Tarih : 06.11.2009
Yer : Muğla Belediyesi Konakaltı Kültür Merkezi
KATILIMCI KURUM
01. Muğla Barosu(Leyla Bişen)
02. Muğla Tabip Odası(Dr.Naki Bulut)
03. Eczacılar Odası(M.Arif Yılmaz)
04. M.Esnaf Odası(İhsan Özgen)
05. Veteriner Hekim Odası(Yusuf Kayacık)
06. M.Tic.ve San.Odası(Yusuf Kayacık)
07.Muğla Tic.Odası(Mehmet Özavcı)
08.Makina Müh.Odası(Ali Şahin)
09. Mimarlar Odası(Suat Selvi)
10.Muğla S.M.M.M. Odası(Hasan Demir)
11.Sağlık Emek Sen(Birten İ.Cebeci)
12. Eğitim Sen( Altan Kalaycı)
13.Disk Genel-iş(Ergün Eyi)
14. Disk Genç-Sen(Tufan Ağsakal)
15.Türk İş Yol İş(Yahya Çulha)
16.Türk İş Tes İş(Alaattin Karataş)
17.Türk İş Maden İş(Osman İlhan)
18.Türk İş Belediye İş(Hasan Aşkın)
19.M.Üni.Tıp Fak.(Hüseyin Dursun)
20-Arı Yetiştirici Birliği(Ziya Şahin)
21-M.Gelişim Hareketi(Hasan Özgür)
22-Tüketici Hak.Der.(Refik Öztürk)
23.İnsan Hak.Der.(Kerim Değirmen)
24. M.Engelliler Der.(Sabahat Durmaz)
25. M.A.F.Spor K.Der.Bşk(Mehmet Top)
26.Muğla Üni.Öğr.Der.(Özgür Tarhan)
27.İ.İ.B.Fak.Öğr.Der.(Hüseyin Arslan)
28.Eğitim Emek Der.(Hamza Arpacı)
29.Genç Siviller(Baki Ekinci)
30. Akyaka Kent Konseyi Bşk (Serdar Denktaş)
Diğer Katılımcılar:
1.Türk İş Belediye İş (Ergül Şahin)
2. M.A.F.Spor K.Der. (Mustafa Yandık
3. Muğla Tabip Odası (Dr.Hakkı Turan)
4. M.Gelişim Hareketi (Necati Demirel)
Milletvekilleri: Katılım Olmadı
Mazeret bildiren vekiller: Yok
Belediye Başkanları: Katılım Olmadı
Kolaylaştırıcı: Leyla Bişen (Muğla Barosu)
Medya:
Hamle Gazetesi
Anadolu Ajansı
Yeniden Doğuş Gazetesi
Konular:
1. Yerel Konu :Kış yaklaşırken Muğla’da hava kirliliği ile ilgili alınması gerekli önlemler.
2. Genel Konu :Kürt açılımı ,Milli Birlik mi, farklılıkların zenginliği mi?
3. Anayasa :1982 Anayasasında toplumsal barışı tehdit eden ayrımcı yaklaşımlar
1. Yerel Konu Tartışmaları:
1. Leyla Bişen (Muğla Barosu):
Yaklaşan soğuklar ve kış aylarında ısınma amaçlı yakılan kömürlerden dolayı ilimizde hava kirliliği çok yoğun yaşanmaktadır.Bununla ilgili kurumlar ve belediyemizle görüşmeler yapmamız gerekiyor.
2. Genel Konu Tartışmaları:
Sunum: Mutfak tarafından hazırlanan DVD sunumu hamal Kerim Değirmen tarafından yapıldı.
1.Leyla Bişen(Muğla Barosu)
Sorun Kürt sorunu değil; Doğu ve Güneydoğu sorunu olarak görülmeli aksi bir yaklaşım etnik ayrımcılığa götürür. Şu an PKK ortadan kaldırılmak isteniyor. Bu ABD ve AB oyunu olarak tasarlanıyor. Ortadoğu da Barzani’yi büyütmeye yönelik olduğunu düşünüyorum. Askeri kuvvetlerin katilleri söz konusu olduğundan, bu konuda da yapılacak affı da uygun görmüyoruz. Bölgede yıllardır sürdürülen mücadele sırasında suç ya da kabahat işlediği iddia olunan askeri personele ve diğer kamu görevlilerine de genel af çıkartılmalıdır. PKK koşulsuz silah bırakmalı, döşediği mayınların haritasını devlete teslim etmelidir. Dil üzerine toplumsal ilgi uyandırılmalıdır. Yoksa Türkiye ,her resmi kuruma ya da her okula Kürtçe bilen eleman temin etmek zorunda kalacaktır. Kürtçenin resmi dil olması, etnik ayrımcılığa neden olacaktır. Doğu ve Güneydoğu’ya yönelik ekonomik olarak pozitif yatırım uygulamaları yapılabilir.
Açılım hakkında Muğla Barosunun görüşlerini bu linkten öğrenebilirsiniz:
2. Refik Öztürk(Tüketici Hakları Derneği temsilcisi )
Şurada bazı cümleleri ifade etmekten korkuyorum. Böyle bir ülkede yaşıyoruz. General Mustafa Muğlalı'ya kahraman diyen de var, katil diyen de var. Şimdi buradaysam vicdanım rahat olmadığı içindir. Benim düşüncem Kürt halkı mağdur, evi ormanı, canı yandı. Türk halkı mağdur, güvenlik kuvvetleri mağdur. Yolu varsa askere gitmeyelim desem ne olur acaba? Sorun İnsan Hakları sorunudur. Düşmanını yaratan devlet olamaz. Empati yapmamız gerekiyor. Karşılama törenleri konusunda diyeceğim yok. Devlet görevlileri var.
3. Necati Demirel(Muğla Gelişim har. Temsilcisi )
Ben de Türk olarak konuşuyorum. Bir kitap okurken empati kelimesi okudum bir baskı hatası veya yanlışlık var diye geçtim ama daha ilerde tekrar karşılaştım. Anlamının ” kendini karşıdakinin yerine koy” olduğunu öğrendim. Kendimi Kürt halkı yerine koymaya çalışıyorum. Örneğin dil üzerine düşündüm. Çok önemli olduğunu gördüm. Örneğin biz Ugandaca konuşalım diyebilirmiyiz? Ugandaca da rüya görebilirmiyiz? Diğer beni etkileyen bir olay: şimdi General Mutafa Muğlalı iş merkezi olarak bilinen binanın girişinde yaşlı bir yurttaşın serzenişi ile karşılaştım. ” Herkes buranın demokrat olduğunu söylüyor ama General Mutafa Muğlalı adını bu koca binaya vermişler.” dedi. Merakımdan sordum. Bilgilenmen için Fikret Başkaya’nın Paradigmanın İflası ve 33 kurşun şiirini içeren Ahmet Arif’in kitaplarını verdi. Konuyla ilgili bir köşe yazısı yazdığımda o zamanki belediye başkanı ve siyasilerden bir kısmı konuyu kapatmamı, bir kısmı ise belediye başkanı olduğu zaman bu ismin değiştirileceği deniliyor. Hazırlanan sunumu çok iyi, örneğini almak istiyorum. Çözüm önerleri olarak; 1990’larda başlatılan General Mustafa Muğlalı olayından başlamalıyız. Diyelim ki bir PKK’li benim kardeşimi öldürdü çok üzülürüm. Ama bu kişin adının Diyarbakır’daki bir yere verilmesi daha çok üzer. İşte burada bu binamızda adı bulunanın da tarihe geçen bu olayı bilen Kürtlerde üzüntü yaratacağı aşikardır. O halde buradaki mevcut bina isminin değişim istemiyle başlayabiliriz.
4. Serdar Denktaş(Akyaka Kent Konseyi Bşk.)
Doğrudan soruna çözüm önerlerinden başlamak, atları abranın önüne koşmak olur. Detaylı açıklama yapılmalı. Daha önce konuşmalar vardı. Ama devlet sorununa dönüşünce sorun olmaya başladı. Asimilasyon başladı. Ama Kürt halkı çok olduğundan kendini yok etmeye izin vermemiş. Ayrı devlet kurma değil bir arada nasıl yaşanacağına kafa yorulmalı. Baskıdan kurtulma söz konusu. Bizde baskı altındayız. Ama onlar, Kürtler iki defa baskı altındalar. Sonuç olarak: Empati gerekli. Sorunlar insana dair, açılım derken herkes bunu yapmalı, General Mustafa Muğlalı adının değişimi istenirken neden verildiği sorgulanmalı. Yapılacak çok şey var. Sadece devlet ve hükümet değil, bizler de daha esnek olabilmeliyiz. Kültürümüzün bir parçası olmuş semboller üzerinden konuşuyoruz. Yeri geliyor susuyoruz. Bizler de bireyler olarak açılımlar yapmalıyız.
Necati Demirel Daha sonra bana General Mustafa Muğlalıyı hatırlatan amcayı görünce bir soru sormak için durdurdum ve sordum “ amca gerçekten ayrı devlet kurmak istiyor musunuz.”dedim oda bana “biz enayi miyiz en büyük Kürt kenti neresi biliyor musun? Bağdat değil, Şam değil, İstanbul’dur “
5. Mehmet Özavcı (Muğla Ticaret Odası Temsilcisi) :General Mustafa Muğlalı olayından bir kesit. İlgili Türk askerlerinin cinsel organlarının kesilip ağızlarına konulduğunu görünce ne yaptığı S. Kuvvetler arşivinde saklı isteyen bakabilir. Ben yanımda onlarca Kürtle çalışıyordum. benim yanımda Kürtçe konuştuklarında müdahale ettim. Neden Kürtçe konuşuyorsunuz dediğimde; İngiliz İngilizce konuştuğunda neden rahatsız olmuyorsun. Diyorlar. Bende onlar İngiliz bizler aynı ülke içinde birlikte yaşıyoruz dedim. Cumhuriyetten bu yana bizlerle uğraşıyorlar. Bu ülke Türklere bırakılamayacak kadar zengindir. Denilmiş PKK yaratılmış ve Türkiye yıpratılmak isteniyor. İlk özelleştirilen yerlerden birini Van’da gördüm. İnsanlar ıkıntılı ve aç, terör sonucu göçler çoğaldı. Sonradan gelenler PKK destekçisi olarak gösterildi. Güçlü TOKER i tanıyanınız vardır. Güçlü TOKER Hatay bölgesinde araştırma yapıyor. ABD ye gidiyor. Dönüşte TAT Konservelerine giriyor. TAT Konservelerinin bir kısmını Hatay getiriyor. İsrail ile anlaşma yapılıyor. Mayın temizliği adına toprak kaybı olacak. O sınır boyunda yolun diğer tarafında petrol fışkırıyor. Ağalık sistemini kaldırmak için buradaki arkadaşların ne gibi girişimleri var. Birlik olma zamanı bu hükümet her şeyi sattı kalan sadece toprak kaldı. Hep beraber bu geminin içindeyiz. Adam gibi birlikte yaşamak zorundayız. Türk sözcüğü üzerinde durmayalım, alt kimlik üst kimlik bizim sorunumuz değil, Amerika’da da bu durumda önce Amerikalı sonra etnik kimliği neyse onu söyler.
6. Feyyaz Keskin ( Muğla Üniversitesi Fen Fak. Kimya Böl. Öğrencisi ) Tarihi olayları incelemeden vazgeçmeliyiz. Hep Türk halkının mı hatası var? Kürt halkının da hatası var. Ben Arap’ım ve Aleviyim. Benimde hassasiyetim var. Aslında Kürt açılımı değil demokratik açılım olmalı. Herkesin hatası var bu ülkede. Herkese tolerans olmamalı. Ben çevremde Arapça konuşuyorum. Ama resmi bir kuruma girince Türkçe konuşuyorum. Almanya’ya giden yurttaşımız gidip oranın yurttaşı olduktan sonra Almanca konuşuyor. Ortak payda yakalanmalı.
7. Kerim Değirmen( İnsan Hakları Derneği temsilcisi ) Gerek izlediğimiz sunumdan ve gerekse katılımcıların aktarımlarından da anlaşılacağı üzere Kürt sorunu yıllardır inkar edilmiş ve gizlenmiş, haklarının takipçileri olan Kürt halkı kendini kabul ettirmeyi başarmış görünüyor. Bu hükümetin öne sürdüğü açılım paketinin içeriği henüz dolu değil. İçinde neler var ayrıntılı bilmiyoruz. Ancak bu yöndeki yaklaşımları insan hakları bakımından düşündüğümüzde olumlu bir gelişmedir diyebilirim. Mehmet beyin de dediği gibi mali ve ekonomik kaynaklarımızın büyük bir bölümü bütçe aracılığıyla bu soruna aktarılıyor. Evet bu sorunu silah zoruyla çözüme götürmek isteyenler bizlerden toplanan vergilerden ve devletin diğer gelir kaynaklarından oluşan bütçenin büyük bir bölümünü silah almaya ayırıyor. Dolayısıyla ekonomik yatırımlara, eğitime, sağlığa, barınmaya v.b gibi temel zorunlu yatırımlara yeterince pay kalmıyor. Bu sorun barışçıl yöntemlerle çözülmeli. Aynı çatışmalı ortamı ve savaşları yüzyıllar yaşayıp ta sonuçta birlik içinde yer alarak oluşturulan bir Avrupa Birliği söz konusu. Buradaki temel yaklaşım öncelikle insanların doğuştan getirdiği yaşam hakkına olan saygı olmuştur. Bizlerde ülkemizde yaşayan tüm yurttaşlarımıza yaklaşımda yaşam hakkına saygılı olmalıyız. Toplum güvenliğini ve huzurunu bozmaya yönelik girişimde bulunanları İnsan Hakları Hukuku yaklaşımıyla kontrol altına alarak rehabilite ederek tekrar topluma kazandırma yöntemi seçilmelidir.
Örneğin açılıma yönelik tartışmalar öncesi ve sonrası dil konusunda yapılanlar hiçbir maddi değerimizi eksiltmedi. Üniversitelerde okutulan yabancı diller gibi veya seçmeli olarak başvuruda bulunan olursa bölüm açarız diyen üniversitemiz gibi. Bu konuda Avrupa ülkelerinde resmi dil sayısı arttırılarak sorun giderilmiş. Her kurumda kendini resmi dil ile ifade edemeyenler için tercüman bulundurulmuş. Gerek Kürt sorunuyla gerekse demokratik barışçıl yaklaşımlar için anayasal değişiklikler yapılmalı, temel hak ve özgürlükler önündeki yasaklar son bulmalıdır. Bu anlamda koruculuk sistemi dağıtılmalı, köye dönüş için teşvik edici yaklaşım ve maddi yardım sağlanmalı bölgeye ekonomik yatımlar attırılmalı, Tarım ve Hayvancılık teşvik edilmeli ve geliştirilmelidir. İşsizlik tüm ülkemizde azaltılmalı gidererek ortadan kaldırılmadır. Geri Dönüşler için hukuki güvence verilmeli kanun kapsamına alınarak ilgili savcı ve hakimlerin yapacağı işlerde kolaylaştırılmalıdır. Gerekirse siyasi af çıkartılmalıdır. .
Konuklardan Konuşanlar:
1.Cansel İnal(Muğla Üniversitesi Öğrenci Derneği Temsilcisi)Dil konusunda bir Türk olarak İngilizce okuduğumuzda Türkçe düşünüp sonra İngilizceye aktarıyoruz. Aynı konu Kürtler içinde geçerlidir. Bu anlamda ana dil serbestisi olmalıdır.
2. Sefa…………( M. Üni. İ.İ.B.F. Öğrenci Derneği temsilcisi )Kürtler Malazgirt ten sonra Türklerle beraber olmuş, Çanakkale de ve benzeri savaşlarda aynı yaşamı paylaşmışız ama her gün Türklük adına ant içmenin doğru olmadığını düşünüyorum. Sadece Kürt olduğu için değil, Ermeni, Laz, Gürcü, Çerkez, Arap vb yurttaşlarımızın da varlığı söz konusu olduğu içindir. Savaşta yakınlarını kaybedenlerin acılarını anlayışla karşılıyorum ve üzülüyorum. Gelen barış elçileri için olumsuz yaklaşımlar doğru değil. Leyla (moderatör) hanımın çözüm öneriniz var mı? Sorusu üzerine; Konuşmacı; çözüm bence karşılıklı diyalogdan geçer, DTP üzerinde baskıların geçmesinden geçer. Bu anlamda halka inilmeli, açılımın içi doldurulmamıştır, koşulsuz silah bırakma olamaz. Ateşkes sonrası saldırılar devam ederse, silah bırakma olamaz. Kimse durup dururken çıkmadı dağlara. Bunun için güvence verilmeli . 3. Zeki………..(M. Üni. İ.İ.B.F. Öğrenci Derneği temsilcisi) Toplantıya başlarken önyargılar giremez diyorsak buna uygun davranmalıyız. Kimse durduğu yerde savaşmaz. Yıllardır ABD ile silah alışverişi yapılıyor. O halde Türkiye ABD işbirlikçisi mi.? Savaşın durması için başlatılan adımı olumlu buluyorum. Empati yaparak sizin diliniz üzerine yasak konduğunu düşünün ve bir ay bile olsa hiç bilmediğiniz bir dille zorla konuşmanız istense sizler hangi cezayı verirdiniz. Ülkemizde dil konusunda baskılar özellikle Kürtçe üzerine olmuştur. Devlet kucaklayıcı olsa olamaz mı? Yargılanmadan bırakılmalar konusunda devlet düzenlemeler yapmalıdır. 33 kurşun olayı ile sembolize edilen General Mustafa Muğlalı kaçakçılık yapan insanlara dahi tahammül edememiş, devlet adına müdahale etmiş ve katletmiştir. Bu konuda empati yapılmalıdır.
Çözüm olarak; Herkes kendini silkelesin. Bir taraf günah keçisi olmamalı, kendi yaptıklarını da gözden geçirmeli. Bu konuda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları var. Akan kanın durması için karşılıklı olarak empati kurarak kurtulabiliriz. Dağdan inenler pişmanlık için gelmemişler, barış için gelmişler. Güçsüzlüklerinden değil, acılar çekmişler ve bu acıların bitmesi için, toplumca acıların sona erdirilmesi için gelmişler. Daha tarafsız mahkeme önünde hesap verilmeli.
3-Anayasa
Sunum: Yapılmadı
Dökümantasyon: Mutfağın Hazırladığı Kürt Açılımı ve Demokratik Anayasa Konulu DVD
Değerlendirme :Katılımcıların hepsi iyi sohbetti gelecek ay devam eldim demeleri bir olumluluktu. Ancak : Belediyenin sunum yapabilecek salonu düğün yapılması için tahsis etmesi sonucu salon değişikliği neden ile oluşan projeksiyon kurulumu ve bilgisayar uyumu için yardımlarını esirgemeyen polis memuru Gültekin Bey’e teşekkürler.
Değerlendiren: Kerim DEĞİRMEN(Muğla küçük Millet Meclisi Hamalı)