Yer: Ordu Belediye Konservatuarı
Tarih: 06.11.2010
Katılımcılar:
a. Dernek, Vakıf ve Girişimler:
(Sıralama: Katılım gösterenler tarafından doldurulan toplantı kayıt formu sıralamasıdır.)
1.Fındık Üreticileri Koruma Derneği(Başkan Eşref BAYRAKTAR)
2.Ordu Kent Konseyi(Başkan Ahmet ANGIN)
3.ORSEV(Temsilci Gülten PAZAR)
4.Gülsultan Kadını Geliştirme Derneği(Başkan yardımcısı Gülşen GÜRSOY)
5.Ordu Şairler Yazarlar ve Sanat Severler Birliği Derneği(Temsilci Ünal YILDIRIM)
6.ORİŞAD (Ordu Sanayici ve İş Adamları Derneği)(Temsilci İsmail CİNEMRE)
7.Ordu Bilim Kültür ve Sanat Derneği(Başkan İrfan PAK)
8.OKSAD(Temsilci Fatma KARADEMİR)
9. Fındık ve kivi üretim pazarlama Kooperatifi(Başkan Cengiz KESKİN)
b. Meslek Odaları Katılım olmadı
c. Sendikalar
1.Demokrat Eğitimciler Sendikası(Temsilci Bekir CANDAN)
d. Kanaat önderi bireyler (Bir sosyal grup var ama örgütsüz ise veya o kentin simgesi bir kişi varsa)
Katılım olmadı
Katılan Milletvekilleri: Katılım olmadı.
Belediye Başkanları: Katılım olmadı.
Mazeret BildirenVekiller: Katılım olmadı
Siyasi partiler: Katılım olmadı.
İzleyiciler: Şenol PAZAR(İl Özel İdaresi Genel Sekreter Yardımcısı)
Medya:
1.Gerçek Gazetesi ( Erdoğan ERİŞEN)
2.Ordu TV (ORT)
Moderatör: Cengiz KESKİN
Konular:
Genel konu: Başörtüsü ve Kamusal Alan
Yerel konu: Ordu’nun Turizm potansiyelinin etkin kullanımı
Genel konu: “Başörtüsü ve Kamusal Alan” Üzerine Konuşulanlar:
1- Eşref Bayraktar: Başörtüsü bir özgür irade işidir. İsteyen takabilir, yasak olamaz. Çünkü Anayasada bireyler aynı eşit hakka sahiptir. Bir dayatma yapılamaz. Yapılırsa özgürlük olmaz. Bireyin hakkı yok sayılır.
2- Ahmet Angın: Herkesin birbirine saygılı olmak zorunda olduğu “Kamusal alan” hepimizin özgürlük alanı olmalıdır. Hiçbir önyargı kabul edilemez.
3- Gülten Pazar: Başörtüsü konusu neden erkeklerimizi çok ilgilendiriyor. Başörtüsü olmayan kadınlardan nasıl bir destek bekleniyor.
4- Gülşen Gürsoy: Başörtüsü dinimizin emri olduğu için kadınlarımız kullanmaktadır. Başörtüden dolayı eğitimleri engellenen, çalışma hayatına giremeyen milyonlarca mağdur kadın var.Biz Gülsultan Kadını Geliştirme Derneği olarak kadının her alanda faaliyetlere katılıp vatandaşlık haklarından herkesin yararlanacağı gibi yararlanmasını ve özgürlüklerinin kısıtlanmaması gerektiğine inanıyoruz. Kadınlarımız kendilerinin nasıl giyineceğine karışılmasını istemez. Çünkü bizler kendimize yakışanı biliriz.
5- Ünal Yıldırım: Başörtüsü meselesi uzun süredir Türkiye gündeminde. Bu mesele daha fazla sürmemeli. Belli ki başını örtenler baskı ile açmayacak, başını açanlar da örtmeyecek. Burada iki gurupta birbirlerine hoşgörü ile bakmalı mesele kendiliğinden çözülmüş olur. Üniversitelerde başörtüsü serbest olmalı. Bu hayatı zaten annemizden ve eşimizden yaşıyoruz. Biz millet olarak nedense yasaklara karşı zaafı yetimiz var. Yasal olarak çözülse mesele bitecektir.
6- İsmail Cinemre: Toplantı esnasında Titreyen ve titreten Cep Telefonu üzerine, özür dileyip toplantıdan ayrılmak zorunda kaldığından bu konuda görüş bildiremediler.
7- İrfan Pak: Bu kültürel farklılıkların, korkular üzerinden iktidar arayışıdır.
8- Fatma Karademir: Türkiye’nin daha önemli sorunları varken türban bana göre tercihtir. Ve özgürlük değildir. Bir takım zihniyetin rantı ve ticaret alanında tutunmaları için savunduğu bir küçük kavgadır.
9- Bekir Candan: Kamusal alanın sınırları net olarak ortaya konulamadığından başörtüsü veya diğer deyişle türban, bireysel hak ve özgürlük olarak mı? Değerlendirilmeli tartışmaları süregelmektedir. Kamusal alan kavramı özellikle cumhuriyet rejimini benimsemiş ve demokrasisini ileri derecede yerleştirmiş ülkelerde 1950 li yıllardan itibaren tanımlanmaya çalışılmıştır. Bu tanım bireysel hak ve özgürlüklerin insani yaşam
Standartlarının yükseltilmesi sürecinde önem kazanmıştır. Ancak hakların kullanımı etnik, dinsel ve mezhepsel çerçevede istekleri karşılama bakımından kamusal alan kullanımında sorun ortaya çıkarmıştır. Birçok tanım verilmiştir ancak tanımda birleşilen ortak nokta “toplumun etkinlik ve kanaat oluşturdukları alan” tanımıdır. Bizim ülkemizde de rejimin kendi oluşturduğu değerleri korumak ve kollamak adına 1990 lardan itibaren kamusal alan tanımlamaları tartışılmaktadır. Ülkemiz için kamusal alan tartışmaları son yıllarda özellikle başörtüsü üzerinde yoğunlaşmaktadır. Ülkemizde kamusal alan kavramına coğrafi bölge yada mimari sınırlama olarak bakılmıyor. Daha çok kamusal alan’a toplumsal etkinliklerin işlevsel olarak ele alınması biçimiyle bakılmaktadır. Bu çerçeveden bakıldığında, türban kamuda bireysel hak ve özgürlüğün kullanımı olarak görülmemeli. Türbana dini değerler olarak bakılması, hak olarak görülmesi ve türban takanlara salt din değerlerinin savunucusu olarak bakılması ve böyle görülmesi başı örtülü olmayan dindarlara haksızlıktır. Dini değerlerin sadece türban yada başörtüsüyle sembolize ediliyor olması bu toplumun dindar insanları için haksızlıktır. Tercihlerine göre türban yada başörtüsü kullananlar zaten herkesin kamu hizmetinden yararlanma hakkının bulunduğu ülkemizde bu hizmeti alabilmektedirler. Sayıları yüzleri bulan üniversitelerimizden sadece birkaç üniversitede istisnai durum yaşanmaktadır. Toplumda ister ticari ilişkilerin kurulmasında ister sosyal ilişkilerin kurulmasında isterse ortak faaliyet gerektiren etkinliklerde türban yada başörtüsü sorun oluşturmuyor. Toplum nezdinde sorun olmayan bu durumun abartılı tartışıldığı kanaati kaygı verici tartışmaları oluşturuyor. Kamusal alanın tanımlanması sadece türbanlılar için değil diğer etnik, dini ve mezhepsel taraf temsilcileri içinde gereklidir. Bu bakımdan kamusal alanın herkes tarafından kabul edilebilir bir tanımı oluşturulmalı. Taraf yada karşı taraf olarak değil tüm farklı kesimlerin güvencesi olacak bir tanımlama getirilmeli. Koşulların gereği olarak toplumun ihtiyacı olan ve sosyal alanda gerçekleşen değişimler ortak akıl oluşturulmasıyla çözüme ulaşacaktır.
10- Cengiz Keskin: Bırakınız özgürce kılık kıyafet seçme-beğenme takma ve giyim haklarını bireyler belirlesin. Bireylerin tercihlerinde; hukuk devletinde, renkler ve kıyafetler, nasıl bir zihniyetle ve çağdaşlık anlayışıyla özellikle devlet tarafından müdahale ile toplumu bu çıkmaza sokmuştur? Asıl bu zihniyetleri anlamaya çalışmak zorundayız. Çünkü sorun tek taraflı değil. Devleti koruma sorunu mu? Yoksa bir iktidar olma oyunu mu? Sonuç bu halk birçok alanda olduğu gibi bunu da hak etmiyor! İnsanlar bu topraklarda, ana doluda iyi şeylere layıktır…
Yerel konu: “Ordu’nun Turizm Potansiyelinin etkin kullanımı Üzerine Konuşulanlar:
1- Eşref Bayraktar: Ordu Türkiye’nin en güzel şehridir. Ama yoksul, fakir şehridir. Devlete ihtiyacı vardır. Aradığını bulamamış bir şehirdir.
2- Ahmet Angın: Acil işleri olduğu için özür dileyerek toplantıdan ayrıldığından görüş bildirememişlerdir.
3- Gülten Pazar: Altyapı sorunları çözülmüş mü? Yatak sayısı yeterli mi? Nasıl bir turizm kenti olmak istiyor? Kültür ve Turizm ilişkisi nasıl?
4- Gülşen Gürsoy: Ordu da çarpık yapılaşmaya izin verilmemeli. Cumhuriyet mahallesi, Turizm ve Tesisler bakımından hem Ordu’ya yakın hem de sahil alanı fazla. Bakım ve Tesislerle, yolların yapımıyla geliştirilebilir. Büyük alışveriş merkezleri, sosyal alanları fazla olan spor faaliyetleri üzerine büyük tesisler yapılabilir. Akua parklar kurulabilir. Yeşil alanı fazla olduğu içinde yayla turizmi yapılabilir. Turlar geniş anlamda düzenlenebilir. Ordu her bakımdan sanayi, turizm, yol, tesisler bakımından yoksun. Ordu her yönden kalkındırmalıyız.
5- Ünal Yıldırım: Arkadaşlara katılıyorum.
6- İsmail Cinemre: Toplantı esnasında Titreyen ve titreten Cep Telefonu üzerine, özür dileyip toplantıdan ayrılmak zorunda kaldığından bu konuda görüş bildiremediler.
7- İrfan Pak: Bu alana komisyonların iyi çalışması ve etkin olması gerekir.
8- Fatma Karademir: Arkadaşlara katılıyorum.
9- Bekir Candan: Ordu doğal güzelliği ve yayla turizmi ile anılan bir ilimizdir. Gelen turistler daha çok gerek diğer illerdeki ya da yurt dışındaki hemşerilerimizdir. Tanıtım yönünden başarılı buluyorum ama tesis yeterliliği bakımından istenilen düzeyde değildir. Belediye hizmet üretmek ve sosyalleşme alanları oluşturmada görev üstlenip tesislerin yapımını üstlenebilir, tesislerin işletmelerini özel sektöre bırakabilir.
10- Erdoğan Erişen: Ordu’da turizm potansiyeli tam olarak ortaya çıkarılamamış ya da kullanılamamaktadır. Bunun ana sorumluları da şehrin yönetim kademesidir. Kaldı ki alt yapıda ciddi bir yetersizlik vardır. 1957 yılında Orduspor maçı için Ordu’ya gelen Galatasaray futbol takımı şehrin merkezinde bir otelde (bacın Otel) kalmış. Geçen yıl yine maç için Ordu’ya geldiğinde ise kalacak yer yetersiz olduğu için Fatsa’da bir otelde kalmıştır. Bu da gösteriyor ki Ordu’da kalınacak yatak-oda bakımından bile turizm alt yapısı oluşmamıştır. Alt yapı oluşmadığı bir ortamda turizm potansiyelinin bırakın etkin kullanımını ortaya çıkarılması bile beklenemez.
10- Cengiz Keskin: Bırakınız özgürce kılık kıyafet seçme-beğenme takma ve giyim haklarını bireyler belirlesin. Bireylerin tercihlerinde; hukuk devletinde, renkler ve kıyafetler, nasıl bir zihniyetle ve çağdaşlık anlayışıyla özellikle devlet tarafından müdahale ile toplumu bu çıkmaza sokmuştur? Asıl bu zihniyetleri anlamaya çalışmak zorundayız. Çünkü sorun tek taraflı değil: Devleti koruma sorunu mu? Yoksa bir iktidar olma oyunu mu? Sonuç bu halk birçok alanda olduğu gibi bunu da hak etmiyor! İnsanlar bu topraklarda, ana doluda iyi şeylere layıktır…
Öneriler:
1- Daha geniş bir salonda toplantı yapılmalıdır.
Değerlendirme:
İletişim:
a. Sivil toplum ile
20 sivil toplum kuruluşuna belirlenen gündem e-posta ile bildirildi, bir kısım ile görüşüldü.
b. Milletvekilleri ile
e-mail ve cep telefonlarına kısa mesajla ulaşılamadı.
c. Medya ile
Ulusal basın temsilcileri ve yerel basın mensupları e-posta ile davet edildi.
Sonuçlar:
Değerlendirenler: Cengiz Keskin, Ordu kMM Girişimcisi
06.11.2010 Ordu kMM Toplantı Tutanağı
previous post