YER: ITSO Meclis Salonu
TARİH: 07 Ocak 2012
KATILIMCILAR
DERNEK, VAKIF VE GİRİŞİMLER
1/Çağdaş İlerleme Derneği (Murat Yikit)
2/Asim-Der (Kurban Oluz- Genel Sekreter)
3/Çiftçi Malları Koruma Derneği (Mehmet Gülbey- Başkan)
4/Türkiye Emekliler Derneği (İsa Bilir- Şube Başkanı)
5/Kent Konseyi Gençlik Meclisi (Ali Uçum)
6/Pozitif Düşünce Platformu (Dr. Mehmet Kum)
7/Kaya Spor Kulübü (Bülent Kaya)
MESLEK ODALARI
1/Dr. Taner Başaran (Diş Hekimleri Odası)
SENDİKALAR
1/İşçi Sendikası (Nihat Akkuş -Iğdır Devlet Hastanesi Bilgi İşlem Şefi)
2/Türk-Eğitimsen (Batuhan Kumtepe -Aralık Temsilcisi)
3/Kamu-Sen (Zekeriya Düşünceli-İl Temsilcisi)
4/Kesk Haber-Sen (Ömer Koşik- İl Temsilcisi)
KANAAT ÖNDERİ VE BİREYLER
1/Arslantürk Akyıldız (Iğdır Üniversitesi Öğretim Görevlisi)
2/Ahmet Uludağ (Iğdır Üniversitesi)
3/İbrahim Akkuş (Emekli İl Tarım Müdürü-Gazeteci)
4/Sözer Akyıldırım (Iğdır Üniversitesi Öğretim Görevlisi)
5/Mahmut Çekim (iş adamı)
6/Cem Erdem Şimşek (Esnaf)
7/Erdoğan Keskin (Asim-Der)
GÖZLEMCİLER
1/Cem Erdem Şimşek (BBP İl Başkanı)
2/Ahmet Karakuş (DSP İl Başkanı)
3/Feyzullah Akış (Ak Parti Yöneticisi)
4/Murat Akkuş TkMM Iğdır İl Girişimcisi…
KATILAN MİLLETVEKİLLERİ Yok
BELEDİYE BAŞKANLARI Yok
MESAJ YOLLAYANLAR Yok
DİĞER KATILIMCILAR
MEDYA
1/Abbascan Aras (Gazeteci)
2/Akay Aktaş (Haftaya Bakış ve Işık Gazetesi)
MODERATÖR Yok
KONULAR
IkMM, bu ay TkMM’lerin gündeminde yer alan, “1915’te Ne Oldu?” Konusu ele alındı.
“1915’te Ne Oldu?” konusunda katılımcılar şu görüş ve önerilerde bulundular:
Arslantürk Akyıldız (Iğdır Üniversitesi Öğretim Görevlisi):“Gerçeklerin genç nesillere anlatılması gerektiğini belirten Akyıldız, "Biz çabuk unutan bir milletiz, buda büyük millet ve devlet olmamızdan geliyor. Gerçekleri genç nesillere anlatmalıyız, mazlum olduğumuz halde maalesef Ermeni yalanları ile suçlu durumlara düşürülüyoruz. Bugün Ermeni diasporası Türkiye'yi suçlamaya dünya kamuoyunu etkilemeye devam ediyor. Bu ülkelerin başında da Amerika, Fransa, İngiltere gelmektedir. Fransa, Cezayir de yaptığı katliamları görmüyor, kendi elindeki kan ve kiri silmeden yapmadığımız bir olaydan dolayı bizi suçluyor. İran'da bile Ermeniler Türkiye aleyhinde faaliyet sürdürüyor." Ermeni diasporasının hedefinin 4 'T' dir. "Bu 4 'T'den kastım, tanıtım, tanınma, tazminat ve topraktır. Yani, sözde Ermeni sorunu tüm dünyada terör yoluyla 'tanıtılacak', sözde iddialar dünya kamuoyunca kabul edilip Türkiye'ce tanınacak, sözde soykırımdan dolayı Türkiye'den 'tazminat' alınacak ve 'Büyük Ermenistan' rüyasını gerçekleştirmek için gerekli toprak Türkiye'den koparılacaktır. Bunun için uyanık olmalıyız, 5 milyon Türk yurt dışındadır, 1 milyon Ermeni'ye karşı Türk diasporasını oluşturamıyoruz. Bunun nedenini de araştırmamız şart. Ermeniler Iğdır ve çevresinde çok katliam yaptı. Bu nedenle uyanık ve dikkatli olmamız gerekir. Ermenilerin gerçek yüzlerini her zaman her yerde anlatmamız gerekmektedir. Ermeniler Türklerin Anadolu topraklarına girmelerinden sonra, Türk milletinin adaletli, hoşgörülü, birleştirici ve insan sevgisi anlayışından yararlanmışlardır. Ermeniler Osmanlı Devleti'nin gayretli, çalışkan, dürüst ve başarılı her vatandaşına sağladığı fırsat ve imkânlardan, gayrimüslimler içinde en fazla yararlananlar olmuştur. Ermeniler, askerlikten ve kısmen de vergiden muaf tutulurken, çiftçilikte, zanaatta, ticarette ve devlet yönetiminde yükselme fırsat ve imkânını elde etmişlerdir. Devlete bağlı, milletle anlaşmış ve kaynaşmış olduklarından dolayı Ermeniler "Millet-i Sadıka" olarak kabul görmüşlerdir. Bu güven sayesinde iş hayatında olduğu gibi, kamu hizmetlerinde de önemli yerlere gelmişlerdir. Zimmi hukukun gereği olarak tüm gayrimüslimlere olduğu gibi Ermenilere de insanca muamele edilmiş, şefkatle davranılmıştır. Osmanlı tarihi Ermenilerden 22 bakan, 33 milletvekili, 29 paşa, 7 büyükelçi, 11 başkonsolos, 11 üniversite öğretim üyesi ve 41 üst düzey yöneticisi memur kaydetmektedir. Ancak, Osmanlı Devleti'nin zayıfladığı dönemlerde hemen her konuda baş gösteren Avrupa Devletlerinin müdahaleleri sonucunda Türk-Ermeni ilişkileri de bozulmaya başlamıştır. Sömürgeci güçlerin özellikle din adamı kisvesinde Osmanlı Devleti'ne gönderdiği kışkırtıcıların etkinlikleriyle sosyal, kültürel, ticarî, dinî ve siyasî açılardan Türk milletinden uzaklaştırılmaya çalışılmıştır. Doğu Anadolu'da başlatılan ve İstanbul'a kadar yaygınlık gösteren Ermeni ayaklanmalarında binlerce Türk ve Ermeni hayatlarını yitirmiştir. Osmanlı Devleti isyancı ve düşmanla iş birlikçi Ermenilerin ihanetleri karşısında, ordunun güvenliği ile ikmal yollarının güvenliğini sağlamak amacı ile 27 Mayıs 1915 tarihli sevk ve iskân kararını almak zorunda kalmıştır”
Sözer Akyıldırım (Iğdır Üniversitesi Öğretim Görevlisi):Ermeni azınlığa Türklerin katliam uyguladıkları yalanı. ABD’li bilim adamı, Ermeni iddialarının iftira olduğunu belgelerle ispatladı. Osmanlı’nın yabancı tebaasına ve etnik azınlıklara vermiş olduğu imtiyazlar doğrultusunda Osmanlı İmparatorluğunun egemenliği altında kalan topraklarda uzun süre yaşamış olan Ermeni azınlık; yerleşim, dolaşım ve ticaret haklarından serbestçe yararlandı. Bu sistem altında Türkiye’deki Ermeniler, bizzat Osmanlılardan daha fazla haklardan istifade ettiler. Bu azınlıklara, dini vecibelerini kutsal mekânlarında serbest bir şekilde yerine getirme hakkı tanındı. Ermeni cemaatlerinin büyük bir bölümü Bitlis, Erzurum, Van, Sivas ve Diyarbakır ilinin bir bölümünü içine alan, Osmanlı Devleti’nin doğu bölgelerinde yaşıyorlardı. Osmanlı sınırları dahilinde ikamet eden ehl-i zimmet/gayri Müslimlere uygulanan sistem uyarınca Ermeniler, dokunulmazlık haklarından tam olarak yararlanarak; Osmanlı Devleti’nin üst kademelerinde görev aldılar. Bu bağlamda Ermeniler, Başbakanlık ve Bakanlık görevlerine yükseldiler ve bazıları da Büyükelçilik ve Başkonsolosluk yaptılar. Bazıları ise Milletvekili olarak Parlamentoya girdi. Osmanlı, devlet ve hükümet olarak Ermenileri gözetmiş ve haklarını korumuştur. Katolik Ermeniler devlet görevlerini seçerek almaya başlamışlardır. Bunlardan bir tanesi, Lübnan’a mülki amir olarak atanan ve en yüksek askeri rütbe olan Mareşal unvanıyla taltif edilen Artin Davut Paşa’dır. Osmanlı Devleti 1915 yılına kadar bu unvanı birçok Hıristiyan Ermeni’ye vermiştir. Ermeniler ticareti ve ekonomik alanlardaki faaliyetlere etkin bir şekilde katılmışlardır. Özellikle İstanbul’da yaşayan Ermeni kolonisi bu alanda, dünya çapında aktif olan cemaatlerin en meşhurlarındandır. Osmanlı Devleti bünyesinde yaşayan Ermeni cemaatleri 3 kısma ayrılır: 1 ncisi Katolik Ermeniler, 2 ncisi Ortodoks Ermeniler, 3 ncüsü Protestan Ermeniler. Fatih Sultan Mehmet döneminde Bursa Ermeni Piskoposu İstanbul’a çağrılarak Ermeni Patriği sıfatıyla İstanbul’da ikamet etmesi istenmiş ve kendisine Ortodoks Kilisesi Patriğine verilen haklar verilmiştir.
Ahmet Uludağ (Iğdır Üniversitesi):Türkler tarih boyunca hiçbir ülkeye devlete veya millete soykırım yapmamıştır. Ermenilerin kendileri bile inanmadığı bu soykırım yalanına nasıl inandığını anlamak mümkün değildir. Burada 1915 yılında gerçekleştirilen tehcir(zorunlu göç) soykırımla karıştırılmaktadır. o yıllarda Osmanlı devleti Rusya’yla savaşıyor ve Ermeniler Rus birliklerinin doğu ve güneydoğuda geçişlerini kolaylaştırıyordu. Bu yüzden 1915 yılında tehcir kararı verilerek Ermeniler o bölgelerden uzaklaştırılmıştır. zaten olaya şöyle bir bakıldığında bu vatana ihanettir.kimse kendi vatanında başka ülkelere yardım eden milletleri affetmez.. Kim ve ne olursa olsun. Ermeniler yıllar boyunca soykırım yalanlarıyla ve asala terör örgütüyle Türklerden intikam almak istemişlerdir. Ama daha dün hocalıda yaşanan katliam ve soykırımı dünya ve Avrupa görmemiştir ve görmek istememiştir. Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'nin dağılmasından sonra, 23 Eylül 1991'de bağımsızlığını ilan eden Ermenistan Cumhuriyeti, Türkiye'ye yönelik "sözde soykırım" iddialarını bir devlet politikası haline getirmiştir. Ermeniler, zulme ve haksızlığa uğramış bir toplum imajı yaratarak, başta ABD ve Fransa olmak üzere belli başlı devletleri ve uluslar arası kuruluşları, Ermeni davası lehine çekmeye çalışmaktadırlar. Soykırım iddialarının kabulü ve tesciline bağlı olarak, Türkiye'den yüklü bir tazminat almak ve son aşamada ise Türkiye sınırları içerisinde bulunduğunu iddia ettikleri sözde Ermeni topraklarının, “Batı Ermenistan”ın iadesini sağlayarak Büyük Ermenistan'ı kurmak yönünde bir siyaset izlemektedirler. Nitekim Ermenistan Parlamentosu’nca 23 Ağustos 1990'da kabul edilen bildiride; "Ermenistan Cumhuriyeti, Osmanlı Türkiyesi ve Batı Ermenistan'da gerçekleştirilen 1915 soykırımının uluslar arası kabul görmesi çabasını destekler" maddesine yer verilmiştir. Sözde soykırımın tanınmasını hedefleyen girişimler, birçok ülkede yoğunlaşmış, bu ülkelerde ardı ardına soykırım anıtları dikilmiş, hatta bazı ülkelerin okullarında “sözde soykırım” ders olarak okutulmaya başlanmıştır…
Kurban Oluz (Asim-Der Genel Sekreteri):Herhangi bir etnik gruba ait olanların, sırf o etnik gruba ait oldukları için öldürülmelerini veya yaşama ve üreme haklarının ellerinden alınmasını ifade eden kelime, Nazi döneminde Almanya’da Yahudilerin toplu olarak öldürülmesinden sonra, Birleşmiş Milletler’in 1948 yılında aldığı bir kararla kullanılmaya başlanan “genosite=soykırım” terimidir. 1970’lerin başından itibaren, bu kelime “1915 Ermeni Tehciri” olayı nedeni ile sözde “Ermeni Soykırımı” nı ifade etmek üzere emperyalist Batı merkezli olarak Türkiye’nin karşısına çıkarılmaktadır. Batı Parlamentoları’na getirilen karar tasarılarında, sözde soykırımın 1915 ile 1923 yılları arasında yapıldığı yazılıp, Kurtuluş Savaşı suçlu, Türkiye’yi paylaşmak için yürütülen emperyalist savaş haklı ilan edilip, Sevr kararları da, uygarlık ve insan hakları amacı ile alınmış kararlar olarak gösterilmektedir. Bu şekilde Cumhuriyetin dayandığı temellerin yıkılması ve Karen Fogg’un deyimi ile “Türk tarihinin hakkından gelinmesi” hedeflenmektedir. Oysaki 90 yıl önce Ulusal Kurtuluş Savaşında, Rumlar ve Ermeniler İngiliz ve Fransız emperyalistleri ile işbirliği yapmışlar, bilhassa doğuda Çarlık Rusyası koruyuculuğunda Ermeni Taşnak ve Hınçak örgütleri bir Ermeni Devleti kurma hayali ile katliam ve ayaklanmalara girişmişlerdir…
Dr. Taner Başaran (Diş Hekimleri Odası):Türkiye üzerine sömürgeci emeller besleyen İngiltere ve Rusya'nın kurdurduğu Taşnak ve Hınçak komitelerinin ülke içerisindeki kışkırtmaları sonucunda meydana gelen isyan ve katliamların yanı sıra Ermeniler, 1905'teki Yıldız Suikastı’yla silahlı terör metodolojisinin ilk örneğini vermişlerdir. Talat Paşa ve Cemal Paşa'yı da aynı yöntemle şehit eden Ermeniler, uzun bir aradan sonra 1965 yılında tekrar terör metoduna dönmüşlerdir. 1970'li yıllarda ise ASALA sahneye çıkmış, 1984'e kadar 42 Türk diplomatını şehit etmiştir. Taşnak ve Hınçak örgütleri bu yeni terör döneminde; terörü özendirmiş, geliştirmiş, hazırlamış, daha geniş alanlara yayılmasını ve hedeflerinin çeşitlenmesini sağlamış, terör tim ve grupları oluşturmuş ve yeni örgütlenme çabalarına psikolojik destek vermişlerdir. Bunların yanında isminden en çok söz ettiren "Ermenistan'ın Kurtuluşu İçin Ermeni Gizli Ordusu" olmuştur.
İsa Bilir (Türkiye Emekliler Derneği Şube Başkanı):Son dönemlerin en önemli gündem maddelerinden birini oluşturan "Sözde Ermeni soykırımı" iddiaları, pek çok tarihî, ekonomik ve siyasî amilin bir neticesi olarak karşımızda durmaktadır. Türk milletine ve ülkemize düşmanlıkların türlü vesilelerle ortaya koyan batılı devletler, etnik ve dini ayrımcılığı desteklemek suretiyle Türkiye'nin büyümesine ve varlığına kasteden her türlü yıkıcı, bölücü unsurun arkasında yer almışlardır. Sözde soykırım iddialarına mesned teşkil eden ve hiçbir ilmî, ahlâkî temele dayanmayan yalanlar silsilesine göz atacak olursak, karşımıza şunlar çıkmaktadır: Osmanlı toplum yapısı içinde huzur ve güven içerisinde yaşayan Ermeniler, devlet idaresinde diğer azınlıkların gelemediği noktalara kadar yükselebilmişlerdir. Osmanlı devletinin bünyesinde yaşayan Ermeniler, Müslüman Türk unsuru ile en yakın münasebetlerde bulunan azınlık olma özelliğini göstermiştir. Klasik Osmanlı kaynaklarında ve resmî literatürde Ermeni toplumu için "Millet-i Sadıka" tabiri kullanılmaktadır.
ÖNERİLER
ORTAK SONUÇ
DEĞERLENDİRME
İLETİŞİM
SİVİL TOPLUM İLE
Sivil toplum örgütü temsilcileriyle telefonla ve ziyaret edilerek irtibata geçildi. Salonda bir önce ki toplantının haberlerinin yer aldığı gazeteler katılımcılara dağıtıldı.
MİLLETVEKİLLERİ İLE
Katılım sağlanmadı.
MEDYA İLE
İldeki ulusal ve yerel medyaya haber verildi. Tümü foruma katılmasa da Toplantı haberi hepsinde yer aldı.
KATILIMCILARLA
Her zaman olduğu gibi destekçilerle birlikte yerel konuyu belirliyoruz.
SONUÇLAR
Iğdır kMM’de problem yok, çalışmalarımıza devam edeceğiz…
DEĞERLENDİREN KİŞİ
Murat Akkuş TkMM Iğdır İl Girişimcisi