında çarpan bir etkiye sahip olarak büyüyor ve kenti paylaşan Aleviler üzerinde basınç oluşturarak onları Sünni ibadetin zahiri uygulamalarına yöneltiyor. Ayrıca Alevilerin Diyanet bünyesine sancı yaratmayacak bir eklemlenmesi amaçlanıyor. Böylece Açılım projesi, asimilasyon politikasının bir aracı haline gelmiş oluyor! “Alevi Açılımı”, tekrar edildiği ölçüde anlamını kaybeden iki kelimeli süslü bir cümle haline geldi. AKP iktidarı tarafından başlatılan ve bugünlerde tekrar gündeme getirilen girişimin asıl amacının sorunu çözmek değil, kendi iktidarları için siyasal bir manevra alanı yaratmak olduğu gün gibi aşikâr. Hele şu son yıllardaki uygulamalara bakınca, hükümetin “açılım” vaazları karikatürleşmektedir.
Göksel Gülbey (Asim-Der Başkanı): Alevilerin Cumhuriyetçiliğinin, Atatürk sevgisinin, CHP’ye oy vermesinin nedenlerinin odak noktasını, laiklik hususu oluşturmaktadır. Cem evlerinde Atatürk resminin asılı olması, kurucu lidere sığınarak bir korunma ve kabul sağlama çabasıdır. Cumhuriyetin laik olup olmaması bir tarafa, bu konunun tartışılmasından bilerek uzak duran Aleviler, Sünni Osmanlı monarşisinden Cumhuriyete geçişi bir özgürlük alanı olarak görürler. Bu görüşte önemli bir yanılsama payı olmakla birlikte, özellikle 1960’ların ikinci yarısından itibaren İslami söylemleri öne çıkaran sağ siyaset karşısında tarihi korkuları depreşen Alevilerin CHP’yi tercihi, defacto bir konum oluşturmaktadır. Bunun farkında olan CHP, Alevileri bir oy deposu olarak görmekte. Alevilerin korkularını oy’a tahvil eden CHP’nin Alevi sorunu diye bir sorunu da olmadı. AKP iktidarı, Alevi açılımı lafazanlıkları yaparak CHP’ye vurmaya çalışıyor. Gerek Erdoğan’ın, gerekse şimdiki Başbakan Davutoğlu’nun söylemlerindeki mantık şudur: Ey Aleviler, CHP lideri Kılıçdaroğlu sizi Alevi kimliğiyle aldatıyor. Bu nasıl Alevidir ki, kendisi de bir Dersimli olarak, Dersim katliamını yapan CHP’nin başında bulunuyor. Ve Erdoğan, bu katliam için yalnızca kendisinin özür dilediğini ilave ediyor. Bu özür dileme, olumlu bir gelişme olarak görüldü. Ne yazık ki, görüldüğüyle kaldı! İktidarın siyasi haritasına bakıldığında, bırakın bu özrün gereği olan demokratik bir açılımı, mevcut demokratik parçalar da yok ediliyor. O halde Erdoğan’ın Dersim özrünün, çölde vaha görüntüsü (illüzyonu) yaratmaktan öte bir anlamı yoktur. Buradaki amaç, CHP’ye ve lideri Kılıçdaroğlu’na vurmaktır. İşte acılı bir tarihten faydacı siyaset devşirmek budur!
Dr. Mehmet Kum (Pozitif Düşünce Derneği): Aleviler ne sitiyor önce bunu anlamalıyız. Ben alievilerin talepleri konusunda yaptığım çalışmaya zilerle paylaşmak istiyorum: Türkiye’nin katmerleşmiş başlıca kimlik sorunlarından biri de Aleviliktir. Her bir kimlik sorununun kendine özgü yanları olmakla birlikte, bütün bu sorunların çözümlenmesi, ülkenin demokratikleşmesine bağlıdır. Demokratik bir anayasa, buna uyarlanmış yasalar, bürokrasinin buna uyumlu hale getirilmesi vb yapılanmaların sağlanmasıyla ulaşacağımız demokratik bir hukuk devletinde ne Kürt sorunu, ne Alevi sorunu, ne azınlıklar sorunu, ne haklar sorunu gibi kimlik ve birey hakları sorunları olmayacaktır. Ya da bir kısmı milimize hale gelecektir. Soyut kaldı değil mi? Peki, Alevi sorunu bazında talepleri somutlayalım. Bir kere sorunu çözmekle sorumlu olan iktidar, Alevilik tanımları yapmamalıdır. Alili, Ali’siz Alevilik, İslam’ın içinde ya da dışında Alevilik gibi görüş ve tanımlardan devlete ne? Din ve inançları tanımlamak, devletin görevi değildir. Devlet, taraf olamaz! Devlet bütün inançlara eşit mesafede olmalı ve her birisinin ifade ve ibadet özgürlüğünü sağlamalıdır. Alevilerin talepleri konusunda birçok belge, açıklama, bildiri var. Yeni bir şey söylemeyeceğim; Alevi kuruluşlarının genel olarak dile getirdikleri talepleri burada bir kez daha tekrar edeceğim. Alevi kimliği resmen tanınmalıdır.Diyanet İşleri Başkanlığı kaldırılmalıdır. Çünkü laiklik ilkesi ihlali olan bu kurum gericiliği ve siyasal İslam’ı besliyor. Zorunlu Din Dersleri Kaldırılmalıdır. Çünkü Alevi çocukları ve diğer farklı inanç sahibi çocuklar zorla Sünnilik eğitimi almak istemiyor. AİHM kararı bunu bir insan hakları ihlali olarak karara bağlamıştır. Alevi köylerine cami yaptırma politikalarından vazgeçilmelidir. Bugüne kadar yapılan camiler derhal bir kararname ile cemevine çevrilmeli ve bu köylerdeki imamlar derhal geri çağrılmalıdır. Cemevlerimize derhal "ibadet yeri" statüsü verilmelidir. Bu yıllardır gasp edilmiş bir haktır. Derhal düzeltilmesi gerekir. Nüfus cüzdanlarındaki din hanesi tamamen çıkartılmalıdır. Çünkü bu uygulama ayrımcılık üretmekte olup, Yasalarla bireylere dinsel kanaatlerini açıklama zorunluluğunun getirilmesi, din ve inanç özgürlüğünün özünü zedelemektedir. Ders kitapları, sözlükler, ansiklopediler ve Milli Eğitim Bakanlığı’nca önerilen yardımcı kitaplardaki, Aleviliği aşağılayan tanımlamalar düzeltilmelidir. Hacı Bektaş Dergâhı’nın Yönetim ve Bakımı Alevilerin kurumlarına ya da yerel yönetime bırakılmalıdır. Diyanet’te bize de yer verin, dedelere maaş bağlayın demekle, Diyanet’in kaldırılması talebi arasında çok fark var. Devlete bağlı bir Diyanet kurumunun varlığı, din ve vicdan özgürlüğünün önündeki en büyük engeldir! Bu yapının tedricen de olsa devlet bünyesinden çıkarılması sağlanamadığı müddetçe bu sorunlar nihai çözüme kavuşturulamazlar. Bu ülkede her kimliğin sorunu yalnızca o kimliğe ait olmadığı gibi, Alevi sorunu da yalnızca Alevilerin sorunu değildir! Alevi sorununun çözümü, başta Sünniler olmak üzere diğer inançta olan veya olmayanları da rahatlatacaktır. Çünkü bu, devletin vatandaşına giydirdiği deli gömleğinden kurtulmak demektir! Her ne kadar şu günlerde en yetkili ağız tarafından Amerika’nın keşfine dair yeni şeyler söylense de, Amerika’yı yeniden keşfe gerek yoktur: AB müktesebatındaki din ve vicdan özgürlüğü bizde de olursa, sorun kökten çözülür.
Yerel konu olarak görüşülen "Iğdır'da Belediyecilik Hizmetleri" konusunda katılımcılar şu görüş ve önerilerde bulundular:
Kurban Oluz (Uluslararası Asılsız Ermeni İddialarıyla Mücadele Derneği Sekreteri): Belediye çöpleri toplamada ve genel temizlik işlerinde yetersiz kalmaktadır. 280 işçisi olan bir belediye çöpleri toplayamıyorsa yönetim zafiyeti var demektir. 280 kişi ile beraber İş-kur’dan alınan onlarca işçi ile bu şehir temizlenmiyorsa bu işi yürütemiyorlar demektir. İş-kur’dan alınan işçileri belediye çalıştıramadı. Temizlik bir kültür işidir. Toplumda bu konuda duyarsız ve eğitimsiz. Herkes kurallar çerçevesinde sorumlu davranırsa sonuç alınır. Maalesef toplumda da temizlik kültürü yok, belediye de yetersiz kalıyor ve Iğdır çöp şehir olmaya devam ediyor. Temizlik konusunda cezai müeyyideler uygulanmalıdır. Belediyenin temizlik işlerini yürütemediği ortadadır. O halde en mantıklı yol olarak özel sektöre vermelidir. Bir temizlik şirketine ihale edilmelidir. Bir firma Iğdır’ın temizliğini üstlenirse o zaman şehir çok daha temiz olur. Iğdır şehir midir köy müdür belli değil. Şehirde sürüyle hayvanlar besleniyor. Ot ve saman yığınları rüzgârda şehri kirletiyor. Başıboş köpekler hem çevreyi hem de güvenliği tehdit ediyor. Çöp kutuları yok denecek kadar az sayıya düşmüş. Duyarlı vatandaşların poşetlerle çöplerini çöp toplama yerlerine koyduğu çöpleri de çocuklar didik didik ederek satılacak malzeme arıyorlar. Çöpler etrafa dağılıp ekstra bir kirlilik daha doğuruyor. Kaldırım işgalleri sorunu da olduğu gibi devam ediyor. Çöpü rasgele atan bir toplum belediyeyi de çalıştıramıyor.
Halil Korhan (Pozitif Düşünce Platformu): Türkiye’nin Hava Kirliliğinde ilk sırada yer alan ilimizde Sağlığımız için apartman bacalarına filtre takılması da düşünülebilir bir konu olmalıdır. Apartman sakinleri sertifikası olmayan kalorifer yakıcısı tutmamalıdırlar. İlimizde maalesef kalorifer yakımı konusunda hiçbir bilgisi olmayan bir Nahcıvanlı 5-6 apartmana birden bakıyor. Bu duruma müsaade edilmemeli ya da gerekirse bu şahıslara halk eğitim bünyesinde eğitim verilmelidir. Yeni kömürü iyice yanmamış eski kömürün üstüne atan bilinçsiz yakıcılar sağlığımızla oynamaktadırlar.
Not: Diğer Katılımcılar belediyenin bir yıllık süresi tamamlandıktan sonra görüş ve önerileriyle eleştirilerini beyan edeceklerini belirttiler. Bir yıl süre tanındıktan sonra düşüncelerini ifade edeceklerrini söyleidler.
ÖNERİLER
……………………….
ORTAK SONUÇ
……………………
DEĞERLENDİRME
İLETİŞİM
SİVİL TOPLUM İLE
Sivil toplum örgütü temsilcileriyle telefonla ve ziyaret edilerek irtibata geçildi. Salonda mutfaktan en son gönderilen broşürler ile bir önce ki toplantının haberlerinin yer aldığı gazeteler katılımcılara dağıtıldı. Katılımcılara çay, kahve ve pasta ikram edildi.
MİLLETVEKİLLERİ İLE
Katılım sağlanmadı.
MEDYA İLE
İldeki ulusal ve yerel medyaya haber verildi. Tümü foruma katılmasa da Toplantı haberi hepsinde yer aldı.
KATILIMCILARLA
Her zaman olduğu gibi birlikte yerel konuyu belirliyoruz.
SONUÇLAR
Iğdır kMM’de problem yok, çalışmalarımıza devam edeceğiz…
DEĞERLENDİREN:
Murat Akkuş TkMM Iğdır İl Girişimcisi