Yer: Mardin Ticaret Odası
Tarih: 06 Şubat 2010
Katılımcılar:
a. Dernek, Vakıf ve Girişimler:
1.Zahireciler Derneği (M. Şerif Öter- Başkan)
2.Çevre Ekoloji ve Yaban Yaşamı Destekleme Derneği(Nusret Çakar- Başkan)
3.İHD/İnsan Hakları Derneği(A.Kadir Çurgatay- Üye)
4.TOFET/Türkiye Otobüsçüler Federasyonu (Abdurrahman Aygüler- İl Başkanı )
5.Greenpeace (Ceyhan Erdolu)
b. Meslek Odaları
1.Eczacılar Odası (Muhyettin Bozan- Yönetim Kurulu Üyesi )
c. Sendikalar
1.Tarım- Orman- Sen (Hacı Özmez – Şube Başkanı)
Katılan Milletvekilleri: Katılan olmadı.
Belediye Başkanları: Katılan olmadı.
Mesaj Yollayanlar:
1.Emine Ayna(BDP)
Moderatör: Nusret Çakar, Çevre ve Ekoloji Yaban Yaşamı Destekleme Derneği, Şube Başkanı
Gözlemciler:
1. BDP (A. Kadir Aktaş- Mardin İl Genel Meclis Başkan Vekili)
2. AKP ( Murtaza Varlık- Mardin Belediyesi Başkan Yardımcısı)
Diğer Katılımcılar:
Çeşitli sivil kuruluşlardan ve halktan toplam 5 izleyici/gözlemci katıldı.
1.Süleyman Ökmen
2. Abdurrahman Karaboğa
3. A. Kerim Sevim
4. Feyaz Abik
5. Sedat Alioğlu
Medya:Katılım olmadı.
Konular:
1. Genel konu: Askeri Vesayet- Sivil Vesayet ve Anayasa
2. Yerel konu: Mardin Sivil Toplum Örgütleri arasındaki diyalog eksikliği
Konuşulanlar:
Nusret Çakar,(Çevre Derneği Şube Başkanı.): Vesayet, aklını kullanamayan ya da kullanamadığı varsayılan birinin karar vermesini engelleyip, onun yerine karar verme hakkına sahip olmaktır. Vesayet altında olan kendine vasilik edeni seçecek durumda da değildir. Ona kimin vasilik edeceğine başkası, elinde silahı olan asker, ondan daha güçlü ve akıllı olduğunu iddia eden biri ya da birileri, elinde güç bulunduran kişi ve kişiler, kurum ve kuruluşlar halkın doğru karar veremeyeceğine hükmedip, halkın adına karar verir. Askeri vesayet olur. Bir halkın kendi aklıyla, iradesiyle seçtikleri o halkın temsilcileri olur, vasisi olmaz.
Vesayetin olması için iradenin olmaması gerekir.
Hacı Özmez,(Tarım-Orman Sen Şube Başkanı.): 1995 yılında Demokrasi platformunda 29-30 kurum toplanıyorduk. Ancak son iki yıldır daha keskin virajların olduğunu düşünüyorum. Hepimiz ideolojik siyasete bağlandık. Çalışmalarımız çok politik ve siyasetleşmiş durumda, kendi kurumumuzda da siyasetleşmişiz, vesayetin gereklerini yerine getiriyorsak varız, yoksa bir hiçsiniz. Çünkü bu olaylarda da rant vardır. Peki nasıl kurtulacağız?
Evet en iyi Demokrasilerde de bu vesayetler vardır, ancak çok azdır. Bundan kurtulmak için, alt tabanda çok iyi çalışıp halkın bilinçlendirilmesi lazım. Ulusal Kurtuluş Mücadelesinin nasıl terörize edildiği göz önündedir. Bu işin çok iyi örgütlenmesi lazım, çok iyi çalışılması lazım. Bu vesayetlerle bir yerlere varamayız. Bu vesayetlerin oranını ne kadar düşürürsek kendi irademizi o kadar ortaya koyabiliriz. Mardin’ de güçlü perspektif sunabilecek bireyler, kadrolar vardır. Son dönemde atılan sivil vesayet olayına katılmıyorum. Her gelen iktidar tabiî ki kendi vesayetini koyuyor. Burada önemli olan halkçı bir yapı ile ön plana çıkmaktır.
Murtaza Varlık,(Mardin Belediyesi Başkan Yardımcısı.): Dünyadaki bütün resimler vesayet rejimidir. Daha çok gelişmiş ülkelerde bu biraz daha arka planda görülmektedir.
Türkiye’ de temsili demokrasi vardır. Katılımcı Demokrasi yoktur. Temsili Demokrasiyi savunursanız, bir vekil seçersiniz o sizi temsil eder. Türkiye’ de katılımcı Demokrasiyi savunursanız ki o şu anda yok, çünkü işletemiyoruz. Siyasi partiler kendi içlerinde Demokrasiyi işletemiyorlar, parti içi demokrasi işletilemezse Türkiye’ ye demokrasi gelmeyecektir. Türkiye’ in normalleşmesi için tüm siyasi partilerin parti içi demokrasiyi işletmesi lazım. Benim bu eleştirim tüm siyasi partiler için geçerlidir. Sistemin mutlaka değişmesi için bu günkü yapıların değişmesi lazım. Demokratik kültüre ve demokratik şuura ihtiyacımız vardır. Mücadele etmemiz gerekmektedir, burada en büyük görev sivil toplum kuruluşlarına düşmektedir. Hepimiz demokrasi istiyoruz ama kendi önceliklerimizi ön plana alıyoruz. İngiltere imparatorluktu ama küçük bir anayasa ile çok iyi yönetiliyor. Aynı şekil Fransa içinde geçerlidir.
Abdurrahman Aygüler,(TOFED Baş.): Askeriyenin vesayet koyması 60’ ı yıllarda Menderesle başlıyor , 80’lerde Evren ve 28 Şubattan günümüze kadar devam ediyor, bu süreler zarfında bir çok insan ölüyor. Bugünkü sivil vesayetin yapmak istediklerini izlediğimde, bana İran devrimini hatırlatıyor. İran devrimini incelediğimizde, orada ilk önce emniyet güçleri, vekiller, basın ve örgenciler ile sivil vesayet gerçekleşmiştir. Kuşkularım Türkiye’ ninde bu yöne doğru gittiğini gösteriyor.
Ceyhan Erdolu,(Emekli öğretmen.): Vesayetin az gelişmişlikle ilgisi olduğunu düşünüyorum. Bunun düzelmesinin yolu demokrat olmaktan geçer, eleştiri ve özeleştiriyi yapabilmek lazım. Bu demokratik anlayış, vesayeti az geriye indirgeyeceğine inanıyorum. Vesayeti, siyasi partiler, sivil toplum kuruluşları çalışmalarıyla yok edeceklerine inanıyorum. Milli Eğitimin bu işe el atması lazım, demokratlık ders olarak işlenmeli ve önem verilmelidir. Ben şu anda kendimizi demokrat olarak göremiyorum, Demokrat olsaydık hala türban meselesini konuşmazdık, Alevi-suni çatışması olmazdı, linç etme gibi olayları yaşamaz ve yaşatmazdık.
Muhittin Bozan,(Eczacılar Odası Yön. Kur. Üyesi.): İttihat ve Terakki döneminden buyana kendini devlet içinde örgütlemiş bir gücün vesayetinden söz edilebilir. Cumhuriyetin kuruluşu ile birlikte, asıl devleti kuran ve kendisini devletin sahibi gören askerlerin, devlet içindeki vesayetinden söz edilebilir. En son 1982 Anayasası ile Askeri vesayet rejiminin ne anlama geldiğini biliyoruz. Bir vesayet muhakkak olacak, vesayeti kullanması gerekenlerin seçilenler olması lazım. Vesayetin seçilenler tarafından kullanılması ancak meşru kabul edilebilir. Ülkemizde ise, kendilerini devlet yerine koyan asker bu vesayeti bu güne kadar çok kötü kullandı, bu gün artık vesayetin tartışılmaya açılması bile gelişme olarak kabul edilmelidir. Türkiye’ de bu güne kadar siyaseti, aslında kendilerine devlet diyenler yaptı. Hükümetler ise devletin ya da kendilerine devletim diyenlerin izin verdiği kadar yol, okul, çok az da olsa fabrika vb. şeyler yaptılar. Halbuki gerçek demokrasilerde siyaseti seçilenler yapar, meşru olanda budur. Demokrasilerde çoğunluğun diktası var ama gerçek demokrasi çoğunluğun yanında azınlığın haklarının korunduğu yönetim demek. Kendi kuruluşlarımızda, oda ve partilerimizde bile dikta kuruyoruz, bu anlayışın değiştirilmesi gerekmektedir. Sivil toplum kuruluşlarının ne kadar sivil oldukları, bu yönleri ile tartışılmalıdır. Son tekel işçilerinin eylemi ve beş konfederasyonun karar aldığı iş bırakma eylemi buna örnek verilebilir. Tabiî ki sivil toplum örgütleri bu kadar güçsüz olursa değerlendirilmeye alınmazlar. Bu durum sivil toplum kuruluşlarının, sivil toplum örgütlerinin acınacak durumda olduğunu gösteriyor. Ayrıca her iktidar kendi STK’ larını oluşturuyor, bu iktidarda bu konuda bayağı becerikli. Bu durumun gelecek için, hepimizin kaygılanması için yeterli bir sebep olduğunu düşünüyorum.
Murtaza Varlık,(Mardin Belediyesi Başkan Yardımcısı.): Sivil Toplum Kuruluşlarında bir sıkıntı vardır. Bir çalışmayı başlatıyoruz ancak sahip çıkamıyoruz. Bu tür çalışmalara yerelin sahip çıkması lazım. İstediğimiz kadar objektif olduğumuzu iddia edelim, herkesin kafasında bir tavşan olduğunu düşünüyorum. Ben ümit ediyorum ki farklılıklarımızla bir arada konuşabilme kültürünü oluşturabilelim.
Hacı Özmez,(Tarım-Orman Sen Şube Başkanı.): Mardin’ de farklı sivil toplum kuruluşlarıyla bir araya gelebilmek için gerekirse biz çağrı yapalım. Birlikte Önemli konuların konuşulduğu bu küçük millet meclisinde farklı seslerin çıkmasını toplantılarımızı daha akıcı hale getireceğine inanıyorum. Tek tip grupların sürekli toplantıyı ayakta tutması yanlış yorumlara neden olabilir. Burası herkesin kendi düşüncesini özgürce ifade edebileceği bir platformdur. Yani hepimizin yeridir.
Ayşe Elveren,(Mardin küçük Millet Meclisi Hamalı.): Uzun geçen bir süreçten sonra, yerelde bizi temsil eden belediyemizden yetkili bir arkadaşın aramızda olması sevindiricidir. Kurumsal yapıların desteğini aldığımızda inanıyorum ki sivil toplum kuruluşları, meslek odaları çalışmalarımıza daha aktif katabiliriz. ‘’Ön yargılar giremez ‘’ başlığı adı altında yaptığımız toplantılarımızda, ön yargılarımızı bir süreliğine (3 saat kadar) dışarıda bırakarak gerçek alamda Mardin’ in fotoğrafını oluşturabiliriz.
Öneriler:
1. Hacı Özmez: Yerel gündemin STK’ ın nasıl bir araya getirebiliriz gündemi ile devam edilmesi istendi.
1.Ortak sonuç:
Değerlendirme:
İletişim:
a. Sivil toplum ile
Email yolu ile , 40 yakın sivil toplum kuruluşuna duyuru yapıldı.
b. Milletvekilleri ile
Mardin (5) Milletvekillerimize Emaıl yolu ile davetiye gönderildi. Ancak katılan olmadı. Bir kişiden mazeret mesajı aldık.
c. Katılımcılarla
E-mail ile tüm katılımcılardan konu istedik, 1 yanıt geldi, sonuç olarak önerilen konu konuşuldu.
d. Medya ile
İki ulusal basın temsilcisi ve sekiz yerel basın mensubu davet edildi. (6-7 Şubatta inanç çalıştayının konferansı Mardin’de Yapıldığından ) Programları yoğun olduğundan ilgi gösteremediler.
Sonuçlar: Çabalarımızı sonucunda, belediyemizden başkan yardımcısını toplantıya katabildik. Kendilerinden destek beklediğimizi belirttik. Ancak vekillerimizden Emine Ayna dışında diğer vekillerden yanıt alamadık. Emine Ayna’ ya 6 Mart 2010 da yapacağımız toplantıda aramızda görmek istediğimizi bildirdik.
Değerlendirenler:
Ayşe Elveren Mullaesmaıl
MkMM hamalı