Yer: Büyükşehir Belediyesi Tarihi Bina
Tarih: 07.01.2011
Katılımcılar:
a)Dernek, vakıf, girişim:
1- Mustafa Kemalpaşalılar Derneği ( İhsan Zeybek–Başkan)
2- İnsan Hakları Derneği ( M. Deniz Büyük- Yönetim Krl. Üyesi )
3- Uludağ Üniversitesi (İsmail Kılıç – Kamu Yönetimi )
4- Diyarbakırlılar Derneği (Şehmuz Seviş – Başkan )
5- Türkiye Barış Meclisi ( Azra Aydoğan )
6- Bursa Gönüllü Kuruluşlar Platformu Derneği (Hasan Ünal )
7- İHH İnsani Yardım Vakfı ( Emre Öztürk )
8- Yeni Asya Derneği ( Mustafa Hızlı )
9- Dünya Helal Gıda Birliği ( Usame Gelir – Yönetici)
10- As-Der ( Yaşar Yalçın )
11- Meslekte dayanışma Derneği ( Ömer Cihat Bay )
12- Genç siviller ( Emir Dündar )
b)Sendikalar, Partiler:
1- Toç Bir-Sen (Şahin Değirmen )
c)Kanaat Önderi Bireyler:
1- Mustafa Özçelik
2- Mustafa Sarı
3- Nezir Asaroğlu
4- Nurettin Özbağkıran
5- Erdoğan Erben
6- Şaban Sönmez
d)Gözlemciler:
1- Eşitlik ve Demokrasi Partisi (Fecri Şengür )
2- Türkiye Partisi ( Prof. Dr. Volkan Akyol – İl Başkanı )
3- Barış ve Demokrasi Partisi ( M. Resul Baykara –İl yöneticisi )
Medya :
1- Bülent Seylan ( Üniversite Medya Sahibi )
2- Fatma Nur Beken ( Medya Platform )
Katılan Milletvekilleri: Mehmet Emin Tutan ( Akp )
Belediye Başkanları:Büyükşehir Belediye Başkanı temsilcisini yolladı.( M. Muhsin Özlükurt )
Mesaj Yollayanlar:
Recep Altepe ( Büyükşehir Belediye Başkanı )
Moderatör:
Nihat Nasır ( Gazeteci – Yazar )
Diğer Katılımcılar: Halktan ve çeşitli sivil toplum kuruluşlarından 19 kişi katıldı.
Konu: İki dillilik ve Özerklik
Konuşanlar:
1- Yakup Karabacak: ( Küçük Millet Meclislerinin ne olduğunu kısaca anlattı. )
2- Nihat Nasır: Öncelikle konuların medeni bir şekilde konuşulması taraftarıyım. Ben de görüşlerimi belirtmek istiyorum kısaca. Bildiğiniz üzere toplumumuzda Kürtçe dışında çok farklı diller de vardır. Zazaca, Gürcüce, Abazaca vs. Sorun 2 dil sorunu değildir. Sorun çok dil, rejim ve sistem sorunudur. Resmi dilin bir olması gerçekten önemlidir. Bu konuda kimsenin darılmasına gerek yoktur. BDP’nin tavrını kışkırtıcı buluyorum. Normalleşme sürecinde insanları kışkırttığını düşünüyorum. Acıtatif bir tavra sahiptir.
3- Emir Dündar: DTK hazırladığı taslağı kamuoyuyla paylaşmasının ardından neredeyse kıyamet kopuyormuşçasına bütün Türkiye teyakkuz durumuna geçirildi. Neymiş Türkiye şu an böyle bir tartışmaya hazır değilmiş, çok ani olmuş falan filan. Yahu biz Zaten öteden beri Kürt meselesinde “şiddetin yerini fikrin almasını” istemiyor muyduk? E o zaman bunca kıyametin kopması niye? Artık bir konuda karar vermemiz gerektiğini düşünüyorum. Biz Kürtlerin kendilerini açıkça ifade etmelerini mi istiyoruz, yoksa duymak istemediklerimizi bizden saklamalarını mı? Türkiye’nin topraklarının fikir ve ifade özgürlüğünün genişlemesi ile bölünmeyeceğini, aksine bölünme riskinin azaltacağını bildirmek ve ortada bir tehlike olmadığını; Türkiye’yi karanlık noktalara sürükleyerek, her şeyin eskisi gibi sürdürülmesini isteyen ve asıl tehlikenin ikide bir yeni tehlikeler uydurarak toplumda bir kargaşa ve gerilim ortamı yaratanların kendileri olduğunu belirtmek isterim.
4- İhsan Seylan: Ben birlikte yaşamdan yanayım ama ayrılığı da konuşabilmeliyiz. Kürt sorunu konuşulurken önce o konuda acı çekenlerin ifadelerine yer veriliyor. Bu da yanlıştır. Hükümetin bu süreçteki tek teklerine takılıp kalmamalıyız. Eğer öyle olursa başka konuları konuşmaya gerek kalmaz.
5- İhsan Zeybek: Biz bugün bunları konuşarak onların ekmeğine yağ sürmekteyiz. Tüm sistemler taleplerden doğar. Biz yıllardır bir yaşıyoruz. Yine öyle olacak. Bu ülkenin dil sorunu yok. Son yıllarda ne oldu da bunları konuşup toplumu geriyoruz. Bu platformda bu konunun konuşulması bile gerekmez. Onların ekmeğine yağ sürmeyelim.
6- Ayşe Batumlu: Ne zaman hak talebi gündeme gelirse hemen başkalarının ekmeğine yağ sürülecek denir. Bu kötü kişilerin ekmeği değil, hak eden kişilerin, o haktan mağdur olan kişilerin ekmeğine yağ sürer. Bunun olması da yanlış değil. Olumsuz örneklerden ziyade olumlu örneklere bakmalıyız. Korsika, Fransa ve İsviçre örneklerine bakmalıyız. Bugünkü mesele anadilde konuşma hakkıdır. Yanlış talepler ve sorunun yok sayılması bu süreci kanlı çözüme itmiştir. Ben Gürcü’yüm ama anadilimi bilmiyorum. Bu hakkımın olmasını isterdim.
7- Fecri Şengür: DTP’nin bu taslağı sadece Kürtler için değil, Türkler için de geçerlidir. Demokratik özerkliğe ihtiyaç olduğunu düşünüyorum. Tek sakıncası ekonomisi iyi olan ve kötü olan bölgeler açısından ayrışmalar olabilme ihtimali. O zaman yoksul yerler için kötü sonuçlanır. Dil konusunu da her zaman oturup konuşabilmeliyiz. Bunları konuşmaktan çekinerek bir şeyleri halledemeyiz.
8- Mustafa Özçelik: Bugün öğrendiğimiz kavramları yeni öğrenmemize rağmen bunlar için kavga edebiliyoruz. Sınırların olmadığı barış ile yönetilen bir dünyada yaşama özlemim var. Ama bu ütopya ile yaşayamayız. Karşılaştığımız sorunlara çözüm üretmeliyiz. Bu ülkeyi yönetenler insanların doğuştan elde ettikleri hakları tanımakta ısrar ederse mağdurların talepleri ebetteki olacaktır. Başka dillerin ve halkların olduğu bu kadar geç hatırlanmamalıydı. Bu konuyu konuşacaksak sınırlarımızı ve kırmızıçizgilerimizi dayatmamalıyız. Biz bu ülkedeki Türkler olarak kendimizi efendi gibi görmemeliyiz.
9- Yaşar Yalçın: 1998 yılında Diyarbakır’a ziyaretim olmuştu. Oralarda sokakta Tarkan cdleri çalınabiliyordu. Bu ülkede elbette resmi dil Türkçedir. Ama insanların anadillerinde konuşmalarında sorun olabileceğini düşünmüyorum. Doğuda spor faaliyetlerinde birleşebiliyoruz. Neden diğer alanlarda da birleşemeyelim. Bu konuları tartışmamalıydık evet katılıyorum. Bunları tartışmak abesle iştigaldir.
10- Şehmuz Seviş: Kimse Kürtçe resmi dil olsun talebinde bulunmuyor ki. Kürt meselesi için empati gereklidir. Yurtdışına çıkan arkadaşlar aracılar vasıtasıyla konuşmanın ne kadar zor olduğunu bilirler. Orada Türkçe bilmeyenler sorunlarını nasıl çözecekler. Bunları ancak empati kurarak anlayabilirler. Bugün Kürtçenin doğuda ve güneyde yer edinmesini istemek kötü bir şey midir? Bugün DTK bir proje ortaya koydu. Başka önerisi olan varsa buyurun dinleyelim. Ama yok. Bu projeyi de oturup konuşmak gerekiyor.
11- Mustafa Hızlı: Ortada bir problem var mı? Evet var. Samimi olup bunu çözmemiz lazım. Biz bir proje düşündük ve bölgeye gittik. Oradakileri de buraya davet ettik. Bediüzzaman Kürt ağa ve aşiretleri ile münazarasında bir reçete ortaya koymuştur. Özerklik gereklidir, lazımdır diyor ama önce eğitim diyor. Önce cehaleti ortadan kaldırmalıyız. Cehalet ve fakirlik sorunun reçetesidir. Bediüzzaman diyor ki eğer iyi bir eğitim olursa özerklik bizi bölmez. Batıda korku doğuda güvensizlik var. Silah olmadığı sürece her şekilde oturup konuşabilmeliyiz.
12- Mehmet Deniz: Çok dillilik ortaya koyan BDP’ye tepkiler çoğaldı. Geriye gidersek Kürtler yoktur denildi. Ama giderek var olduğunu gördük. Burada mücadeleyi sistemle yapmalıyız. Anadilin bir hak olduğu uluslar arası platformlarda kabul görmüştür. Bugün hala bunları konuşmak geride olduğumuzu gösterir. Kardeşlikten önce eşitlik olmalıdır. Önemli olan eşit yaşayabilmektir. Ayrıca verilen haklarda asla lütuf olarak görülmemeli.
13- Bülent Seylan: Ben Türk kardeşlerimle Bursa’da yaşamaktan gayet mutluyum. DTK da Kürtler net olarak ne istediklerini söylediler. Ama karşılığında hakaretten başka bir cevap alamadılar. Kürtler dillerinin yasaklanması için mi Çanakkale’de şehit oldu? Diyarbakır cezaevi işkencelerini yaşamak için mi o bedelleri ödediler.
14- Hasan Ünal: Bu sorunla ilgili somut adım atacaksak önce bölgeyi ziyaret edip onlarla konuşmalıyız dedik. Önce onlara sormalıyız dedik. Biz orada kardeşiz edebiyatı yapmaya değil sadece dinlemeye geldik dedik. Medyanın bize aktardığı görüntülerden ibaret olmadığını gördük. Döndüğümüzde zihniyetimizde değişiklikler oldu. Biz de onları Bursa’da ağırladık ve değerlendirmelerde bulunduk. Onlar da dönerken bizlerde bazı noktaları daha netleştirebildik dediler.
15- Şahin Değirmen: Sistemin sahibi olduğunu söyleyen kişiler topluma tamamen kendi elbiselerini giydirmeye çalıştı. Bir süre önce aydınlar alfabemizin güncelleşmesini önerdi. Ama herkes tepki verdi. W ve Q harflerini hepimiz kullanıyoruz ama iş alfabeye alalım demeye gelince hemen linç girişimine başlandı. 3 dil konuşulan bir ailede yaşıyorum. Anne babam ayrı, ben ayrı çocuklarım ayrı. Cismen olan bir şeyi resmen kabul etmenin ne sakıncası var. Kendimize şunu soralım biz bu sorun buralara gelmesin diye neler yaptık? Bizler sustukça darbeci zihniyetler her zaman hâkim olur.
16- Resul Baykara: Olumlu bir tartışma olduğunu düşünüyorum. Ben bir Türk gibi yetiştim. Ama Kürtlüğün gördüğü sorunlarda bana hep acı verdi. Bazı gerçeklikleri sevmesek de onların gerçekliğinden kaçamayız. BDP ne kışkırtıcı ne de acıtasyon yaparak politika izlemiyor. DTK da sadece BDP yoktur. Diğer sivil toplum kuruluşları da vardır. Sorunu yerinde görme çabalarını destekliyoruz. Empati önemlidir bu sorunu çözmede. BDP olmasa biz bugün 2 dilliliği konuşamayacaktık. Bu taslak bu süreci başlatmıştır. Biz 80 yıl bekledik neden çözüm olmadı. Bu hareketler ortaya çıkmadan neden bir adım atılmadı?
17- Prof.Dr. Çetin Akyol: İtalyan ve ABD’li misyonerlerin Türkiye üzerindeki emelleri doğrultusunda Türk – Kürt kırgınlığı çıkarılmıştır. Ve bunun sonucu 1923 ten 1938’e kadar 15 Kürt isyanı çıkarılmıştır. Bugün 2010 da Türkiye için okuryazar oranı nedir. Farklı diller için henüz çok erken. Biz Türkiye partisi olarak diyoruz ki kim kendisini nasıl kabul ediyorsa biz de onu öyle kabul ediyoruz. Emperyalist batı Türkiye’yi parçalamak için 2 toplumu birbirine düşman etmeye çalışmıştır ve bu ortamı da sağlamıştır. Güneydoğuda işsizlik 1. sıradadır. AKP orada millete yeşil kartlar vererek kendisine oy devşirmektedir. 33 dilin konuşulduğu bir ülkede herkes bir dil ister, o zaman emperyalistlerin dediği olur ve bölünürüz.
18- Mehmet Emin Tutan: Herkes özgürce katkılarını yapıyor. BDP olmasa bir şeyleri konuşamazdık mantığı yanlıştır. İnsanların anadilini konuşmasının neyini tartışabiliriz ki? Bugün Kürtlük artık ideolojik bir hal almıştır. Konunun özünde jakobenlik var. Bundan Kürt, Alevi ve dindar herkes zarar gördü. Mecliste güneydoğu için ne yapabiliriz diye konuştuk. CHP hemen ekonomik yaklaştı. Bu kolaycılığa kaçmaktır. Ama arkadaşlar biraz nereden nereye geldik bunu konuşalım. 10 sene önce bunları bu kadar rahat konuşamazdık. Doğuda Kürt olmak zordur. Bir taraftan PKK diğer taraftan devlet baskısı altında yaşamak zordur. Bölgeye gittik, fevkalade bir güvenlik vardı. Devletin bakış açısını değiştirdik. Biz orada insanlara devlet sadece polis ve asker değili öğrettik. Devlet aynı zamanda doktor ve öğretmendir de dedik. Bu son çıkışı ben de provakatif buldum. Konuşulması yanlış değil ama oy kaygısı güdülerek ortaya çıkmış bir süreçtir. Empati yapalım ama bir süredir de Türk’ler biz artık Kürt’ler ile yaşamak istemiyoruz durumuna geldiler. Onları da dikkate almak gerekir. İlk defa Türkiye de bir parti inisiyatif aldı ve hemen hain damgaları yedik. Yaptıklarımızı da görmek gerekiyor. Biz bu açılımla beraber seçmenlerimizin zihniyetlerini değiştirdik. Dikkat edin en çok tepkiyi iç Anadolu değil kıyı şeridi veriyor.
Öneriler: Şehrimizdeki farklı gruplarında buraya gelmesi sağlanmalı.
Ortak Görüş: Bu konunun konuşulup tartışılması önemlidir.
Değerlendiren: A. Murat Fırat/Bursa kMM Girişimcisi
07.01.2011 Bursa kMM Toplantı Tutanağı
previous post