Yer : ESYO Toplantı Salonu
Tarih : 06.03.2010
Katılımcılar:
a. Dernek, Vakıf ve Girişimler:
Sivrihisar Eğitim Vakfı (Naci Şakar – Yönetim Kurulu Başkanı)
Eğitim Hakları Derneği (Basri Özgür – Yönetim Kurulu Üyesi)
Kazan Tatarları Kültür Derneği (Abdülvahit Erden – Yönetim Kurulu Başkanı)
Kalabak Cami Derneği (Zeki İlhan – Yönetim Kurulu Üyesi)
STGM Eskişehir (Banu Gültekin Kocaman – Koordinatör)
Eskişehir Muhacir Dernekleri Federasyonu (Recep Demir – Yönetim Kurulu Üyesi)
İncesulular Dayanışma Derneği (İzzet Çetin -Yönetim Kurulu Üyesi )
Erkader (Halil Sevindi -Yönetim Kurulu Başkanı)
Tema (S. Levent Gökgöl Yönetim Kurulu Üyesi)
Üçsaray Köylüleri Derneği (Kadir Gezek – Yönetim Kurulu Başkanı)
Eskent (Gürol Yer – Yönetim Kurulu Başkanı)
Göknebi Köylüleri Derneği (Ahmet Öksüz – Yönetim Kurulu Başkanı)
Körs Elmalı Köylüleri Derneği (Mehmet Ali Çelik – Yönetim Kurulu Üyesi)
Eskişehir Lüle Taşcıları Derneği (Behçethan Aktaş – Yönetim Kurulu Üyesi)
Ka-der (Esen Türker – Denetim Kurulu Üyesi)
b. Meslek Odaları
c. Sendikalar
Hizmet İş Sendikası (Özkan Özsözen – Yönetim Kurulu Üyesi)
d. Kanaat önderi bireyler
Katılan Milletvekilleri:Beytullah Asil (MHP)
Belediye Başkanları:Katılım olmadı
Mesaj Yollayanlar:
Murat Sönmez CHP Milletvekil
Moderatör: Sevim Şahin – EkMM Hamalı
Gözlemciler:
SEV Vakfı (H.Ziya Kandilci Yönetim Kurulu Üyesi)
SES Sendikası (Demet Gökçe Bireysel katılım)
Büyükdere Mahalle Muhtarı (Ferah Yavuz)
Bireysel katılım (Halit Demet)
Bireysel katılım (Meryem Yurdakul)
Bireysel katılım (Erdem Doğan)
Diğer Katılımcılar:STGM Yönetim Kurulu Gürcan Banger de olmak üzere çeşitli sivil kuruluşlardan ve halktan toplam 23 izleyici/gözlemci katıldı.
Medya:
Sonhaber Gazetesi
Milli İrade Gazetesi
İki Eylül Gazetesi
Şehir Gazetesi
Kanal 26
ES TV
Sakarya Gazetesi
Kanal 3
Konular:
1-Genel konu:Ordu ve Yargının Politik Yaşamımızdaki Yeri Nedir, Ne olmalıdır?
2-Yerel konu: Eskişehir’ de Kadın ve sorunları
Konuşulanlar:
Sevim Şahin (EkMM Hamalı) :Her zaman olduğu gibi tüm çağrılar Milletvekillerine Belediye Başkanlarına yapıldı. Beytullah Asil aramızda. Bu gün genel gündem konumuz, Ordu ve Yargının Politik Yaşamımızdaki Yeri Nedir, Ne olmalıdır?; Eskişehir Yerel gündem konumuz ise “Kadın ve sorunları”.
Beytullah Asil (MHP Milletvekili) : Yerel gündemle başlamak isterim; önemli ve başlı başına bir konu. Bütün kadınlarımızın gününü kutluyorum. Kadına şiddet; psikolojik vaka ve sorun. Bunun STÖ’lerde tartışılmasından öte, tıp dünyasında tartışılmalı. Çünkü insanın bir başka insana veya herhangi bir canlıya şiddet uygulamasının tıbbi sebepleri vardır mutlaka. Ordu ve yargının politik yaşamımızdaki yeri konusunda pek çok şeyi düşünmek lazım. Ordunun yasalarla belirlenmiş görevleri var; iç ve dış tehditlere karşı ülkeyi koruma gibi. Ordunun görevinin ne olması gerektiğini iyi çizemediğimiz durumda sıkıntılar olmaya başlıyor. 1923’te Cumhuriyet kurulmuş. Siyaset ve politik kültürümüz zayıf; 1950’li yıllara kadar tek partili bir sistem ile demokrasi oluşmasını beklemişiz. 1950’de çok partili sisteme geçiyoruz. 1960’da ordu iç güvenlik gerekçeleri ile darbe gerçekleştirmiştir. Türkiye’de siyaset kesintiye uğramıştır. Bu esasından Türkiye’ye, millete ve siyasi yapıya ders olması gereken bir alan. Ancak ders olmamış. 1970’de muhtıra, 1980 darbe gelmiş. 60 yıllık çok partili sistem pek çok kez kesintiye uğramıştır. Bunlardan ders aldığımız ise söylenemez. Bir zamanlar başbakan döneminde örtülü ödenek günlerce konuşuldu. Ama sonunda yasal düzenlemede bir sorun var dememişiz. Buna benzer; şikayet ediyoruz, sonunda gündem başka bir gündemle ortadan kalkıyor, sorun sürüyor ama. Bu yasal düzenlemeleri değiştirelim, geliştirelim noktasından uzaktayız. Geçmişte Erzurum yetkili Cumhuriyet Savcısı, Erzincan Baş Savcısı’nı görevden aldı. Adalet Bakanı, sabah bunun hukuka uygunluğunu söyledi. Aynı gün Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu, verdiği yetkiyi geri aldı, Adalet Bakanlığı yapılan uygulama yanlıştır dedi. Hukuk matematikten farklı değildir. 2 kere 2, 4’tür. Bütün bunları ele aldığımızda temel kaynak sıkıntıları çözme iradesini gösterememekten kaynaklanmaktadır. 2007’de Anayasa değişikliği ihtiyacı oluştu. Ama ne yaptık; bütünü değişecek, taslak vb.. taslak bir türlü çıkmadı. Seçim süreci konuşulurken Anayasa değiştirme gündeme geldi. Arkadaşlarım bu olmaz. Bu sıkıntıya sebep verir. TBMM’de yaşananları görüyorsunuz. Bunlar demokrasi için faydalı işler değil. Esas konuda ise; ordu ve yargı hayatın içinde yerini alması gereken bir noktadır. Ülkemiz gibi dışarıda tehditlerin kol gezdiği; Ermenistan meselesi, İran’daki durum malum, Irak, Yunanistan pek çok çözülmemiş sorun ortada. Bu durumda ülkenin güçlü bir orduya sahip olmasından başka bir arzu olamaz. Ordunun yeri, dış güvenliği, sınırları koruma görevini sürdürmeli. Bu ülke güçlü bir orduyu savunmak, sağlamak durumundadır. Hukuk; insanların yaşamını güvence altına alan kurallar dizisidir. Ordu; dış tehditlere karşı güvenliği sağlayacak yapıyı – içte huzuru sağlayacak hukuku görev yapamaz hale getirmek olmaz.
Halit Demet( Bireysel katılım): Herkes şunu bilmeli; kimse kolay kolay değişmiyor. Bu bir kere değiştirilmesi imkansız bir konu. Türk halkının yapısı inatçı. Korkmayan bir basın, yargı, asker bu olayların ortaya çıkmasında büyük katkısı olmuştur. Bu olaylar meydana çıkınca ekonomimiz her türlü yaşantımız sekteye uğramaktadır. Yargıtay başkanı, kendi mesleği olmasına rağmen Askeri Yargıtay’ın kapatılması gerektiğini savunmaktadır. Bizim yargımız basit işlerle uğraşırken, Ermenistan yargısı Doğu Anadolu bizimdir vurgusu yaparak, kendilerine göre daha stratejik çalışıyor. Asker ve yargı pırıl pırıl insanlarla dolu. Aralarda çürükler çıkabilir. İfadelerin özgürce söylenmesi çok güzel, şeffaflık olsun… bu her kurum için olsun. ESYO içinde bir denetim mekanizması olsun, toplumsal olaylarda, bu, görev alsın mesela. Muhalefet, iktidar beceriksiz olsun diye çabalıyor. AKP’li değilim. 17 ay var seçimlere. İtibarımız gidiyor. Bu yapılanlar AKP’yi güçlendiriyor. Asker kendisine iç hizmetten görev çıkarıyor. Bakanlar kurulu görev istemedikten sonra asker kendi kendine plan yapmaz.
Bu ülkenin hala yargısına da güvenmiyoruz. Savcıların CHPlisi, AKPlisi var. Savcılar birbiri üzerinde iktidar kurup, birbirlerini yargılıyorlar. Yeni bir Anayasa gerekiyor. Hukuk kişiye göre nasıl farklı yorumlanıyor. Ben bunu nerden bileceğim. Bu ülkede gizli siyaset belgeleri var, buna göre yönetiliyoruz. NATO, İMF, büyük Ortadoğu projesi vb. devlet, asker, yargı anlaşıyor bence. NATO öyle bir yerde duruyor ki; istediği ülkeyi haklı görebiliyor. İMF ile uzun zamandır anlaşma imzalanmadı. Bu zamana kadar bu olmadı. Büyük Ortadoğu projesinde ABD’den de büyük bir sermaye olma yolunda. Türkiye’nin güçlü ordusu var, büyük sermaye ihtiyacı var. Bunun arasında hareket ediyor. Anayasa ve yargı sistemi değişmeli, yargı yeniden buna bağlı düzenlenmelidir.
Basri Özgür( Eğitim Hakları Derneği): Bazı klişelerden uzaklaşmalıyız. Bir değişim ihtiyacı var. Bunun cevabını veremeyenler zorda kalacak. Bizim yerleşik anlayışlarımız üzerinden düşünmemeliyiz. Ülkede yasama-yürütme-yargı vardır. Ordu diye bir güç yoktur. Demokraside bu 3 bileşen vardır. Neden bu konuda ciddi karmaşa var; bizde ordu siyasetin merkezinde. Yurttaşlar bu konuda net tavır almalı. Ordunun ordu olması için siyasetin dışında olmalı. Bu tartışılacak bir konu değil. Ordu önemli, gerekli; bu ayrı bir şey. Ama ordunun yeri siyasetin içi olamaz. Ordunun yeri bu anlamda net olmalı. Hükümet kendi muhaliflerini tasfiye etmek istiyor. Yani ordunun bu nedenle ele alınması da olmaz. Ordunun siyasette yeri yok. Ama yargı temel güçlerden birisi. Bugünkü iktidarın sanki böyle bir yaklaşımı varmış gibi şüpheler oluşuyor. Askeri yargı olmaz. Bir tane yargı olur. O zaman emniyetin de yargısı olsun. Yargıya dair sorunlar var. Bunun organizasyonel yapısının da değişmesi lazım. Meclis seçimle gelen en büyük iradedir. Yasamaya da buradan gelebilir. Ama bugün olmaz. Parlamento demokratik bir seçimle gelse bu olur, ama gelmiyor, bizi temsil etmiyor. %10 luk baraj vb. konularda bizim görüşümüz Meclis’e yansımıyor. Biz ne kadar uğraşsak Meclis’te yer alma imkanımız yok arkadaşlar. %10 diye bir baraj olur mu? Kürtler girmesin diye bu olur mu? 2 parti %9 civarında oy aldı, bunun seçmenini düşünün. Önce seçim sisteminin değişmesi, barajın kalkması lazım. Anayasa’yı Meclis yapacak ama, Meclis’in bizi temsil etmesi lazım.
Beytullah Asil (MHP Milletvekili): Demokrasinin dışında bu ülkede başka bir şey istemiyoruz. Demokrasiye gelen bir tehdidi nasıl ortadan kaldıracaksınız. Bir ülkenin başına yakın zamanda bir faşist geldi ve AB müdahale etti. Bu ülkede bir faşizm tehlikesi, başka bir tehlike olduğunda diyorum ve soru işareti koyuyorum. Vatandaşın çoğunluğunun seçtiği rejim başımızın tacıdır mı diyoruz, yoksa bu ülke demokrasi ile yönetilmeli mi diyoruz. Bu tehlikenin dünya ülkeleri için var olduğunu da unutmamız gerekir. Bunun AB içinde, Avusturya gibi bir ülkenin başına geldiğini hatırlatmak için söyledim. Ülkeler üzerinde böyle bir tehdit var olduğunu söylemek istedim
Halil Sevindi ( Erkader Derneği): Bana göre eğer dış tehditlere karşı güvenli, içeride huzurlu olacaksa; ordu ve yargı siyasetin dışında tutulmalıdır. Geçmişte bunun çok derdini, kaybını gördük.
Recep Demir (Muhacirler federasyonu): 82 Anayasa’sı çok büyük bir oy ile kabul edildi. 82 Anayasası içinde askeri vesayet var. Askerin; ülkede bölünme olduğunda devreye girmesi gereklidir. 12 Eylül’de askerdeydim ve sağcı-solcu ayrı koğuşlarda yatıyorduk. Seçimler yolu ile demokrasi gelişebilir. Türkiye’de kaosun olma sebebi seçimlerdir, yöneticilerdir. Muhalefette bir öneri geldiğinde bu gündeme gelmiyor, katılım olmuyor vb. ve bu değişim olmuyor. AB’nin isteği üzerine askeri yargı konusu ele alındı ve oldu. Ama aynı şey yargı için de var, ama olmuyor.
Levent Gökgöl (Tema): Tema her partiye aynı uzaklıktadır. Yeterki toprağa değer versin. Atatürk, iktisat kongresinde, çalışmadan, üretmeden, yorulmadan para kazanmaya çalışan toplumların önce haysiyetlerini, sonra istikballerini kaybedeceklerini söylüyor. Sanayileşmeyi artırdık, toprakla uğraşmayı unuttuk. Kim üretecek bizim tüketeceklerimizi. Bugün çiftçi kardeşlerim bilirler; dünya tohum ihracatında İsrail başı geçiyor. Genleri ile oynanıyor. Kendine muhtaç bırakıyor. İsrail’den tohumu alıyorsunuz, ekiyorsunuz, ilk sene bir kökten 50 kilo alıyorsunuz. Bir kısmını tohuma bırakırsınız normalde. İlkbaharda bakıyorsunuz tohum olmuyor. Elimizdeki endemik bitkiler bu şekilde yok oluyor. Yeniden İsrail’e gidiyorsunuz. Mecbursunuz gitmeye İsrail’e. Yıllar sonra gidiyorsunuz, diyor ki “mayınları ben temizleyeyim” diyor. İktidar da evet diyor. Sonra diyor ki “Çukurova’yı ver, sana tohum vereyim” diyor. Dünya savaşları bundan sonra su için çıkacak. Uğrunda şehit verdiğimiz toprağı bedavaya verdik. Asker buna ne yapsın, yargı buna yapsın. Bu savaşsız toprak elde etmektir. Benim karnım açsa, ne başörtüsü dinlerim, ne demokrasi. Askerin yeri, dıştan gelecek tehlikeye karşı ülkeyi korumaktır. Ergenekon davasında, gazeteci çıkıyor “şunu yaptı, bunu yaptı” diyor. O asker, bir eşkiya ile aynı duruma düşüyor. Bu olur mu?
Ziya Kandilci (Sivrihisar Eğitim Vakfı): Ben kişisel görüşlerimi paylaşıyorum. Gündeme ilişkin, bu kesin olarak bizde ayrılmıştır. Bu iki kurumun politikaya karışması, politikanın da onlara karışmaması gerekir. Laik sistemde dinin siyasete, siyasetin de dine karışmaması lazım. Siyaset de ordu ve adalete, yargıya asla karışmamalıdır. Bu olursa tabi ki onlar da cephe alırlar. Kuvvet ayrılığı meselesinde karışmak doğru değildir. Fatih Sultan Mehmet, Hızır Bey, padişahı mahkemeye vermiştir. O devirde padişah kadının önüne çıkıyordu. O devirde böyle, şimdi dokunulmazlık var. Siyaset yargıyla, orduyla uğraşmamalı, beni yıkacak diye de korkmamalı. Ordu durduk yere darbe yapmaz. Bizde partiler milleti de bıktırıyor, millet “ordu nerde” demeye başlıyor. Siyasetçilerin iyi niyetli olması lazımdır. Bir şirketin başına gelen genel müdür, iyi niyetli ise, kararları olumludur. Art niyetlisi ise soygunculuk başlar. Demek ki bizde kötü niyetli insanlar geliyor. Sağcı da solcu da böyle. Biz seçiyoruz bunları. Tam demokratik bir seçim yok. Seçim sistemi değişmeli mutlaka. Şimdi Anayasa Mahkemesi’ni, Yüce Divan’ı suçlamak olmaz. Yargı hakikaten matematik gibidir. Hakiki demokratik bir seçim kanunu, sistemi bizi düzeltir. Ben tüm sorunları buna bağlıyorum. Her gelen hükümetten şikayet ediyoruz. Ama eldekini seçiyoruz, memnun olmuyoruz. Seçim kanununun mutlaka değişmesi lazım. Bunu değiştirmek gelenlerin işlerine gelmiyor. Yıllardır herkes buna dair vaatte bulunur, ama yok. Biz, mutlaka bu konuda çaba göstermeliyiz, baskı yapmalıyız. Bunu yapamadığımız için millet olarak orduya havale ediyoruz. Bu millet asla ordunun darbesini istemez. Ama darbeyi beklediği zaman ülke açmazda oluyor. Ordudan halk bunun için bekler, başka bir şey için beklemez.
Gürcan Banger (STGM): Genel Kurmay Başkanı, 4. komutan Başbakan’a mektup yazsa Başbakan gider mi gider. 90.000 STK imza verse, gider mi, gitmez. Bizde hep darbeden sonra Anayasa değişir. Ordunun harcamaları, uygulamaları içinize siniyor mu? Yargının kararlarına güveniyor musunuz? Bürokrasiden memnun musunuz? Hayır. Aslında sorun halkın kendisinde. Bu hükümet yanlış işler yapıyor olabilir, beğenmeyebilirsiniz. Ama hepsi kanuna uygun. Bu işin sırrı güç olmakta. Dünyada bu gücü bulmuş toplumlar var. Ülkede işkence çekenlerin bir kısmı o mecliste vekiller. Bu ülkede bu devam ederken hala, ses çıkarmıyorlar. Bu işin sırrı biz de. 12 Mart’tan sonra, bir şeyler yapmaya başlayan solcuların bir kısmı içerde konuşuyorlar; şu Kültür Bakanı, şu şu. Ama neden sonra ordu darbe yapacak, sonra bu. Bu ülkede tek güç ordu.
Ziya Kandilci( Sev Vakfı); STK’ların baskısını savundum. Orduda, bürokraside bir sürü sorun var. Bir iyi niyetli bir Parlamento seçtiğimizde, sistem iyileşecektir. Bakanın, Başbakan’ın ağzına bakar bürokrat. Yasa var. Biz STK’lar olarak askerlerden daha güçlü baskı yapabilmeliyiz. Sendikalar, iktidadi devlet teşekkülleri konusunda sustular. Sonra akıllarına geldi.
Mustafa Çatalsarı: Siyasi partiler kanunu mutlaka değişmelidir. Demokrasi için bu mutlaka gereklidir. Sayın vekil, bu konu da bir teklif vermiş mi? Delege seçimleri hakim teminatında olacak. Ön seçimler yine hakim teminatında olmalı. Biz ne ön seçimler gördük, usulden hepsi.
Bu olunca, genel başkan tarafında yanaşmalar başlıyor. Bu değişmeli. Halkın arasına çıkacak, ve Meclis’e taşıyacak. Osmanlı’nın çöküşünde en önemli sebep; Yeniçeri Ordusu’ydu. Her devrede ihtilaller yaptılar. Ben ona benzetmiyorum ama; bizdeki ordu da bu. Her 10 yılda bir ihtilal. TBMM’de “hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir” der. Milletten seçilmiş bir Meclis var, neden Anayasa değişmesin. MHP lideri, anlaşırken iktidarla, sonra neden yolarlı ayrıldı.
Mehmet Ali Çelik (Körs Elmalı Derneği): Anayasa Mahkemesi, AKP’yi sevmiyor dendi. Sevmek zorunda değil. Hükümetin 2 yıl önce Anayasa değişikliği için yaptığı çalışmaya akademisyenler katıldı ve dediler ki “bu ortamda tüzük bile değişmez”. Bu hükümetin Anayasa’yı değiştirmesi için dokunulmazlığı bırakması lazım. 608 tane dosya var. Herkes kafasına göre bir şeyi eleştiriyor. Herkes kendi işini yapsın. Asıl yapılmak istenen; sivil darbe. Şimdi ordu darbe yapacak denildi; 7 yıl önceki şey şimdi neden gündeme geliyor? İnsanlar suçlu veya suçsuz 2 yıldır yatıyor. Habur’da yapılanlar doğru mu? Devletin hakimleri gitti, insanlar biz teröre bulaşmadık dedi, diğer taraftan terörle mücadele edenler tutuklandı. Bir hükümet, askerlerle, yargıyla, eczacıyla, üniversite ile kavgalı.
Basri Özgür (Eğitim Hakları Derneği ): Avusrturya’daki durumdan bahsedildi. Yargı burada bunu çözdü. Bugünkü bizdeki sistem çoğulcu demokrasi değil. Bu seçimle ve Meclis’le olur. Çoğulcu sistem bunun çözümüdür. Ordu bir yönetim gücü değildir. Demokrasilerde yasama-yürütme-yargı vardır. Ordu yoktur. Orduyu yasama-yürütme-yargı belirler. Ordu bunu belirleyemez. Partilerin basiretsiz olduğu doğru. Bu darbeler kendi kendine oluyor, ordu çözüyor değil. Bu değil kesinlikle. O zaman da açıklanmayan şeyler var. Kendi kendine oldu, kadar masum değil darbe.
İzzet Çetin (İncesulular Derneği): Bizim genetik yapımızda asker var. İliklerimize kadar savaşlar var. Hala aynı. Biz bunları verip aşıladığımız sürece, aydınlarımızı konuşturmadığımız sürece bunu beceremeyeceğiz. Yolsuzlukların önüne geçmeliyiz. Vekillerin parasına değil, kim olduğuna bakmalıyız. Bizim ordumuz paralı bir ordu değil. Hepimizin çocuğu bunun içinde. Neden ordudan medet umuyoruz; gençliğimiz orda geçiyoruz ve medet umuyoruz. Çocuklarımıza silah değil, kalem vermeliyiz.
Levent Gökgöl (Tema): Yasama-Yürütme- Yargı. Asker 1982 Anayasası’nda, devletin bütünlüğü için görevlendirilmiştir. Madem Anayasa değişsin diyorlar, bunu askerden alsınlar. Başörtüsü de öyle. Devamlı bu 3 etken; birbirlerine hükmetmeye çalışıyorlar. Değiştirebiliyorsa, değiştirsinler. Atatürk “memleket idaresini geçici olarak bırakacağınız Meclisler, despotluk yapabilirler, bu bireysel despotluktan fazladır, dikkatli olun” diyor.
Ferah Yavuz: Kanunun değişmesi, ordunun siyasetten uzak kalması lazım diyoruz. Biz yargının arkasında mı olmalıyız, yoksa bunun değişmesine mi çabalamalıyız.
Beytullah Asil: Anayasa değişmeli. Anayasanın değişmesi gereken bölümlerinin varlığı mevcuttur. Ancak bunun değişmesi düşünülen zaman doğru değildir diyorum. Hükümetin bu konuda samimi olmadığını ifade ediyorum. Samimi olsaydı, 2007’den beri bunu hallederdi. Sadece gündem yaratıyor. Anayasa değişiklilerinde, milletin temsilcileri ile bu değişir, ya da referanduma gidilir. Bizim destek olmamız, olmamamız; hükümetin herhangi atacağı bir adıma engel değildir. Hükümetin bunu yapması için muhalefetin engel tutumu söz konusu olmaz, bu mazeret olamaz. Sayısal çoğunluğa zaten sahip. Güçlü bir orduya ihtiyacımız var. Ordunun siyasetin dışında tutmamız lazım. Bunun için de yasal düzenlemeleri yapmalıyız. Örtülü ödenekte siyasetçiyi hırpaladık, ama bugün ortaya çıkmadıysa yok diyebilir miyiz. Millet olarak bir baskı gücü yok. Dokunulmazlıklar mutlaka kalkmalı. Bu olmadan temiz siyasetten bahsedilemez. Siyaset kurumunu düzeltmek vatandaşın elinde, katılım az. İtici bir güç lazım. Çözümü konuşmadan öteye bırakalım.
Mustafa Çatalsarı: Önce siyasi partilerin değişmesi lazım. Sadece katılım değil.
Yerel konu: Eskişehir’ de Kadın ve sorunları:
Demet Gökçe( SES Bireysel katılım): 8 Mart’ın 100.yılı. Dönemin, düşük ücretle, çocuk yaşta çalıştırılan kadınların bir mücadeleyi ortaya koyması ile doğdu. Ucuz işgücüyüz, işgücüne katılırsak vasıfsız işgücüyüz, nitelikli olursa hamile kalmayacaksın. Dünyadaki mülkiyetlerin sahibi değiliz. Temsiliyet konusunda kendi meclisimizde oran düşük. Eğitim meselesinde, kadınlar zaten okumasa da olur, nasıl olsa kocası bakar. Ya da okuyacaksa da öğretmenlik, hemşirelik, sekreterlik bize biçilir. Toplumsal yaşama katılım düşüktür. Aile ve çocuk öncelikli sorumluluğudur. Muhtar olunacaksa “senin ailen var, çocuğun var” denilir. Ev içinde yaptığımız görülmez. Bunun ücreti yoktur, evde kaza geçirilse, sigortası da yok. İş yerinde de yoktur. Toplumsal cinsiyet rolleri bize nasıl yaşamamız gerektiğini yüklüyor. Kadınların uğradığı bir yığın ayrımcı yasa var. SSGS ile kadınlar 58’e çekildi. Ama evdeki çalışma hiç hesaba katılmadı. Bunun dışında kadın olmaktan kaynaklı sıkıntıları anlattığımız bu günlerde bu şiddetin artığını da görüyoruz. Bu bence toplumsal bir mesele. Birbirimize şiddet uyguluyoruz, öğretiyoruz. Toplumsal cinsiyete dair dersler verilmeli, okullarda. Okul dergilerinde de bu değişmeli; kadın evde bulaşık yıkarken ki, resimler çıkarılmalı. Kadın muhtar var aramızda, kader bu konuda elinden geleni yaptı. Bu önemli. Kadınların iş yaşamına katılımı için pozitif ayrım gerekiyor. Bunu, bu zamana kadar kadınları eşitsiz tuttuğumuz için istiyoruz, eşitsizlikten bahsetmiyorum. Mecliste kadın-erkek eşitliği komisyonu oluşturdu. Bu kadına yönelik bir eşitlik komisyonu olmalıydı. Zaten erkek egemen. Bu, kadın eşitliği konusunda olmalı. Bir erkeğin, kadına yönelik bakış açısı ile bakabilmesi zor. Bir göçmenin yaşadığı sıkıntıyı ben anlayamam, erkek de kadın konusunda böyle. Komisyonun somut çabalarından haberim yok. Erkeklerin, kadın bakış açısında neler olabildiği konusunda empati kurmaları gerektiğini düşünüyorum.
Esen Türker (ka-der): Toplumsal cinsiyet eğitiminin mutlaka okulda, kahvede, sokakta verilmesi gerekir. Bu zamana kadar kadınlara verildi, bu konu erkeklerin eğitilmesi gerekir.
Halit Demet: Her devlet yönetiminde artan kota getirilsin. Hedefler koyulsun. ABD’de, Kanada’da çok uzun zaman kadınlara seçim hakkı verilmedi. Türkiye yine iyi.
Levent Gökgöl (Tema): Haklar verilmez alınır. Sizi kadın, beni erkek olarak yaratmış. Ama siz niye kendi haklarınızı aramıyorsunuz. Erkekler bencildir. Kadına ekonomik özgürlük önemlidir.
Beytullah Asil: Canlıya uygulanan şiddetin altında mutlaka ruhsal bir sıkıntı vardır. Babadan öyle görmüş, ailede öyle görmüş… toplumda 5 milyon okuma yazma bilmeyen insan var. Bunun çoğunluğunun kadın olduğunu görüyoruz. Eğitim sadece o gün yapılan eğitim değil. Benim ailemin çoğu yurtdışındaydı. Onlardan mektup geldiğinde, annem komşulardan yardım isterdi. Benim oğlum Almanya’da, oğlanla internet üzerinde görüşecekler. Eşim çocukların veya benim eve gelmemizi bekliyor. Benim annemin cahilliği ile eşimin arasında ne fark var. Temel eğitim evet, ama eğitimde sürekliliği sağlamak gerekir. Bu olduğunda pek çok sorun ortadan kalkar. İşsizlik varken, istediğiniz kadar kadına öncelik verin. Soruna çözüm olmaz. Geçen bir yasa çıktı; kadının emzirme, hamilelik konusunda hakları hakkında. İşveren ayağa kalktı. Bazen yasa yeterli değil. Öğretmenken, eşimin sosyal güvencesini sağlayacak durumum yoktu. Bazı şeyler yasa çıkarmak, kanun çıkarmakla olmuyor. Eğitimli bir toplum mücadelesine kadın, erkek hız vermemiz lazım. Siyasi partinin il başkanlığını yaptım. Bu dönemde yarısının kadın olmasını istedim. Gittiğim arkadaşlarımın çoğu “çocuğum var vb.” hep ret cevabı aldım. 29 kişi içinde 4 kişi kadındı. Kendilerine bir rol biçmişler, bunun dışına çıkmıyor. Bunu eğitim çözer. Eskişehir’de pek çok büyük mahallenin muhtarı kadın. Demek isteyince, talep olunca oluyor. Öğretmenlik dönemimde, bu noktalarda eğitim verilmesi çabası içinde oldum. Burada da eğitim verecek öğretmenleri bulmakta da zorlanıyorsunuz. İnsanımızın kadına bakışı değişmeli. Kadın egemen toplum olursa, aynı tahakküm o zaman da olur. Bu noktada yapılması gerek ne varsa yapmaya hazırım. Kadın-erkek eşitlik komisyonu kurulması noktasında, iyi bir konuşma yaptım. Parlamentodaki kadın arkadaşlarım beni tebrik ettiler. Ne gerekiyorsa yaparım.
Basri Özgür: Kadınlar bu mücadeleyi vermeli. Ama burada bile az sayıda kadın var. Görüştüğü kadınların eşleri ile görüşebilirdi Beytullah Bey. Bu konuda kadının katılımı konusundaki engel de erkek ve kadından beklenen roller. Gece kadın-erkek aynı şekilde sokakta olmuyor. Haksızlığı görmek lazım. 8 Martta erkekler etkinliğe gitti, kadınlar çocuk baktı.
Değerlendirme:
1. İletişim
a. Sivil toplum ile
Daha önce katılan ve katılmayan sivil toplum kuruluşlarına telefon ile 2541 kişiye mail yoluyla 2 defa duyuru yapılmıştır. Toplantıya katılan tüm sivil toplum basın ve bireysel katılımcılara geçen ayın toplantı tutanağı ve basında çıkan haberlerin fotokopisi dosya ile verilmiştir.
b. Milletvekilleri ile
Telefon, faks ve mail ile 6 Milletvekile ulaştık CHP Milletvekili Murat Sönmez’in Özel Kalemi başka ildeki görevi nedeniyle katılamayacak yetişirse mutlaka toplantıda olacak dedi.
c. Belediye Başkanları
Üç Belediye Başkanı faks, mail ve telefonla davet edilmiştir.
3. Medya
Eskişehir de bulunan tüm ulusal basın temsilcileri ve yerel basın mensupları davet edildi. üç tv kanalı ve beş yerel gazete geldi
Değerlendirme:
Siviltoplum, EkMM Toplantısından duyduğu memnuniyeti ifade etti.
Değerlendiren
Sevim Şahin – Eskişehir kMM Hamalı