Yer: Kocasinan Belediyesi Meclis Salonu
Tarih: 05.12.2015
KATILIMCILAR
DERNEK,VAKIF VE GİRİŞİMLER
1- YEŞİLAY (Osman ÖZENÇ- Yön. Kur. Üyesi)
2- KAYSERİ GÖNÜLLÜ KURULUŞLAR (Erol ÜNLÜ- Sekreter)
3- STRATEJİ DERNEĞİ (Arif DOĞRUER- Yön. Kur. Üyesi)
4- RİBAT EĞİTİM VAKFI (Habip KÜÇÜK- Yön. Kur. Üyesi)
5- FAKİR VE MUHTAÇLARA YARDIM DERNEĞİ (Burhan KARAMUSTAFAOĞLU – 2. Başkan )
6- SİVİL YAŞAM DERNEĞİ (Aladdin TÜRKMEN-Üye)
7- NECLA EREN (Taçcıoğlu Hafız Okulu)
SENDİKALAR
1. HİZMET-İŞ SENDİKASI (Feyyaz ÜNAL- Yön. Kur. Üyesi)
2. EĞİTİM BİR-SEN (Harun GÖZTAŞ Üye)
KANAAT ÖNDERİ
YOK
GÖZLEMCİLER
1. Veysel ÇELİK, Haun GEÇGİL (Mühendis-Gözlemci)
2. Burak TATAR, Recep YAŞAR, Shuaip RAHMAN, Oğuzhan BOZKURT (Gözlemci-Öğrenci)
Çeşitli sivil kuruluşlardan ve halktan toplam 45 izleyici katıldı.
MEDYA
1. İHA
2. Anadolu Ajansı
3. KAYTV
MODERATÖR: Adnan EVSEN
Kayseri küçük Millet Meclisinin Aralık Ayı Konuğu Do.ç. Dr. Ayşe Aslıhan ÇELENK oldu
Kayseri küçük Millet Meclisinin Aralık ayı toplantısının konuğu, Erciyes Üniversitesi İİBF, Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı, Siyaset Bilimci ve Kamu Yönetimi Uzmanı Doç. Dr. Ayşe Aslıhan ÇELENK oldu.
5 Aralık 2015 Tarihinde Cumartesi günü Kocasinan Belediyesi Meclis salonunda yapılan toplantıya bir çok sivil toplum kuruluşuna ait temsilciler, gözlemciler ve üniversite öğrencileri katıldı.
Kayseri küçük Millet Meclisinin Aralık ayı buluşmasında "Uluslararası İlişkiler ve Terör" konusu tartışıldı. Önyargıların giremediği Kayseri küçük Millet Meclisinin moderatörlüğünü il Temsilcisi Adnan Evsen yaptı.
Gündem ile ilgili olarak konuşan ÇELENK; Ulusal ve uluslararası anlamında çok çeşitli terör örgütleri vardır. Terör çetrefilli bir konu. Terör yeni bir kavram değil. M.Ö de terör vardı. Haşhaşileri hatırlarsınız sanırım. Terör neden gündemimizde veya terör örgütleri neden öncelikli hale geldi diye konuyu değerlendirecek olursak; terör örgütleri geleneksel savaş şeklini değiştirdiler. Bir ülkenin diğer bir ülkenin sınırına yaptıkları geleneksel güvenliği tanımlıyordu. Yeni güvenlik anlayışı olarak insan güvenliği ön planda. Hukuk ve insan hakları güvenlik unsurlarıdır. Güvenlik genişleyince tehdit kavramı da genişliyor. Terör öncelik haline geliyor. Asimetrik savaş var. Savaşın tarafları birbirlerinin güçlerini bilmeden savaş yapıyorlar. Neden devletler asimetrik savaşla mücadele ederken sorun yaşıyor. Tüm ülkelerin terör tanımları birbirinden farklı. Bu durumda uluslararası alanda fikir birliğine varmanın güçlüğünü ortaya koyuyor. Terör örgütlerinin siyasal amaçları var. Bu amaçlarına ulaşmak için şiddete başvuruyorlar. Örgütler neden şiddete baş vuruyor çünkü güç dengesi asimetrik olduğundan, terör örgütleri halka içkence yolunu seçerler. Orduyu seçmezler. İnsanlara korkuyu yaymak amacı vardır. Günlük hayatı engellemek amacındadır. Bunu neticesinde de hakların moral olarak zayıflatılması, halkın güvenliğinin sağlanamaması düşüncesini ortaya çıkararak iktidarları zayıflatmak amacındadır.
Bununla birlikte bazı farklılıklar var. Tehdidin nerden geleceğini bilemeyiz. Hiç bir terör örgütü sadece tek bir coğrafyada değildir. Uluslararası işbirliğinin olmadığı alanlarda bu bağları bulmak çok zor. Mücadele yöntemleri var. Ortada demokratik hukuk haklarını önceleyen bir devlet varsa terörle mücadele çıkmaza giriyor. Bu tür devletler hak ve özgürlük kavramlarına sadık mı kalacak, yoksa güvenlik için bu tür kavramları kısıtlayacaklar mı? Kamu güvenliği ön planda ise insan hak ve özgürlüklerine kısıtlamalar getirilir. Terör ile mücadele edilirken hukukun üstünlüğünün korunması çok zordur.
11 Eylül 2001 yılından bu tarafa devletlerin tercihi güvenlikten yana olmuştur. Bu anlamda hak ve özgürlüklerden ödün verilebilir duruma gelinmiştir.
Gelelim Türkiye'ye. Türk devleti teröre nasıl bakıyor, Türk devletinin terör saydığı unsurlar nelerdir? Türkiye'deki terör örgütleri halkı hedef alıyor. Türkiye'nin coğrafi konumu gereği bir çok terör örgütü ile muhatap oluyor. Türkiye'nin bir geçiş ve toplanma noktası olması, örgütlerin eylemlerinden de zarar gören ülkedir. Türkiye'de ulusal ve uluslararası terör örgütleri var. PKK ulusal bir terör örgütüdür. PKK 1978 yılında kuruldu, ilk eylemini 1984 yılında yaptı. 80 li ve 90 lı yıllarda eylemlerine devam etti. 2000 li yıllarda çatışmasızlık yaşandı. DAEŞ ise uluslararası bir terör örgütüdür. PKK nın Irak'ta ve Suriye'de değişik kolları vardır. PKK homojen bir örgüt değildir. PYD, YPG, KONGRA-GEL ve siyasi uzantısı olan partileri var.
IŞİD adı daha sonra DAEŞ oldu. Bu ismi ilk defa Fransa Cumhurbaşkanı kullandı. İslam inancının terörle yan yana gelmemesi için, İslamın terör çağrışımı yapmaması için kullanıldı. Bu örgüt bir islam devleti varlığını ve halife ilan etti. Ama kanlı terör eylemlerinde bulundular. İnsanları kestiler. Dünya için tehdit oluşturdular. Suriye'deki iç savaşta bir çok örgüt var. Mülteci sorunu ile birlikte sınır güvenliği sorunu ortaya çıktı. Masum mültecilere sınır kapıları açık ve bu mülteciler ile birlikte militanlarda sınırdan içeri giriyor. Bunu engellemek neredeyse imkansız. Bir kere Avrupa'ya kadar geçildi ve artık önü alınamıyor. Uluslararası alanda terörle mücadele farklı. Ülkelerin ulusal çıkarları ile uluslararası çıkarları farklılık arz ediyor. Terör tanımları farklıdır. Bu anlamda Türkiye'nin terör saydığı bir örgütü Fransa terör örgütü saymayabiliyor. Netice olarak uluslararası mücadele zorlaşıyor. Ülkelerin bazıları kendi çıkarları için bazı terör örgütlerini kullanıyorlar. Örneğin Suriye'de ESED'in gitmesini isteyenler Suriyeli muhalifleri destekliyor. Tehdit algısı farklı olduğu için çıkar çatışmaları yaşanıyor. Türkiye Suriye'deki Kürtleri desteklemiyor. Çünkü buradaki Kürtler güçlenirse Irak, Suriye ve Türkiye Kürtlerinin birleşerek bir oluşum yapmasını tehdit olarak algılıyor.
DAEŞ konusunda uluslararası alanda Türkiye çok ağır eleştiriliyor. Türkiye'nin DAEŞ'i desteklediği noktasında suçlamalar var. Özellikle Rus uçağının düşürülmesinden sonra daha da arttı.
Oysaki iki yıl önce Musul Başkonsolosluğu basılarak çalışanlar rehine olarak alındı. Eğer DAEŞ destek görseydi bu rehine krizi olmazdı.
G20 Zirvesinde uluslararası terör örgütü listesi konuşuldu. İran, Libya ve Küba kara listede. Türkiye ise gri listede. Bir çok uluslararası değerlendirmelere göre Türkiye böyle devam ederse kara listeye girebilir.
Türkiye belli bir zamana kadar ESED'siz Suriye iddiasını güçlü tuttu. Bunun için Suriye'deki muhalifleri destekledi. İç politikadaki yaşanan olaylardan sonra bazı politikalarını değiştirdi. Uluslararası güçler belli bir süre sonra Suriye'ye daha fazla müdahil olmaya başladılar. Türkiye ile diğer ülkelerin politikası bu noktada çatıştı. Rus uçağının düşürülmesi ile birlikte bu alanda bende varım demeye getirdi.
Burhan Karamustafaoğlu (Fakir ve Muhtaçlara Yardım Derneği):
Türkiye'nin Suriye politikalarında yanlışlık yaptı dediniz. ABD, AB ve bazı ülkelerin Suriye politikaları Türkiye ile örtüşüyor. Bu ülkelerde Esad'sız bir Suriye demeye başladı. Ben bu konuda sizle aynı düşünmüyorum. Bu konuyu biraz daha açmanızı rica ediyorum. 1960 Yıllarda da olayları vardı. Ancak adı terör şeklinde ifade edilmemişi. Siyasi ve ekonomik çıkar haline gelmeye başladı. Maraş ve Çorum olaylarında da terör demedik. Terör; kişilikte çıkarak devletlerin oyuncağı haline geldi. Bu coğrafyada ayakta kalmak için çok güçlü siyasetçilere aydınlara ihtiyaç var. Son yıllarda bir tek Erdoğan çok güçlü çıktı. PKK kendi kendine ortaya çıkmadı. ABD ve İsrail bunu destekledi. İsrail'in Arzı_Mevdut iddiası için gelecekte kendilerini destekleyecek uydu devlet destekçileridir.
Dr Necla Ceren (Taçcıoğlu Hafız Okulu):
Türkiye gri listede dediniz. PKK ile PYD aynı çerçevede. Türkiye PYD'yi nasıl destekleyebilir? AB ülkeleri mültecilerin kendi ülkelerine gelmediği durumlarda mültecileri dikkate almadılar. Aslında Suriye kapısını açmak gerekir.
Rıza Bozdağ (Kayseri kMM):
Dış politika hatası yok. Geri kabul anlaşmasına göre mültecilerin geri dönüşü olmasın. Bu konuda yardım edilmeli.
Uğur MEMİŞ (Mazlumder):
Bahsetmiş olduğunuz kara listede kimler var? Örneğin Belçika ve Fransa var mı? Belçika Fehriye Erdal'ı ülkesinde barındırıyor. Fransa ise bir çok PKK terör örgütü mensuplarını be AYDAR'ı cumhurbaşkanlığı sarayında ağırlıyor.
Veysel ÇELİK (Mühendis-Gözlemci):
Hükümet 7 Haziran öncesi ve sonrasında iki farklı politika uyguladı. 7 Haziran öncesi politikası ile halkın rahatladığını, bir takım şeyleri görmesini sağladı. Bu politika değişikliği böyle devam edecek mi bilmiyorum. Muhetemel ki ülkenin güvenliği sağlanmadığı sürece, şiddet ortadan kalkmadığı sürece devam edecek gibi.
Gizem BALCI (Kayseri kMM):
TC halkının aklı ile vicdanının arasında olduğunu düşünüyorum. İnsanlar arasında sosyolojik farklılıklar var. İnsanlık faktörü önemli ancak yeterli olmuyor.
Osman ÖZENÇ (Yeşilay):
Türkiye'deki Suriyeliler ülkemize daha çabuk alışacaklar. Çünkü kültür ve inanç noktasında çok yakınız. Ensar-muhacir dengesi var. Kayserililer gönlünü muhacirlere açtı. Bazılarının kaygılanması, yadsıması yersiz. Türkiye diklenmeden, dik durmayı sağlıyor. Hükümetler geçici halk kalıcıdır. Mısır'daki SİSİ kendi halkına ters bir kişi. Türkiye küllerinden doğarak abilik görevine yeniden dönecektir.
Dilver GÖĞTAŞ (Mazlumder):
AB ülkeleri acaba kendi iddia ettikleri konularda ne kadar haklı merak ediyorum. Bu ülkeler samimiyetten uzak bir görüntü çiziyorlar. AB ülkeleri bırakın mültecileri almayı, kendi ülkelerinde ne kadar Türk var onları çıkarmanın peşindeler.
Nur Şahin TEKİN (Öğrenci- Gözlemci):
Türkiye'nin DAEŞ'e iddia edilen yardım gereği mi yalnızlaşıyor. Geri kabul anlaşması bu yalnızlaşmanın bir sonucu mu? diye merak ediyorum.
Burak TATAR (Öğrenci- Gözlemci):
Bu durum aslında bir dünya savaşı şeklinde yorumlanabilir mi bilmiyorum. IŞİD petrolleri nereye gidiyor. Kimse üzerine almıyor.
Ayşe Aslıhan ÇELENK (değerlendirme):
Aslında DAEŞ değil DAEŞ'in bulunduğu coğrafya zengin. Türkiye'deki mülteciler Türkiye'de kalmak istemiyor. Güvenlik ve çalışma koşullarından dolayı. ESAD'sız Suriye konusunda Türkiye iel ABD aynı noktada değil. Biz isteriz ki bu ülkenin imajı dünyanın her coğrafyasında aynı olsun. Türkiye AB politikaları konusunda farklı davranıyor. Türkiye bulunduğu coğrafyada liderliğe soyundu. Bu anlamda da başarılı oldu. Ülke dışında Türk vatandaşlarına karşı ilgi alaka çok farklı. Türkiye'nin DAEŞ'e iddia edilen yardım gereği yalnızlaştırdığı fikrine katılıyorum. Bu yalnızlaştırmanın sonunda uluslararası işbirliğine gidildi. Türrkiye'nin Rusya uçağını düşürmesi ile birlikte çıkarlar farklılaşacak. Örenğin Türkiye'nin Fransa ile dış politikaları pek uyuşmaz ancak İncirlik üssünü Fransa'ya açtı. Terörün bir ekonomisi var. Türkiye DAEŞ'den petrol almıyor ancak, özel girişimlerin neler yaptığını bilemeyiz.
Ortak sonuç: Terörün dini, dili ve ırkı ve coğrafyası yoktur. Her ülkenin terör tanımı farklıdır.
Değerlendirme:
1. İletişim
Sivil toplum ile 30 STÖ ile telefonla görüştüm ve maille davet metnini gönderdim.12 STÖ bu çağrıya olumlu cevap verdi ve toplantımıza katıldı. Ancak18STÖ temsilcisi katılmadı. Toplamda 45 kişi katıldı.
Değerlendirenler:
Adnan EVSEN Kayseri kMM Hamalı