YER: Konya Gazeteciler Cemiyeti
TARİH: 05.10.2013
KATILIMCILAR
DERNEK, VAKIF VE GİRİŞİMLER
1 / Kapitalizmle Mücadele Derneği – Harun ALTUĞ – Basın Sözcüsü
2 / Halkların Demokratik Kongresi – Gökçe BOSTANCI – Meclis Yürütme Üyesi
MESLEK ODALARI
1 / Konya Gazeteciler Cemiyeti – Mustafa GÜDEN – Genel Sekreter
SENDİKALAR Sendikalardan katılım gerçekleşmedi.
KANAAT ÖNDERİ VE BİREYLER
1 / Faruk Aksu – Öğretmen
GOZLEMCİLER
KATILAN MİLLETVEKİLLERİ
1 / Atilla KART (CHP)
2 / H. Mehmet BOZDAĞ (BDP Konya il bşk.)
BELEDİYE BAŞKANLARI Toplantıya belediye başkanı katılmadı
MESAJ YOLLAYANLAR
Toplantıya mesaj yollayan olmadı.
DİĞER KATILIMCILAR
Sivil kuruluşlardan ve halktan katılım gerçekleşmedi.
MEDYA
Toplantıya medya katılmadı. Ancak toplantının Gazeteciler Cemiyetinde gerçekleşmesi sebebiyle, Cemiyet Genel Sekreteri Mustafa GÜDEN, toplantıyla ilgili bilgiyi bazı yerel basın organlarına bildireceğini söyledi.
MODERATÖR: Ayhan BİLGEN – Gazeteci, Yazar
KONULAR
GENEL KONU: Demokratikleşme Paketi Toplumsal Barışa Giden Yolu Açabilecek mi?
YEREL KONU: Dönemin ilk toplantısı olması sebebiyle yerel bir konu belirlenemedi.
KONUŞULANLAR
1 / Harun Altuğ : Biz bu paketi değerlendirdik arkadaşlar içerisinde. Zaten toplum bu noktaya varmıştı. Bunlar kazanılmış fiili durumlardı. Ve siyaset, bunu kendine mal edebilmek ve önümüzdeki seçim dönemlerinde bundan maximum fayda sağlayabilmek için sahiplenmek istemiştir. Demokratikleşme bu olmamalıydı diye düşünüyoruz. Demokratikleşme, toplumun henüz içselleştiremediği veya aşamadığı noktalarda onun önünü açacak perspektifleri, tecrübeleri, batının tecrübelerini veya bizdeki kadim gelenekten gelen hak hukuk bilincini yeniden ortaya getirmekle sağlanabilirdi. Sadece, nefret suçlarıyla ilgili düzenleme yeni gibi görünüyor. Bu konu üzerinde çalışılması gerekiyor, konunun çerçevelendirilmesi gerekiyor. Hakimlere geniş yorum yetkisi vermektense, kononon yasalarda net ifadelerle belirtilmesi gerekir. Paketde LGBT bireylere ve Vicdani Red konularında da düzenlemeler olmalıydı. Q klavyeyi yaşamımızda kullanıyorken, Q harfini serbest bırakmayı, halka büyük bir şey gibi göstermenin komik olduğunu düşünüyorum.
2 / Gökçe Bostancı : Sorunları çözmek yerine, ertelemek olarak görüyoruz bu paketi. Otuz yıldan bu yana devlet tarafından terör ve güvenlik meselesi olarak ele alınan Kürt sorununun, bir halkın demokratik hak ve özgürlük talebi olduğu anlaşılmalıdır diye düşünüyorum. Kürtler, hak, eşitlik ve adalet istiyor. Bunu görmemiz gerekiyor. Kürt sorununda eşit haklara dayalı bir çözüm için adım atmanın tüm halkların yararına olacağını tekrar tekrar belirtmek istiyorum. Pakete genel olarak baktığımızda, eksik, yetersiz ve yanıltıcı buluyoruz. Özellikle nefret suçları ile ilgili madde son derece yoruma açık duruyor. Seçim barajına dair öneriler de bir çözüm getirmiyor. Bu sistemlerle manüpilasyonla büyük partilerin lehine çalışacak bir süreç öneriliyor. Anadili sadece özel okullarda öğrenilsin demek, onur kırıcı bir tavırdır. Anadilde eğitim AKP’ nin popülist politikalarına terk edilemez. Paketlerle değil, Anayasayla güvence altına alınmalıdır. Gösteri ve toplantı hakkını bir saat uzatmak insanlarla alay etmektir. Eşbaşkanlıkla ilgili maddeye dair de; zaten birçok parti eşbaşkanlık sistemini fiilen uyguluyor. Bunu da yok saymak ilginç.
3 / Mustafa Güden : Paketle ilgili konuşmak gerekirse, ufkumuzu açması, önümüzü açması, bir başlangıç noktası olması açısından olumlu buluyorum. Bir işe başlamak için eğer bütün şartları, bütün değişiklikleri birden yapalım diye düşünürseniz hazırlık süreci bir ömre sığmayabilir. Elbette eleştirilecek, elbette tüm istekleri karşılayamayacak bir paket olabilir. Toplumun, özellikle Türk toplumu gibi çok renkli bir toplumda.. ama mesela anadilde eğitimin özel okullarda başlıyor olması da bir başlama noktasıdır. Eşbaşkanlıkla ilgili yapılan düzenleme ile eşit statüde eş başkanlık öneriliyor. Hali hazırda fiilen bazı partilerde uygulanan eşbaşkanlık sisteminde ise eşbaşkan, başkan yardımcısı statüsünde. Türk toplumunun sadece paketin içeriğiyle ilgili sorunlarının olmadığı muhakkak. Bu bakımdan atılan her adımı tebrik etmek lazım diye düşünüyorum. Evet yeterliliği konuşalım ama adımın atılıyor olmasını da kabul etmek lazım.
4 / Mehmet Bozdağ : Demokratikleşme paketinin gündeme gelmesi, Sayın Öcalan’la yapılan görüşme sürecinde, kimi ortaklaşılan, anlaşılan konuların sonucudur aslında. Tabloyu doğru görürsek, otuz yıldır çatışmaların, acıların yaşandığı bir ülkede, yaklaşık son bir yıldır, tekrardan Kürt halk önderinin müdahale edip bu işi müzakerelerle çözmek yönünde ve bun ilk etabında da sembolik anlamda, PKK’nin elinde olan esirleri serbest bırakması, ardından gerillanın geri çekilmesi sürecinin başlatılması.. şimdi bu süreç başlayınca özellikle Kürt toplumunda, devletin ve hükümetin de üzerine düşen adımları atması yönünde bir beklenti oluştu. Bu süreçte oluşturulan “Akil İnsanlar Heyeti” önemliydi, ancak oluşturuluş biçiminin tek taraflı olması da Hükümetin bu süreci, muhalefeti dışarıda tutarak tek başına yürütme çabasının bir sonucuydu. Hükümetin bu tutumu, muhalefette ve sorunun muhataplarında tasfiye edilmeye çalışıyoruz algısı da oluşturabiliyor. Akil İnsanlar Heyeti’nin raporlarından pakete yansıyan bir şey olmadığını görüyoruz. Tam seçim öncesi, ustalıkla hazırlanmış, muhatabı olmayan bir paket. Topluma seçim öncesi sunup, beklenti yaratmak, “yetmez ama evet” gurubunu tekrar etrafında toplayabilmek amaçlı bir girişim. Hükümet, kendisinin istediği kadar bir demokrasi inşa etmek peşinde ve Kürt sorunuyla demokratikleşme sorununu birbirinden ayrıştırarak, muhalif güçleri marjinalleştirme peşinde.
5 / Atilla Kart : Demokratikleşme Paketi, Türkiye birkaç aydır yine torbadan neler çıkacak, bunları tartışıyor, bunlara odaklanıyor. Zennedersiniz ki, altı ay evvel, bir yıl evvel iktidara gelmiş bir parti var. Baktığımızda, onbir yıldır ülkeyi yöneten bir iktidar var. Demokrasi tarihimizde hiçbir siyasi iktidara nasip olmamış bir süre bu. (1950’den sonrasını kastediyorum). Böyle bir olağanüstü güce sahip olan siyasi iktidarsın, yirmidört saat içinde istediğin yasal düzenlemeyi yapabilecek güce sahipsin, ama devlet içinde bir AKP devleti inşa etmişsin idari ve adli yapısıyla. Yaşadığımız bir sürece dair örnek vereyim. Tarih 12 Eylül 2010. Hiç kimseyi kastetmiyorum. Kendimizi bir özeleştiriye tabi tutalım. “Muazzam bir adım”, “Yetmez ama evet” vs. vs.kabul. anayasa ve HSYK olayı. Ne diyordu Adalet Bakanı Sn. Ergin?: “O kadar önemli bir paket ki, beş on seçime bedel”. Türkiye’nin demokratikleşmesi o kadar kolaydı, her şey halloluyordu. Öyle bir sunuş yapılıyordu. Üç yıl geçti aradan, şu anda geldiğimiz nokta nedir? Hükümet, HSYK, Anayasa Mahkemesi, Yargı yapısını değiştirmek için biz muhalefet partilerinden destek istiyor. Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nda geldiğimiz nokta bu. Elbette biz değişmesini istiyoruz. Ama iktidarın düşündüğü yaklaşım içinde değil. HSYK’ da çoğulcu bir yapının olması gerektiğini anlatmaya çalışıyoruz. Kürt sorunu Cumhuriyetle başlamadı, öncesinde de vardı. Cumhuriyetle birlikte, nitelik değiştirmiştir diyebiliriz. Cumhuriyet kazanımlarının (hukuk devrimi, emperyalizme karşı başkaldırı anlayışı, kadın hakları, köy enstitüleri ruhu vb.) Türkiye’nin modernleşmesi, aydınlanması anlamında çok temel alt yapı dinamiklerini oluşturduğunu söyleyebilirim. Ama kabul etmek gerekir ki, Cumhuriyetin temel ikinci ayağı olan “eşit yurttaşlık ilkesi” ni hayata geçiremedik. Bunu da kabul etmemiz gerekir. Eşit yurttaşlık ilkesi, temel hak ve özgürlükler, kimlik ve inanç özgürlüğünden başlayarak hayata geçirilebilir.
6 / Ayhan Bilgen : Paketlerde doğal olarak paket üzerinden gidiyor tartışma elbette ama toplumun istekleri daha fazlaysa bunları da konuşmak gerekli. Sonuçta siyasetçi doğal olarak seçim hesabı yapıyor. Toplumun sandıkta yaptığı işlere göre karnesini eline verdiğini düşünüyor. Elbette siz en iyi paketi yapsanız da, en basit paketi yapsanız da, karşı çıkanlar ve destek olanlar olacaktır. Türkiye’nin olması gereken yer bundan daha iyi bir yer diyorsak, Türkiye bundan fazlasını kaldırabilir diyorsak, bunun pozitif anlamda siyasete dayatılması gerekiyor. Bu aşağıdan yukarı söylenebilirse, iktidarı seven ona iyilik etmiş olur, iktidara karşı olan da doğru bir noktadan muhalefet etmiş olur. Siyasetteki rekabet, doğrudan iktidara talip bir muhalefettir. Ama sivil toplumdaki rekabet siyasi iktidar alternatifi olmadığı için, örneğin Anadil konusunda evrensel hukuk üzerinde çalışmalar yaparak, işte dünyada anadil meseleleri şöyle çözümleniyor.. veya inançlar meselesinde farklı inançların bir arada yaşayabilirliğiyle ilgili çalışmalar yapıp, hatta topluma da Cem evlerine gidenlerin olmasının, Camiye gidenlerden bir şey eksiltmeyeceğinin, Bir vatandaşın Çerkezce konuşmasının Türkçe konuşandan bir şey eksiltmeyeceğinin izah edilmesi gerekli görünüyor. Siyasetçinin söylemekte zorlandığı konularda, sivil toplum, akademi ve medyanın bu işi yapması ve siyasete öncülük, pozitif bir destek ve muhalefet yürütmesi yapıcı ve geliştirici olacaktır.
Soru-Cevap
* Harun Altuğ : Ombudsmanlık gibi bir kurum önerilmişti. Devletle toplum arasında arabulucubir misyon olarak. Sanırım bu kadük kaldı. Bununla ilgili son durum nedir, neden işletilmiyor?
Atilla Kart :Bizim, Türkiye Cumhuriyeti olarak bütün çağdaş kurumlarımız var. Ombudsmanlık da bunlardan birisi. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru hakkı da var. Bizim insan hakları kurumlarımız var. Ancak hepsinin içi boş. Kamu Denetçiliği Kurumunun başına kim getiriliyor? Hrant Dink’in yargılanmasında, Hrant’ın katline yol açtığı iddia edilen Yargıtay üyesi, iktidar gücüyle alınıp, Kamu denetçiliğinin başına getiriliyor. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru hakkı vermekte amaç neydi? İnsanlarımızın AİHM’e gitmesini engellemek idi. Burada, barikat kurmak, amaç buydu. Burada yönetim gerçekten samimi olsa, doğru bir düzenlemedir. Bireysel başvuruyla Anayasa Mahkemesine: “sen o kadar değerlisin ki; o kadar önemlisin ki, sen insanların bir gün bile haksız tutuklu kalmasına yol açmayacak bir anlayışla görev yapacaksın. Bu statüyü veriyorum sana” denilmiştir. Balbay ve Haberal’ın durumuyla ilgili bir örnek verelim. Bu tutukluların bireysel başvurularının, bir hafta on gün içerisinde dikkata alınması gerekirken, sekiz dokuz ay bu bireysel başvuru incelenmiyor. Acaba ben bireysel başvuruyla ilgili vereceğim kararla birilerinin tepkisini çeker miyim kaygısı yaşanıyor. Ülkemizde anayasal çok güzel kurumlarımız var ama çalıştırılmıyor. Her türlü kıdem ve liyakatı dışlayarak, o malum ilişkiler içerisinde birilerini görevlendiriyorsun, kurumlar işini yapamaz duruma geliyorl. Aman ben iktidarla, hükümetle, ters düşmeyeyim diyen memur ve Valiler çıkıyor ortaya.
* Ayhan Bilgen : Seçim sistemi, pakette yer alan en kritik ama en muğlak konulardan birisi. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Atilla Kart : Bu hükümetin, çoğulculuğu sağlamak, demokrasiyi gerçekleştirmek gibi bir kaygısı hiç olmadı. Akil insanlar, her biri çok değerli şahıslar. Ama hükümet ne yapıyor? Öylesine bir çalışma yapıyor ki sanki çözüm sürecine gibi yaparak o insanları kullandı. Hükümet, raporları kamuoyuyla paylaşmadı neden? Çünkü oradaki görüş ve öneriler hükümetinhoşuna gitmeyen görüş ve öneriler. Başbakan ve İstanbul B.Şehir belediyesi odaklı hükümet kadrosu biliyorlar ki; ilk iktidar değişikliğinde, yargılanacaklar. Bu yüzden de kendilerini sağlama almak istiyorlar. Seçim barajının tartışılacak bir yönü yok, sıfırlanmalı. Temsilde adalet, yönetimde istikrar deniliyor. Hayır, istikrar, aritmetik çoğunluk demek değildir. Türkiye’nin şekli anlamda onbir yıldır bir istikrarı olabilir. Ama sosyal istikrar var mı? Baraj sistemi haksız oy teminidir. Yüzde on barajı artık yetmiyor, bu yüzden dar bölge ve daraltılmış bölge gibi yöntemlerle daha da çoğunlukçu bir yapı, anlayış öngörülüyor.
Mehmet Bozdağ : Hiçbir barajın olmadığı, çoğulcu bir seçim sisteminin en uygun yöntem olduğuna inanıyoruz. Bu pakette önerilen seçim sistemi yöntemleri, çoğunlukçuluğu ve tasfiyeciliği esas alan önerilerdir.
* Mustafa Güden : Kürt Halkı, Türk Halkı diyoruz. Ne kadar birbirimize ötekiyiz?
Atilla Kart : Kafkas Dernekleri Federasyonu’nun iki hafta önce düzenledikleri toplantıda; “149 yıl evvel biz Türkiye’ye gelirken Türkçe bilmiyorduk, şimdi ise anadilimizi bilmiyoruz, dendi”. Anayasa derken, devlet organları derken, insanı ayırarak bu tartışmayı yürütmek gerekiyor. Geldiğimiz noktada insanlarımız, son 10 – 15 yıldır, bakıyorum, hiç yeri gelmeden; “ben türküm, ben kürdüm, ben çerkezim”diyor. Bu bence kişisel bir zafiyettir. Aynı zamanda, yönetim anlayışına kişisel bir tepkidir de. Kürt olmak, Çerkes olmak elbette suç değil ama maalesef, ülkemizde bu inkarlar yaşandı. Eşit yurttaşlık ilkesini gerçekleştiremedik derken, kastım buydu. Demokrasiyi inşa edemedik. Ben kürdüm, Annam kürt, babam kürt. Eşim türk, annesi çerkes. Ne yapacağız şimdi? Birlikte yaşamasını öğreneceğiz.
ÖNERİLER
ORTAK SONUÇ
1 / Ortak görüş : Toplantılarda temsil edilen STK sayısının arttırılması yönünde ortak çaba harcanması gerektiği.
DEĞERLENDİRME
Katılımcılar kendilerine verilen sürelere uygun şekilde konuşmalarını yaptılar. Sezonun ve Konya’nın ilk toplantısı için katılım oranı çok düşüktü. Bir milletvekilinin katılmış olması, katılımcılar açısından iyi bir tartışma ortamı sağladı. İktidar partisinden temsilci katılımı sağlanabilse idi, tartışmalar daha sağlıklı ve renkli olabilirdi.
İLETİŞİM
SİVİL TOPLUM İLE
58 sivil toplum kuruluşuna e-mail ve telefon yoluyla duyuru yapıldı.
Toplantı lobisinde TkMM broşürleri de verildi
MİLLETVEKİLLERİ İLE
AK PARTİ’den Mustafa Kabakçı ile telefon görüşmesi ve mail yoluyla iletişim sağlandı, toplantı gününe kadar, katılacağı yönünde bilgi verdi. Ancak toplantı günü, kendi partilerinin “danışma kurulu toplantısı” nın geç bitmesi nedeniyle toplantımıza katılamadı.
CHP’den Atilla Kart ile telefon ve mail yoluyla görüşme sağlandı, toplantımıza katılacağını beyan etti ve toplantı günü bir saat gecikmeli olarak toplantımıza katıldı.
MHP’den Faruk Bal ile telefon ve mail yoluyla iletişim sağlandı. Partilerinin İstanbul mitingi sebebiyle katılamayacaklarını bildirdiler. Mhp Konya il teşkilatı da aynı gerekçeyle toplantımıza katılmadılar.
BDP’den Konya il başkanı H.Mehmet Bozdağ telefon ve mail yoluyla davet edildi, ve toplantımıza saatinde katıldılar.
MEDYA İLE
Konya yerel basınına toplu mail yoluyla toplantı bilgisi verildi. Konya Gazeteciler Cemiyeti genel sekreteri Mustafa Güden’in toplantımızda çektiği fotolar ve basına aktardığı bilgiler çerçevesinde, bazı yerel basın organlarında toplantıyla ilgili haberler yapıldı.
SONUÇLAR
TkMM tarafından hazırlanan, genel konuya ilişkin 5 dakikalık video gösterildi.
DEĞERLENDİREN KİŞİ
Konya kMM Hamalı Abbas Kılıçoğlu