Yer : Kültür Merkezi
Tarih : 05.12. 2009
Katılımcılar:
1- Bingöl Barosu (Av Burhan Hişan)
2- İHD (Av. Cevat İshakoğlu)
3- Memur-Sen (Abdurrahman Ensari)
4- KESK (Rikoş Odabaş Çakan)
5- 23. Bölge Eczacılar Odası İl Temsilciliği (Mesih Demirel)
6- BİNYAR (Veysi Alagöz)
7- BİN-Der (Doğan Karasu)
8- Ulusal Basın Temsilciliği (Ahmet Dengeşik)
9- Bingöl Yerel Basın Temsilciliği (Garip Akengin)
10- Yaşam İçin Sivil Toplum Derneği (Fatih Aytunç)
11- Bingöl Ber. Ve Kua. Derneği ( Mehmet Ulcay)
12- Ziraat Odası (Ali Rıza Evliyaoğlu)
13- BİN-LOK-DER (Hüseyin Çilgasit)
14- GAYT-Göynük Sulama Birliği (Mahmut Ertuğrul)
15- BİN-MAR-DER (Ali Burakgazi)
Milletvekilleri:
1- Cevdet Yılmaz (AK Parti – Devlet Bakanı)
2- Yusuf Coşkun (AK Parti)
Belediye Başkanları:
1- Serdar Atalay (Bingöl İli Belediye Başkanı)
2- Niyazi Çavuşoğlu (Solhan İlçe Belediye Başkanı)
3- Fahrettin Çolban (Sancak Belde Belediye Başkanı)
Mesaj Yollayanlar:
1- Kazım Ataoğlu (AK Parti)
Moderatör:
1- Mehmet Metiner (Akademisyen-Gazeteci-Yazar)
2- Prof. Dr. Zeki Kılıçaslan (İ.Ü.Göğüs Hastalıkları AD Bşk.-Kot Taşlama Komitesi Üyesi)
Gözlemciler:
1- İrfan Balkanlıoğlu (Bingöl Valisi)
2- Ahmet Uzunçakmak (Emniyet Müdürü)
3- Hilmi Elçi (Belediye eski Başkanı – MHP)
4- Cevdet Çalbay (AKP İl Başkanı)
5- Mehmet Özdemir (DTP İl Genel Meclisi Üyesi)
6- Zeycan Yurtsever (CHP İl Eğitim Sekreteri)
Diğer Katılımcılar:
M.Mirbey Ertuğrul’un da aralarında bulunduğu toplam 182 kişi.
Medya
1- İHA (Abdulkerim Kantarcıoğlu)
2- Olay Gazetesi (Abdullah Çelik)
3- Zaman Gazetesi , Olay Gazetesi (Ahmet Dengeşik)
4- Haberturk, Skyturk (Aydın Ayık)
5- Vakit Gazetesi (Musa Kayaokay)
6- Kent Haber Gazetesi (Hakim Değişgeç)
7- Bingölünsesi Gazetesi (Ömer Şanlı)
8- Bingöl Gazetesi (Erol Yılmaz)
9- Haber12 Gazetesi (Yunus Boztimur)
10- Kent Haber Gazetesi (Mahmut Arda)
11- Haberci12 Gazetesi (Garip Akengin)
Konular:
Genel Konu:
1- Demokratik Açılımda Son Durum (İktidarın, Muhalefetin ve Medyanın Konumu-Alevilik ve Dersim)
Yerel Konu:
2- Bingöl’de Sayıları 300’ü Aşan Silikozis Hastalarının Sosyal Hakları
3- Sivil Anayasa (Ayın Genel ve Yerel Konularını ilgilendiren maddeler konuların içinde işlenecek)
Konuşulanlar:
Yerel Konu: Bingöl’de Sayıları 300’ü Aşan Silikozis Hastalarının Sosyal Hakları
1- Abdulhalim Demir (Kot Taşlama İşçileri Dayanışma Komitesi Temsilcisi ve silikozis hastası): Silikozis hastaları için çözüm konusunda atılması gereken adımları şöyle sıralayabiliriz;
Meslek Hastalıkları Hastanelerinden silikozis teşhisi alan hastaların sigortalı olup olmamalarına bakılmazsızın emeklilik haklarının verilmesi gerekir. Zira silikozis yolda ayağını sürterek oluşturacağın tozdan oluşacak bir hastalık değildir silikozisin meslek hastalığı olduğunu dünya kabul etmiştir. Kot kumlamaya bağlı silikozis hastalığının oluştuğu aşikardır. İş kazalarında kazazedenin sigortalı olup olmadığına bakılmaksızın maluliyet hakı verilir . silikozis hastalığında da iş kazalarında olan yöntemin kulanılması gerekir yani silikozis teşhisi alanların direk raporları doğrultusunda maluliyet hakları verilmeli..Veyahut bunun için özel yasa çıkarılmalı ve silikozis hastalarının sosyal güvenlik hakkı verilmelidir. Bu işyerlerinin kayıt dışı olması veya kayıt dışı çalıştırmları işçilerin kabahatinden çok devletin kabahatidir.Çalışma Bakanlığı bu işyerlerini tespit etmek ve vatandaşın sosyal güvenlik hakkında faydalanmasını temin etmekle görevli bir mercidir. Yetkili belediyeler çalışma koşularını iyileştirmeyen müeseselere ruhsat vermemeliydi veya ruhsatsız yerleri mühürlenmeliydi. Saygılarımla
2- Mesih Demirel ( 23.Bölge Eczacılar Odası il Temsilcisi ): Silikozis hastalarının sorunlarına destek olmak için bir birim açılmasını öneriyorum. İnsan haklarını göz önünde bulunursak kot işçilerinin bulunduğu durum kot işçilerinin yaşamlarının ihlalidir. Sosyal güvencelerinin en kısa zamanda sağlanması gerekmektedir.
3- Hüseyin Çilgasit (BİN-LOK-DER): Silikozis hastalarının istihdamı için bir şeyler yapılmalı. Bingöl Arıcılar Birliği ile görüşülüp istihdam için açık havada oksijeni bol Bingöl yaylalarında bu arkadaşlara çalışabilecek iş imkanının hazırlanmasını isteyelim.
4- Rıkoş Odabaş Çakan (KESK): Silikozislilerle hastaları ile ilgili çözüm önerileri:
– Slikozis hastalarının sağlık ve sigorta primleri devlet tarafından ödenmeli.
– İstihdam olanakları sağlanmalı.
– Çalışamayanların malulen emekliye ayrılması için yasal gerekli yasal düzenlemelerin yapılması.
– Psikolojik destek sağlanması.
– Vefat eden hastaların ailelerine devlet tarafından maaş bağlanması.
– Hastanelere gidiş gelişlerde yol ve kalacak yer masraflarının karşılanması.
– Hastaların çeşitli dernek ve teşvik projelerinden yararlandırılması.
– Taşlanmış kotların giyilmemesi konusunda gerekli kampanyaların düzenlenmesi.
– Yerel Yönetim ve Sağlık Bakanlığı ve Çalışma Bakanlığı işbirliğiyle kaçak, izinsiz olarak işletilen iş yerlerinin gerekli kontrollerinin düzenli bir şekilde yapılması.
5- Sait Gündoğdu (İşçi): Silikozis hastasıyım.Sağlık bakanı baş müfettişi müracaat edin ve gelin sizi emekli edelim dedi. 3/3 raporum var. Yürüyemiyorum, nefesim kesiliyor. Çalışamadığım için hiçbir gelirim yok. Okula giden çocuğuma üst baş, defter, kalem alamıyorum.Dilenci olmak istemiyorum. Durumumuz içler acısı. Devlet bize sahip çıksın. Başka bir şey söylemek istemiyorum. Durumumuz ortada. Bizim yerimizde olsaydınız siz ne yapardınız? Bir düşünseniz işte ancak o zaman bizim durumumuzu anlarsınız. Bizi bu duruma getirenlerden hesap sorulmalı. İşsizlikten büyük şehirlere gidip çalışmak zorunda kaldık.
6- Ramazan Aydar (İşçi): Kot taşlama işçisiydim. Devlete güveniyoruz bizleri unutmasınlar iş imkanı tanısınlar. Hayatımız diken üstünde emeklilik yasası çıkmadığı takdirde bizim göçüp gittikten sonra ailemiz ne yapacak. İnsan olmamız, çalışmak istememiz suçsa suçumuzun cezası ölüm olmamalıydı.
7- Seredin Yürük (İşçi): Ben de kot taşlama işçiydim. Bu güne kadar köyümüze gelen basın mensupları hep haberlerimizi yaptı. Köyümüze onlarca insan akın etti destek için. Ama maalesef bu güne kadar hiçbir sonuca varılmadı. Çoğumuz rapor almıyoruz. Alırsak hiçbir yerde çalışma iznimiz olmayacak diye. Size soruyorum biz ne yapalım. Ailelerimiz dilencimi olsun. Birilerini vereceği ekmeği mi bekleyelim. Her birimiz ölümcül hastayız. Çaresiziz… Birer birer ölüyoruz. Bu hastalıktan kurtulamıyoruz. Başvurmadığımız kapı kalmadı. İzinsiz çalıştırıp emeğimizi sömürenlerin şu an ne iş yerleri ve ne de kendileri ortada. Devletin mağdur olan silikozis hastalarına acil olarak hem sağlık güvencesine kavuşturmasını ve hem de emekli etmesini bekliyoruz.
8- Suat Uçar (İşçi): Durumumuz ortada. Elimiz kolumuz bağlı olmayan geleceğimiz bekliyoruz. Askere gitmeden bu hastalığa sahip olduğumuzu bilmiyorduk. Asker muayenesinde çoğumuzun ortaya çıktı. Durumumuzu fark ettikten sonra çaresiz kaldık. Bizler devletimizden yardım bekliyoruz. Suçumuz ekonomik imkanlarımız olmadığı için çalışıp ailemizin karnını doyurmaktı. Cezamız ÖLÜM.
Genel Konu:
Demokratik Açılımda Son Durum (İktidarın, Muhalefetin ve Medyanın Konumu-Alevilik ve Dersim)
1- Av.Cevat İshakoğlu (İHD): Maraş, Sivas ve Dersim olaylarına bir bakalım. Ötekiler… Toplumun tüm kesimlerinde aynı zihniyet. Şeyh Sait katliamının oluşumu. Kürt sorunu, başörtüsü sorunu ancak Sivil Anayasa ile mümkün olacaktır. Aynı zamanda mevcut zihniyetin değişimi ile ancak mümkün olacaktır.
2- Sema Kaygalak (BİN-BER-KUA-DER): Alevi, Kürt denikerek bu halkların üzerinden prim yapılmasına dur denilmelidir. Katliam ve asimilasyonlara rağmen inançlarımızla bu güne kadar var olduk. Şayet devlet gerçekten bir şey yapmak istiyorsa icraatta bulunsunlar. Alevilerin kendi kültürlerini, ibadethanelerini rahat yapmak için arsa tahsis edip cem evleri yapsınlar.Her ilin belediyesi bu konuda duyarlı olursa samimi bir yaklaşım içinde oldukları anlaşılır. Osmanlıdan bu yana zulüm gören Alevilerin haklarının verilmesi gerek. Çocukları hala aleviyim demeye korkuyorsa bu devletin ve milletin ayıbıdır.
3- Hüseyin Çilgasit ( BİN-LOK-DER): Demokratik açılımda sivilleşmenin önemini vurgulamak istiyorum. Sivilleşme olmadan hiçbir yere varılamaz.
4- Bakiye Marangoz (İzleyici): Baş örtümden dolayı üniversiteye gidemiyorum. Türküm, burada misafirim. İnanın Kürtleri çok seviyorum. Ben küçükken okulda kürtçe konuşan arkadaşlarımı konuşturmuyorlardı. İnsanların büyük bir sabırla onları dinlemesi ve asabiyet göstermemesi gerekirdi. Buralar bana yabancı. Hiç bilmediğim tanımadığım bir çevre. Ama o kadar özümsedim ki komşularımı kendi ailem gibi görüyorum. Benim için özel içli köfte bile yapıyorlar. Sevdiğim yemekleri yapıp yediriyorlar. Kürdü, türkü, lazı ne fark eder, hepimiz insan değil miyiz? Herkese çok teşekkür ederim.
5- Mehmet Özdemir (Gözlemci): Gerçek adalet ne kadar mükemmel bir şeydir. 1923 yılından bu yana neler oldu, neler bitti. Demokrasi nerede. Bir kişinin inancı ne olursa olsun herkes Adem aleyhüsselamın ümmetidir. Herkes kendi başına bir hükümet, bir yargı değildir. Devlet devlet gibi olmalı. Kürtlere gelince onları da Allah yaratmış. 1965’de askerliğimi yaparken şöyle bir olay başıma geldi: Bizim bölük komutanı kendi araç sürücüsü askere bir şey sordu. Asker anlamadığı için cevap veremedi. Bir daha sordu. Asker Kürtçe ‘’anlamıyorum’’ dedi. Bir şeyler söyledi o yine bir şey anlamayınca yere atıp tekmelemeye başladı. Öyle vuruyordu ki biz ne yapacağımızı şaşırdık. Terhis olana kadar o askeri bulamadım ki ondan sonra ne olduğunu öğreneyim. Ne söyleyeyim. Yıllarca köyler yakılıp yıkıldı. Kimse hesap sormadı. Şimdi burada her şeyi konuşabiliyoruz. Teşekkür ederiz.
6- Zeycan Yurtsever ( İzleyici):Bir espriyle söze başlamak istiyorum. Bir arkadaşımız neden lazlar, Çerkezler de haklarını aramıyorlar? diye sormuştu. Bence, iyiki aramamışlar. Yoksa onlarıda öldereceklerdi… Bir alevi olarak evet, çok ezildik. Eziliyoruz. Buna bir örnek vermek istiyorum. Bir kaç yıl önce; kiracı olarak bir ev tutmuş ertesi gün anahtarı almaya gittiğimde. Ev sahibi (bir kadın) benim “alevi” olduğumu öğrenmiş bana evi vermekten vaaz geçmişti. Ona göre ben "gavurdum" bana kiralık ev verirse cehenneme gidecekti… Fakat etnik kimliğim çok da önemli değil. Ondan çok daha ön planda olan benim İnsan olmam. İnsan yanımdır. Din, dil, ırk mezhep, benim için çok da fark etmiyor. Önemli olan insan olmaktır. Burada söz hakkı alan insanlardan bir kaçı, Onur Öğmen’in söylemleri için talihsiz bir açıklamaydı dediler. Ben hiç de öyle düşünmüyorum…Aksine talihli bir açıklamaydı. O söylemleriyle bir partinin zihniyetini ortaya koydu. Talihsiz yanı ise; Katliamlardan utanç duymamız gerekirken, sahip çıkıp övünmemizdir!…Demokratik açılım konusunda ise şunu söylemek istiyorum. Yaşadıklarımdan bir örnek vereceğim. Çalıştığım kurumda ciddi bir haksızlığa uğramış bunun için mücadele ediyordum. Doğal olarak bu tavrım yöneticinin hoşuna gitmiyordu. Ben haksızlığa boyun eğmeyeceğimi hakkımı sonuna kadar arayacağımı ondan gelen baskıdan korkmadığımı söylemiştim. (kendisi de şuan aramızda) yerime döndüğümde çok tesadüftür ki; masa takvimine şöyle gözün takılmış, gözlerim kocaman açılmıştı. Hazreti Alini bir sözü “ Haksızlığa Karşı Geliniz Zira Hakkınızla Birlikte Şerefinizi De Kaybedersiniz” Diyordu. Koşarak yöneticinin odasına gittim. Hz Alinin bu sözünü ona aktarıp, işte ben bu yüzden,size karşı geliyorum. Şerefimi kaybetmemek için… Hz.Ali’nin bu sözü hayatıma çok şey kattı ve hep ışık tuttu. Herkese diyeceğim o ki; haksızlığa, şiddette karşı gelelim. Dini, dili, ırkı ne olursa olsun, ezilenden mazlumdan yana olalım. Söz hakkı verdiğiniz için teşekkürler.
7- Doğan Karasu (BİN-DER): Kürt sorununun mecliste konuşulması çok güzel bir gelişme. Hükümetin bunun arkasında durması lazım. Aksi halde bu hükümet içinde hiç iyi olmaz. Artık kardeş kanı akmasın. Tüm kürt gruplarla il il görüşmeler yapılmalıdır. Sadece siyasi kürtlerle değil, kültürel kürtlerle de görüşmeler yapılmalıdır. kürt sorunu çözülmezse korkarız ki ülke çözüle.
devlet sorunları taraflarıyla çözmeli. kendisini işin merkezine koyarak sorunları çözme alışkanlığını terk etmelidir. Kürtlüğü, Türklüğü, Aleviliği, Müslümanlığı, Gayr-ı Müslimliği tartışma, konuşma hakkına sahip olarak devlet kendisini görmemeli. buna hakkı da yok. Devlet tüm bu farklılıkların hukukunu korumak, hak ve özgürlüklerin teminatı olarak kendisini görmlidir. renksiz ve ideolojisiz bir devlet inşa edilmelidir.
8- Ali Burakgazi (BİN MARİFET DER): Demokratik Açılımın; Toplumun tüm kesimlerinin sorunlarını çözen, Millet ile Devletin bütünleşmesini sağlayacak, Başörtülüsü, Dindarı, Alevisi, Sünnisi, Türk'ü, Kürd'ü, Zaza'sı ile tüm etnik kesim ve inanç guruplarının sorunlarını çözecek ve beklentilerine cevap verecek kapsamda olmalıdır. Geçmişi ile yüzleşecek dünyada tek ülke Türkiye Cumhuriyeti değildir. Dünya'daki bir çok ülke geçmişi ile yüzleşerek; Dünya'nın geldiği konum itibarı ile yeniden durum tesbiti yaparak yeni açılımlar yapmıştır. Cihan İmparatorluğu olan Osmanlının bakiyesi Türkiye Cumhuriyetinin barındırdığı etnik unsurlar ve inançlar bakımından yeni bir açılım yapması zorunlu ve kaçınılmazdır. Bütün bunlar ülkemizin zenginliğ olup, tüm kesimlerin özgürce etnik kimlik ve inançlarını yaşayıp Dünya'nın birinci sınıf vatandaşları oldukları tüm kesimlere hissetirip yaşatılmalıdır. Bu Ülkemizin Dünya'da ağırlığını ve gücünü artıracak bir gerçektir.
9- Abdurrahman Ensari (MEMUR-SEN): Sorunun Çözüm Yeri Meclis’tir. Sadece AK Parti iktidarının meselesi olarak görmemek gerekir. Bunu partiler üstü bir mesele olarak görmek lazım. Bu nedenle de her fırsatta muhalefet partilerinin katkıları alınmalı. Muhalefetin Görevi; Çoğulcu demokratik rejimlerde muhalefetin görevi, iktidarı sadece eleştirmek değil, muhalefetin, toplumsal sorunları çözmeye yönelik görüş ve önerilerini kamuoyuna sunmak görevi de vardır. "Demokrasilerin olmazsa olmazı muhalefettir. Zira, iktidar her rejimde muhalefet ise sadece demokrasilerde vardır. Ancak çağdaş demokrasilerde muhalefet sorunun değil, çözümün bir parçasıdır. Sadece sorunun parçası olan ve toplumsal meseleler konusunda hiçbir projesi ve gelecek tasavvuru olmayan muhalefetin kimseye faydası yoktur. Kürt sorunu ve bu sorundan beslenen sorunlar, artık ülkemize ve insanımıza her bakımdan kaybettiren, on binlerce insanımızın canına mal olan, kaynaklarımızı ve enerjimizi tüketen yakıcı bir seviyeye geldiği görülmektedir. Bu sorundan beslenenler sorunun çözümünü istemiyor."Gerçekle Yüzleşilmeli", "Artık, bu gerçekle yüzleşilmesi ve milletimize yıllardır acı çektiren bu sorunun palyatif tedbirlerle değil, gerçek ve kalıcı müdahalelerle çözüme kavuşturulması gerekmektedir". Diğer tüm kronik meselelerde olduğu gibi, terör meselesinin de cesaret, samimiyet ve kararlılıkla çözülebileceğine olan inanç korunmalıdır.Siyasi Partilerden Beklentimiz, "Tüm siyasi partilerden beklentimiz, Millete yıkıcı, olumsuz ve karamsar mesajlar yerine, olumlu ve kucaklayıcı mesajlar vermeleridir. Milletin, temsilcilerinden istediği kavgayı ve düşmanlığı körüklemeleri değil, sevgi ve kardeşliği teşvik etmeleridir. Bu meselede parti menfaatlerini ve siyasi hesaplarını bir kenara bıraksınlar. Milletimizi tüm renkleriyle kuşatan, hiçbir kişiyi ve kesimi ötekileştirmeyen, kardeşlik duygularımızı pekiştiren bir siyasi şefkat dilini hep birlikte inşa edelim. Terörle mücadelenin sadece güvenlik tedbirleriyle başarıya ulaşamayacağı, meselenin diğer boyutlarının da başarılı bir şekilde ele alınması gerektiğinin artık herkes tarafından kabul edilen bir gerçek haline gelmesi önemli bin aşamadır. "Yeni Acılar İstemiyoruz" Kronikleşen terör; bir süre sonra belli kesimlerin varlığından ekonomik, kurumsal veya siyasi rant devşirdikleri devasa bir sektör haline gelmiştir. ''Kürt sorununun çözümünü istemeyenler, çözümsüzlükten nemalananlardır. Çözümsüzlüğü savunarak negatif siyaset yapmanın hiç kimseye faydası yoktur. . Özgürlük, ancak güvenliğin sağlandığı bir ortamda mümkündür. Güvenliğin tam olarak sağlanması da, herkesin kendisini devletin eşit vatandaşı olarak hissettiği, 'öteki' olarak görmediği bir özgürlükçü düzenin varlığına bağlıdır. Hepimiz, herkesin terör ve şiddetten arındırılmış bir coğrafyada kendini güvende ve özgür hissettiği, huzurlu, mutlu ve müreffeh bir ülkede yaşamayı arzuluyoruz. Yeni ve Sivil Bir Anayasa Zorunludur. Darbe ürünü olan mevcut anayasa, yama tutacak yeri kalmamış bir yamalı bohçaya dönüşmüştür adeta. Mevcut birçok sorunun kaynağı da mevcut Anayasa’dır. Hiç vakit kaybetmeden sivil ve demokratik bir anayasa çalışmasına başlanmalıdır.
10- Rıkoş Odabaş Çakan (KESK): Alevilik ve Dersim konusuyla ilgili birkaç çözüm önerisi sunmak istiyoruz.
– 1982 Anayasası değiştirilmeli.
– Zorunlu göçe tabii tutulan insanların geri dönüşü sağlanmalı ve gerekli maddi destek sağlanmalı.
– Alevi yerleşim yerlerine camii yerine cem evleri yapılmalı ve ibadethane olarak kabul edilmeli.
– Zorunlu din dersleri kaldırılmalı.
– Diyanet işleri başkanlığı kaldırılmalı veya yeniden yapılandırılmalı.
– Dersim katliamı nedeniyle devlet Alevi ve Kürt vatandaşlardan özür dilemeli.
– Dersim katliamı sonrasında kaybolan çocukların akıbeti araştırılarak aileleri veya yakınlarıyla paylaşılmalı.
– Suni devlet anlayışından vazgeçilmeli ve demokratik bir anlayış getirilmeli.
11- M.Mirbey Ertuğrul (Destekçi): Demokratik Hukuk Devletinde,herkes rahatça konuşabilmeli,medeni ölçüler içerisinde kişilik haklarına saldırmadan ve hakarete varmadan duygularını açıkça söyleyebilmelidir. Öncellikle bu açılım sadece bir Kürt meselesi olarak görülmemelidir.1993 yılına kadar Sn. Turgut ÖZAL Açılım Sürecini belli bir noktaya getirme gayretindeydi … Rahmetlinin vefatından sonra ilk defa bugünkü hükümet açılım sürecine girmiştir.. Kişisel görüşüme göre; terörün sona ermesi ile toplum huzura kavuşacak ve kardeşlik duygusu daha da pekişecektir.Bölgeye daha fazla sağlık,eğitim ve iş alanları için projeler oluşturularak ciddi bir kaynak sağlanacaktır. Bu konuya ayrıca bir alıntıyla girmek istiyorum; ABD de Lehink Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Uzmanı Prof. Henri Barkey Los Angles Times gazetesindeki makalelerinde ‘Demokratik Açılım süreciyle (Kürt meselesi) sorunların çözüleceğini ve Türkiyenin de önünün açılacağını’ ,aynı zamanda Avrupa Birliğinin de bu süreci desteklediğini belirtmiştir.Ayrıca, Prof. Barkley, Atatürk’ün güzel ifadesindeki ‘Yurtta Sulh !, Cihanda Sulh ! ‘un olması için öncelikle Sulhun Yurtda olması gerektiğini ifade etmiştir. Temennim şudur ki; bölgenin refahı ve mutluluğu için tüm dünyada da kabul gören bu açılım süreci tüm provakasyonlara karşın samimiyetle devam etsin…!!
12- Av. Burhan Hişan (Bingöl Barosu): Son günlerde yapılması düşünülen demokratik açılımın Türkiyenin ihtiyacı olduğu ve kürt sorunun çözümlenmesinin Türkiyenin öncelikli konularından biri olduğu gerçeği yadsınamaz. Ancak demokratik açılım olarak lanse edilen sürecinin sadece ve sadece kürt sorunu ile sınırlı kalmasının doğru olmayacağı ve ülkenin ihtiyaçlarını karşılamaktan uzak kalacağı kanaatindeyim. demokratikleşme adına adımlar atılırken siyasi partiler kanunun unutulmaması gerektiği ve söz konusu yasanın evrensel normlara getirilmesi gerektiği düşünüyor bununla paralel olarak dokunulmazlıkların da ele alınması ve sadece kürsü dokunulmazlığı ile sınırlı bir hale getirilmesi düşüncemi paylaşmak istiyorum. Demokratik açılım adı altında yaşanan sürecin içerisinin doldurulması ve ülkemizin evrensel standartlara yaklaşması adına geniş kapsamlı zihinsel ve hukuki değişimin sağlanması ve bir olguyu önemserken diğer problemleri es geçmemek gerektiği açıktır. Bu noktada ayrıca dürüstlük ve eleştirel bakış açısını kaybetmeme adına; yanlış olarak addettiğimiz fikir ve davranış kimden gelirse gelsin muhalif olabilmeli ve yanlışı yüksek sesle dile getirebilmeliyiz. örnek vermek gerekirse sayın c.başkanı A.Necdet Sezeri rektör atamaları nedeni ile nasıl eleştiriyorsak şu anki C.başkanımız Sayın A.Gül’ü de aynı hatayı yaptığında yüksek sesle bu hatayı dile getirebilmeliyiz.
13- Nedim Hant (Sağlık – Sen Bingöl Şube Başkanı): Sorun bir zihniyet sorunudur. Demokratik açıdan buna bir teşhis koymak gerekir. Yani bu soruna bir ad koymak lazım. Teşhisi doğru koyduğumuz zaman buna göre bir reçete yazmak gerekir. Reçetede de sivil anayasa olması. Öteki düşünerek empati duygusunu geliştirerek bunu halkla paylaşarak ve toplumsal bir güven oluşturarak sorunun giderilmesi. TBMM’de bunun bir örneğini göremediğimizden sıkıntı buradan başlamaktadır. Demokratik açılımda kavram karışıklıklarından kurtulup, bir gün Kürt açılımı mı, bir gün milli birlik ve bütünlük projesi mi, bir gün demokratik açılım mı? Bu kavramların ortaya çıkış nedeni muhalefetin sert tepkisinden dolayısıyla hükümetin yumuşaması ve bunun tek çözümünün tekrar tekrar söylemek gerekir. Çözüm; sivil anayasa ve herhangi bir provakasyona karşı oy kaygısı gütmeyen bir hükümetin dik duruşuna bağlıdır.
14- Nihat Aksoy ( İHD Başkanı): Dersim katliamında Mustafa Kemal Cumhurbaşkanı, İsmet İnönü Başbakan, Dersimm’i bombalayan da Mustafa Kemal’in manevi kızı Sabiha Gökçen olduğunu unutmamalıyız. Tarihle yüzleşmeliyiz. Biz tarihi okullarda, sadece SBS ve ÖSS kazandırma gayreti içinde verdiğimiz için tsrihin gerçeği ile yüzleşemiyoruz. Tarihle yüzleşip kürt sorununun çözümü için tarihten çıkaracağımız ders bize ışık tutmalıdır. Bir diğer konu koruculuk sisteminin kaldırılmasıdır. Bilge köyü katliamından sonra derneğimiz 1990 ve sonrasıyla ilgili bir rapor düzenledi. Ve gerekli mercilere ulaştırdı. Bu rapor üzerine şu an Solhan Cumhuriyet Savcılığı soruşturma başlattı. Bizden rapor istediler. Bu tür olayların üstüne gidilmedikçe hiçbir sorun çözülemez.
15- Av Cevat ishakoğlu (İHD İl Temsilcisi): Dernek olarak Dersim de yapılanları bir katliam olarak görüyoruz. Bunu CHP’li bir bireyin değil bir zihniyetin dışa vurumu olarak algıladığımızı belirtiyoruz. 1920’li 30’lu yılların mücadele yöntemini bu yıllara taşıma yönteminin olumlu olmadığını, yapılan zulümlerin sadece Dersim Katliamıyla sınırlı olmadığını Şeyh Sait İsyanı ve daha birçok kürt isyanında hukuk dışına çıkılarak, suç işlendiğini, tüm bunların bugün sorgulanması gerektiğini savunuyoruz. Açılımın desteklenmesi gerektiğini ancak kürt açılımının Kürtlerle müzakere edilmesi gerektiğini, Kürtleri dışlayan bir projenin başarılı olamayacağını, koruculuk sisteminin tamamen kaldırılması, şiddet eylemlerinin son bulabilmesi için operasyonların bir an önce durdurulması gerektiğini belirtiyoruz.
16- Serdar Atalay ( Belediye Başkanı): Demokratik Açılım'a objektif olarak bakılması gerekir. Yaşanan olaylarda basit bir mantık yürütülmemeli. Türkiye’nin demokratikleşmesinde çok önemli gelişmeler yaşanmaktadır. . Soruşturma kapsamında bir kuvvet komutanı bugün sorgulanmaktadır. Şiddetin her türlüsüne karşı durmak gerekiyor. Bu da ortak bir değer olarak yaşatılabilir. Bir diğer konu Cem evi. Cem evleri ile ilgili istek oldu. Karer Derneği bu konuda bizimle daha önce görüşmüştü. Kamuya ait uygun bir yer yok. Ama birlikte arayış içindeyiz. Çözümü için elimizden ne gelirse destek vermeye hazırız.
17- Yusuf Coşkun (Bingöl Milletvekili): Bingöl'deki silikozis hastalarının durumunu yakından takip ediyoruz. Bu konuyu Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı ile görüştük. Sayın Valimizin, Sayın Belediye Başkanımızın, Karlıova Kaymakamımızın ve Karlıova Belediye Başkanımızın desteğiyle bu arkadaşlarımız Ankara’ya geldiler. Ankara’ya gelen hastalarımızı Keçiören Hastanesi’nde muayenelerini ettirdik. Tedavilerine başlandı.. Hastalarımız için insani görevimizi yaptık. Bu hastalarımızın tedavi edilmeleri ile ilgili bir sorunları yok. Temel sorunları malulen emekliye ayrılmalarıdır. Ancak, yasalarımızda bu hastalarımızı malulen emekliye ayıracak bir hüküm yok. Bu konuyu Meclis’e intikal ettirdik. Silikozis hastalarının malulen emekliye ayrılması için bir çalışmamız var. Sayın Devlet Bakanımız Cevdet Yılmaz’ın da bu konuda büyük destekleri oldu. Sayın Bakanımızın aracılığı ile biz bu sorunu Sayın Başbakanımıza iletmeyi de düşünüyoruz. İnanıyorum ki Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımızda bu konuda özverili davranacaktır. Bu konunun gecikmesi aslında bu kadar özverili olarak çalışılmadığından kaynaklandığını düşünüyorum. Geçmiş yıllarda böyle özverili bir şekilde ele alınmış olsaydı, ben bu konunun çözebileceğine inanıyorum. Bu olay çok acı bir olaydır. Biz bu genç kardeşlerimizi kaybetmek istemiyoruz. Kaybettiklerimize Allah’tan rahmet diliyorum. Yaşayan kardeşlerimizle birlikte bu mücadeleyi devam ettireceğiz. Umutsuz olmasınlar.
18- Cevdet Yılmaz (Ak Parti Bingöl Milletvekili): Türkiye’de yaşayan herkesin birinci sınıf vatandaşdır. Uzun zamandır ülkemizde şu veya bu şekilde çatışmalar yaşanıyor. Şiddet kullananlar aslında kendi fikirlerine güvenmiyorlar. Başkalarına zorla bir şeyler yaptırmaya çalışanlar, şiddet kullananlar demek ki kendilerinden emin değiller. Fikirlerinden emin değiller. Eğer emin olsalar yapmaları gereken, dertlerini anlatıp konuşmalarıdır. Bir de biraz sabırlı olunmalıdır. Konuşmak sabır ister. Şiddetin ise sabra ihtiyacı yok. Yıkmak nasıl olsa çok kolay bir şeydir. Patlarsınız, bağırırsınız, kırarsınız bunun sabra ihtiyacı yok. Fakat konuşmak, derdini anlatmak sabır isteyen bir şeydir. Bu sabrı da herkesin göstermesi gerekir Herkesin kendini bu ülkenin sahibi olarak görmesi gerekir. Hepimizin gerçekten bu ülkede eşit, hiçbir şekilde kendini dışlanmış hissetmeyen vatandaşlar olarak görüp yaşaması gerekiyor. Dinimiz, etnik kimliğimiz, inancımız ne olursa olsun bu coğrafyayı hep birlikte paylaşıyoruz. Kimse burada misafir değil. Hiç kimsenin farklı bir konumu da yok. Herkes bu ülkeyi paylaşıyor. Herkes bu ülkeye bir yerinden katkıda bulunuyor ve kendisini bu ülkenin sahibi olarak görüyor. Bizim anlayışımız bu şekildedir. Ama maalesef uzun zamandır bazı çatışmalar yaşıyoruz. Şiddet kültürü yaygınlaşıyor. Kot taşlama işçilerinin sorunlarına gelince ne gerekiyorsa yapılacaktır. Silikozis hastalığına yakalanan arkadaşlarımızın sorunlarının çözümü için gerekli mercilere ilettim. Ama bu sürecin kolay olmadığını biliyoruz. Bu sorunun çözümü için elimizden gelen yardımı yapacağız.
Ortak Görüş: Silikozis hastaları ile ilgili.
1- Sağlık Bakanlığı, kot kumlama işinde çalışmış herkesin, göğüs hastalıkları hastanelerine ulaşması için ülke çapında bir kampanya başlatmalıdır.
2- Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, (sigortası olup olmadığına bakmaksızın) tüm silikozis hastalarının hastalıkları oranında sosyal güvenlik haklarından yararlanmalarını sağlamalıdır.
3- Adalet Bakanlığı, slikozis hastalarını mahkeme giderlerinden muaf tutmak üzere acilen bir genelge çıkarmalıdır.
4- Hükümet, denetim görevini yapmayan kamu görevlilerinin soruşturulmasına engel olmamalı, yargılanmalarını engellememelidir.
5- Silikanın havada solunabilecek şekilde serbest kullanımı, yalnızca kot kumlama işinde değil, tüm sektörlerde yasaklanmalıdır.
Değerlendirme:
Toplantı tam 13:30’da kMM Bingöl Girişimcisinin açılış konuşmasıyla başladı ve mikrofonu Moderatörler (Kolaylaştırıcılar) Mehmet Metiner ve Prof. DR. Zeki Kılıçaslan’a bıraktı. 10 dakikalık Genel Konu sunumunun ardından önce STK’lar daha sonra vekiller konuyu tartıştılar. Daha sonra yerel konuya geçildi. 10 dakika yerel konu sunumundan sonra STK ve Vekiller konuyu tartıştı. Toplantı sonunda Silikozis hastalarıyla ilgili Ortak Görüş belirlendi. Tam 16:30 da toplantı bitirildi. Salonda işi olanlara gidebilecekleri kalanlarla saat 18:00’e kadar salonun izninin olduğu ve isterlerse devam edileceği söylendi. Toplantı saat 18:00 de sona erdirildi.
1. İletişim
a. Sivil toplum ile
Tüm sivil toplum kuruluşuna duyuru yapılmıştır. (E-mail – Yazı ile – Sözlü –Telefonla)
b. Milletvekilleri ile
Telefon, faks ve mail ile Bingöl Vekillerinden Yusuf Coşkun, Kazım Ataoğlu, Cevdet Yılmaz’a ulaştık, Kazım Ataoğlu mazeret bildirdi. Diğer 2 vekil katıldı.
3. Medya
Davet edilen Ulusal basın temsilcileri ve Yerel basın mensuplarının tümü katıldı.
4. Kullanılan Materyaller
Toplantı Salonunda oturma koltuklarına TkMM broşürleri yerleştirildi. İstanbul Mutfak Ekibimizin hazırladığı ‘’Aleviler ve Dersim’’ konulu DVD gösterimi, Prof Zeki Kılıçaslan’ın hazırladığı ‘’Silikozis Hastaları’’ konulu DVD gösterimi yapıldı.
Değerlendirenler:
Semiramis Karaarslan
Bingöl kMM Girişimcisi