Yer: Adapazarı Belediyesi Meclis Salonu
Tarih: 05 Kasım 2010
Katılımcılar:
a. Dernek, Vakıf, Kooperatif ve Girişimler:
1- Ada Fikir Kulübü (A. Sadi Tanış)
2- Sakarya Başörtüsü Platformu (Kadrican Mendi)
3- SAGED (Rüstem Budak)
4- Özgürder (Murat Aydoğdu)
5- Şehir Sakinleri Hareketi (Necati Mert)
6- FETA Girişimi (Menderes Daşkıran)
7- Mavera Derneği (Murat Aydoğdu)
b. Meslek Örgütleri:
c. Sendikalar:
1- Özgür Eğitim-Sen (Beytullah Önce)
d. Kanaat Önderleri:
1- Şaban Günel
2-Kemal Vardal
e. Gözlemciler (Siyasi Partiler)
f. İzleyiceler:
1- Ebubekir DEMİR
2- Emre GÜMÜŞ
3- Dursun Ali Aydınoğlu
4- Ömer Esen
Katılan Milletvekilleri: Katılmadı
Belediye Başkanları: Katılmadı
Moderatör: Faik Bostancı
Konular:
Genel Konu: Başörtüsü ve Kamusal Alan
Yerel Konu: Sakarya Üniversitesi
1- Murat Aydoğdu: Yeni anayasaya değişikliğinde olan çocukların aile tarafından istismar edilmesi olayının kapsamı çok geniştir. Bununla birlikte devlet aileye müdahale eder. Kimlikler, inançlar tartışma konusu olmamalıdır. Bu olursa çatışma başlayacaktır. Bu durum kişilerin keyfiliğine kanla uygulamalara doğuracaktır. Başörtüsü sorunu da kişilerin kısmi keyfiliğine kalmış bir sorundur. Bazı kazanımları yeterli görerek diğer hakları görmezden gelemeyiz. Türkiye’de siyasetin samimiyetsizliği görülmektedir. Seni tehdit olarak grup çatışma üretmektedir. Başörtüsü yasağı yaşayanlar önemli travmalar yaşamaktadır. Yasağa uyanlar dahi önemli korkular yaşamaya devam etmektedir.
2- Şaban Günel: Başörtüsünün şartsız serbest bırakılmasından yanayım. Yerelde başörtüsünü savunanlarda bir eksiklik görmüyorum. Entelektüel birikimin yetersiz olduğu yerlerde daha düzgün savunulurken televizyonlarda- ulusal medyada bana itici gelen birçok dil ve davranış görüyorum. İktidarla olan hesabımızı başörtüsü üzerinden görüyoruz.
Savunmak zorunda da bırakılmamalı, çünkü savunmak zorunda kaldığında hata yapar.
Mağduriyetlerin mağdurlar tarafından ortadan kaldırılamayacağını düşünüyorum. Çözülse bile çözenin lehine çözüleceğini düşünüyorum. Çözenin lehine olması mağduru kandırır. Mağdurların başka mağdurlarla mağduriyetlerini birleştirmeleri gerekmektedir. Eğitim sisteminde devlet iyilikle çocukları ailelerin elinde almaktadır.
Herkes karşısındakini kandırmaya çalışmaktadır. Taleplerine iktidar tarafında provokasyon olarak nitelendirilmesi garabettir. Üniversite için çözümlenecek derken ilkokul için gündeme gelmesi kışkırtma olarak nitelendirmek kime verimli mesajdır. Kendi hedef kitlesi mi yoksa CHP’liler mi?
Her şey kutsal olabilir ama devlet kutsal olamaz. O yüzden herkesin devletten olan taleplerini doğru buluyorum.
Çocuğa karşı her türlü sorumluluğu aileye yüklerken tutup hayır ben çocuğa dini ben öğreteceğim diyemez. Hiçbir alanda sorumluluk almıyor ama din konusunda kendini yetkili görüyor.
3- Kemal Vardal: Başörtüsünün bireysel bir hak çerçevesinde düşünülüp anayasaya da güvence altına alınmasını istiyorum. Bir insanın açılacağını kapacağını o bireyin kendisi karar verir. Kamusal alan bir şeyi toplumsallaştırmaktır. Bugün ise hizmet alan- veren ayrımıyla şekillenen bir ayrımcılık ifadesi olmuştur. Herkesin evinin dışına çıktığı alan kamudur. Aileler çocuklarını istedikleri gibi yetiştirme hakkına sahiptirler. Bu insanlar hangi mesleği yapmak istiyorlarsa yapmalıdır. İnsanların binlerce yıllık birikimle ortaya koyduğu bir durumdur. ben kendimi Solcu olarak görüyorum ve Sol kesim meseleye at gözlüğü ile bakmaya devam etmektedir. Bu devlete muhalif olmak zorundayız.
4- Rüstem Budak: Başörtüsü bir yönüyle sorun olarak görülmesi insanı şaşırtırken diğer yandan devletin bir proje halinde topluma dayattığı bir modelin yansıması olarak karşımıza çıkmaktadır. Devlet insanları korku ve tehdit algısı içinde yerleştirdiği sıkıntılar yaşanmaktadır. Bu sorunlar çok boyutlu olarak yaşanmaktadır. Devletin dindarlığın belli bir yorumlarına olumlu bakarken bazılarını ise olumlu görmemektedir. Devlet başörtüsünü bir mücadele aracı kılmaktadır. Sorun bir anayasa maddesinin düzeltilmesi – tüzüğün değiştirilmesinden ziyade mantalite değişikliği mümkün olacaktır. Referandum sonrasında özgürlükçü kanat içinde başörtüsünün sınırları hakkında sınırlamacı yaklaşımlar göze çarpmaya başladı. Dindarlar arsında dine karşı din savaşı denilebilecek yaklaşımlar çıkmaktadır. Önceden laikler ile dindarlar arasındaki bir çatışma alanı gibi görülürken dindarlar ile dindarlar arsındaki çatışmaya evrilmektedir. Yasağı uygulayanlar sadece devlet değildir. Dindar- İslamcı fabrikatörler bile başörtülü çalışan istemiyor. Dindarlar başörtülü insanlara devlet refleksi yaklaşmaktadır. Sadece alt grup işlerde yer verilmektedir. Bunun sınıfsal tezahürleri bulunmaktadır. Anadolu çocukları olarak nitelendirilenler hep bu zulümleri üst seviyede yaşamaktadırlar. Merkez olarak nitelendirdiklerimiz güçlü bir eylemlik ortaya koyamadılar. Aksine artık eylem tarzını banal ve modası geçmiş olarak görüp devletin merhametiyle çözümlemesini bekliyorlar. Oysa taşra her şeye rağmen bunun direniş damarını sürdürmektedir.
5- Murat Aladağ: Toplumumuzda kutsal bir devlet anlayışı vardır. Devlet ne derse itiraz edilmemesi ile ilgili düşünce kabul edilmiştir. Uygulamalarda topluma dayatılan hiçbir hususa dair sorgumla yapılmamıştır. Bu durum hastalıklı bir anlayış mıdır yoksa olması gereken yaklaşım mıdır bilemiyorum. Bu ülkeye şeriatta- komünizmde gerekliyse bunu biz getiren anlayışla şimdiye kadar mücadele yapılmamışsa bunu sebebi kutsal devlet anlayışıdır. Devletin her türlü hareketi de kabahati de normal görülmüştür. Toplumun başörtüsün sorun olarak görüp görmemsi noktasında da şüphelerim vardır. Çünkü toplum bir şeyi sorun olarak görüyorsa bu noktada bir hareket tavır geliştirmesi gerekmektedir. Ama böyle bu husus olmamıştır. Entelektüel çevreler ise sahip çıkmak zorunda kaldıkları için sahip çıkma görüntüsü çizmektedirler.
6- Menderes Daşkıran: Bu konudaki tartışmalarda öne sürülen argümanlara baktığımızda bir yanıyla komedi, bir yanıyla trajik bir boyut görülmektedir. Dünyanın başına bel olan modernist yaşam biçimi bulunmaktadır. İnsanın kâinatla ilgili bütünlüğünü de bozuyor, iç bütünlüğünü de bozmaktadır. Hepimizin arka planında müthiş ön kabuller bulunmaktadır. Sorun çözen toplum olması istenmiyor. Çözülse bile çözülen sorunlar içinde farklı sorunlar sizin önünüze çıkarılmaktadır. İnsanların olaylara çok uzaktan seyretmesi- görmesi gerekmektedir.
7- Emre Gümüş: Muhalifler arasında yasaklamalar sürdürülüyor. Alevi bir arkadaşın oruç tutmaması için yapılan baskı Sünni bir arkadaşa normal gelmektedir. İnançlı bir öğrenciye başörtüsü yasağı alevi arkadaşa göre normal bir durum olarak görülmektedir. Örneklemelerdeki Avrupa ve Asya vurgusu olayı doğru tanımlamayı engellemektedir. İnsanlar yaşadıkları mağduriyetleri başka bir insanı mağdur ederek yaşatmaya çalışmaktadır. Yasağı savunanında bir kazanımı yok ama bunun üzerinden bir tatmin oluşturulmaktadır.
8- Kadrican Mendi: Başörtüsü anlamsız ve saçma bir yasak değildir. Sorunu bu şekilde tanımladığımızda biz apolitik alan doğru gitmiş oluyoruz. Bu defa yasağa karşı konulan tepkileri de anlamsız ve elverişsiz olarak tanımlamak zorunda kalıyoruz. Siyasal alanda değil kültürel alanda yaşanan bir problem olarak görülmesine yol açacaktır. İnsanlar empati yapsa çözülecek gibi yaklaşılmaktadır. Siyaset üreten alanları kendi elimizle tasfiye etmekteyiz. Son 10 yıldır önemli değişimler yaşanmaktadır. Bütün kurumlarda parçalanma ve yeniden kurulma iradeleri ortaya çıkmaktadır. Meseleleri izah edecek büyük fotoğrafı görecek bir yaklaşım üretemiyoruz. Meseleleri politize edemiyoruz. Geleneksel kavramlar üzerinde meseleye yaklaşmaya çalışıyoruz. Bu da yerinde saymamız a yol açmaktadır.
Değerlendirme:
a. Sivil toplum ile: Her toplantı öncesi fırsat buldukça ziyaret edilip bilgilendiriliyor.
b. Milletvekilleri ile: faks ve mail ile tümüne davet gönderildi.
c. Medya: 34 yerel medya kuruluşu mail yoluyla davet edildi
Değerlendiren:
M. Faik Bostancı
Sakarya kMM Hamalı
05.11.2010 Sakarya kMM Toplantı Tutanağı
previous post