Yer : Elazığ Belediyesi Meclis Toplantı Salonu
Tarih : 06.03.2010 Cumartesi
Katılımcılar:
a. Dernek, Vakıf ve Girişimler:
Ab-ı Hayat Vakfı ( Ersin Eryılmaz – Başkan )
Anadolu Gençlik Derneği ( Ahmet Pekcoşkun – Üye )
Gökdere Dayanışma Ve Kültür Der. ( Şahabettin Arslan – Başkan )
Kalem Der ( Muharrem Güneş- Başkan)
Bingöl Kültür Derneği ( Suphi Döner – Başkan )
b. Meslek Odaları
c. Sendikalar
d. Kanaat önderi bireyler
Atik Okuyucu ( İHD Yön. Kur. Üyesi )
Av. Reşat Yaratan (Elazığ Barosu)
Siracettin Sarı (Eğitim Sen Üyesi ve aktivisti )
Prof. Dr. Ali Ölçücü ( Fırat Üni. Fen Ed. Fak. Kimya Bl. )
Katılan Milletvekilleri:Milletvekili katılımı olmadı
Belediye Başkanları:Belediye başkanı katılımı olmadı (Mazeret bildirdi, yurtdışındaydı)
Mesaj Yollayanlar:Mesaj yollayan olmadı.
Moderatör: Rasim Ozan Kütahyalı ( Gazeteci – Yazar )
Gözlemciler:
Diğer Katılımcılar:Çeşitli sivil kuruluşlardan ve halktan toplam 20 izleyici/gözlemci katıldı.
Medya:
Kanal E
Kanal 23
Konular:
1. Genel konu: Ordu Ve Yargının Politikadaki Yeri Nedir, Ne Olmalıdır.
2. Yerel Konu: Elazığ’ da Sivil Toplumun İşlevselliği.
Konuşulanlar:
Rasim Ozan Kütahyalı ( Gazeteci-Yazar ) : Bilinen haliyle adalet simgesi; gözü kapalı ve elinde dengede duran bir terazi iken, Türkiye’ de ki yargı sisteminin gözü açık elinde terazi değil de balyoz ve çekiç vardır. Bu balyoz devlet ideolojisine ve statükoya karşı gelenlerin kafasına iner. Genelkurmay karargahı ise, halkını dıştan gelecek tehlikelere karşı korumak yerine, halkına karşı mücadele etti. Sistem yargıçlar diktatörlüğünü hükümetin üzerinde tutmaya çalışıyor. Bu yüzden Anayasa Mahkemesi’nin yapısını değiştirmek lazım.Yüksek mahkeme olarak düzenleyip, Meclis’in seçtiği ama görevden alamadığı bir yapıya kavuşturmak gerekir. Türkiye’de sivil ve özgürlükçü bir anayasa kaçınılmaz olmuştur ve bugün cumhuriyet tarihinde bunu yapabilecek en uygun koşullarla karşı karşıyayız. Bu konuda herkes üzerine düşeni yapmak zorundadır. Şayet bu fırsatı kaçıracak olursak sonumuz felaket olur.
Ersin Eryılmaz (Ab-ı Hayat Vakfı Başkanı ) : Askeri vesayet ve yargı vesayeti belli bir zihniyetin son bir asırdır bu topraklardaki yapısal bir boyutudur. Bu vesayetin yavaş yavaş zayıfladığı, belki de değişebileceği bir dönemdeyiz. Aydınlarımızın ve sivil toplum örgütlerimizin bu konu üzerinde dikkatli bir şekilde durması gerekiyor. Jöntürkler ile İttihat ve Terakki’den beri batılı bir yaşam tarzına özenen belli bir zihniyet var , bunlar Anadolu halkını hor görüyorlar, elit ve oligarşik bir yapı oluşturup kendilerinin üstün olduklarına ve halkın iradesine birtakım şeylerin teslim edilemeyecek kadar önemli olduğuna inanıyorlar. Kendi zihniyetlerini topluma empoze etmeye çalışıyorlar, bunda başarılı oldukları söylenebilir çünkü, toplum olarak güdülmeye müsait bir hale geldik. Sivil toplum olarak görevimiz bu zihniyete karşı toplumu bilinçlendirmeye çalışmak olmalıdır. Herkesin kendi camiası içinde karşı tarafın haklarını savunacak anlayışı yerleştirmesi gerektiğine inanıyorum.
Ahmet Pekcoşkun ( Anadolu Gençlik Vakfı Üyesi ) : Hukuk sistemimiz adaleti sağlayamıyor oysa adalet herkese eşit mesafede olmalı. Ne yazık ki yargı siyasallaşmıştır ve bu durum kamuoyunun vicdanını yaralamaktadır. Hukuk bir bıçak gibidir; iyi yerde de kullanılabilir kötü yerde de. Amacımız bıçağın iyi yerde kullanılmasını sağlamak olmalıdır. Yargıçlar devletinde yaşıyoruz ve ordu kendine durumdan vazife çıkarıyor. Ordu içinde ki birtakım illegal örgütlenmeler orduyu zan altında bırakıyor. Ordumuz kendini zihniyeti bozuklardan arındırırsa ülkemiz için daha da faydalı olur. Yapılacak olan anayasa değişikliği kişilerin inisiyatifine bırakılmamalıdır, düne bugüne göre değil, uzun süre memleketin ihtiyacını karşılayacak şekilde, geniş kapsamlı olarak ele alınmalıdır.
Şahabettin Arslan ( Gökdereliler Der. Bşk. ) : Yargı ve ordu statükonun kurucuları ve koruyucularıdır. Haliyle kendilerini korumanın ve statükolarını devam ettirmenin çabası içinde olacaklardır. 1921-1924 arasındaki süreçte hedef şuydu; bir ulus oluşturacaksın, Türk olacak, Sunni olacak ama laik olacak ve sunniliği de yaşamayacak. Sistem zihniyetini küçük yaştan itibaren çocuklarımıza aşılamaya çalışmaktadır. Orduda şöyle bir mantık var; cumhuriyeti ben kurdum ve onu ancak ben yönetirim. Devletin yönetimi konusunda halka seyirci muamelesi yapılmaktadır. Ordu kurumsal olarak çok önemlidir ama kurumsal görev ve yetkileri ölçüsünde hareket etmelidir.
Siracettin Sarı ( Eğitim Sen üyesi ve aktivisti ) : Ordu ve yargı vesayeti konusunda işin özüne inilmiyor, şekilde kalınıyor. Türkiye de üst düzey bir rütbelinin suç işlemesine ihtimal verilmiyor, oysa suç işleyenler üst düzeydekilerdir diğerleri sadece taşerondur. Türkiye de önce devlet oluşturuldu daha sonra her şey buna göre şekillendirildi. Takrir-i Sükun kanunu ile bütün aykırılıklara zulüm yapıldı ve tek tip insan yaratılmaya çalışıldı. Devlet ne cumhuriyet olarak ne de laik olarak kuruldu. Cumhuriyet tarihi boyunca çıkan isyanlar, ordu ve yargını amaçları dışında hareket etmesi sonucu çıkmıştır. Toplumun yararına olan anayasal değişikliklere destek verip partizanlık yapmamalıyız.
Reşat Yaratan ( Avukat ) : Mevcut gelişmeler bir statüko devrilmesidir. Ama bir başka sistem aynı ruh haliyle kendini statükonun yerine oturtuyor. Şu anda demokrasi havarisi kesilmiş olan insanların çokta fazla demokrasiye inanmış insanlar olduğunu söylemek mümkün değil. Kişi suç işlemiş olsa dahi hukuki güvenliği tartışmalı bir şekilde ihlal ediliyorsa, orada hukukun işletilmesi değil, bağcıyı dövmek söz konusudur. Erzincan savcısının başına gelenler bu duruma bir örnektir. Savcılık mesleğinden kaynaklanmayan bir sebepten dolayı görevi başındaki bir savcıyı tutuklarsanız, yarında birileri kalkıp aynı şekilde başbakanın kapısını çalar ve; sizin yaptığınız başbakanlık görevi dahilinde değil, şu yasa kapsamındadır diyebilir.
Nasıl ki geçmişte; 27 Mayıs ta, 12 Mart ta ve 12 Eylül de yaşanan hukuk katliamlarını bugün eleştiriyorsak, bugün yaşananları da gelecekte eleştirip kabul etmeyeceğiz. Yapılanlar belki kurmak istediğimiz sistemi kurtarıyor ama hukuka zarar veriyor.
Prof. Dr. Ali Ölçücü ( Fırat Üni. Fen Ed. Fak. Kimya Bl. ) : Bir kurumu yıpratacak olan yine o kurumun kendisidir. Şayet Bingöl’de ki 33 asker olayı açığa çıkarılmazsa, Reşadiye olayının üzerine gidilmezse ve başörtülüye kene denirse ordu bunun olumsuz sonuçlarına katlanmak zorundadır. Genelkurmay karargahı bunların gereğini yapmazsa yıpranmaya devam edecektir.
Atik Okuyucu ( İHD Yön. Kur. Üyesi ) : Konumuz ordu ve yargı olduğuna göre, mevcut ordudan en fazla zararı biz Kürtler’in gördüğünü belirtmek isterim. Mevcut sistemde hem Kürt olduğumuz için hem de Müslüman olduğumuz için iki kere eziliyoruz, iki kere haksızlığa uğruyoruz.
Yerel Konu :
Ersin Eryılmaz ( Ab-ı Hayat Vakfı Başkanı ): Sivil toplum siyasi partilerin arka bahçesi gibi hareket ediyor. Sivil toplum birlikteliği için zemin oluşturulmalıdır.
Siracettin Sarı ( Eğitim Sen Üyesi ): Sivil toplumun sivil oldu söyleniyor ama resmi kurumlar gibi açıklamalarda bulunuyorlar. Sivil toplumda korku ve içe kapanıklık var, taraf olma korkusu var. Bunların aşılması gerekir.
Şahabettin Arslan ( Gökdereliler Derneği Başkanı ): Sivil toplum kendini iktidar doğrultusunda yönlendiriyor. İlin genel sorunları hakkında fikir birliği sağlayıp buna göre hareket etmelidir.
Öneriler:
Ortak sonuç:
Değerlendirme:
İletişim:
a. Sivil toplum ile
Kırk kadar sivil toplum örgütüne davetiye ,e mail ve sms ile duyuru yapıldı.
b. Milletvekilleri ile
Milletvekillerine e mail ve sms atıldı, geri dönüş ve mazeret bildiren olmadı.
c. Katılımcılarla
d. Medya ile
İki yerel tv kanalı ve 8 kadar yerel gazeteye davetiye ve telefonla duyuru yapıldı. İki yerel tv kanalı geldi.
Değerlendirenler:
Ercan Sözüer ( Elazığ kMM Hamalı )