YER: BATMAN BELEDİYESİ MECLİS TOPLANTI SALONU
TARİH: 6 AĞUSTOS 2015
KATILIMCILAR
DERNEK, VAKIF VE GİRİŞİMLER
1 / BÜ Mezopotamya Çok Kültürlülük Topluluğu (İzzettin Ete – Başkanvekili)
2 / Çevre Gönüllüleri Derneği ( Recep Kavuş – Başkan)
3 / Güneydoğu Kadınlar Derneği ( Zeynep Dağantay Akın – Başkan)
4 / Emekliler Derneği (Hüseyin Ekmen – Başkan)
5 / Kamer Vakfı ( Nezahat Kapuci – Başkan)
6 / Selis Kadın Danışmanlık Merkezi (Nefise Akıl Haşimi – Koordinatör)
7 / Tüm Muhtarlar Derneği ( Masum Padir – Başkan)
8 / Davet ve Kardeşlik Vakfı ( Zeki İslamoğlu – Başkan V.)
9 / Mazlumder ( Hasan Argunağa – Başkan)
10 / Bey-Der ( Şerif Doğan – Başkan )
11 / Ahmede Hani Derneği ( M. Şirin Aslan – Genel Sekreter)
12 / Batman Eğitim Derneği (Mehmet Soysal – Başkan Yardımcısı)
13 / Kent Konseyi ( Özgür Özbek – Genel Sekreter)
14 / Türkiye Gençlik Konseyi ( Mekan Görük – Başkan)
15 / Batman Ekoloji Meclisi ( Semran Yiğit – )
16 / Aydın-Der ( Evren Arı – Başkan )
17 Midyatlılar Derneği ( Bahri Tunç – YKÜ )
18 / Kadın Girişimciler Kurulu ( Medine Eren – Başkan )
MESLEK ODALARI
1 / Gazeteciler ve Yayıncılar Cemiyeti Kadın Komisyonu (Melek Barış – Komisyon Başkanı)
2 / Baro ( Ahmet Sevim – Başkan)
3 / TMMOB (Hüseyin Oğuzcan – İKK Sekreteri)
4 / Esnaf Odaları Birliği ( Mehmet Şimşek – YKÜ)
5 / Batman SMMM Odası ( Mucip Yetmen – YKÜ )
6 / Üniversite Hattı Minibüsçüler Koop. ( Gündüz Demir – Temsilci )
7 / Ziraat Mühendisleri Odası ( Mehmet Kayalık – …)
SENDİKALAR
1 / Kültür Sanat – Sen ( Selim Pilatin – İl Temsilcisi)
2 / Dives (Bayram Diril – İl temsilcisi)
3 / Sağlık-Sen ( Zahir Seven – Şube Başkanı)
4 / Disk / Genel-İş ( Narin Erol – Eş Başkan)
5 / Memur-Sen ( Diyadin Demirhan – Başkan Vekili )
KANAAT ÖNDERİ VE BİREYLER
1 / M. Nuri Kaya ( Doktor – Çevre Gönüllüleri Derneği Onursal Başkanı )
2 / Mustafa Yıldız ( Avukat )
3 / Çiğdem Samsa ( Sosyolog)
4 / Esen Tunç ( Çevre Gönüllüleri Derneği Üyesi )
GOZLEMCİLER
1 /
KATILAN MİLLETVEKİLLERİ
1 /
BELEDİYE BAŞKANLARI
1 /
MESAJ YOLLAYANLAR
1 / Ziver Özdemir önceden belirlenmiş programı nedeniyle katılamayacağını belirtti.
DİĞER KATILIMCILAR
MEDYA
1 / İlkha Haber Ajansı
MODERATÖR
Ahmet Sevim (Batman Barosu Başkanı)
KONUŞULANLAR
Cuma GÜLCÜ: Batman küçük Millet Meclisi’nin bu olağan üstü toplantısına hoş geldiniz. Bildiğiniz üzere kMM en son toplantımızı seçimlerden bir hafta önce gerçekleştirip yaz arasına girmiştik. Tabi yaz arasındayken de boş durmuyoruz. Aradan istifade sivil toplum örgütlerini ve siyasi partileri ziyaret edip önümüzdeki dönem toplantıları için şimdiden hazırlıklar yapıyoruz. Ayrıca daha önce vekilleri yönelik yapmış olduğumuz bir anketi bu kez sivil toplum örgütlerine yönelik olarak yapmaya çalışıyoruz. Bunun çıktılarını da daha sonra sizlerle ve kamuoyu ile paylaşacağız. Tabi bunların yanında bir de şu an ülkemizde, bölgemizde yaşanan acı olaylar var. Bu olaylar hepimizi üzüyor ve kaygı veriyor. Bu nedenle bu olağan üstü toplantıyı gerçekleştirme kararı aldık. Bugün burada son yaşanan olayları değerlendireceğiz. Diğer bütün toplantılarımızda geçerli olan ilkelerimiz bu toplantıda da geçerlidir. Konuşmacılara beşer dakika söz hakkı verilecektir. Lütfen bu sürenizi kullanırken mümkünse tespit ve eleştirilerinizi ilk iki dakikaya sığdırıp geri kalan süreyi çözüm önerinize ayırınız. Çünkü en önemli kısım çözümün nasıl olacağıdır. İyi bir toplantı olmasını diliyorum.
Ahmet Sevim(Baro): Aslında sözün tükendiği noktadayız. Bireysel ve toplumsal meselelerde iki kesim varsa yüzde yüz haklı bir taraf yoktur. Sosyal meselelerde de aslında tek bir neden yoktur. Şu saatten sonra hepimizin ortak paydasının barış olması gerektiğini düşünüyorum. Barışın nasıl sağlanacağını konuşursak daha faydalı olur diye düşünüyorum.
Seçim sürecinde belki siyaseten yapıldı ama bence siyaseten de yanlış olan bir şekilde süreç durduruldu. O dönem okuduğum bir araştırma çözüm sürecine desteğin büyük bir oranda olduğunu gösteriyordu. Ki şu anda bile yüzde yetmişler oranındadır. O nedenle bu sorun partilerin, devletin değil halkın sorunudur. Çözülmesi gerekir. Böyle bir dönemde küçük meclis bile toplanıyor ama büyük meclis hala tatilde? Şiddetin bitmesi sorunun bittiği anlamına gelmiyor. Şiddet sadece çözümün önünde bir engeldir. Tiyatro oyununda basit ve herkesin bildiği bir kural vardır. Sahnede silah varsa mutlaka patlar. Şiddet siyaseten kullanılabilecek bir argüman değildir. Bu sadece örgüt için değil devlet için de geçerlidir. İç güvenlik paketinden vazgeçilmelidir. Bu paket şiddet uygulayanlara değil bizlere engeldir. Şiddet uygulayanları durdurmaz, ama bizlerin demokratik haklarımızı kullanmamıza engel olur. Yeniden çatışmalardan önceki sürece dönülmelidir. Bunu istemek bizim en doğal hakkımız. Hepimizin ortak paydası barıştır. Diğer bütün farklılıkların şu anda önemsizleşmeli diye düşünüyorum. İnsanların kendini bu kadar geri çekmelerinin nedenlerinden biri de, sözlerimin bir kıymeti, karşılığı yok anlayışıdır.
Zahir Seven (Sağlık-Sen): Çözüm süreci ilk başladığında gerçekten de hepimizin fikirleri alındı. Herkesle görüşüldü. Benim o zaman fikrim şuydu: Bir yükleme dozuna ihtiyaç var. Bu bir sağlık terimidir. Yani bir hastaya bir ilacı belli dozlarda verirsin ama ilk tedavide hızlı sonuç almak için ilk etapta normalin üzerinde bir doz verirsin ki hızlı bir etki yapsın. Kronikleşmiş bir sorun ancak böyle bir yükleme dozu ile hızlanacaktı ama bu olmadı maalesef. Ama bu yapılan güzel şeyleri de görmezden gelmemiz anlamına gelmiyor. Uzun bir süre bölge kendi haline bırakıldı. Adeta burada devlet yokmuş gibi davranıldı. Şimdi ise tam tersi aşırı güvenlik politikaları uygulanmaktadır. Çözüm süreci eğer bir halkın hakkını teslim etmekse hiçbir tahrike kapılmadan devam etmelidir. Halk bu süreçte kısa da olsa huzurun tadını aldı. Şu an yaşanan sürece baktığımızda her iki tarafta halk için yaptığını söylüyor ama kimse halkın fikrini sormuyor. Halkın görüşleri alınmalıdır. Herkes sözlerine dikkat etmelidir. Figen Yüksekdağ’ın, Devlet Bahçeli’nin sözlerinin anlaşılır bir tarafı yoktur. Devlet bahçeli bir partinin seçmenlerine hakaret ediyor. Hiçbir STK’dan ses çıkmıyor. Savaş zamanlarında bile ambulanslara zarar verilmez. Ambulanslara ateş açılıyor kimseden bir tepki gelmiyor. Sivil toplum olarak ortak eylem yapamasak bile ortak söylem geliştirebilmeliyiz.
Masum Padir (Tüm Muhtarlar Derneği): Seçimden sonra HDP %13 alınca herkes her şey daha güzel olacak barış gelecek diye düşündü. Ama hiç de öyle olmadı. Ölen de öldürülen de bizden. HDP oyunu bu kadar yükseltmişken barışa daha çok sahip çıkmalıydı. Şimdi tekrar seçim olsa aynı oyu alabileceklerini düşünmüyorum. Deniyor ki AKP böyle bir ortam yarattı. Olabilir, ama sizde böyle bir oyuna alet olmayacaksınız. Aslında şu anda herkes tam da MHP’nin istediği şeyleri yapıyor. Hepimizin taşın altına elini iyi koyması gerekiyor. HDP yapması gerekenleri iyi yapamadı.
Bayram Diril (Dives): Orta Doğu’da yaşananlar hepimizi üzüyor. Yaşayanların %90’ından fazlası Müslüman ama yaşananların ne İslam ile ne de insanlıkla ilişkisi yok. İslam demek barış demektir. Aynı şeyler Türkiye için de geçerlidir. Zulümlerin haddi hesabı yoktur. Ama tek bir Müslüman da çıkıp demiyor ki bu neden böyle diye. Kürtlerin komşuluğundan rahatsızlık duyuyorlar. Biz sivil toplum örgütleri olarak kim yanlış yapıyorsa karşısında durmalıyız. Zalimin karşısında mazlumun yanında olmalıyız. Bu kadar zulüm yaşanıyor diyanetten tek bir ses çıkmıyor. Birileri koltuğunu bırakmamak için bu sürecin yaşanmasını sağladı. Devlet insan için var. Ben bu devlette düşüncelerimi dile getiremiyorsam, haklarımı alamıyorsam bunun ne anlamı var ki? Baktığımız zaman PKK de bu oyuna çok çabuk gelmiştir. Keşke oyuna gelmeseydi, hemen karşılık vermeseydi. Birkaç insan daha hayatını kaybetseydi ama tuzağa düşmeseydi. Tekrardan barış sürecine girilmesi gerekiyor.
Hüseyin Ekmen (Emekliler Derneği): Sorunlarımız çok fazla ve hiçbiri yeni değil. Siyasi partiler kendi menfaatleri için her şeyi yaptılar, bundan sonra da yaparlar. Herkes iyi şeyler söylüyor ama uygulamaya gelince herkes geriye çekiliyor. Acının rengi olmaz. Siyasileri yüz yıllık bir sorunu hala çözemedikleri için kınıyorum. Yüzde doksan Müslümanız diyoruz ama bu konularda İslami bir anlayış inisiyatif almıyor. Kimse çözüme katkı sunmuyor. Demokratik ortam sağlanamıyor bir türlü. Çok acilen herkesi kapsayan, demokratik, özgürlükçü yeni bir anayasaya ihtiyaç vardır. Partileri bir kenara bırakmamız gerekiyor. Takım tutar gibi parti tutma anlayışını bırakmalıyız artık.
Şerif Doğan ( Bey-Der): Arkadaşlar güzel tespitlerde bulundular. Burada yüzyıllık bir sorundan bahsediyoruz. Son on yılda yapılan güzel şeyleri de görmezden gelmemek gerekir. STK’lar asli vazifelerine döndükleri, tezlerim yanlış da olsa savunurum, karşıdakinin söyledikleri doğru da olsa karşı dururum zihniyetinden sıyrıldıkları zaman taşın altına ellerini koymaya başlarlar. Bu anlayış olduğu zaman söylem birliğinden eylem birliğine bile geçilebilir. Ateşkesin sağlanması için herkesin sorumluluk alması gerekir. Ak Parti ve HDP’ye yakın STK’lar engelleri aşıp bir araya gelmelidirler. Mektup yazma, görüşme, etkili eylemler yapılabilir. Sorsanız kimse kan akmaya devam etsin demez ama iş uygulamaya gelince herkes uzak duruyor.
Mehmet Kayalı (Ziraat Mühendisleri Odası): Burada sorun yeniymiş, bizim elimizle çözülecekmiş gibi davranılması bana ilginç geliyor. Hepimizi umutlandıran bir süreç vardı. Ama sürekli bir oyalama, erteleme taktikleri vardı. Yalçın Akdoğan’ın seçimlerden sonra “Bundan sonra sürecin ancak filmini yaparsınız.” demesi de asıl niyetlerini ortaya koyuyor. Yüksekdağ’ın açıklamasının tamamına baktığınızda ne demek istediği daha iyi anlaşılacaktır. Selahattin Demirtaş’ın bazı açıklamalar yapması isteniyor. Acaba Demirtaş bu açıklamaları tek başına karar alarak yapabilir mi? Sorumlu olduğu kesimler, bir kitle yok mu? Yoksa oy kaybeder deniyor. Her şey oy mudur?
Recep Kavuş (Çevre Gönüllüleri Derneği): Çözüm sürecinin mimarı, karar vereni Ak Parti ve Recep Tayyip Erdoğan’dır. Muhatapları da Sayın Öcalan, PKK ve HDP idi. Ancak siyasi irade ve devlet nasıl istediyse, nasıl ön gördüyse süreç o şekilde yürüdü. Her şeyin belirleyicisi devlet oldu. Bu durum seçim sürecine kadar bu şekilde yürüdü. Suriye’de Kürtlerin statü sahibi olmasının kaygı uyandırması sonucu her şey tersine dönmeye başladı. Ardından İç Güvenlik Paketi çıktı, Öcalan ile görüştürülmeme başladı ve bugün gelinen noktaya gelindi. Baktığımızda her iki tarafta da sıkıntılar var. Bahaneler geçersizdir. Kararlılığın ve samimiyetin devam ettirilmesi gerekiyor.
Nezahat Kapuci (Kamer Vakfı): Her zaman olduğu gibi yine en çok acıyı kadınlar çekiyor. Bütün kesimlerin bir araya gelerek bir an önce bu sorunun çözümüne katkı sunmalıdır. Biz kadınlar olarak da elimizden geleni yapıp, çalışmalar yürüteceğiz. Bu konuda tüm kesimlerin katılımını ve desteğini bekliyoruz.
M. Şirin Aslan ( Ahmede Hani Derneği): Samimi değiller hem de hiç değiller. Ana dilde eğitim istedik. En olması gereken, en doğal ve en temel insani bir haktır bu. Bununla ilgili tek bir adım atılmadı. Zannımca atmaya da hiç niyetleri de yok. Böyle bir düşünceleri de yoktur. Arınç eğitim dili değildir diyor. Dilimize tahammülleri de yok. Rojava’da Kürtler bir statü kazanıyor diye ne yapacaklarını bilemiyorlar. Hepimizin birlikte hareket edip adım atmamız gerekiyor ve hükümete baskı yapmamız gerekiyor. Çünkü icra makamı hükümettir.
Diyaddin Demirhan (Memursen): Öncelikle bu güzel ortam için teşekkürler, bu şekilde bir araya gelmek güzel ve önemlidir. Yıllarca birbirimizi dinlemedik. Son yıllarda sevgi dilini tatmaya başladık. Çok güzel adımlar atıldı, bunlar elbette yeterli değildir ama umut vericidir. “Sayın Öcalan” demek bile suçken artık rahatlıkla kullanılabiliyor. Ortada bir çözüm süreci var. Bunun bir tarafı Kürtler ise diğer tarafı da Türk kamuoyudur. Onların da hassasiyetleri gözetiliyordur muhakkak. Bunun artık bir kan davasına dönüştürülmemesi gerekiyor. Kan davası cahiliye devri âdetidir. Ölümlere sevinecek duruma gelmemeliyiz. Ortak paydamız barış olmalıdır. Güvenlik kaygısına girmek, doksanlara geri dönmek istemiyoruz. Olaylara tek taraflı bakmaktan kurtulmalıyız.
Zeynep Doğantay Akın (Güneydoğu Kadınları Derneği): 2013’te katıldığımız bir toplantıda hazırlanmış bir rapor sunulmuştu önümüze. Raporu inceledikten sonra şöyle dedim: “ Raporu hazırlarken bütün kesimlerin görüşlerini almışsınız da neden annelerin görüşünü almamışsınız?” Anneleri dinlemeden bu iş çözülmez. Ülkenin tamamının hassasiyetlerine dikkat etmek gerekir. Olanlara bakıyorum diyorum ki acaba biz mi kendimizi iyi ifade edemedik? Devletin bize kulak tıkamaması gerekiyor.
M. Nuri Kaya: 2005 yılında Kürt sorunu üzerine bir rapor hazırlayıp dönemin hükümetine sunmuştum. O zaman bugünleri görerek hazırlamıştım raporu. Maalesef boş yere kaybolan bir beş yıl yaşadık. Ak Parti’nin kuruluşu ben de hem sevinç hem de umut yarattı. Batının ülke üzerinde hesapları var. 2011 Suriye politikası maalesef yanlıştı ve o günden beri de durum gittikçe kötüye gitti. Mevcut iktidar samimidir ama içinde çok sağlıklı bir yapı yok. Bugün bütün ülke sadece bir insanın dudakları arasından çıkacak lafa bakıyor. Gelinen nokta çok üzücü ve sıkıntılı bir durumdur. 6-8 Ekim olayları derin devletin hala ayakta olduğunu gösterdi. Suruç olayı da böyle bir olaydı. Bu ülkede barışı sağlamak savaşmaktan daha zordur. Bir an önce bu durumdan sıyrılıp, güvenlik ve özgürlük arasında bir denge kurulmalı. İnsanı temele alan bir anlayışa geçmeliyiz. Ve bu anlayışla yeni bir anayasa hazırlanmalıdır.
Mehmet Soysal ( Batman Eğitim Derneği): Dönemin cumhurbaşkanı Sezer İtalya’ya gittiğinde İtalya cumhurbaşkanı Sezer’e “Neden azınlıklara verdiğiniz hakları Kürtlere de vermiyorsunuz?” demişti. Sezer de “Kürtler azınlık değil, ülkenin asli unsurudur.” şeklinde cevap vermişti. Ülkenin asli unsuruna azınlıklara verilen haklar kadar bile hak verilmiyor. Asıl sorun cumhurbaşkanının Suriye’de Kürtlerin bir statü elde etmesine izin vermeyeceklerini söylemesiyle başladı. Orada sorunlar başlayınca içerde de sorunlar yaşanmaya başladı. Çünkü orası ile burası arasındaki bağlar kopmaz. Daha önce sultan Sencer ve Yavuz Sultan Selim döneminde Kürtlere özerklik verilmiş ve Kürtler kendi bölgelerini yönetmişler. Hiçbir sıkıntı da çıkmamış. Şimdi de aynı yöntem denenebilir. Kürtlerin de kendini yönetmeye hakkı vardır.
Evren Arı (Aydın-Der): Bana göre sürecin bu duruma gelmesine neden olan on dokuz tane neden var. Bunlar: 1.Tüm siyasi partilerin ideolojik muhalifliği kişisel düşmanlığa evirmeleri. 2.Başkanlık sisteminin detaylarının açıklanmaması, tek adamlığa gidilen siyasetin hissettirilmesi. 3.Yanı başımızdaki Irak, Suriye’nin iç meselelerine fazlasıyla müdahil olunması. 4.7 Haziran sonrası hükümetin iktidar tutkusu için şehit kutsaliyetini kullanması. 5.Cumhurbaşkanının anayasal sınırlarına çekilmemesi, fiili başkanlık deneyimini gerçekleştirmeye çalışması. 6.PKK lideri Öcalan’ın son newrozda işaret ettiği silahların bırakılması ve kongreye gidilmesi ricasının IŞİD kangreni yüzünden PKK’nin geciktirmesi. 7.Hükümet ve HDP’nin bağlantısının olmadığı doksanların derin gücünün tekrardan hortlaması. 8.Siyaset kurumundaki çözüm süreci karşıtlarının seslerinin fazlasıyla çıkması. 9.Sosyal medyada siyasal bilgi dezenformasyonunun fazlalaşması, kutuplaşmaların artırılması, örgütlü saldırıların gerçekleşmesi.10. Küresel kapitalist aktörlerin gelişen ülke ekonomisini hazmedememesi, müttefik unsurların sürekli değiştirilmesi. 11. Dolmabahçe mutabakatının Ak Parti üst aklını rahatsız etmesi. 12. Hükümetin son üç yılda IŞİD karşıtı ifadelerinde samimiyet testine gitmemesi. 13. Hükümetin süreçteki devlet sabrı kültürünü fazlasıyla uzatması. 14. Süreçteki sivil toplum örgütlerinin formalite hesaplarla sürece dâhil edilmesi, gerçekçi bir rol verilmemesi. 15. Süreçte inkar resmi ideolojinin inkar politikasının kaldırılması olumlu hava yaratırken, asimilasyon politikalarına tekrardan devam edilmesi (eğitim sorunu gibi.). 16. Medya ve basının taraflı, militarist haber ve yaklaşımları. 17. Cumhurbaşkanının sinir reaksiyonuyla süreç ayaktayken Kürt Sorunu yoktur demesi. 18. Akil heyetin objektif seçilmemesi, toplumda kabul buyurmaması. 19. Yazar, aydın ve araştırmacıların siyaset üstü bir noktada bile siyasilerden daha aktif bir hale getirilmemesi.
Mucip Yetmen (SMMMO): Böyle kapsamlı, derinlikli bir sorunu konuşmak önemli. Silah seslerinin insan seslerini bastırması endişe verici bir durumdadır. Siyasi temsilcilere karşı bir linç kampanyası başlatıldı. Yüze yakın haber sitesi bloke edilmiş. Sorunun ismini doğru saptamak ve bunu dile getirmek gerekiyor. Bu savaş kararı bizim dışımızda alındı.
Nefise Akıl Haşimi (Selis Kadın Danışmanlık Merkezi): Çok şey söylüyoruz ama net çözüm önerileri getirmiyoruz. Sorunun çok net tespit edilmesi gerekir. Suruç olayından sonra olaylar büyümeye başladı. Zergele olayı, cenazelerin bekletilmesi ve daha birçok şey var. Öncelikle Suriye politikasının değiştirilmesi gerekiyor. İmralı ile görüşmeler tekrardan başlamalı. Gerekirse stklar bir araya gelip meclise gitmelidir.
Selim Pilatin (Kültür Sanat-Sen): Baktığımızda Suruç katliamının faili net olarak belli, ama zalimane bir şekilde öldürülen iki polisin katilleri kesin olarak belli değildir. Kürtlerin durumunda olan bütün milletler devlet kurdular. Ama Kürtler bu haklarını kullanmadılar. Irk fıtri bir şeydir. Mevcut iktidar 2005’ten sonra bu sorunu çözmek istediğini belirtti. 2009’a kadar güzel bir dil kullandı. Sonrasında eski devlet diline dönüldü. İstenilen haklar doğal, olması gereken haklardır. İnsanın insan olmasından kaynaklı haklarıdır. Hiçbir mücadeleye gerek kalmaksızın olması gerekenlerdir.
Medine Eren (Girişimci Kadınlar Kurulu): Yapılabilecek çok şey var aslında. Medya ve basın insanlar için önemlidir. O nedenle bu kurumların sevgi dilini kullanması, insan haklarına riayet eden haberler yapması gerekir. Başta cumhurbaşkanı olmak üzere hükümetin nefret dilini bırakması gerekir. Kendimi bir oyunun parçası gibi hissediyorum. Bir piyon gibi kullanılıyoruz. Yeni bir anayasa oluşturulmalı. Çok aktörlü bir sorun var ortada. Mecliste HDP’ye büyük bir görev düşüyor. Ak Parti ve CHP’nin samimi olduklarına inanmıyorum. HDP hem Ak Parti hem de PKK tarafından çok fazla yıpratılıyor. Buna rağmen ellerini taşın altına koymaktan çekinmemeliler.
Hasan Argunağa (Mazlumder): Bu süreçte en önemli şey dildir. Tüm kesimlerin kullandığı dile çok dikkat etmesi gerekiyor. Mazlumder olarak tüm haksızlıkların karşısında olduk. Ceylanpınar’da iki polisin öldürülmesi bir hataydı. Ama bunun karşılığı hemen operasyonlar mıydı? O da doğru değil. Silahın çözüm olmayacağı apaçık ortadadır. Silahların susmasını isteyen kim olursa olsun desteklenmelidir. Erdoğan bu konuda adım atmış en cesur kişidir. Ama sürekli zikzaklar çiziyor ve tutarlı davranmıyor. Medya çözümsüzlüğü, savaşı dayatan bir araç haline gelmiş.
Zeki İslamoğlu (Davet ve Kardeşlik Vakfı): Kin ve nefret dilini terk etmemiz gerekir. Akıtılan kanların arkasına baktığımızda oluşan manzaraya iyi dikkat etmemiz gerekir. Düşüncemiz, inancımız ne olursa olsun, kim doğruyu söylüyorsa yanında, kim yanlış söylüyorsa karşısında olmalıyız. Bunu yapmadığımız sürece barış ortamını sağlamamız mümkün olmayacaktır. En değerli varlık insandır. Bir insanı haksız yere öldürmek tüm insanlığı öldürmek gibidir. Ama baktığımızda artık ölümlere üzülmüyoruz bile. Hiçbir çaba sarf etmiyoruz. Belki şu anda tıkanan bir süreç var, fakat umutsuz olmamalıyız, sorumluluk almalıyız. Haktan ve adaletten yana olmalıyız.
İzzettin Ete (BÜ Mezopotamya Çok Kültürlülük Topluluğu): Orta Doğu petrolden kaynaklı olarak büyük devletlerin oyun alanı haline dönüşmüş. Bu coğrafyada yaşayan insanlar kendileri hakkında hiçbir karar alamıyorlar. Bu süreçte farklı platformlar barış platformu adı altında bir araya gelerek sorumluluk almalıdırlar. Bugün bir araya gelinmeyecekse ne zaman gelinecektir. Beyanatlarından anlaşıldığı üzere bir yıldır operasyonların hazırlığı içindeymişler. Bu ülke barış isteyenler ölüyor, savaş isteyenler yaşıyor.
ÖNERİLER
1 / Toplantı öncesi toplantıya ev sahipliği yapan Baro Başkanı Av. Ahmet Sevimin moderatör olması önerildi. Kabul edildi.
ORTAK SONUÇ
1 /
DEĞERLENDİRME
İLETİŞİM
SİVİL TOPLUM İLE
100 civarı sivil toplum kuruluşu ile iletişime geçildi. E-mail ve telefonlarla bilgilendirmeler yapıldı.
MİLLETVEKİLLERİ İLE
Vekiller ile telefon ve partileri aracılığıyla iletişime geçtik.
MEDYA İLE
30 civarı basın temsilcisi ile e- mail yolu ile iletişime geçildi. Toplantıya İlkha Haber Ajansı’ndan muhabir katıldı. Toplantı esnasında muhabirin yakın çekim yapmasından rahatsız olduğunu belirten birkaç kişinin durumu moderatöre iletmesi sonucunda moderatör de bu anlamda muhabirden çekim yapmamasını, rica etmiş. Muhabir de bu şekilde haber yapamayacağını belirtip toplantıyı terk etti. ( Bu diyalog ikili arasında sessiz bir şekilde kimsenin duymayacağı şekilde gerçekleşmiştir. Neler yaşandığı toplantı sonunda bir katılımcının muhabirin neden gittiğini sorması üzerine moderatör tarafından izah edilmiştir.) Cuma Gülcü basına açık toplantı gerçekleştirildiğini bu nedenle çekim almanın bir sakıncasının olmadığını belirtmiştir.
KATILIMCILARLA
E-mail ve telefon ile katılımcılarla iletişim kuruldu.
SONUÇLAR
DEĞERLENDİREN KİŞİ
Batman kMM Hamalı Cuma Gülcü
Raporlama : Cuma Gülcü