YER: Marsiad Toplantı Salonu
TARİH: 06.12.2013 saat 18:00 de
KATILIMCILAR
DERNEK, VAKIF VE GİRİŞİMLER
1 / ÇEKÜL ( Numan Gülşah – Kocaeli Temsilcisi )
2 / Kocaeli Magder (Bahri Soyyiğit – Başkan )
3 / Kocaeli Bedensel Engelliler Derneği ( İsmet Arguç – Başkan )
4 / İnsan Hakları Derneği ( Behlül Metin – Başkan Yardımcısı)
5 / Marsiad ( Adnan Parmakerli – Üye )
6 / Mazlumder ( Medine Küçük – Başkan )
7 / Müsiad ( Fatih Atal –Üye )
8 / Kültür Dershanesi ( Ali Aydemir – Yönetici )
9 / Uğur Dershanesi ( İbrahim Küçükaydın – Kurucu )
MESLEK ODALARI Katılım olmadı.
SENDİKALAR Katılım olmadı.
KANAAT ÖNDERİ VE BİREYLER
1 / Selahattin Deniz
2 / Nilgün Albayrak Söylemez
GÖZLEMCİLER
1 / Sedat Doğu Uslu ( Saadet Partisi İl Başkan Yardımcısı )
KATILAN MİLLETVEKİLLERİ Katılım olmadı.
BELEDİYE BAŞKANLARI Katılım olmadı.
MESAJ YOLLAYANLAR
1/ Olmadı.
DİĞER KATILIMCILAR
Çeşitli sivil kuruluşlardan ve halktan toplam 12 izleyici/gözlemci katıldı.
MEDYA Çağdaş Kocaeli
MODERATÖR Bahri Odabaş – KkMM Girişimcisi
KONULAR
GENEL KONU:
YEREL KONU:
ANAYASA (Genel konu ile ilişkili olarak)
KONUŞULANLAR
1/ Bahri Odabaş: Bu akşamki toplantıyı açmak istiyorum. Konu eğitim olunca tek gündem konuşmak istedik. Yerel gündemi bu aylık konuşmayacağız. Basın mensubu arkadaşlara ve siz katılımcılara teşekkür ediyorum. DSP İl Başkanı toplantıya gelirken kaza yapmış katılamayacağını bildirdi. Duyarlılığından dolayı teşekkür etmek istiyorum. Saadet Partisine de teşekkür ediyorum. Diğer partiler mazaretlerini bildirdiler. Ak Partinin tavrı bellidir. Ama iktidarı da, muhalefeti de birer temsilci gönderselerdi konuşulanları dinleyip, kendilerine pay çıkarmalarını isterdik. Toplantının yapısı belli arkadaşlar öncelikle dershane yetkililerine onar dakika vererek başlamak istiyorum.
2 / İbrahim Küçükaydın: Herkese iyi akşamlar. 40 yıllık eğitimciyim. Son günlerde olan olaylarla birlikte fark ettim ki, bizler kendimizi kamuoyuna iyi anlatamamışız. Sizler çocuklarınız, torunlarınız vasıtası ile bizlerle tanıştınız. Birde ihtiyaç duymayanlar, hiçbir bilgisi olmayanlar var. Bizler ne yapıyoruz. Bizler destekleyici eğitim veriyoruz. Dünya Dershaneler Birliği konferansında başkan şöyle demişti. ‘Çocuğa özel ders aldırma Fırat kenarında ta Etiler, Sümerlere kadar uzanıyor. Destekleyici eğitimle ilgili tabletler var.’ Demişti. Veliler çocuklarının daha iyi yetişmesi için sistem içi, sistem dışı eğitimleri aldırmak istiyorlar. Bizim yaptığımızda tam olarak bu. Tamamen devlet tarafından denetlenen, bir dershanenin açılması için birçok bakanlıktan izin alınıyor. Öğretmeninden, yöneticisine ve hatta hizmetlisine kadar MEB izin vermediği kimseyi kapımızdan sokamıyoruz. Her şeyden önce velilerin ve öğrencilerin denetimi altındayız. Kamuoyunda şöyle bir algı var. Dershaneler sadece Türkiye’ye özgü kurumlar gibi düşünülüyor, ama değildir. Bugün Yunanistan’da, Amerika’da, Japonya’da, Kore’de ve birçok ülkede destekleyici eğitim var. 29 Ocak 2004 te Amerika’da Washington DC de UGUR EDUCATION adıyla dershane açtık. Bu dershanede Amerikalı öğrencileri SAT sınavlarına hazırlıyoruz. Orada sistem şöyle işliyor. Siz gidip okulla anlaşıyorsunuz. Ödemeyi onlar yapıyor. Okul sonrası okulda ders yaparak öğrencileri hazırlıyorsunuz. Birde oranın Belediyesi öğrencileri sokaklardan kurtardığınız için sizBe ödeme yapıyor. Bu kurumlar halen eğitime devam etmektedir. Eğitimde niceliğe öncelik verdik. ( derslik, öğretmen vs.) Niteliği biraz ihmal etmiş durumdayız. Kapatılırız ya da dönüştürülüz, ama aklı selim olmamız gereklidir. Birde özel okula bir yıl ayrılan bütçe ile 2-3 yıl dershaneye gidilebilir. Veliler öyle ya da böyle çocuklarının iyi bir eğitim alması için destek eğitimlerden faydalanacaktır. Arz talep dengesidir.
3 / Bahri Soyyiğit: Hocamızın dediklerine katılıyorum. Kaç bakan değiştirdik bilmiyorum. İlk önce eğitim sistemimizin değişmesi lazım. Yanlış olan bir sistemin destekleyicisi olmak o sistemin sürmesini sağlar. Son 20 yıla baktığımızda MEB dershanelerin yönlendirmesi ile işler hale gelmiştir. Ben dershaneye gitmeden 2 Önlisans programı bitirdim. Öğrencilerin ezbere dayalı eğitimle kendilerinden bir şey katmadan sınavlara girmeleri doğru değildir. Bugün yapılan tartışmaların daha önce yapılması gerekliydi. %20 lik bir dilimi oluşturan kurumlar yani cemaat ile iktidar arasında bir siyasi çatışma olarak görüyorum. Sistemin yanlış olduğunu Rusya’da olduğu gibi herkes üniversite mezunu ama iş yok. Öğrencilerin üniversite kapısında yığılması ne kadar doğrudur. Önce kaliteli bir eğitim şarttır.
4 / İbrahim Küçükaydın: Size cevap olarak söylemiyorum. Kamuoyunda dershanelerde test çözüm teknikleri öğretiliyor diye bir algı var. Birçok soru sistemi var. Klasik, test, açık uçlu vs. bana göre hangi şekilde sorarsanız sorun çocuk konuyu biliyorsa yapar. Bizler Finlandiya’da olduğu gibi çocuklarımıza önce nasıl öğrenmeleri gerektiğini öğretmeliyiz. Sonra çocuklar her soruyu çözebilirler. Bizler 1999 da ki ÖSS ve 2005 te ki 6. Sınıf sınavlarının yanlış olduğunu söyledik, bizler yönlendiriyor olsak bu durumla karşı karşıya gelmezdik.
5 / Bahri Odabaş: Okullarımızda kaliteli bir eğitim vermediği için destekleyici bir sisteme ihtiyacımız var mı? Demek istediniz.
6 / İbrahim Küçükaydın: Çok mükemmel bir sistemimizde olsa, emsallerinden geride kalan ya da daha iyi yerlerde öğretim görmek isteyen öğrencilerimiz olacaktır. Hükümetler sınıf tekrarının maliyetlerini düşürmek için önlemler alıyor. Örneğin Berlin’de emsallerinden geri kalan öğrenciler için etüt merkezleri oluşturulmuş ancak başarılı olamadığı için şimdi özel sektöre devrediliyor.
7/ Ali Aydemir: Öncelikle davetiniz için teşekkür ederim. Hocam birçok konuya değindi. Tabi ki bizler 8 yılda öğretilemeyeni 8 ayda nasıl öğretebiliriz. Tamamen eksik tamamlayıcıyız. Okullar içindeki sınav ve en iyi olma mantığını yerleştirmeye çalışıyoruz. Dershane unsurdur. Asıl değildir. Bizler seçenlerin en iyi seçilmesi için yardımcı oluyoruz. Dershaneleri okullara paralel unsurlar olarak görmemeliyiz. Bugünkü olaya gelecek olursak, dönüşmekte fayda var. Ama dönüşmenin mantığı yanlıştır. Şuan öyle bir ortam var ki, yeni okullar açmayı düşünen sektörle ilgisi olmayan birçok kişi sektör değiştirmeyi düşünüyor. Ama talebi bilmiyoruz. Sorun burada bence. Özel okullar bugün %60 dolulukla eğitim vermektedir. Sınav varsa destekleyici unsurlar mutlaka olacaktır. Dershanelerin okul olma mantığını anlamıyorum. Çünkü bizim konsepttimiz başkadır. Bizler fırsat eşitliğini tamamlayanız. 6 Madde ile toplamak istiyorum. 1. Dershane eğitimin tamamlayıcı unsurudur. Okulların yerini tutma diye bir fonksiyonu olamaz. 2. Eğitimde bir üst okula geçmek için sınav varsa, bu sınavda fırsat eşitliği yoksa özel hazırlık olacaktır. 3. Dershane yönetmeliği değiştirilir. Ücretsiz kontenjan yükseltilebilir, genişletilebilir. Müfredat okulla paralel gitmesi sağlanabilir. 4. Dönüşüm yöntemleri net ve destekleyici olmalı, uzun zamana yayılmalıdır. Bir okul en az 2-3 yılda tamamlanır. Devlet desteği proje destekli olmalıdır. 5. Okul ruhsatı verilirken o ilin veya ilçenin mevcut olan dershanelerine öncelik verilmelidir. 6. Devlet okullarının atıl olanları özel dershane, işletme hakkı verilerek destek olunmalıdır. Söyleyeceklerim bu kadar dinlediğiniz için teşekkür ederim.
8 / Behlül Metin: Üniversite sınav maratonu çocuklarımızı senelerdir psikolojik bir cendereye almış durumdadır. Ailelerin, evlatları için gelecek kaygısı, bu konuda maddi manevi hiçbir fedakarlıktan çekinmeyişi, ortaya üniversiteye hazırlama sektörünün çıkartmıştır. Çok sayıda insanın ekmek yediği, bir geçim kapısı haline gelmiştir. Bu günlerde hükümetçe kapatılacağı yolundaki beyanlar bazı kesimlerde büyük tepkilere yol açmış durumda. İnsan hakları derneği olarak, çocuklarımızın, üniversiteye yetiştirme adı altında, bu maratona sokulmasını bir çocuk hakları ihlali olarak görüyoruz. Çocukluk bir daha geri gelmeyecektir. Çocuklarımızın gelecek endişeleri ile bir çocuk olmaktan daha ziyade, üniversite kazanmaya programlanmış bir robotlar haline gelmesi, bize göre bir çocuk hakları ihlalidir. Dershanelerde, eğitim dışındaki zamanlarda, çocuklarımızın nefes almaksızın! Bu yarışa hazırlanmasını insani bulmuyoruz. Hükümet kapatılacağını açıklayarak, insan hakları ve çocuk hakları açısından önemli bir karara imza atmıştır. Bu konudaki tepkilerde anlamakta zorlanıyoruz. Elbette ki çok sayıda insanın geçimini sağladı bir sektörü ortadan kaldırmak uygun değildir. Fakat dershane sektörünün başka alanlara kaydırılarak, ticari hayatlarını sürdürmesi garanti edilmesine rağmen, sanki burada son nokta konulmuşçasına tepkiler verilmesi anlamsızdır. Bu tepkileri aşırı ve haksız buluyoruz. Ortada üniversitelere arz, talep dengesizliği yüzünden sağlıksız işleyen bir yapı var. Ülkenin selameti ve anaysa göre sosyal devlet olması özelliği açısından, hükümetin halkın çıkarlarına uygun değişikliklere gitmesi gayet doğal ve gereklidir.
Şu var ki üniversiteye gitmeye talep çok, alınacak öğrenci sayısında arz kısıtlı olduğu sürece, üniversite imtihanında öne çıkmak için, halkın ders alma talepleri devam edecek ve bu kayıt dışı gizli bir sektör oluşturacaktır. Herkes biliyor ki, dershaneler devlet okullarındaki yetenekli, öğretme kabiliyetleri olan, öğretmenleri bünyelerine almakta ve bunun için en iyi imkanları tanımakta. Hükümetin yapması gereken kapanacak dershane işletmelerini özel okullara dönüştürmekten ziyade, bünyesinde barındırdığı yetenekli eğitimcilerin ilimi kariyerlerini tamamlatarak, üniversite eğitimcisi haline gelmesini sağlamak ve çok sayıda yeni özel üniversite açılmasına imkan tanımak olmalıdır. Dershanelerin özel okula çevrilmesi sorunu çözmez.
Bu ülkede senelerce Kemalist oligarşi tarafından özel üniversiteler açılması frenlendi. Sebep belliydi, ülkenin okumuş kesimlerinin devletin kontrolündeki Kemalist anlayışın tezgahından geçmiş olması isteniyordu. Özel üniversite yolu açılırsa, vakıflar, cemaatler, tarikatlar çok sayıda üniversite açarak! eğitim alan insanların beyinlerini yıkar endişesi, özel üniversitelerin açılmasına rejim tarafından senelerce engel oldu. Son yıllarda bunun önün açılması, çok sayıda özel üniversite açılmasına sağladı. Fakat bu da yeterli olmayıp her yıl çok sayıda öğrenci yurt dışına gidiyor ve bunun maliyeti yıllık 3-4 milyar dolarla ifade ediliyor. Devletin yapması gereken, üniversite hazırlık sektörünü, üniversite sektörüne dönüştürmektir. İnsanımızın zaman ve parasının boşa gitmesine engel olmaktır. Yeni üniversiteler açılmasının önünü açmadığı takdirde, şu an faaliyetlerine son verilecek dershane sektörü mensuplarının eleştirileri haklılık payı kazanacaktır. Fakat çok sayıda özel üniversite açılır ve liseden mezun olanların tamamı sınavsız üniversiteye girerse, zaten bu sektöre ihtiyaç kalmayacaktır. İnsanımız para ve zaman harcayarak dershane 1.sınıfa, ardından üniversiteyi kazanmayıp dershane 2-3-4.lara sınıflara gitmek yerine, bir özel üniversiteye kaydolarak üniversite 1-2-3-4. sınıflara gitmesi, zamanını ve parsını bu yolda harcaması en doğru ve güzel olanıdır. Çocuk hakları ihlali olarak gördüğümüz üniversite sınav yarışına, hükümeti en kısa zamanda son vermeye, dershane sektörü mensuplarını itidalli davranmaya davet ediyoruz.
9 / Medine Küçük: Mazlumder olarak Tevhidi Tedrisat kanunlarının kaldırılması ile ilgili bizlerde yarın bir kampanya başlatıyoruz. Tek erkli eğitim sisteminden çok alternatifli müfredatların olacağı sisteme geçişin sıkıntı olacağını düşünüyorum. Dershanelerin dönüşümü veya kapatılmasının kararını neden başkaları veriyor. Ne olacaklarına kendileri karar vermelidirler. Özel teşebbüs ile kurulmuş bir sistem ama siz gelip hayır böyle yapacaksınız diyorsunuz. Özgürlüğe müdahale etmektir. Neden tepeden inme bir elle, kendi iradeleri ile açılmış olan bu yapıları dönüştürmeye kapatmaya çalışıyoruz. Sebebi değiştirmeden sonucu değiştirmeye çalışıyoruz. Hocalarıma sormak istiyorum. Ani yapılan bu değişiklikler kaç nesle mal olacaktır. Örn; kredili sistem de olduğu gibi.
10 / Ali Aydemir: Kredili sistemde olduğu gibi bir nesli mutlaka etkileyecektir. 1999 da iki sınav sisteminin terk edilmesi ile bir nesil daha yok oldu. Düşünün 2 milyon çocuğumuz sınava giriyor. Bunların örgün eğitimde 200 bini, açık öğretim ve diğer alanlar ile birlikte yaklaşık 500 bin kişi yerleşebiliyor. Fırsat eşitliğini dengelemediğiniz sürece bu rekabet devam edecektir. Dünyada da bu böyle hatta Kore ve Japonya’da gidemeyen öğrencileri devlet kendi gönderiyor. Belediyeler ve yerel yönetimler aracılığı ile göndermektedir. Bilim ve teknoloji o kadar hızlı gelişiyor ki, öyleyse ayak uydurmak zorundayız. Eğitimde böyle 10-12 yıllık eğitimi bizler konsatre olarak çocuğa veriyoruz.
11 / İbrahim Küçükaydın: Medine hanımın sorusuna gelecek olursak net bir şey değil ama doğrudur. MEB kredili sistem öncesi çok iyi işler yaptı. Müfredatlar yenilendi, kitap çok güzeldi, öğretmen eğitimleri vs. tam güzel şeyler olacak derken kredili sisteme geçildi. Oysa alt yapısı oluşturulmadan yapıldığı için derslikler yetmedi, öğrenciler kafe ve kahvehanelerde oturur oldu. Bizler o zaman etüt programları açarak çocuklarımızı sokaktan çekmeye çalıştık. Akşamdan sabaha bir şeyleri değiştiremeyiz. Bir yerlere gelmek için çocuklarımız çaba göstermek zorundadır. Her şeyin başı cahilliktir. Onları hayata hazırlamalıyız. Pamuklara saramayız.
12 / Selahattin Deniz: Türkiye’de 300 bin öğretmen açığı olduğu söyleniyor. Yapılan eylemlerde 1000 öğretmen ya var ya yok. Çıkıp bir milletvekili ‘300 bin burada olsanız belki atanırdınız.’ Diyebiliyor. Burdan şuraya gelmek istiyorum. Sizler bünyenizde emekli öğretmen mi? Yoksa bu atanamayan arkadaşları çalıştırıyorsunuz? Ücretleriniz nedir? Şu sebepten sordum ücretleri benim yakınım bir dershaneye gitmiş ve 350 lira gibi bir fiyat söylemişler.
13 / İbrahim Küçükaydın: Bizlerde emekli öğretmen sayısı % 10 geçmez. Yaş ortalamamız 35-40 dır. Bizler yapı itibari ile devlet gibi davranamıyoruz. Çocuk bize gelmiş o yıl sınava girecek, ailesi para ödüyor. Bunun karşılığını alması gerek, yeni mezun birini onun karşısına çıkartamam. Gireceği sınav tüm hayatını etkileyecek bir sınav olduğu için tecrübeli öğretmen şarttır. Şunu da söylemek isterim. Bizler üniversiteleri birer meslek okulu olarak görüyoruz. Oysa sadece genel bir formasyon kazandırırlar. Bir hukuk mezunu hemen avukat, hakim ya da savcı olmuyor. Ama bizim çocuklarımız mezun olur olmaz, yüksek maaşlı bir iş arıyor. Benim tavsiyem gerekirse hiç ücret almadan gidip işi öğrenmeleridir.
14 / Fatih Atak: Bende bu konuda bir şeyler söylemek istiyorum. Marmara Üniversitesi Fizik öğretmenliği mezunuyum. Tübitak’ta yüksek lisans yaparken aynı zamanda bir dershanede çalışmak istedim. Bey efendinin dediği gibi bana 300 lira gibi bir ücretle haftada 2-3 gün etüt derslerine girebileceğim söylendi. Ben bir yıl sonunda dershane aracılığı ile Fenerbahçe Kolejinde öğretmenliğe başladım. Müsiad olarak bizlerde aynı şeylerle karşılaşıyoruz. Yeni mezun geliyor. Başkanımızda ‘git çalış, gerekirse parada alma işi öğren’ diyor. Öğretmen için zor bir durum ama yapılacak başka bir şey yok maalesef.
15 / Numan Gülşah: Dershanecilerimizin dedikleri çok doğru özel okullar ve devlet okullarında mantık ve felsefe dersleri yeterli değildir. Bunlar olmayınca öğrenciler düşünmek yerine A,B,C,D diye ezbere bir sistem oluyor. Eğitim bir neslin geleceğini belirler. Aklına esen bu sisteme müdahale ederse, ortaya ucube bir şey çıkıyor. 1971 de üniversite sınavına girdim. 57 bin kişi arasında 3751 ci oldum. Ne dershane ne başka bir eğitim aldım. Çünkü o zamanlar öğretmenlerimiz bizlere mantık ve felsefe ile düşünmeyi öğretiyorlardı. İnsan üniversiteye neden gider, kendini ifade etmek için gider. Gençler o dört köşeli bilgisayar ile her şeyi çözeceklerini sanıyorlar. Bu kapışmanın cemaatler ve MİT olayı olduğunu düşünüyorum. Özel okul olacak, kapatılacak dediler. Şimdi ise tepkiler sebebi ile 2015 e ertelediler. Zaten dershaneler özel okul olamazlar fiziki şartları yetersizdir. Bugün çıkmış Başbakan ‘ Biz geldiğimizde 77 üniversite vardı. Biz 177 yaptık.’ Diyor. Sebep herkes kendi yaşadığı şehirde okusun. Demokratikleşme paketi ile azınlıklara eğitim hakkı verilecek beklide bunun alt yapısı hazırlanıyor.
16 / İsmet Arguç: Eğitim bir toplumun şekillenmesi için herkesin uğraş vermesi gerekmektedir. Ben bu gidişatın paralı eğitime gittiğini zannediyorum. Anayasal hak olmaktan çıkıyor. Parası olanın okuduğu bir düzene gittiği kanısındayım. On iki yıllık dönemde 6-7 Bakan değişmesi hizmette kalıcılık adına olumsuz bir etkidir. Herkes gibi bende bunun siyasal dayatma olduğunu düşünüyorum. Filler tepişiyor, çimenler eziliyor. Birde öğrenme zorluğu çeken çocuklarımız için açılan rehabilitasyon okulları da kapatılacak diye duydum. Bu çocuklarımız için hiç iyi olmayacak. Bir bilginiz var mı?
17 / Ali Aydemir: O konuda bir bilgimiz yok. Belki kurs olanlar içindir.
18 / Medine Küçük: Müfredatını devletin belirlediği okullara özel okul diyebilir miyiz?
19 / İbrahim Küçükaydın: İş siyasete giriyor. Bizim işimiz eğitimdir.
20 / Ali Aydemir: Müfredatlar ünite başına olduğu için esneklik yapılıyor. Ama yeterlimidir? Tabi ki değil ama sistem bu şekilde işliyor.
21 / Sedat Doğu Uslu: Teşkilatımız bu konu ile ilgili yetkililer ve taraflarla birçok toplantı yaptık. En son FEM dershaneleri ile yapıldı. Biz teşkilat olarak dershanelerin kapatılmasına karşıyız. İnsanların öğrenmelerinin kısıtlanmasının özgürlüğe engel olduğunu düşünüyorum. İnsana bir sıfat sunuyorsak, bu sıfatın karşılığını mutlaka vermeliyiz. Eğer birde cahillik, bilgi kirliği varsa cahillik eyleme geçmiş demektir. Buda çok tehlikelidir. İnancımızla Elhamdülillah ilk emir ‘ikra’ yani okudur. Bırakın insanlar istediği yerde, istediği dilde, istediği lehçede, istediği öğrenimi görsünler. Tabi ki devlet olarak otoritemizi koruyacağız. Ama bu konulara duyarsız olmak ülkeye duyarsız kalmaktır. Pazarcısı da, sanayicisi de konuya duyarsız kalmamalıdır. Yasağın arzu doğurdunu bilmeliyiz. Bunun arkasında başka meselelerin olduğunu bilmeliyiz. Bu meseleyi cemaatle ilişkilendirmek, millete öğrencilere yapılan en büyük haksızlıktır. Dershane demek cemaat demek değildir. Devlet insanların sahipsiz, çaresiz kaldığı anda ben buradayım demektir. Bunun için vardır. İnsanlara dikta edilen yasakçı yapı ile bir yere gelemeyiz. Dershaneler konusu her yönü ile tartışılmalıdır.
Başbakan geçenlerde ‘ Kesinlikle kapatacağız.’ Dedi. Düşünüyorum. Bir ülkenin Başbakanı zarar göreceğini bile bile neden böyle bir karar alır. İnsanlarımızı duyarlı olmaya davet ediyorum. Dershaneler bir takviyedir. Hocalarımızdan istirham ediyorum. Ortada bir bilgi kirliliği var. Ve cahillik sağdan soldan, öteden beriden eyleme geçmiştir. Gezi den daha tehlikeli olduğunu düşünüyorum.
22 / Bahri Odabaş: İnsanların birbirleri ile konuşamaması en büyük sorunuzdur. 5 yıldan beri özgürce en uç görüşler bile karşılıklı olarak bu toplantılarda konuşmuştur. Toplantılarımız devam edecek. Çünkü gün gelir, bu özgür ortamlar bize de lazım olabilir. İletişime önem vermeliyiz. Konuşmak isteyen yoksa toplantıyı kapatıyorum. Herkese duyarlılığı için teşekkür ederim. Bir dahaki ay görüşmek üzere…
ÖNERİLER
1 /
ORTAK SONUÇ
1 /
DEĞERLENDİRME
İLETİŞİM
SİVİL TOPLUM İLE
MİLLETVEKİLLERİ İLE
Milletvekillerine telefon ve e-mail yolu ile davetler yapıldı.
MEDYA İLE
12 basın yayın kuruluşuna e-mail yolu ile toplantı bildirildi. Basın mensubu katılımı 2 oldu.
SONUÇLAR
DEĞERLENDİREN KİŞİ
Bahri Odabaş – KkMM Girişimcisi