YER: Malatya Belediyesi Fırat Toplantı Salonu
TARİH: 07 Ocak 2012
KATILIMCILAR
DERNEK, VAKIF VE GİRİŞİMLER
1 / Müsiad (Selim Pala- Yönetim Kurulu Üyesi)
2 / Har Dergisi (Mazlum Çetinkaya)
3 / İHD (Ramazan Kuzu)
4 / Toplum Gönüllüleri Birliği (Sinan Oral- Yönetim Kurulu Üyesi)
5 / Barış Meclisi (Hasan Doğan)
6 / Ekolojik Der (Hasan Buran)
MESLEK ODALARI
1 / Mimarlar Odası (Vefik Şahin-Yönetim Kurulu Üyesi)
SENDİKALAR
1 / Türkiye Büro İş (Servet Akbudak- Başkan)
KANAAT ÖNDERİ VE BİREYLER
1 / Asım Demirkök (Gazeteci)
2 / Kadir Akgüneş (Avukat)
3 / Nihal İlimen (Yazar)
4 / İbrahim Göçmen (Gazeteci)
5 / Enver Bakır
KATILAN MİLLETVEKİLLERİ Öznur Çalık- AKP
BELEDİYE BAŞKANLARI Katılan olmadı.
MESAJ YOLLAYANLAR
Mesaj gönderen olmadı.
MEDYA
1 / Güneş Tv
2 / Vuslat Tv
MODERATÖR Ferman Salmış– Eğitimci, yazar
KONULAR
GENEL KONU: Uludere kasıt mı, kaza mı?
KONUŞULANLAR
1 / Ferman Salmış: Siyaset penceresinin dışında sivil toplum örgütleri bu olaya nasıl bakmalı, kasıt mı kaza mı? Olay hakkında dört ayrı soruşturma yürütülüyor. Bunların dışında siyasi partiler de çalışma yapıyor. Bizler sivil toplum örgütleri olarak bu konunun takipçisi olacağız. Kısacası ülkemizde hukuk bekliyoruz. Konunun bir başka boyutu; ölen insanları kaçakçı diye nitelendirerek zaten suçlu havası yaratılıyor. Hepsi Kürt’tü denilerek olay başka mecralara çekilmek isteniyor. Bu konular üzerinde de ayrıca durulmalı. Bu olayda hayatını kaybeden insanlar bu ülkenin insanları ve vatandaşlarıdır. Dolayısıyla bu sorun öncelikle insan hakları sorunudur.
2 / Hasan Buran: Olayın kaza olmadığını düşünüyırum.Uludere’de yaşananlara baktığımızda o gün orada bir yönlendirme var. Sınırı geçen insanlara bu son gidişiniz olacak denmiş. Bunlar bölgede yaşayan insanlardan duyduklarımız. Dolayısıyla ciddi anlamda bir kasıt olduğunu düşünüyorum. Burada öldürülenler köylülerdi. Velev ki PKK’liler olsun uyarılmadan, teslim ol demeden bu şekilde insan öldürülür mü? Bu olayı kaza olarak geçiştirmek doğru değil. Diyelim ki kaza, kaza da bile birileri ceza alırken bu olay da kimseye bir şey yapılmadı. Bu olay sonrası bakana kadar birilerinin istifa etmesi gerekirken bakan çıkıp, olaya kaza dedi. Yapanları kutladı. Aksi söylemlerde bulunanlara saldırdı. Sivil toplum örgütleri sonucu ne olursa olsun bu olayın üzerine gitmeli.
3 / İbrahim Göçmen: Türkiye Cumhuriyeti bunu ilk defa yapmıyor. Yaklaşık 25 yıldır bu ülkede her gün hemen hemen kendi topraklarını bombalayan bir devlet durumundadır. Başbakan bundan 3-5 ay önce Suriye’yi ya da Libya’yı kastederek devletini bombalayan devlet, devlet olamaz dedi. Her türlü yerde birbiriyle çelişen bir noktadadırlar diye düşünüyorum. 1943’te Muğlalı 33 tane kaçakçıyı kurşuna dizmiş 2011 Recep Tayyip kurşuna dizmemiş de bombayla öldürmüş. Bu tarihe böyle geçecektir. Sivil toplum örgütleri gittiler tabi ki gördüler ve onların geniş kapsamlı rapor hazırlayarak bugünkü otoriter yapıya sunacaklar. Ama bu yapı bundan sonra nasıl bir yol izleyecek bilemiyorum. Burada ki en düşündürücü olayların birisi ilk operasyon olduktan sonra Vanlı bir Kürt olan bir milletvekiline açıklamayı yaptırdılar ve o da “operasyon kazası” dedi böyle bir şey var mıdır ? 35 tane insan ölmüş kendi topraklarında yani iktidarda böyle bir sözcü olabilir mi acaba diye kendimi çok zorladım. Sonra hep çelişkili açıklamalar geldi zaten. Bunun yanında yüzde yetmiş,sekseni yandaş medya olmuş, zaten 48 saat haber yapamadılar. Bunların hepsi garip olaylar gibi görünüyor ama bizim ne yazık ki bu ülkede yaşadığımız olaylar. Şunun altını çiziyorum bu olay basit bir kaçakçıları öldürme operasyonu değildir. Bu her zamanki operasyonların bir parçasıdır? Ama neden bu insanlar kaçakçılık yapıyor bunların cevabını vermek lazım. Keyiflerinden mi o işi yapıyorlar? Yaşamak için başka da çareleri yok. Kasıtlı ve bilinerek yapılan bir olay olarak düşünüyorum.
4 / Servet Akbudak: Bu acımasız operasyon öyle basite indirgenecek bir olay değildir. Masum bir olay olarak da değerlendirmiyorum çünkü olayın gerisine baktığımızda bu düpedüz Kürt sorununa bağlı bir konseptin icrasıyla ortaya çıkmış bir sonuçtur. Burada yıl boyu benzer operasyonlarla birçok insan paramparça edildi. Sivil toplum olarak yaşam hakkını savunuyoruz. Teröristte olsa, silahlı da olsa uluslar arası kurallar çerçevesinde müdahale etme olanakları varken tamamen imha etme anlayışıyla yapılmıştır. Dolayısıyla bir kaza sonucu değildir. Bu sonuç, önümüzdeki döneme de aslında ışık tutacak bir sonuç. Mevcut güvenlik anlayışından farklı daha insani, daha vicdani bir perspektifle yaklaşılmadığı müddetçe bu son olay da olmayacaktır. Bundan önceki olaylarda hükümetin diline baktığımızda bunu çok açık görüyoruz. Bir bakanımız bu entegre bir konsepten bahsetti. Tutuklama ve operasyonların kararlılıkla devam edileceği söylenmişti. Bu olayı da buna benzer bir anlayışın sonucu olarak görüyorum. Olayın vuku biçimi gerçekten yürek sızlatıcı. Fakat olayın üzerinden otuz saat geçtikten sonraki tabloyu değerlendirdiğimizde kaza olamadığını görebiliriz. Medyaya müdahale edildi. Olay esnasında yaralanan insanlardan bahsediliyor insan hakları gözlemcileri tespitte bulundular. 12-13 kişinin kurtulma şansı mevcutken müdahale engellenerek insanların da ölümüne yol açılmıştır. Nerdeyse otuz saat sonra hükümet sözcüsünün yapmış olduğu açıklama kamuoyunun ortak vicdanını tatmin edecek bir açıklama olmaktan son derece uzaktı. Özür dileme noktasında ciddi bir sorumsuzluk yaşanıyor. Burada ciddi bir özür dilemekten de bahsedemeyiz. Şu an özür dilemiyoruz ama bunlar geçtikten 3-5 yıl sonra özür dileriz havası yaratılıyor. Bu durum; olayın kaza olmadığını gösteriyor.. Ne diyor hükümet sözcüsü zaten maddi tazminat vereceğiz bu maddi özür yerine geçer. Böyle bir şey olmamalıdır. Bu olayın üzerinin kapanmaması gerekir. Böyle acıların tekrarlanmaması için sivil toplum sivil iradeyi ortaya koyarak bu sorunun güvenlik algısının ötesinde başka bir algıyla çözümlenmesi ve Türkiye’nin normale dönmesini sağlayacak aktivitede bulunması gerekiyor.
5 / Mazlum Çetinkaya: Bu aslında coğrafyayla devletin uyuşmazlık meselesidir. Barzani oraya 40 bin dolar yardım göndermiştir. Devlet daha tazminatın miktarını hesaplarken oraya direk para gitti. Türkiye’nin bir sınır politikası var. Zaten Misak-ı Milli çok iyi bir sınır politikası. Bu sınır politikası olsun veya olmasın, sınırlarda tel örgü, duvar ne olursa olsun o tavuklar yine birbirine karışır, oradaki sınır bölünemez. Gelenlerin PKK’lı olduğunu düşünelim, bunlar PKK li olsa bile siz kimseye “teslim olun “çağrısı yapmadan ateş ediyorsunuz anlamına geliyor. Bu olayın olumlu yanı; devletin olay sonrasında “bunlar PKK’lı değil” açıklamasını yapmış olmasıdır. Belki 30 yıl önce olsaydı kim ne derse desin bunlar teröristtir derdi. İstihbarat zaafiyeti deniliyor. Bu bilgi MİT’ten mi geldi? Askeriyeden mi yoksa Barzani tarafındaki güçlerden mi geldi? Belki ABD’den geldi. Ancak kamuoyu tepkisinden çekinildiği için bu açıklanmadı. Bizim sivil toplum olarak yapmamız gereken bu olayı sürekli hatırlatmak ve canlı tutmaktır. Basın açıklamalarıyla, mitinglerle vs. Arkasında durduğumuz sürece bundan sonra olacakları da engellemiş oluruz.
6 / Asım Demirkök: Eğer biz argümanlarımızı, kendi siyasetimiz üzerinden şöyle veya böyle yorumlarsak oradan dışarı çıkamayız. Bu olayda birçok bilgi kirliliği var. Uludere olayına Kürtlerin sorunu üzerinden bakarsak yanılırız. Size bir hatırlatma yapacağım; 35 insanımız 1977 1 Mayıs’ında öldürüldü. Aradan35 yıl geçti bunun üzerinden çok söylentiler oldu fakat biz bunu çözemedik. Bu olayda yaşananlar hakkında konuşulanlar ise medyada yazılan çizilen şeyler üzerinden yapılıyor. Devleti anlayamaz ve algılayamazsak sorunu da anlayamayız. Devletin gözünden bakarsak fotoğrafı daha net görürüz. Sadece olayın kendisine bakarsak olayı çözemeyiz. Olaylara bütünüyle bakmak lazım. Bilişim çağının getirdiği bir şey var. Ortadoğu’da bir değişim söz konusudur. 2012 yılı Türkiye açısından da çok önemli yıldır buradaki insanlar yeni bir anayasa yaparak geleceğimizi tayin edeceğiz. 35 kişi şu veya bu şekilde öldürüldü ama biz bunu büyük fotoğraf içinde çözemezsek anayasayı birilerinin istediği gibi yapmak zorunda kalırız.
7 / Selim Polat: Olay henüz tazeliğini koruyor. Soruşturma sürüyor ve bilgi kirliliği devam ediyor. Olayın her yönünü henüz bilmiyoruz. Bu nedenle bir parça eksik kalacağız. Bu ülkede sınır ihlalleri oluyor. Bir ülkenin sınırlarının güvenliği kendi sınırlarının biraz ötesinde başlar. Devlet ve devletin sınırları mahrem çizgilerlerdir. Olayda; sınırı geçen bir grup insana savaş uçaklarıyla bomba atılıyor. Savaş uçağı da çok ağır savaşın makinesidir. Bu yönüyle gerilla tarzı savaşan örgüte karşı savaş uçağı ağır kaçıyor. Bütün konseptler denendi, yeni bir konsepte geçildi. Yeni konsepte göre artık işte terör yuvalarını girilecek ve teröristler imha edilecek deniliyor. Tabi komplo teorileri artıyor ama askeri terminolojide “dost ateşi” denilen bir şey var. Biz Kıbrıs Harekatı’nda kendi fırkateynimizi vurduk. Herkes işin komplo teorileriyle gidiyor. Burada sivil toplum örgütlerine ne düşüyor? Gerçeğin açığa çıkması için uğraşmalıyız.
8 / Ramazan Kuzu: Ülkemizde gerçeklerin açığa çıkması ile ilgili bir sorun var. Kürtlerin sistemden kimlik talepleri var. Eğer Kürtlerin talep ettiği kimlik hakları verilmiş olsaydı savaş uçaklarının orada ne işi olurdu? Bunu iyi bilmek lazım. Bu, bir devlet politikasıdır. Çünkü Kürtlerin yüz yıldır hak talepleri var ancak yaklaşık yüz yıldır da devletin genellikle benzer uygulamaları olmuştur. Daha önce Dersimde, Koçgiri’de Şeyh Sait Harekatı’nda da benzer durumlar olmuş ve bu halk üzerinden benzer katliamlar olmuştur. Şu an devletin bu hakları vermemesi için yaptığı manevraların sonucu bu gibi facialar ve katliamlar ortaya çıkıyor. Devletin şu anda geldiği nokta; bireysel haklara “evet” fakat kolektif haklar söz konusu olduğunda orada dur diyor. İsyancı veya gerilla olsa bile böyle bir yöntem uygulanır mı? Bu güne kadar uygulandı. Kazan Vadisi’nde de çatışmalar oldu ve Malatya’ya DNA testi yapılamayan onlarca cenaze geldi. Sivil toplum örgütleri vicdanlarını ortaya koymalıdırlar, empati yapmalılar. Bu insanlar varsa hakları da vardır; ulus hakları, kolektif hakları verilmelidir diye düşünebilmeliler. Ama sivil toplum örgütleri bu olaya kulaklarını ve gözlerini kapatıyorlar. Otuz yıldır bu ülkede kan akıyor ama sivil toplum örgütleri bu ülkede ciddi bir görüş ortaya koyamadılar. Bugün Uludere’dekilerin öldürülmesinin temelinde Kürt sorunu vardır. Sistem bu mesele ile ilgilenen kişileri tutuklayacaksa anayasa mahkemesine dava açsınlar bu Kürtler burada neden var desinler? Böyle devam ederse bu tür olaylar yaşanmaya devam edecektir sonrada operasyon kazası olmuştur diye kendilerini savunacaklardır.
9 / Kadir Akgüneş: Doğan Güreş genelkurmay başkanı olduğunda Tansu Çiller ile birlikte“topyekun savaş” diye bir konsept geliştirdi ve top yekün savaş ilan edildi. Dağdakiler imha edilecek, köyler boşaltılacak, okumuş kesimde sokak infazlarıyla öldürülecekti. Bu hükümet zamanında da topyekün saldırı var, yargıda dahil. Cezaevleri dolu. Son hadisede bana göre topyekün saldırının sonucudur. Bununla birlikte Kürt meselesine kafa yoranlar da içeri alınacak, televizyonlara çıkan Türkler dahi tedirgin. Birçok insan terörle mücadeleden yargılanıyor. Cumhuriyet tarihi boyunca milli birlik ve beraberlik her zaman karşıda bir hedef, bir düşman gösterilerek sağlanılmaya çalışılmıştır. Bu düşman her dönem değişmiş. 1980’den sonra PKK düşman gösterilip bu sorun altında Kürtlere karşı düşmanlık oluşturulmuştur. Dağda öldürülen çocuklar da bizim çocuklarımız. Buraya günlük 7-8 ceset geliyor bunların hiçbiri tanınmıyor. Kürtlere savaş ilan edilmiştir. Görünürde düşman PKK’dir ama asıl hedef Kürtlerdir.
10 / Nihal İlimen: Bir yazar seçimlerden önce “iktidar yerini sağlamlaştırdıktan sonra PKK daha da sertleşecek, hükümeti de sertleşmeye yönlendirecek” gibi bir öngörüde bulunmuştu. Bunların gerçekleştiğini görünce bunların havada kalan şeyler olmadığını bir kez daha gördük. Bir olayın gerçekleşmesinden çok, ondan sonra ne yapıldığı önemlidir. Bir yönetimin en önemli özelliği; kriz yönetimidir. Bir olay olduğunda ya da bir şey gerçekleştiğinde ona anında müdahale edip onu kendi lehine dönüştürebilme yeteneğidir. Eğer kriz anında müdahale edemezseniz onu iyi yönetemezsiniz. Van depreminde olduğu gibi bu olayda da yine açıklama falan yapılmadı, olay yerine hemen gidilmedi. Buradan bir heyet oluşturup biz de gidebilirdik. Bir insan olarak şehit haberi geldiğinde de aynı üzüntüyü paylaşıyorum, militan veya gerilla öldüğünde de aynı üzüntüyü paylaşıyorum çünkü onlarında annesi babası, bir ailesi var. Hepsinin kaybı bizim kaybımızdır. Bu açıdan bakmazsak bir sonuca varamayız. Kaza değil de kasıt gibi görünüyor fakat bu kastı da yapanın hükümet olmadığını, esasında hükümeti zor durumda bırakacak bir kasıt olduğunu düşünüyorum. Hükümeti de alaşağı etme niyetinin olduğunu zannediyorum.
11 / Öznur Çalık: Uludere olayı gerçekten çok acı bir olaydır. Bizim düşündüğümüz; bunların hangi ırktan, dinden oldukları önemli değil eğer orada hukuk dışı işlem varsa bunun gereğini yapmaktır. Dünya büyük değişim içerisinde bu değişimi hiç kimsenin görmeme lüksü yok. Bunların etki ve değişimlerinden Türkiye’de etkileniyor. Kürt sorunu olarak kabul ettiğimiz ya da ötekileştirilmiş tüm etnik gruplar adına Türkiye’de var olan bir sıkıntıyı kabul ettiğimizi yıllar önce başbakan açıklamıştı. Özellikle son yıllarda başlattığımız milli birlik ve kardeşlik projesi ile Türkiye’de ki herkesin empati kurarak ne yapmamız gerektiği üzerine çok ciddi çalışmalar yaptık. Bunu da biliyoruz ki zamanında devlet vatandaşını zamanında hukuk dışı işlemlere maruz bırakmış ve şu ana kadar hiç ciddi hesap verilmemiştir. Biz bunlarla mücadele ettik. Kürt kimliği ile alakalı birkaç cümle söylemek istiyorum. Kimin ne olduğunu bilmeden direk olarak konuşmalarımıza ortak oluyoruz. Şunu çok net söylüyorum; şu an zaten güneydoğuda birinci parti durumunda Ak Parti bulunmaktadır. Oradaki vatandaşlarımız bu zamana kadar olan politikalarımızın doğru olduğu görüşündedir. Eksiklerimiz yok mudur? Tabi ki vardır. Bizim mutlaka kimlik arayışımızda hukuk içerisinde kalmak zorundayız. Türkiye’de bunu eksikliği çok yaşandı burada bir başbakan asılmadı mı? Ne ile asıldı? Yargı kararı ile asıldı. Türkiye artık demokrasi işliyor. Burası her türlü sorguya açıktı. Başbakanın burada demokrasi savaşı vermediğini kimse inkar edemez. 2011 yılında Kürt sorununu çözmek için bir paket açtık. Ama hatırlayın ki Ahmet Kaya buradan Kürtçe klip çekeceğim diye yurdundan edildi. Empati yapmalıyız, üzerimize düşen nedir onu düşünmeliyiz. Öncelikle birbirimizi anlamalıyız birimiz gerilla birimiz terörist birimiz savaş birimiz terörle mücadele demeyi bir tarafa bırakıp ortak cümlelerle buluşmamız gerekiyor acılarımız ortak olmalı. Özellikle Kürt sorunu çözmek için önemli adımlar attık ama ağır eleştirilere maruz kaldık. Tekrardan açılımı başlatıyoruz. İki paket hazırladık: demokratikleşme paketi ve PKK’yı dağdan indirmek için diyalog kapısını açık bıraktık. Bu barışı istemeyen buna izin vermedi. 35 vatandaşın ölümü ile olarak hepimizin yüreği kanadı. Oraya Beşir Atalay, Mehdi Eker ,Oya Eronat gitti. Kaymakamın gidişinden önce bakanlarımız oraya gitti. Tabutların üzerine PKK bayraklarının örtülmesini de sizlerin taktirine bırakıyorum. Ölen vatandaşlarımız bizim insanlarımız. Eğer orada hukuk dışına çıkıldıysa gereken çok net şekilde yapılacaktır. Kimsenin kuşkusu olmasın. Oradaki işi yokuşa süren insanlara söylenen sözdür. Eskiden söylenen sözlerle nelerin yapıldığını biliyoruz. Bugün Pervin Buldan eşinin nasıl öldürüldüğünü çok net anlatmıştır. Dolayısıyla o cümlelerin sonrasında hiç adım atılmadı. Şimdi Türkiye’de sağlıkla ilgili sorun çözülmedi mi? Çözüldü. Aynı şekilde ulaşım ve ekonomi de öyle. Ama bunlar fiziki değişiklikler, daha iyi olması için demokratikleşme gerekiyor. Bunun içinde yeni bir anayasa yapacağız.. Tabuta bayrak konulması içinse oradaki siyasal masaj vermek isteyenlere sözümüz var. Keşke siyah beyaz kalsaydı da gölge düşmeseydi.
DEĞERLENDİRME
İLETİŞİM
SİVİL TOPLUM İLE
Email ve telefonla çağrı yaptık.
MİLLETVEKİLLERİ İLE
Mail, telefonla davet edildiler.
MEDYA İLE
30 civarında tv, gazete ve internet sitesine çağrıda bulunduk.
KATILIMCILARLA
Email ve telefon davet ettik.
SONUÇLAR
DEĞERLENDİREN KİŞİ
Semine Dengeşik
Malatya kMM Girişimcisi
07.01.2012 Malatya kMM Toplantı Tutanağı
previous post