YER: MÜSİAD
TARİH: 07.03. 2015
KATILIMCILAR
DERNEK, VAKIF VE GİRİŞİMLER
1 / KAYED ( Murat Özekinci – Genel Başkan )
2 / Harekata Azadiya İslami ( M. Atik Okuyucu – İl Temsilcisi )
3/ Karayolları Trafik Güvenliği Derneği ( Hakkı Tüver – Başkan )
4 / Muhtarlar Derneği ( Ali Dabakbaşı – Başkan)
5 / Şizofreni Dayanışma Derneği ( Çiçek Tutuş – Başkan )
6 / Emlakçılar Derneği ( Mehmet Kıran – Başkan )
7 / Goncalar Solmasın Derneği ( Hacı Ormanoğlu– Yön. Kur. Bşk. )
8 / EVADER ( Ahmet Saraç – Başkan )
MESLEK ODALARI
SENDİKALAR
1 / Eğitim Bir Sen ( Zülfü Polat – Yön. Kur. Üyesi )
KANAAT ÖNDERİ VE BİREYLER
Yusuf Oğuz – KAYED
Emsal Yürekli – İlim ve Hayra Hizmet Vakfı
GÖZLEMCİLER
Siracettin Sarı ( Hak- Par İl Başkanı )
KATILAN MİLLETVEKİLLERİ
Katılım Olmadı
BELEDİYE BAŞKANLARI
Katılım Olmadı.
MESAJ YOLLAYANLAR
Sermin Balık ( Ak Parti Milletvekili )
DİĞER KATILIMCILAR
MEDYA
Katılım olmadı.
MODERATÖR
Hacı Ormanoğlu ( Goncalar Solmasın Dernek Başkanı )
KONULAR
GENEL KONU:
Toplumda şiddet kültürü: Kadına, azınlıklara ve farklılıklara şiddet hangi zeminde yükseliyor?
KONUŞULANLAR
1 / Hacı Ormanoğlu: Bu tatil gününüzde zaman ayırmanız ve buraya gelmeniz bir değerdir. Bundan dolayı hepinizi kutluyorum. Bu memleketin en büyük ihtiyaçlarından biri birlik ve beraberliktir. Bunu sağlayamadığımız sürece birçok sorun kendiliğinden baş gösterecektir. Bugünkü konumuzu çok önemsiyorum. Her şeyden evvel bir düşünür diyor ki; nezaketle dünyayı harekete geçirebilirsiniz. Hoşgörü sahibi bir Mevlana’nın torunları olarak ne oldu da biz bu nezaketi bıraktık. Bu durum bir anda olan bir şey değil, bir birikimin sonucudur. Karşılıklı saygı ve sevgiyi yitirmemeliyiz ve farklılıklarımızı zenginlik olarak görmekteyiz. Herkes bir olmadığı gibi, bir elin parmakları da bir değildir. Buna rağmen biz neden insanların hepsini birbirine benzetmeye çalışıyoruz. Bizim kültürümüz ve inancımız da buna müsaade etmemektedir. Bugün şiddet olayları her yere sıçramıştır. Evlerimizde, okullarımızda hatta meclisimizde ve sokaklarımızda yangın var ve herkes bu yangına bir kova su dökmelidir diye düşünüyorum. Sevgisiz kalmak soğuk demiri dövmek gibidir. Son zamanlarda yaşanan şiddet olayları bizleri üzmektedir. Kızların diri diri gömüldüğü bir dönemde, Allah’ ın elçisi kız çocuklarını omuzlarına almış ve Mekke’ nin sokaklarında dolaşmıştır. İşte bizler bu mübarek insanın ümmetiyiz, bunu asla aklımızdan çıkarmamalıyız. Bizlerin son kalesi ailedir, aileyi kaybedersek her şey biter. Avrupa’ da ve ABD’ de insanlar evlat yerine milyonlarca evlat beslemekte ve bu durum orada ailenin bittiğini göstermektedir. Dünya devi gibi görünebilirler ancak mutlu olmadıkları kesindir. Amerika’ nın arka sokaklarında saniyede insan öldürülmektedir. Öyleyse bizim silkelenip özümüze dönmemiz gerekiyor.
2 / Ahmet Saraç: Hepinizin bildiği gibi uzun süredir Elazığ’a hizmet ediyoruz. Birçok dernekte ve platformda da çalışmalarımızda devam etmekteyiz. Allah kısmet eder de vekil olursak STK larla birlikte Elazığ’ ın önünü açmayı düşünüyoruz. Bugünkü konumuza baktığımız zaman; insanlar tarih boyunca hep güçlünün yanında yer almışlardır. Hz. İbrahim örneğinde olduğu gibi, Hz. İbrahim yalnız ve güçsüz olmasına rağmen toplum hep güçlünün yanında yer almıştır. Firavun ve Hz. Musa olayında da çoğunluk gene Firavun’ un yanında yer almışlardır. Yani bizlerin güçlünün yanında değil de haklının yanında yer alması. Ailede, mahallede ve toplumda böyle olmadığı sürece bizler bir yere varamayız. Son zamanlarda sıkça görülen kadına yönelik şiddet olayları artık çok olağan görülmeye başlandı. Oysa hiç bir şey yapmıyorsak bile en azından sözlü olarak bu durumun çağımıza ve inancımıza yakışmadığını sözlü olarak dile getirebilmeliyiz. Yaşanan olumsuz olayları ne kadar asgariye indirebilirsek toplumun refah seviyesi o derece yüksek olacaktır. Şunu da iyi bilmek lazım yaşanan ekonomik sıkıntılar da şiddet olaylarının önemli etkenlerinden biridir. Ekonomik seviyesi yüksek olan bir toplumda şiddet olaylarını asgariye çekmek daha kolay olacaktır. Bu konuda hoşgörü ve sevginin ne kadar önemli olduğunu söylemeden geçemeyeceğim. Bizim Müslüman bir ülke olarak tüm dünyaya örnek olmamız gerekmektedir. Çünkü bizim dinimiz bunu emrediyor. Ancak her şeye rağmen yaşananların Müslüman ülkelerde olması bizleri üzmektedir.
3 / Hakkı Tüver: Şiddet deyince; kadına yönelik şiddet, çocuğa yönelik şiddet, aile içi şiddet, güçlünün güçsüze yönelik olarak uyguladığı şiddet akla gelir. Bu şiddeti körükleyen en önemli faktörler de; sosyal, kültürel ve ekonomik faktörlerdir. Aile içindeki şiddetin en önemli faktörü ekonomik sıkıntılardır. Şiddeti engellemenin en önemli yolu uygulanabilir yasalar çıkarmaktır. Şayet mevcut yasalar bir sorunu giderme konusunda yetersiz kalıyorsa TBMM burada devreye girmelidir. Yasaların dışında bir diğer yol ise, dini ve ahlaki eğitimdir. Bu konuda da en büyük görev din adamlarına ve diyanet işlerine düşmektedir. İslami aile yapısı anlatılır ve uygulanırsa sorunun çözümü noktasında etkili olacağını düşünüyorum. Son günlerde dile getirilen güvenlik bileziği yöntemine ben şahsen karşıyım. Önemli olan sorunun kaynağına inmek ve sorunun sebeplerini ortadan kaldırmaktır. Bugün nasıl aile sağlığı merkezleri varsa, aynı şekilde psikolog ve psikiyatrların bulunduğu merkezler kurulabilir ve bunlar sorunların çözümü noktasında etkili olur diye düşünüyorum.
4 / Atik Okuyucu: Toplumdaki şiddet sorunu aslında bir sistem sorunudur. Tabi bunun sosyal, ekonomik, politik ve dini yönleri de vardır. Biz sivil toplum kuruluşları olarak ne kadar çaba harcasak ta bizim bir yaptırım gücümüz olmuyor. Örneğin mersin’ de yaşanan vahşetle ilgili tüm Türkiye çok güzel bir tepki ortaya koydu. Ancak bugün televizyonlarımızda şiddet kültürü vardır, tecavüz vardır ve ne yazık ki vatandaş bu kurumlara karşı tepkisini ortaya koymamaktadır. Bu işin sistem boyutudur. Dini açıdan bakacak olursak; siz ekonomik sıkıntı içerisinde olan bir topluma istediğiniz kadar vaaz verin bunun bir işe yaramayacağını göreceksiniz. Önce bu insanların midesini dolduracaksınız, sonra da yaptıklarının yanlış olduğunu söyleyeceksiniz. İmam Şafii diyor ki; siz fakirlerden fetva alamazsınız. Hz. Ömer de diyor ki; doyuramadığınız insanı sorgulayamazsınız. Bugün 8 Mart dünya kadınlar günü diye kutlama yapanlar en büyük ayrımcıdırlar. Kadınla erkeği birbirinden ayırmak bir vücudu birbirinden ayırmak demektir. Avrupa’ da kalmış biri olarak orada kadın hakları olmadığını söyleyebilirim. Çünkü kadınların vücutlarını satmasına izin veren ve bundan vergi alan bir sistem söz konusudur. Televizyonlarda gösterilen yaşantılar özentiyi teşvik etmekte ve bu durum insanların psikolojisini bozmaktadır. Bu bozuk psikoloji de şiddetin doğmasına sebep olabilmektedir. Ramazan’ da insanlar iftarını açacak ekmek bulamazken öte yandan zengin menülerle iftarlar düzenlenmektedir. Acaba hangi dinde böyle bir anlayış vardır. Allah(cc) diyor ki; siz kendinizi değiştirmezseniz, biz sizleri değiştirmeyiz. Biz Müslüman’ız veya biz kardeşiz demekle olmuyor. Çünkü bu memleketi ve bu ülkeyi bizler idare edeceğiz. Bu yüzden çocuklarımıza ve gençlerimize sahip çıkmalıyız.
5 / Murat Özekinci: Aslında bugünkü konumuz tüm Türkiye’ nin çok hassasiyet göstermesi gereken bir konudur. Ancak keşke bugün burada bu toplantıya çok daha fazla katılım olsaydı ve bu konuya çok daha fazla kafa yorulsaydı. Bugün toplumumuzdaki şiddet artık tolere edilecek bir noktada değildir. Bu sınırın üstüne çoktan çıkmıştır. Çünkü artık insanlık dışı olaylar yaşanmaya başlandı. Bana göre bunun en temel sebebi toplumumuzun imani noktada zayıflamasıdır. Toplumda şiddetin artışı bir sonuçtur ama işin temelinde imani noktada zayıf kalışımız yatmaktadır. Toplumda insanın insanca yaşayabileceği zeminler yavaş yavaş kaybolmaktadır. Ne yazık ki imani noktada ortaya çıkmış gruplar dezenformasyona uğramıştır. Kutsal kelimeler bizler tarafından çok basite indirgenmiştir. Bunun da sebebi kelimelerin çok farklı kişiler tarafından dile getirilmesidir. Zayıflık kimi insanda şiddet olarak ortaya çıkar, kimisinde de yolsuzluk olarak ortaya çıkabilmektedir. Keşke günümüzde refah seviyesini arttırmak için harcadığımız paraları nesilleri nasıl daha iyi yetiştirebiliriz noktasında da harcayabilseydik. Binlerce öğretmen açığının olduğu ve binlerce öğretmenin de atama beklediği bir ülkede bizim bu konuları tartışıyor olmamız gayet normaldir. İcabında yollarımız olmayabilir, çok lüks hastanelerimiz olmayabilir ancak okullarımızda öğretmen mutlaka olmalı ve sağlıklı ve ahlaklı nesiller yetiştirebilmeliyiz. Bizim en temel sorunumuz toplumun ahlaki yapısı ve imani konularda zayıf kalmasıdır. Bunlara yoğunlaşırsak sorunun çözümünde mesafe kat edeceğimizi düşünüyorum.
6 /: Mehmet Kıran: Bu kadar önemli bir konuda katılımın az olmasını yadırgıyorum. Ben şiddet konusuna birkaç pencereden bakacağım. Öncelikle bizler Osmanlı torunlarıyız ve son 80 yıl içerisinde dinimizden, diyanetimizden, gelenek ve göreneklerimizden uzaklaştırıldık. Değerlerine bağlı olarak yaşayan insanlara ise kendi vatanlarında ikinci sınıf insan muamelesi yapıldı. Yıllarca başörtüsüyle, Kur’an kurslarıyla ve İmam Hatip’lerle uğraşıldı. Bunu yapan zihniyetler Kur’an kurslarında insanlara Allah korkusunu ve peygamber sevgisini aşılayan insanları rahat bırakmış olsalardı bugün bu konuları tartışmıyor olacaktık. Bir ikincisi ise televizyonlardır. Ahlak yapımıza ve kültürümüze uymayan yayınlar yeni nesilleri olumsuz yönde etkilemektedir. Üstünlük takvadadır ne Türklükte ne de Kürtlüktedir. Bir an önce kendimize gelmeliyiz ve yeri geldiğinde idarecilerimizi sorgulayabilmeliyiz.
7 / Çiçek Tutuş: Aslında herkes sorunun da çözümün de farkındadır. Önemli olan bundan sonra ne yapılabileceğidir. Hangi adımları atmalıyız bunu konuşmamız gerekir. Herkes üzerine düşeni yaparsa sorunun çözümüne katkı sunar diye düşünüyorum. Her kadın bir anne adayıdır, kadınların eğitimli olması doğal olarak çocuklarına da yansıyacaktır. Ben şizofreni derneği başkanı olarak psikolojik bozuklukların temelinde inanç eksikliği olduğunu düşünüyorum. Bu tür tartışmalar sadece kadınlar gününde konuşulmamalıdır, bunlar çok hassas konulardır ve günlük hayatımızın bir gerçeğidir. Her zaman güncelliğini koruyan bu tür konuların burada tartışılması çok güzel bir durumdur. Kadınlar gününün bir çiçekle veya bir hediyeyle geçiştirilmesi çok yanlıştır. Bunun temelinde çok farklı şeyler yatmaktadır. Öncelikle bizlerin silkelenip kendine gelmesi gerekiyor.
8 / Zülfü Polat: Şiddet toplumumuzun bir sorunudur. Bizler en büyük ayrımı ailede yaparak başlatıyoruz. Yeni kızı doğmuş bir babaya baktığınızda yüzünün şekli ve şemali değişiyor, anneler hakeza. Oğlu olunca dünyalar benim oldu, kızı olunca dünyam karardı misali. Şiddete meyilli olan bütün insanları annelerimiz yetiştiriyor. Ekonomik sıkıntılar devreye girince de; iman, ahlak ve değer yargılarımızı bir kenara bırakıp sadece çocuğumuz sınavlarda kaç tane net yapıyor diye düşünmeye başlıyoruz. Sınavlardaki başarısıyla övünürken insanlığından ne kaybettiğine bakmıyoruz. Ben şu anda okul müdür muavinliği yapıyorum ve her gün şiddetle iç içeyim. Daha düne kadar kızların münakaşasını yadırgarken, şimdi her gün kız kavgası yaşıyoruz. Allah’ ın bize verdiği evlat nimetinin kıymetini bilmediğimiz sürece biz bu sorunlardan kurtulamayız. Çocuğu okuturuz; patron olsa işçiyi ezer, vekil olsa mecliste kavga çıkarır, öğretmen olsa akşama kadar öğrenci döver. Demek ki her şeyden önce çocuklarımızı kutsal değerlerimiz doğrultusunda yetiştirmeliyiz ve bunu bizzat kendimiz yapmalıyız ki, başkasının eline düşmesinler. Aksi takdirde oluşacak şiddet ortamını ne yasayla ne de cezayla önleyebiliriz.
9 / Yusuf Oğuz: bugünkü konumuz toplumun bütün katmanlarını ilgilendiren bir konudur. Bu tür konularda da benim aklıma ilk olarak eğitim gelir. Ancak okulda, camide veya Kur’an kurslarında verilen eğitim değil, aile içi eğitimden bahsediyorum. Toplumumuzun en küçük birimi ailedir. Eskiden ailelerimiz kalabalık ve genişti. Ancak şimdi ise evin içinde yalnızız. Aile içi iletişim yok denecek kadar azdır. İletişimsizlik çocukta eğitim eksikliğine neden olmaktadır. Bizler sivil toplum kuruluşları ve siyasetçiler olarak aileyi kurtaracak adımlar atarsak bu sıkıntılar konusunda biraz daha düzelmeler olacağına inanıyorum.
10 / Siracettin Sarı: Ben konunun sistemsel bir sorun olduğunu düşünüyorum. Bunun siyasal, ekonomik, kültürel ve sosyolojik boyutları olduğunu kabul etmek gerekir. Çünkü hiçbir şey durup dururken oluşmuyor. Birileri mevcut toplumsal yapıyı şekillendiriyor, besliyor, ortaya çıkarıyor ve birden bakıyorsunuz ki bir canavarla karşı karşıyayız. Şu anda en fazla şikayetçi olduğumuz gençlere baktığımızda; Türkiye’ de işsizlik oranının yüzde 11 civarında olduğunu görüyoruz. Bu da demektir ki bu insanlar evlerine ekmek götüremiyor ve sıkıntılarla karşı karşıya kalıyor. Açlık ve sefaletin olduğu bir yerde her türlü şikayet yaşanabilir. Saldırganlık olur, dinlememeler olur, aileden kaçmalar olur. Dolayısıyla bu şiddet sarmalı aileye yansır, okula yansır, hastaneye yansır ve hatta meclise bile yansıyabilmektedir. Bu şiddet sarmalından kurtulabilmek için bir takım tedbirleri geliştirmemiz gerekiyor. Şiddet sadece bizim ülkemize ait bir olgu değildir. Bugün dünyanın her tarafında bunu görmek mümkündür. Eskiden pek haberimiz olmuyordu ancak bugün, kitle iletişim araçları vasıtasıyla adeta canlı yayın gibi izler olduk. Mesela bir Ortadoğu’ ya baktığımızda oradaki şiddet toplumumuzu birebir etkilemektedir ve bunun dışında kalmak pek mümkün değildir. Bu durum biraz da insanlık sorunudur. Türkiye’nin bunu tek başına ortadan kaldırması mümkün değildir. Türkiye ve mevcut devletler hep birlikte hareket eder ve çaba gösterirse sonuç almak mümkün olabilir.
ÖNERİLER
ORTAK SONUÇ
DEĞERLENDİRME
İLETİŞİM
SİVİL TOPLUM İLE
80 den fazla sivil toplum örgütüne E-Mail, SMS ve sözlü olarak haber verildi.
MİLLETVEKİLLERİ İLE
5 milletvekiline ve belediye başkanına E-Mail ve SMS atılarak toplantı hatırlatıldı.
MEDYA İLE
İldeki neredeyse tüm yazılı ve görsel basın davet edildi ancak katılım olmadı.
KATILIMCILARLA
SONUÇLAR
DEĞERLENDİREN KİŞİ
Ercan Sözüer / Elazığ kMM Girişimcisi