YER: Adıyaman Belediyesi Meclis Salonu
TARİH: 07.01.2012
KATILIMCILAR
DERNEK, VAKIF VE GİRİŞİMLER
1 / Kalkınma Projeleri Der. (Emin Yücekaya -Der. Bşk)
2 / Kamer (Zeliha Toprak -Bşk)
3 / Akalp (Müslüm Aslanoğlu)
4 / Adıyaman Gençlik ve Kültür Evi (Aydın Sarıkaya – Üye)
5 / İmam Hüseyin Kültür Der. (Yılmaz Korkmaz – Der. Üye)
6 / Uluslararası Turizm Yazarları Federasyonu (Mahmut Arslan)
7 / Zihinsel Engelli Ailesi Der. (Zeynel Alagöz -Der. Bşk)
8 / Gökkuşağı Der. ( Mahmut Korkmaz Üye)
9 / Kav Der. (Ramazan Gökay Der. Bşk.)
10 / Adıyaman Kadın Sorunlarını Araştırma ve Çözme Der. (Naile Şahin)
11 / Kamer (Halise Arslan Üye)
12 / Spor ve Kültür Der. ( Mesut Karayılan )
13 / Pirsultan Abdal Kültür der. (Mahmut Yapıcı)
14 / Anadolu Gap Görmeyenler Der. (Mahmut Göktaş)
15 / Adıyaman İşsizler Der. ( İsmet Güneş Der. Bşk. )
16 / Atatürkçü Düşünce Der. (Aslan Palalı)
17 / Anadolu İş Kadınları Der. (Birsen Günay)
18 / Atatürkçü Düşünce Der.(Aziz Taşkıran)
19 / Yader (Yasemin Delibaş)
MESLEK ODALARI
1 / Mühendis ve Mimarlar Odası (İbrahim Özcan Üye)
2 / Adıyaman Mali Müşavirler Odası Başkanı (Seyfettin Bilen)
SENDİKALAR
1 / Eğitim Bir Sen ( Sinan Temel )
2 / Emekliler Birliği Sendikası (Sadık Yetiş)
KANAAT ÖNDERİ VE BİREYLER
Yok
GOZLEMCİLER
1 / Asuman Gürkan
2/ Bedriye Akgün
3/ Kazım Bektaş
4 / Adıyaman Üniversitesi (Yrd. Doç. Dr. Hüseyin Taşar)
5 / Eğitimci (İsmet Kaya)
6 / Kent Konseyi ( Ali Şahin, Bşk. )
7 / Yazar – Şair (Feride Bektaş)
8 / Adıyaman Kent Konseyi ( Sevgi Karabulut, Genel Sekreteri)
KATILAN MİLLETVEKİLLERİ
Yok
BELEDİYE BAŞKANLARI
Yok
KATILAN PARTİLER
Yok
MESAJ YOLLAYANLAR
Yok
DİĞER KATILIMCILAR
Çeşitli sivil kuruluşlardan ve halktan toplam 43 izleyici/gözlemci katıldı.
MEDYA
1 / Asu TV (Serkan Bayam, Yunus Emre Doğan, Deniz Çolak)
2 / Mercan TV (Özer Karakuş, İsmail Alkan)
3 / Engin Görüş Gazetesi (Zeynal Kaplan)
4 / Hayat Tv Evrensel Gazetesi (Metin Alan, İl temsilcisi)
MODERATÖR : Yrd. Doç. Dr. Nevzat ARTUÇ ( Tarih Uzmanı )
KONULAR
GENEL KONU: 1915’te Ne Oldu?
Soykırım mı, katliam mı, kıtal (Karşılıklı öldürme) miydi?
Böyle bir şey olmadıysa, Ermeniler nereye gitti?
Enver ve Talat Paşa’ların İttihat ve Terakki’sinin icraatından T.C. ne derecede sorumlu?
Ermenistan’ın Türkiye’den tazminat ve toprak talepleri olabilir mi? Olsa ne olur?
YEREL KONU: Üniversiteye yerleştirmede neden geri sıralardayız
KONUŞULANLAR
1/ Nevzat ARTUNÇ: Bu konuyla ilgili 15 yıldır çalışma yapmaktayım. Türkiye’de gitmediğim arşiv kalmadı. Bütün arşivler araştırmacılara açık. Zaten artık internette de birçoğu belgeler yayınlandı. 1915’te ne oldu sorusunun cevabını verebilmek için 1915 Türkiye’sini tanımak gerek. İttihat ve Terakki cemiyeti nedir? Enver Paşa, Talat Paşa kimlerdir? Bunları bilmek gerekir.
İlerleyen aylarda Üniversitemizde bu konu ile ilgili bir konferans tertip etmek istiyoruz. Konuya ilişkin şöyle genel bir tablo çizmek istiyorum. Son yıllarda 1915 olayları çok konuşulmaya başlandı. Özellikle yurtdışından baskılar arttıkça daha çok konuşulur oldu. Bu dönemle ilgili akademik çalışması olmayanlar yorum yapıyorlar. Bunlar tehlikeli şeyler. Meselenin çözümü için tarihçilere, bilim adamlarına ihtiyacımız var. Arşiv belgelerini gören, okuyan, yorumlayan bilim adamlarına ihtiyacımız var. Bu ülkede hala soykırım vardır diye ortalığı ayağa kaldıran koca koca profesörler var. Bunlar Robert Kolej’deki Ermeni arkadaşlarının dedelerinin Türkler bizi astılar, kestiler ifadelerine dayanarak soykırım iddialarını savunuyorlar. Ve bunları ağlayarak anlatıyorlar. Tarihe duygusal bakmamalıyız. Kendi siyasal görüşümüzle bakmamalıyız. Soykırım vardır diyen kişiler 1915’te yüz binlerce Türk ve Müslüman’ın öldürülmesinden neden hiç bahsetmiyorlar? Neden hiç ağlamıyorlar?
Ben bir Soykırım olduğu kanaatinde değilim. Soykırımın genlerimizde olmadığını düşünüyorum. Kendi yaptığım çalışmalarla Cemal Paşa’nın Ermenilere yaptığı iyiliği belgelerle dünya kamuoyuna duyurdum. Konuyu işin uzmanlarına bırakarak haklı olduğumuz davada haklılığımızı dünya kamuoyuna anlatmamız gerekir. Bu ülkede, bu ülkenin coğrafyasında, bu milletin genlerinde soykırım yoktur. Bunları söyleyenlere iddia edenlere ise öncelikle kendi tarihlerine bakmalarını tavsiye ediyoruz.
2/ Aydın Sarıkaya: Aydın Sarıkaya: Biz sizler gibi tarihçi değiliz ama herkesin bildiği bir şeyler vardır. Türk milleti hiçbir zaman şiddetçi bir millet değildir. Sunumu yapan arkadaşın söylediklerinde Ermeni Soykırımı kabul edilmeli gibi bir izlenim oldu. Bunun arkasında büyük güçler vardır. Bizim üzerimizde oyunlar oynamak istiyorlar. Biz bize kötülüklerde yapılsa kendimize yapılan iyilikleri biliriz sadece ama başka milletler iyilikte yapılsa onlara kendilerine yapılan kötülükleri biliyorlar. Bizler tarihçi değiliz, hepimiz tarihçi olamayız. Dolayısıyla tarihi, Ermeni Meselesi vb. konular üzerinde araştırmalar yapan büyüklerimiz kadar bilemeyebiliriz. Ancak kendi yaşamış olduğumuz, başımızdan geçen olayları bilir ve onların sentezini yaparak geleceği daha iyi görebilme imkanı elde ederiz. Türk milleti hiçbir zaman şiddetçi bir millet değildir, soykırım tabirinin bizim inancımızda, bizim yaşam biçimimizde yeri yoktur ve olamaz. Türk milleti soykırım yapacak kadar da vicdansız değildir. Kısa videoda sunumu yapan kişi de soykırımın kabullenilmesi gibi ifadeler veriyor. Türk milletinin üzerinde oyunlar oynanmak isteniyor, kabul edilemeyecek şeyler kabullendirilmeye çalışılıyor. Buna Ermeni Meselesi de dahildir. Hrant DİNK'in cinayetinden sonra hala birileri propaganda yapmaya, olayı milletlerarası sorunmuş gibi lanse etmeye çalışıyor. Ermenilerle kabul ettirilmeye çalışıldığı gibi bir sorunumuz olsaydı, 1915'ten önce Millet-i Sadık'a olarak isimlendirdiğimiz Ermenilerle birarada yaşamamız imkansız olurdu. Ermeni meselesi gibi durumların kışkırtıcı gruplar tarafından sorun edilmeye çalışıldığı aleni bir ortadadır. Yakın geçmişimizde Türk erkekleri ile görüştüğü, evlendiği için eşleri yada arkadaşları ile birlikte öldürülen Ermeni kızlarımız vardır. Bu gibi olaylar nedense kimsecikler tarafından hatırlanmak ve hatırlatılmak istenmiyor. Biz kendimize yapılan iyilikleri biliriz, yapılan kötülükleri unuturuz. Ama diğer milletler yaptığımız iyiliklerden hiç bahsetmiyor sadece hesaplarına gelecek durumlardan kendilerine pay çıkartmaya çalışıyorlar.
3/ Nevzat ARTUÇ: 1900’lü yıllarda bu ülkenin en iyi vatandaşları Ermenilerdi. Ermeniler gayrimüslim oldukları için askerlik yapmaz, ticaretle uğraşırlardı. Esnaf örgütleri onların elindeydi. Ermeniler yabancı devletlerin etkisinde kalmışlardır. Ben Ermenilerin kışkırtıldıklarını buna alet olduklarını düşünüyorum. Uluslararası bir sempozyum da Ermeni vatandaşları ile görüştüm. Ben onlarla İngilizce konuştum onlar ise bana Türkçe cevap verdiler. Kendilerini hala Antepli, Maraşlı olarak bu coğrafyanın bir parçası olarak tanımladılar. Gerçekten insanı duygulandıran sahneler bunlar. Keşke bu oyunlar oynanmasaydı ve keşke Ermeniler de bizimle yaşamaya devam etselerdi.
4/ Sadık Yetiş: Başka kişinin suçunu başkasına yüklediğimiz zaman asıl suçlu kayboluyor. Tarih bakımından bunun öğrenimini siz görmüş zahmetler çekmişsiniz. Kişi inandığı inançla beraber yaşar. Bir kişi kalkıp kişileri dost edinmeyin demişse biz kalan kişileri de düşman kabul etmeyeceğiz. Biz okuduklarımızdan anladığımız evet Ermeniler kendi istekleriyle bu şeye katılmamışlar ama bu oyunlara alet olmuşlardır. Benim kanaatim o zamanın şahidi olan kişiler ile arşivlerin desteklenmesi gerekir.
5/ Ali Şahin: Adıyaman’da bizim de oturduğumuz Gâvur Mahallesi var. Biz onlarla beraber oynardık. Kimse kimseye bir şey yapmadı. Adıyaman’daki Gayrimüslimlere devletin bir baskısı olmamıştır. Devletin onlara karşı farklı bir politikası olsaydı onlar tekrar Adıyaman’a gelip toplanmazlardı. Bu konu da Bu durumdan fayda duyacak kimdir?
6/ Nevzat ARTUÇ: Genelde Ermeniler dışındaki kişiler bu işi gündeme getiriyor. Bu işin özünde şu var. Anadolu coğrafyasında hala Türk-Müslüman devlet olmasını hazmedemiyorlar. Emperyalist güçler 1915’te başaramadıklarını 1919’da gerçekleştirmek istediler. Sevr Anlaşmasına baktığımızda yeni Ermenistan devleti başlığını görmekteyiz. Ermeniler tabir-i caizse maşa olarak kullanıldılar. 1915’teki devlet erkânımızı Ermeniler öldürmüşlerdir. Arşivlerde çalışma yaparken ilginç bir istihbarat raporuna rastladım. İttihatçı liderlere yönelik düzenlenecek olan suikast olayları ile ilgili bilgiler vardı. İşin ilginç yanı sevkiyat kararının alınmasında hiçbir rolü olmayan Milli Mücadele’nin lideri Mustafa Kemal Paşa’nın bile ölüm listelerine alınmış olmasıydı. O zaman Mustafa Kemal’in Ermenilerin ölüm listesinde olmasını anlayamamıştım. Benzer şekilde 2005 yılında Amerikalı bir Ermeni Papaz çıktı Mustafa Kemal kasaptır diye bir demeç verdi. Ermenilerin Mustafa Kemal’e kızgınlığı Anadolu’da bağımsız bir Ermeni devleti kurulmasına müsaade etmemesinden kaynaklanmaktaydı.
7/ Ramazan Gökay: Konumuz Soykırım mıdır değil midir? Burada benim Ermeni komşum vardı gibi bireysel ifadeler bizi doğru sonuca götüremez. Doğru sonuca gidebilmek için tarihe bakmak lazım. İki türlü tarih vardır. Bir zulme uğrayanların, ezilenlerin tarihine bakmak lazım bir de Talat Paşaların, saltanatların tarihine bakmak lazım. Ben ezilenlerin tarihinden bakıyorum. Benim emperyalizmi bilmem gerekir bunu için de tarihçi olmam gerekir. Bakın hiçbir halkın birbiriyle sorunu yoktu. Yönetenlerin birbiriyle sorunu vardır. Seçkinlerle benim sorunum vardır. Alman emperyalizmi İngiliz emperyalizminin önüne geçen bir güçtü. Bu güç bizde Mason locasıyla işbirliği halindeydi. Yahudi, Ermeni sermayesi büyümeye başladı ve tekelci sermaye bundan rahatsızlık duydu. Jön Türkler olarak sahaya konulduk. Almanların bu ülkede demiryolu hattını oluşturması emperyalist bir savaş ve katliamdır. Bu hattın geçtiği yerlerde Ermeni gruplar yaşıyordu. Halklar soyulsa da yağmalansa da bir arada kalmıştır. Katliamı Alman emperyalizmine bağlı Jön Türkler gerçekleştirdi. Asli Türklerin hiçbir ilgisi yok. Enerji yataklarının olmadığı yerlerde emperyalizmin işi de olmaz.Emperyalizmin olduğu yerde katliam var.Bizim suçumuz Jön Türklere alet olduk 1 milyonun üzerinde Ermeni öldürüldü, sürgün edildi.Aslında katliamın esas kaynağına buradan bakmalıyız.Enver Paşa’nın Pantürkizm düşüncesi ile bakamayız.Selanik grubu ayrı bir tartışma grubu.Yazlık yemenileriyle Allahekber dağlarına sürdüğü 90 bin insan donarak ölürken Enver Paşa 16 yaşındaki sevgilisine şiirler döktürebiliyor.Halkların halklarla bir sorunu yoktur.
8/ Nevzat ARTUÇ: Bu ülkede Talat Paşa, Enver Paşa için çok çirkin iddialar ortaya atıldı. Ben buna katılmıyorum. Bu insanların özel yaşamlarını araştırmış biri olarak katılmıyorum. Enver paşa 33 yaşında Naciye Hanım ile evlenmiştir. Aynı yıl Harbiye Nazırı olmuştur. Ancak unutulmamalıdır ki Mustafa Kemal Paşa da Samsun’a çıkmış Milli Mücadele’nin önderi olmuştur.
Biz kendi geçmişimize sırtımızı döndük. Türkiye’de bu insanlara kötü bakış açısını değiştiren ilk akademisyenlerden biriyim. Nasıl değiştirdik? Belgelerle, yazışmalarla bu bakış açısını değiştirdik. Enver, Talat, Cemal Paşaların her üçü de Soykırım yapacak insanlar değillerdir. Bakın Çanakkale Savaşında, 2. Balkan Savaşında, Trablusgarp Savaşında Enver Paşa yine ön plandadır. Emperyalizmin oyununa düşmemek lazım.
9/ Ramazan Gökay: Bu ülkeye emperyalizm girerken elini kolunu sallayarak girmedi. Bunlar işbirlikçileri.
10/ Nevzat ARTUÇ: Kendi geçmişimize hain diyoruz. Farkında olmadan emperyalizmin oyununa geliyoruz. Bizim tarihimizde soykırım gibi adi bir suça bulaşmış utanılacak bir devlet adamımız yoktur.
11/ Feride Bektaş: Çok güzel dayanışmalarımız oldu bizim.1989’da İstanbul’da geziye gitmiştim deniz kenarındaydık. Museviler vardı. Onlara bir soru sordum. Bizler çocuklarımızın adını İsa, Musa koyuyoruz, dedim. Siz neden çocuklarınıza Muhammet ismini koymuyorsunuz, dedim. Biz onu peygamber olarak kabul etmiyoruz, dediler. Peki dedim biz sizin ülkenizde böyle bir şey söyleseydik ne yapardınız, dedim. Sizi oracıkta denize gömerdik, dediler. Biz onlara saygı duyduk. Biz mozaik olarak birbirimizi yeter ki hoş görelim.
12/ Metin Alan: Bende Gâvur Mahallesinde büyüdüm. Kiliseye çok yakındı bizim evimiz. Oradaki çocuklara para verip gidin Kiliseyi taşlayın diyenlerde yine bizim insanımız. Hoşgörü herkesin tasvir edeceği bir şeydir. Tarihimizle hakikaten yüzleşmeliyiz. Bu ülkede Dersim’de ne olmuştur? Katliam olmamış mıdır?90 bin kıyım yaşanmamış mıdır? Ermeniler durduk yere mi ölmüştür? O dönemdeki yöneticiler mi sorumludur? Tarihimizle yüzleşerek onlardan ders almamız lazım. Benzer şekilde Ermeniler de bizim ataşelerimizi katletmişlerdir. Son 30-40 yıldır da Kürtler katlediliyor. Bunları kendimize sormak lazım. Adının Soykırım olması önemli değil. Nihayetinde ölen insandır. Böyle bakarak değerlendirmek gerekir. Tarihi yazanlar kendi mensup oldukları grubun bakış açısıyla yazıyorlar. Açığa çıkmamış yazılarda var. Bu ne kadar objektiftir. Saydığınız paşalar mı sadece suçludur? Hayır. O dönemdeki zihniyet, yönetimi paylaşanlar da suçludur. Ermeniler boş durmuşlar mıdır? Hayır. Ama böyle bir Soykırım da uygun değildir. Talat, Enver Paşalar da sütten çıkmış ak kaşık değildir. Tartışmamızın bir anlamı olduğunu düşünmüyorum. Fransa’da çıkan kanunun da bir anlamı olduğunu düşünmüyorum. Dersim’de katliam yapılmışsa yapılmış denilmeli. Ermenilere katliam yapılmışsa yapılmış denilmeli. Tarihi iki boyutlu düşünmek lazım. Bir yönetenlerin oluşturduğu tarih vardır. Bir de ezilenlerin, zulme uğrayanların tarihleri vardır. İnternette görebildiğimiz belgeler de çok az bir kısmıdır.
13/ Ramazan Gökay: 1910 öncesi başlayan harekât 1945’te son bulmuştur. Savaşın bitimine yakın Almanya yenilmiştir. Almanlar giderken arşivleri de götürdüler.
14/ Nevzat ARTUÇ: Ben araştırma yapmak için arşivlere gittiğimde orada araştırma yapanlar arasında en az olan bizim insanımızdı. Birazda kendimizi, araştırmacılarımızı sorgulamalıyız. Bu paşaların hataları yok muydu? Vardı. Ama bu insanları Soykırımcı ilan etmemeliyiz.
15/ Mahmut Yapıcı: Tarihçi diyoruz ama her biri ayrı ayrı belgelerle gündeme çıkıyor. Acaba biri diğer belgeyi kendisine uymadığı için mi sunmuyor? İki devlet aralarında askeri olarak savaşıyorsa bu soykırım değildir. Devlet sivil halkı öldürüyorsa bu soykırımdır. Buda Türkiye’de olan bir şey. Doğu’dan gelen, sürgün edilen Ermenileri anlatırlardı bizim büyüklerimiz. Konya’da, Ankara’da Kürtler var ve bu Kürtlerin Büyük bir bölümü Adıyaman’dan sürgün edilmiş. Bu soykırım değil de nedir? İşte bunun en güzel örneği Dersim olayı, Sivas katliamı. İşte Maraş. Bunların her biri birer katliam, soykırımdır. İşte son olarak 35 kişinin ölmesi. O insanlar geçimlerini kaçakçılıkla sağlıyor. Bunu hükümette biliyor, askeriye de biliyor. Bu insanlar bir araya getirildi ve 35 insan katledildi. Adıyaman’da Hıristiyan dediğimiz insanlar buranın yerlileriydi. Kıbrıs harbinde biz o insanların üzerine gittik. O insanlara rahat yüzü vermedik. Biz kovduk. Şimdi de birbirimize düştük. Gücü yeten öbürünü yok etmeye çalışıyor. Tarihçiler bunları da incelemeli. Biz kardeş gibi yaşıyorduk. Maraş olayın da Adıyaman’da aynı duruma gelecekti. Aşiretlerin ileri gelenleri bu olayı engelledi. Biz burada Alevileri, Kürtleri yok sayarsak bu insanlar kaçıyorlar. Bu insanlar Avrupa’ya gidiyorlarsa bu korktuklarındandır.
16/ Sinan Temel: Fikirlere saygı duyuyoruz. Bu ortamı sağlayan herkese teşekkür ediyorum. Dün hazmedemediğimiz insanlarla bugün tartışıyoruz. Tez-Antitez doğrultusunda anlaşmanın olabilmesi için objektif yaklaşmak gerekir. Ben 3-4 göbek öncemi araştırmadım. Kürt müyüm, Türk müyüm, Ermeni miyim bilmiyorum. Bu çok da önemli değil. Ben insanım çünkü. Sivas’ta, Maraş’ta yapılanlara ne kadar karşıysam Başbağlar’da yapılanlara da o kadar karşıyım. Eğer bir haksızlık varsa kime yapılmış olursa olsun bize karşı olsa dahi biz gündeme getirirsek objektif olabiliriz. Kabul edemeyebiliriz ama bu erdeme kavuşmalı ve bundan sonrakilerin önünü almalıyız.
17/ Mahmut Arslan: Tartıştığımız konu Osmanlı gibi üç kıtaya hâkim bir imparatorluğun doğuşu ve çöküşüdür. Osmanlı’da Türk komutanların %80’i Almandır zaten. Osmanlı çökerken herkes kendi toprağında özgür olmak istiyor.1915’te Ermeniler katil mi edildi, kıyıma mı uğradı, soykırıma mı uğradı?1997’de 110 yaşında genç evlenmiş bir kadın olan Ayşe Kaymakla yaptığım bir röportajda hayatında unutamadığın nedir, diye sorudum. Cendere köprüsünün üzerinden geçen Ermeniler kılıçtan geçiriliyordu. Cendere Köprüsü’nün üstünde Akbabalar gölge oluşturuyordu. Yağmur yağardı ve o kanı yağmur temizlerdi, dedi. Bugün parlamentolar da Ermeni soykırımı vardır tasarıları kabul ediliyor. Fransa’da Ermeni soykırımı yoktur diyenlere ceza var. İsviçre’de tasarı 1 oyla geçti. Kimdir bu bir kişi? Van’dan giden biridir. Avrupa’nın hangi şehrine giderseniz gidin eminim ki Adıyaman’dan, Van’dan giden Ermenilerle karşılaşırsınız. Bunların dedelerinin anlattıkları acı hikâyeleri vardır. Bunlar Macaristan’a, Amerika’ya gitmiştir. Bunların oy potansiyeli vardır.1915, 1978,1980, 2000 yılına kadar olan maddi manevi kayıplara uğratan olayların bir sonu gelmeli. Size bir önerim olacak. Ben Adıyaman’da turizmin de konuşulmasını istiyorum.
18/ Mesut Karayılan: Yapılan sunumda Osmanlı arşivlerine göre Osmanlı topraklarında yaşayan ermeni nüfusu 1,319 bin, Ermenilerin iddiasına göre ise 2 milyon olduğu ifade ediliyor. Başbakanın son yaptığı açıklamaya göre ise bugünün nüfus sayımına göre ermeni nüfusu 70 bin civarında, Türkiye Cumhuriyeti kurulduğunda toplam nüfusumuz 10-12 milyon civarında ise bu hesaba göre ermeni nüfusunun da ülke genelinin 0/15 civarında olması gerekiyor yani 73 milyonsak eğer şu an Ermenilerinde 12 milyon civarında olması gerekir. Eğer bir katliam yapılmadı ise nasıl oldu da günümüzde 70 binlere kadar düştü? Ermenilerin de Müslümanları katlettiği yönündedir yine iddialara göre Van bölgesinde 500 bin ila 650 bin arasında Müslüman nüfus yok edilmiştir sorum nüfus yoğunluğunun en az olan bölgelerinden biri olan doğu Anadolu bölgesinde 4 cephede savaşan askerlerimizi de düşünerek , bu kadar insanın o coğrafyada öldürülmüş olmaları mümkün müdür ? Moderatörün ifadelerine göre ayrılıkçı Ermeniler Rus, Fransız, İngiliz üniformaları altında savaşıyor idiyseler o zaman Müslümanları kim katletti ? Ermenilere karşı bir katliam olmadığı iskan yasası uyarınca göç ettirildiği ifade edildi, hocama soruyorum kaç ermeni vatandaşımız bu göçe katıldı kaç ermeni vatandaşımız iskan yerleri olan Suriye’ye ulaştı.
19/ Nevzat ARTUÇ : Bazı şeyleri görmek gerekiyor. Herkesin söylediğinin dışında farklı şeyler olduğunu görüyoruz arşivlerde. Mesela o dönemde herkes vatansever değildi, herkes askerde değildi. Asker kaçakları da vardı eşkıya da vardı, kötü niyetli insanlar da vardı. Osmanlı dönemindeki nüfus sayımı çok da sağlıklı değildir. Erkekler sayılırdı sadece. Konuşmamım başlarında ülke içerisinde en iyi şartlarda yaşayanların Ermeniler olduğunu söyledim. Bakın 31 Mayıs 1915 Sevk ve İskân Kanunu vardır. Kanunun adına ısrarla Tehcir denilmekle yine birilerinin oyununa düşüyoruz. Tehcirde sadece sevk vardır iskân amacı yoktur. Suriye’de bizim topraklarımız içindeydi ve Ermeniler buraya sevk ve iskân edildi. 1 Milyon 500 Bin Ermeni insan öldürüldüyse bugün yaşayan Ermeniler uzaydan mı geldi? Öldürülen Ermeni sayısını tam olarak bilemeyiz ama 100 Bin 200 Bin olduğu konusunda ittifak edilmektedir. Ayrıca burada unutulmamalıdır ki karşılıklı öldürmeler söz konusudur. Yani 200 Bin Ermeni öldürüldü kabul ediliyor da 300 Bin Türk-Müslüman öldürüldüğü neden gündeme getirilmiyor? Bir Müslüman ölürse insan değeri yok ama bir Ermeni ölürse insan değeri var. Bu ülkede Rumlarda, Araplarda sevk ve iskâna tabi edilmiştir. Bu devletlerin başvurduğu bir ceza yöntemiydi ve o dönemler de vardı. 1 Milyon 500 Bin Ermeni öldürüldü iddiası tamamen gerçek dışıdır. Acı varsa iki tarafta da var niye sadece Ermeniler gündeme getiriliyor?
20/ Sinan Temel: Kıbrıs’taki Rumların yaptığı katliamlar gündeme gelmedi. Ölen veya öldüren hepsinin arkasında dış güçler var. Emperyalizmin oyunlarına ait olan kuklalar, piyonlar tartıştığımız bunlar. Aracılarda sorun yaşıyoruz.
21/ Nevzat ARTUÇ : Milli Mücadele olmasaydı bu coğrafya da pek de rahat yaşamıyor olacaktık.
22/ İbrahim Özcan: Konun Ermeni soykırımı olduğunu öğrenince bir araştırma yaptım.1915 1916’yı çağrıştıran bir yıl. Bundan bahsettiğiniz zaman o ülkenin şartlarına da bakmak lazım. Bir ülke kendi sınırlarını korumak için diğer tarafı susturmak zorunda. Ben o bölgelerdeki yapıyı iyi bilirim. Doğu’da Rus, Ermeni köprüsü bulabilirsiniz. Batı’da da Alman köprüsü bulabilirsiniz. Yani Batı’da destekçimiz olmuş ama Doğu’da bizi vurmaya çalışmışlar. Ben nüfus hareketliliğinin nereden olduğunu araştırdım. Erzurum’un güney tarafları, Hakkari tarafları vs. olmuştur.
Yerel Gündem
23/Hüseyin Taşar: Adıyaman olarak Lisans Yerleştirme Sınavında (LYS) olmamız gereken yerde değiliz. ÖSYM’den derlediği bilgiye göre, üniversitelere kayıt hakkı kazanan adayların dağılımının il bazında değerlendirmesinde En başarılı olan illerimiz; Kilis, Kırşehir, Karabük, Kastamonu, Niğde, Bitlis, Bartın ve Aydın iken en az başarılı illerimizin ise Tunceli, Hakkâri, Ağrı, Şırnak, Ardahan ve Artvin olduğu görülmüştür. MF’ de Elazığ, Muş, Şanlıurfa, Kocaeli, Tunceli, Hakkâri, Ağrı, Şırnak, Ardahan ve Artvin; TM’de Adıyaman, Diyarbakır, Hakkâri, Artvin, Van, Gaziantep, Şanlıurfa, Tunceli, Şırnak ve Ardahan; TS’ de Burdur, Şanlıurfa, Giresun, Van, Hakkâri, Erzincan, Artvin, Tunceli, Gaziantep ve Ardahan en az başarı iller olarak listenin sonlarında yer aldı.
Adıyaman’ın Lisans yerleşme yüzdesi % 13.62, toplam yerleşme sırası ise 79’ dur. Neden bu noktadayız? Bu durumdan kurtulmak için; il, ilçe ve okul yöneticilerine, öğretmenlere, okul rehberlik servislerine, velilere ve öğrencilere büyük görevler düşmektedir. Adıyaman’la büyük kültürel benzerlikler gösteren Kilis ili birinci sırada yer alırken Adıyaman neden 79 sırada yer almıştır. Oturup hep birlikte düşünüp bu sorunu çözmemiz gerekmektedir. Bu konuda Adıyaman Küçük Millet Meclisi üyeleri olarak görüşleriniz nasıldır?
24/ İsmet Kaya: Sınav sonuçlarının açıklanmasından b yana hepimiz bu konuyu konuşuyoruz. Adıyaman ile Kilis kültür bakımından gerçekten benzer. Rize’de bir seminere gittik Bitlis’in ekonomik olarak ileri olduğunu öğrendik. Üniversiteye giriş sınavlarında Bitlis’in Türkiye’de birincilik oynayacak bir durumu var. Adıyaman’da birleştirilmiş sınıf uygulaması var. Bir sınıfta bir öğretmen 40 dakikanın hepsini bir sınıfa ayırıyorken Birleşmiş sınıflarda 40 dakika 5’e ayrılıyor. Bu önemli bir etken. Birleşmiş sınıflarda çalışan arkadaşların bir de müdür faktörü var. Tabi daha sonra bu yerlerden gelen çocuklarda müstakil sınıflardan gelen çocuklar da aynı sorunlarla karşılaşıyor. Adıyaman’ın fiziki koşulların yetersizliği konusunda geri kalmışlığını gördük. Hala ikili eğitim sistemi uygulanıyor. Yetişkin bir insanın bile sabah 08.00’da kalkması gerekirken bu küçücük beyinler sabah 06.00’da kalkıyorlar. Akşam hava kararmadan saat16.00’da evde olması gereken çocuklar akşam 17.00’da eve gelebiliyorlar. Ayrıca öğrenci sayısının fazlalığı da bir etken. Yıllardan beri çalışıyorum Adıyaman’da. Milli Eğitim Müdür Yardımcılarının var mı yapabileceğimiz bir şey diye okulları ziyaret ettiğini görmedim. Oysa denetimin olması lazım. Yerinde denetim yapıldığını ben görmedim. Geri kalışımızın temel faktörleri bunlardır.
25/ Hüseyin Taşar: Birleştirilmiş sınıf olgusu sadece bölgemizde değil, iç Anadolucun, Karadenizin yüksek rakımlı bölgelerinde de uygulanıyor. Birleştirilmiş sınıflarda öğretimi gelişmiş toplumlar da bile görmek mümkün. Şunu göz ardı etmemek gerek;b ölge içerisinde konumumuz iyi, ancak Türkiye genelinde oldukça geri sıralardayız. LYS 2011 yerleştirme sonuçlarına göre, 9 ilde, sınava giren her iki adaydan biri üniversiteli oldu. Adayların üniversiteye yerleştirilme oranı yüzde 50'yi aşan iller Kırklareli, Tekirdağ ve Edirne'den sonra sırasıyla Yalova (yüzde 51,66), Burdur (yüzde 51,56), Bilecik (yüzde 51,45), Antalya (yüzde 51,28), Çanakkale (yüzde 51,02) ve İstanbul (yüzde 50,57) oldu. Bu illeri incelediğimizde sanayinin yoğunlaştığı ve okuma oranın yüksek kesimler. Sorun biraz bölge okul paydaşlarının az okuma, inceleme yapma ve eğitim düzeyinin düşük olmasıyla ilgili olabilir mi?
26/ İsmet Kaya: Şimdi birleşmiş sınıfın avantajı olabilir dediniz. Bu durum sınavın olmadığı, rekabetin olmadığı ülkeler de geçerli. Taşımacılık sistemine 4 ve 5’lerinde dâhil edilmesi lazım. 4 ve 5’i taşımadığınızda sayıda 10’u buluyorsa derslik yetersizliğinden dolayı taşıma kapsamına alınmıyor.
27/ Sinan Temel: Bir öğrencimiz kayıt yaptırdı. Çocuğumuz köyde okuyor. Maddi durumları iyi olmadığı için başka yerlere çalışmaya gidiyor. Gittiği yerde Anadolu Lisesi lafı geçiyor. Çocuk 7. Sınıfı bitirmiş ve bunu duymamış daha. Öğretmenleriyle görüşüyor ve çocuk son sınıftaki gayretiyle Anadolu Lisesini kazanıyor. Bu çocukları erken bilinçlendirmek gerekir. Denetim mekanizması çalışmıyor. Denetlenmeden çalışmıyoruz biz. Günümüz toplumunda öğretmenlik tam karşılığını bulamıyorsa da bam başka bir meslektir. Başarılılar diyorsunuz ama niçin başarılı olduklarını araştırıyor muyuz?
28/ Naile Şahin: Mardin’de görev yapan öğretmenimiz şuan da İzmir’de görev yapıyor. Buradaki kitaplarla oradaki kitap aynı mı, dedim. Hayır, dedi.
29/ Hüseyin Taşar: Konular Hakkâri’den İzmir’e kadar aynıdır. Tabi öğretmenler etkinlikleri yardımcı kitaplarla destekleyebilir. Denetim elemanları, il/ ilçe okul yöneticileri, öğrenciler ve velilere okul paydaşı diyoruz. Bu kesimlerin eğitim-öğretim sürecine bilinçli katılması lazım. Denizliye bir kongreye gittim. Hemen şoförün yanında 5. Sınıf öğrencisi vardı. Bindiği duraktan şehir merkezine kadar çocuk 30 soru çözdü. Bu bölgelerdeki okul paydaşları Eğitim- öğretim sürecine etkin katılıyor, süreci daha iyi değerlendiriliyor. Bölgede kitap okuma alışkanlığı çok düşük. Veliler okuldan kopuk.
30/ İbrahim Özcan: Ben gönüllü katılımcıyım. Öğrencinin üniversiteye yerleşmesinde ya da farklı statüye geçmesinde bir değerlendirme yapılıyor. Bunun adına da sınav deniliyor. Başka yerlerdeki öğrenciler ile bizim öğrenciler arasında tercih farkı var dendi. Tabii ki yanlış tercih yapılırsa bu da başarısızlığa itebilir. Aile bağı da çok önemli. Anne babanın çocukla ilgilenmesi gerekir. Ben çocuğumla günde 15 dakika ilgilenmeye başladım çocuğumun performansı %20’i arttı. Bir de sınıfta yoğunluk dağılımı da önemli. Ekonomik dağılımı da önemli. Ayrıca Adıyaman’daki öğretmenlerin bir kısmı başka işlerle de uğraşıyor. Bu da vahşi kapitalizmin insanlar üzerindeki etkisidir.
31/ Sinan Temel: Öğretmenlik çok hassas bir meslektir. Öğrenci 500 civarında puan alıyor ama tercih yapmıyor. Çocuğun hedefi farklı, öğretmenin hedefi farklı, anne babanın hedefi farklıdır. Bu da bize başarısızlık olarak dönüyor. Üniversiteyle alakası olmayan insanlar da üniversite sınavlarına giriyor. Yıllarca çocuklar dershane kapılarında bekletiliyor. Bu da bizi düşürüyor.
32/ Zeynal Kaplan: Doğru çözüme ulaşmak için öncelikle velilerin, okul yöneticilerinin, Milli Eğitim’in kendilerini sorgulaması lazım.
33/ Zeynel Alagöz : Ben de birkaç tespitte bulundum. Adıyaman’da okula giden öğrenci 2. 3. Sınıfta okumayı öğreniyor. Anneler bilinçli değil. Bu anne çocuğu nasıl yetiştirecek. Bir de öğrenci şoför olmak istiyor ama aile doktor ol diyor. Bu da yanlış.
34/ Hüseyin Taşar: Ama Türkiye genelinde aileler in baskısıyla gençler doktorluk gibi yüksek gelirli mesleklere ilişkin yüksek öğretim programlarını tercih ediyor. Puanını, sıralamasını pek dikkate almıyor. Bu Türkiye’nin olgusudur. Aileler çocuğunun mezuniyetten sonra hemen iş bulabileceği bir meslek seçmesini istiyor. Bu bütün illeri etkiliyor. Biz anne babalar ne kadar çocuğun evde bulunduğu saatlerde onlarla birlikte olabiliyoruz. Onlar çalışırken bizler neler yapıyoruz. Oturma odasında TV mi izliyoruz. Yoksa mahallemizdeki kıraathanede mi zaman geçiriyoruz.
35/ Zeynel Alagöz: Avrupa’da öğrencileri bir alana bırakıyorlarmış. O alanın içinde birçok meslek varmış. Öğrenci seçimini yapıyormuş.
36/ Ali Şahin: Ailelerimizin % de kaçı çocuklarına katkı bulunacak durumda. Bize kültürün çok geç geldiğini bilmemiz lazım. Adıyaman’daki ailelerin çoğu ekonomiyle meşguller. Çocuğuna destek veremeyen ailelerin çocuklarına özel bir program yapılabilir. Bu ailelere nasıl destek çıkılabilir? Denetçilerin denetimi bırakması nasıl olsa denetlenmiyorum mantığını oluşturur. Ben ilkokul mezunuyum lise mezunu çocuğumla nasıl ilgilenebilirim? Özel dershaneler yerine devletin dershaneleri olsa nasıl olur? Geçmişe değil geleceğe bakarsak daha iyi olur.
37/ İsmet Güneş: Evet Adıyaman’da eğitim neden kötü. Adıyaman’da işsizlikler %29’larda. Nüfusun %75’i yeşil kartlı. Diğer illerin çocukları yazın tatil yaparken bizim çocuklarımız ırgatlık yapıyor. Biz bu çocuklardan ne bekliyoruz. İstanbul’da yaşayan özel hocalarla okuyan çocuklarla yarıştırıyoruz. Bu bir haksızlık, eşitsizlik. Biz bunlardan eğitim bekliyoruz. Buna inanıyor musunuz? Biz işsizler derneği olarak proje sunduk. Fakir, işsiz insanların çocuklarına kurs açalım dedik. Ama projemize bakılmadı bile. Bugün Adıyaman sondan 3. İken kimler tepki gösterdi. Adıyaman bundan önce ilk 10’da idi. Birde ben 8 saatimi doldurayım da öğrenci ne öğrenirse öğrensin diyen öğretmen arkadaşlarımız var hepsi aynı değil tabi.
38/ Hüseyin Taşar: Tüm kesimlerin bizler kadar sizler kadar bu konuyu problem olarak görmesi ve çözümüne katkıda bulunması gerekiyor.
39/ İsmet Güneş: Veliler eğitim anlamında sıkıntı yaşıyor. Adıyaman’da öğretmen ismine yoğunluk var. Okulumuza 1000 lira yardımda bulunun biz sizi misal Ayşe hocaya kaydedelim diyorlar. Buralar devletin okulu değil mi? Sınıfların yoğunluğunda öğretmen ne verebilir, öğrenci ne alabilir?
40/ Hüseyin Taşar: Bir dönem eğitim bakanlığını ele geçiren il, okul, derslik sorununu çözüyor. Derslik sorunlarının çözülmesi için o ilden Bakan mı çıkması lazım?
41/ İsmet Güneş: Milli Eğitim Müdürümüzün projelerine, çalışmalarına bakalım Allah aşkına. Biz 5 tane proje sunduk 1tanesi de geçmez mi? Milli Eğitime gelin ortağımız olun dedik bu insanlar çocuklarını okutamıyor. Kime söylediysek kapıları kapattılar. Sadece Emniyet Müdürümüz Toplum Destekli polisleriyle sahip çıkmaya çalışıyor. Bu çocuklar araba çamları silecekler. Kısacası Adıyaman’da ders çalışan çocuklarımız var. Bu çocuklara sahip çıkmalıyız. Bu çocuklara üniversiteye hazırlayan kurslar açmalıyız.
42/ Hüseyin Taşar: Kamu okullarından özel öğretim kurumlarına kadar tüm eğitim kurumlarının elini taşın altına koyması gerekir. Eğitim kurumların kalıcı olması ve kurumsallaşması gerekiyor. İlimizde her yıl yeni dershaneler açılmakta ve yıl ortasında kapanmaktadır
43/ Yılmaz Korkmaz: Ben de öğretmenim. Ben hiçbir zaman bir veliyle tartışmadım. Geçenlerde bir bayan öğretmenin başına gelenleri anlatıyorum. Veli sınıfa paldır küldür giriyor ve benim çocuğum tüpçünün oğlu siz kurdele vermezsiniz zaten diyor. Veliler okula para dağıtıldığı zaman gelirler sadece. Veli neden paraya geliyor? Çünkü ırgatlar kentiyiz. Burada Milli Eğitimin dik durmasını istiyorum. Öğretmeni haklıysa net olmalı. Adıyaman cemaatlerin yoğun olduğu bir bölge. Geçen 5-6 takdir, teşekkür belgesi sadece bir sendikaya verildi. Bu adil değil. Bir müdür kalkıp ben kendi sendikam dışın birine ödül vermem diyorsa yönetici atamalarını değerlendirmek lazım. Veli öğretmen ilişkilerinin değerlendirilmesi lazım. Takdir teşekkür veriliyorsa bu diğer öğretmenlerin motivasyonunu bozar mı bozmaz mı? Bu liseler yetersizdir dershaneye giderseniz kazanılır mantığı var. İyi bir teknik eğitim verilmesi gerekir. Adıyaman en az kitap okuyan bir il. Biz okuduğumuzu anlayamayan bir iliz. Bu kaynak sorunundan dolayı Adıyaman’da bir okulda bütün öğretmenleri kaynak aldırdığı için veli şikâyet ediyor ve soruşturma açılıyor. Soruşturmayı açan müfettişin çocuğu da Yavuz Selim okulun da okuyor ve çocuğuna 5 tane kaynak kitap alıyor. Bu müfettiş önce oraya soruşturma açmalı. Gerçek sorunlara, yerel sorunlara eğilmek lazım. Okul ayrımcılığının profesyonel eğitimde olmaması gerekiyor. Sınıflar 12 kişilik olmalı 45 kişilik değil. Ben Kayseri’de köyde çalıştım ortam çok farklıydı. Van’da da çok farklı bir ortam vardı. Çalışma defterlerinde ciddi bir farklılık var. Adıyaman’da Türkçe konuşma yeteneği Van’dan iyi olmasına rağmen biz Van’dan gerideyiz. Bir öğretmen hem okulda hem de dershanede çalışıyor.
44/ Hüseyin Taşar: Öğretmenler ek iş yapmakta, yapmasında bir sakınca görmüyorum ancak mesleği ile ilgili işler yapması daha doğru olur. Kitap satış yeri kırtasiye dükkân vs işle uğraşması, bir dershane de okul dışı zamanlarda belirli saat kadar görev alması daha mantıklı olur.
45/ Yılmaz Korkmaz: Çarpık bir eğitim var Adıyaman’da. Doğruyu yanlışı herkes biliyor ama kimse konuşmuyor.
46/ Hüseyin Taşar: Sendikaların biraz daha üst düzeyde üyelerinin ve eğitimin sorunlarına odaklanması gerekiyor.
47/ Zeliha Toprak: Herkes kendi olduğu yerden sorunu ve çözümü dile getirdi. Bana göre en büyük sorunlardan biri kadınların eğitim konusunda desteklenmemesi. Erkekler evin içinde fazla bulunamıyor,çocuklarla birarada olamıyor . Dolayısı ile çocuklarla anne daha çok ilgileniyor. Bu noktada da kadınların eğitimi kendileri ve çocukları açısından önemli olmaya başlıyor. Ayrıca cinsiyet eşitliği ağırlıklı ve birey olarak çocuğun duygu ve düşüncelerinin,yeteneklerinin farkedilip bu yönlerde desteklendiği bir okul öncesi eğitimin yaygınlaşması, desteklenmesi, sorunun çözülmesinde etkendir diye düşünüyorum.
48/ Hüseyin Taşar: Çocukların eğitimi ile kadınlar ilgileniyor ama okul toplantılarına erkekler katılıyor. Artık bayanlar okul toplantılarına aktif katılmalı. Okullarımızda artık baylar kadar bayanları da okula davet etmeli.
49/ İsmet Kaya: Adıyaman’a has sorunları konuşmak gerekiyor. Bir kıyaslama ile ben sözümü bitirmek istiyorum. Gidenle geleni kıyasladığımızda burada yöneticilik faktörünün esas olduğunu görüyoruz. Doğu’ya bir üst düzey atanacağı zaman bu aile böyledir şöyledir deniliyor. Bunlarla aranızı iyi tutun deniliyor. Etkili ve güç sahibi insanlar doğrultusunda hareket edildi Adıyaman’da. Valimiz buraya gelmeden önce kaç tane proje yaptı, projelerinin kaç tanesi kabul edildi. Bunlar söylenmedi. Kıyaslamanın önemli olduğunu söylüyoruz. Denetim her zaman gerekli olduğundan dolayı devlet hiyerarşik yapıya gitmiştir. Karşılaştığımız sorunlar noktasında öğretmenin önünü açmak gerekir. Irgatlık sadece bize has bir şey değil.
50/ Hüseyin Taşar: Bir sistem bütünlüğü yok diyorsunuz yani.
51/ Mahmut Korkmaz: Özellikle Adıyaman’da PDR dediğimiz bölümle ilgili sıkıntı olduğunu düşünüyorum. Öğretmenlere, velilere, çocuklara destek verilmesi gerekiyor. Liderlik ve motivasyon noktasında çok ciddi eksiklik var. Bürokratların, seçilmişlerin Bu konuya ağırlık vermesini istiyoruz.
52/ Hüseyin Taşar: Adıyaman’ın lisans programına yerleştirmede ciddi bir sorunun olduğunu gördük. Okul paydaşlarının eğitim- öğretim sürecine daha etkin ve bilinçli katılımı ile bu sorunun çözüleceğini umut ediyor. Oturumu kapatıyorum. Katkılarınız için teşekkürler.
ÖNERİLER
ORTAK PAYDA
DEĞERLENDİRME
İLETİŞİM
SİVİL TOPLUM İLE
MİLLETVEKİLLERİ İLE
MEDYA İLE
KATILIMCILARLA
SONUÇLAR
DEĞERLENDİREN KİŞİ
Rapor Adıyaman kMM İl Girişimcisi H. Şenel ŞARALDI ve çalışmaya gönüllü olarak destek veren Rüveyda Tüysüz tarafından hazırlanmıştır.