YER : Adana Valiliği Kültür Sanat Merkezi (Tarihi Kız Lisesi)
TARİH: 07.01.2012
KATILIMCILAR
DERNEK, VAKIF VE GİRİŞİMLER
1/ Türkiye İnsan Hakları Vakfı (Mustafa Çinkılıç- Adana temsilcisi)
2/ Atatürkçü Düşünce Derneği ( Mevlüt Berk- ADD Adana şube yöneticisi)
3/ Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği ( Sibel Özgümüş – Şube Yönetim Kurulu üyesi)
4/İnsan Hakları Derneği (Osman Kara- Adana Şb. Temsilcisi)
5/ADASÜRKALDER (Acar Pek – Yönetim Kururlu Bşk.)
MESLEK ODALARI
1/ Adana Esnaf ve Sanatkarları Odaları Birliği (Nihat Sözütek- Yönetim Kurulu Üyesi)
2/ Ziraat Mühendisleri Odası –TMMOB-İKK (Mustafa Altıok- Adana Şubesi Yöneticisi)
SENDİKALAR
1/ TÜRK-İŞ ( Edip Gülnar – TÜRK-İŞ Bölge Bşk)
2/ DİSK (Kemal Aslan –DİSK Bölge Temsilcisi- GENEL İŞ 1. Nolu Şb.Bşk)
3/TÜM BEL SEN ( Seniha Soyulgan –Adana Şb. Bşk)
KATILAN MİLLETVEKİLLERİ
1/Ümit Özgümüş (CHP)
BELEDİYE BAŞKANLARI
Katılan Belediye Başkanı olmadı
MESAJ YOLLAYANLAR
1/Fatoş Gürkan (AK Parti)
DİĞER KATILIMCILAR
halktan 1 izleyici/gözlemci katıldı.
MEDYA
MODERATÖR
Türkiye İnsan Hakları Vakfı (Mustafa Çinkılıç- Adana temsilcisi)
KONULAR
GENEL KONU: Uludere, Kaza mı, Kasıt mı?
YEREL KONU : Adana Büyükşehir Belediyesinde soruşturma sürecinde gelinen nokta; Aytaç Durak'ın tutuklanması
KONUŞULANLAR
Nihat Sözütek : İhmal mi, Kasıt mı, Kaza mı? Tartışıyoruz. Bana göre herkesin bu olayda bilgisi var.Başta ABD’nin bilgisi var. Mitinde bilgisi var, bana göre hükümetinde bilgisi var. Bilgisi olamayan ölen insanlar. Tabi burada kaçakçılığı kanunlaştıramazsınız, meşrulaştıramazsınız ama sonları böyle mi olmalıydı? Hayır. Bu geçiş yolundan herkesin haberi var. Yıllardır bu kişiler aynı kaçakçılığı yapıyorlar. Bu günlerde sansasyonel bir olay bekleniyordu. Bu yapıldı. Bu işte bir kasıt var. Gündem değiştirmek için yapıldı. Yıllardır bu insanlar aynı bölgede aynı yollardan geçerek gidip geliyorlardı. Şimdiye kadar olmadı da şimdi niye oldu?
Mevlüt Berk: Uludere'de 35 sivil yurttaşımızın öldürülmesi olayı AKP hükümetince uygulanan yanlış dış politikaların sonucudur. Hükümet,komşularla sıfır sorun politikası gütmüş ( ki bu olanaksızdır) 10 yıl sonunda bütün komşu ülkelere düşman olunmuştur,hükümetin dış politikada hiç bir başarısı yoktur, gerçekçi değildir.Hükümetin başı RTE ABD nin BOP kısaca Türkiye yi parçalama projesinin eş başkanıdır.Türkiye Cumhuriyetinin çıkarlarını değil güdümünde emrinde olduğu ABD nin çıkarlarına dayalı bir dış politika gütmektedir.Bağımsız bir devletin dış politikası ulusal çıkarlara dayalı olmak zorundadır.Dünya ekonomisi büyük bir bunalım geçirmektedir.1.ve 2 dünya savaşları kapitalizmin büyük bunalımları sonucunda çıkmıştır,emperyalizm ekonomi çıkmazından 3. dünya savaşını ateşleyerek çıkacaktır.Hükümetin beceriksiz ulusal çıkara dayanmayan dış politikası sonucu Türkiye’nin dört bir yanı tüm komşuları Türkiye ile düşmandır,3.bir paylaşım savaşı ortada doğuda petrolün kaynağı Arap ülkelerinde çıkacaktır,BOP ile Kuzey Afrika’da rejimler değişmiş Suriye kaynamakta,sıra İran'a ve Türkiye’ye gelmiştir,İran ABD karşıtı Türkiye ABD yandaşıdır.ABD,Irak'ta kukla bir devlet kurmuş,Kuzey Irakta ise Barzani Kürtlerinin egemen olduğu kukla devletin iplerini elinde tutmaktadır.ABD askerlerini Irak'tan çekmiş ancak giderken,dostum dediği Türkiye’nin teröre karşı savaşında yardımı esirgemiştir,PKK’yı desteklemiş eğitmiştir.Ancak Türkiye’nin PKK terörüyle savaşına istihbaratla destek verileceği her iki hükümetçe söyleşilmiştir. ABD,Türkiye’nin dört bir yanın çeviren komşularıyla ya da düşmanlarla kuşatılmış olduğunu,PKK terörünün olanca şiddetiyle sürdüğünü görünce dünya savaşına yol açacak Ortadoğu da bir savaş çıkarmak için tam aradığı ortamı bulmuş,Predatörleri ile kaçakçılıkla geçinen güneydoğulu vatandaşlarımızı sınıra sıfır bir noktada bombalamıştır, bu uçaklar savaş uçakları olup bombalamada da bulunabilmektedir,daha önce Pakistan'da 25 kişinin bu yöntemle ABD nce öldürüldüğü bilinmektedir.Aynı yöntem Türkiye de uygulanmıştır.Bu arada ABD Türkiye ye yanlış istihbarat vererek kendi predatörlerinin bombalayarak öldürdüğü yurttaşlarımızı bu kez de Türk uçaklarının bombalamasını sağlamıştır.Böylece ABD 35 kişiyi kendisi öldürdüğü halde Türk uçakları öldürmüş gibi göstermiş aradan sıyrılmıştır.Türk hükümeti ve genelkurmayı akılcı hiçbir açıklama yapmamışlardır,kamuoyunun tepkisi karşısında yapılan soruşturma ve görüşmelerde gizlilik kararı alınmıştır.Genelkurmay/asker ile hükümet ilk kez benzer,ortak söylemlerde bulunmuştur nedeni,ilk bombalamayı ABD nin yapmış,yanlış istihbarat ile kendi öldürdüğü insanları ikinci kez Türk uçaklarına bombalatmış olmasındandır.Olayın perde arkası budur.AKP hükümeti tazminat ödeyeceğini söyleyerek olayı yatıştırmak unutturmak istemekten başka bir şey söyleyememektedir,TSK ise yanlış istihbaratın yarattığı bu bombalamada kusursuzdur.Türkiye’nin düşman ülkelerle kuşatılmasından sonra 35 sivilin bombalanması olayı olayı ABD nin bir dayatmasıdır, nitekim komşu Suriye'ye Türkiye’nin müdahale etmesini istemiş İran füzelerine karşı Malatya da Füze kalkanı kurmuş olması Ortadoğu da Türkiye’nin fitili ateşlemesini sağlamasını ummaktadır.
Mustafa Altıokka; Sonuçları tartışmak, daha doğrusu tartışmaya sonuçtan başlamak daha önemli. Medya konuyu uzun süre gizliyor. Belikli konuya girilmemesi emri bir yerlerden geliyor. İhmalde kasıt ta yoksa konu neden gizleniyor. Bu önemli bir şey. İkinci önemli konu da ilk kez Fetullah Gülen Hareketi hükümetle aynı yönde bir açıklama yaptı. Hükümetle bu konuda ortaklaşması bana göre önemli bir sonuç. Üçüncü bir sonuç; hükümet ilk defa ordunun ağzı ile konuştu. Açıklamalardan sonra hata kabulü ve özür dilemek şöyle dursun bu konuyu dile getirenlere sataşılması vb. ortada bir suçluluk telaşı olduğunu gösteriyor. Bu nokta önemli bir suçüstü noktasıdır. ABD, Hükümet, Ordu, Fetullah Gülen hareketi aynı noktada birleşti. Bu arada eski Genel Kurmay başkanının tutuklanmasını da bu minvalde değerlendirmek gerekiyor. Gündem farklı bir noktaya kaydırılarak tartışma dışına çıkarılmaya çalışılıyor. Bu meselenin konuşulması, Kürt sorununun daha net konuşulması gibi bir fırsat kaçırılmış oldu. Ben ısrarla köylerin, kasıtlı bir şekilde bombalandığını düşünmüyorum. Sonuçlar üzerinden konuşalım dememin nedeni bu. Medya açıklansaydı, MİT süreci anlatsaydı, Üst düzey askeri yetkililerin söyledikleri yansıtılsaydı, hükümet özür dileseydi… mesele daha farklı olurdu.
Kemal Aslan; Olay sonrası yapılan röportajlarda insanlar, valinin cep telefonunun bile oradaki insanlarda olduğunu söylüyorlar. Peki 35 insan niye öldürüldü? Bana göre oradaki olay- hani hep söylenir ya “ Devletin içinde devlet “ diye- bence olayların bitmesini istemeyen, olayların bitmesinden zararlı çıkacak, menfaati etkilenecek olan gruplar bu işi tezgahladı. Bazı arkadaşların da söylediği gibi gündem o kadar hızlı değişiyor, ama bana göre gündem değiştirmekten çok, oradaki olayların bitmesini istemeyen kişiler yaptı. Yaptırdı. Kasıtlı bir olaydır.
Abdullah Yalçın: İşin aslında orta doğu projesiyle bir ilgisi var. MİT “istihbaratı ben vermedim” diyor ama istihbaratın nereden geldiği belli. Bu istihbaratın bizzat ABD tarafından verildiğini düşünüyorum. Çünkü o kişilerin Türkiye sınırına geldikten sonra geri çevrilmesi tesadüf değildir. Sınıra gelmiş, askerler onları sınırdan almıyor, bu bir tesadüf değildir. Yok aydınlatma vardı, yok işaret fişeği vardı. Bunlar bir aldatmaca. Gerçekten TSK ya bit tuzak kurulduğu, BOP içerisinde bir rol verildiği ve içerisine çekilmek istendiği açık, başbakanımıza ABD tarafından büyük bir kazık atıldığı açıkça ortadadır. Başbakanın ABD ye karşı diklenmesi, sen kimin rolünü kimden alıyorsun derler adama böyle. Bu olayı yaptırdılar.
Sibel Özgünmüş; Devlet kendi halkının canını güvence altına almakla yükümlüdür. Ama bu ülkede devletin görevlendirdiği kişiler ölüm listeleri hazırlayarak insan avına başlatmış Uğur Mumcular, Bahriye Üçoklar, Muammer Aksoylar,Musa Anterler , yanı sıra işadamları ile birlikte istihbarat içerisinde birlikte çalıştıkları kişileri dahi öldürmüşler ve faili meçhullere karışmışlardır. "Kurşun atan da yiyen de Kahraman" diyerek failleri savunmuştur. Bu ülkede devletin görevleri hayvan kaçakçılığı yapıyor. İddiası ile kendi köylüsünü yargısız kurşuna dizmiştir. Bu ülkede yeri göğü inleten Dersim ağıtları yaşanmıştır Maraş, Çorum yaşanmış ve diri diri insanların yakılmasına seyirci kalınmıştır. Örnekler çoğaltılabilir. Dolayısiyle devletine yaslanmak isteyen insanlarda güven son bulmuştur halk devletine güvenememektedir. Türk Silahlı Kuvvetleri'ne ait savaşacakları Irak sınırında PKK'nın terör yuvalarına yönelik hava operasyonu gerçekleştirmiş. Yapılan bombardımanda terör kamplarının vurulduğu sanılıyormuş ama sonunda anlaşılmış ki 35 vatandaş öldürülmüş, telafisi olmayan bir olaydır. Yetkililer, köylülerin korucu olduğunu, hatta içlerinde şehitr çocuğunun bulunduğunu, sadece kaçakçılık yaptığını ( bu arada kaçakçılığında devlet dilinde meşrulaştırma tanık oluyoruz.) Yani PKK'lı olmadığını söylemiştir. Yine aynı ağızlar "istihbarat hatasından, kasıt kası değişip tuzak kurmuş olabileceğiniz" söz ediyor. Kısacası "pardon" diyor. Ben konun uzmanı değilim. Nasıl istihbarat izleniyor, kaynakları nelerdir? Bilemem o yörenin coğrafyasını bilmediğim için yorum da yapamıyorum. Gerekçesi ne olursa olsun beni ilgilendiren katır sırtlarında taşınan ölü bedenler, torbalara sıkıştırılmış ceset parçaları, traktörün altında istiflenmiş gencecik insanlar, yüreğim acıyor yüzlerindeki kanın çekildiği evlatlarını kaybetmiş olanların feryatları dağlıyor beni. Vatandaşının bağrına basamayan halkını yalnızlaştıran bir devlet görüyorum, devletine sahiplenemediği vatandaşını başkalarını sahiplendiğini görüyorum.Devletime ve adalete güvenimi kaybediyorum.
Mustafa Çinkılıç : Arkadaşlar Pir Sultan Abdal Kültür ve Dayanışma Derneği Adana Şube Başkanı Mikdat Öztürk” mazeretini bildirerek gelememiş ancak görüşlerini yazılı olarak sunmuştur. Sibel arkadaşın paralelinde insan sıcaklığı taşıyan görüşlerinin bir bölümünü size aktarmak istiyorum. “Uludere vahşeti, ni hükümete, askere, cemaate, medyaya mal etmeyelim; günah keçisi de aramayalım; aynaya bakalım. Biz, bütün kesim ve anlayışlarımızla işte tam buyuz: kötüyüz dostlar, insanlarımızı öldürüyor, sonra devlete, hükümete, ideolojiye, dine, mezhebe, mafyaya sığınıyor, inkâr ediyoruz. Oysa inkâr pis, rezil, alçakça bir şeydir; tekerrür eder… Konfor düşkünü askeri, devlet-millet yerine hükümete bağlanan polisi, ‘mubah’ deyip çalanı, Allah adına insan boğazlayan mezhepçiyi, üçkâğıtçıyı, sadece parayı düşünen medyayı, boyuna kadar pisliğe bulaşan siyasetçiyi, kendimizi; bütün bunların suçlusunun ‘biz olduğumuz’ gerçeğini ıskalama dan , oturup vicdanımızı dinleyelim. Gerekçesi ne olursa olsun; zihniyeti, anlayışı, sistemi, hükümet etme kodlarını, kirli mirası sorgulamadan tek suçlu bulup, “kurtulma” basitliğine düşmeyelim. Bir insani Terapi den geçelim; yaşama, barışa ve geleceğimize dair ezberimizi sorgulayalım. Ve itiraf edelim; Uludere katliamının sorumlusu biziz. Vicdanlarımızda zaten infaz etmiştik değil mi? Kürt’tü, kaçakçıydı, teröristti, fukaraydı çünkü ölebilirdi… Herkesin hukuku olduğunu, insan olduklarını, can taşıdıklarını unuttuk; öldürdük onları..! Yoksul ve eğitimsiz bırakarak; yoksulluklarını ve eğitimsizliklerini kullanarak… Öldürdük… “Kaçakçı, terörist, Alevi, Sünni, solcu, komünist, anarşist” diyerek öldürdük… Bizim gibi olmayan, benzemeyen kim varsa dün, öbür gün, evvelsi gün hep öldürdük, bugün öldürmeye devam ediyoruz… Öldürdükçe öldük! “Ötekini” öldürdükçe içimizdeki insanı da öldürdük. Aslında biz öldük. Birşey yapalım artık ama öldürmenin, ölümün dışında birşey… Bir kere, tek bir kere insan gibi davranalım; mağdurların köylerine kadar gidelim; kapılarını çalıp evlerine girelim, o onulmaz, sağalmaz acıları bölüşelim; önlerinde diz çökelim ve bişey söyleyelim: “suçluyuz! Eşinizi, çocuklarınızı, kardeşlerinizi taammüden bilerek, isteyerek ve planlayarak öldürdük; halt ettik, suçluyuz! Bir daha olmayacak!” diyelim; af dileyelim… Af dileyelim… Ateşin düştüğü o fakirhanelerde yaşayanların Kürt, Türk, Ermeni, Alevi, Sünni, Süryani, Yezidi mi olduğuna bakmaksızın; “kime oy verdiler; camiden mi, cemevinden mi, cemaatten mi” demeden, lanet olası çıkar hesabına girmeden, bir günlüğüne, bir saatliğine insan olalım! “
Acar Pek : İki ihtimal üzerinde duruluyor; ihmal yada kasıt. Ben üçüncü bir ihtimal üzerinde durmak istiyorum. Provokasyon. Öncelikle bu bombalama yapan makama bu bilgiyi kim verdi? Bu bilginin kaynağı nedir? Değerlendirmesini kim yaptı? Biraz acelecilik var gibi geliyor bana. Çünkü bu devirde elektronik ortamda hiç birşey güvenli değil. Etrafımızda bir sürü dost olmayan ülkeler var. Kargaşa çıkmasını isteyen bir ülke, -bu ülkenin bu gün kim olduğunu bilemeyiz- bu insansız hava araçlarındaki görüntüleri PKK lı halin de getirebilir. Makinenin göreve o sinyal. Yollamak asıl yollanan sinyalleri değerlendirenlerin yanlış yapmamasıdır. Bunu araştırırsak bu olayın faili de, müsebbibi de kolayca görülür.
Osman Kara : Gece 23.00 civarıydı ROJ TV de olayı öğrendim. Sabaha kadar uyuyamadım. Nerdeyse tüm kanalları dolaştım. TV ler bu olayı vermediler. Şimdi olaya bakalım kasıt mı, ihmal mi? İzlediğiniz zaman, dinlediğiniz zaman olayda bir kasıt olduğu anlaşılıyor. Bu konuda DİSK, KESK, GENEL-İŞ, MAZLUMDER, TİHV ve İHD bölgeye bir heyet oluşturup gitti ve bir rapor oluşturdu. Bazı noktaların altını çizmek istiyorum. Orada kaçakçılık yapıldığını, kimlerin gittiğini, ismini, yaşını, kimlerin çocuğu olduğunu karakol biliyor. O gün gittiklerini ve aynı gün döneceklerini de biliyor. Askerlerin gelenleri durdurması, ambulansların sokulmaması, bunları bir bir eklediğinde olayın net bir şekilde kasıt olduğu görülüyor. Hükümet, olayda ihmal bile olsa, sonuçta kusurludur. Ben incelediğimde kasıt olduğunu görüyorum. Ben hükümetin yaptığını söylemiyorum.Bir kasıt var. Hükümet temsilcileri çıkıyor. BDP ye basına saldırıyor. CHP bu işin üzerine biraz daha gitse ona da aynı saldırıları yöneltecekler. Türkiye dünyanın en güçlü ordularından birine sahip, istihbaratı da öyle. Böyle bir zaafa düşmesi mümkün değil. Kasıtlı yapılan bir şey var. Kimler tarafından yapıldı niye yapıldı? Bunların araştırılması lazım. Bu işi d hükümet yapacak. Hükümet çıkıp “Bir acı olay yaşanmıştır. Bunun hesabını soracağız” diyemiyor. Aradan geçen bunca zamana rağmen kimseyi görevden alamamıştır. Açığa alamamıştır. Toplumu yatıştırmak amacıyla da bir adım atmamıştır. Rapora tekrar işaret ediyorum, tüm arkadaşlarım okumasını istiyorum. Olayda bir kasıt olduğu görülecektir. ABD nin etkisi var mıdır? Başka sorumlular var mıdır? Arkadaşlar bunu ortaya çıkaracak olan devlettir. Hükümettir. Bir an için bunlar PKK militanı bile olsa, yapılan savaş suçudur.
Seniha Soyulgan: Türkiye’nin coğrafi konumu biliniyor. Bu konumu nedeniyle; parçala, böl, yok et politikası uygulanıyor. Dış güçlerin bir oyunudur, bize de tartışması düşüyor. Bu işten nasıl çıkacağız bilemiyorum.
Edip Gülnar; kasıt mı, ihmal mi? Ne olursa olsun ihmalde, kasıt ta varsa sorumlu hükümettir. Biz meclisten ve kamu oyundan bu davanın takipçisi olmasını istiyoruz. Bizde sorumluların açığa çıkması için elimizden ne gelirse yapacağız. Durum aydınlansın, aydınlatmakta hükümetin devletin sorumluluğundadır.
Mustafa Çinkılıç: Arkadaşlar bende diğer şapkamı takarak- TİHV temsilcisi olarak – görüşlerimi kısaca ifade etmek istiyorum. Biraz önce İHD temsilcisi arkadaşımızın işaret ettiği raporu hazırlayan kurumlardan biri de TİHV dır. O raporda olay yerinde tanıklıklarla gerçeğe en yakın haliyle gözler önüne serilmeye çalışılmıştır. Ben aslında ÇYDD temsilcisi Sibel Hanımın baktığı noktadan bakmak istiyorum. Bir atmosfer var aslında yıllardır süren ve, kabul ettiğimiz bizi saran bir atmosfer. “Ölü ele geçirme” atmosferi. Hiç kimse “Devlet ölü ele geçirmez. Devlet diri ele geçirir, yargılar, hukuk neyi gerektiriyorsa onu yapar. ” demiyor. “Ölü ele geçirme” idari pratik olarak yerleşince, kaçakçıymış, teröristmiş, şuymuş, buymuş önemi yok. Öldürülebilir. Bu atmosferden kurtulmak lazım. Arkadaşlar burada en hafifinden ihmal var. İstihbarat gelmiş, yanlış değerlendirilmiş ve bu yanlı iştihbari değerlendirme sonunda da öldürme olayı meydana gelmiş. En hafifi ile bu olabilir belki. En hafifi ile bu olsa bile, devletin kodunda, terörle mücadele anlayışında öldürerek ele geçirme anlayışı olmasa, bunları yakalar. Askerle karşılaştıklarında ateş edilir. Bir çatışma çıkar. Böyle bir şey olmadan silah bile patlamadan, gidip bombalama işinde bunları öldürelim anlayışı var. Provokasyondu. İhmaldi. Kasıttı. Her ne olursa olsun bu olayı aydınlatmak hükümetin sorumluluğundadır. Muhalefete düşen görevde bu olayın ısrarla takipçisi olmaktır. Bir arkadaşım ifade etti. Hükümet TSK ile aynı dile kullanıyor. Hükümet yanlısı basın “onlarda kaçakçıymış” modunda ortaklığı sürdürüyor. Ak parti yıllarca kendisinin denetiminde olmayan kurumları insaf sınırlarını zorlayarak da olsa kıyasıya eleştirdi. Ne zaman ki o kurumda iktidar oldu artık eleştirmez oldu. YÖK gibi, HSYK gibi Anayasa Mahkemesi gibi, bu sürece TSK da girmiş görünüyor. Devletle hükümet çakışmıştır. Hükümet bundan böyle “Hükümetimiz değil devlet yapıyor” diyemeyecek.
Ümit Özgümüş (CHP): Sizleri sevgi ve saygı ile selamlıyorum. İlk defa katılıyorum. Uygun olduğum sürece de katılacağım. Bu gün Uludereyi tartışıyoruz. Bana göre ormanın içinde dolanıp durduk. Ağaca bakmaktan ormanı göremedik. Uluderde gerçekte ne oldu muhtemelen 20, 30, 40 sene sonra ortaya çıkar. Geçmişte yaşanan birçok olay da o olayı yapan, emir veren kişiler ölüm noktasına, toprağa yaklaştığında itiraflarda bulunur. En so itiraf 6-7 Eylül olaylarında emri veren general gibi “biz yaptık iyi yaptık” diye ortaya çıkar. Ortaya çıkmayanlar var; Çorum. Maraş. 1977 1 Mayıs gibi, bir süre sonra ortaya çıkacak. Uluderede de gerçekte ne olduğu birilerinin ayağı çukura gittiği zaman ortaya çıkabilir. Yapanlar arasında bir çıkar çatışması olur ortaya çıkabilir ancak bu gün için yapanın kim olduğu çok net biçimde ortada değil. Partimiz bu konuda inceleme yaptı. Görüşünü açıkladı. Ortada bir kasıt olduğu görülüyor. Ulaşamadığımız bu olyı kimin tezgahladığıdır. Kişisel olarak; İki odaktan bahsedebilirim. Birincisi derin devlet içerisinde yada asker içerisinde oyların bitmesini istemeyen bir grubun işi olabilir. İkincisi; iki kişiyi sallandır bakalım yapar mı? mantığı ile işlenmiş olabilir.
Adana Büyükşehir Belediyesinde soruşturma sürecinde gelinen nokta; Aytaç Durak'ın tutuklanması
Mevlüt Berk: Adana büyükşehir Belediye başkanı Aytaç Durak hakkında ihaleye fesat karıştırmak,haksız mal edinmek gibi suçlardan dava açılmıştır.Aytaç Durak 4 dönem üst üste Belediye Başkanlığı yapmıştır.AKP hükümeti döneminde de AKP nin Belediye başkanlığını yapmıştır,o zaman kendisi hakkında bir soruşturma yapılmamış MHP adayı olup yine belediye başkanı seçilince yerel yönetimde çoğunluk iktidarı AKP yi yenilgiye uğratınca hakkında soruşturmalar başlatılmıştır.Dava dosyasını bilemiyoruz,ancak kendi partisi MHP de partiden ihraç etmiştir,dört dönemdir belediye başkanı olan kişi hiçbir şey yapmamıştır denirse insafsızlık olur,suç da işlemiş olabilir.Önce gözaltına alınıp sonra bırakıldıktan epey zaman sonra tutuklanması yürürlükteki Ceza Muhakemesi Yasasına aykırıdır.Yargılamada doğru olan tutuksuz yargılamadır,kanıtları yok etmesi karartması, kaçması söz konusu olmadığına göre Türkiye’de yargı siyasallaşmış,yargısız infaz olağanlaşmıştır. Yanlış olan budur, şuç işleyip işlemediğini Mahkeme belirleyecektir.
Nihat Sözütek: Bu bir yargı eliyle intikam almaktır. MHP den aday olup seçilmesi ve başbakana karşı çıkması bu sonucu doğurmuştur. Tutuklama konusunun hukuka aykırı olduğu açık. Ancak süreç planlı programlı hazırlanmıştır. Önce Mustafa Tuncer alındı. O ben Aytacı da götüreceğim demişti.
Mustafa Alıtıokka: Ahmet Şık’ ın “Dokunan yanar” kitabındaki süreçler yaşanıyor. Önce altyapı oluşturuluyor. Dinleniliyor. Yandaş medyada işleniyor. Onlarca klasör oluşturuluyor. Kurgular hazırlanıyor ve toplum hazırlanarak “bu işte bir iş var” algısı yaratılıyor. Suyun çürüdüğü, Tuzun koktuğu noktadayız. Yargının siyasallaşması. Kent kötü yönetilmiştir. Suç işlenmiştir ancak, bu güne kadar iktidar partilerinden seçilmişti ve korundu. Bu gün korunmuyor. Suçsuz mu bence değil. Aytaç tutuklanarak istifaya zorlanıp yeni bir seçimde AKP li bir başkan isteniyor olabilir. Bu da bir senaryo.
Edip Gülnar: MHP den olup, seçilmesi ve AKP yi yerel bada yenmesi iktidarı kızdırmıştır. Ne olursa olsun bu bir yargısız infazdır. Bu yargılandığı konu AKP Belediye başkanı iken yaptığı bir konudur. O zaman neden tutuklamadılar. Bu bir hazımsızlıktır. Askeri darbe deken sivil darbe ile karşı karşıyayız.
Osman Kara; Aytaç Durak Adana da klasik belediyeciliğin ötesine geçemedi. Son seçimlerde MHP den seçilmesi AKP ye kaybettirmesi, başbakanla polemiğe girmesi ileri geri konuşması nedeniyle cezalandırıldı.
Abdullah Yalçın: Aytaç Durak masum bir insan değildi. Adananın yılları başa harcandı. Yaptıklarını kitabına uydurdu. İktidarın “benden olmazsan yaşatmam” mantığının bir ürünü. Aytacın bir gün tutuklanacağını herkes biliyordu. Bu tutuklama başkalarına da bir gözdağıdır.
Mustafa Çinkılıç: Mahkum olmasını en çok isteyenlerden biri olmama rağmen, tutuklanmasına sevinemedim. Belki de teknik takipte delilleri kararttığına ilişkin bilgiler elde edildi ve bu nedenle tutuklandı bilemiyoruz. Bu güne kadar hakkında soruşturma açılmaması yanlıştı. İktidar partilerinden aday olup seçiliyor ve maalesef iktidarlar da koruyorlardı Ak Parti iktidarı da bir önceki dönem korudu . Tüm şikayetleri sumen altına itti. Bu gün soruşturma izni verilmesi yargılanması doğru ancak, toplumda iktidarın husumeti, yargının siyasi araç olarak kullanılması algısının yaratılması açısından yanlı olmuştur. İktidar isterse tutuklatır algısı, toplumdaki hukuk güvenliği duygusunun kaybolması tehlikeli bir durumdu.
Ümit Özgümüş (CHP): Arkadaşlar anlatılanlarla hayrete düştüm. Aytaç Durak yargılanmayı ve tutuklanmayı en çok hak eden kişidir. Tutuklanması doğru olmuştur.
ÖNERİLER : yeni öneriler gündeme gelmedi.
ORTAK SONUÇ : Ortak bir sonuç yok.
DEĞERLENDİRME
İLETİŞİM
SİVİL TOPLUM İLE
30 sivil toplum kuruluşuna doğrudan telefonla birebir görüşmeyle duyuru yapıldı
MİLLETVEKİLLERİ İLE
Milletvekillerine telefon ve e postalarla ulaşılmaya çalışıldı. MEDYA İLE
Faks çekildi, e posta gönderildi, iki yerel tv ile telefonla görüşüldü
KATILIMCILARLA
Telefonla katılımcılardan konu istedim. Gelen öneriler doğrultusunda gündem oluşturuldu.
SONUÇLAR
Adana kMM Hamalı Musfafa Çinkılıç