Yer: Kocasinan Belediyesi Meclis Salonu
Tarih: 06.05.2018
KATILIMCILAR
DERNEK,VAKIF VE GİRİŞİMLER
1. Ahmet TAŞ (KAYSERİ GÖNÜLLÜ KURULUŞLAR PLATFORMU)
2. Mustafa KURBAN (YEŞİLAY DERNEĞİ)
3. Bahri GÖÇMEN (SEEYİD BURHANEDDİN DERNEĞİ)
4. Mahmut Sami DURMAZ (ANADOLU GENÇLİK DERNEĞİ)
5. İsmail BİLLUR (ENDERUN KÜLTÜR DERNEĞİ)
6. Ömer Faruk AKSEBZECİ (DARUL ACEZE VAKFI)
7. Musa EVRAN (MAZLUMDER)
SENDİKALAR
1. Yasin KARAKAYA (EĞİTİM BİR SEN)
2. Harun GÜRPINAR (DİYANETSEN)
GÖZLEMCİ
1. Osman ARIKAN (SERBEST TİCARET)
2. Seyfullah KALAN (EĞİTİMCİ)
3. Yusuf ÖKLÜ (ÖĞRENCİ)
SİYASİ PARTİLER
1. Seyit Ali ERGEÇ (İYİPARTİ KAYSERİ İL ÖRGÜTÜ)
2. Mustafa IŞIK (İYİ PARTİ KOCASİNAN İLÇE ÖRGÜTÜ)
3. Mahmut ARIKAN (SAADET PARTİSİ MV ADAY ADAYI)
4. Ali DOMANİÇ (CHP İL ÖRGÜTÜ)
5. Abdullah ÖZTÜRK (SAADET PARTİSİ İL YK ÜYESİ)
ÖĞRENCİ KULÜPLERİ
1. İsrafil SEVİNÇHAN (ANADOLU GENÇLİK DERNEĞİ/ÜNİVERSİTE)
ÖZEL KONUKLAR
1. Saadet Partisi Milletvekili Aday Adayı Sayın Mahmut ARIKAN
2. CHP İl Başkan Yardımcısı Sayın Ali DOMANİC
Çeşitli sivil kuruluşlardan ve gözlemcilerden toplam 51 izleyici katıldı.
MODERATÖR: Adnan EVSEN
Kayseri küçük Millet Meclisi Mayıs ayı buluşmasında "TÜRKİYE ERKEN SEÇİME GİDİYOR” konusunu görüşmek üzere Saadet Partisi Milletvekili Aday Adayı Sayın Mahmut ARIKAN ile CHP İl Başkan Yardımcısı Sayın Ali DOMANİC’in özel konuk olarak katılımı ile Mayıs ayı buluşması gerçekleştirilmiştir.
06 Mayıs 2018 tarihinde Pazar günü Kocasinan Belediyesi Meclis salonunda yapılan toplantıya birçok sivil toplum kuruluşuna ait temsilciler, gözlemciler, kamu kurumu, medya ve üniversite öğrencileri katıldı.
"TÜRKİYE ERKEN SEÇİME GİDİYOR”
Özel Konuk: Mahmut ARIKAN (SAADET PARTİSİ MİLLETVEKİLİ ADAY ADAYI)
Normalde seçim öncesi yapılan bu tür toplantıların başında “seçimlerin ülkemize, milletimize hayırlı olmasını temenni ediyorum” şeklinde bir temenni ile başlanır. Ama ben biraz daha faklı ve özel bir temenni ile başlayacağım sözlerime: “24 Haziran akşamı kazananın zaferini kutlarken kaybedenin korkmadığı bir akşam olsun”
Sürekli konuşulan ama ne olduğu açıkça belirtilmeyen bir beka sorunu var gündemimizde. Bunu dillendirenler açıkça söylemeseler de terör örgütleri ve dış tehditleri kastediyorlar. Bize göre bir beka sorunu varsa bu sorun terör örgütleri ve dış tehditlerden ziyade milletimizin kendi içinde yaşadığı bölünmüşlüktür. Şunu açıkça itiraf etmemiz lazım, şu anda milletimizin yarısı diğer yarısına yaşam hakkı bile tanımak istemiyor. En basit görüş ayrılıklarının bile hainlikle yaftalandığı bir ortam ülkenin işgalinden bile daha tehlikeli bir ortamdır.
Sayın Cumhurbaşkanımız “İnşallah bu münafıklar çetesini 24 Haziran'da hep birlikte yere gömeceğiz.” derken, Başbakanımız bizim de içinde bulunduğumuz Milet İktifakı’nı “Şer Cephesi” olarak nitelendirdi. Sözlere bakın, münafık, yere gömmek, şer cephesi…
11 Eylül’de Amerika’da yaşanan hadiselerden sonra o dönemki başkan Busch tüm dünyaya “Ya benimlesin, ya düşmanımsın” diye bir dayatmada bulunmuştu.
Maalesef benzer bir durumu bu gün ülkemizde yaşıyoruz. İktidarı desteklersen, yerlisin, millisin, kutsal yolun yolcusunun. Yalnız bu destekleme de kayıtsız ve şartsız olacak, sorgusuz ve sualsiz olacak, şeksiz ve şüphesiz olacak. En küçük bir eleştiri bile yerliliğine, milliliğine, kutsal yolun yolcusu olmana mani olacaktır.
Eğer hasbelkader muhalif olursan, hatta bırakın muhalif olmayı, şöyle yapılsa daha iyi olmaz mı diye alternatif bir görüş ortaya koyarsan anında hain olursun, fetöcü olursun, dış güçlerin borazanı olursun. İşin garip tarafı yerli olmanın, milli olmanın, kutsal yolcu olmanın devam edebilmesi için son derece uyanık ve çevik olmak gerekiyor.
Zira bir gün megri megri megri’ye eşlik ediyorsan sanma ki her gün aynı türküyü söyleyeceksin, eğer müziğin değiştiğini farketmez ve yaylalar yaylalar’a geçmezsen yandın. Eskiden televizyonlarda bir yarışma vardı ‘Değiştir’ isminde. Yarışmacı bir şarkı veya türkü söylemeye başlar, sunucu ‘değiştir’ deyince hemen başka bir şarkıya veya türküye geçmek gerekirdi. Duraklarsan kaybettin.
Bu da böyle. Bir gün ‘analar ağlamasın diye çözüm süreci diyeceksin, ertesi gün masayı devireceksin’. Çözüm süreci de yerli ve milli, masayı devirmek de yerli ve milli. Bir gün Esat kardeşim, ertesi gün çocuk katili Esed. Bir gün Amerika, bir gün Rusya. Bir gün Avrupa birliği, bir gün Şangay Beşlisi… Bir gün ‘ne isterlerse veren, bir gün inlerine giren’ olacaksın.
Yani demem o ki, yerli olmak, milli olmak, kutsal yolun yolcusu olmak öyle kolay bir şey de değil. Hareketli olacaksın, çevik olacaksın. Dalgınlık gösterir, boş bulunur dün söylediğini bu gün tekrar edersen yandın, bittin, hain oldun. Düşünsenize çözüm sürecinin bittiğine dair düdüğü duymaz da analar ağlamasın sözünü tekrar edersen anında PKK’lı olursun. Esat’ın gidip Esed’in geldiği anı kaçırır da kardeşim Esat dersen hapı yuttun. Her sabah kalktığında dünkü hafızanı, değerlerini, görüşlerini, politikalarını unutup, o günkü değerleri, görüşleri, politikaları ezberlemek gerekiyor. Maalesef manzara bu.
Bu acı manzara karşısında ben şu anda başbakanımızın dünkü tarifiyle ‘şer ittifakının’ bir mensubu olarak karşınızda oturuyorum. İçinizde herhangi biriniz Cumhurbaşkanlığında Tayyip Erdoğan’a oy vereceğim ama milletvekilliğinde başka partiye oy vereceğim diyorsanız yere gömülecek bir münafıksınız. Ne dehşet bir durum değil mi? İşte böyle bir ortamda bulunduğumuz için bu seçim kazananların zaferi üzerinden değil kaybedenlerin korkup korkmaması üzerinden okunması gereken bir seçim olacaktır. Kim kazanırsa kazansın, hangi oranla kazanırsa kazansın kaybedenlerin geleceklerinden endişe duymadıkları bir akşam olsun 24 Haziran akşamı. Akşama kadar sandık başında görev yapan parti temsilcileri işlerini bitirdikten sonra sohbet ederek dönsünler evlerine. Temennimiz bu. Parti olarak da bu temennimiz doğrultusunda hareket ediyoruz. Sayın Başbakan’ın ‘şer ittifakı’ olarak tanımladığı Milet İttifakının dün Yüksek Seçim Kuruluna sunulan protokolüne baktığımızda bu temennimizi hayata geçirmek noktasından ne kadar samimi olduğumuz anlaşılacaktır. Bu ittifakı kuran partiler 4 ana ilke etrafında birleşmiştir. Bunlar;
Toplumsal ayrışma ve kutuplaşmaya son vermek, halkımızın özlediği huzur, kardeşlik ve güven ortamı içinde adil ve güvenli bir seçimin yapılmasına katkıda bulunmak, Ülkemizin siyasal sistemini bir an önce normalleştirmek, çoğulcu demokrasi esaslarına göre rekabetçi demokratik siyasal zemini, tüm gerekleri ile yeniden inşa etmek, Kuvvetler ayrılığı ilkesine göre hukukun üstünlüğünü, yargı bağımsızlığını ve tarafsızlığını sağlamak, Başta ifade ve basın özgürlüğü olmak üzere tüm hak ve özgürlüklerin vatandaşlarımız ve kurumlarımız tarafından layıkıyla kullanılmasını temin etmektir.
Bizim derdimiz bu. Ne olursa olsun kazanmak veya iktidar olmak yerine huzuru, kardeşliği tercih ediyoruz. Gerginleşen siyaseti normalleştirmeyi, 50+1’i değil çoğulcu demokrasiyi hedefliyoruz. Kuvvetler ayrılığı, hukukun üstünlüğü, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığının kâğıtlarda kalmamasını, hayata geçmesini istiyoruz. İfade özgürlüğü, basın özgürlüğü başta olmak üzere tüm hak ve özgürlüklerin layıkıyla yaşanmasını istiyoruz.
Bunu basit bir örnekle anlaşılır kılmak istersek IMF’ye borç örneğini verebiliriz. Ne diyor Sayın Cumhurbaşkanımız ve AKP yöneticileri. Biz IMF’ye borcu sıfırladık, hatta onlara borç verecek duruma geçtik. Bu husus doğru mu, el-hak doğru, IMF’ye borç sıfırlandı. Bunun için tebrik etmek lazım. Lakin bu husus Bektaşi’nin ayetin yarısını okuyup kendini namazdan uzak tutmasına benziyor. AKP’nin IMF’ye borcu sıfırladık demesi ile Bektaşi’nin namaza yaklaşmayın demesi aynı.
Peki borç konusu nedir? 2002 yılı başında İMF borcu da dahil olmak üzere 232 Milyar Dolar civarında olan devletin dış borcu 2017 yılı sonu itibariyle 616,7 Milyar Dolara çıkmıştır. IMF’ye olan borcu ödemenden dolayı biz seni tebrik edelim, ama 16 yılda dış borcu %300 artırmandan dolayı da sen özür dile. İhracattaki artışı söyle ama Bektaşilik yapıp ithalat rakamlarını gizleme. Tank yapmak İHA yapmak SİHA yapmak bunlar güzel şeyler ama tankın motorunun, İHA’nın SİHA’nın önemli parçalarının dışarıdan alındığını gizleme. Bakın size buradan bir rakam vereceğim, devletin resmi rakamıdır bu.
Türkiye tarihinin en ağır ekonomik krizlerinden biri 2001 krizi idi. Kiriz çıktığında ülkenin brüt dış borcunun Gayri Safi Milli Hasılaya oranı %56,5 idi. Bu rakam şu anda kaç biliyor musunuz? % 53,3.
Değerli arkadaşlar. Biz; Kutuplaştırıcı değil, kucaklayıcı bir siyaset anlayışına sahibiz. Ayrıştırıcı değil, birleştirici ötekileştirişi değil, uzlaşmacı bir anlayışa sahibiz. Kuvveti değil Hakkı Üstün Tutar,
Menfaati Değil Hizmeti Esas alırız. Biz: Planlı ve Programlı Çalışırız. İşi Ehline Veririz. Kapımızı herkese açık tutar, partizanlık yapmayız. Emanete İhanet Etmeyiz. Çalmayız çaldırmayız. Kanmayız kandırmayız.
Mücadele edeceğimiz beş şey ile taviz vermeyeceğimiz beş şey. Bunları 5Y ve 5A olarak adlandırdık. Nedir bunlar?
Bizim yönetimimizde; YOLSUZLUĞA, YANDAŞLIĞA, YALAKALIĞA, YASAĞA, YAĞMAYA
izin verilmeyecektir. Garip gurebanın hakkını yetim hakkı korur gibi koruyacağız. İhalelerde şeffaf, denetlemede son derece titiz olacağız.
ŞU 5A’DAN DA ASLA TAVİZ VERMEYECEĞİZ; AKIL; ADALET: AHLAK: ADANMIŞLIK: ASALET: Biz bu süreçte çok ciddi bir iddia ile meydanlara çıkıyoruz, o da 3 yıl içerisinde Türkiye’yi şaha kaldırma iddiasıdır.
Özel Konuk: Ali DOMANİC (KAYSERİ CHP İL BAŞKAN YARDIMCISI)
Kayseri küçük Millet Meclisi çalışanlarına teşekkür ediyorum. Sayın Arıkan’ın görüşlerini tekrar etmemek üzere bazı konuları anlatmayacağım. Örneğin bir şet ittifakından bahsediliyor. Bu şer ittifakının bir üyesi olarak gösterilen CHP konu meleket olunca siyasi düşüncesi ne olursa olsun eskiden bu tarafa koalisyon kurmuş ve memleket için çalışmalarını devam ettirmiştir. Kaldı ki, Sayın Erdoğan’ın da bir zamanlar müntesibi olduğu Refah Partisi ile 1974 yılında birlikte koalisyon kurmuştuk. Birlikte bir takım başarılı olaylara imza atmıştık. Onun dışında terör örgütü başının yakalanmasında yine şer ittifakı diye tanımlanan siyasi partilerin katkısı olduğu unutulmamalıdır. Toplantının konusu çok net 24 Haziran seçimleri. Seçim demokrasinin insanlara bahşettiği, insanların kendi kendisini yönetmesi anlamındaki tek seçenektir. Seçim demokraside vaz geçilmez olmasına rağmen tek şart da değildir. Hukukun üstünlüğü, kuvvetler ayrılığı, seçim çarkının çalışması, temel hak ve özgürlüklerin evrensel standartlarda olması gerektiğini unutmayalım. Demokraside liyakat şeffaflık ve yönetici sınıfının hesap verebilmesi esastır. Demokrasi; benzeşmeyenlerin hukukun içerisinde bir arada beraberce yaşama sanatıdır. Demokrasi huzurudur, güvendir, adalettir. Demokrasinin bu tarz bileşenleri sonucu olarak benzeşmeyenlerin olduğu siyasi partiler ortaya çıkmıştır. Siyasi partiler vaz geçilmeyenler arasında yerini almıştır. Bu sebeple nasıl adalet mülkün temeli ise demokrasi de yaşamın temeli olmuştur. Ülke halkı ülkenin nasıl yönetilmesi gerektiğini, neyi uygulamak istediğini seçimler ile belirler. Bir başka tanımla hangi düşünce ve kadroların halk iradesinde kabul gördüğü bir sistemdir. Seçimler bir yarıştır. Seçimler adil ve eşit şartlarda yapılmalıdır. Eğer çoğunluğu sağlayan iktidar, eğer bir takım kesimin taleplerini karşılar diğer tarafı unutursa demokrasi kavramı karşılıksız kalır. Demokrasinin tanımı ve seçimlerin sonuçları kamuoyunda tartışılır hale gelir. Halkın seçim sonuçlarından beklentisi adaletli yönetim temel insan hakları ekonomi huzur ve barıştır. Bu durumda çok olanın az olana, az olanın çok olana baskı kurması hür iradeleri engel altına alır. Vicdanları sızlatır. Bu anlamda vicdanların önünde duvar gibi duran % 10 luk seçim barajı olmamalıdır. Zaten dünyanın hiçbir demokratik ülkesinde böyle bir baraj yoktur. Maç başladıktan sonra kurallar değişmez anlayışı ile OHAL altında seçimler yapılmamalı ve kaldırılmalıdır. Seçim yasası değiştirilmelidir. Bu yasa ve uygulamalar seçim sonuçlarına gölge düşüreceği kanaatindeyim. Seçimlerin demokratik ortamda yapılması konusunu özellikle ciddiye alıyorum.
Ahmet TAŞ (KAYSERİ GÖNÜLLÜ KURULUŞLAR PLATFORMU): Mahmut beyin söylediklerine katılmamak ve şapka çıkarmamak mümkün değildir. Siyasilerin dillerini çok dikkatli kullanmaları gerekiyor. Yarın yüz yüze bakacakları insanlara bugün meydanlarda geçmez laf söylemeleri çok doğru değildir. Kabul edilebilir bir şey değildir. Zaten TC Anayasasında vatandaşlık bağı ile bağlı olan kimseleri birinci sınıf vatandaş olarak kabul etmiştir. Siyaset yapan kişinin bir talkım hakları vardır. Ancak bir başka vatandaşa hakaret etme hakkı yoktur. Başkasını dışlama, öteleme hakkı yoktur. Diğer kişileri sanki kanun dışı bir iş yapıyormuş gibi suçlu bir pozisyona düşürmek asla doğru değildir. Eşit şartlarda, medeni ölçülerde, ahlaki sınırları zorlamadan mücadeleyi yapabilmektir. Elbette ittifak kurmak kanunlar nezdinde doğrudur. Ancak muhalefetinde bir araya gelerek bir birlik oluşturma ittifak oluşturma hakları vardır. Bunu yapıyorlar diye suçlanmamalı, ötekileştirilmemelidir. Hem Cumhurbaşkanlığı, hem de milletvekilliği konusunda isterlerse herkes istedikleri bir parti ile ittifak kurabilirler. Bu en doğal haktır. Bunu yaparken benim doğrum senşn doğrun yarışı yapılmamalıdır. 24 Haziranda yapılacak olan seçimlerde siyasilerin dillerine dikkat etmeleri gerekmektedir. Kimseyi genel ahlak, hukuk ve din dışı suçlamalar ile ötekileştirilmemelidir. Seçimlerin milletimiz için hayırlı olsun diyorum.
Bahri GÖÇMEN (SEYYİD BURHANEDİN DERNEĞİ): Abdullah Gül ismi tartışılmaya başlandığı andan itibaren Sayın Gül sessiz kalmayı tercih etti. Bunu neden yaptı hala cevabını bulabilmiş değilim. Yıllardır kader birliği yaptığı kişilere karşı bir başkaldırı mıydı bu hala düşünüyorum. Sonradan anladık mı için hala cumhurbaşkanı olmak dürtüsü ile yaşamış. CHP nin bugünkü şartlarda % 10 korkusu var mı bilemiyorum.
Mustafa KURBAN (YEŞİLAY): Ali beyin söylediklerini geçmişte rahmetli Erbakan hoca yaptı. Bu hoca yaşıyor olsa haydin oradan derdi. Ali bey keşke enflasyondan, sağlık hizmetlerinden, yollardan, tünellerden de bahsedeydi. Esad’a durup durukken birden Esed demedi bir süre geçti aradan. Çocuklara bomba attıktan sonra bu tanımlama yapıldı. 42 Yıllık sağlıkçıyım. Ben Erdoğan’a sağlık hizmetlerinden dolayı en az 50 oy veririm. Nerden nereye geldiğimizi unutmayalım beyler. Sağlık hizmetlerine yapılanları halk da görüyor. Yapılanları inkar etmemek gerekiyor. Her şeye rağmen ülkemizde yapılacak olan seçimlerin hayırlı olmasını ve kimsenin kimseyi incitmemesini temenni ediyorum. Bugün sorun yok ancak geçmiş yıllarda kız öğrencilerin eğitim hakları ellerinden alınırken yaşananları da söylemek gerekir. CHP bu şekilde mi iktidar olacak bilemiyorum.
Mükremin ÇUHADAR (AVUKAT): Ben de en çok kutuplaşmaktan tereddüt ediyorum. Her iki konuşmacı da aslında bu duruma işaret etti. Her ne yaşanırsa yaşansın güle oynaya seçimleri yapmamız gerekir. İki hafta öncesine kadar Kayseri Adliyesi kendi kendine yetiyordu. Ancak sekiz adet daha yeni mahkeme açıldı. Bu gidişle yeni bir adliye sarayı gerekebilecek. Bilindiği üzere Avrupa’nın en büyük adliye sarayları bizdedir. Bu övünülecek bir durum değildir. Bu utanç kaynağıdır. Terör örgütleri görünen üzerinden zarar veriyor. İnsanların kutuplaşması ise daha kötüdür. Bütün siyasilerin bu duruma dikkat etmeleri gerekiyor. Siyasiler ve özel konuklar aslında eğitim konusunda çok şey söylemediler. Bu konuyu önemsiyorum.
Mahmut Sami DURMAZ (ANADOLU GENÇLİK DERNEĞİ): Bugün yapılanları Erbakan hocamız görseydi neler derdi bilemiyorum. Sağlıkta yapılanlar takdir edilebilecek durumdadır. Ama cihazlar ve ilaçlar konusunda hala bir gelişme olmaması, hala dışardan satın alınıyor olması üzerinde durulması gereken bir olgudur. Bu olaylar dışa bağımlılığımızı gösteriyor. Bu ekonomiyi yoruyor. Biz ne zaman ilaçları ve cihazları kendimiz üretir duruma gelirsek o zaman daha çok takdir edilebilir duruma gelmiş sayılırız.
Seyit Ali ERGEÇ (İYİ PARTİ KAYSERİ İL ÖRGÜTÜ): Türkiye’de bunun gibi her türlü düşünceye açık olan bu tür meclislere saygı duyuyoruz. Oldukça fazla keyif alıyoruz. Türkiye’nin normalleşmesine katkı sağlıyor diye düşünüyorum. Bu seçim normal bir seçim olmayacaktır. Bu seçim dini değerlerin, ahlaki değerlerin, milli değerlerin, insani temel hak ve özgürlükler konusunda bir seçim olacak. Bu ülkede başörtüsüne bir zulüm vardı. Bu yasağı uygulayanlar şimdi siyasi olarak cezasını çekiyorlar. Eskiden çocuklarımız güle oynaya okula giderdi şimdi servisler ile gidiyorlar ana baba servis başında bekliyor. Biz çocuklarımızın geleceğini, dini, milli ve ahlaki değerleri nasıl alacağını artık endişe ile bakıyoruz. Bu büyük bir tehlikedir. Türkiye çok yıllar kaybetti. Bu seçimlerde kim seçilirse seçilsin büyük bir kötü tablo ile karşı karşıya olduğumuz açıktır. Kötü bir ekonomik tablo karşımıza çıkacaktır. Kimse pembe tablo çizmesin. Bunun için de hazırlıklı olmamız gerekir. Parti olarak seçimlerin temiz yapılmasını temenni ediyoruz. Sayımların tasniflerin temiz yapılmasını istiyoruz. Hepsinden önemlisi de adayların temiz bir dile ve temiz bir üslup ile davranmasını istiyoruz. Umarım saygı ve sevgi içinde temiz bir seçim süreci atlatırız.
Mustafa IŞIK (İYİ PARTİ KOCASİNAN İLÇE ÖRGÜTÜ): Devlet hastanesine sabah gidin miting meydanı gibi. Diğer hastaneler bundan farksız değil. Başka bir konu da şu diğer bir şehirde bir okul uyuşturucu ile eylem planı yapmış arkadaşlar. Ülkenin geldiği nokta budur. Bu ülkede yayın organları zaman zaman kapatılıyor. Bu gösteriyor ki ya bizdensin ya değilsin. Şer cephesi, münafık cephesi gibi ithamlar ile ülkemiz bu duruma gelmiş durumdadır. Ülkede bir takım araştırmalar aynı partiden olmayan kişilerin kız alıp vermek istemeyenlerin, şirket ortağı olmak istemeyenlerin veya komşu olmak istememeleri yük bir oranda seyir etmektedir. Bu gidişatın sonuçları fizik şiddete ulaşması kaçınılmazdır. İyi Parti tecrübeli lider ve kadrosuyla bu durumların üstesinden gelebilecektir.
İsrafil SEVİÇHAN (ANADOLU GENÇLİK DERNEĞİ/ÜNİVERSİTE): Eğitimde eşitlik ve adalet yoktur. Aynı okulda okuyan öğrencilerden birinci öğretim ve ikinci öğretimden farklı farklı ücret alınıyor. Bu anlamda milletvekili seçilen kişilerin neler yapabileceğini merak ediyorum. Diğer bir konu ise KYK dan burs alınıyor. Burs alanlar farklı değerlendiriliyor. Herkes burs alamıyor. Burs alamayanlar bu defa kredi alıyor faiz ile uğraşıyorlar. Üniversiteden mezun olduktan sonra da ciddi anlamda bir işsizlik söz konusudur. Üniversiteden borçlu olarak mezun olan gençlerin eğitimleri konusunda nasıl bir politika izleyecek adaylarımız bize açıklamak durumundalar.
İsmail BİLLUR (ENDERUN KÜLTÜR DERNEĞİ): Milletvekili seçilirken bizlere soru sorulmuyor. Önümüze bir liste geliyor onları oyluyoruz. Halka milletvekili seçilirken de sorulmalıdır. Bazen temayül ve yoklama yapılıyor. Ancak halkın duyum ve kanaatları farklı olabiliyor. Aday adayları incelediğimizde kişiler bazı STK lara borcunu ödememiş. Aidatını ödememiş. Bunlar önemli. Kişilerin ödememdiği elden aldığı borçları siciline işlenmeyen kişileri keşke önce halka sorsalar veya halkın belirleme süreci olsa diye düşünüyorum. Bu süreçte bir dahlimin olmasını istiyorum. Seçim sistemi konusunda ciddi bir çalışma gerekiyor.
Abdullah ÖZTÜRK (SAADET PARTİSİ İL YK ÜYESİ): Bu ülkede öğretmen olacaklar en az on defa sınava tabi tutulurken milletvekili olacakların sadece iki dudak arasında kalmaları kabul edilebilir bir olay değildir. Bu bir haksızlıktır. Biz sağlıkta yapılanları takdir ediyoruz ancak şehir hastaneleri aynı durumda değildir. Yollar ve köprüleri alanlar hep yabancı şirketler. Yerlilik ve millilik nerde kaldı. Yol ve köprülerden geçen arabalar ne kadar yerli ve millidir? Üniversite öğrencilerindeki işsizlik konusunda neler yapılabilecek bunlar araştırılmalıdır.
Yusuf ÖKLÜ (ÖĞRENCİ) : Cumhurbaşkanlığı seçimini kaybeden kişiler partiye dönemiyorlar. Bunlar ne yapacak merak ediyorum. Bu ülkeden herkes bir şekli ile zarar gördü. Bir kutuplaşma içine girmeyelim. Bizler iktidarın yaptıklarını ve yapmadıklarını da tartışıyoruz. Bu ülkede yapılan en son fabrika satış duruma geldi.
Seyfullah KALAN (EĞİTİMCİ): Bugünkü Saadet Partisi daha önceki yılarda koalisyon ortaklığı yapmıştı. Ortaklıktan sonra yapılan ilk seçimlerde bu parti milletvekili sayısını yarı yarıya düşürdü. Bu şu anlama geliyor Biz sinin CHP ile ortaklık yapmanızı istemiyoruz anlamında ihtar verdi. Bugünkü birlikteliğinizi tabanınıza nasıl izah edeceksiniz merak ediyorum. Diğer taraftan AK Partiyi iktidar yapan sadece ekonomik sebepler değildir. Demokrasiye balans ayarı vermek isteyenlerde katkı vermiştir. CHP geçmişte yapmış olduğu bu hukuksuz uygulamaları şu anda üstüne pek almıyor. Bu durumu nasıl etmeli diye düşündüğümde bu işin cevabını sanırım CHP yönetimi verecektir.
Genel Gündem Ortak Sonuç:
1. Her ne olursa olsun seçimler kardeşlik hukukunu bozmadan yapılmalıdır. Siyasiler seçim meydanlarında kullandıkları dile çok dikkat etmeli, kendinden olmayanı incitmemelidir.
2. Milletvekili adayı yapma konusunda vatandaşa da fikri sorulmalıdır.
3. Bugün oluşturulan ittifaklar aslında önceki yıllarda koalisyonlar şeklinde denendi. Seçimlerden sonra koalisyonlar fazla ömürlü olmadı
Değerlendirenler
Adnan EVSEN
Kayseri kMM Hamalı