YER: Ahmet Piriştina Kent Arşivi ve Müzesi, Araştırma ve Toplantı Salonu
TARİH: 06.06.2014
KATILIMCILAR
DERNEK, VAKIF VE GİRİŞİMLER
1/ İHD – Ahmet Alagöz (Başkan)
2/ İHD – Nuri Karahan
3/ Anadolu Birliği Derneği- Ferhan Ademhan (Yeni Başkan)
4/ Anadolu Birliği Derneği- Hüseyin Cemiloğlu
5/ ÇHD – Veysel Güç
6/ İzmir Kent Konseyi – Çağrı Guruşçu
7/ ESİAD – Burak Oğuz
8/ İZDİM – Özcan Kaman
MESLEK ODALARI
1/ Çevre Mühendisleri Odası – Selma Akdoğan
SENDİKALAR Yok!
KANAAT ÖNDERİ VE BİREYLER
1/ Yiğit Yeğen – İş Güvenliği Uzmanı / Ünlem OSGB
2/ Naci Günaydın -Bağımsız
3/ Hidayet Mendim – Madenci / Kınık
4/ Arif Şengül – Madenci / Kınık
KATILAN MİLLETVEKİLİ YOK!
BELEDİYE BAŞKANLARI Yok!
BÜROKRAT Yok!
AKADEMİSYEN Yok!
MESAJ YOLLAYANLAR Yok!
DİĞER KATILIMCILAR
1/ YSGP – Arif Ali Cangı
2/ YSGP – Süleyman Eryılmaz
3/ YSGP – Hasan Ali Kemal
4/ YSGP – İbrahim Akın
5/ YSGP – Vezan Karabulut
6/ YSGP – Musa Ertürk
7/ CHP – Şennur Barutçu
8/ CHP – Nazik Işık
9/ CHP – Nazan Çetin
11/ CHP – Nilay Sermi Kökkılınç
12/ CHP – Sevde Erda Kılıç
13/ HDP – Semra Uzunok
MEDYA
1/ Ufuk Kırabalı – Anadolu Ajansı
2/ Mihrap Düzöz – İHA
Çeşitli sivil kuruluşlardan ve halktan toplam 30 izleyici ve gözlemci katıldı.
MODERATÖR
Pervin Mısırlıoğlu – Gazeteci
KONULAR
"Soma’nın ardından: Türkiye’de İş Güvenliği genel ve yerel gündem olarak ele alındı.
Toplantı 10.20’de kolaylaştırıcı Pervin Mısırlıoğlu tarafından başlatıldı.
Pervin Mısırlıoğlu: kMM’leri 5. yılına girdi. Geldiğiniz için teşekkür ederim. Türkiye’nin gündemi ne ise bizim de gündemimiz oldu. 13 Mayıs beni 17 Aralık, 11 Eylül gibi etkileyen bir olaydır. CHP Manisa milletvekilleri Özgür Özen ve Sıdıka Hanım geleceklerdi. Ancak Ankara’dan ayrılamadılar. Ak Parti 17 Aralıktan sonra bu gibi toplantılara katılmıyor. MHP Manisa milletvekili katılacaktı, aradı ve Ankara’dan ayrılamadıklarını ifade etti. Vekil müvekkil buluşması burası. Hiç bir partinin arka bahçesi değil. Ancak TBMM’nin arka bahçesi. Bugün Norveç Büyükelçisi bizimle olacaktı. Vekiller gelmeyince onları da iptal ettik. Yakınlarını kaybetmiş 2 madenci Kınık’tan geldiler. Onlar yaşananları ve yaşadıklarını bize aktaracaklar. İş güvenliği, hukuk alanında sunumlar olacak. Önce sunumumuz var onu izleyelim.
Sunumdan sonra;
Pervin Mısırlıoğlu: Bana maden işvereni ile ilgili taraflı, hep olumlu bilgi geldi. Maden sahibinin çok titiz olduğu, taşeron çalıştırmadığı söylendi. Önce maden çalışanlarının konuşmasını istiyorum,
Hidayet Mendim: (Maden İşçisi – Kınık): O maden 16 yıl devlet tarafından çalıştırıldı. Bu süre içerisinde 1 tane iş kazası oldu ve 1 işçi öldü. O arkadaşımız da kazmayla öldü. Ondan sonra devlet burayı kamulaştırdı. Ciner grubu aldı. Onlar burayı 2 yıl işletti. Baktı ki ocakta gaz var, yangın var. Elini vicdanına koydu, insanların bedeniyle, hayatıyla uğraşmak istemedi. Sonra bıraktı, bizim firma aldı. Bizim firmanın Soma’da 4 tane maden ocağı var. Bir adamın 4 tane maden ocağı olur mu? 2009’dan beri işletiyoruz. Zaten gaz ve yangın vardı. Söylediğimizde burada bir şey olmaz deniyordu.
Pervin Mısırlıoğlu: Kaç saat çalışıyorsunuz?
Hidayet Mendim (Maden İşçisi – Kınık): 8 saatten 3 vardiya. İstediğim vardiyaya giriyorum ben. Her vardiya amiri kömür çıksın, benim personelime bir şey olmaz, bu vardiyayı geçmem gerekiyor diyordu. Ben kendim çavuşum. Bu olay olmadan önce Mehmet Efe’ye bu ocakta facia olacak dedim. Bir şey olmaz dediler. Vicdanım rahat değil. Facianın geleceği 1 yıldır belliydi. Olayın olduğu gün gündüzdeydim. 15.10 ‘da ocaktan çok büyük bir duman geliyordu. Kimse madene girmesin dediler. 16.00’da madene girdim. 2 tane hava girişimiz var, 1 tane hava çıkışımız var. Havayı çevirdik. Üst kömür alınmıştır biz alttan alacaktık. Kömür yanıyordu. Yangın 14.30’da başlamış. Kimse haber vermiyor. 250 m plastik bant, kablolar yanmış. Yangın yerinde hava çıkışı 1 tane. Buradan kurtulma şansı sıfır. Yokuş çünkü. Sadece 87 kişi aynı yerde kalmıştı. Arkadaşlarımızı bantlara bindirerek çıkarttık. Bizi köle gibi çalıştırdılar. Beni en çok üzen bizi bir kere daha öldürdüler; ölen insanlara oksijen maskesi takılarak çıkarttılar. Çıkan sağ zannedilerek alkışlattılar. Ben buradan sağ çıktığıma sevinemiyorum, keşke ben de ölseydim. 1 tane arkadaşım sağ kurtulmadı. Burada ben siyaset yapmıyorum ama Başbakan 1920’lerden bahsediyor, Çin’den bahsediyor. Şu an çıkış aldım, boştayım. Şili’de 69 madenci mahsur kaldı 1 kişi bile ölmedi. Oksijeni ters verince ölümler arttı. Madende 3 bin kişi çalışıyor. 2 bin kişisi maske kullanmayı bilmiyor. Zaten maskeler de eski. Yaşam odaları da yok, zaten kendileri de itiraf etti. Ölü sayısının 301 olduğuna inanmıyorum. Maskeler 1 yıl önce açılıp temizlenmiş ancak kontrol edilmemiş. Kurallara uyulsaydı ölü sayısı en çok 10-15 kişi olurdu. Aldığımız maaş 1500 TL. Benim sırtımdan 5 kişi kazanıyor. Taşeron sistemi bu facianın nedeni. Emniyet yoktu. İkazlarımızı reddediyorlardı. Denetim oldu. Eylül ayında Taner Yıldız geldi. İşten çıkmıştım eve bırakmadılar. Taner Yıldız’ı karşılamaya gittik. Taner Yıldız 100 m ocağa indi. Sonra iftar açtı. Kınık’ta 52 cenazemiz var. Cenazemize gelmediler… Arkadaşlarımızı çıkartırken ölülerin üzerine basıyorduk. Tedavi oluyordum, tedavi olduğumu eşime, anneme, çocuklarıma söylemedim. Denetlemelerde sadece ana yola girerlerdi. Ayaklara bacalara girmezlerdi. Çaylarını içerler giderlerdi. O gökdelende yaşıyor ben yerin altında yaşıyorum. Sesimi duymaz. Başbakan Kınık’tan geldi. Haberim yoktu. Çarşıya çıktım. Öğretmen Evine gelmiş. Kahvede otururken 30 polis kahveyi bastı. 15 polis beni karakola götürdü. Akşam 18.00’e kadar karakolda kaldım. Sizlerle gurur duyuyorum. Gözlerinizde vicdan var… Ama kömür kömür, üretim üretim. 20 yıldır madenciyim, 60 lira biriktiremedim. Benim çocuklarım deniz nedir bilmez. Tarhana çorbasıyla karnımızı doyuruyoruz. Meyve nedir bilmeyiz. Çok kötü şartlarda çalışıyoruz. Benim ağabeyim İmbat madencilikte öldü. Mecburuz, 3 bin kişiden 2 bin beş yüzü borçlu. Bundan 10 yıl önce tarım yapardık. Tarımı bitirdiler bizi de köle yaptılar. Vardiyada 800 işçi vardı. Başbakan gerçek ölü sayısını söyledi. Sonra düzeltti. Kredi çekmiştim. 1 ay ertelediler. Madende emniyet diye bir şey yok. İki büyük ayıp yaşadık 1- Ölülere oksijen maskesi takıldı 2- Ben niye gözaltına alındım. 21 ve 25 yaşında iki yeğenim öldü. Madende sendika diye bir şey yok. Ben delegeyim, geldiler bana söylediler. Cumartesi günü kongre vardı. Cuma günü gelip gösterdikleri insanlara oy vermezsem çıkış veririz dediler. Kongrede de başka aday çıkmadı. Yer altında hiç cenaze kalmadı. Ölü sayısı 301 değil.
Ferhan Ademhan (Anadolu Birliği Derneği): Ben buna katılmıyorum. Bırakın, bu dedikoduları, ha 300 kişi, ha 500-600 kişi ölmüş, mesele bu değil, ayrıca ben 301 kişinin öldüğüne inanıyorum. Başbakan Eskişehir’de ne demiş, ne dememiş, önemli değil. Önemli olan bundan sonra ne yapılacağıdır. Uzmanlarımızdan da diğer madenlerimiz ne durumda ve tekrar bu ölümlerle karşılaşılmaması için bu madenlerle ilgili ne yapılmalıdır konusunda bilgi almak istiyorum. Bu konuda sabaha kadar dedikodu yapsak sonu gelmez. Sorunlara gelelim.
Hidayet Mendim (Maden İşçisi – Kınık): Ben burada dedikodu yapmıyorum. Beni buraya çağırdınız gerçekler açıklansın, vicdanım rahatlasın diye geldim. Keşke gelmeseydim, çok pişmanım. Ben madenin altında çalışan bir insanım. Arkadaşlar biz burada 18 tane cenaze çıkardık, Kınık Köseler Köyü’nden. Dedik ki acılarımızı paylaşalım. Bakan Çelik vardı ve bizi köye sokmadılar. Halktan hiç kimseyi, 1 kişiyi bile dışarıdan almayınız dediler dendi. Mevlütlerine gitmek istedik, jandarma izin vermedi.
Nilay Kökkılınç (CHP): İki sorum olacak; 1- Maden sendikalarının sizi gerektiği şekilde temsil ettiğine inanıyor musunuz? 2- Pek çok yardım akıyor şu an Soma’ya. İlgili yerlere ulaşıyor mu, Engellerle karşılaşıyor musunuz?
Hidayet Mendim (Maden İşçisi – Kınık): 1- Hayır, inanmıyorum. 2- Yardımlar dengesiz dağıtılıyor. Giyilmiş giysiler gönderiliyor. Bizim ihtiyacımız para. Ben 1 lira görmedim.
Pervin Mısırlıoğlu: İki arkadaşımız bize iş güvenliği konusunda bilgi verecekler.
Vezan Karabulut (YSGP): YSGP MYK üyesiyim, aynı zamanda yeni bir iş güvenliği uzmanıyım. Sahada çok deneyimimim yok. Benim kuru kuru yönetmelik ve yasalardan öğrendiklerimin önemi yok artık. Bütün söyledikleri o yönetmelikte. Bu yetersiz yasa ve yönetmeliklere göre dahi işlem yapılmış olsa iş kazası olmayacak, insanlar ölmeyecek. Fakat gün geçmiyor ki insanlarımız inşaat sektöründe (en çok inşaat sektöründeydi ölümler, daha sonra madencilikti, şimdi ilk sırada oldu) Hiç bir yerde bu kanuna göre işlem yapılmıyor. Maskeler düzgün olsa bu masraf hep patronun kârından düşecek. Tek çıkış var. Bu bile madenin kapatılmasına gerekçe. Sendikacı bile madeni koruyordu. Yüzün kızarsın. Madenin çevresinin bile ne kadar kötü olduğunu belgeledim. Canların katliamının yanında bir de müthiş bir doğa katliamı var. Çam ormanların içerisinde dağlar kadar patalar var. Bunun adına tedbirsizlik deniyor. Bu cinayet. Bu kazalar önlenebilinir. Onaylı defterleri bile tutmamışlar.
Yiğit Yeğen (İş Güvenliği Uzmanı/Ünlem OSGB): 2011’den bu yana iş güvenliği uzmanıyım. İş kazalarının % 88’i tehlikeli faktörlerden, % 10’u da insani kusurlardır. Madenle ilgili hiç bir tecrübem yok. Ancak inceledim. Trafo kesinlikle yanmaz. Bütün işverenler böyle. Hep iş iş. Benim işyerimde bir kez ölümlü kaza oldu. Uyarılarımıza rağmen tedbir alınmadı. İlk başta işverenlere eğitim vermek gerekir. Sunumunuz gayet güzeldi. Bakan Çelik bence doğru söylüyor. Yasada kusur yok. Uygulamada sorun var. Soma’da en son iş başmüfettişi gelmiş. Görevlerinin en üst noktasindadır bunlar. Görevlerini doğru yapmamışlar. Artık, müfettiş yardımcıları sahada. 4 tane denetim geçirdim müfettişleri ben uyardım. İşverenler müfettişin söylediklerini dikkate alıyorlar. Müfettiş söylemediyse bizim söylediklerimiz değer kazanmıyor. Bazı yerlerde devletin denetim ofisleri açılabilir. Habersiz denetim yapılması gerekir. Ancak haber önceden gelir. Bu sistemin işletilebilir olmasını sağlamalıyız.
Musa Ertürk (YSGP Manisa): Bakanın söyleminin doğru olduğunu söylediniz. Rödavans diye bir sistem kurulduktan sonra doğru olsa ne olacak. Ciddi bir yoksulluk var. İşverende bana işçi gelsin de üretim artsın diyor. Böyle bir durumda sorun denetimdir.
Yiğit Yeğen (İş Güv. Uz.): Burada sorumluluk ortada değil. Tanıdığım madencilerden hiç birinden eğitim aldığını duymadım. Hiç bir işveren 4 saat eğitim verdirmez. Mevzuatımız iyi ama uygulama yanlış veya yok.
Nazan Çetin (CHP): Teşekkür ederek başlayayım. İKMM siyasetin sorgulandığı bir yer. Uzun bir süredir işlevli hale gelmesi olumlu. Denetim konusuyla başlayacağım. 301 sayısı inandırıcı değil. Çünkü açıklanmaya muhtaç çok soru var. Bu madende ne olduğunu uzmanlar bile söyleyemiyor. Madenleri ziyaret etmiştim. Gördüğüm çok karmaşık bir yapıya sahipler. Önce reddedilmişti ama araştırma komisyonu kuruldu. Ancak uluslararası bağımsız bir denetim kuruluşunun denetimini öneriyorum. İş güvenliği kanun hükmünde bir kararname ile yürütülen bir bakanlığın uhdesinde. Yasa ne olursa olsun düzgün yürütülmüyorsa ne olacak. İş sadece oradaki iş ilişkilerinden değil. Siyasetinin nasıl yürüteceğimiz üzerinde tartışmalıyız. Madencilik en ağır iş kolu. 6331’in kapsamadığı alanlar da vardır. Kaçak işçilik varsa, sigortasız işçi varsa nasıl tespit edilir. Çok yaygın bir şekilde kayıt dışı işçilik var. Denetlenemiyor. CHP adına söylüyorum; 13 Mayıstan sonra 20’nin üzerinde kanun teklifimiz var. Ayrıca çok sayıda önerge var. Maden kanunu, iş kanunu, sosyal yardımların nasıl dağıtılacağı üzerine teklifimiz var. Kınık’ta tarımı yok edince ellerinde bir tek madencilik kaldı. Kaza oldu geride kalanların hayatları devam edecek. Nasıl edecek. 100 bin lira verilecek susun diye haberler geliyor. Cumhurbaşkanlığı seçimine kadar gözlerden uzak tutulacak ve madenciler çalıştırılmayacaklar. Bunun üzerine gidilmeli. Kadınlar açısından da önemli eksiklikler var. İmam nikâhlı olanlar var. Nasıl maaş alacaklar?
Arif Ali Cangı (YSGP): Hidayet ve Arif arkadaşımıza hoş geldiniz diyorum. Ben getirttim arkadaşları. Somut olarak anlamamız gerektiği için getirttim.24 gün oldu uyuyamıyorum. Lütfen kaza demeyin. Bu bir cinayettir. Hukuken de cinayettir. Kaza dediğiniz zaman üstünün örtülmesine yardımcı oluyorsunuz. Bugün toplantıda basın da milletvekili de yok. Cumhurbaşkanı İzmir’de imiş. Onu takip ediyorlarmış. Faciayı Zonguldak’tan bir madenci arkadaşım arayarak haber verdi. Kendiliğimden Soma’ya gittim. Soma’da sessiz bir çığlık vardı. Sorular sormaya başladım. Neden trafo patladı dendi? Facianın başlangıcından 1 saat sonra itfaiye ve ambulanslara haber verilmiş. Vardiya değişimi neden ocakta yapılıyor? Neden gaz maskeleri kullanılmamıştı? 1 ton kömürün çıkartma maliyeti 125 dolardı, 24 dolara nasıl indi? C.Savcısı 4 gün sonra geldi. Nerdeydi. Kim vardı? Bakan Taner Yıldız vardı. Kurtarma adına deliller karartıldı mı? Yok oldu mu? Faciadan sonra TKİ, maden şirketi yetkilileri ve Bakan Yıldız bir görüme yaptılar mı? Burada ne oldu? Hangi sözleşme, hangi kayıt değiştirildi? Bu maden ocakları TKİ’nin TKİ işletme hakkını bir işletmeye devir ediyor. Bu rödavans bile değil. Bu ocak hizmet alımı ile özelleştirilmiş. Maden işletmesinde hizmet alımı olur mu? Üstelik ihalesiz yapılıyor.tediye ediliyor. Buradan çıkan her şeyi kamu satın alıyor. Sadece para kazanmak isteyen şirket daha çok maden çıkartmak ister. Bu ocak, 2009 yılında devredilen ocak. 5 yıllık. 20 Mayıs 2014 tarihinde sözleşme bitiyor. Yani kazadan bir hafta sonra. Yasa falan dinleyen yok. Burada tek dert var daha çok para kazanmak var. Ege Linyit İşletmesi müdürüne makam yeni aracı alınmış. Bu araba neyin karşılığında alınmıştır? Madenler hakkında çok özel kanunlar çıkarılıyor. Gümrük vergisinden muaf, gelir ve kurumlar vergisinden önemli bir indirim var.7 yıl boyunca SSK işveren primlerini devlet ödüyor. Bu ocakların olduğu yerde tarım olmaz. Kömür emekçileri derhal öldürüyor. Ancak doğayı da öldürüyor yavaş yavaş. Kömür uygarlığını bitirmediğiniz sürece yaşam yok olacak. Soruşturulanlar içerisinde kamu yetkilileri var mı? Soma ve Akhisar’daki savcılar delillerin hangilerini tespit ettiler. Buradan ihbar ediyorum; hala tespit edilecek deliller var. Şirkete danışmanlık yapan maden mühendisleri var. Odaların bu konuda sorumluluğu var.
Ahmet Alagöz (İHD): Daha bir sürü insan konuşmadı. Milletvekilleri neden gelsinler. Soru sorup sıkıştıracağız, onun için gelmezler. Sistem sorunu var. Her partinin arkasında sendikalar kümelenmiş. Medyayı paylaşmışlar. Soma ile ilgili kirli şeyler söyleniyor. Üstü kapatılıyor. Sorun sistem. İktidar asıl aktör, şirket piyon. Bakın Şırnak’ta kömür madeninde kaza oldu. Onu konuşmuyoruz. Sistemin içerisinde bizlerde yer alıyoruz. Sorumlu biziz. Sistem dışı davranan kim varsa saldırıya uğruyor.
Veysel Güç (ÇHD): Soma İçin Adalet Komisyonu üzerinden söz söylemek istiyorum. Yapmış olduğunuz bu toplantıyı önemsiyorum. Çünkü, burası sivil. ÇHD’nin çağrısı üzerine bir araya gelen bir komiteyiz. Aktif olarak çalışmalar devam ediyor. İlk hedef mağdurlar ile ortak hareket etmek, dayanışmak ve hukuksal destek vermek. Yaşanan bu facianın tekrar yaşanmaması için çaba sarf ediyoruz. İşin hukuksal ve cezai sorumluluğu var. Devlet idari anlamda sorumlu. Başta Çalışma, Enerji Bakanları ve ilgili kurumlar ile dayı başlarına kadar inen bir sorumluluk söz konusu. 9 aile vekâlet verdi. Mağdur aileler ve yaralı işçilerle periyodik olarak görüşmeler yapılıyor. Buraya komiteye destek verilmesi çağrısını yapmak için geldim. Uluslararası bir komisyon oluşması gerekiyor. Sistem sorunu var. Hepimize çok ciddi görevler düşüyor.
Semra Uzunok (HDP): HDP PM üyesiyim. 3 ayda bir Soma yaşanıyor. Şırnak’ta da kaza oldu. Algılama ya çok olacak ya da bu tarafta olacak. Soma’ya Süleyman ve Dev Maden Sen Ege Bölge temsilcisi ile birlikte gittik. Soma’da hastanenin önünde insanlar birikmişler çaresizce bekliyordu. Biz ocağa gittik. İlk izlenimimiz bir film platosunda gibiydik. Sanki film çekiliyor ve insanlar görevlerini yerine getiriyordu. Donup kaldık. Saatlerce aslında ölü ama bizim yaralı sandığımız cesetlerin önümüzden geçmesini izledik. Bu ülke sınavla yönetiliyor. Bütün mühendisler unvan alıyor. Şimdi mesela bir ziraat mühendisi gidip madende iş güvenliği uzmanı olacak mı? Ben Dikili’liyim, ovayı çok iyi biliyorum. Elmalı köyüne gittik. Kendimi suçlu hissediyorum. Niye Soma’ya gidiyoruz. Aslında vicdanlarımızı rahatlatıyoruz. Bu işi unutturmamaya ihtiyacımız var. Patronlarına aşık sendikacılar var. Hepimiz suçluyuz.
Arif Şengül (Maden İşçisi-Kınık): Her şeyden önce teşekkür ederim. Ben Soma Maden şirketinde işçiyim. Madende kaçak işçi yoktur, küçük işçi yoktur, ancak her şey vardı. Alçakçadır. Keşke insanlar ölmeden konuşulsaydı. Dayı başı diye bir şey yok, taşeronluk var. Hangi işçi 30-40 milyar alır. Ben 1 000 lira alıyorum. İşçiler Soma’dan ziyade komşu il ve ilçelerden geliyordu. Başbakan ve bakanlarla görüşen 8 kişiden biriyim. Ayın 15’ini bekliyoruz. İnşallah sözlerini yerine getirirler. Şu an devletten hiç bir yardım gelmedi. Sendika hiç bir şey yapmadı. Şirketin sendikası. Zarf elimize verildi. İstifalar göz boyama. DİSK’e çok geçiş var. Önlemek için yapıldı. Şirketler çalışmadığımız aylarla ilgili ücret vermeyecek kesin. Bankalar kredi borçlarını ertelemiyor. İşlerini bitirenlerin yukarıya çıkmasına izin verilseydi ölüm bu kadar çok olmazdı. Hepsi AKP’ye oy veren insanlar. Bir tane taşeron tutuklanmadı.
Musa Ertürk(YSGP Manisa): 10 günden fazladır Soma’daydık. Bir belgeselde özel bir madende çalışmak zorunda kalan bir insanı seyretmiştim. Nasıl olabilir diye düşünüyordum. Ancak böyle oluyormuş. Öngörülerimiz vardı ama anlatamadık. Ambulansların hastaneye girişlerini engellemek için yolun açılmasını isteyenlere provakatör suçlaması yapıldı. Ne acı dinliyoruz, ne deprem, ne bile bile ölüme gönderilen insanları dinliyoruz. Toplum net olarak ikiye ayrılmış. Yolsuzluklar üzerinden istifa etmeyen hükümet. Bunun karşısında sadece AKP karşıtlığı üzerine muhalefet yapanlar. Sisteme karşı tek laf eden yok. Dilemekle, ummakla olmayacak. Biz olmamız gerekiyor.
Nazan Çetin (CHP): Burada konuşulan her şeye katılıyorum. İkinci el giysiler gönderilmiş. Bu nasıl insanlık? Sistem sorunu, düzen sorunu. Düzeni değiştirmek için çabalamalıyız. Soma’dan bu yana ciddi travma yaşıyorum. Örgütlenmekten başka çıkar yol görmüyorum.
Selma Akdoğan (ÇMO): Bu bir cinayet. Biz yıllarca iş cinayetleri ile yaşıyoruz. Sıradanlaştırıyoruz. Bundan sonrası için yol belirlemek gerekiyor. Kar hırsı, kapitalizm, iktidar birçok paydası var. Termik santralleri tartışıyoruz. Onlar kurulduğunda yine kömüre ihtiyaç olacak. Nükleeri tartışıyoruz. İş kazalarını bile yönetemeyen yönetim nükleer kazaları nasıl engelleyecek.
Çağrı Guruşçu (İzmir Kent Konseyi): Gerçeği görme şansımız oldu. Soma’ya gittik. İşin içinde iktidar muhalefet çatışmasının ne kadar ön planda olduğunu tespit ettik. Örgütlenmekten başka çözüm yok. Taşeronlaştırma ile gerçekleşen bir facia ile karşı karşıyayız. İyi bir yasal düzene geçilmesi gerekiyor. Soma’dan 1 saatte İzmir’e döndüğünüzde başka dünyalara geliyoruz. Baskı gruplarını bir araya getirebilirsek sonuç alırız.
Burak Oğuz (ESİAD): Atasözlerimiz çok güzel Ateş düştüğü yeri yakar. Madenci kardeşlerimiz buraya gelerek ateşi bizimde hissetmemizi sağladı. Çaresizlikle tutunacak bir dal arıyoruz. ÇHD’nin çalışması çok önemli. AKUT kurtarma ekibindeki bir arkadaşımdan dinledim. Madenin içerisinde 3- 4 km girmişler ancak geri dönmek zorunda kalmışlar. Çıktıkları anında hava kesilmiş. Bunların açıklanması gerekir. Ben vatandaş olarak hukuka, polise, jandarmaya, yöneticilere güvenmiyorum. Sonuna kadar gidilip sorumluların bulunması gerekir.
Nuri Karahan (İHD): Yasaların neresi iyidir. Taşeronluk yasasının neresi iyi? En can alıcısı iyi değildir. Sisteme topyekûn karşı çıkmamız gerekiyor. Soma’dan gelen madenci kardeşlerim burada konuşulanlardan incindiyseler özür dilerim…
Naci Günaydın: Denetlemenin önemi üzerinde durmamız ve bunu sağlamamız gerekir.
Sennur Barutçu (CHP): Konuşamıyorum. Yeni yeni acım azalıyor. Unutmayacağız. Ailelerin vekalet verme sayısını çok az buldum. Örgütlü olmak bile çare olamıyorsa ne yapacağız. Araştırma komisyonunu izleyelim, denetleyelim. Sorumluluk alalım.
Pervin Mısırlıoğlu: 4 yıldır hamallık yapıyorum. İlk defa bu kadar verimli bir toplantı gerçekleştirdik. Teşekkür ediyorum…
06.06.2014 İzmir kMM Toplantı Tutanağı
previous post