Yer:KONAK BELEDİYESİ PROF. DR. TÜRKAN SAYLAN KÜLTÜR MERKEZİ
Tarih:06.03.2010
Yerel Katılım:
1.Ege Çevre Kültür Platformu (Erhan İçöz)
2.İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği( MAZLUM-DER- Abdülkadir Tiril)
3.İzmir Romanlar Derneği (Abdullah Çıstır)
4.Saadet Partisi İl Başkan Yrd. (Bayram Sakartepe)
5.Sosyalist Demokrasi Partisi MYK Üyesi(Tahir Ozan)
6.Yeni Asır Program yapımcısı (Şekure Boz)
7.BDP İl Başkan Yardımcısı (Şehmuz Aydın)
Milletvekilleri:
Ak Parti milletvekili Erdal KALKAN katıldı. CHP ve MHP milletvekilleri katılmamakla birlikte mazeret de bildirmedi.
Belediye Başkanları:
Belediyelerden katılım olmadı.
Medya:
Doğan Haber Ajansı
Moderatör: Erhan İçöz
Konular:
Genel Konu: Ordu ve Yargının Politikadaki Yeri Nedir, Ne Olmalıdır?
Konuşulanlar:
Ordu ve Yargının Politikadaki Yeri Nedir? Ne Olmalıdır?
Mutfak ekibi tarafından hazırlanan sunum materyali gösteriminin ardından moderatör Erhan İçöz, kısa bir giriş konuşması ile sözü salona verdi.
Erdal Kalkan: Bugün daha az bir katılımla toplantıyı yapıyoruz. İzmir’in bu duyarsızlığına çok şaşırıyorum ve kınıyorum.
İngiltere’nin yazılı bir anayasası yoktur. Tarihten bugüne gele gelmiştir. bu arada yargının bağımsız olması yetmez, tarafsız olması gerekir.Ama bizde ki insanı değil devleti kutsal sayan bir yargıdır. Yurtdaşını potansiyel suçlu gören bir yargımız var. Bu yüzden, anayasa toptan değişmeli orasını burasını değiştirmek yeterli olmuyor.Yasama, yargı, yürütme birbiriyle sürtüşmemeli.Parti içi demokrasi yok ama önseçim ve merkez yoklaması var.Lider ve çevresi parlamentoyu, parlamentoda lideri belirliyor. Karşılıklı paslaşmalar oluyor.Gücü eline geçiren her kuruma dokunabilir pozisyonda, nasıl 5 general bu anayasayı hazırladı ise iktidarı alan da yargıyı ele geçirebilir. Ama artık bizim toplumumuz daha çok özgürlük, daha çok barış istiyor. Ama başka bir yandan, geçen gün Ödemişte’ydim duydum ki türbanlı bir arkadaşımızı ilçe milli eğitim müdürlüğüne almamışlar.Bakın Türkiye’nin geçmişine, İstiklal Mahkemeleri, Milli Güvenlik mahkemeleri, sıkıyönetim mahkemeleri, Türkiyenin bu deli gömleğinden kurtulması gerekiyor.Bakın ordu politika ilişkisi orduyu yıpratmaktadır. Bizim ordumuz en değerli kurumlardan biridir. Ama bunun böyle gitmeyeceğini, gitmemesi gerektiğini düşünüyorum.
Abdullah Çıstır: Bu söyledikleriniz kendi partiniz için geçerli mi? Ak Parti’de parti içi demokrasi var mı? 8 senedir iktidarda olan bir parti olarak neden anayasayı değiştiremediniz?
Tahir Ozan: Anayasa ve yargı bağımsızlığı Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşundan bu yana sorunlu bir süreç olarak karşımıza çıkmıştır.1920 anayasasının yerini daha daraltıcı 1924 anayasasının alması ile beraber yargı yürütmenin bir kolu olarak davranma durumunda bırakılmıştır. Şapka kanunundan hemen sonra ''taklitten sakınmak'' adıyla bir kitap yazan İskilipli Atıf hoca modernleşme sürecinde ortaya atılan iki ana fikirden biri olan batının tekniğini alalım ancak kütürel değerlerimizi koruyalım şeklindeki düşüncesi suç olarak değerlendirilmiştir.O dönemde diğer fikir ise yaşam biçiminin devralınması sonucu modernleşmenin kendiliğinden gerçekleşeceği teziydi,bu tartışma bu gün dahi sonlanmış bir tartışma olarak görülmemektedir. Bu tartışmanın bir yıl sonra kriminalize edilmesi sonrasında İskilipli Atıf hoca verilen ceza gereği idama mahkum edilmiştir.Yine Bolu’da bir mahkeme ölen her bir Türk askeri için beş DTP üyesinin öldürülmesini savunan bir köşe yazarı hakkındaki davayı düşüce özgürlüğü biçiminde değerlendirilebilmiştir. Burada dikkat edilmesi gerken yada ironik olan bu davanın görüldüğü günlerde yasal olarak açık mecliste milletvekillerinin bulunduğu bir yasal partinin üyelerine yönelik silahlı saldırı düşüncesi hangi şart altında olursa olsun düşünce özgürlüğü olarak değerlendirilemezdi. Yukarıdaki iki örnekte de ,yargı aslında yasalara göre suç işlemiştir.ancak yargının yargılanması mümkün görünmemektedir. Bu tür örnekler cumhuriyet tarihi boyunca sık sık karşımız çıkmaktadır. Yeni anayasa tartışmalarında yargının ideoljik önyargılardan arındırılması demokratik bir ülke özlemini dahada yakınlaştıracaktır.Burada yargı bağımsızlığından söz etmek oldukça anlamsız olacaktır.Yargı halen bugün ülkede bağımsız bir kurum olmaktan öte ideolojik temelde örgütlenmiş ve bu temelde diğer düşünce ve ideolojileri yok sayan bir tutumla davranmaya devam etmektedir.
Kadir Tiril: Bireyin artık devlete değil de devletin bireye hizmet edeceği sistemin geleceğini , evrensel insan hakları ve yasalar çerçevesinde değerlendirir misiniz?
Abdullah Çıstır: Generallerin tutuklanması acaba demokratikleşme olarak mı görülmeli yoksa bir kaos olarak mı?
Erdal Kalkan: Ak Parti içinde de parti içi demokrasi yeterli değil ama bu sistemi işletmek için gerekli araçları kullanmaya çalışıyoruz. Ama az önce bahsettiğim sistemi yerleştirebilirsek toplumun tüm kesimleri politikanın içinde olacaktır. Bu yüzden, sivil toplum güçlendirilmeli ve siyasete katılması sağlanmalıdır.Ben yargıya inancımı koruyorum. Generallerin tutuklanması için mutlaka güçlü deliller olmalıdır yoksa tutuklanmazlardı. Bu konuda anayasanın 138. maddesi gereği olarak konuşmamam gerek. Ama bu durumun kaos olduğu görüşüne katılmıyorum. Bu bir intikam durumu olmamalıdır değildir de.Fransa’dan çok İngiltere modelidir dediğiniz sistem ve elbette iyidir. Ama metropoller itibariyle halkın kendi seçtiği vekillerini tanıdığını sanmıyorum. Yaşanan gelişmeler de gösteriyor ki, bu sistemin gerçekleşeceğine inanmıyorum
3-4- sene önce Türkiye işkenceyi çokça tartışıyordu. Ancak polis akademilerindeki eğitimin etkisi de görülmektedir. Şimdi bunları yasalarla da destekleyeceğiz. Özgürlüklerle güvenlik dengesini kurmak gerek, özgürlük öne çıkarsa anarşi, güvenlik öne çıkarsa otoriter bir yapı ortaya çıkar.
Tahir Ozan: Terör kavramının içi boşaltıldı. Dünya Bankası toplantısını protesto edenlere de terörist deniyor örneğin. Herkese terörist denince, herkes de potansiyel suçlu oluveriyor. Yargı da siyasal davranmakta bence, İzmir’de ölen 3 asker ve tutuklanan 5 DTP’li karşılaştırılınca, mahkeme düşünce suçu kararı verdi. Ergenekon’u küçümsemiyorum ama yürütmeyle ordu arasındaki bir hesaplaşma olduğunu düşünüyorum ve iki taraf da Kürtlere dayandırıyor haklılığını. Güvenliği elinde tuttuğunu kanıtlamak için Kürtlere vuruyor.Yargı olabildiğince seçimle iş başına gelmelidir. Paris komünü örneği verilebilir bu duruma.
Abdullah Çıstır: Sivil Toplum Merkezleri toplantıları, katılımı genişletmek için yapılırken artık sivil toplumun karar almaya katılmasıyla için yapılıyor. Sivil toplumun katılımcı olması isteniyor. Ama karar alma süreçlerine gelince mesafe korunuyor. Sivil toplum olarak yerel yönetimlerle daha çok bir arada olmalıyız ama çok yetersiz. Sivil inisiyatif anayasada düzenlenmeli. Bunlar olursa, urdu ve yargının politikaya müdahalesi sınırlandırılmış olur.
Erdal Kalkan: Seçim barajı katılımın en büyük engeli. Seçim barajı düşürülürse herkes parlamentoda temsil edilir ve asker de kışlasında oturmak zorunda kalır.
Kadir Tiril: Biliyorsunuz birde çift başlı yargı meselesi var bunu nasıl çözeceksiniz.
Erdal Kalkan: Yargının bağımsız ve tarafsız olması gerekiyor. Parti kapatma 7 kişinin elinde olmamalı. % 47 oy almış bir partinin yargı kararıyla kapatılması demokrasiyle bağdaşmaz.1982 Anayasasıyla askeri yargı sivil yargı ayrımı yapıldı. Anayasanın değişmesi gerektiğini her fırsatta söylüyoruz. Yalnız bunun için toplumda konsensüs oluşturulması gerekiyor. Anayasa için, sadece parlamentodaki siyasi partilerle değil, belli bir oy almış olan siyasi partilerle asgari ortak paydaları bulmalıyız.
Tahir Ozan: Tekel direnişinde, şimdi Tariş işçileri meselesinde hak alma mücadelesi veren işçilere hükümet çok da demokratik davranmadı.
Şekure Boz: Yaptığınız demokratik açılımı çok destekliyorum. Kimsenin yapmaya cesaret edemediği bir şey yaptınız. Efendim herkes sizden bir şeyler bekliyor bu süreçte siz bizden neler bekliyorsunuz? Biz nasıl destek olabiliriz, neler yapabiliriz?
Değerlendirme:
1. İletişim
a. Sivil toplum
Yaklaşık 70 kuruma e-mail yoluyla çağrı yapıldı. Bir bölümüne telefon ile ulaşıldı.
b. Milletvekilleri ve Belediye Başkanları
Parlamentoda grubu olan partilerin grup başkanları vasıtasıyla milletvekillerine çağrı yapıldı.
3. Medya
Yerel basın başta olmak üzere, İzmir’de bürosu olan tüm medya kuruluşlarına e-mail ile ulaşıldı. 1 medya mensubu toplantıya katıldı.
Değerlendiren: Nergis Öztürk (İzmir küçük Millet Meclisi Hamalı)