YER: Malatya Belediyesi Fırat Toplantı Salonu
TARİH: 06 Şubat 2016
KATILIMCILAR
DERNEK, VAKIF VE GİRİŞİMLER
1 / Sürgülüler Derneği (Mehmet Sevim)
2 / Ekoloji Der (Hasan Buran)
3 / Barış Meclisi ( Hasan Doğan)
4 / Toplumsal Dayanışma Derneği (Hasan Kaya)
5 / Uluslararası Af Örgütü (Ferman Salmış)
6 / Sakatlar Derneği (Ali Haydar Koyun)
7 / Çağdaş Gazeteciler Derneği (İbrahim Göçmen)
KANAAT ÖNDERİ VE BİREYLER
1 / Kadir Akgüneş (Avukat)
2 / İbrahim Ulutaş (Radyo Fon)
3 / Mehmet Sülü (Sürgülüler Derneği)
KATILAN MİLLETVEKİLLERİ
Katılan Olmadı.
MESAJ YOLLAYANLAR
Yok.
MODERATÖR
Asım Demirkök- Gazeteci
KONULAR
GENEL KONU: Düşünce ve İfade Özgürlüğü; Türkiye’de Medyanın Durumu
KONUŞULANLAR
1 / Asım Demirkök Bu ayki konumuz ifade özgürlüğü ve medyada yaşanan durum. Ülkemizin uzun dönemde kaettiği gelişmelere rağmen hala kimi sıkıntıların yaşandığı görülüyor. Ancak unutmadan söylemek gerekir, dünya küreselleşiyor ve ifade özgürlüğü de ülkenin sınırları ile artık sınırlı değil, tüm gezegeni ilgilendiriyor. Türkiye’de yaşananlara bakıldığında ifade özgürlüğü konusunda tek taraflı okumaların yapıldığı da görülüyor. Bu konuda daha objektif olmaya gereksinim var. Akademisyenlerin bildirisi ve tutuklu gazetecilerin durumunu değerlendireceğiz. Düşüncelerin bir tarihi var, kavramların da. Batı’da büyük bedeller ödenerek, düşünce özgürlüğü gelişmiştir. Bizde ise, işimize geldiği gibi davranıyoruz. Enformasyon ve algı oluşturma karşısında bizler de o yörüngeye giriyoruz. O zaman sapla saman birbirine karışıyor. Çünkü yönlendiriliyoruz. Bir tv Malatya’da el değiştirdi, programlar, içerikler sil baştan değişti. Herkes medyası kadar konuşuyor ve medya da özgür değil, taraflıdır. Çözümü öncelemeliyiz. Çünkü başka şansımız yok. Herkes ve taraflar buna yoğunlaşmalıdır. Menderes’in solcuları ve Kemalistleri kıyma makinesine attığını aynı medya yazmıştı. Bunca yalan üzerinden bir başbakanı asmadık mı? Medyanın da ilke ve ahlakı olmalıdır. Medyadır diye yalanlarını görmezden gelemeyiz.
2 / Hasan Doğan İfade özgürlüğü en doğal insan hakkıdır. İnsanlar bir konuda fikirlerini dile getirebilirler, bunu engellemeye çalışmak, gözaltına almak, tehdit etmek doğru değildir. Bugün en temel hak yaşam hakkıdır ve hiçbir hak bu haktan daha önce değildir. Doğru haber edinme ve yaşam hakkını güvence altına almak gerekir. Anayasanın 25. ve 26. maddelerinde bu haklar sıralanıyor. Kimi istisnalar getirilse de bu istisnaların ancak kanunla düzenlenebilir ve TBMM buna karar verebilir. Fiili olarak yaşananlar ifade özgürlüğü ihlalidir. İnsanlar, gazeteciler düşüncelerinden dolayı tutuklanıyorsa ortada önemli bir sorun vardır. Geleneksel zihniyet hile i şehriye adı altında bir saptırma durumunu öne sürüyorlar. “Atlama haber” öteki gazetelerin, haber kaynaklarının ulaşamadığı bir haberi yakalayıp bunu öne çıkaran bir gazete ve gazeteciler tutuklanmışlardır. Durum bundan ibarettir. Öte yandan akademisyenler kendi düşüncelerini dile getirmişler ve bölgede olup bitenlere yönelik bir tepkiyi dile getirmişlerdir. Bunun karşılığı tutuklama, soruşturma olmamalıdır. Üstelik bölgede olup bitenler karanlıktır ve durumun ne olduğu tam olarak bilinmemektedir. Bizler, Cizre’de, Sur’da ne olup bittiğini bilmiyoruz. Kimler çatışıyor, bunu da bilmiyoruz. Haber alma hakkı engelleniyor. Olaylar mutlaka açığa çıkarılmalıdır. Hukuk işletilmelidir.
İfade özgürlüğü bağlamında anayasa yapmak şart. 61 anayasası ilericidir, örnek alınmalıdır.
Halkın iradesi ve çeşitliliğin parlamentoya yansıtılması gerekir. Siyasi partiler güvenceye alınmalıdır, kapatılmamalıdır. Stk’lar da güvenceye alınmalıdır. İlk dört madde değişmeli ve mutlaka anayasa komisyonu çalıştırılmalıdır. Ayrıca ben parlamenter sistemi savunuyorum, başkanlık sistemi bu ülkeye uygun değildir.
3 / Hasan Kaya Baskıcı bir tutum var ortada. Düşünceden ve düşüncenin ifade edilmesinden korkuyorlar. Sanattan, kültürden, akademiden, dostluktan, barıştan korkuyorlar. Bu durum insanları elbette rahatsız ediyor. Bizler akademisyenlerin ifade özgürlüğünü savunuyoruz. Aynı şekilde medya özgürlüğü de benzer bir durum yaşanıyor. Bu durumun acilen değişmesi gerekiyor. Türkiye iyi yönetilmiyor. Yaşanan sorunlardan iktidar sorumludur. Çözüm sürecine geri dönülmelidir. Siyasi partiler yasası değişmeli. Herkes şikâyet ediyor, ama kimse değiştirmiyor. Düşünce özgürlüğü ve kimlikler güvenceye alınmalıdır. 61 anayasası halka dayanmıyordu.
4/ Kadir Akgüneş Tahir Elçi’nin öldürülmesini protesto eden gençler suçlanıyor. Oysa başbakan da cumhurbaşkanı da bu cinayeti protesto etmişlerdi, kınamışlardı. Kınayanların değişmesine göre suçlama yapılmamalıdır. Çocuklar suçlandıklarında ise açıklamada katıldıklarını kabul etmiyorlar tabi. Söyledikleri şey; “Oradan geçiyordum, açıklamayı gördüm.” tarzında savunma yapmak durumunda kalıyorlar. Düşünce ve ifade özgürlüğü ciddi anlamda zedelenmektedir. Nazlı Ilıcak, Can Dündar gibi isimler yaptıkları haber ve yazdıkları yazılar yüzünden baskı görüyorlar. Acilen ifade özgürlüğü yasal güvenceye alınmalıdır.
5 / Hasan Buran Ortada bir linç kültürü var. Beyazıt Öztürk’ün programında bir öğretmenin yaptığı açıklamadan dolayı baskı gördü ve ertesi gün çıkıp özür dilemek zorunda bırakıldı. Kanal D’ye gelen para cezası da bir baskılama yöntemidir. Yanlışı tarif etmek gerekir. Geçmişte İHD’deye yapılan bir başvuru vardı; Müslüm Gündüz’ün başvurusu. İHD şubemiz bu başvuruyu kabul etmedi, ta ki merkeze yapılan başvuru kabul ettikten sonra durum değişti. Esad, Türkiye’de düşmanlaştırıldı. Doğan medyası da geçmişte olaylara sessiz kaldı. Sonra durumu fark etti. 160 kurum geçmişte bu şehirde “Barış Deklarasyonu”na imza koydu. Şimdi böyle bir şeyi bu kurumlara yaptıramazsınız. Sosyal medya önemli, onun sayesinde olup bitenlerden haberdar olabiliyoruz. Anayasa, kültür, inanç ve düşünce özgürlüğü güvence altına alınmalıdır. Cumhurbaşkanı, topluma ve siyasete müdahale ediyor. Bu kabul edilemez.
Yeni bir anayasa ancak Ortadoğu’da yeni şekillenme olursa, sınırlar çizilirse yapılabilir.
82 anayasası, askerlerin yetkilerini içeriyor.
6 / Mehmet Sevim kapsayıcı olmalıyız; değerlendirmelerimizde yalnızca ideolojik bir belirlemenin altını çizerek “biz” demeyi sürdürürsek, ötekileştirmeye neden oluruz. Bütün bu tartışmalarda siyasileri ve şiddete bulaşanları bir birinden ayrı tutmalıyız. Şiddete bulaşanlar, hukuksal olarak bunun bedelini ödemelidir. Örneğin yüzlerce asker, polis, sivil cenazesi geldi Sur’dan. Bunun hesabını birilerinin vermesi gerekir. Güçler ayrılığı sağlanmalıdır. Dili net olmalı, yanlış anlaşılmaların önüne geçilmelidir. Siyasi partiler yasası değişmelidir. Stk’lar devlet tarafından desteklenmelidir. Çünkü siyasi partilere de bütçe verilmektedir. Temsiliyet Türkiyelilik üzerinden sağlanabilir.Darbe kültürü mutlaka sonlandırılmalı ve değişmez maddeler bir anayasada olamaz. Neyi ifade ediyorsa etsin kapsayıcı olmadıkça diyalog kuramayız. Çünkü doğru bir görüşün tekelinde değildir. O nedenle burada yaptığımız konuşmalarda fotoğrafın tamamını görmeliyiz. Yalnızca kendi zaviyemizden meselelere bakıp yorum yapmamalıyız.
7 / İbrahim Göçmen Bu ülkede, örneğin muhtarlar akademisyenleri kınadı. Herkes bir diğerini kınıyor. Herkes diğerlerini kendileri gibi düşünmeye zorluyor. 32 gazeteci içerde. Gazetecilerin ifade özgürlüğü önemlidir. Bugünkü iktidar bir taraftan ifade özgürlüğünden söz ediyor, öte taraftan gazetecileri tutuklatıyor. Doğrusu bu tutum, iktidar açısından sorunlu bir yaklaşımdır. Hak ve özgürlüklerin altına bir kez daha çizmek gerekiyor. Amed Sporlu futbolcu zafer işareti yaptı diye dışlanıyor, ötekileştiriliyor, linç ediliyor. Cem Küçük diye bir gazeteci var, o kimi işaret ediyorsa sonu kötü oluyor; ya işinden atılıyor ya da tutuklanıyor. Yeni bir anayasa şart; bu anayasa eşitlikçi ve özgürlükçü olmak zorundadır. En büyük eğilimimiz, böyle bir anayasa için elimizden geleni yapmak ve siyaseti buna ikna etmek olmalıdır.
8 / İbrahim Ulutaş Türkiye’deki sosyolojik yapının ufku, cesareti siyasi tutumu da belirlemektedir. Toplumsal kesimler sorun çözülmedikçe bir birleriyle didişmeye devam edeceklerdir. Bu toplumsal travmadan bir an önce kurtulmak gerektiğini düşünüyorum. Toplum, iktidara göre meselelere, sorunlara bakıyor. Bu ülkede demokratik normlar, kültür geliştirilmelidir. Özellikle kimlik ve inançlar üzerindeki baskılar mutlaka azaltılmak hatta sıfırlandırılmak zorundadır. Çünkü ülkede özgürlükleri belirleyen temel çizgiler bu iki fay hattından geçmektedir. İktidar sorunu çözmek için, çözüme yönelmek durumundadır. Ancak güçlü bir iktidar sorunları çözme yeteneği ortaya koyabilir, bu iktidarın da güçlü olduğunu söylemek yanlış olmaz. Kurucu irade kapsayıcı olmalı ve toplumun bütün kesimlerinin iradesini yansıtmalıdır. İnanç ve kimlikler garanti altına alınmalıdır, çoğulculuk korunmalıdır. Kimliklerin kabulü sağlanmalı ve asimilasyon gibi politikalar bırakılmalıdır.Anadilde eğitim ve âdemi merkeziyetçi bir sisteme olanak sağlanmalıdır. Yerel parlamentolar kurulabilir. Bu ülke bütünlüğüne zarar vermez. Örgütlenme özgürlüğü önündeki engeller kaldırılmalıdır. Siyasi partilerin daha etkin olmaları sağlanmalıdır.Güçler ayrılığına dikkat edilmelidir.Aydınlama kültürü ve demokratikleşme bir arada yürütülmelidir. Biri ötekinin aleyhine çalıştırılmamalıdır.Toplumun meseleleri tartışmada ve sorgulamada bakış açısını değiştirmesi gerekir. İki tarafın da sorunlarını birlikte görmek durumundadır. Anayasa meselesi önemlidir. Yeni bir anayasa mutlaka yapılmalıdır. Aynı zamanda eşitlikçi ve özgürlükçü bir tutum da gerekiyor.İslami kesimlerde yeni bir kuşak geliyor ve bu kuşak algıları itibarı ile daha açık ve daha demokratik. Türkiye’de meseleleri ancak İslami kesimin desteğini almış bir iktidar çözebilir.
9 / Mehmet Sülü İnsanız, konuşuyoruz,m eseleleri de insanca konuşacağız. Örneğin örgüt neden yeniden silaha sarıldı? Bunun bir gerekçesi var mı? Çünkü yeteri kadar milletvekili çıkarmışsınız, parlamentoda istediğiniz her şeyi konuşabiliyorsunuz. O halde ilk eleştiri sorunları silahla dile getiren örgüte olmalıdır. Düşünce, ifade özgürlüğüne inanıyoruz. Anayasada bunun karşılığı var. Ben bir arada yaşamanın en güzel modeli olarak Hatay’ı gösterebilirim. İnanç ve kimlikler açısından çok zengin bir yer ve herkesin bir birine saygısı var, barış içinde yaşıyorlar. Bu model ülkeye örnek gösterilmeli ve bu modelden yararlanılmalıdır.
Bir cumhurbaşkanına hakaret edilmemelidir, bu yanlıştır. Çünkü o yalnızca devleti değil, halkı da temsil ediyor. Ona yapılan hakaret halka yapılmış demektir. 82 anayasası da % 92 lik bir onay almıştır. Tabiî ki bu anayasa değişmeli, fikir özgürlüğü güvenceye alınmalı, ancak başkalarına hakaret etmenin de fikir özgürlüğü olmadığı açıkça belirtilmelidir.
10 / Ferman Salmış İfade özgürlüğü, örgütlenme özgürlüğü ancak hukuk devleti normlarında sağlanabilir, yasa devleti bu ihtiyacı karşılayamaz. Öte yandan herkesin talepleri dikkate alınmalı, ancak tarafların bir birlerinin aleyhine çalıştırmak istedikleri mekanizmalar sorun olacaktır. Türkiye’de tümden bir sistem değişikliği sağlanmadıkça mevcut sistemin restorasyonu, sorun çözemez, sorunları azaltamaz. Yeni bir anayasa fikri için, mevcut anayasayı tümden gözden çıkarmak gerekir. 82 anayasası referans alınarak yapılacak iyileştirmeler kandırmaca olacaktır. Bu nedenle bütün maddeler sıfırdan yazılmalıdır. İlk dört madde ile başlatılan tartışmalar, bizleri 82 anayasasına kilitlemektir.Öte yandan, demokratik özellikler kimliklerin tanıması ve çoğulculuğun sağlanmasından geçer elbette. Ancak kimlik içi ve kültür içi demokratik değerlerin de inşa edilmesi gerekir. Çünkü bireylerin hak ve hukuku, demokratik kültürü toplumsal meseleler kadar önemlidir .Bu ülkede hakaret ve rencide eden ifadelerden sonra hepimiz yeni bir yasa çıkması gerektiğini dile getirdik. İfade özgürlüğü ve nefret söylemi, hakaret arasında bir çizgi vardır ve bunu karıştırmamak gerekir. Nefret suçları önemlidir ve görmezden gelinemez. Kürt meselesi demokratik zeminde çözülebilir. O nedenle şiddeti bitirecek yol ve yöntemler tekrar devreye girmeli ve parlamento tarihi sorumluluğunu hatırlamalıdır. Siyasetin kalitesini test eden sorunların başında hala bu yakıcı sorun gelmektedir. Totalde ise demokratikleşme kültürünün yaygınlaşması ve siyasetin demokratikleşmesi, dil ve anlayışının dönüşümü şarttır. Düşmanlaştırıcı ve ötekileştirici siyaset sorun çözme kapasitesini kaybeder, kapsayıcılığını yitirir.
Asım Demirkök Yeni ve demokratik bir anayasaya gelip dayanıyor her şey. Sanırım bizler çözümden ve diyalogdan yana durmalıyız. Birbirimizi rencide ifadelerden vazgeçmeliyiz. Siyaseti de çözüm konusunda sivil toplum olarak baskılamalıyız. Ancak Stk’lar olarak birbirimizi baskıladıkça bizlerin çözüm getirme şansı da güçleşiyor. Umutlu olmak gerekir yine de. Küresel çağ, kendi sistemi doğrultusunda ulus devlet paradigmasını aşıyor, bunu bizler de yaşayacağız.
DEĞERLENDİRME
İLETİŞİM
SİVİL TOPLUM İLE
Görüşme, email ve sms çağrı yaptık.
MİLLETVEKİLLERİ İLE
Mail, sms davet edildiler.
MEDYA İLE
30 civarında tv, gazete ve internet sitesine çağrıda bulunduk.
KATILIMCILARLA
Email ve sms davet ettik.
SONUÇLAR
DEĞERLENDİREN KİŞİ
Semine Dengeşik
Malatya kMM Girişimcisi