YER: HAK İNSİYATİFİ Diyarbakır Şubesi toplantı salonu
TARIH: 05.11.2017 saat: 16:00- 18:00
KATILIMCILAR:
DERNEK VAKIF VE GIRISIMCILER:
1-Kent Bilimci-DİKAV (Mustafa PEKOK)
2-Azadi İnsiyatifi Dönem Sözcüsü (Sedat DOĞAN)
3-Düşünürler filozoflar derneği (Mehmet Hasan ALICI)
4-SOHRAM Diyarbakır (İbrahim ŞİMŞEK)
6-Diyarbakır Kent Konseyi (Sait BOZKURT )
SENDİKALAR
1- YOL-YAPI SEN Akın GÖLCÜK
ODALAR:
1- Elektrik Mühendisleri Odası Ümit DEMİR
BASIN:
1- Ortadoğu Gazetesi (M. Zeki EZER )
KATILAN MILLETVEKILI VE SIYASI PARTI TEMSILCILERI:
YOK
GOZLEMCI: 1
MODERATÖR: Mehmedi AKTOPRAK
GENEL GÜNDEM: KENTLERİMİZE İHANET ETTİK Mİ? ŞEHİRLEŞME
KONUSULANLAR:
Diyarbakır TkMM Kasım ayı toplantısı 05.11.2017 saat: 16.00 da HAK İNSİYATİFİ Diyarbakır Şubesi toplantı salonunda başladı. Telefonla aranmalarına ve mail davetlerine rağmen milletvekili katılımı olmamıştır. Toplantıda önceden hazırlanan görsel materyal sunumu yapıldı, daha sonra toplantıya geçilmiştir. STK temsilcileri görüşlerini ifade etmişlerdir.
Mustafa PEKOK ( Kent Bilimci-DİKAV Başkanı) : Teşekkür ederek başlamak istiyorum, hepimizi ilgilendiren bir konuda konuşmak, çok önemlidir. Çünkü yaşadığımız şehir son yıllarda çok büyük şoklar yaşadı, bir yandan savaş ve yıkım, bir yandan kısa sürede nüfusu 500.000 varan kentler kuruldu, bu kolayca yaşanacak bir durum değildir. Çünkü Diyarbakır için özel bir durum değil bu, Türkiye’nin her yerinde benzer durum var, hızla büyüyen kentler bizim değerlerimizi kolayca beslemiyor, hatta değerleri yok eden süreç bir bakıma bu kentlerin gelişmesi ile orantılı oldu. Onun için kentleri bana göre yaşamın içinde kurban ettik, zenginlik algımıza ve ihtirasımıza kurban ettik hep, bunu şimdilerde en resmi ağızlar dile getiriyor, ama çok geç kalındı bana göre, kentleşme olgusunu çok fazla abarttık, ve kentlerimiz zaten şu an tanınmaz haldedir.
Sedat DOĞAN( Azadi iİnsiyatifi Dönem Sözcüsü) : Ben Sur’da yaşayan bir yurttaş olarak, yaşananları anlamakta çok zorlanıyorum, çünkü her şey birden kontrolden çıktı ve hala normalleşmedi. Çünkü yaşadığımız şehirlere hep beraber ihanet ettik, ve rant uğruna kültürün yok olmasına ses çıkarmadık, hatta zenginleşen kişilerin bu ihtirasına biz de yardım ettik. Diyarbakır artık tarihi dokusu ile anılmıyor, ve yabancıların ilgisini çekmiyor, çünkü çoğu tarihi mekanı peşkeş çektik…Bu konuda Vakıflar Genel Müdürlüğünü şiddetle kınıyorum, talana resmi kılıf buldular, uyduruk restorasyon hamleleri ile bu kötülüğe çanak tuttular. Tarihi kentler artık hiç kimsenin umurunda değil, varsa yoksa daha fazla ranttır.
Mehmet Hasan ALICI( Filozoflar ve Düşünürler Derneği) : İhanet kelimesini ben yetersiz buluyorum, çünkü katliam yapıldı, göç başladığı zaman bütün bunlar düşünülmedi, köyler ölçüsüz ve insafsızca boşaltılınca, kentler açık bir istila ile baş başa kaldı, bu durum keser döner sap döner, gün olur hesap döner gibi oldu. Doğal olmayan Kürt göçü bir bakıma her yerin dengesini bozdu, kimse yaşadığı kentte artık kendi çocukluğunun anılarını yaşamıyor, her şey çok değişti, o hayran olduğumuz sokaklar ve mahalleler yok, kentler zaten artık tek başına sorunun kendisidir. Kaç kentimizde tarihi müzeler var? Kaç kentimiz tarihi dokusunu koruyabilmiş? Bunun için olaya derhal meclis el atmalı ve bunu araştırmalıdır.
Ümit DEMİR( Elektrik Mühendisler Odası Yön.Kur.Üyesi) : Tarihi kentlerin yanında modern dediğimiz yani sonradan kurulan kentlerimizde de bir şehirleşme bilincinin olmaması, çoğu sorunun büyümesini tetiklemektedir. Onun için bir bakıma kültür ve şehirleşme uyumu hiç olmadı ülkemizde, belediyeler hep bu konuda yetersiz çabalarla bu süreci katlettiler, İstanbul ve İzmir gibi son derece modern görünen şehirlerde bile, hala çok ciddi altyapı yetersizlikleri var, bunun yanında kent yaşamının zenginleşmesi ve gelişmesi konusunda yasal mevzuat hep yetersizdir. Bir karmaşa söz konusudur, yerel ve merkez idareleri uyumsuzdur. Bu uyumsuzluk, yeni kentlerin daha fazla sorunlar içinde boğulmasına neden olmaktadır. Ulaşım ve altyapı yetersizliği, ayrıca kaynak yetersizliği modern kentleşmeyi engellemektedir. Unesco listesinde ki tarihi kentleri bile koruyamıyoruz, bu konuda aşırı bir zenginleşme arzusu var, onun için bunu önlenmesi çok önemlidir.
M.Zeki EZER ( Ortadoğu Gazetesi Bölge Temsilcisi) : Bu noktada çok sıcak ve bana göre güzel bir tartışma başladı, çünkü artık şehirler bir beton istilasına uğramış durumdadırlar, çünkü bir plansızlık söz konusudur, bunu artık düzeltmek gerekiyor, herkes bu konuda yerel ve merkezi yönetime yardımcı olmalıdır. Şehirler hep tarihi bir kimlikleri ile bilinirler, Diyarbakır denince akla hemen Ulu Camii gelir, bu her şehir için farklı olsa da, hep tarihi boyut öne çıkar, onun için gelişme olsa da, tarihi kimliği korumak gerekiyor. Kanunlar bu konuda bana göre yetersizdir, çünkü SİT alanlarını bile imara açan belediyeler var, bunu önlemek gerekiyor, yasalar günün koşullarına uygun olmalı ve insanların ihtiyacına mutlaka cevap vermelidir. Sık sık İmar affı çıkarmak, çoğu zaman bir şehrin dibine dinamit koymaktır.
Sait BOZKURT( Diyarbakır Kent Konseyi Üyesi): Büyükşehir Belediyelerinin olduğu her yerde, aslında büyük bir yetki kargaşası var ve buna karşı büyüyen bir rant söz konusudur, bunu önlemek neredeyse imkansızıdır, çünkü büyüyen nüfusun ihtiyacını karşılamak zorundasınız, bu da beraberinde büyük ve çarpık bir kentleşmeyi getirmektedir. Şehirlerin ekolojik damarları yok oldu, orman ve ağaçsız bir betonlar yığını içinde yaşamak zorunda kalan insan söz konusudur. Kent ormanları bile artık talan ediliyor, oksijensiz bir yaşamın bize katkısı, sağlıksız ve gergin yaşamdır, onun için büyük ölçüde mutsuz bir insan profili ile karşı karşıyayız. Bu noktada sadece yerel ya da merkezi hükümeti suçlamak çok ucuz bir yaklaşım olur, hepimizin katkısı söz konusudur, tarihi yerlerde süründürdük ve yok ettik. En son Sur olaylarında yaşananları gördük, UNESCO kararına rağmen bir kadim kültür ve şehir yok edildi ,ve yerine ucube bir yapılaşma yapıldı.